RAHMAN
VE RHİM OLAN ALLAH’IN ADIYLA!
12/68-
Babalarının kendilerine emrettiği yerden (Mısır'a) girdiklerinde, (bu,) -Yakup’un
nefsindeki dileği açığa çıkarması dışında- onlara Allah'tan gelecek olan hiçbir
şeyi (gidermeyi) sağlamadı. Gerçekten o, kendisine öğrettiğimiz için bir ilim
sahibiydi. Ancak insanların çoğu bilmezler.
12/69-
Yusuf'un yanına girdikleri zaman, o, kardeşini bağrına bastı; "Ben"
dedi. "Senin gerçekten kardeşinim. Artık onların yaptıklarına
üzülme."
12/70- Erzak
yüklerini kendilerine hazırlayınca da, su kabını kardeşinin yükü içine bıraktı,
sonra bir münadi (şöyle) seslendi: "Ey kafile, sizler gerçekten
hırsızsınız."
12/71- Onlara
doğru yönelerek: "Neyi kaybettiniz?" dediler.
12/72-
Dediler ki: "Hükümdarın su tasını kaybettik, kim onu (bulup) getirirse,
(ona armağan olarak) bir deve yükü vardır. Ben de buna kefilim."
12/73-
"Allah adına, hayret" dediler. "Siz de bilmişsiniz ki, biz (bu)
yere bozgunculuk çıkarmak amacıyla gelmedik ve biz hırsız değiliz."
12/74-
"Öyleyse" dediler. "Eğer yalan söylüyorsanız (bunun) cezası
nedir?"
12/75-
Dediler ki: "Bunun cezası, (su tası) yükünde bulunanın kendisidir. İşte
biz zulmedenleri böyle cezalandırırız."
12/76-
Böylece (Yusuf) kardeşinin kabından önce onların kablarını (yoklamaya) başladı,
sonra onu kardeşinin kabından çıkardı. İşte Biz Yusuf için böyle bir plan
düzenledik. (Yoksa) Hükümdarın dininde (yürürlükteki kanuna göre) kardeşini
(yanında) alıkoyamazdı. Ancak Allah'ın dilemesi başka. Biz dilediğimizi
derecelerle yükseltiriz. Ve her bilgi sahibinin üstünde daha iyi bir bilen
vardır.
12/77-
Dediler ki: "Şayet çalmış bulunuyorsa, bundan önce onun kardeşi de
çalmıştı." Yusuf bunu kendi içinde saklı tuttu ve bunu onlara açıklamadı
(ve içinden): "Siz daha kötü bir konumdasınız" dedi. "Sizin
düzmekte olduklarınızı Allah daha iyi bilir."
12/78-
Dediler ki: "Ey Vezir, gerçek şu ki, bunun yaşlı (ve) büyük bir babası
var; onun yerine bizden birisini alıkoy. Doğrusu biz, seni iyilik yapanlardan
görmekteyiz."
12/79- Dedi
ki: "Eşyamızı kendisinde bulduğumuzun dışında, birisini alıkoymamızdan
Allah'a sığınırız. Yoksa bu durumda kuşkusuz biz zalim oluruz."
Kuran’da anlatılan Yusuf kıssasında, doğru anlaşılması
Gereken ayetlerden birisi şudur.
12/75- Dediler
ki: "Bunun cezası, (su tası) yükünde bulunanın kendisidir. İşte biz
zulmedenleri böyle cezalandırırız."
Önce Yusuf’un kardeşlerinden Yusuf’a en yakın olan ve
babasından kıskandıkları ve babasının da sevdiği Yusuf’un bir plan üzeri ala
koyduğu kişidir
.
.
Evrensel kanun ve yasalarda da öyle değil mi? kim
kanunlara Uymazsa Akıl ve ergenlik yaşındaysa da onun cezasını kişinin ne anası
ne babası ne kardeşleri ne de yakınlardan birisi çeker. Kim suç işlerse
cezasını suçu işleyen çeker. Doğru olan da o olması gerekmez mi?
Şunun da çok iyi bilinmesi gerekir. Hiç kimse kendisi
istemedikçe dünyadaki bütün insanlar toplanıp bir araya gelseler onu ne doğru
yola ne de yanlış yola götürebilirler. Öyleyse kişi ister doğru yola isterse de
yanlış yol gitsin sorumlu ve yetki sahibidir. Hiç kimse hiç kimsenin günah
yükünü yüklenemez.
17/15- Kim
hidayete ererse, kendi nefsi için hidayete erer; kim de saparsa kendi aleyhine
sapar. Hiçbir günahkâr, bir başkasının günah yükünü yüklenmez. Biz, bir elçi
gönderinceye kadar (hiçbir topluma) azap edecek değiliz.
Yusuf kıssasında yan ılınan konulardan en
önemlilerinden birisi de Yusuf’un müşrik bir hükümdarın yanında maliye bakanı
olarak çalıştığının sanılması yanılgısıdır.
Oysa bütün nebiler ve resuller Allah’ın bir kelimesi ve Allahın bir
elçisidirler. Onların Allah ile bir sözleşmeleri vardır. O da şudur.
3/81- Hani
Allah peygamberlerden 'kesin bir söz (misak)' almıştı: "Andolsun size
kitap ve hikmetten verip sonra size beraberinizdekini doğrulayan bir elçi
geldiğinde, ona kesin olarak iman edecek ve ona yardımda bulunacaksınız."
Demişti ki: "Bunu ikrar ettiniz ve bu ağır yükümü aldınız mı?" Onlar:
"İkrar ettik" demişlerdi de "Öyleyse şahit olun, Ben de sizinle
birlikte şahit olanlardanım" demişti.
33/7- Hani
Biz peygamberlerden kesin sözlerini almıştık; senden, Nuh'tan, İbrahim'den,
Musa'dan ve Meryem oğlu İsa'dan. Biz onlardan sapasağlam bir söz almıştık.
Bütün peygamberler Allah’ı bırakıp da dünyalık
menfaatler için, müşrik olmazlar veya müşriklere itaat etmezler. Yusuf bir peygamber ve dilediği gibi
davranışlarını müşrik bir hükümdardan değil, Allah’ın kendisine vah yetmiş
olduğu emirlerden almaktadır.
12/54-
Hükümdar dedi ki: "Onu bana getirin, onu kendime bağlı kılayım."
Onunla konuştuğunda da (şöyle) dedi: "Sen bugün bizim yanımızda (artık)
önemli bir yer sahibisin, güvenilir (bir danışman-yönetici)sin."
12/55-
(Yusuf) Dedi ki: "Beni (bu) yerin (ülkenin) hazineleri üzerinde (bir
yönetici) kıl. Çünkü ben, (bunları iyi) bir koruyucuyum, (yönetim işlerini de)
bilenim."
Vermiş olduğum ayet örneklerinde de görüldüğü gibi
Yusuf’un güç ve iktidar sahibi bir kişi olduğu anlaşılıyor.
Öyleyse Yusuf mısır halkının bir hükümdarı ve
yöneticisidir. Su kabını kendi dininden olan kardeşinin yüküne koyması da
ayette belirtildiği gibi, diğerlerinden onu ayırmak için bir plandır.
Aslında burada bahsedilmek istenen su kabı herkesin
ameli anlamında anlaşılması daha uygun olması gerekir. Yusuf’un kardeşim diye
kendi bağrına basıp kucakladığı kendi dininden olan babasının sevdiği
çocuklarından ikinci kişiydi.
“Hükümdarın dininde (yürürlükteki kanuna göre)
kardeşini (yanında) alıkoyamazdı”
Kuran burada hüsnü- tahlil sanatı yapmaktadır. Yani
sebebi bilinen bir olayı daha güzel bir sebebe bağlayarak olayı anlatmaktadır.
Tıpkı Musa’ya Süt annelerini haram etmesi gibidir.
28/ 12- Biz,
daha önce ona sütanalarını haram etmiştik. (Kız kardeşi:) "Ben, sizin
adınıza onun bakımını üstlenecek ve ona öğüt verecek (veya eğitecek) bir aileyi
size bildireyim mi?" dedi.
Sütanaları helaldir. Buradaki başka anaların sütünü
Musa’nın almamasından dolayı Allah böyle bir ifade kullanmaktadır. Asıl mesele
firavunun bilmediği fakat Musa’nın sütünü emmeye alışkın olduğu annesini Musa
ile buluşturarak hem emzirmesi hem de onun eğitimini üslenmesin daha güzel bir
sebebe bağlayarak anlatmaktadır.
Su kabı olayını bu açıdan değerlendirmek için tekrar
ayetleri nakledelim.
12/72-
Dediler ki: "Hükümdarın su tasını kaybettik, kim onu (bulup) getirirse,
(ona armağan olarak) bir deve yükü vardır. Ben de buna kefilim."
12/73-
"Allah adına, hayret" dediler. "Siz de bilmişsiniz ki, biz (bu)
yere bozgunculuk çıkarmak amacıyla gelmedik ve biz hırsız değiliz."
12/74-
"Öyleyse" dediler. "Eğer yalan söylüyorsanız (bunun) cezası
nedir?"
12/75-
Dediler ki: "Bunun cezası, (su tası) yükünde bulunanın kendisidir. İşte
biz zulmedenleri böyle cezalandırırız."
12/76-
Böylece (Yusuf) kardeşinin kabından önce onların kaplarını (yoklamaya) başladı,
sonra onu kardeşinin kabından çıkardı. İşte Biz Yusuf için böyle bir plan
düzenledik. (Yoksa) Hükümdarın dininde (yürürlükteki kanuna göre) kardeşini
(yanında) alıkoyamazdı. Ancak Allah'ın dilemesi başka, Biz dilediğimizi
derecelerle yükseltiriz. Ve her bilgi sahibinin üstünde daha iyi bir bilen
vardır.
12/77-
Dediler ki: "Şayet çalmış bulunuyorsa, bundan önce onun kardeşi de
çalmıştı." Yusuf bunu kendi içinde saklı tuttu ve bunu onlara açıklamadı
(ve içinden): "Siz daha kötü bir konumdasınız" dedi. "Sizin
düzmekte olduklarınızı Allah daha iyi bilir."
Önce şunu sorgulamak gerekir. Hükümdarın su tasını
Yusuf bağrına bastığı kardeşinin yükü içerisine koymakla kardeşine kötülük mü
yaptı yoksa iyilik mi yaptı? Elbette iyilik yaptı.
Çünkü Yusuf’un kardeşi su kabı dolayısı ile diğer nankör kardeşlerinden ayrılarak kıtlığın sefilliğin yoksulluğun çilesinden kurtularak diğer kardeşiyle beraber her türlü nimetlerin içerisinde hem vahyin çerçevelediği yolda yürüyen birisiyle olmakla ahiret hayatında bir güzellik hem de dünya nimetlerinin bol bol aktığı dünya hayatında ona bir güzellik bahşedilmiş olmaktadır.
Çünkü Yusuf’un kardeşi su kabı dolayısı ile diğer nankör kardeşlerinden ayrılarak kıtlığın sefilliğin yoksulluğun çilesinden kurtularak diğer kardeşiyle beraber her türlü nimetlerin içerisinde hem vahyin çerçevelediği yolda yürüyen birisiyle olmakla ahiret hayatında bir güzellik hem de dünya nimetlerinin bol bol aktığı dünya hayatında ona bir güzellik bahşedilmiş olmaktadır.
SU KABI NEYMİŞ ONU ÇÖZMEYE ÇALIŞALIM.
Kıssada geçen çözülmesi geren kelimeleri yazarak ne
alama geldiğini anamaya çalışalım.
1-su kabı: mecazi bir anlam taşımaktadır. Kıssada
Yusuf’un kardeşinin ameli anlamında kullanılmıştır.
2-Hükümdarın dini: Hükümdar derken burada Allah
anlamında kullanılmıştır.
20/114-Hak olan, biricik hükümdar olan Allah yücedir. Onun vahyi sana
gelip-tamamlanmadan evvel, Kuran’ı (okumada) acele etme ve de ki: 'Rabbim,
ilmimi arttır.'
Bütün peygamberlerin
temel özelliklerinin biri de peygamber olduktan sonra vahiyle hayatlarının
yönlendirilmeleridir.
Bazı kuran okuyucu
kardeşlerimizin ayette geçen “hükümdarın dinine göre kardeşini yanında
alıkoyamazdı” ifadesinden sanki mısır hükümdarı olarak anlamaktadırlar. Hükümdar kelimesi müteşabih bir kelimedir. Yani farklı
anlamlara gelebilen bir kelimedir. Bu konuda Hükümdar kelimesi Allah anlamında
kullanılmış bir kelimedir.
Bakınız su kabı olayı
bu ayette mecazi olarak kullanıldığı verece olduğum ayetlerden nasıl
anlaşılacak?
12/54-Zulmeden her nefis, yeryüzündekilerin tümüne sahip olsa
bunu (azaba karşılık) mutlaka fidye olarak verirdi. Onlar
azabı görünce pişmanlıklarını gizlerler, oysa onlar haksızlığa uğratılmadan
aralarında adaletle hükmedilmiştir.
11/15-Artık bugün sizden herhangi bir fidye alınmaz ve inkâr
edenlerden de.. Barınma yeriniz ateştir, sizin veliniz (size yaraşan dost)
odur; o ne kötü bir gidiş yeridir.
Şimdi onunla ilgili
ayeti getirerek kıyaslamaya çalışalım.
12/76-
Böylece (Yusuf) kardeşinin kabından önce onların kaplarını (yoklamaya) başladı,
sonra onu kardeşinin kabından çıkardı. İşte Biz Yusuf için böyle bir plan
düzenledik. (Yoksa) Hükümdarın dininde (yürürlükteki kanuna göre) kardeşini
(yanında) alıkoyamazdı. Ancak Allah'ın dilemesi başka, Biz dilediğimizi
derecelerle yükseltiriz. Ve her bilgi sahibinin üstünde daha iyi bir bilen
vardır.
“İşte Biz
Yusuf için böyle bir plan düzenledik. (Yoksa) Hükümdarın dininde (yürürlükteki
kanuna göre) kardeşini (yanında) alıkoyamazdı. Ancak Allah'ın dilemesi başka,”
Meali şöyle düzeltelim Allahın dine göre kim suç işlerse
cezası ne anasına ne babasına ne oğullarına ne de kocalarına ne de başka insanlara
yüklenemez. Suçun cezası sadece ve sadece kendisine aittir.
Kuran burada hüsnü tahlil sanatı kullanmıştır. Yani sebebi
bilinen bir olayı daha güzel bir sebebe bağlama sanatıdır. Öz be öz kardeşi
olan Yusuf aynı zamanda din kardeşi olan kardeşini alıkoymak için bir
bahanedir.
Kuranı bolca okuyanlar bu sanata sıkça olarak
rastlarlar. Herhalde su kabının ne anlama geldiği anlaşılmıştır. Şefaat eğer
doğru anlaşılmış olsaydı bu konu da rahatlıkla anlaşılabilirdi. Yani her insan
kendi ameli kendi götürdükleriyle yargılanıp ödül ve cezaları verilecektir.
Doğrularım Allah'a Yanlışlarım ise bana aittir.
Doğrularım Allah'a Yanlışlarım ise bana aittir.
ALİ RIZA BORAZAN
MERSİN-
ANAMUR
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder