29 Ağustos 2008 Cuma

HAZRETİ İSA PEYGAMBER ÖLDÜ.

RAHMAN VE RAHİM OLAN ALLAH'IN ADIYLA

Kuran'ın dışında bize hadis diye aktarılan Hatırlayanların uydurdukları bir sözle başlamak istiyorum.


Hz. İsa peygamber ölmedi . O Allah tarafından göğe Yükseltildi Kıyametin sonuna yakın bir zamanda yer yüzüne inecek kırk yıl peygamberlik yapacak fakat kırk gün kadar sürmeyecek,Deccalı öldürecek bütün dünya Müslüman olacak. İnancı bütün İslam toplumlarında sanki Allah'tan gelen bir vahiymiş gibi inanmışlar ve .Asırlardır mehdi bekleyip durmuşlardır.


Daha önce de Bahsettiğim gibi Kuran'da. Altı kalın çizgilerle çizilmesi gereken ayetlerden biri de Şu İdi.


29/57”Her nefis ölümü tadıcıdır.Sonra Bize döndürüleceksiniz.”


3/85”Her nefis Ölümü tadıcıdır.Kıyamet günü ecirler iniz eksiksizce ödenecektir.Kim ateşten uzaklaştırılır cennete sokulursa,Artık O Gerçekten kurtuluşa ermiştir.Dünya hayatı aldatıcı metadan başka bir şey değildir.”


Kuran’ı kerim iki tip insanın bu kitabı kabul etmeye yanaşmayacağını belirtmektedir. Birincisi kalbi marazlı olanlar. Bunlar makam, mevki, din adamı olanlardan kendi makamlarının elden gideceğinden korktuklarından dolayı doğru olan dini kabullenmek istemezler. Onlar hele din adamları ise din adına sağladıkları menfaatlerin elden gideceğinden korktuklarından Allah'ın ayetlerinden bazılarını gizlerler veya satarlar.


2/174: Allah'ın indirdiği Kitap'tan bir şeyi göz ardı edip saklayanlar ve onunla değeri az (bir şeyi) satın alanlar; onların yedikleri, karınlarında ateşten başkası değildir. Allah kıyamet günü onlarla konuşmaz ve onları arındırmaz. Ve onlar için acı bir azap vardır.

İkinci tip insanlarda beyinleri kirlenmiş olanlardır. Bu tip insanların beyinleri Kuran'ın dışında zan ve tahminlerle dolu olduğu için Kur’an gibi hakikati kabul etmezler. Bunlara fıtrat dinini, Hanif dinini anlatabilmek için önce bu beyinlerdeki yalan yanlış bilgileri çıkaracaksın daha sonra doğru olan bilgileri yerleştireceksin. işte Kuran buna ehli kitap ifadesi kullanıyor. Ve puta tapıcılar'ın hasletlerini taklit ettiklerinden dolayı müşrik ifadesini kullanıyor.


2/135: Dediler ki: "Yahudi veya Hristiyan olun ki hidayete eresiniz." De ki: "Hayır, (doğru yol) Hanif (muvahhidi) olan İbrahim'in dini(dir); O müşriklerden değildi."


İşte bugünkü cemaatlerin meşreplerin, mezheplerin tarikatların gittiği yolla Kuran'ın kerimin ehli kitap diye bahsettiği Hristiyanların ve Yahudilerin gittiği yol arasında hiçbir fark yoktur.


9/30: Yahudiler: "Üzeyir Allah'ın oğludur" dediler; Hristiyanlar da: "Mesih Allah'ın oğludur" dediler. Bu, onların ağızlarıyla söylemeleridir; onlar, bundan önceki inkar edenlerin sözlerini taklit ediyorlar. Allah onları kahretsin; nasıl da çevriliyorlar?


9/31- Onlar, Allah'ı bırakıp bilginlerini ve rahiplerini rabler (ilahlar) edindiler ve Meryem oğlu Mesih'i de. Oysa onlar, tek olan bir İlaha ibadet etmekten başka bir şeyle emir olunmadılar. Ondan başka İlah yoktur. O, bunların şirk koştukları şeylerden Yücedir.


Hep aklıma gelen şu ayetin ruhunu özünde taşıyan insanlar ancak doğruyu bulup o yolda yürüyebiliyorlar.

2/144: Biz, senin yüzünü çok defa göğe doğru çevirip-durduğunu görüyoruz. Şimdi elbette seni hoşnut olacağın kıbleye çevireceğiz. Artık yüzünü Mescid-i Haram yönüne çevir. Her nerede bulunursanız, yüzünüzü onun yönüne çevirin. Şüphesiz, kendilerine kitap verilenler, tartışmasız bunun Rablerinden bir gerçek (hak) olduğunu elbette bilirler. Allah, yaptıklarınızdan gafil değildir.


Yaşantımdan örnek olarak bir olay anlatmak istiyorum. Bir tane kardeşimiz geldi, bana dedi ki “amca siz nerelisiniz?” Konyalı mısınız?  Ben de hayır Anamur'luyum dedim. Niye sordunuz? dedim. “yüzünüzde bir Konyalı siması gördüm de” dedi. “Konyalı siması nasıl olurmuş?” dedim Müslümana yakışır bir sima dedi. Bu sefer ben ona sordum. Siz Müslüman mısınız? dedim. O da elhamdülillah Müslümanım dedi. 

Hangi mezheptensiniz dedim “hanifi” dedi. Peki, Kuran okuyor musun? Dedim. Okuyorum dedi. Peki, peygamberimiz hangi mezhepten dedim Kuran'a göre? Hanifi mezhebindendi dedi. Ve verdiği cevaptan dolayı da tedirgin oldu. Belli ki o böyle bir şey duymamış ve kendi verdiği cevap da onu tatmin etmemişti. Ve arkasından ekledim. Hanifi mezhebinin içtihadı Kuran'ın emri ile çelişse hangisini yaparsın dedim. Öyle deyince şaşırdı.


“Abi senin mezhebin, partin, cemaatin var mı? Dedi.
Ben de dedim ki “benim adım Müslüman ben insanları ne bir mezhebe, ne bir meşrebe, ne de bir cemaate çağırıyorum. Ben insanları Allah'a çağırıyorum.” dedim ve ayeti aktardım.


41/33: Allah'a çağıran, salih amelde bulunan ve: "Gerçekten ben Müslümanlardanım" diyenden daha güzel sözlü kimdir?


2/2: Bu, kendisinde şüphe olmayan, muttakiler için yol gösterici olan bir Kitap'tır.

Amca sen senin dini bana anlatabilir-misin? Senin Anlattıkların Şimdiye kadar benim arayıp da bulamadığım şeyler. Hangi cemaate hangi meşrebe gittiysem cevabı bulunmayan sorularla karşılaştım . Beni tatmin etmedi. Ben şimdi dinimi buldum dedi.


Allah da ondan razı olsun. Bizim üzerimize düşen yükümlülük Allah'ın gönderdiği Kuran'ı öğrenip,anlayıp anlatmaktır. onun üzerine düşen görev de anladığı Kuran'ı kabullenip ve yaşamaktır.

Ben de önce insanlara sonra da ben Müslümanım diyenlere avazım çıktığı kadar bağırmak istiyorum. Nereden geldiniz nereye gidiyorsunuz, siz öyle başı boş bir hayat sürmek için yar atılmadınız. Sizin her yaptığınız davranışlardan hesaba çekecek olan bir yaratıcınız var. Mutlaka er ya da geç bu yapmış olduğunuz iyi veya kötü davranışlardan dolayı hesaba çekileceksiniz. 

Ey Ben Müslümanım kitabım Kur’an diyenler. Allah'ın Gönderdiği O kitabı sevap olsun diye değil anlamak için okuyun. Ve yaşamınızın ölçüsü terazisi o olsun. Siz ondan sorguya çekileceksiniz. Artık masallarla hikayelerle sözden söze gelen sözlerle insanların uydurduğu dini bırakıp Allah'ın dinine gelin. O Kitap Allah'ın Gönderdiği içerisinde çelişkisi çarpıklığı olmayan Orijinalliği bu güne kadar korunmuş ve kıyamete kadar da korunacak olan bir kitaptır. 

O İnsanlığın Dünya hayatında nerede nasıl davranılacağını tarif eden her örnekten bir örnek verdiği sahiplenenlerin Dünya hayatındaki en güzel şekilde yaşanacak olan bir hayatın Allah Tarafından çizilmiş bir projesidir.


Bu Bilgilerden sonra Kuran'ın Hz. İsa peygamber hakkında söylediklerini aktarmaya devam edelim.


3/55”Hani Allah, İsa'ya demişti ki: "Ey İsa, doğrusu senin hayatına Ben son vereceğim, seni Kendime yükselteceğim, seni inkar edenlerden temizleyeceğim ve sana uyanları kıyamete kadar inkara sapanların üstüne geçireceğim. Sonra dönüşünüz yalnızca Banadır, hakkında anlaşmazlığa düştüğünüz şeyde aranızda Ben hükmedeceğim."


Daha önce de bahsettiğim gibi Nasıl Her Milletin kullandığı dillerde deyim, mecaz, gibi edebi sanatlar varsa, Kuran'da da var. Bir kişinin ölmesiyle Kur’an da geçen ”Senin hayatına ben son vereceğim seni kendime yükselteceğim” İfadesi arasında ne fark vardır. Bununla ilgili bir kıssa aklıma geldi onu sizinle konu ile ilgili olduğu için paylaşmak istiyorum.


Bir gün padişahın atı yere düşüp yuvarlanıyor. padişah da atını o kadar seviyormuş ki, kimsenin atına öldü demesine tahammül edemeyecek kadar seviyor. Bütün uzman veterinerleri topluyor Atın neyi var bir bakın bakalım sakın öldü filan demeyin ha! Diyor. Atıma kim öldü derse onu asacağım diyor. Veterinerlerin bir tanesinin dışında hepsi atı muayene ettikten sonra hayati fonksiyonlarını yitirmiş olduğunu görünce gerçeği gizleyemiyorlar ve atın ölmüş padişahım diyorlar.hepsini asın diyor. 

Bir tanesi geliyor ata su veriyor at içmiyor. Ot Veriyor yemiyor. Nefesini dinliyor nefes almıyor. Bu Bulgularını padişaha anlatınca Ûlân öldü desene şuna diyor. oda ben öldü demedim padişahım onu sen dedin diyor Ve asılmak tan kurtuluyor.


Soruyorum size öldü demeyle, nefes almıyor,yemiyor,içmiyor arasında ne fark vardır.? İkisi de öldü ifadesinde mutabık olduğu halde farklı anlatım sanatı kullanmışlardır.


İşte Allah Kuran da Hz. İsa'nın Ölümünü anlatırken böyle bir sanat kullanarak anlatmıştır.

Bu Olayı Kavrayabilmek için önce zaman kavramını kavramak gerekiyor. Allah’a göre zaman yok Zaman insanlara göredir. Allah Kâinatı Yaratmadan önce zaman da yoktu. Kâinatı yaratılmasıyla beraber zaman yaratıldı. Kainatın yok olmasıyla yine zaman ortadan kalkacak tekrar zamansızlık ortaya çıkacaktır.
 .
İşte cennet ve cehennemin ebedi oluşunun hikmeti budur. Allah Zaman yokken kainatı yaratıyor. Bir zaman dilimi içerisinde Halife olarak yaratılan insanı denemeden geçiriyor. ve Tekrar Yeni bir Yaratılışla Yaratıyor Yine ebedi bir hayat başlıyor.


İşte Kuran İman eden ve Salih amel işleyen kişilerin bu denenme süreci içerisinde Bu Dünya hayatında yaşamaları veya ölmelerini (hayati fonksiyonlarını) yitirmelerine ölüm kelimesini biraz kabaca bir tabir olarak görüyor. Onu Tebrik etme ve taltif etme amacıyla ona ölmedi diri rızıklanıyor ifadesi kullanıyor.


3/169” Allah yolunda öldürülenleri sakın 'ölüler' saymayın. Hayır, onlar, Rableri Katında Diridirler rızıklanmaktadırlar.”

Önce insanların gerçek anlamda Allah’a göre ölmediğini Dünya üzerinde, Tiyatroda rol alan aktör veya aktris gibi, Reşit ve akıllı olan herkesin Bir zaman dilimi içerisinde denenip,Hal değiştirerek tekrar zamansızlığa yeni bir yaratılışla yaratılarak devam edecektir Tıpkı Anne karnındaki çocuk gibidir.


Anne karnındaki çocuk üç ay oluşum devresi geçirdikten sonra, altı ay fiili olarak canlı bir hayat sürüyor . Günü geldiği zaman Farklı bir ortama. Yeni bir yaşam Biçimiyle karşı karşıya kalmak üzere doğuyor. Artık Onun Anne karnındaki Asalak Olarak yaşama dönemi bitmiş, yeni bir Hayatı kendi kendisinin yükleneceği bir hayat dönemine girmiştir. Aynen onun gibi Dünya hayatından ahiret hayatına geçiş de öyledir.


56/35”Gerçek şu ki biz Onları yeni bir inşa ile yarattık.”

İşte insan dünya hayatındaki görevini bitirip. Öldüğü zaman Ahiret hayatı başlamış demektir. Nasıl Anne karnından doğan çocuk geri dönemiyorsa. Ahiret hayatında yeni bir inşa ile yaratılan insanlar da geri dönemeyeceklerdir.Dünyada iken kedilerine gelen elçilerin uyarılarına inanmayanlar Ahiret hayatında ceza ile karşı karşıya kaldıklarında Dünya hayatına tekrar geriye dönmek isteyecekler ama onlardan kabul edilmeyecektir.

32/12 Suçlu-günahkarları, Rableri huzurunda başları öne eğilmiş olarak: "Rahibimiz, gördük ve işittik; şimdi bizi (bir kere daha dünyaya) geri çevir, salih bir amelde bulunalım, artık biz gerçekten kesin bilgiyle inananlarız" (diye yalvaracaklar zamanı) bir görsen.


Kuran Bu Gerçek olacak olan vakıa İman etmeyenlerin dünyada iken elçiler tarafından uyarıldıkları halde kabul etmeyenlerin Allah tarafından gönderilen vahiylere karşı duyarsız olduklarından dolayı onlara ölü ifadesini kullanmıştır.

7/179-Andolsun, cehennem için cinlerden ve insanlardan çok sayıda kişi yarattık (hazırladık). Kalbleri vardır bununla kavrayıp-anlamazlar, gözleri vardır bununla görmezler, kulakları vardır bununla işitmezler. Bunlar hayvanlar gibidir, hatta daha aşağılıktırlar. İşte bunlar gafil olanlardır.


Bu Tip insanlar Kur’an da ölü diye Anlatılmıştır.

3/169” Allah yolunda öldürülenleri sakın ölüler saymayın ,Hayır onlar rableri katında diridirler. Rızıklanmaktadırlar”


Eğer bu ayete göre şehitlerin ölmemesini gerçek anlamda anlayacak olursak mezara konduğu zaman kokuşma ve böcekler yeme olayı olmazdı. Buradaki diri ifadesi gerçek anlamında değil mecazi anlamında kullanılmıştır. O bize göre hayati fonksiyonlarını yitirmiş fakat Allah’a göre zaman olayı olmayınca belki de bize göre binlerce yıl sonra dirilmesi olacak olmasına rağmen diridirler ifadesini kullanıyor. Ve cennete gideceklerinden dolayı rızıklanırlar ifadesini kullanıyor.


Şimdi Hz İsa peygamberin ölümü ile ilgili ayetleri tahlil etmeye devam edelim.


4/15- Ve: "Biz, Allah'ın Resulü Meryem oğlu Mesih İsa'yı gerçekten öldürdük" demeleri nedeniyle de (onlara böyle bir ceza verdik.) Oysa onu öldürmediler ve onu asmadılar. Ama onlara (onun) benzeri gösterildi. Gerçekten onun hakkında anlaşmazlığa düşenler, kesin bir şüphe içindedirler. Onların bir zanna uymaktan başka buna ilişkin hiçbir bilgileri yoktur. Onu kesin olarak öldürmediler.”


4/158- Hayır; Allah onu Kendine yükseltti. Allah üstün ve güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir.


Daha önce de bahsettiğimiz gibi Bu Ayetlerde öldürmediler.asmadılar ifadesini kullanırken Mecazi bir anlatım tarzı kullanmıştır. Hz İsa’yı öldürmediler ifadesini kullanırken hayati fonksiyonlarını yitirmemiş anlamında değil O Şehitlerle ilgili ayette bahsettiği gibi diridirler ifadesini kullandığı gibi bu ayette de Öldürmediler kelimesinin karşılığı olarak kendi katına yükseltti ifadesini kullanarak onu tebrik ederek gitmiş olduğu yolun doğruluğunu tasdik ederek onaylıyor.


Burada ölümün benzeri gösterildi ifadesi de, O Kâfir ve müşrik olanlar, Allah katında onun ödüllendirilip tebrik edildiğini nereden bilsinler? onlara ölüm gibi görülen yerde yatan yemeyen içmeyen nefes almayan anlamında onlar sanıyorlar ama, Allah'a göre o sadece hal değiştirdi ebedi bir cennete gitmek üzere ilk adımını attı anlamındadır. Asıl Önemli olanı O Yerde yatan ceset değil asıl önemli olanı onun geride bıraktığı misyon ve yaşam biçimidir.

Genelde müfessirlerin anlattığı gibi, Hz İsa yerine başka biri öldürülüp o öldürülen kişinin hazreti İsa'ya benzetilerek anlatılıp İsa'nın gök yüzüne yükseltildiğine bir anlayış getirmiş oluyorlar. bu ise tamamen yanlıştır. Bizzat Hz İsa dır. Eğer o öldürdükleri Hz İsa değil de onun benzeri olan biri olmuş olsaydı onu katımıza yükselttik ifadesi kullanır mıydı?


Neden Hz İsa peygamberin öldüğünü kabullenemiyorlar ki? O Da bir insan değil mi? Allah'ın evrene koyduğu yasaya, söylenenler uygun değil mi ? Evrenin yasasında canlılar doğarlar büyürler ve ecelleri öyle yada böyle geldiğinde ölürler.


Dünya hayatı bir denemedir. denenme anında insanlar yanlış yaptıkları zaman hemen onları Allah dünya hayatında cezalandırılmıyorlar o cezaları daha önce ayetlerde örneğini verdiğim gibi ahiret alemine erteliyor. Bakınız Kur’an Toplumların peygamberleri öldürdüğünden nasıl bahsediyor.

2/87 - Andolsun, Biz Musa'ya kitabı verdik ve ardından peş peşe elçiler gönderdik. Meryem oğlu İsa'ya da apaçık belgeler verdik ve onu Ruhu'l-Kudüs'le teyit ettik. Demek, size ne zaman bir elçi nefsinizin hoşlanmayacağı bir şeyle gelse, büyüklük taslayarak bir kısmınız onu yalanlayacak, bir kısmınız da onu öldürecek misiniz?

Allah Dünya Hayatında zulüm yapsalar bile Cezalandırmayacağını söylüyor.

35/45 Eğer Allah, kazandıkları dolayısıyla insanları (azap ile) yakalayıverecek olsaydı, (yerin) sırtı üzerinde hiçbir canlıyı bırakmazdı, ancak onları, adı konulmuş bir süreye kadar ertelemektedir. Sonunda ecelleri geldiği zaman, artık şüphesiz Allah Kendi kullarını görendir.


Hem de Kıskançlık ve hakka baş kaldırmaları nedeni ile Peygamberlerini öldürdükleri zaman Allah koyduğu yasaları çiğneyerek vaatlerine muhalefet ederek Hz İsa peygamberi onların elinden kurtarıp Mekandan münezzeh olduğu yere alıp götürecek, bu çelişkili bir anlayıştır. Bu Anlayış Okuyup naklettiğimiz bütün ayetlere ters düşer.


Allah dünya hayatında inananların kitap ve peygamber aracılığı ile bir suflörüdür.Onlara sadece vahyi dinleyenlere ve kabullenenlere suflörlük yapar. Yoksa benim velim Allah'tır demeyenlerle perde arkasından konuşur. Onlara dünya hayatında müdahalede bulunmaz . Onlar bu tutum ve davranışlarıyla, kulakları sağır gözleri kör olarak ahiret hayatında ebedi bir ceza olarak cehennemde yerini alır.


Eğer Peygamberlerin, Allah tarafından maddi anlamda bir koruması olmuş olsaydı. Hem Peygamberler ölmezdi. Hem de öldürmezlerdi Allah'ın Gücü neye yetmezdi ki Bir peygamberin öldürülmesini engelliye meyecek?


5/117” "Ben onlara bana emrettiklerinin dışında hiçbir şeyi söylemedim. (O da şuydu:) 'Benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah'a kulluk edin.' Onların içinde kaldığım sürece, ben onların üzerinde bir şahidim. Benim (dünya) hayatıma son verdiğinde, üzerlerindeki gözetleyici Sendin. Sen her şeyin üzerine şahid olansın


Kur’an’da ki bir Ayet Kur’an’ın Bütününü oluşturan ayetlerin tümünün özelliklerini yansıtır. Aslında beyinler yalan yanlış bilgilerle kirlenmemiş olsaydı Hz İsa'nın öldüğünü bu ayetten bile anlarlardı.


21/8” Biz onları yemek yemez cesetler kılmadık ve onlar ölümsüz değillerdir.”

21/34” Senden önce hiçbir nefise ölümsüzlüğü vermedik Şimdi sen ölürsen onlar ölümsüz mü kalacak.”

21/35” Her Nefis ölümü tadıcıdır biz sizi hayırla da şerle de deneyerek imtihan ediyoruz.ve bize döndürüleceksiniz.”

İşte bu ayetler Hz. İsa peygamberin öldüğünü ispatlamaktadır.herhalde konu bu açıklamalardan sonra anlaşılmıştır kanaatindeyim.

Bundan sonra gökten Hz. İsa peygamber gelecek de toplumları düzeltecek diye hiç heveslenmesinler ölenler dünyaya tekrar gelmeyecekler.

21/95” Yıkıma uğrattığımız bir ülkeye (tekrar dünya hayatı) imkansız (haram)dır; hiç şüphesiz onlar, (dünyaya) bir daha geri dönmeyeceklerdir”

Doğrularım Allah'a yanlışlarım ise bana aittir.

ALİ RIZA BORAZAN

MERSİN -ANAMUR

25 Ağustos 2008 Pazartesi

HAZRETİ. İSA’NIN BABASI ZEKERİYA PEYGAMBERDİR




RAHMAN VE RAHİM OLAN ALLAH'IN ADIYLA!

3/44” Bunlar, gayb haberlerindendir; bunları sana vahyediyoruz. Onlardan hangisi Meryem'i sorumluluğuna alacak diye kalemleriyle kur'a atarlarken sen yanlarında değildin; çekişirlerken de yanlarında değildin.

3/37- Bunun üzerine Rabbi onu güzel bir kabulle kabul etti ve onu güzel bir bitki gibi yetiştirdi. Zekeriya'yı ondan sorumlu kıldı. Zekeriya her ne zaman mihraba girdiyse, yanında bir yiyecek buldu: "Meryem, bu sana nereden geldi?" deyince, "Bu, Allah Katındandır. Şüphesiz Allah, dilediğine hesapsız rızık verendir" dedi.

Yukarıda Geçen iki farklı ayette Meryem'in sorumluluğunun kim verileceğinden söz etmektedir. "Zekeriyayı ondan sorumlu kıldı"
Ayetinde neyi anlatmak istiyor? şimdi onu kuranın bütünlüğü içerisinde aramaya çalışalım.


Acaba kur’an sorumluluktan bahsederken neyi ifade etmek istemiştir.?Önce bunu çözmek gerekiyor, Ben diyorum ki akıl baliğ çağına ermiş Erkek olsun kadın olsun. Aklı yerinde olan herkes,din seçme, yol seçme konusunda kendi özgür iradesiyle yetkili ve sorumludur. Her aklı başında olan insan yanlışa da doğruya da gitse hesabını yalnız başına Allah’a verecektir.

Evlilik konusunda  Kuran'a  göre diğer insanlardan farklı bir konuma girmektedir. Bir İnsan ne anasından ne babasından ne erginlik yaşına girmiş olan çocukları üzerinde sorumluluk sahibi değildir. Ancak evli erkek ve kadına geldi mi  iş değişmektedir. Şimdi onu anlatmaya çalışalım. 

Kuran bütünlüğüne baktığımız zaman, Müslüman  olan bir erkekle Müslüman olmayan bir kadının evlenemeyeceği gibi aynı zamanda  Müslüman olan bir  kadın ile Müslüman olmayan bir erkeğin de evlenmesini Allah yasaklamıştır.

2/221- Müşrik kadınları, iman edinceye kadar nikahlamayın; iman eden bir cariye, -hoşunuza gitse de- müşrik bir kadından daha hayırlıdır. Müşrik erkekleri de iman edinceye kadar nikahlamayın; iman eden bir köle, -hoşunuza gitse de- müşrik bir erkekten daha hayırlıdır. Onlar, ateşe çağırırlar, Allah ise Kendi izniyle cennete ve mağfirete çağırır. O, insanlara ayetlerini açıklar. Umulur ki öğüt alıp-düşünürler.

60/10- Ey iman edenler, mü'min kadınlar hicret ederek size geldikleri zaman, onları imtihan edin. Allah, onların imanlarını daha iyi bilendir. Şayet (gerçekten) mü'min kadınlar olduklarını bilip-öğrenirseniz, artık sakın onları kafirlere geri çevirmeyin. (Çünkü) Ne bunlar onlara helaldir, ne onlar bunlara helaldir. Onlara (kafir kocalarına kendileri için) harcadıklarını verin. Onlara (hicret eden mü'min kadınlara) ücretlerini (mehirlerini) verdiğiniz takdirde onları nikahlamanızda size bir güçlük yoktur. Kafir (kadın)ların ismetlerini (nikahlarını) tutmayın ve (onlar için) harcadıklarınızı isteyin. Onlar da (mü'min kadınlara) harcadıklarını istesinler. Bu, Allah'ın hükmüdür; sizin aranızda hükmeder. Allah, bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.

Yeri gelmişken  fıkıh kitaplarında yazdıkları gibi Müslüman erkeğin Yahudi ve Hristiyan kadınlarla evlenebilir ancak Müslüman kadılar Yahudi ve Hristiyan erkeklerle evlenemez anlayışı asla doğru değildir. Müslüman erkekler Müslüman kadınlarla Müslüman kadınlar ancak Müslüman erkeklerle evlenebilirler. Bu Allah'ın değişmez yasasıdır.

Evlilik olayında takva iktidarını kurmuş olan bir erkek ile takva iktidarını kurmuş olan bir kadının topluluk önünde sözleşmelerinin kayıt altına alınması ile nikah gerçekleşebilir. Allah katında kabul görülen nikah ve evlilik ancak  bu şekilde olmalıdır. Allah Evlilikte erkeği  lider, reis başkan, n derseniz deyin ailede  seçmiştir.

Erkek Eşinin yanlış yaptığı davranışlardan dolayı sorumludur. Eğer takva yolunda yürüyen bir erkek eşini Allah’ın haram kıldığı şeylerden bütün cehdini gösterdiği halde engel olamamışsa Ki gerçekten buna gücü yetmeyebilir. Yol ve dinleri farklı bir evliliği Allah yasaklıyor.   Yukarıda vermiş olduğum ayetler onu anlatmaktadır.

Sorumluluk almak demek onun yapmış olduğu bütün davranışlara kefil olmak demektir. Eğer kadın veya erkeklerden herhangi birisi Allah’ın yasakladığı büyük günahlardan,Herhangi birini yaparsa evlilik sözleşmesi bozulduğu gibi , velayet hakkı da ortadan  kalkar.


4/34” Allah'ın, bazısını bazısına üstün kılması ve onların kendi mallarından harcaması nedeniyle erkekler, kadınlar üzerinde 'sorumlu gözeticidir.' Saliha kadınlar, gönülden (Allah’a), itaat edenler, Allah nasıl koruduysa görünmeyeni koruyanlardır. Nüşuzundan korktuğunuz kadınlara (önce) öğüt verin, (sonra onları) yataklarda yalnız bırakın, (bu da yetmezse hafifçe) vurun. Size itaat ederlerse aleyhlerinde bir yol aramayın. Doğrusu Allah Yücedir, büyüktür.

Ayette geçen vurun kelimesi dövün anlamında değil, Boşama anlamında kullanılmıştır. Onu yeri gelmişken belirtmek istedim.


Allah erkeğe güç kuvvet vermişse o oranda da Sorumluluk Yüklemiştir. Şimdi böyle bir tablodan bahsederken, Allah ın ortaya koyduğu Ve dininin adını İslam diye isimlendirdiği Bir Projeden bahsediyoruz. Müslümanım diyen her insanın, Her meselesini bu proje içinde değerlendirmesi ve çözmesi gerekmektedir.

Şu iyi bilinmelidir ki, Erkek ve kadının yaratılışı biri birinden farklıdır. Bazı bu konuda çalışan uzmanlara göre kadın ile erkek arasında kırk beş farklılığın olduğu bildirilmiştir.


Evlilik Hayatı Toplum içerisinde ayrı ayrı yaratılış ve kültür farklılığı olan iki kişinin bir hayatı paylaşmasının adıdır. İnanıp iman eden ve Salih amel işleyenler için hayat bir imtihan ve  Dünya bir deneme salonudur.

Evli olan erkek ve kadın hayatı beraber omuzlamak için kendilerine birer rol verilmiştir Kim kedilerine verilen bu rolü Allah'ın tarif ettiği şekilde oynarsa Kadın olmuş erkek olmuş hiç fark etmez, o Allah katında sevabını almıştır.

4/32- Allah'ın kendisiyle kiminizi kiminize göre üstün kıldığı şeyi (malı) temenni etmeyin. Erkeklere kazandıklarından pay (olduğu gibi), kadınlara da kazandıklarından pay vardır. Allah'tan onun fazlını (ihsanını) isteyin. Gerçekten, Allah herşeyi bilendir.

Allah hiç kimseye götüremeyeceği yükü yüklememiştir. ime ne kadar  Güç vermişse ona verilen sorumluluk da o kadardır. Erkeğe ve kadına Allah farklı roller vermiştir onun Allah katında erkek olmuş kadın olmuş hiç anlam ve önemi yoktur. Kim  kendisine yüklenen görevi ve rolü Allah'ın istediği şekilde yapar ve oynarsa Allah katında üstün olan odur.

Eğer kadın ve erkekten herhangi birisi görevini suistimal ederse O aile hayatı fesada uğrar. Hedefe ulaştırılmak için yüklenilen yük hedefe varamaz. Evlilik hayatı çatırdamaya başlar. Onun için Allah Erkeği Ailede reis yaparak sorumlu ve gözetici kılmıştır. Zikir ehli olanlar iyi bilirler ki başsız ve reissiz toplumlar ayakta kalamazlar. Mutlaka bir yönetici bir direktör olması gerekmektedir. Eğer Allah Reislik Konumunu Aile hayatında erkeğe vermişse Bunu Eleştirenler Allah'a karşı haksızlık ediyor demektir.

Zaten Kadın ile erkek yaratılış farkı bakımından incelendiğinde Allah’ın erkeği reis yapması ne kadar doğru ve mantıklı olduğu anlaşılacaktır. Evliliğin düzgün bir şekilde yürüyebilmesi için kovulmuş şeytanın tuzağına düşmemek için Allah kadını ve erkeği birbirlerine veli kılarak yanlış şeylerde birbirlerini engellemek doğru ve hayır olan şeylerde birbirlerini destekleyerek Kuran'ın yol göstericiliğinde belirlenmiş olan ecele kadar düzgün bir şekilde yürümeleri hedeflenmiştir.


9/72: “Allah, mü'min erkeklere ve mü'min kadınlara içinde ebedi kalmak üzere, altından ırmaklar akan cennetler ve Adn cennetlerinde güzel meskenler vadetmiştir. Allah'tan olan hoşnutluk ise en büyüktür. İşte büyük kurtuluş ve mutluluk budur.”

Artık bu kadar bilgiden sonra Hz Meryem’le ilgili konumuza devam edelim.

3/37: “Bunun üzerine Rabbi onu güzel bir kabulle kabul etti ve onu güzel bir bitki gibi yetiştirdi. Zekeriya'yı ondan sorumlu kıldı. Zekeriya her ne zaman mihraba girdiyse, yanında bir yiyecek buldu: "Meryem, bu sana nereden geldi?" deyince, "Bu, Allah Katındandır. Şüphesiz Allah, dilediğine hesapsız rızık verendir" dedi.”


Daha önce de bahsettiğimiz gibi hiç bir insan  kendisi istemedikçe Hiç bir insanı ne doğru ne de yanlış yola götürebilir.  Hiç bir insan hiç bir insan hiç bir insanın sorumluluğu altında da değildir.  kişiler ne anasından ne babasından ne de ergilik yaşına gelmiş çocuklarından sorumludurlar. Ancak evlilik konusuna gelince iş değişmektedir.

Daha önceki bahsettiğimiz ayetlerden de anlaşıldığı gibi kadınlar eğer vahiy rotasından saparlarsa nasihat ve uygulamalar fayda vermemişse erkeğe  kadını boşama hakkı doğmaktadır. (Bu konu ilgili mevzuyu talak bahsinde geniş geniş anlatmıştım.) Böylece   Boşama gerçekleşince üzerindeki hem sorumluluk kalkar hem de velilik kefillik hakkı kalkar. 

Ayette bahsedildiği gibi Zekeriya peygamberin Meryem'in üzerinde sorumlu olduğu bahsedilmektedir. O zaman diyebiliriz ki, yukarıdaki ayetler ve izahlardan sonra sünnetullaha uygun olarak Meryem Zekeriya'nın nikahlı karısıdır. Ayette ifade edildiğine göre “demişti ki ben yalnızca rabbimden gelen bir elçiyim, sana tertemiz bir erkek çocuk müjdelemek için (buradayım).” 

İşte her peygamberin kendilerinden önceki peygamberleri doğrulayıp tasdik etmesi, ve kendinden sonra gelecek olan peygamberi müjdelemesi nedeniyle o elçinin bir peygamber olduğu kesindir. Öyleyse Hz.  İsa'nın babası Zekeriya peygamber demek doğru olur kanaatindeyim. Doğru olanı Allah bilir ama Bu anlayış Kuran'a, ilme, akıla, pratik hayata daha uygun bir anlayıştır diyorum.

Şu sorulara akli ve kuran'i olarak doğru cevaplar verilmesi gerekir.

1-Meryem'e gelen elçi kimdir?

Önce Burada Nebi ve resul kelimelerine kısacık Kuran'ın yüklediği anlamı aktarmaya çalışalım.


Kuran'ın orijinal metninde  peygamber kelimesi geçmez dikkat ederseniz meallerde tercüme edilirken  peygamber kelimesinin karşılığı nebi, resul kelimesinin karşılığı da elçidir.  

Nebi Vahye muhatap olan Ve  ve bu olgu sadece nebilere has olan Allah'ın bildirmesiyle dünya yaşamında hakla batılı doğru ile yanlışı ayıran kendilerine kitap ve hikmet verilen  gayba ait Allah'ın bildirdiklerini bilen Resullerin adıdır.

Resul: Bizim dilimizde karşılığı elçi aracı demektir. Yani Allah'tan Aldığı bilgileri Allah'tan aldığı gibi orijinal-ine dokunmadan diğer insanlara aktaran demektir.

Nebi kelimesine yüklenen anlam ile resul kelimesine yüklenen anlam aynı değildir. Mütercimler bu iki kelimenin farklılığını net bir şekilde kavrayamadıklarından  Ayetin orijinalinde geçenden farklı olarak tercüme etmişlerdir Burada o detaya girmeyeceğim, Yalnız  Resul kelimesinin farklılığını biz Kuran'da geçen diğer ayetlerden anlıyoruz. bu konunun doğru anlaşılması açısından şunun bilinmesi yeterlidir. Nebi sadece insanlardan olur. resul ise hem insanlardan hem de meleklerden olmaktadır.


19/19- Demişti ki: "Ben, yalnızca Rabbinden (gelen) bir elçiyim; sana tertemiz bir erkek çocuk armağan etmek için (buradayım)."

19//19قَالَ إِنَّمَا أَنَا رَسُولُ رَبِّكِ لِأَهَبَ لَكِ غُلَامًا زَكِيًّا

Kâle innemâ ene resûlu rabbiki li ehebe leki gulâmen zekiyyâ(zekiyyen).

Sizce, bu resul  Melek olabilir mi? Dikkat ederseniz konunun akışı içerisinde geçen ruh ve  resul kelimeleri sanki bütün mütercimler sözleşmişler gibi kelimeye Cebrail anlamını yüklemişlerdir. Şimdi onunla ilgili ayetin Arapça, Türkçe, okunuşunu ve tercümesini aktaralım.


19/17- Sonra onlardan yana (kendini gizleyen) bir perde çekmişti. Böylece ona ruhumuz (Cibril'i) göndermiştik, o da, düzgün bir beşer kılığında görünmüştü.

19/17اتَّخَذَتْ مِن دُونِهِمْ حِجَابًا فَأَرْسَلْنَا إِلَيْهَا رُوحَنَا فَتَمَثَّلَ لَهَا بَشَرًا سَوِيًّا
Fettehazet min dûnihim hicâben fe erselnâ ileyhâ rûhanâ fe temessele lehâ beşeren seviyyâ(seviyyen).

Dikkat ederseniz Meryem'e gelen elçinin düzgün seviyeli bir beşer olduğu söyleniyor. Yine bu mütercim insaflı davranmış. bir çok meallerde Ruh kelimesine direk Cebrail anlamını yükleyerek tercüme  edenler vardır.

Ruh kelimesi  Kuran'da değişik sure  konu ve ayetlerde farklı yerlerde kullanarak konulduğu yerde farklı anlamlara gelmiştir. Ruh kelimesini , (Ruh can ve ruhulkudüs ) adlı makalemde geniş geniş izah etmeye çalıştım. dileyenler o makalemden öğrenebilirler.

Ruh Bu ayette Cebrail değil, Cibril değil, nebi ve resul anlamında kullanılmıştır. Kuran'da yirmi iki yerden farklı ayetlerde kullanılmıştır. ancak ben burada konu uzamasın diye  nebi ve resul anlamında kullanılan bir ayeti aktarmakla yetineceğim. 

4/171- Ey Kitap Ehli, dininiz konusunda taşkınlık etmeyin, Allah'a karşı gerçek olandan başkasını söylemeyin. Meryem oğlu Mesih İsa, ancak Allah'ın elçisi ve kelimesidir. Onu (‘OL’ kelimesini) Meryem'e yöneltmiştir ve O'ndan bir ruhtur. Öyleyse Allah'a ve elçisine inanınız; "üçtür" demeyiniz. (Bundan) kaçının, sizin için hayırlıdır. Allah, ancak bir tek İlah'tır. O, çocuk sahibi olmaktan Yücedir. Göklerde ve yerde her ne varsa O'nundur. Vekil olarak Allah yeter.

Müfessirler  Her peygamberin yerini ve konumunu farklı anlasalar da,  Kuran'da bütün nebi ve resul olan peygamberler arasında hiç bir farklılık yoktur. İsa  Allah'tan bir ruh ise Musa da Muhammet de  Zekeriya da Allah'tan birer ruh'turlar. Ruhun nebi ve resul anlamında kullanıldığında Nebilerin kumandası Allah'tır.Yani nasıl bir insan kumanda ile yönetilen bir televizyon kanallarını kullanan kişi hangi kanalı ararsa o kanal açıldığı gibi, Nebiler  de Allah ne Murad etmişse onun muradını gerçekleştirmek zorundadırlar.

Ayetlerden gördük ve anladık. Öyle ise Meryem'e Gelen elçi Bir melek değil Cebrail değil sadece nebi ve resul olan bir elçidir.

2-Eğer Meryem'e gelen elçi Cebrail olmuş olsaydı şu sorulara cevap bulunamazdık.

Meryem bir nebi ve resul mü idi? Kuran'da Kadınların nebi ve resul olduğu ile ilgili hiç bir ayet yoktur. Nebiler Erkeklerden olduğu  anlatılmaktadır.

16/43- Biz senden evvel kendilerine vahyettiğimiz erkeklerden başka (peygamberler) göndermedik. Eğer bilmiyorsanız, zikir ehline sorun.

Nebiler  Genelde klasik tefsir alimlerine göre Cebrail peygamberlere vahiy getirip götüren melektir. Eğer Cebrail peygambere vahiy getiriyorsa Meryem bir kadın olduğuna göre 
Kadından da peygamber olmayacağına göre Meryem'e gelen ruh'un  Cebrail olması düşünülemez.

Kuran'da üç ayette topu topuna  Cibril kelimesi geçer. Cibril benim anladığıma göre Allah'ın nebilerle konuşma ve vahyetme olgusunun adıdır.

3- Meryem'e gelen  resulün mutlaka bir nebi olması lazım ki İsa gibi bir erkek çocuğun daha ana rahmine yerleştirilmeden bilebilsin? on dokuzuncu ayeti örek olarak yukarıda Arapçası Türkçe okunuşu ve tercümesi ile verdim. ama onunla beraber diğer üç ayeti de beraber işlediğimizde konu herhalde biraz daha anlaşılır hale gelecek sanırım.


19/19- Demişti ki: "Ben, yalnızca Rabbinden (gelen) bir elçiyim; sana tertemiz bir erkek çocuk armağan etmek için (buradayım)."


19/20- O: "Benim nasıl bir erkek çocuğum olabilir? Bana hiçbir beşer dokunmamışken ve ben azgın utanmaz (bir kadın) değilken" dedi.


19/21- "İşte böyle" dedi. "Rabbin, dedi ki: -Bu Benim için kolaydır. Onu insanlara bir ayet ve Bizden bir rahmet kılmak için (bu çocuk olacaktır)." Ve iş de olup bitmişti.


19/22- Böylelikle ona gebe kaldı, sonra onunla ıssız bir yere çekildi.

Takılıp kaldıkları nokta şudur."Benim nasıl bir erkek çocuğum olabilir? Bana hiçbir beşer dokunmamışken ve ben azgın utanmaz (bir kadın) değilken"

Evet Meryem'e Allah'tan nebi bir resul Gelinceye ve onunla nikahlı olarak evleninceye kadar Meryem iffetini koruyan ve Kuran'da iki övülmüş kadından biri olarak zikredilir.

Meryem, bu Konuşmalardan sonra sanki gelen elçi, okus pokus yaprak gebe kalıyor. Sizce akıllı ve mantıklı düşünen biri olarak Her şeyin oluşunu  bir  sebep ve sonuç ilişkisi içerisinde düzenleyen Allah, Bu olayda sünnetini değiştirmiş mi?  Kuran'da İlk yaratılma  durumu hariç  Bütün insanlar doğal seyri içerisinde bir sperma ile yumurtanın ana rahminde döllenerek meydana gelmiştir.

Kopyalama ile var oluşu örnek verenler Eşyanın yapısını bozarak ortaya çıkan sonuçlardır. İlim bir taraftan gelişip insanlara ışık tutarken bir taraftan da  ilim olmayan ilim zannedilenler hormonlu besinler üreterek eşyanın yapısını bozmuşlar ve insanların hayatlarını karartmışlar dır. O konuya girmeyelim. İsa'nın döneminde bu tür gelişmeler yoktu.

Sonuç Olarak, Kuran içerisinde ne zaman Meryem geçti konu içerisinde Zekeriya ile beraber zikredilmiştir. Ama Meryem Zekeriya'dan gebe kalınca  Zekeriya'nın adı bir daha anılmaz oldu. bu sizin dikkatinizi hiç çekti mi? Anlaşılıyor ki Zekeriya öldü. ve Meryem karnındaki çocuğu babasız olarak güçlükler içerisinde  hamileliğini  sürdürdü. 

Görüldüğü gibi Hiç kimsenin bilmediği Allah'ın bildirmesiyle bildiği Zekeriya'nın müjdeledi'ği İsa dünyaya geldi ve insanlara bir ayet ve ışık yol gösterici oldu.

Dilimin döndüğü  kadar  olayı anlatmaya çalıştım. Doğru bildiklerim Allah'a ait yanlış bildiklerim ve anladıklarım ise bana aittir. en doğru bilen Allah'tır zaten ihtilafa düştüğümüz konulardaki Hükmü Allah ahiret aleminde bize bildirecektir.

ALİ RIZA BORAZAN

MERSİN-ANAMUR 






HZ İSA PEYGAMBER BABASIZ DEĞİLDİR




RAHMAN VE RAHİM OLAN ALLAH'IN ADIYLA!


Hz İsa peygamberin babasız olması ile ilgili Kuran da hiçbir ayet yoktur. Bu anlayış Hristiyanlar tarafından uydurulmuş bir inançtır. Zaten İslam toplumlarındaki Kuran'a dayanmayan sözlerin büyük bir kısmı ya Yahudilerin uydurduğu ya da Hristiyanların uydurduğu hikayelerdir.


Daha önce de belirttiğimiz gibi bir şeyin doğru olması için şu dört şeyin uyum içinde olması gerekir demiştik. (Kur’an, ilim akıl ve pratik hayat) Şimdi Kuran'da geçen Hz. İsa ile ilgili ayetlerden Hz İsa peygamberin babasız doğduğuna dair bir sonuca varabilecek miyiz?


3/35- Hani İmran'ın karısı: "Rabbim, karnımda olanı, 'her türlü bağımlılıktan özgürlüğe kavuşturulmuş olarak' Sana adadım, benden kabul et. Şüphesiz işiten bilen Sensin Sen" demişti.


3/36- Fakat onu doğurduğunda -Allah onun ne doğurduğunu daha iyi bilirken- dedi ki: "Rabbim, doğrusu bir kız (çocuğu) doğurdum. Erkek ise, kız gibi değildir. Ona Meryem adını koydum. Ben onu ve soyunu o taşa tutulmuş (kovulmuş) şeytandan Sana sığındırırım."


3/37- Bunun üzerine Rabbi onu güzel bir kabulle kabul etti ve onu güzel bir bitki gibi yetiştirdi. Zekeriya'yı ondan sorumlu kıldı. Zekeriya her ne zaman mihraba girdiyse, yanında bir yiyecek buldu: "Meryem, bu sana nereden geldi?" deyince, "Bu, Allah Katındandır. Şüphesiz Allah, dilediğine hesapsız rızık verendir" dedi.


3/38- Orada Zekeriya Rabbine dua etti: "Rabbim, bana Katından tertemiz bir soy armağan et. Doğrusu Sen, duaları işitensin" dedi.


3/39- O mihrapta namaz kılarken, melekler ona seslendi: "Allah, sana Yahya'yı müjdeler. O, Allah'tan olan bir kelimeyi (İsa'yı) doğrulayan, efendi, iffetli ve salihlerden bir peygamberdir."


3/40- Dedi ki: "Rabbim, bana gerçekten ihtiyarlık ulaşmışken ve karım da kısırken nasıl bir oğlum olabilir?" "Böyledir" dedi, "Allah dilediğini yapar."


3/41- (Zekeriya) "Rabbim, bana bir alamet (ayet) ver." dedi. "Sana alamet, işaretleşme dışında, insanlarla üç gün konuşmamandır. Rabbini çokça zikret ve akşam sabah Onu tesbih et." dedi.

3/42- Hani melekler: "Meryem, şüphesiz Allah seni seçti, seni arındırdı ve alemlerin kadınlarına üstün kıldı," demişti.


3/43- "Meryem, Rabbine gönülden itaatte bulun, secde et ve rüku edenlerle birlikte rüku et."


3/44- Bunlar, gayb haberlerindendir; bunları sana vahyediyoruz. Onlardan hangisi Meryem'i sorumluluğuna alacak diye kalemleriyle kura atarlarken sen yanlarında değildin; çekişirlerken de yanlarında değildin.


3/45- Hani melekler, dediler ki: "Meryem, doğrusu Allah Kendinden bir kelimeyi sana müjdelemektedir. Onun adı Meryem oğlu İsa Mesih'tir. O, dünyada ve ahirette 'seçkin, onurlu, saygındır' ve (Allah'a) yakın kılınanlardandır."


3/46- "Beşikte de, yetişkinliğinde de insanlarla konuşacaktır. Ve O salihlerdendir."

3/47- "Rabbim, bana bir beşer dokunmamışken, nasıl bir çocuğum olabilir?" dedi. (Fakat) Allah neyi dilerse yaratır. Bir işin olmasına karar verirse, yalnızca ona "ol" der, o da hemen oluverir."

3/48- "Ona Kitab’ı, hikmeti, Tevrat’ı ve İncil’i öğretecek."


3/49- İsrailoğulları’na elçi kılacak. (O, İsrailoğulları’na şöyle diyecek:) "Gerçek şu, ben size Rabbinizden bir ayetle geldim. Ben size çamurdan kuş biçiminde bir şey oluşturur, içine üfürürüm, o da hemencecik Allah'ın izniyle kuş oluverir. Ve Allah'ın izniyle doğuştan kör olanı, alaca hastalığına tutulanı iyileştirir ve ölüyü diriltirim. Yediklerinizi ve biriktirdiklerinizi size haber veririm. Şüphesiz, eğer inanmışsanız bunda sizin için kesin bir ayet vardır."


3/50- "Benden önceki Tevrat'ı doğrulamak ve size haram kılınan bazı şeyleri helal kılmak üzere size Rabbinizden bir ayetle geldim. Artık Allah'tan korkup bana itaat edin."

3/51- "Gerçekten Allah, benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir. Öyleyse O'na ibadet edin. Dosdoğru olan yol işte budur."

3/52- Nitekim İsa, onlarda inkarı sezince, dedi ki: "Allah için bana yardım edecekler kimdir?" Havariler: "Allah'ın yardımcıları biziz; biz Allah'a inandık, bizim gerçekten Müslümanlar olduğumuza şahid ol" dediler.


3/53- "Rabbimiz, biz indirdiğine inandık ve elçiye uyduk. Böylece bizi şahidlerle beraber yaz."

3/54- Onlar (inanmayanlar) bir düzen kurdular. Allah da (buna karşılık) bir düzen kurdu. Allah, düzen kurucuların en hayırlısıdır.


3/55- Hani Allah, İsa'ya demişti ki: "Ey İsa, doğrusu senin hayatına Ben son vereceğim, seni Kendime yükselteceğim, seni inkar edenlerden temizleyeceğim ve sana uyanları kıyamete kadar inkara sapanların üstüne geçireceğim. Sonra dönüşünüz yalnızca Banadır, hakkında anlaşmazlığa düştüğünüz şeyde aranızda Ben hükmedeceğim."


3/56- "İnkar edenleri ise, dünyada ve ahirette şiddetli bir azapla azaplandıracağım. Onların hiç yardımcıları yoktur."


3/57- "İman edip salih amellerde bulunanların ecirleri eksiksiz ödenecektir. Allah, zalim olanları sevmez."


3/58- Bunları Biz sana ayetlerden ve hikmetli zikirden (Kur'an'dan) okuyoruz.


3/59- Şüphesiz, Allah Katında İsa'nın durumu, Adem'in durumu gibidir. Onu topraktan yarattı, sonra ona "ol" demesiyle o da hemen oluverdi.


Şimdi Hz İsa ile ilgili geniş açıklama yapan bir surede geçen ayetleri de aktardıktan sonra konu ile ilgili yorumumuza geçelim.

.
19/16- Kitap'ta Meryem'i de zikret. Hani o, ailesinden kopup doğu tarafında bir yere çekilmişti.


19/17- Sonra onlardan yana (kendini gizleyen) bir perde çekmişti. Böylece ona ruhumuz (Cibril'i) göndermiştik, o da, düzgün bir beşer kılığında görünmüştü.


19/18- Demişti ki: "Gerçekten ben, senden Rahman (olan Allah)a sığınırım. Eğer takva sahibiysen (bana yaklaşma)."


19/19- Demişti ki: "Ben, yalnızca Rabbinden (gelen) bir elçiyim; sana tertemiz bir erkek çocuk armağan etmek için (buradayım)."


19/20- O: "Benim nasıl bir erkek çocuğum olabilir? Bana hiçbir beşer dokunmamışken ve ben azgın utanmaz (bir kadın) değilken" dedi.


19/21- "İşte böyle" dedi. "Rabbin, dedi ki: -Bu Benim için kolaydır. Onu insanlara bir ayet ve Bizden bir rahmet kılmak için (bu çocuk olacaktır)." Ve iş de olup bitmişti.


19/22- Böylelikle ona gebe kaldı, sonra onunla ıssız bir yere çekildi.


19/23- Derken doğum sancısı onu bir hurma dalına sürükledi. Dedi ki: "Keşke bundan önce ölseydim de, hafızalardan silinip unutuluverseydim."


19/24- Altından (bir ses) ona seslendi: "Hüzne kapılma, Rabbin senin alt (yan)ında bir ark kılmıştır."


19/25- Hurma dalını kendine doğru salla, üzerine henüz oluşmuş-taze hurma dökülüversin."


19/26- Artık, ye, iç, gözün aydın olsun. Eğer herhangi bir beşer görecek olursan, de ki: "Ben Rahman (olan Allah)' a oruç adadım, bugün hiç kimseyle konuşmayacağım."


19/27- Böylece onu taşıyarak kavmine geldi. Dediler ki: "Ey Meryem, sen gerçekten şaşırtıcı bir şey yaptın."


19/28- "Ey Harun'un kız kardeşi, senin baban kötü bir kişi değildi ve annen de azgın, utanmaz (bir kadın) değildi."


19/29- Bunun üzerine ona (çocuğa) işaret etti. Dediler ki: "Henüz beşikte olan bir çocukla biz nasıl konuşabiliriz?"


19/30- (İsa) Dedi ki: "Şüphesiz ben Allah'ın kuluyum. (Allah) Bana kitabı verdi ve beni peygamber kıldı."


19/31- "Nerede olursam (olayım,) beni kutlu kıldı ve hayat sürdüğüm müddetçe, bana namazı ve zekatı vasiyet (emr) etti."


19/32- "Anneme itati de. Ve beni mutsuz bir zorba kılmadı."


19/33- "Selam üzerimedir; doğduğum gün, öleceğim gün ve diri olarak yeniden-kaldırılacağım gün de."


19/34- İşte Meryem oğlu İsa; hakkında kuşkuya düştükleri "Hak Söz".


19/35- Allah'ın çocuk edinmesi olacak şey değil. O Yücedir. Bir işin olmasına karar verirse, ancak ona: "Ol" der, o da hemen oluverir.


İşte Kuran'da Hz İsa ve Meryem hakkında geçen ayetler bunlardır. Ayetlere dikkat ettiğimiz zaman Hz İsa’nın babasız olduğunu ima eden bir ayet yoktur. İnsanların bugüne kadar ağızlarına doladıkları “Hz İsa babasızdır” sözü Hristiyanların uydurdukları bir sözdür. Şimdi Kuran'dan naklettiğimiz bu ayetlerden Hz İsa’nın babasının olmadığı ile ilgili bir anlam var mı? Bunu Kur’an’ın kendi bütünlüğünde o konunun ilminde akla ve pratik hayata ters düşmeden güçlü bir mantık ölçüsü içerisinde incelemeye çalışalım.


İnsanların Hz İsa hakkında söylediklerini zan ve tahminle konuştuklarına karşılık Kuran” şüphesiz Allah katında İsa’nın durumu ademin durumu gibidir. Onu topraktan yarattı sonra ona ol demesiyle o da hemen oluverdi.” Kuran’ın sanatsal bir üslupla anlattığı olaylar insanlar tarafından algılanamadığından neticesi düzgün olmayan bir anlayış ortaya çıkıyor. Temeli düzgün atılmayan bir bina düzgün yapılamadığı gibi temeli düzgün olmayan bir dinin neticesi de düzgün olmaz.


Bakınız Kur’an Hz İsa’nın yaratılışını ademe benzetirken ademin nasıl yaratıldığını izah ediyor.


22/5: Ey insanlar, eğer dirilişten yana bir kuşku içindeyseniz, gerçek şu ki, Biz sizi topraktan yarattık, sonra bir damla sudan, sonra bir alaktan (embriyo), sonra yaratılış biçimi belli belirsiz bir çiğnem et parçasından; size (kudretimizi) açıkça göstermek için. Dilediğimizi, adı konulmuş bir süreye kadar rahimlerde tutuyoruz. Sonra sizi bebek olarak çıkarıyoruz, sonra da erginlik çağına erişmeniz için (sizi büyütüyoruz). Sizden kiminizin hayatına son verilmekte, kiminiz de, bildikten sonra hiçbir şey bilmeme durumuna gelmesi için ömrün en aşağı ucuna (yaşlılığa) geri çevrilmektedir. Yeryüzünü kupkuru ölü gibi görürsün, fakat Biz onun üzerine suyu indirdiğimiz zaman titreşir, kabarır ve her güzel çiftten (ürünler) bitirir.”


23/12 - Andolsun, Biz insanı, süzme bir çamurdan yarattık.


23/13- Sonra onu bir su damlası olarak, savunması sağlam bir karar yerine yerleştirdik.


23/14- Sonra o su damlasını bir alak (embriyo) olarak yarattık; ardından o alak'ı (hücre topluluğu) bir çiğnem et parçası olarak yarattık; daha sonra o çiğnem et parçasını kemik olarak yarattık; böylece kemiklere de et giydirdik; sonra bir başka yaratışla onu inşa ettik. Yaratıcıların en güzeli olan Allah, ne Yücedir.


23/15- Sonra bunun ardından siz gerçekten ölecek olanlarsınız.
İşte Kur’an mümin ve haç surelerinde geçen ayetlerde “ol dedi mi oluverdi” ayetini böyle açıklıyor. Yani bir insanın oluşabilmesi için erkek sperminin kadın rahminde yumurtalıkla alaka kurarak orada belirli aşamalardan geçtikten sonra ancak doğuyor ve yeni bir hayatla karşılaşıyor. Bakınız ayetleri çok iyi tahlil ettiğimiz zaman öyle olduğu anlaşılır.


“ Ona ruhumuzu göndermiştik , O da düzgün bir beşer kılığında görünmüştü.”


Bu ayet orada ruh kelimesinin ne anlama geldiğini anlamakla ancak anlaşılabilir. Dikkat edilirse Peygamberlerin özelliklerinden biri de yanlışlık yaptıkları zaman vahiyle düzeltilirler. Diğer insanlarda böyle bir haslet yoktur.


Vahyin gözetimine giren her insan, Düzeltilmiş bir beşerdir. Vahyin kontrolüne giren peygamberler de kendi istek ve arzularına göre yaşamaz ve söylemez.


53/3” O hevadan konuşmaz o ( söyledikleri vahyolunmakta olan vahydir.)


Allah’ın kedi ruhundan üflediği ve onu kutsal ruhla desteklediği, bir peygamber Hz. Meryem karşısına dikiliyor. Ve konuşmalar başlıyor.

19/18:” Demişti ki: "Gerçekten ben, senden Rahman (olan Allah)a sığınırım. Eğer takva sahibiysen (bana yaklaşma)."


Genelde müfessirler Hz Meryem’in karşısına gelen kişinin Cebrail olduğunu söylemişlerdir. Bu anlayış hem Hristiyan alemini teslis (üç Allah) inancına götürmektedir. Hz İsa'nın babası yok anlayışı İslam müfessirlerine de sıçramıştır.


Hz Meryem’in karşısına gelen Cebrail değil Allah’ın peygamber olarak gönderdiği bir elçidir.


19/19: Demişti ki: "Ben, yalnızca Rabbinden (gelen) bir elçiyim; sana tertemiz bir erkek çocuk armağan etmek için (buradayım)."


Şimdi yine gelen elçinin bir peygamberin bir erkek çocuktan söz ederek müjdelemesi bize birçok şeyleri çağrıştırıyor.


33/23:” Müminlerden öyle erkek-adamlar vardır ki- Allah ile yaptıkları ahide sadakat gösterdiler; böylece onlardan kimi adağını gerçekleştirdi, kimi beklemektedir. Onlar hiçbir değiştirme ile (sözlerini) değiştirmediler.


Dikkat edildiği zaman hep ayetler hem birbirleriyle çelişkisiz bir halde dizilmiş hem de birbirleriyle diyalog halindedir. Erkek adamın verdiği söz neymiş Kur’an dan ona bir bakalım.


7/172:” Hani Rabbin, Ademoğullarının sırtlarından zürriyetlerini almış ve onları kendi nefislerine karşı şahidler kılmıştı: "Ben sizin Rabbiniz değil miyim?" (demişti de) Onlar: "Evet (Rabbimiz'sin), şahid olduk" demişlerdi. (Bu,) Kıyamet günü: "Biz bundan habersizdik" dememeniz içindir.


İşte Kuran'da bahsedilen ve sözünde duran erkek adam ve  erkek çocuk budur. Allah’tan başka rab kabul etmeyen, ölümü, dirimi, hayatı namazı Allah’a ait olan adamlardır. Yine konumuza dönecek olursak Allah’ın gönderdiği ruh;  nebi ve resuldür.Her peygamber kendinden öncekileri doğrular ve tasdik eder. ve kendinden sonraki gelecek olan peygamberi müjdeler. İşte elçinin müjdelediği erkek çocuk insanlara bir ayet ve bir belge olan Hz İsa’dır. Bakınız Hz İsa'da gelecek olan bir peygamberi nasıl müjdelemektedir.


61/6:” Hani Meryem oğlu İsa da: "Ey İsrail oğulları, gerçekten ben, sizin için Allah'tan gönderilmiş bir elçiyim. Benden önceki Tevrat'ı doğrulayıcı ve benden sonra ismi "Ahmed" olan bir elçinin de müjdeleyicisiyim" demişti. Fakat o, onlara apaçık belgelerle gelince: "Bu, açıkça bir büyüdür" dediler.


Demek ki bu gelen elçi Rastgele bir elçi değil Allah’ın bildirmesiyle geleceği bilebilen gayıptan haber verebilen bir elçidir..


Yine elçi ile Hz Meryem arasında konuşma devam ediyor.


19/20”O benim nasıl erkek bir çocuğum olabilir.Bana hiçbir beşer dokunmamışken.ve ben azgın utanmaz (bir kadın)değilken dedi.”

Kuran burada toplumun Hz Meryem hakkındaki yanlış düşünce ve anlayışından onu temizleyip arındırıyor. Bir de asıl önemli olanı da Hz Meryem’in Topluma karşı yabancılaşması idi.


19/21”İşte böyle dedi Rabbim dedi ki bu benim için kolaydır.Onu insanlara bir ayet ve Bizden bir rahmet kılmak için,(bu Çocuk olacaktır.) ve iş de olup bitmiştir.


Kuran her halde O Elçinin evliliğinden söz ederken, Düğünün nasıl geçtiğini kaç kişi ile düğün yapıldığını, Kimlerin düğüne davet edilip edilmediğini, Yatak odasının kaç katlı olup olmadığını , Anlatacak değildir.


Bakınız olup bitti Ol Dedi hemen oluverdi ifadesini kullanıyor arkasından,


19/22: Böylelikle ona gebe kaldı, sonra onunla ıssız bir yere çekildi.


Soruyorlar, Allah isterse babasız çocuk meydana getiremez mi.? Elbette Allah dilediğini dilediği gibi yaratır. Kuran’ın kendi bütünlüğü içerisinde olayları eşyanın yapısına akıla ve pratik hayatla özdeşleştirdiğimiz zaman Allah’ın Evrene koyduğu yasayla uyuşmaz bu sebeple de  çelişki meydana gelirdi.


Eğer öyle her şeyde bir intizam ve kural olmasaydı kainat fesada uğrardı. Şimdi Kuran'da geçen altı kalın çizgilerle çizilmesi gereken olmazsa olmazları belirleyen bazı ayetleri konu içerisinde nakletmeye çalışalım.


22/47:” Onlar senden, azabın çarçabuk getirilmesini istiyorlar; Allah, va'dine kesin olarak muhalefet etmez. Gerçekten, senin Rabbinin Katında bir gün, sizin saymakta olduklarınızdan bin yıl gibidir.”

Allah evrene bir yasa koymuştur. Bu yasa kesinlikle doğal seyri içerisinde işler durur. dünya dönmez diyenlere onlar dönmez dese de Galileo’nun dediği gibi döner durur.


30/30: “Öyleyse sen yüzünü Allah'ı birleyen (bir hanif) olarak dine, Allah'ın o fıtratına çevir; ki insanları bunun üzerine yaratmıştır. Allah'ın yaratışı için hiçbir değiştirme yoktur. İşte dimdik ayakta duran din (budur). Ancak insanların çoğu bilmezler.”


İşte bu ayet insanlardaki geleneksel bir din anlayışını kökünden söküp atarak Hz İbrahim’in oluşturduğu bir din anlayışına insanları davet ediyor. Israrla devamlı üzerine basa basa vurguladığım Allah'ın gönderdiği din, Allah’ın yarattığı Kainat ile gönderdiği vahiylerin çatışmadığı bir din anlayışıdır. İşte Allah insanların üreme biçimlerini izah ederken bir erkek ve bir dişiden olduğunu söylüyor. Ve bununla ilgili bir yaratış biçimi koyduğunu vurgularken Hz İsa’nın babasız ve erkeksiz meydana geldiği inancı İbrahim dinini fıtrat dinini kökünden söküp atar.


30/43: “Öyleyse sen, Allah'tan (bir takdir olarak) geri çevrilmesi mümkün olmayan gün gelmeden önce, yüzünü dimdik ayakta duran dine çevir. O gün parça parça bölünecekler.”


Deveye demişler ki; boynun neden eğri, o da demiş ki nerem doğru  ki demiş. Aynen onun gibi bu günkü toplumun algıladığı yaşadığı din de öyle değil mi? Sadece Hz İsa’nın babasız doğduğu inancı ile ilgili değil, daha sayılamayacak kadar yanlışlıklarla dolu bir din anlayışı ortada dolaşmaktadır. Onları ilerde inşallah zamanı geldikçe izah etmeye çalışacağım.


Peygamberlik dönemi devam ederken toplumların sorunlarını, helallerini ve haramlarını Allah kesin olarak seçtiği elçiler aracılığı ile bildiriyordu. Fakat bunlar peygamberler öldüğü zaman peygamber söyledi denilip de peygamber söylemediği halde toplumlarda yanlış bir din anlayışı oluşturulmuşsa, şimdi de Kur’an ortada olduğu halde kuranın dışında kurana uymayan hadisler adı altında din uydurmuşlardır.   Şu günkü elimizde dolaşan  Tevrat ve İncil  Allah'ın Musa ve İsa'ya gönderdiği vahiy orijinli Tevrat ve İncil değilse, Kuranın dışında hadis diye uydurulan din de vahiy orijinli kuranın dışında kuran ile alakası olmayan bir dindir.


Kur’an bir zikir ehlinden bahsetmektedir. Kuran’ın bahsettiği bu zikir ehli eşyanın esrarını düşünen, çözen ve kendi sahasında uzman olanlardır. Dünyadaki hangi konu ile ilgili bir ilim dalı varsa onların adı hep zikir ehlidir. Bir doğruya ulaşmak için onların hangisi ile ilgili bir bilgi edinilecekse o konu ile ilgili uzmana sorulduğu zaman doğru bir bilgi alınır. peygamberler vahyin dışında bilmediği bir konu hakkında bilgi edinecekleri zaman onlar da Allah tarafından zikir ehline yönlendiriliyorlardı.


3/159: “Allah'tan bir rahmet dolayısıyla, onlara yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı yürekli olsaydın onlar çevrenden dağılır giderlerdi. Öyleyse onları bağışla, onlar için bağışlanma dile ve iş konusunda onlarla müşavere et. Eğer azmedersen artık Allah'a tevekkül et. Şüphesiz Allah, tevekkül edenleri sever.”


Düşünüldüğü zaman peygamberler bazılarını söylediği gibi eğer o konularda ihtisas görmemişse bir doktor, bir piskolok veya bir astronomi uzmanı değildir. O Allah’ın vahyettiğinin dışında  bilgi sahibi olmayabilir.


Bakınız din ve yaşam biçimi otorite haline gelmiş Hz Süleyman peygamber kendine tabi olmuş halkın dışında değişik inanç ve yaşam biçimlerine sahip olan yabancılardan ordu kurarak düşman karşısında güçlü bir hale gelmeyi başarıp zafer kazanmıştır.


27/17: “Süleyman'a cinlerden, insanlardan ve kuşlardan orduları toplandı ve bunlar bölükler halinde dağıtıldı.”


Başka ayetlerde de;


34/12: “Süleyman için de, sabah gidişi bir ay, akşam dönüşü bir ay (mesafe) olan rüzgara (boyun eğdirdik); erimiş bakır madenini ona sel gibi akıttık. Onun eli altında Rabbinin izniyle iş gören bir kısım cinler vardı. Onlardan kim Bizim emrimizden çıkıp-sapacak olsa, ona çılgın ateşin azabından taddırırdık.


34/13-Ona dilediği şekilde kaleler, heykeller, havuz büyüklüğünde çanaklar ve yerinden sökülmeyen kazanlar yaparlardı. "Ey Davud ailesi, şükrederek çalışın." Kullarımdan şükredenler azdır.”


Akıllı insan hem kendi aklını kullanan hem de başkalarının aklından istifade etmeyi bilen insandır.bir işe kendi gücü yetmediği zaman başkalarını da devreye sokarak o işin üstesinden gelebilir. Bununla ilgili bir kıssa aklıma geldi.

Filozof  Beydaba anlatıyor; toygar kuşu diye bir kuş varmış bu kuş o kadar küçükmüş ki deve kuşu yumurtasının içine filin geçtiği yol üzerine bir yuva yapmış. Hem de yavruları da varmış. Bir gün toyyar kuşu yavrularına yem bulmaya çıktığında filin yolu üzerinde bulunan yuvayı fil çiğnemiş. Toygar kuşu da filin önüne hazır olup, demiş ki “sen benim yuvamı büyük olduğun, kibirlenip büyüklendiğin için mi çiğnedin?”. 

Filde “evet” diyor. Tongar kuşu da ben senin hesabını görürüm deyip ayrılıyor. Ve saksağan ile karganın yanına varıyor. Başından geçenleri onlara anlatıyor. Saksağan ve karga duruma çok üzüldüklerini fakat yapacak bir şeylerinin olmadığını söylüyorlar. “Kocaman file biz ne yaparız” deyince toygar kuşu diyor ki; “siz beninle gelin ben ne dersem onu yerine getirin” filin yanına geldiklerinde gözlerini oyun diyor. Kargayla saksağan filin gözlerini oyuyorlar. 

Filin gözleri kör olunca bulunduğu yerden ayrılamıyor. Oradaki otlarla yiyeceklerle yetiniyor. Fil o kadar susuyor ki bu sefer su içeceği zaman toygar kuşu bir nehrin kenarına gidiyor, kurbağalara başından geçenleri anlatıyor. Kurbağalar iyi ama “biz kocaman file ne yapabiliriz ki” diyorlar. Toygar kuşu diyor ki “filin gözleri görmüyor, filin çevresinde de büyük bir uçurum var o uçuruma varacaksınız ve ötmeye başlayacaksınız. Filde orada su var sanacak ve uçurumdan aşağıya yuvarlanıp geberecek. Böylece onun şerrinden kendimizi koruyacağız ve toygar kuşunun dediği gibi yapıyorlar. 

Fil kurbağaların öttüğü yerde su var sanıp yürüdüğü zaman, uçurumdan yuvarlanıp yere yatıyor. Tongar kuşu üzerine çıkıyor “ey fil sen büyüksün gururlusun öylemi?” diyor. “Allah gururlanıp kibirlenenleri sevmez, bak benim gibi küçücük toygar kuşunu büyülttü, yücelti senin gibi gururlanıp kibirlenen fili devirerek yere yatırdı” diyor.


Gördüğünüz gibi aklı kullanmak ne büyük sanılan şeyleri devirip küçük hale getirebiliyor. Yine tekrar konumuza dönelim.


Şimdi ilme, Kuran’a ve pratik hayata baktığımız zaman Hz İsa’nın babasının mutlaka olduğunu, babasız asla bir çocuğun olmayacağını öğrendik. Şimdi de Hz İsa’nın babasının kim olduğunu tespit etmeye çalışalım.


Kur’an da geçen Hz İsa ve Hz Meryem ile ilgili ayetlerde Hz Meryem’in diyalog kurduğu elçi İslam dünyasının algıladığı gibi bir melek değil insanlarla Allah arasında olan bir elçidir. Yani Hz Meryem’in kocasının bir peygamber olduğu kesindir.

O konuyu da başka bir makalemde anlatmaya alışacağım inşallah.

Doğrularım Allah'a yanlışlarım ise bana aittir.

ALİ RIZA BORAZAN

MERSİN -ANAMUR