16 Kasım 2010 Salı

KURBAN BAYRAMI MESAJI EĞER BAYRAM İSE



RAHMAN VE RAHİM OLAN ALLAH'IN ADIYLA!

Kuran: İnsanlık tarihinin başlangıcından bu tarafa İnsanların kendisini ve evrenin nasıl okunması gerektiğini Yaratıcı tarafından her örnekten bir örnek verilerek hiçbir eksik bırakılmadan hayata bakışın Kılavuzu olarak insanlığa sunulmuş hayat  projesinin adıdır.

Son peygambere kadar, ilahi mesaj peş peşe aralıksız gelen nebilerle insanlık hem kendilerine azap gelmeden dünya hayatında uyarılmış, hem de insanlığın öldükten sonra gelecek olan ahret azabına karşı uyarılarak önlerindeki hayatın nasıl sürdürüleceğine kılavuzluk yapmıştır.

2/2- Bu, kendisinde şüphe olmayan, muttakiler için yol gösterici olan bir Kitaptır.

Kuran, Kendi bütünlüğü içerisinde insanlara bir hayat projesi sunmaktadır. Dünya hayatında özgür olarak yaratılan insanlar özgürce yaşamaları için zemin hazırlanarak bütün donanımı ile kendi yolunu kendisine seçebilecek maharete yaratılarak imtihana tabi tutulmuştur.

İnsanlık: Kuran'ı terk etmesiyle neler kaybetti? Kuran İnsanların asıl yaşam biçimlerini şekillendirmesi gereken ilahi mesaj olduğu halde maalesef içi boşaltılmış mitolojilerde anlatılan masallarda hikayelerde sadece menkıbe olarak beyinlerde izi kalmış bir kitap olarak kalmıştır.  

İnsan kendi kendisini bozmadığı sürece veya insanın kendisi istemedikçe bütün dünyadaki insanlar toplanıp bir araya gelseler onu hidayete getirmeye veya onu bozmaya kimsenin gücü yetmeyecek kadar güçlü bir donanımı bulunmaktadır.

Kuran; müteşabih ayetlerle binlerce sayfaları dolduracak kadar geniş konuları bir iki kelimeyle izah ederek o konular hakkında insanlara yol ve bakış açısını göstermektedir.

Kâinatta bu günkü insanların keşfedemediği varlıkları temel olarak iki kısma ayırmaktadır. Halife kelimesi ile aklıyla takvasıyla fısk ve fücuruyla iki yol iki amaç verilerek dünya hayatında attığı her adımın konuştuğu her sözün bilincinde bir donanımla yerleri ve gökleri yaratan rabbine karşı ibadet ve kullukla görevli bir varlıktır insan..

51/56- Ben, cinleri ve insanları yalnızca Bana ibadet etsinler diye yarattım.

Diğer varlıkları ise melek şemsiyesi altında toplayarak ibadet ve kullukla görevli olan insanlara secde eden ve emirlerine amade olan varlıklar olarak tanımlamıştır..

2/30- Hani Rabbin meleklere: "Muhakkak Ben, yeryüzünde bir halife var edeceğim" demişti. Onlar da: "Biz Seni şükrünle yüceltir ve (sürekli) takdis ederken, orada bozgunculuk çıkaracak ve kanlar akıtacak birini mi var edeceksin?" dediler. (Allah:) "Şüphesiz sizin bilmediğinizi Ben bilirim" dedi.

Dünya üzerinde ırkıyla cinsi ile rengi ile genciyle yaşlısıyla zenginiyle fakiriyle ne kadar çeşidi varsa onları insan, halife kelimesiyle özetleyerek bir varlığın genelleme tanımını yapmaktadır. Bu varlıklar imtihana tabi tutulmaktadırlar.

67/2- O, amel (davranış ve eylem) bakımından hanginizin daha iyi (ve güzel) olacağını denemek için ölümü ve hayatı yarattı. O, üstün ve güçlü olandır, çok bağışlayandır.

İnsanlık maalesef bu imtihanı kaybetmiştir. Ve dolayısı ile sınıfta kalmıştır. Yerleri ve gökleri yaratan Allah onlara her türlü donanımı verdiği halde bütün kâinattaki varlıkları insanın önüne secde ettirdiği halde insan nankör olarak bu verilen nimetlerin şükrünü eda edememektedir. Şu dünyada kendisine yüklenen sorumluluğu unutarak iblisin vesvesesiyle küfranda yol almayı yeğlemişlerdir.

Etrafınıza yakınlarınıza akrabalarınıza bir bakınız insanlar arasındaki ilişkiler insan haysiyetini ayaklar altına alacak derecede basitleşmiş. Mal mülk kavgası serap hırsı onları ilahi yolculuğa gidişi öyle gölgelemekte ki onların gözü olduğu halde hakkı görmeyi engellemekte kulağı olduğu halde hakkı duymayı engellemekte ve vicdan merhamet hissi tamamen ortadan kalkarak bencil bir dünya toplumu oluşmuştur.

33/72- Gerçek şu ki, Biz emanetleri göklere, yere ve dağlara sunduk da onlar bunu yüklenmekten kaçındılar ve ondan korkuya kapıldılar; onu insan yüklendi. Çünkü o, çok zalim, çok cahildir.

İnsanların dışında yaratılmış olan bütün varlıklar kendilerine verilmiş bilgi kodlamalarıyla kendilerinde çerçevelenmiş görev alanları içerisinde görevlerini hakkıyla kusur etmeden ifa ederken, maalesef insanlar bu görevleri yerine getirmemişler verdikleri "rabbim Allah’tır" sözünden cayarak şeytanı rab olarak kabul etmişlerdir.

Şeytan bir taraftan insanlara Allah; peygamber kitap göndermez dedirtip toplumları ateist deist sekülerist pozitivist rasyonalist şemsiyesi altında örgütlemeye çalışırken, bir taraftan da ehli kitap şemsiyesi altında insanları toplayarak vahiy orijinli dinden kopararak insanları Allah adıyla aldatarak Allah'tan olmadığı halde Allah'tan deyip örgütlemiştir.

Böylece dünya üzerinde kuranın indiği dönemde ümmi ve kitap ehli diye üst kimlik başlığı altında birbirlerine zıt iki toplum oluşmuştu. Şimdi de bu iki başlık altında insanlar yol almaktadırlar.

Bu Olgu insanlık tarihinin başlangıcından bu tarafa var olduğu gibi şimdi de olacak olmaktadır bundan sonrada olacaktır. Bu Allah'ın bir sünnetidir. Bir taraftan kitaptan sanıp da kitaptan olmadığı halde yollarının doğru olduğunu sanan ehli kitap toplum kuran gelmezden önce bu toplumları ayırırken Yahudiler Hristiyan ve sabiler diye ayırırken kitap ehli olmayanları puta tapıcılar müşrikler diye iki başlık altında toparlamıştır.

Günümüz toplumlarına baktığımız zaman da öyle değil mi? Bir taraftan Kuran peygamberin kendisinin uydurduğu bir kitaptır. Tecrübî bir bilgi birikimi sonucunda olmuştur diyenler olduğu gibi, Bir Taraftan da Kuran'ı Kuran'dan uzaklaştırarak bir takım kılıflara bürünerek kuran adı altında onlarca yüzlerce din adı altında Allah’ın dini budur diyen bir takım fırkalar oluşmuştur.

Kuran Bunların hiç birisinin söylediklerini ve yaşadıkları hayatı kabul etmez. Nasıl kendisinden önce gelen bütün peygamberlerin her peygamber bir öncekini doğrulayıp tasdik etmişse ve bir sonra gelecek olan  peygamberi de müjdelemiştir. Kuran'ın insan yazması bir kitap olmadığını insanların bilemedikleri bazı şeyleri mucizevî bir anlatımla insanlara öğretmiştir. 6/91

Toplumlarda oluşan yanlış bilgiler toplumları yanlış yaşamaya götürmüştür. Bozulmanın asıl nüvesini oluşturan da budur. Bu gün dünya insanlarının doğru bir bilgilenmeye ve yaşamanın onlara yük değil bir görev ve sorumluluk bilinci oluşturmalıdır. Hayatın anlamı kavrandığı zaman doğumla ölüm arasında geçen süreç tozpembe bir hayat olmadığı böyle beklentilere insanlar kavuşsa bile insanları mutlu huzurlu bir merhaleye çekemediği bilinmesi gerekir.

Vahiy orijinli dinden uzaklaşan toplumlar zenginliklerin içerisinde yüzseler bile onları huzurlu etmeye yetmemiş insanlar her buldukları güzel sandıkları şeylerde tatmin olmayarak yeni bir huzur bulma operasyonlarıyla hayatlarını yenileyip durmaktadırlar. Yaşamın asıl yaratılış gayesinden uzaklaşarak başka mecralara çekmişlerdir. İşte Kuran bu inanan ve Salih amel işleyenlerle iman etmeyen sadece dünya hayatını mesken tutmak isteyenlerin yaşamlarını bize şöyle profilini çizmektedir.

24/37- (Öyle) Adamlar ki, ne ticaret, ne alış-veriş onları Allah'ı zikretmekten, dosdoğru namazı kılmaktan ve zekatı vermekten 'tutkuya kaptırıp alıkoymaz'; onlar, kalplerin ve gözlerin inkılaba uğrayacağı (dehşetten allak bullak olacağı) günden korkarlar.

24/38- Çünkü Allah, yaptıklarının en güzeliyle karşılık verecek ve onlara Kendi fazlından arttıracaktır. Allah, dilediğini hesapsız rızıklandırır.

24/39- İnkar edenler ise; onların amelleri dümdüz bir arazideki seraba benzer; susayan onu bir su sanır. Nihayet ona ulaştığında bir şey bulamaz ve yanında Allah'ı bulur. (Allah da) Onun hesabını tam olarak verir. Allah, hesabı çok seri görendir.

24/40- Ya da (inkar edenlerin amelleri) engin bir denizdeki karanlıklara benzer; onun üstünü bir dalga kaplar, onun üstünde bir dalga, onun da üstünde bir bulut vardır. Bir kısmı bir kısmı üzerinde olan karanlıklar; elini çıkardığında onu bile neredeyse göremeyecek. Allah kime nur vermemişse, artık onun için nur yoktur.

HANGİ BAYRAMI KUTLAYACAĞIZ?

Dünyadaki insanların bu gün bayram yapmaya hakkı olmadığı gibi İslam ülkelerinin hiç hakkı  yoktur.

İnsanlar yaratılırken yerlerin ve göklerin bağımlı olduğu Allah'ı Rab kabul ettikleri halde sonradan Allah'ı rabliği altında kalmaktan uzaklaşarak Allah'a ortak koşanların ilkeleştiği bir toplumun oluşumuna zemin hazırlamamızın bayramını kutlayacağız?

İnsanlar Hayırda yarışarak, bir birlerine karşı merhametli olması gerekirken merhametin kalktığı kardeşlik duygusundan yoksun kaldığı mal mülk uğruna bir birlerinin öldürüldüğü ekinin ve neslin yok edildiğinin bayramını mı kutlayacağız?

Adalet ilkesinin insanlar elinden tamamen kaldırılarak güçlü olması gereken hak olması lazımken adaletin zenginler lehinde zalimler menfaatinde dolaşarak mazlum olanların köleleştirildiği Mazlumun hakkının tamamen elinden giderek insanların sınıf haline getirildiği, ezenlerle ezilenlerin oluştuğu bir toplum olmanın bayramını kutlayacağız?

Kocanın kadına kadının kocasına karşı saygısının kalmadığı bozulmuş kokuşmuş aile düzenlerinin oluştuğu evliliğin sadece karşılıklı menfaat ilkesine dayandırıldığı mutsuz bir aile tablosundan mutsuz bir gençlik yetiştirmenin bayramını mı kutlayacağız?

Bir köyde Bir Mahallede eğer bir aç varsa, diğerleri de onun açlığına karşı duyarsız olmuş toplum helak olmuş demektir. Bu toplum yukarıdan beri izah etmeye çalıştığım konular üzerinde bir tevhit birliği oluşturmadıkça insanlar evreni yıkmaktan vazgeçip yapmaya doğru yönelmedikçe bayram yapmaya hakkımız yoktur.

Biz Yemek yapmadan tatlı yemek istiyoruz. Hayır, yemek yapmak için terleyeceğiz çaba göstereceğiz yemeği yapacağız yiyeceğiz arkasından süsünü oluşturan tatlısını yiyeceğiz. Bayramlar da öyledir. bir çabanın hakkı hakim kılma mücadelesinin ardından o kadar eziyetin karşılığında insanlar zafere ulaşmışlarsa, o sevincin paylaşılması için bayram vardır. Yoksa helak olmuş dünya dirilmeden takva duygusunun batıl üzerinde hakimiyetini kurmadan Zulüm işkence içki fuhuş gibi her türlü pisliklerin kol gezdiği yerde bizim bayram yapmaya hakkımız yoktur .  

Yinede kurban ramazan sözleri bizi titretir silkeler düşünmemize insanlığın dirilişine vesile olur ümidiyle, Bayram ruhuna uygun olamayan günlerin bayram ruhuna uygun hale dönüşmesi ümidiyle.

Doğrularım Allah'a yanlışlarım ise bana aittir.

ALİ RIZA BORAZAN
MERSİN ANAMUR
Kuranianlamametodu.blogspot.com
Türkiye- Mersin- Anamur

12 Kasım 2010 Cuma

İNSAN KİMDİR?



RAHMAN VE RAHİM OLAN ALLAH'IN ADIYLA!


Selamün aleykum Ali Rıza hocam. Ruh ve can'la ilgili makaleyi gönderdiğin için Allah razı olsun teşekkür ettim. Kuran bakış açısıyla ruh ve can'ın ne olduğunu kavrayabildim yardımınızla. Fakat kafama takılan bir şey var. Bizim özümüz olan yani düşünen gören hesap yapan üzülen sevinen, beden öldüğünde, can çıktığında yaşamaya devam edecek olan, hesap günü hesaba çekilecek olan ne? Yani ben neyim?

Makalenizden anladığım kadarıyla ruh değilim: ruh Allah katından bedenime ve evrene verilmiş olan bilgi vahiy. Can da değilim o da bedenin yaşamsal faaliyetler göstermesi büyüyüp beslenmesi ölene kadar bedenin hayat almasını sağlayan insan ve hayvanları kapsayan bir enerji. Beden desek beden bizim özümüz hiç olamaz bir et parçası ve can çıkınca hiçbir vasfı kalmıyor. Bizim aslımız ne beden ne ruh ne de can. E o zaman biz hangisiyiz ölümle ölmeyecek olan düşünen beyni vücudu yöneten gülen ağlayan nedir? Bu konuda fikirlerinizi merak ediyorum.

Geçenlerde kuantum fiziği konusunda bir belgesel izlemiştim ve alan wolf( en ünlü kuantum profesörüdür dr kuantum lakaplı) şunu demişti: İnsan beynini didik didik ettik her noktasını inceledik ama o beynin hiçbir yerinde düşünen gören hisseden bir şey bulamadık ve anladık ki aslında görende duyanda hisseden de düşünen de ve hatta beyni yönetende bir gözlemci varlık yani biz yani özümüz var. Ve bu gözlemci varlık bedenin ölümüyle birlikte hayatına devam edecek türden bir varlık demişti. İşte Ali Rıza hocam benim sorumda bu gözlemciye yani bedeni yöneten gerçek bize dinde verilen ad nedir dinde nasıl bir konum vardır? Ben işin içinden çıkamadım.


MAKALEMDE CAN RUH VE RUHUL KUDÜS KAVRAMLARININ NE ANLAMA GELDİĞİ KONUSU KAVRANA BİLİRSE HAYATA VE KURANIN KELİMELERE YÜKLEDİĞİ Anlam çözülecektir kanaatindeyim.

Ahmet kardeşim şu soruyu soruyor. Aslında sormak isteyip de soramayan veya sorması hakkında gerekli donanıma sahip olmayan kişilerin de tercümanı olmaktadır.

“Bizim özümüz olan yani düşünen gören hesap yapan üzülen sevinen, beden öldüğünde, can çıktığında yaşamaya devam edecek olan, hesap günü hesaba çekilecek olan ne? Yani ben neyim?”

Bize gayp olan bizim bilmekte güçlük çektiğimiz veya o konuda gerekli düşünme kabiliyetimiz olmayan konularda mutlaka bir zikir ehline danışmamız gerekiyor.

Zikir; Bilgidir. Zikir ehli ise bilgiyi bilen ve bilgiye ulaşan demektir. En Büyük zikir ehli yerleri ve gökleri yaratan Allah’tır. Çünkü Bizi de evreni de programlayan kalplerden geçenleri bile bilen odur. İşte İnanmayanlar ne derlerse desinler. 

Kuran, zikir, Allah’ın Peygamberler aracılığı ile gönderdiği yaşam projesinin adıdır. Doğru okunduğunda ve doğru anlaşıldığında Bilginin anahtarıdır. Kuran İki Bilgiyi bize gayp haberi olarak vermektedir. Birinci bilgi İnsanların ilk yaratılışındaki bilgi, İkinci bilgi ise insanların ahret hayatı ile ilgili yeniden yaratılış la ilgili bilgidir.

Şu An Allah; Yaşadığımız hayatla ilgili bilgilerden şifrelerle bilgiler sunarak bizim hayatta nasıl bir yol tutturacağımızı anlatmaktadır. Aynen trafik işaretlerinin yönlendirdiği gibi, Yolda düzgün yürüyebilmek için yol kenarlarına bariyerler koyarak tehlikeli yerlerde işaretler koyarak, bir arabanın öndeki arabayı geçip geçmeyeceğini bildiren yol çizgisi koyarak hedefe ulaşmak için yolu kaybetmeden bize bir takım işaretler vermektedir.

Şimdi Kuran'dan bu konularla ilgili bilgiler toplamaya çalışalım. Belki Bu konuyla ilgili somut bilgilere ulaşmak için uzun bir anlatım olacak ama bu anlatımlar olmasa da bu günkü insanlığın konuya yabancı olması nedeniyle bilmediği bazı bilgi ve kavramların bilinmesi gerekmektedir.

56/57- Sizleri Biz yarattık, yine de tasdik etmeyecek misiniz?

56/58- Şimdi (rahimlere) dökmekte olduğunuz meniyi gördünüz mü?

56/59- Onu sizler mi yaratıyorsunuz, yoksa Yaratıcı Biz miyiz?

56/60- Sizin aranızda ölümü takdir eden Biziz ve Bizim önümüze geçilmiş değildir;

56/61- (Yerinize) Benzerlerinizi getirip-değiştirme ve sizi şimdi bilemeyeceğiniz bir şekilde-inşa etme konusunda.

56/62- Andolsun, ilk inşa (yaratma)yı bildiniz; ama öğüt alıp-düşünmeniz gerekmez mi?

Ayetler insanları yaratılış konusunda düşünmeye davet ediyor. İnsanların peygamberlerden olağan üstü acizliğe düşüren haller beklerken malesef kendi yaratılışları konusundaki mucizevî yaratılışın farkında değildirler. Bir damla meninin kadın rahminde şekillenen bir süreç içerisinde gelişerek bir düşünen hayatta tek başına yetki ve sorumluluk sahibi kendi kararlarını kedisi verebilen verdiği kararların sonucunu müspet veya menfi de olsa kendisi katlanabilen bir insan olmaktadır.

Hem o meninin yaratılışı hem de o meni ile ana rahminde şekillenme olayını Allah'tan başka kim gerçekleştirebilir ki? Kuran Bu açıklamalardan sonra Ahret âlemindeki bir yaratılıştan söz etmektedir. Ölen bir kişinin ne olacağı konusunda insanlık tarihinin başlangıcından bu tarafa bir taraftan ahret âleminde yeniden dirilişin olduğuna inanan insanlar olduğu gibi inanmayan insanlar da olmaktadır.

İnsanların görmediği tahlil edemediği bilemediği konularda sekülerist deist ve ateist düşünceler sadece akılı rehber edindiklerinden dolayı bu olayı kavrayabilmeleri elbette mümkün olmaz. Ahret âlemi konusunda kuran insanların ilk yaratılışı konusunda bilgiler vererek bunu ilk insanların başlangıcından en son insanlara kadar, bir damla meni ile ana rahminde oluşan insanı görüp durmaktadırlar.

Yerlerin ve göklerin yaratıcısı olan Allah insanları düşünmeye ve aklını kullanmaya davet ederek yaratılış konusundaki inceliklere dikkat çekerek yeni bir yaratılışın oluşu ve olacağı konusunda olgunlaştırarak bilgi vermektedir.

56/61- (Yerinize) Benzerlerinizi getirip-değiştirme ve sizi şimdi bilemeyeceğiniz bir şekilde-inşa etme konusunda.

İnsanların yaratılış biçimini her insanın anlayabileceği bir şekilde var oluş içerisinde geçen süreci anlatırken bunu yapabilen ilahi bir gücün olduğunu anlatırken bu insanların öldükten sonra tekrar yeniden bir yaratılışla insanların benzerini bir araya getirebileceğine de gücü yetebileceğini ifade ediyor. Düşünen bir insan için bu söylenenler gayet mantıklı bir söylem değil mi?

Bir mucit herhangi bir konuda bir şey icat ettiği zaman onu ikinci bir sefer aynısını yapması daha kolay ise insanları ilk olarak yaratan Allah ikinci bir sefer yaratmada hâşâ teşbih yerinde ise sıkıntı çekmez herhalde.

Kuran İnsanların daha yaratılmadan önce Uzun bir süreç geçtiğinden söz eder.

76/ 1- Gerçek şu ki, insanın üzerinden, daha kendisi anılmaya değer bir şey değilken, uzun zamanlardan (dehr) bir süre (hin) gelip-geçti.

İnsan inceleyen, soran sorgulayan araştıran bilgi sahibi olanlar için, Kâinatta yaratılmış olan diğer varlıklara karşı mükemmel bir farklılığın olduğu bir gerçektir. Onun adı yeryüzünde Allah adına iş gören anlamında halifedir. Allah kâinattaki bütün varlıkları ona secde ettirerek, onun emrine vererek dünya hayatında denemektedir.

İnsanoğlu yaratılmadan önce insanların dışında yaratılmış olan bütün varlıklar yaratılarak insanların dünya hayatında yaşamasına zemin hazırlanmıştır. Yaratılan her bir varlık; ilahi bir gücün tasarımı ile her örnekten bir örnekten verilerek hiç bir eksik bırakılmadan insanın emrine amade kılınmıştır. İnsanın dışındaki bütün varlıklara Kuran genellenme olarak melek tabirini kullanmıştır.

2/30- Hani Rabbin meleklere: "Muhakkak Ben, yeryüzünde bir halife var edeceğim" demişti. Onlar da: "Biz Seni şükrünle yüceltir ve (sürekli) takdis ederken, orada bozgunculuk çıkaracak ve kanlar akıtacak birini mi var edeceksin?" dediler. (Allah:) "Şüphesiz sizin bilmediğinizi Ben bilirim" dedi.

Burada Var olan varlıkların tanımını iki ana çatı altında toplamaktadır. Birisi halife olan insan, diğeri ise halife olan insan emrine amade kılınan meleklerdir.

“Onlar da: "Biz Seni şükrünle yüceltir ve (sürekli) takdis ederken,” bu tam bir teslimiyeti ifade ederken başka bir ayetle tanımını daha da belirginleştirmektedir.

2/ 32- Dediler ki: "Sen Yücesin, bize öğrettiğinden başka bizim hiçbir bilgimiz.

Yok. Gerçekten Sen, her şeyi bilen, hüküm ve hikmet sahibi olansın."

Meleklerde Akıl ve irade yoktur. Programlanmış bir bilgi ile hem insan yöneldiği zaman insanın emrine amade (âdeme) secde eden, Hem de insana secde et dediğinde insana secde etmesiyle Allah’a secde eden bir varlıktır. O zaman konunun daha iyi anlaşılması açısından melekler ile ilgili birkaç somut örnekler verelim.

Bu tanıma göre Ağaç bir melektir desek, olmaz mı? Bitkilerden hangi bir varlığı incelersen hepsinde Harika, yüklü bir bilgi donanımı var. Botanik ilminin ortaya koyduğu verileri incelediğimiz zaman, Akıllı olan insanların toplanıp da yapamayacağı muazzam bir programla işlevini yapmaktadırlar. Bitkilere Akıllı desen herkes güler. Ama akıllı olan insanların yapamayacağı işleri kusur etmeden nasıl yapıyorlar?

Hayvanlar âleminden Herhangi birini incelediğimiz zaman onlar da akıllı olmadıkları halde insanın tüylerini ürperten mucizeler gerçekleştirdiği görülmektedir O konunun uzmanlarına sorun bunları nasıl yapabiliyorlar? Ve insanlar arıları eğitip kendilerine şifa iksiri bal yapıyorlar.

Allah gözükmüyor. Somut hali yok, dağlara bitkilere, hayvanlara ve insanlara vahiy bilgiler gelmektedir. Bu bilgiler nasıl? Nereden geliyor?

İnsan kendisini düşündüğü zaman basit bir damla sudan meydana gelmesi ve o bir damla suyun içerisinde varlıklara hükmedebilecek kadar donanıma sahip olması herhalde tesadüf deyip geçiştirilecek bir anlayışla izah edilemez. Bakınız kuran insan hakkında neler söylüyor?

38/75- (Allah) Dedi ki: "Ey İblis, iki elimle yarattığıma seni secde etmekten alıkoyan neydi? Büyüklendin mi, yoksa yüksekte olanlardan mı oldun?"

Yeryüzünde Allah adına iş gören her türlü manevra kabiliyetine sahip düşünen Akleden soran sorgulayan kâinatta yaratılmış olan bütün varlıklarla diyalog kurarak onlardan istifade etmesini bilen, okuyan yazan çizen resmeden gülen ağlayan üzülen sevinen şükreden nankör olan ölen öldüren veren vereni engelleyen savaşan barışan oturup kalkan bir varlıktır. Bu insan nasıl bir varlıktır ki bu kadar değişik boyutlarda manevra yapma kabiliyeti sergileyebiliyor?

İnsan: Akıl, takva, fısk fücurla diğer varlıklardan ayrılarak hem kötülüğe hem de iyiliğe meyilli bir donanıma sahip nötr bir varlıktır.

İnsanların dışında yaratılmış olan bütün varlıklarda bu haslet yoktur. Bu yaratılış biçimi insan olanlara avantaj sağladığı gibi dezavantaj da sağlamaktadır. Yerleri ve gökleri yaratan ve insanı iki eliyle özenip bezenerek yaratan ve ona değer veren ve verdiği değerin karşılığında ona bir sorumluluk yükleyen Allah Şu ayetle Görev ve sorumluluğunun fotoğrafını çizmektedir.

51/56- Ben, cinleri ve insanları yalnızca Bana ibadet etsinler diye yarattım.

Bizi yaratan, bize kulaklar gözler veren, hisseden kalp, düşünen beyin veren, ve bizi dünya hayatında denemeye tabi tutan ve sadece ve sadece Onun buyruğu altında hayatımızı planlamayı isteyen bir rabbin kullarıyız. İşte Bu verilen nimetler karşısında Allah bize bir sorumluluk yükleyerek Bizi imtihan etmektedir.

10/ 3- Şüphesiz sizin Rabbiniz, altı günde gökleri ve yeri yaratan, sonra arşa istiva eden, işleri evirip-çeviren Allah'tır. Onun izni olmadıktan sonra, hiç kimse şefaatçi olamaz. İşte Rabbiniz olan Allah budur, öyleyse O'na kulluk edin. Yine de öğüt alıp düşünmeyecek misiniz?

Sadece İnsana özgü bir tanımla insanlarla diğer varlıklar arasındaki farkı ayırt ederek insanı halife makamına yükselterek, yeryüzünde yetkili ve sorumlu bir varlık kılmaktadır. İnsanlar dışında yaratılan varlıklar için de melek tanımını kullanmıştır. Allah'ın onlara verdikleri bilgi kodlaması ile onlar kendi görev alanlarında yaşamlarını çerçeveleyerek, insana secde etme anlamında insanların yönelmeleriyle onlar kendilerinde olan bilgileri cömertçe sunmaktadırlar.

Her bir varlık için verilen bir kotlama bilgilerle kendilerine verilmiş olan görevde kusur işlemeden isyan etmeden itaatkâr bir varlık olarak karşımıza çıkmaktadır. İnsanlarla diğer varlıkların görev ve sorumluluk farklılığını kuran şu ayetle belirginleştirmektedir.

33/ 72- Gerçek şu ki, Biz emanetleri göklere, yere ve dağlara sunduk da onlar bunu yüklenmekten kaçındılar ve ondan korkuya kapıldılar; onu insan yüklendi. Çünkü o, çok zalim, çok cahildir.

Kuran Bir emanetten söz ediyor. Nedir o emanet? Evrene Halife olarak gönderilen insanı diğer varlıklardan onu üstün kılan ve dünya hayatında aklın takvanın ve fıs kın verilişiyle seçenekler içerisinde kendi kararını kendisine vererek, İbadet ve kulluk bilinci içinde yaratıldığı halde, Doğayı katletmemelerini yeryüzünde adaletli davranmalarını haksızlık yapmamalarını ekini ve nesli yok ederek yeryüzünde bozgunculuk çıkarmamalarını insanlardan istediği halde, insanlar bu emanete sahip çıkmaya maharetli olduğu halde emanete hıyanet etmişlerdir.4/119
'
İnsanların dışında olan bütün varlıklar kendilerine verilmiş bilgi çerçevesi içerisinde Sadece ve sadece Kendi görevleri içerisinde hem insana hem de Allah'a secde etmektedirler. Fakat İnsan halife anlamında her bilgi verilmiş küfran ve şükranlık onun kendi özgür iradesi alanı içerisindedir.

76/ 3- Biz ona yolu gösterdik; (artık o,) ya şükredici olur ya da nankör.

Dünya hayatında insanlar sövse de dövse de birisine iyilik veya kötülük yapsa da Allah onlara dünya hayatında insanların müdahalesi hariç özel bir müdahalede bulunmuyor. 22/40 İşte Halife anlamının bir anlamı da budur. Denemeye tabi tutulan yaptığı her davranış konusunda sorumlu olan ve fotoğraflanan adım adım insanın hiç bir yaptığı Allah'a gizli kalmayan meleklerin kotlanmış bilgileriyle gözlem altındadırlar.

İnsan; Dünya hayatında bir işi düzgün yapmadığı zaman ondan verim alamıyorsa, insanlara zulüm ve haksızlık yaptığı zaman onların haksızlığını diğer insanlar gideriyor veya müdahale yapıyorlarsa veya dünya hayatında bağımlılık yapan her şeyin insanların yapmasıyla başlarına felaketler zarar görme oluyorsa İnsan bir halifedir.

Allah dünya hayatında insan gidişatına bütün donanımımı vererek müdahalede bulunmuyor. Suç işleyenlerin cezasını ahret âlemine erteliyor. 35/45 

İnsan her türlü ahlaki bozuklukları yaptığı halde başına özel bir felaket gelmiyor. Ne kadar insan güzelliklerde bulunsa peygamberler de dâhil ona ödül verilmiyor. Ödül vermeyi insanlara Allah diğer insanların duyarlı olanlarına bırakıyor.

22/ 40- Onlar, yalnızca; "Rabbimiz Allah'tır" demelerinden dolayı, haksız yere yurtlarından sürgün edilip çıkarıldılar. Eğer Allah'ın, insanların kimini kimiyle defetmesi (yenilgiye uğratması) olmasaydı, manastırlar, kiliseler, havralar ve içinde Allah'ın isminin çokça anıldığı mescidler, muhakkak yıkılır giderdi. Allah Kendi (dini)ne yardım edenlere kesin olarak yardım eder. Şüphesiz Allah, güçlü olandır, Aziz olandır.

Allah suç işleyen ve verilen Görev dışında hayat sürenlerin asıl cezasını Dünyada değil ahret âleminde verecektir.

1/ 3- Din gününün malikidir.

Allah insanların dünya hayatında diğer insanlara karşı kurdukları tuzakları görmekte ve bilmektedir. Hatta kalplerden geçen niyetleri de bilmektedir.

2/284- Göklerde ve yerde ne varsa Allah'ındır. İçinizdekini açığa vursanız da, gizleseniz de, Allah sizi onunla sorguya çeker. Sonra dilediğini bağışlar, dilediğini azaplandırır. Allah, her şeye güç yetirendir.

Kuran'ın bu konular ile verdiği bilgilerden sonra şimdi Ahmet kardeşimin sorduğu soruyu tekrar ederek yeniden düşünmeye çalışalım.

Selamun aleykum ali rıza hocam. Ruh ve can'la ilgili makaleyi gönderdiğin için Allah razı olsun teşekkür ettim. Kuran bakış açısıyla ruh ve can'ın ne olduğunu kavrayabildim yardımınızla. Fakat kafama takılan bişey var. Bizim özümüz olan yani düşünen gören hesap yapan üzülen sevinen, beden öldüğünde, can çıktığında yaşamaya devam edecek olan, hesap günü hesaba çekilecek olan ne? yani ben neyim?

İNSANI İNSAN YAPAN FARKLILIKLAR

Önce İnsanın yapısını ele alarak sorulan sorunun cevabını vermeye çalışalım.

İnsanı diğer varlıklardan farklı kılan üç haslet.

A)-NEFİS İBLİS FISKFÜCUR
B)-TAKVA
C)-AKIL

NEFİS İBLİS FISKFÜCUR: İnsanı Meleklerden ayıran özelliklerin en önemli maddesini teşkil eden ve insana kötülüğü teklif sunandır.

2/34- Ve meleklere: "Adem’e secde edin" dedik. İblis hariç (hepsi) secde ettiler. O ise, diretti ve kibirlendi, (böylece) kafirlerden oldu.

2/35- Ve dedik ki: "Ey Adem, sen ve eşin cennette yerleş. İkiniz de ondan, neresinden dilerseniz, bol bol yiyin; ama şu ağaca yaklaşmayın, yoksa zalimlerden olursunuz."

İblis Melekler taifesinden olup fakat meleklerden secde etme konumundan ayrılarak insana Allaha karşı kulluk görevinden uzaklaştırmak için insanlara kötülüğü teklif sunma görevinde olan bir melektir. İnsandaki Kuranın tanımladığı bir adı nefis bir adı fıskfücur bir adı iblis olan bu olguyu bir de akılı çıkarıp kaldırırsak İnsan diğer varlıklardan bir farkı kalmaz.

İnsanların asıl denenmesine vesile olan ama insanın bu tekliflerini kabul etmeme ve etme konusundaki seçeneğinin kendisine verilmesi onu imtihan alanına sokmaktadır. İnsanın dışında evrende hiçbir varlıkta böyle bir olgu yoktur.

7/ 19- Ve ey Âdem, sen ve eşin cennete yerleş. İkiniz dilediğiniz yerden yiyin; ama şu ağaca yaklaşmayın. Yoksa zalimlerden olursunuz.

7/20- Şeytan, kendilerinden 'örtülüp gizlenen çirkin yerlerini' açığa çıkarmak için onlara vesvese verdi ve dedi ki: "Rabbinizin size bu ağacı yasaklaması, yalnızca, sizin iki melek olmamanız veya ebedi yaşayanlardan kılınmamanız içindir."

Kuran'da geçen kelimeler Kuran'ın kastettiği bir şekilde anlaşıldığı zaman konular ve ayetler anlaşılmaya başlıyor.

Klasik olarak tefsirlerde anlatılan iblis ve şeytan tanımları genelde mitolojilerde anlatılan ve ehli kitap toplumlarının algıladığı ve anlattıklarının bir devamıdır.

Bütün insanların hilkatinde var olan olguyu Âdem ve eşi kavramıyla tipleyerek Kuran bize anlatmaktadır. İnsanlardaki nefsin insana kötülük vermeyi fısıldaması ve Allah'ın insanlara yüklediği sorumluluğu unutturarak koyduğu ilkeler olarak belirginleştirdiği helal ve yasak olanların bayraklaştığı anlamı şu ifade ile özetlemektedir.”

7/ 19- Ve ey Âdem, sen ve eşin cennete yerleş. İkiniz dilediğiniz yerden yiyin; ama şu ağaca yaklaşmayın. Yoksa zalimlerden olursunuz.

Allah evrende Hem insanların yiyerek ve yaşayarak temiz olanları ve helal olanları yaratmış hem de pis ve murdar olanları da yaratmıştır. Ama insanlara haram olanlar zarar temiz olanları da faydalı ve helal olarak bildirmiştir. İşte Allah'ın âdeme yasak ağaçtan bahsederek kısacık bir tanımla bütün insanlara zarar olan şeylerin yasaklandığı şeylerdir. Yoksa buğday ağacı elma ağacı değildir.

7/20- Şeytan, kendilerinden 'örtülüp gizlenen çirkin yerlerini' açığa çıkarmak için onlara vesvese verdi ve dedi ki: "Rabbinizin size bu ağacı yasaklaması, yalnızca, sizin iki melek olmamanız veya ebedi yaşayanlardan kılınmamanız içindir."

Kuran intak sanatı ile varlıkları konuşturarak bize bilgiler vermektedir. Yasaklanan ağaç haramlar ilkesidir. Haramlar çekici ve süslü kılınmıştır. Bu sebeple haram olan bir şeye insan iblisin şeytanın vesvesesiyle o haram olanlara karşı iştahı kabartılmaktadır. Eğer İnsanda bu yasaklara karşı eğilimi olmamış olsaydı, Verilen göreve secde eden melekler gibi olurlardı. İşte insanları meleklerden ayıran olgu budur.” sizin iki melek olmamanız veya ebedi yaşayanlardan kılınmamanız içindir."

3/14- Kadınlara, oğullara, kantar kantar yığılmış altın ve gümüşe, salma güzel atlara, hayvanlara ve ekinlere duyulan tutkulu şehvet insanlara 'süslü ve çekici' kılındı. Bunlar, dünya hayatının metaıdır. Asıl varılacak güzel yer Allah Katında olandır.

İnsanların iki seçenekten biri olan kadınlara altına mala makama rahatlığa düşkünlükleri ayette özetlenerek Her şeyin Allah'ın koyduğu kurallar içerisinde İnsanın yaşaması önerilmektedir.

İnsanın ebedi yaşamasını engelleyen cennetten çıkarılmasının asıl nüvesini oluşturan dağların kabullenmediği emaneti üzerine alan ve böylece zalimleşen zalimleşmesi iblisin güdümüne girmesi nedeniyle hem dünya hayatında hem de ahi ret hayatında başına birçok belaları getiren kaynaktır. Sivrisineğin üretildiği bataklıktır.

İşte Nefis İblis fısk olgusu İnsanda varsa ki vardır. İblisin insan üzerinde kendi vesvese doğrultusunda insanın eylemleri görülecektir. Bir testide dışarı ne sızarsa testinin içerisinde o var olgusu bizde oluşuyorsa. İnsanın özünde var olanlar insanın dış hayatını şekillendirirler. 

Ruh kavramını irdelerken Allah'ın insanı yaratıp ona ruhundan üflediğinde o insanda hem zulmeden öldüren vuran kıran dünyayı bozan bir konum ortaya çıkabildiği gibi, hem de insanı dünyayı mamur hale sokan insanlara yardım eden zulme karşı canı malı pahasına da olsa mücadele veren bir insan konumuna da sokabilmektedir.

9/111- Hiç şüphesiz Allah, mü'minlerden -karşılığında onlara mutlaka cenneti vermek üzere- canlarını ve mallarını satın almıştır. Onlar Allah yolunda savaşırlar, öldürürler ve öldürülürler; (bu,) Tevrat'ta, İncil'de ve Kur'an'da O'nun üzerine gerçek olan bir vaaddir. Allah'tan daha çok ahdine vefa gösterecek olan kimdir? Şu halde yaptığınız bu alış-verişten dolayı sevinip-müjdeleşiniz. İşte 'büyük kurtuluş ve mutluluk' budur.

15/26- Andolsun, insanı kuru bir çamurdan, şekillenmiş bir balçıktan yarattık.

15/27- Ve Cann'ı da daha önce 'nüfuz eden kavurucu' ateşten yaratmıştık.

15/28- Hani Rabbin meleklere demişti: "Ben, kuru bir çamurdan, şekillenmiş bir balçıktan bir beşer yaratacağım."

15/29- "Ona bir biçim verdiğimde ve ona Ruhum'dan üfürdüğümde hemen ona secde ederek (yere) kapanın."

İnsanın yaratılışı hakkında Kuran bilgi verirken şekillenmiş Bir cansız “ceset,” Onu Ayakta tutan diri tutan canlı tutan “can” bir de üflenen “Ruh” ile insanda kimlik yönünde şekillenen bir insan portresi karşımıza çıkmaktadır. İnsana üflenen ruh insanı şeytan konumunda da şekillen direbilmekte insanı peygamber konumunda da şekillendire bilmektedir.

İşte insanın ana parçalarının bir tanesini oluşturan iblis, nefis fıskfücur olgusu insanın denenmesinin ana malzemesini oluşturmaktadır. Hiç içki kumar fuhuş olmayan bir toplumda doğan bir çocuğun o toplum içerisinde olmayan içkiyi içmesi olmayan kumarı ve diğer pislikleri yapması düşünülemez herhalde.

Ortada kötü olanlar da var iyi olanlar da vardır. İnsanda kötüyü seçme manevrası da var iyiyi seçme manevrası da vardır. ama insanın ana malzemesi İyilik takva Muhkem olanlardır. İblisin insanı fücura götürme şansı takvaya karşı daha zayıftır. Asıl insan Allah’ı rab olarak kabul etmek için yaratıldığı halde Allahın rabliğin iğini insandan alma çabasında olduğu için iblis insanda yabancı bir konumdadır. Bu sebeple iblis cinlerdendi ifadesi kullanmaktadır.

18/50- Hani meleklere: "Âdem’e secde edin" demiştik; İblis'in dışında (diğerleri) secde etmişlerdi. O cinlerdendi, böylelikle Rabbinin emrinden dışarı çıkmıştı. Bu durumda Beni bırakıp onu ve onun soyunu veliler mi edineceksiniz? Oysa onlar sizin düşmanlarınızdır. (Bu,) Zalimler için ne kadar kötü bir (tercih) değiştirmedir.

Olay insanın diğer parçaları gün yüzüne çıktıkça daha iyi kavranacağı kanaatindeyim.

TAKVA: İnsanın her yaptığı yanlış davranışında uyaran bir sesin adıdır.

İşte deist realist sekülerist materyalist toplumların ana malzemeleri budur. İnsan yaratılış olarak neyin kötü neyin iyi olduğunu bilir. İşte evrensel olan da budur.

Bir kişinin başkalarının malını çalmanın kötü olduğunu, Kendisi ile toplumun koyduğu değer yargıların dışında gizlice kendisine ait olmayan kadınların ve erkelerin ilişki kurmalarının yanlış olduğunu, her insan bilir. Ama Bunların kaçırdıkları bir nokta var. Genelleme olarak bilinen bazı şeylerin ayrıntılara girildikçe sadece aklın yol göstericiliği altında yürümek isteyenler çıkmazların içerisinde boğulmaktadırlar.

Evrende Bulunan Her bir varlık gizemler içerisinde yüzmektedirler. Onun iç yünü o konuda uzmanlaşanlar kendi dalları ile ilgili konularda verilerini sunarlar. Uzmanlık alanı içerisine girmeyen konularda bilgi sahibi değillerdir.

Tıp ilminde İnsan incelenirken Ana dal olarak bile Bilebildiğim kadarı ile Birçok Bölümlere ayrılmaktadır. Kalp ve damar, Kulak burun boğaz, Göz, beyin, Psikolog, pisikiyatrist, Vs. Ama Her dal Bir insanı incelemek için vardır.

İnsanda meydana gelen bir rahatsızlık başlı başına bağımsız değildir. Her bir insan organı mutlaka diğer organlarla bağlantısı vardır. İnsan bütün olarak incelendiği zaman insandaki bir hastalık teşhis edilip karara varılabiliyorsa insandaki ana parçalar (Nefis iblis, Takva Akıl) da bir bütün olarak incelenip birbirlerine negatif ve pozitif etki etmesi incelenmesi gerekir.

Her insan gerek kendi içerisindeki gerekse Kendisi dışından gerek evrenden gerekse diğer insanlardan gelen uyarıcılarla uyarılmakta olduklarının bilincindedirler. Ama bazıları uyarılanlara karşı duyarsız kayıtsız kalmakta bazıları da bu uyarılara karşı duyarlılığını göstererek kendisine çeki düzen vermektedirler.

Yapılan bir yanlışın uyarıcılar tarafından uyarıldığı halde uyarılara dikkate almayan insanlar mutlaka bedelini dünyada da ahrette de ödemektedirler. Kırmızı ışıkta geçme uyarısına kulak asmayanların başlarına gelen felaketler gibidir.

İnsan Hem kendisi içerisinde Başlı başına bir iktidar olduğu gibi hem de sosyal bir toplum olarak sosyolojinin ilgi alanını oluşturmaktadır. Bir taraftan insanın fiziki yapısıyla ilgilenen tıp kendi içerisinde bir bütünlük oluşturup insanda ki fiziki bozulmanın sebeplerini diğer bölümlerin uzmanlarının bir araya gelerek istişare ettiklerinde sorunların atından kalkarak problemleri çözmektedirler.

Bir taraftan da Fiziki rahatsızlığın dışında davranışlarında meydana gelen rahatsızlıkların sebeplerini inceleyen bir de psikoloji uzmanlık alanı vardır. 

Tıp psikoloji nasıl bir insandaki hem fiziki hem de ruhi bozuklukların nedenlerini Sebeplerini inceleme ve tahlil ederek el birliği içerisinde gün yüzüne çıkarıp insanı rahatlatmaktadırlar. Bunlar da yetmedi Bir de sosyoloji bilimi ortaya çıkmaktadır. Sosyoloji de toplum davranış biçimlerini inceler.

Tıp, pisikoloji ve sosyoloji hepsi insanla ilgili bilimlerin adıdır. İnsanlardaki bir fiziki rahatsızlık nasıl insandaki bütün organlardan bağımsız düşünülemiyorsa, insandaki bir psikolojik rahatsızlık da insandan bağımsız değildir. İnsanın bir tanesinin yanlış davranışları diğer insanlardan da bağımsız olamaz işte İnsan sorunlarıyla uğraşan bu ilimler Bir bütün olarak ele alınmalıdır.

AKIL: Nefis ve takvadan Hangisi insanı kuşatarak insan üzerinde kişilik ve kimliğini oluşturduğunda insanın manevra yönü ne tarafa çevrilmişse gittiği yolda hizmet eden emrine amade olan bir melektir.

Akıl Kullanıldığı zaman bir anlam kazanır Akıl kullanılmazsa Haymvanlardan hiçbir farkı kalmaz. İşte Allah böylece insanla hayvan arasını ayırırken aklını kullanmayan insanları hayvanlara benzeterek aklın insan üzerindeki etkisini anlatmaktadır.

25/43- Kendi istek ve tutkularını (hevasını) ilah edineni gördün mü? Şimdi ona karşı sen mi vekil olacaksın?

25/44- Yoksa sen, onların çoğunu (söz) işitir ya da aklını kullanır mı sayıyorsun? Onlar, ancak hayvanlar gibidirler; hayır, onlar yol bakımından daha şaşkın (ve aşağı) dırlar.

Bu güne kadar insanlarla hayvanları birbirinden ayıran temel özelliğin sadece akıl olduğu biliniyordu. Evet, akıl insanları hayvanlardan ayıran temel özellik olmakla birlikte insanın asıl nüvesini oluşturan takva ve fıskın insanın oluşumunda diğer varlıklardan ayıran insanını insan yapan olgu unutulmaktadır.

İnsan: Her iki yöne eğilimli olan nötr bir varlıktır. İnsandan peygamber olabildiği gibi insandan şeytan cin de olabilmektedir. İşte İnsanın asıl yaratılış gayesini keşfederek yaratılırken vermiş olduğu sözün üzerinde insana Hizmet ettiği zaman insan aklını kullanmaktadır. Muttaki İfadesi aklını takvanın hizmetinde kullanması demektir.

2/2- Bu, kendisinde şüphe olmayan, muttakiler için yol gösterici olan bir Kitaptır.

İnsanın ilk yaratılışı meleklerle aynı konumdadır. Onlar saf masum bir halde fıtratlarında kotlanmış bilgilerle yerlerin ve göklerin Allah'ı tespih ettiği gibi onlarda Allah'ı rab olarak onu tespih etmektedirler.

7/172- Hani Rabbin, Âdemoğullarının sırtlarından zürriyetlerini almış ve onları kendi nefislerine karşı şahidler kılmıştı: "Ben sizin Rabbiniz değil miyim?" (demişti de) Onlar: "Evet (Rabbimiz'sin), şahid olduk" demişlerdi. (Bu,) Kıyamet günü: "Biz bundan habersizdik" dememeniz içindir.

İşte Burada İnsanın yaratılırken insanın halini lisanı haliyle kuran tanımlarken akıl baliğ çağına erdikten sonra yaptığı her doğru ve yanlış davranışın hem ilkelerini bulacak maharette hem de yaptığı davranışlar karşısında yapılan her yanlış davranışta uyarılmaktadırlar. Her insan eğer takva yolunda yürümek isterse Ona rabbinin emrinden olan bilgi ile bir ses onu uyarır.

16/2- Kullarından dilediklerine, melekleri emrinden olan ruh ile indirir: Benden başka İlah yoktur, şu halde Benden korkup-sakının, diye uyarın."

Allah'tan başka ilah olmadığını Ancak o yaratılırken yaratılış biçiminin ana malzemesini oluşturan fıtratın sesine kulak veren insanlar ilahi mesajı anlamak ondaki derin kavrayışı anlamak için yürüdüklerinde Allah onlara yol göstermektedir.

39/23- Allah, müteşabih (benzeşmeli), ikişerli bir Kitap olarak sözün en güzelini indirdi. Rablerine karşı içleri titreyerek-korkanların Ondan derileri ürperir. Sonra onların derileri ve kalpleri Allah'ın zikrine (karşı) yumuşar-yatışır. İşte bu, Allah'ın yol göstermesidir, onunla dilediğini hidayete erdirir. Allah, kimi saptırırsa, artık onun için de bir yol gösterici yoktur.

İşte aklını kullanan ve kendisini iblisten şeytandan diğer insanlardan gelen yanlış teklifleri reddederek çekici olan fakat insanı mucura kaptıran bütün davranışlardan kendisini arındırarak yol alanlar ancak arınmış olan insanlardır. Arınmış olan insanlar dik duruşunu kendisine ister insanlardan isterse cinlerden gelen bozacak tekliflere karşı asla eğilmeyen yaratılıştaki verdiği o rabbim Allah’tır sözleşmesini bozmayan insanlar ancak kurtulmuş insanlardır.


33/23- Mü'minlerden öyle erkek-adamlar vardır ki- Allah ile yaptıkları ahide sadakat gösterdiler; böylece onlardan kimi adağını gerçekleştirdi, kimi beklemektedir. Onlar hiçbir değiştirme ile (sözlerini) değiştirmediler.

İşte Allah'ın övdüğü Allah'ın hoşnut olduğu insanlar bunlardır dünya hayatı bir denemedir. O insanlar bu sadakati gösterdiklerinde asla ateşin içerisine atsalar da firavun gibi zalimler onları zindanlarda çürütseler de ashabı kefh gibi mağaralarda o zalimlerden kaçarak her türlü rabbim Allah’tır uğruna dik duruşların sağlama uğruna o kadar işkencelere katlanmaları onları asla pişman etmeyecektir. Yusuf’un atıldığı zindan onlara aydınlık İbrahim’in atıldığı ateş ona serinlik firavunun astığı müminler onlara Allah'a kavuşmaktan başka bir ödül olmayacaktır.

İnsanın genel olarak küçücük de olsa tahlilini yapmaya çalıştık. insan demek ki sadece saçlarıyla sakallarıyla cinsiyetleriyle elleriyle kollarıyla vücut organlarının yüzeysel görünüşü ile sınırlı değil, insan incelendiği zaman halife unvanı ile kâinatın yoğunlaştırılmış bir halidir.

Bu sebeple Kâinatta yaratılmış olan bütün özellikleri içerisinde barındıran fizikse ruhsal görsel düşünsel bilmsel bütün olguları içerisinde barındıran Allah'ın iki eliyle özenip bezenerek yarattığı en mükemmel bir varlıktır.

38/75- (Allah) Dedi ki: "Ey İblis, iki elimle yarattığıma seni secde etmekten alıkoyan neydi? Büyüklendin mi, yoksa yüksekte olanlardan mı oldun?"

Bu sebeple insan en güzel biçimde yaratılmış bir varlıktır.

95/4- Doğrusu, Biz insanı en güzel bir biçimde yarattık.

Bu Kadar açıklamalardan sonra gelelim Ahmet kardeşimin sorduğu sorunun cevabına.

“Fakat kafama takılan bir şey var. Bizim özümüz olan yani düşünen gören hesap yapan üzülen sevinen, beden öldüğünde, can çıktığında yaşamaya devam edecek olan, hesap günü hesaba çekilecek olan ne? Yani ben neyim?”

İnsan özelliklerinden süzülüp gelen insanda var olan olguların küpün dışına yansımasıdır. Onu: üzülen sevinen döven öldüren öldürülen şeytanlaşan peygamberleşen içki içen kıyam eden okuyan düşünen aklını kullanan kullanmayan savaşan barışan rabbani olan şeytani olan inceleyen araştıran soran sorgulayan düşündüklerini icraata geçiren icraata geçirmeyen işiten gören hisseden hissetmeyen Konuma taşımaktadır.

Bu olaylar dünya hayatında Halife olan insanların denenmesi içindi. İnsan başıboş ortada dilediğini yapma hakkı yoktur. O bulunmuş olduğu konumda kendisi üzerine yüklenen yükü emaneti bir hayat boyunca yapmak ve o yaratılışında verdiği rabbim Allah’tır sözünü ölünceye kadar taşımak ile görevli ve yükümlüdür.

67/ 2- O, amel (davranış ve eylem) bakımından hanginizin daha iyi (ve güzel) olacağını denemek için ölümü ve hayatı yarattı. O, üstün ve güçlü olandır, çok bağışlayandır.

Dünya hayatında Adem’de, yasak ağaç cennet, Yahudilerde cuma ertesi yasağı, Lut Kavminde “işte kızlarım” diye tanımladığı, Salih kavminde deve kesme ile özetlediği Talu tun ordusunun bir ırmakla denenmesinden söz etmesi olayları hep kuranda toplumlarda yanlışa ve doğruya gidişin malzemelerini oluşturan şeydir. Balıklar düşünmeyen varlık olduğu halde Yahudi olanların ibadet yapma yasağına uyup uymaması mecazi olarak anlatılarak ibadet yasağına uymadıkları zaman balıkların gelmemesi balığın nimet olarak kullanmasıdır.

Her Toplum yaşamış oldukları hayatta günün şartlarına göre denenmekte imtihan edilmektedirler. İşte olayın temelini özünü oluşturan Allah'ın peygamberler aracılığı ile gönderilmiş vahiy orijinli dinlerde anlatılan sınırlanan helal ve haram iyi ve kötü kurallarını öğrenerek hayatlarını ona göre düzenleyenler kurtulmuştur. düzenlemeyenler de helak olmuşturlar.

İşte insanın ana parçalarını oluşturan can ruh, beden iblis takva akıl ve fiziki malzemeleriyle beraber insanın kendi içerisinde kendisinde var olanlarla oturup istişare ederek almış olduğu kararlar onun dünya hayatında yerini konumunu belirlemektedir.

91/7- Nefse ve ona 'bir düzen içinde biçim verene',

91/8- Sonra ona fücurunu (sınır tanımaz günah ve kötülüğünü)
ve ondan sakınmayı ilham edene (andolsun).

91/9- Onu arındırıp-temizleyen gerçekten felah bulmuştur.


91/10- Ve onu (isyanla, günahla, bozulmalarla) örtüp-saran da elbette yıkıma uğramıştır.

Ahret âleminde insanlar dünya hayatında kendisine verilen malzemelerle yol alanlar ahret âleminde yeni bir yaratılışla benzerler olarak kazandıkları yapıp ettikleri tastamam karşılarına meleklerin şahitliğinde tekrar dirilerek orada aldıkları biletler doğrultusunda hedeflerine şaşırmadan yerleştirileceklerdir.

Kişi Ya muttakidir ya da şeytanidir Kişi ya doğru yoldadır ya da yanlış yoldadır kişi ya cehennemliktir ya da cennetliktir. Bir vücutta iki kalp iki düşünce olmadığı gibi dünyada da insanlar aynı anda İki yolda olamazlar.

Bedenle ruh bir araya geldiğinde insanlar günah ve sevap işlerler bedenle ruh bir araya geldiğinde azap ve mükâfat görecekler. Kabir azabı diye bir olay olamaz bedenden ruh ve can gidince ne beden ne de ruh bir anlam taşımaz her ikisi yakıtla araba gibidir enerjisi olamayan bir araba atıl halde olduğu gibi enerjisi olmayan insan da atıldır.

Yine Ahmet kardeşin söylediği

“Makalenizden anladığım kadarıyla ruh değilim: ruh Allah katından bedenime ve evrene verilmiş olan bilgi vahiy. Can da değilim o da bedenin yaşamsal faaliyetler göstermesi büyüyüp beslenmesi ölene kadar bedenin hayat almasını sağlayan insan ve hayvanları kapsayan bir enerji. Beden desek beden bizim özümüz hiç olamaz bir et parçası ve can çıkınca hiçbir vasfı kalmıyor. Bizim aslımız ne beden ne ruh ne de can. E o zaman biz hangisiyiz ölümle ölmeyecek olan düşünen beyni vücudu yöneten gülen ağlayan nedir? Bu konuda fikirlerinizi merak ediyorum.

İnsan bunların hepsinin bütünüdür. İnsanın özelliklerinden fışkıran ve sadece bir tanesi onu tanımlayamayan hepsinin ortak olarak birleşip tanımlandığı bir varlıktır.

Helva yağ şeker undan yapılan bir mamuldür. O un desen değildir. Yağ desen o da değildir. şeker desen o da değildir. Ama helva üçünün birleşerek ortaya un şeker yağ maddelerinin bir yorumudur.

Arabalar uçaklar bilgisayarlar üretilen bütün varlıklar dağların yorumu ise insanda sevinen üzülen küfre giden acı çeken de Allah'ın evrenden oluşan bir yorumudur.

Doğrularım Allah'a yanlışlarım ise bana aittir.

ALİ RIZA BORAZAN
MERSİN -ANAMUR

Kuranianlamametodu.blogspot.com
alirizaborazan@hotmail.com