5 Aralık 2013 Perşembe

PEYGAMBERLİK SONA ERDİ, BİR DAHA PEYGAMBER GELMEYECEK!



RAHMAN RAHİM OLAN ALLAH’IN ADIYLA

33/40 - Muhammed, sizin erkeklerinizden hiçbirinin babası değildir. Ama Allah'ın Resulü ve peygamberlerin sonuncusudur. Allah her şeyi hakkiyle bilendir.

Kuran’ı doğru bir şekilde anlamak için önce kuranda geçen ayetlerin kullanma şekline de dikkat etmek lazımdır. Kuran’da kullanılan ayetler. Genel olarak iki kısma ayrılmaktadır.


1-SÖZLERİ VE MANASI ALLAH’A AİT OLAN AYETLER.

2- SÖZLERİ VE MANASI, İNSANLARA AİT OLAN AYETLER.

Bunlar mutlaka bilinmesi gerekmektedir. Eğer bunlar bilinmezse sanki insanların söyledikleri Allah’ın söyledikleriymiş gibi algılanmakta ve bundan dolayı da birçok kavram kargaşalığına düşülmektedir. Şimdi Bunlara Kuran’dan örnekler vererek açıklamaya çalışalım.

40/34 - Bundan önce size delillerle Yusuf gelmişti. O zaman da onun size getirdiği hakikatte şüphe edip durmuştunuz. Nihayet vefat ettiğinde de "Bundan sonra Allah asla peygamber göndermez" dediniz. İşte aşırı şüpheci olanları Allah böyle şaşırtır.

"Bundan sonra Allah asla peygamber göndermez"

Bu ifade Ayet içerisinde geçtiği halde Fakat Allah’a ait olmayan insanların söylediğini Allah bize bildiriyor. Eğer Bu ifadeyi halk değil de Allah kullanmış olsaydı, Yusuf’tan sonra gelen peygamberleri nereye koyacaktık.

Kuran’ın ehli kitap diye Bahsettiği, İşte bu tip insanlardır. Kendilerine gelen peygamberi ve kitabı kabul ettik dedikleri halde kendilerinden sonra gelen peygamber ve kitapları kabullenmemektedirler.

2/91- Onlara: 'Allah'ın indirdiklerine iman edin' denildiğinde: 'Biz, bize indirilene iman ederiz' derler ve ondan sonra olan (Kur'an)ı inkâr ederler. Oysa o (Kur'an), ellerindeki (Kitabı) doğrulayan bir gerçektir. (Onlara) De ki: 'Eğer inanıyor idiyseniz, daha önce ne diye Allah'ın peygamberlerini öldürüyordunuz?

İşte Müslüman Olanlara Allah Şöyle buyuruyor.

2/ 136- Deyin ki: “Biz Allah’a; bize indirilene, İbrahim, İsmail, İshak, Yakub ve torunlarına indirilene, Musa ve İsa’ya verilen ile peygamberlere Rabbinden verilene iman ettik. Onlardan hiçbirini diğerinden ayırt etmeyiz ve biz O’na teslim olmuşlarız.”

Yine İslam toplumlarında düşülen en büyük yanlışlardan birisi de Ashabı Kehf hakkında Halkın söylediklerinin sanki Allah söylemesi gibi anlaşılmasıdır.

18/ 25- Onlar mağaralarında üç yüz yıl kaldılar ve dokuz (yıl) daha kattılar.

18/26- De ki: “Ne kadar kaldıklarını Allah daha iyi bilir. Göklerin ve yerin gaybı o’nundur. O, ne güzel görmekte ve ne güzel işitmektedir. O’nun dışında onların bir velisi yoktur. Kendi hükmünde hiç kimseyi ortak kılmaz.”

Bakınız yirmi beşinci ayette halk, “Onlar mağaralarında üç yüz yıl kaldılar ve dokuz (yıl) daha kattılar.” İfadesi kullanılıyor. Ama Sanki bu ifadeyi İslam toplumu Allah kullandı zannediyor.  Oysa Allah onların ne kadar kaldığı süreyi “De ki: “Ne kadar kaldıklarını Allah daha iyi bilir.” diyerek açıklamaktadır.

Yine Aynı surede şöyle buyruluyor.

18/ 22- (Sonra gelen kuşaklar) Diyecekler ki: “Üç’tüler, onların dördüncüsü köpekleridir.” Ve: “Beştiler, onların altıncısı köpekleridir” diyecekler. (Bu,) Bilinmeyene (gayba) taş atmaktır. “Yedidirler, onların sekizincisi köpekleridir” diyecekler. De ki: “Rabbim, onların sayısını daha iyi bilir, onları pek az (insan) dışında kimse bilemez.” Öyleyse onlar konusunda açıkta olan bir tartışmadan başka tartışma ve onlar hakkında bunlardan hiç kimseye bir şey sorma.

Biz Bu örnekleri Niçin verdik? Allah’ın söyledikleriyle Halkın söylediklerinin ayırt edilmesi için verdik. Bazı Kuran okuyan kardeşlerimizin Peygamberlik devam ediyor deyip de Ayette halkın söylediği,

"Bundan sonra Allah asla peygamber göndermez" sözü sanki Allah söyledi diyerek algılamaları Kuran anlayışına hiç uygun değildir.

33/40- Muhammed, sizin erkeklerinizden hiçbirinin babası değildir; ancak O, Allah’ın Resûlü ve peygamberlerin sonuncusudur. Allah, herşeyi bilendir.

Bu ayette geçen,” O, Allah’ın Resulü ve peygamberlerin sonuncusudur.” İfadesini Allah kullanıyor. Halk değil.

Yusuf’tan sonra Allah peygamber göndermez diyen ise halktır. Allah değil, Allah sapmış Halkın söylediklerini bize aktarıyor. Aradaki farkı bilmek gerekir.

Kuran’ı dinleyen ve o yolda yürüyen müminlerdir. Kuran’da Hiçbir zaman Kâfir olanlara hitap şekli yoktur. Onlara hitap ederken Allah “De ki” diyerek peygamber aracılığı ile yapmaktadır.

109/ 1- De ki: “Ey kâfirler.

Allah İnsanlık Tarihinin Başlangıcından bu tarafa nebileri ve resulleri peş peşe dizerek Yazı kültürü ve sanatının gelişmesiyle beraber Allah’tan gelen vahiyler belgelenerek ve bir taraftan da ezberlenerek Allah’ın insanlar eliyle Koruduğu bir kitapla beraber peygamberlik hayatına son vermiştir.

Bütün Toplumlarda Geçen kıssaları ve onların yaptıkları yanlışları bir bir aktararak eleştirmiş doğru yapanları da överek bize Kuran’la anlatmıştır. Yeni bir peygamber gelse de Şimdiye kadar gelen peygamberlere anlatılan bir şeyin tekrarından başka bir şey olmayacaktır. 

İşte Allah Peygamberlere gelen vahiyleri Kuran gibi Mushaflaşmış bir kitapta toplamış. Her bir örnekten bir örnek vererek ve hiçbir eksik de bırakmadan bundan sonra gelecek olan toplumların soru ve sorunlarına cevap verecek bir kitabı insanlar için yol gösterici kılavuz olarak korunmuş bir kitap olarak isteyenlerin önünde hazır olarak beklemektedir.

2/ 2- Bu, kendisinde şüphe olmayan, muttakiler için yol gösterici olan bir Kitap’tır.

15/ 9- Hiç şüphesiz, zikri (Kur’an’ı) Biz indirdik Biz; onun koruyucuları da gerçekten Biziz.

KURAN’IN KORUNMASI NASIL OLMUŞTUR?

Elbette Allah Kurandan önce gelen kitapları indirdi ve peygamberleri gönderdi. Burada Kuran önemli bir şeye dikkat çekmektedir.  Dünya hayatında Allah Aklıyla takvasıyla ve fıskıyla diğer yaratıklardan insanları ayırarak Onları Halife kılmıştır.

Halife; Dünya hayatında her istediğini diğer varlıklar üzerinde yapan ve hiçbir zaman Allah’ın özel bir müdahalesiyle karşılaşmayan insanlar için kullanılmış bir ifadedir. Halife kelimesi Kendi arasında da farklı anlamlara gelmektedir. Ama biz onun üzerinde durmayacağız. Sadece Yaratılmış olanların hizmetine amade olan bir insan olan halifeden söz ediyoruz.

2/ 30- Hani Rabbin meleklere: “Muhakkak Ben, yeryüzünde bir halife var edeceğim” demişti. Onlar da: “Biz Seni şükrünle yüceltir ve (sürekli) takdis ederken, orada bozgunculuk çıkaracak ve kanlar akıtacak birini mi var edeceksin?” dediler. (Allah:) “Şüphesiz sizin bilmediğinizi Ben bilirim” dedi.

Burada Kuran Farklı yaratılmış olan iki varlıktan söz ediyor. Birisi melekler, diğeri ise insanlardır.  Kâinatta ayette de bahsedildiği gibi Temel olarak iki varlık vardır. Melekler- İnsanlar, yani kâinatta Allah’tan başka yaratılmış olan Melekler ve Halife olan insanlardan. Başka bir varlık yoktur. Kâinatta ne varsa Bu iki varlığın sıfatlaşarak cinslerine görevlerine ve yaşam biçimlerine göre isimler alırlar.

Meleklerin temel özelliği; Allah’ın Kendilerine kotlamış olduğu bilgi çerçevesinde seyirlerini düzenlemeleridir.

Halife olan insan İse Aklıyla takvasıyla ve fıskıyla diğer meleklerden ayrılarak, Dünya hayatında hem takva yolunda hem de fısk yolunda yürümeye maharetli yaratılmış özgür iradesiyle Yaptıklarının sonuçlarına katlanmak koşulu ile dilediğini, dilediği şekilde yapma kabiliyeti kendilerine verilmiştir. 

Her insanın kendisine verilmiş bir zaman dilimi içerisinde dileyen rabbine kulluk içerisinde ömrünü tamamlar neticesinde ahiret âleminde cenneti hak eder. Dileyen de Rabbine isyan eder, Ekini ve nesli yok eder cehennemi hak eder.

76/ 2- Şüphesiz Biz insanı, karmaşık olan bir damla sudan yarattık. Onu deniyoruz. Bundan dolayı onu işiten ve gören yaptık.

76//3- Biz ona yolu gösterdik; (artık o,) ya şükredici olur ya da nankör.

Allah sermaye Olarak Kâinatı İnsanların önüne sermiş, Dünya hayatında yaşayan her insan yaşamını bu kâinattaki malzemelerle kendi hayatını düzenlemektedir. Hiçbir insan kendi yaşamının malzemelerini kendisi yaratmaz yaratamaz da.  Onun için insanın kendisi bile kendisinin değildir. Bu sebeple Kuran’ın Konuşma dili çözüldüğü zaman bunlar anlaşılmaya başlar.

8/ 17- Onları siz öldürmediniz, ama onları Allah öldürdü; atıtığın zaman sen atmadın, ama Allah attı. Mü’minleri Kendinden güzel bir imtihanla imtihan etmek için (yaptı.) Şüphesiz Allah, işitendir, bilendir.

Bedirde galibiyetleri sonucunda övünmek isteyen Müslümanlara böyle söylüyordu. İnsanın kendisine var olan organlarının hangisi kendisinin ki, Övünme gurur vesilesi yapsın. Yeryüzü ve kâinatta hangi bir malzeme var ki insan yaratmış olsun. 

Aklı veren, gözleri kulakları kalbi böbrekleri veren de Allah’tır. Sapmayı da hidayete gelmeyi de yaratan Allah’tır. Ama Allah İnsanlara sapıklığı ve fuhuşu emretmez Ancak bağışlanmayı ve hidayete gelmeyi emreder.

Burada İnsanların kendilerine verilmiş özgür iradeleriyle dilediği yolu seçmeleri sonucuna katlanmak koşulu ile kendilerine aittir. İşte peygamberleri dinleyenler Ancak Allah’a Onun peygamberlerine kitaplarına ahiret âlemine iman edenlerdir. Rabbani yolda yürüyen de onlardır.

Adaleti Ayakta tutan yanlışlıkları isyanı tağut, puta tapmayı reddeden ve Allah’ın söylediklerini kendilerine yaşam biçimi din olarak kabul edenler sadece ve sadece Müslüman olanlardır.

36/ 11- Sen ancak, zikre (Kuran’a) uyan ve gayb ile Rahman olan (Allah’)a (karşı) içi titreyerek korku duyan kimseyi uyarırsın. İşte böylesini, bir bağışlanma ve üstün bir ecirle müjdele.

27/ 81- Ve sen körleri düştükleri sapıklıktan çekip hidayete erdirici değilsin; sen ancak, ayetlerimize iman edenlere (söz) dinletebilirsin, işte Müslüman olanlar bunlardır.

KURAN’DA ALLAH HARAM KILMADIĞI HALDE, İNSANLARIN HELAL OLANLARI HARAMLŞTIRMASI

6/146- Yahudi olanlara her tırnaklı (hayvanı) haram kıldık. Sığırlardan ve koyunlardan, sırtlarına veya bağırsaklarına yapışan veya kemiğe karışanlar dışında iç yağlarını da onlara haram kıldık. 'Azgınlık ve hakka tecavüzde bulunmaları' nedeniyle onları böyle cezalandırdık. Biz şüphesiz doğru olanlarız.

İslam müfessirlerinin yanıldıkları konulardan en önemli olanlardan birisi de Bazı peygamberlere ve kavimlerine Müslüman olanlara helal olan bazı şeylerin onlara haram bazı haram olan şeylerin de onlara helal olduklarının anlaşılmasıdır.

İnsanlık tarihinin başlangıcından bu tarafa Allah’ın peygamberler aracılığı ile gönderdiği dinin adı İslam, teslim olanların adı da Müslüman’dır. Peygamberler arasında ne din farklılığı ne de haram ve helal farklılığı vardır. Şeriat farklılığı peygamberlerin dışında olan toplumların helal ve haram kavramları farklıdır.

5/48- Sana da (Ey Muhammed,) önündeki kitap(lar)ı doğrulayıcı ve ona 'bir şahid-gözetleyici' olarak Kitab'ı (Kur'an'ı) indirdik. Öyleyse aralarında Allah'ın indirdiğiyle hükmet ve sana gelen haktan sapıp onların heva (istek ve tutku)larına uyma. Sizden her biriniz için bir şeriat ve bir yol-yöntem kıldık. 

Eğer Allah dileseydi, sizi bir tek ümmet kılardı; ancak (bu,) verdikleriyle sizi denemesi içindir. Artık hayırlarda yarışınız. Tümünüzün dönüşü Allah'adır. Hakkında anlaşmazlığa düştüğünüz şeyleri size haber verecektir.

“Sizden her biriniz için bir şeriat ve bir yol-yöntem kıldık. Eğer Allah dileseydi, sizi bir tek ümmet kılardı; ancak (bu,) verdikleriyle sizi denemesi içindir.”

Burada ümmet kelimesinin ne anlamda kullanıldığını ayetler vererek açıklamak gerekiyor.

2/ 213- İnsanlar tek bir ümmetti. Allah, müjdeciler ve uyarıcılar olarak peygamberler gönderdi ve beraberlerinde, insanların anlaşmazlığa düştükleri şeyler konusunda, aralarında hüküm vermek üzere hak kitaplar indirdi. Oysa kendilerine apaçık ayetler geldikten sonra, birbirlerine karşı olan 'azgınlık ve kıskançlıkları’ yüzünden anlaşmazlığa düşenler, o, (kitap) verilenlerden başkası değildir. Böylece Allah, iman edenleri, hakkında ayrılığa düştükleri gerçeğe Kendi izniyle eriştirdi. Allah, kimi dilerse onu doğruya yöneltir.

İnsanlar ilk yaratılışında tıpkı melekler gibi kendilerine kotlanmış olan bilgilerin dışında hareket edemezlerdi. Yani ergenlik çağına kadar hepsi rabbim Allah’tır demektedirler. Ne zaman ki kendilerine yasak ağaç, bir başka ifadeyle iblis olgusu yüklendi, İnsanlar verdikleri  “rabbim Allah’tır” sözünden caymaya başladılar.

7/ 172- Hani Rabbin, Âdemoğullarının sırtlarından zürriyetlerini almış ve onları kendi nefislerine karşı şahitler kılmıştı: "Ben sizin Rabbiniz değil miyim?" (demişti de) Onlar: "Evet (Rabbimizsin), şahit olduk" demişlerdi. (Bu,) Kıyamet günü: "Biz bundan habersizdik" dememeniz içindir.

İşte yaratılıştaki sözünden cayan insanlar farklı farklı ümmetlere ayrılmaktadırlar. Dünya hayatında her ümmetin kendilerine göre haramları ve helalleri vardır. Sadece değişmeyen helal ve haramlar peygamberlerin getirdikleri şeraitlerdedir.

İlk insanlara gelen peygamberlere Allah neyi helal neyi haram etmişse son gelen peygambere de onlara helal ettiklerini helal onlara haram ettiklerini haram kılmıştır.

Yukarıda vermiş olduğum Yahudilere haram edilenler ile ilgili ayette, Allah Yahudilik diye bir din göndermemiştir. Onlara temiz ve helal kılınmış olan güzel şeyleri onlar kendilerine helal kılındığı halde haramlaştırıp o güzel nimetlerin faydalarından kendilerini uzaklaştırdıklarından dolayı kendi kendilerine zulüm yapmışlardır.

16/ 118- Yahudi olanlara da, bundan önce sana aktardıklarımızı haram kıldık. Biz onlara zulmetmedik, ancak onlar kendi nefislerine zulmediyorlardı.

Yine Allah haram etmediği halde Musa’nın sütannelerini kendisine haram etmesi ile ilgili bir ayetten bahsedeceğim.

28/ 11- Ve onun kız kardeşine: "Onu izle," dedi. Böylece o da, kendileri farkında değilken onu uzaktan gözetledi.

28/12- Biz, daha önce ona sütanalarını haram etmiştik. (Kız kardeşi:) "Ben, sizin adınıza onun bakımını üstlenecek ve ona öğüt verecek (veya eğitecek) bir aileyi size bildireyim mi?" dedi.

28/13- Böylelikle, gözünün aydın olması, üzülmemesi ve gerçekten Allah'ın vaadinin hak olduğunu bilmesi için, onu annesine geri vermiş olduk. Ancak onların çoğu bilmezler.

“Biz, daha önce ona sütanalarını haram etmiştik.”

Buradaki ifade sütannelerinin ona haramlığı değil, Anne memesine alışkın olan Musa’nın aynı meme olmayınca emmemesi anlamında kullanılan bir ifadedir. Yoksa bütün kavimlerde sütanneleri haram değildir.

2/ 233- Emzirmeyi tamamlamak isteyenler için anneler çocuklarını iki tam yıl emzirirler. Onların (annelerin) yiyeceği, giyeceği bilinen (örf)e uygun olarak, çocuk kendisinin olana (babaya) aittir. Kimseye güç yetireceğinin dışında (yük ve sorumluluk) teklif edilmez. Anne, çocuğu, çocuk kendisinin olan baba da çocuğu dolayısıyla zarara uğratılmasın; mirasçı üzerinde(ki sorumluluk ve görev) de bunun gibidir. 

Eğer (anne ve baba) aralarında rıza ile ve danışarak (çocuğu iki yıl tamamlanmadan) sütten ayırmayı isterlerse, ikisi için de bir güçlük yoktur. Ve eğer çocuklarınızı (bir sütanneye) emzirtmek isterseniz, vereceğinizi örfe uygun olarak ödedikten sonra size bir sorumluluk yoktur. Allah'tan korkup-sakının ve bilin ki, Allah yaptıklarınızı görendir.

“Ve eğer çocuklarınızı (bir sütanneye) emzirtmek isterseniz, vereceğinizi örfe uygun olarak ödedikten sonra size bir sorumluluk yoktur.”

Demek ki Musa’ya haram edilen sütanneleri Allah’ın haramlaştırdığı değil, Musa’nın emememesi yüzündenmiş.

NESH ETME OLAYI

İslam toplumlarında yapılan en büyük yanlışlardan birisi de İslam’ın veya son peygamberin Allah’ın kendisinden önceki gelen peygamberin getirdiklerini kaldırarak İslâm’ı getirip değiştirdiği anlayışıdır. İsterseniz ayeti verelim ne anlatmak istediğini yakalamaya çalışalım.

2/ 106- Biz, daha hayırlısını veya bir benzerini getirinceye (kadar) hiçbir ayeti nesh etmez (hükmünü yürürlükten kaldırmaz) veya unutturmayız. Bilmez misin ki Allah, gerçekten her şeye güç yetirendir.

Allah Yerlerin ve göklerin yaratıcısıdır. Zaman ve mekândan münezzehtir. Ne söylediğinin farkındadır. Unutmaz ve yanılmazdır.

6/ 59- Gaybın anahtarları O’nun Katındadır, O’ndan başka hiç kimse gaybı bilmez. Karada ve denizde olanların tümünü O bilir, O, bilmeksizin bir yaprak dahi düşmez; yerin karanlıklarındaki bir tane, yaş ve kuru dışta olmamak üzere hepsi (ve herşey) apaçık bir kitaptadır.

Kalplerden geç enleri ve ertelediklerini bilen Allah Bir kavme helal ettiğini bir kavme değiştirip haram etmez. Ancak helal olanları helal ettiği halde onu bozarak haramlaştıran kavmin yanlışlıklarını düzelterek bozulmuş olan kelimeleri tekrar yeni bir peygamberle dizayn eder.

Yani son peygamberin yaptığı kendinden önce gelen peygamberlere geleni değiştirmek değil, Kendinden önce gelen peygamberlere gelen dinin bozulan yerlerini düzenlemektedir. 

Bazılarının söyledikleri gibi hazreti İsa domuzu Hıristiyan olanlara helal,  hazreti Musa çift tırnaklı hayvanları kavimlerine haram kılmamıştır. Vahiy orijinli dinden saparak helali haramlaştıran haramı helalleştirenleri eski haine getirmiştir.

7/ 157- Onlar ki, yanlarındaki Tevrat’ta ve İncil’de (geleceği) yazılı bulacakları ümmi haber getirici (Nebi) olan elçiye (Resul) uyarlar; o, onlara marufu (iyiliği) emrediyor, münkeri (kötülüğü) yasaklıyor, temiz şeyleri helal, murdar şeyleri haram kılıyor ve onların ağır yüklerini, üzerlerindeki zincirleri indiriyor. Ona inananlar, destek olup savunanlar, yardım edenler ve onunla birlikte indirilen nuru izleyenler; işte kurtuluşa erenler bunlardır.

Eğer peygambrlik  devam etmiş olsaydı islam toplumlarında hadisler adı altında uydurulmuş olan  yanlışlıkları düzelterek kurana uygun hale getirirdi

Her peygamberin kendilerinden öncekileri doğrulaması ve tasdik etmesi bunu anlamaktadır.

ALİ RIZA BORAZAN

MERSİN- ANAMUR

Hiç yorum yok: