4 Aralık 2013 Çarşamba

ALLAH’I RAB EDİNEN KURTULMUŞTUR. ONUN DIŞINDAKİLER DE HELAK OLMUŞTUR.





RAHMAN VE RAHİM OLAN ALLAH’IN ADIYLA!

46/13-Şüphesiz: 'Bizim Rabbimiz Allah'tır' deyip sonra doğru bir istikamet tutturanlar (yok mu); artık onlar için korku yoktur ve onlar mahzun olmayacaklardır.

Rab: Dünya yaşamının kurallarını koyan, ölümünü dirimini namazını ibadetini belirleyen eğitici gözetici terbiye edici demektir. 

Eğer yerleri ve gökleri yaratan Allah olduğunu kabul ediyorsak bizi yaşatan öldüren dirilten o ise gelin ibadetimizi kulluğumuzu ona yapalım ve kurtulalım.

1/5 - Ancak sana ederiz kulluğu, ibadeti ve ancak senden dileriz yardımı, inayeti. (Ya Rab!).

6/162-De ki: 'Şüphesiz benim namazım, ibadetlerim, dirimim ve ölümüm alemlerin Rabbi olan Allah'ındır.'

Allah’ı kabullenmek yeterli değildir. Allah’ı kabullenmekle beraber dünya yaşamını onun nebiler ve resulleri aracılığı ile göndermiş olduğu vahiyler çerçevesinde hayatı anlamlaştırmak gerekmektedir.

Dünya üzerinde yüzlerce ve binlerce din farklılıkları vardır. Bu dinlerden sadece bir tanesi doğru diğerleri ise yanlıştır. Doğru olan din Allah’ın nebiler aracılığı ile gönderdiği dindir. O dinin mimarı teşbihte hata olmazsa Allah’tır. O dinde olanlar tek bir ümmet ve aynı şeriat içerisinde olanlardır.

5/48-Sana da (Ey Muhammed,) önündeki kitap(lar)ı doğrulayıcı ve ona 'bir şahid-gözetleyici' olarak Kitab'ı (Kur'an'ı) indirdik. Öyleyse aralarında Allah'ın indirdiğiyle hükmet ve sana gelen haktan sapıp onların heva (istek ve tutku)larına uyma. Sizden herbiriniz için bir şeriat ve bir yol-yöntem kıldık. Eğer Allah dileseydi, sizi bir tek ümmet kılardı; ancak (bu,) verdikleriyle sizi denemesi içindir. Artık hayırlarda yarışınız. Tümünüzün dönüşü Allah'adır. Hakkında anlaşmazlığa düştüğünüz şeyleri size haber verecektir.

İslam müfessirlerinin büyük bir çoğunluğu bu ayetten sanki Allah’ın göndermiş olduğu peygamberlerde şeriat farklığı olduğu anlaşılmış. Oysa Allah’ın gönderdiği bütün peygamberler kendilerinden önce gelenleri doğrulamak ve tasdik etmekle hepsinin tek bir ümmet ve tek bir şeriat içerisinde olduğunu göstermektedir.  Yani Allah’ın dininde bir peygambere helal ettiğini diğer peygamberlere de helal bir peygambere haram ettiğini diğer peygamberlere de haram etmiştir.

İnsanlık tarihinin başlangıcından bu tarafa Allah’ın nebiler aracılığı ile gönderdiği dinin adı İslam teslim olanların adı da Müslüman’dır. Ancak Bu yolda olanlar tek bir ümmet ve tek bir şeriat içerisindedirler.

Kuran Kendisini rehber edinenlerin yol göstericisi ve kılavuzudur.  Ve teslim olanlara da Allah sadece Müslüman kelimesi kullanmalarını istemektedir.

41/33 - Allah'a davet eden, salih amel işleyen ve: "Ben gerçekten Müslümanlardanım" diyen kimseden daha güzel sözlü kim olabilir?

İnsanlar Kuran’a göre temel olarak iki kısma ayrılmaktadırlar. Ya rabbani yol, bu yolun, yaşam biçimini vahiyler belirler.   Ya da gayrı rabbani yoldur. bu yolların yaşam biçimlerini de insanlar belirler. 

İşte Allah müşrik ifadesini kullanırken, Allah’ın koymuş olduğu yaşam biçiminin karşısında başka bir yaşam biçimi koyanlar ve o yaşam biçimlerini kendilerine din olarak kabul edenlerdir. Müşrik olanları, bir başka ifadeyle gayri rabbani yolda olanları kuran iki kısma ayırmaktadır.

1-PUTA TAPICILAR.

Bu tip insanlar, Dünya hayatındaki yaşam kurallarını kendileri ortaya koymaktadırlar.  Bunlara göre Allah peygamber göndermez, kitap göndermez. Ahiret âlemi de yoktur. İşte kuran bu tip insanlara genel bir başlık altında müşrik kelimesini kullanmaktadır.

23/37- O (bütün gerçek), yalnızca bizim (yaşamakta olduğumuz bu) dünya hayatımızdan ibarettir; ölürüz ve yaşarız, biz diriltilecekler değiliz.'

45/24- Dediler ki: '(Bütün olup biten,) Bu dünya hayatımızdan başkası değildir, ölürüz ve diriliriz; bizi 'kesintisi olmayan zaman' (dehrin akışın)dan başkası yıkıma (helake) uğratmıyor.' Oysa onların bununla ilgili hiç bir bilgileri yoktur; yalnızca zannediyorlar.

Kuran puta tapıcıları da genel olarak iki kısma ayırmaktadır. Bunlardan birisi, Allah’a İman ettiği halde, Allah’ın dünya yaşamı için peygamberleri kitapları, ve ahiret alemini kabul etmemektedirler. Bu sebeple Allah’a inanmanın Allahın rabliğine iman etmedikten sonra hiçbir anlam ve önemi yoktur. Kuran bunlar hakkında şöyle ifade kullanmaktadır.

29/61- Andolsun, onlara: 'Gökleri ve yeri kim yarattı, güneşi ve ayı kim emre amade kıldı?' diye soracak olursan, şüphesiz: 'Allah' diyecekler. Şu halde nasıl oluyor da çevriliyorlar?

Bu tip insanlar dünya hayatında büyük bir çoğunluğunu teşkil etmektedir. Allah’a inandıkları halde Dünya yaşamının kurallarını kendileri düzenledikleri için Allah bunlara puta tapıcı, bilmeyen, müşrik, ümmi, tabirlerini kullanmaktadır. Bunlar da kendi aralarında sayısı belirsiz sınıflara ayrılmakta Ve ideolojiler uydurmaktadırlar. Bunlardan birkaç tane örnek verecek olursak, Demokrasi laiklik kapitalizim, pozitivizim  vs.

İkinci tip puta tapıcılar ise, Ata dini mensuplarıdır. Deistlerden onları ayıran tek fark Onların Yerleri ve gökleri yaratan bir varlığın olmadığıdır.

2/ 28 - Allah'ı nasıl inkâr edersiniz ki, ölü idiniz sizleri diriltti. Sonra sizleri yine öldürecek, sonra yine diriltecek, sonra da döndürülüp ona götürüleceksiniz.

Bu tip insanlar, Dünya hayatında çok azınlığı oluşturmaktadırlar. Onlara seni kim yarattı desen kendi yaratılışının tesadüfen olduğunu zannederler. Bunların deist olanlardan farkı sadece Allah’ı tanımamalarıdır. Diğer bütün özellikler aynıdır.

2-EHLİ – KİTAP

Bu Konumdaki insanlar,  Allah’ın göndermiş olduğu vahiy orijinli dinden saparak, gerek kendi menfaatleri uğruna, Peygamberlerle gelen vahiy orijinli dini, gerekse satarak gizleyerek Allah’tan olmadığı halde sanki Allah’tanmış gibi din uyduranlara verilen isimdir.

Bunlar Allah’a Allah’ın göndermiş olduğu kendilerine gelen peygamberlere kitaplara ve ahiret gününe iman ettiği halde vahiy orijinli dinden saparak, Allah’tan olmayan bir din ve yaşam biçimi ortaya koydukları için bunlar da müşrik konumunda değerlendirilmişlerdir.

2/135- Dediler ki: 'Yahudi veya Hristiyan olun ki hidayete eresiniz.' De ki: 'Hayır, (doğru yol) Hanif (muvahhid) olan İbrahim'in dini(dir); O müşriklerden değildi.'

3/65- Ey Kitap ehli, İbrahim konusunda ne diye tartışıp duruyorsunuz? Tevrat da, İncil de ancak ondan sonra indirilmiştir. Yine de akıl erdirmeyecek misiniz?'

Kuran Kitap ehli olanları iki kısma ayırmaktadır.

a)- Yaratılışındaki Rabbim Allah’tır sözünü bozmayan fakat nebilerin arası kesildiğinde Allah’ın kendilerine yüklediği emirlerde ihtilafa düşüp kendilerine bir uyarıcı gelmesini bekleyenler.

5/82 - İman edenlere karşı düşmanlık yönünden insanların en şiddetlisi olarak yahudileri ve Allah'a ortak koşanları bulursun. Ve yine iman edenlere sevgi bakımından en yakın olarak da: "Biz hıristiyanlarız" diyenleri bulursun. Çünkü onların içlerinde keşişler ve rahipler vardır. Ve onlar büyüklük taslamazlar.

5/83 - Peygamber'e indirilen (Kur'ân)i dinledikleri zaman, onun hak olduğunu öğrendiklerinden dolayı gözlerinin yaşla dolup taştığını görürsün. Onlar: " Ey Rabb'imiz iman ettik, bizi de şahitlerden yaz" derler.

5/84 - "Hem biz Rabb'imizin bizi iyi kişilerle birlikte (cennete) sokmasını arzulayıp dururken, neden Allah'a ve hak olarak bize gelen şeylere inanmayalım!".

5/85 - Böyle demeleri sebebiyle Allah onları altlarından ırmaklar akan cennetlerle mükâfatlandırmıştır. Orada ebedî olarak kalacaklardır. İşte iyilik yapanların mükâfatı budur. 

Kitap- ehli olanların bu tipleri hakkı gerçeği bulduklarında hemen kabul edenlerdir.

Allah Katından nebiler aracılığı ile gelen kitaplarda hiçbir değişiklik yoktur. Kalpleri bozuk olan Kitaplara inandıklarını söyleyen Allah’ın haramlarına helal, Helallerine de dilerinin döndüğü şekilde haram diyenler Allah tarafından eleştirilenlerdir.

57/27 - Sonra bunların izinden ard arda peygamberlerimizi gönderdik. Meryem oğlu İsa'yı da arkalarından gönderdik, ona İncil'i verdik ve ona uyanların yüreklerine bir şefkat ve merhamet koyduk. Uydurdukları ruhbanlığa gelince onu, biz yazmadık. Fakat kendileri Allah rızasını kazanmak için yaptılar. Ama buna da gereği gibi uymadılar. Biz de onlardan iman edenlere mükâfatlarını verdik. İçlerinden çoğu da yoldan çıkmışlardır.

Demek ki; İyi niyet yeterli değilmiş. Hem niyet iyi olacak hem de Allah’ın sana verdiği akılla vahyin sınırından çıkmadan taşmadan doğru yolda yürünecek. Yoksa Allah senin iyi niyetine dayanarak af etmez.

Puta tapıcılar da putlarına ibadetlerini Allah’a daha çok yaklaştırsınlar diye yapıyorlardı. Ama Allah onları bağışlamadı.

39/3-Haberin olsun; halis (katıksız) olan din yalnızca Allah'ındır. O'ndan başka veliler edinenler (şöyle derler:) 'Biz, bunlara bizi Allah'a daha fazla yaklaştırsınlar diye ibadet ediyoruz.' Elbette Allah, kendi aralarında hakkında ihtilaf ettikleri şeylerden hüküm verecektir. Gerçekten Allah, yalancı, kâfir olan kimseyi hidayete erdirmez.


b)- Sadece kendi kavimlerine gelen peygamberleri kabul eden, nefislerindeki kıskançlık yüzünden başka kavimlere gelen peygamberleri kabul etmeyen aynı zamanda zan ve tahminle kendilerine gelen kitapları bozan ve saklayan tiplerdir.

40/34-Andolsun, daha önce Yusuf da size apaçık belgeler getirmişti. O zaman size getirdikleri hakkında kuşkuya kapılıp durmuştunuz. Sonunda o, vefat edince, demiştiniz ki; 'Allah, ondan sonra kesin olarak bir elçi göndermez.' İşte Allah ölçüyü taşıran, şüpheci kimseyi böyle saptırır.'

3/75- Kitap Ehlinden öyleleri vardır ki, bir kantar emanet bıraksan onu sana geri verir; öyleleri de vardır ki, ona bir dinar emanet bıraksan, sen, onun tepesine dikilip durmadıkça onu sana ödemez. Bu onların 'ümmiler (zayıf ve bilgisizler veya Ehl-i Kitap olmayanlar) konusunda üzerinizde bir yol (sorumluluk) yoktur' demiş olmalarındandır. Oysa kendileri (gerçeği) bildikleri halde Allah'a karşı yalan söylemektedirler.

5/82- Andolsun, insanlar içinde, mü'minlere en şiddetli düşman olarak yahudileri ve müşrikleri bulursun. Onlardan, iman edenlere sevgi bakımından en yakın olarak da: 'Hristiyanlarız' diyenleri bulursun. Bu, onlardan (birtakım) papaz ve rahiplerin olması ve onların gerçekte büyüklük taslamamaları nedeniyledir.

Kuran’da ehli kitap kelimesi geçtiğinde Yahudiler ve Hıristiyanlar, için kullanıldığını bilmek gerekir. Bu özelliğe sahip olan ve kuranın inişinden sonra Vahiy orijinli Kuran’dan saparak Allah adına din uyduran peygamberin sözü olmadığı halde hadislerle mezheplerle tarikatlarla tasavvuflarla yol tutturan bütün hizipleri kapsamaktadır.

9/ 30 - Yahudiler, "Üzeyir Allah'ın oğlu" dediler, Hıristiyanlar da "Mesih Allah'ın oğlu", dediler. Bu onların kendi ağızlarıyla uydurdukları sözlerdir. Daha önce inkâra sapmış olanların sözlerine benzetiyorlar. Allah onları kahretsin, nasıl da saptırıyorlar! 

9/31 - Onlar, Allah’tan başka bilginlerini ve rahiplerini de kendilerine Rab edindiler, Meryem oğlu Mesih'i de. Oysa onlar bir olan Allah'a ibadet etmekle emrolunmuşlardı. Allah’tan başka hiçbir ilâh yoktur. O, müşriklerin ortak koştuğu şeylerden de münezzehtir. 

Musa da İsa da Allah’ın nebisi ve resulüdürler. Onlar Allah’tan başka hiçbir ilah olmadığını İbadetin ve kulluğun sadece ve sadece ona yapılması gerektiğini kavimlerine anlatmışlar ve yaşamışlardır.

5/ 116 - Ve Allah demişti ki: "Ey Meryem oğlu İsa, sen mi insanlara: 'Beni ve annemi, Allah'tan başka iki tanrı edinin' dedin?". "Hâşâ, dedi, sen yücesin, benim için gerçek olmayan birşeyi söylemem bana yakışmaz. Eğer demiş olsam, sen bunu bilirsin, sen benim nefsimde olanı bilirsin, ben ise senin nefsinde olanı bilmem, çünkü gaybları bilen yalnız sensin, sen!"

5/117 - "Ben onlara sadece, senin bana emrettiklerini söyledim. Benim ve sizin Rabbiniz olan Allah'a kulluk edin, dedim. Aralarında olduğum müddetçe onlara şahit idim, fakat sen beni vefat ettirince onları gözetleyen yalnız sen oldun. Sen her şeyi görensin.

Şu anda İslam toplumlarında da Muhammet peygamberi Allah’ın ona vermiş olduğu değerden saparak Onlar da onu ilah edinmemişler-midir? O diğer insanlar ve nebiler gibi bir beşer olduğu halde Onun konumunu Allah’ın verdiği konumdan değiştirerek İlah konumuna getirmişlerdir. Öyle hale getirmişler ki “sidiği içilir ve dışkısı yenir” diyerek tabulaştırmışlardır.

Hıristiyanların Kâinatın yaratılışının sebebini İsa için olduğunu söyledikleri gibi, İslam toplumları da, Kâinatın yaratılışının sebebini, Muhammed peygamber için yaratıldığını söylemektedirler.

”seni yaratmasaydım, seni yaratmasaydım iki cihanı da yaratmazdım” 

Uydurulmuş söze dayandırmaktadırlar.

Bütün nebiler ve resullerin Ala ile Allaha ibadet ve kulluk yapacaklarına dair kesin bir sözleşmeleri vardır.

3/ 81 - Allah peygamberlerden şöyle söz almıştı: "Andolsun ki size kitap ve hikmet verdim, sonra yanınızda bulunan (kitaplar)ı doğrulayıcı bir peygamber geldiğinde ona muhakkak inanacak ve ona yardım edeceksiniz! Bunu kabul ettiniz mi? Ve bu hususta ağır ahdimi üzerinize aldınız mı?" demişti. Onlar: "Kabul ettik" dediler. (Allah da) dedi ki: "Öyleyse şahit olun, ben de sizinle beraber şahit olanlardanım".

Nebi Allah ile konuşan ve Allah’tan gelen bilgileri getiren resullerdir. Bütün nebiler insanların bilmedikleri konularda Allah’ın onlara bildirmesiyle gayptan haber verme özelliği ile diğer insanlardan ayrılmakta ve onları farklı bir konuma taşımaktadır. 

Her Nebi aynı zamanda kendilerine gelen vahiyleri insanlara ilettikleri için bir resuldürler. Her nebi bir resuldür. Ama her resul bir nebi değildir. Nebilere gelen vahiyleri eksiltmeden fazlalaştırmadan aktaranlar da aynı zamanda resul unvanını taşımaktadırlar.

Her nebinin görevi Allah tarafından kendilerine verilen emirleri eksiltmeden fazlalaştırma dan insanlara olduğu gibi aktarmaları ve onu ilk olarak kendileri yaşamalarıdır. 

Gerek Kuran’dan önce gerekse de Kuran’ın inişinden sonra Vahyin orijinalinden sapmış olan insanların abarttıkları gibi, peygamberler kendi istedikleri gibi konuşamazlar ve yaşayamazlar. Kuran Peygamberin yerini ve konumunu şöyle tanımlamaktadır.

69/ 40 - Kuşkusuz Kurân, şerefli bir peygamberin (Allah'tan) getirdiği sözdür.

69/ 41 - O bir şair sözü değildir, siz çok az inanıyorsunuz. 

69/ 42 - Bir kâhin sözü de değildir, ne de az düşünüyorsunuz!

69/ 43 - O, âlemlerin Rabbi tarafından indirilmedir. 

69/ 44 - O, bize isnâden bazı sözler uydurmaya kalkışsaydı, 

69/45 - Elbette biz onu bundan dolayı kuvvetle yakalardık. 

69/ 46 - Sonra da onun şah damarını keser atardık. 

69/47 - O vakit sizden hiçbiriniz ona siper de olamazdınız.


Allah Peygamberin vasfını böyle tanımlarken insanlar onu haşa Allah konumuna getirmişler. O nebiler Allah’ın bir resulüdür. Ne onlar sıradan vasıfsız bir insan, ne de bir Allah’tır. 

Allah kâinatta yaratılmış olan bütün varlıklara bir değer vermiştir. Kim Allah’ın yaratıklara verdiği değerin altında ve üzerinde bir değer verirse o zalim olarak nitelendirilmektedir.

5/13-Sözleşmelerini bozmaları nedeniyle, onları lanetledik ve kalplerini kaskatı kıldık. Onlar, kelimeleri konuldukları yerlerden saptırırlar.

(Sık sık) Kendilerine hatırlatılan şeyden (yararlanıp) pay almayı unuttular. İçlerinden birazı dışında, onlardan sürekli ihanet görür durursun. Yine de onları affet, aldırış etme. Şüphesiz Allah, iyilik yapanları sever.

4/46 - Yahudilerden bir kısmı, (Allah'ın kitabındaki) kelimeleri esas mânâsından kaydırıp; dillerini eğerek ve dine saldırarak, "Sözünü işittik, emirlerine isyan ettik, dinle, dinlemez olası ve râinâ (bizi gözet)" diyorlar. Halbuki onlar, "İşittik ve itaat ettik; dinle ve bize de bak" deselerdi bu, kendileri için daha hayırlı ve daha doğru olurdu. Fakat Allah, küfürleri yüzünden kendilerini lanetlemiştir. Artık onlar, pek azı müstesna, iman etmezler.

Sonuç olarak, hadislerde anlatılanlar gibi,

” ümmetim yetmiş üç fırkaya ayrılacak yalnız içlerinden bir tanesi kurtulacak” 

sözünden yola çıkarak her mezhep her cemaat kendi gurubunun kurtuluşta olduğunu sanmış diğerlerinin,cehenneme gideceğini söylemiştir.

Oysa kurtuluş Nebiler aracılığı ile gelen vahiy orijinli dine iman edip Salih ameller işleyenler içindir ki Kuran’da onun adı Müslüman’dır.

Doğrularım Allah’a ait. Yanlışlarım ise bana aittir.

ALİ RIZA BORAZAN

MERSIN-ANAMUR

Hiç yorum yok: