RAHMAN VE
RAHİM OLAN ALLAH’IN ADIYLA!
46/13-Şüphesiz: 'Bizim
Rabbimiz Allah'tır' deyip sonra doğru bir
istikamet tutturanlar (yok mu); artık onlar için korku yoktur ve onlar mahzun
olmayacaklardır.
Rab: Dünya yaşamının kurallarını koyan, ölümünü dirimini
namazını ibadetini belirleyen eğitici gözetici terbiye edici demektir.
Eğer yerleri ve gökleri yaratan Allah olduğunu kabul
ediyorsak bizi yaşatan öldüren dirilten o ise gelin ibadetimizi kulluğumuzu ona
yapalım ve kurtulalım.
1/5 - Ancak sana ederiz kulluğu, ibadeti ve
ancak senden dileriz yardımı, inayeti. (Ya Rab!).
6/162-De ki:
'Şüphesiz benim namazım, ibadetlerim, dirimim ve
ölümüm alemlerin Rabbi olan Allah'ındır.'
Allah’ı kabullenmek yeterli değildir. Allah’ı
kabullenmekle beraber dünya yaşamını onun nebiler ve resulleri aracılığı ile
göndermiş olduğu vahiyler çerçevesinde hayatı anlamlaştırmak gerekmektedir.
Dünya üzerinde yüzlerce ve binlerce din farklılıkları
vardır. Bu dinlerden sadece bir tanesi doğru diğerleri ise yanlıştır. Doğru
olan din Allah’ın nebiler aracılığı ile gönderdiği dindir. O dinin mimarı
teşbihte hata olmazsa Allah’tır. O dinde olanlar tek bir ümmet ve aynı şeriat
içerisinde olanlardır.
5/48-Sana da (Ey
Muhammed,) önündeki kitap(lar)ı doğrulayıcı ve ona 'bir şahid-gözetleyici'
olarak Kitab'ı (Kur'an'ı) indirdik. Öyleyse aralarında Allah'ın indirdiğiyle
hükmet ve sana gelen haktan sapıp onların heva (istek ve tutku)larına uyma.
Sizden herbiriniz için bir şeriat ve bir yol-yöntem kıldık. Eğer Allah
dileseydi, sizi bir tek ümmet kılardı; ancak (bu,) verdikleriyle sizi denemesi içindir.
Artık hayırlarda yarışınız. Tümünüzün dönüşü Allah'adır. Hakkında anlaşmazlığa
düştüğünüz şeyleri size haber verecektir.
İslam müfessirlerinin büyük bir çoğunluğu bu
ayetten sanki Allah’ın göndermiş olduğu peygamberlerde şeriat farklığı olduğu
anlaşılmış. Oysa Allah’ın gönderdiği bütün peygamberler kendilerinden önce
gelenleri doğrulamak ve tasdik etmekle hepsinin tek bir ümmet ve tek bir şeriat
içerisinde olduğunu göstermektedir. Yani
Allah’ın dininde bir peygambere helal ettiğini diğer peygamberlere de helal bir
peygambere haram ettiğini diğer peygamberlere de haram etmiştir.
İnsanlık tarihinin başlangıcından bu tarafa Allah’ın
nebiler aracılığı ile gönderdiği dinin adı İslam teslim olanların adı da
Müslüman’dır. Ancak Bu yolda olanlar tek bir ümmet ve tek bir şeriat
içerisindedirler.
Kuran Kendisini rehber edinenlerin yol
göstericisi ve kılavuzudur. Ve teslim
olanlara da Allah sadece Müslüman kelimesi kullanmalarını istemektedir.
41/33 - Allah'a davet eden, salih amel işleyen ve:
"Ben gerçekten Müslümanlardanım" diyen kimseden daha güzel sözlü kim
olabilir?
İnsanlar Kuran’a göre temel
olarak iki kısma ayrılmaktadırlar. Ya rabbani yol, bu yolun, yaşam biçimini
vahiyler belirler. Ya da gayrı rabbani
yoldur. bu yolların yaşam biçimlerini de insanlar belirler.
İşte Allah müşrik ifadesini kullanırken, Allah’ın koymuş olduğu yaşam biçiminin karşısında başka bir yaşam biçimi koyanlar ve o yaşam biçimlerini kendilerine din olarak kabul edenlerdir. Müşrik olanları, bir başka ifadeyle gayri rabbani yolda olanları kuran iki kısma ayırmaktadır.
İşte Allah müşrik ifadesini kullanırken, Allah’ın koymuş olduğu yaşam biçiminin karşısında başka bir yaşam biçimi koyanlar ve o yaşam biçimlerini kendilerine din olarak kabul edenlerdir. Müşrik olanları, bir başka ifadeyle gayri rabbani yolda olanları kuran iki kısma ayırmaktadır.
1-PUTA TAPICILAR.
Bu tip insanlar, Dünya
hayatındaki yaşam kurallarını kendileri ortaya koymaktadırlar. Bunlara göre Allah peygamber göndermez, kitap
göndermez. Ahiret âlemi de yoktur. İşte kuran bu tip insanlara genel bir başlık
altında müşrik kelimesini kullanmaktadır.
23/37- O (bütün gerçek),
yalnızca bizim (yaşamakta olduğumuz bu) dünya hayatımızdan ibarettir; ölürüz ve yaşarız, biz
diriltilecekler değiliz.'
45/24- Dediler ki: '(Bütün olup biten,) Bu dünya hayatımızdan başkası
değildir, ölürüz ve diriliriz; bizi 'kesintisi
olmayan zaman' (dehrin akışın)dan başkası yıkıma (helake) uğratmıyor.' Oysa
onların bununla ilgili hiç bir bilgileri yoktur; yalnızca zannediyorlar.
Kuran puta tapıcıları da genel olarak iki kısma
ayırmaktadır. Bunlardan birisi, Allah’a İman ettiği halde, Allah’ın dünya
yaşamı için peygamberleri kitapları, ve ahiret alemini kabul etmemektedirler.
Bu sebeple Allah’a inanmanın Allahın rabliğine iman etmedikten sonra hiçbir
anlam ve önemi yoktur. Kuran bunlar hakkında şöyle ifade kullanmaktadır.
29/61- Andolsun, onlara: 'Gökleri ve yeri kim yarattı, güneşi ve ayı kim emre amade kıldı?'
diye soracak olursan, şüphesiz: 'Allah' diyecekler. Şu halde nasıl oluyor da
çevriliyorlar?
Bu tip insanlar dünya hayatında büyük bir
çoğunluğunu teşkil etmektedir. Allah’a inandıkları halde Dünya yaşamının
kurallarını kendileri düzenledikleri için Allah bunlara puta tapıcı, bilmeyen,
müşrik, ümmi, tabirlerini kullanmaktadır. Bunlar da kendi aralarında sayısı
belirsiz sınıflara ayrılmakta Ve ideolojiler uydurmaktadırlar. Bunlardan birkaç
tane örnek verecek olursak, Demokrasi laiklik kapitalizim, pozitivizim vs.
İkinci tip puta tapıcılar ise, Ata dini
mensuplarıdır. Deistlerden onları ayıran tek fark Onların Yerleri ve gökleri
yaratan bir varlığın olmadığıdır.
2/ 28 - Allah'ı nasıl inkâr
edersiniz ki, ölü idiniz sizleri diriltti. Sonra sizleri yine öldürecek, sonra
yine diriltecek, sonra da döndürülüp ona götürüleceksiniz.
Bu tip insanlar, Dünya hayatında
çok azınlığı oluşturmaktadırlar. Onlara seni kim yarattı desen kendi
yaratılışının tesadüfen olduğunu zannederler. Bunların deist olanlardan farkı
sadece Allah’ı tanımamalarıdır. Diğer bütün özellikler aynıdır.
2-EHLİ – KİTAP
Bu Konumdaki insanlar, Allah’ın göndermiş olduğu vahiy orijinli
dinden saparak, gerek kendi menfaatleri uğruna, Peygamberlerle gelen vahiy
orijinli dini, gerekse satarak gizleyerek Allah’tan olmadığı halde sanki
Allah’tanmış gibi din uyduranlara verilen isimdir.
Bunlar Allah’a Allah’ın
göndermiş olduğu kendilerine gelen peygamberlere kitaplara ve ahiret gününe
iman ettiği halde vahiy orijinli dinden saparak, Allah’tan olmayan bir din ve
yaşam biçimi ortaya koydukları için bunlar da müşrik konumunda
değerlendirilmişlerdir.
2/135- Dediler ki: 'Yahudi
veya Hristiyan olun ki hidayete eresiniz.' De ki: 'Hayır, (doğru yol) Hanif
(muvahhid) olan İbrahim'in dini(dir); O müşriklerden değildi.'
3/65- Ey Kitap ehli, İbrahim konusunda ne
diye tartışıp duruyorsunuz? Tevrat da, İncil de ancak ondan sonra
indirilmiştir. Yine de akıl erdirmeyecek misiniz?'
Kuran Kitap ehli olanları iki kısma
ayırmaktadır.
a)- Yaratılışındaki Rabbim Allah’tır sözünü
bozmayan fakat nebilerin arası kesildiğinde Allah’ın kendilerine yüklediği
emirlerde ihtilafa düşüp kendilerine bir uyarıcı gelmesini bekleyenler.
5/82 - İman edenlere karşı düşmanlık
yönünden insanların en şiddetlisi olarak yahudileri ve Allah'a ortak koşanları
bulursun. Ve yine iman edenlere sevgi bakımından en yakın olarak da: "Biz
hıristiyanlarız" diyenleri bulursun. Çünkü onların içlerinde keşişler ve
rahipler vardır. Ve onlar büyüklük taslamazlar.
5/83 - Peygamber'e indirilen (Kur'ân)i dinledikleri zaman,
onun hak olduğunu öğrendiklerinden dolayı gözlerinin yaşla dolup taştığını
görürsün. Onlar: " Ey Rabb'imiz iman ettik, bizi de şahitlerden yaz"
derler.
5/84 - "Hem biz Rabb'imizin bizi iyi kişilerle
birlikte (cennete) sokmasını arzulayıp dururken, neden Allah'a ve hak olarak
bize gelen şeylere inanmayalım!".
5/85 - Böyle demeleri sebebiyle Allah onları altlarından
ırmaklar akan cennetlerle mükâfatlandırmıştır. Orada ebedî olarak
kalacaklardır. İşte iyilik yapanların mükâfatı budur.
Kitap- ehli olanların bu tipleri hakkı gerçeği
bulduklarında hemen kabul edenlerdir.
Allah Katından nebiler aracılığı ile gelen
kitaplarda hiçbir değişiklik yoktur. Kalpleri bozuk olan Kitaplara
inandıklarını söyleyen Allah’ın haramlarına helal, Helallerine de dilerinin
döndüğü şekilde haram diyenler Allah tarafından eleştirilenlerdir.
57/27 - Sonra bunların izinden ard arda peygamberlerimizi gönderdik.
Meryem oğlu İsa'yı da arkalarından gönderdik, ona İncil'i verdik ve ona
uyanların yüreklerine bir şefkat ve merhamet koyduk. Uydurdukları ruhbanlığa
gelince onu, biz yazmadık. Fakat kendileri Allah rızasını kazanmak için
yaptılar. Ama buna da gereği gibi uymadılar. Biz de onlardan iman edenlere mükâfatlarını
verdik. İçlerinden çoğu da yoldan çıkmışlardır.
Demek ki; İyi niyet yeterli değilmiş. Hem niyet iyi
olacak hem de Allah’ın sana verdiği akılla vahyin sınırından çıkmadan taşmadan
doğru yolda yürünecek. Yoksa Allah senin iyi niyetine dayanarak af etmez.
Puta tapıcılar da putlarına ibadetlerini Allah’a
daha çok yaklaştırsınlar diye yapıyorlardı. Ama Allah onları bağışlamadı.
39/3-Haberin olsun; halis
(katıksız) olan din yalnızca Allah'ındır. O'ndan başka veliler edinenler (şöyle
derler:) 'Biz, bunlara bizi Allah'a daha fazla yaklaştırsınlar diye ibadet
ediyoruz.' Elbette Allah, kendi aralarında hakkında ihtilaf ettikleri şeylerden
hüküm verecektir. Gerçekten Allah, yalancı, kâfir olan kimseyi hidayete
erdirmez.
b)- Sadece kendi kavimlerine gelen
peygamberleri kabul eden, nefislerindeki kıskançlık yüzünden başka kavimlere
gelen peygamberleri kabul etmeyen aynı zamanda zan ve tahminle kendilerine gelen
kitapları bozan ve saklayan tiplerdir.
40/34-Andolsun,
daha önce Yusuf da size apaçık belgeler getirmişti. O zaman size
getirdikleri hakkında kuşkuya kapılıp durmuştunuz. Sonunda o, vefat edince,
demiştiniz ki; 'Allah, ondan sonra kesin olarak bir elçi göndermez.' İşte Allah
ölçüyü taşıran, şüpheci kimseyi böyle saptırır.'
3/75-
Kitap Ehlinden öyleleri vardır ki, bir kantar emanet bıraksan onu sana geri
verir; öyleleri de vardır ki, ona bir dinar emanet bıraksan, sen, onun tepesine
dikilip durmadıkça onu sana ödemez. Bu onların 'ümmiler (zayıf ve bilgisizler
veya Ehl-i Kitap olmayanlar) konusunda üzerinizde bir yol (sorumluluk) yoktur'
demiş olmalarındandır. Oysa kendileri (gerçeği) bildikleri halde Allah'a karşı
yalan söylemektedirler.
5/82-
Andolsun, insanlar içinde, mü'minlere en şiddetli düşman olarak yahudileri ve
müşrikleri bulursun. Onlardan, iman edenlere sevgi bakımından en yakın olarak
da: 'Hristiyanlarız' diyenleri bulursun. Bu, onlardan (birtakım) papaz ve
rahiplerin olması ve onların gerçekte büyüklük taslamamaları nedeniyledir.
Kuran’da ehli kitap kelimesi geçtiğinde
Yahudiler ve Hıristiyanlar, için kullanıldığını bilmek gerekir. Bu özelliğe
sahip olan ve kuranın inişinden sonra Vahiy orijinli Kuran’dan saparak Allah
adına din uyduran peygamberin sözü olmadığı halde hadislerle mezheplerle
tarikatlarla tasavvuflarla yol tutturan bütün hizipleri kapsamaktadır.
9/ 30 - Yahudiler, "Üzeyir
Allah'ın oğlu" dediler, Hıristiyanlar da "Mesih Allah'ın oğlu",
dediler. Bu onların kendi ağızlarıyla uydurdukları sözlerdir. Daha önce inkâra
sapmış olanların sözlerine benzetiyorlar. Allah onları kahretsin, nasıl da
saptırıyorlar!
9/31 - Onlar, Allah’tan başka bilginlerini ve rahiplerini
de kendilerine Rab edindiler, Meryem oğlu Mesih'i de. Oysa onlar bir olan
Allah'a ibadet etmekle emrolunmuşlardı. Allah’tan başka hiçbir ilâh yoktur. O,
müşriklerin ortak koştuğu şeylerden de münezzehtir.
Musa da İsa da Allah’ın nebisi ve resulüdürler.
Onlar Allah’tan başka hiçbir ilah olmadığını İbadetin ve kulluğun sadece ve
sadece ona yapılması gerektiğini kavimlerine anlatmışlar ve yaşamışlardır.
5/ 116 - Ve Allah demişti ki: "Ey Meryem oğlu İsa, sen mi
insanlara: 'Beni ve annemi, Allah'tan başka iki tanrı edinin' dedin?".
"Hâşâ, dedi, sen yücesin, benim için gerçek olmayan birşeyi söylemem bana
yakışmaz. Eğer demiş olsam, sen bunu bilirsin, sen benim nefsimde olanı
bilirsin, ben ise senin nefsinde olanı bilmem, çünkü gaybları bilen yalnız
sensin, sen!"
5/117 - "Ben onlara sadece, senin bana emrettiklerini
söyledim. Benim ve sizin Rabbiniz olan Allah'a kulluk edin, dedim. Aralarında
olduğum müddetçe onlara şahit idim, fakat sen beni vefat ettirince onları
gözetleyen yalnız sen oldun. Sen her şeyi görensin.
Şu anda İslam toplumlarında da Muhammet peygamberi
Allah’ın ona vermiş olduğu değerden saparak Onlar da onu ilah
edinmemişler-midir? O diğer insanlar ve nebiler gibi bir beşer olduğu halde
Onun konumunu Allah’ın verdiği konumdan değiştirerek İlah konumuna
getirmişlerdir. Öyle hale getirmişler ki “sidiği içilir ve dışkısı yenir”
diyerek tabulaştırmışlardır.
Hıristiyanların Kâinatın yaratılışının sebebini İsa
için olduğunu söyledikleri gibi, İslam toplumları da, Kâinatın yaratılışının
sebebini, Muhammed peygamber için yaratıldığını söylemektedirler.
”seni yaratmasaydım, seni yaratmasaydım iki cihanı da yaratmazdım”
Uydurulmuş söze dayandırmaktadırlar.
”seni yaratmasaydım, seni yaratmasaydım iki cihanı da yaratmazdım”
Uydurulmuş söze dayandırmaktadırlar.
Bütün nebiler ve resullerin Ala ile Allaha ibadet ve
kulluk yapacaklarına dair kesin bir sözleşmeleri vardır.
3/ 81 - Allah peygamberlerden şöyle söz almıştı: "Andolsun ki
size kitap ve hikmet verdim, sonra yanınızda bulunan (kitaplar)ı doğrulayıcı
bir peygamber geldiğinde ona muhakkak inanacak ve ona yardım edeceksiniz! Bunu
kabul ettiniz mi? Ve bu hususta ağır ahdimi üzerinize aldınız mı?"
demişti. Onlar: "Kabul ettik" dediler. (Allah da) dedi ki:
"Öyleyse şahit olun, ben de sizinle beraber şahit olanlardanım".
Nebi Allah ile konuşan ve Allah’tan gelen bilgileri
getiren resullerdir. Bütün nebiler insanların bilmedikleri konularda Allah’ın
onlara bildirmesiyle gayptan haber verme özelliği ile diğer insanlardan
ayrılmakta ve onları farklı bir konuma taşımaktadır.
Her Nebi aynı zamanda kendilerine gelen vahiyleri insanlara ilettikleri için bir resuldürler. Her nebi bir resuldür. Ama her resul bir nebi değildir. Nebilere gelen vahiyleri eksiltmeden fazlalaştırmadan aktaranlar da aynı zamanda resul unvanını taşımaktadırlar.
Her Nebi aynı zamanda kendilerine gelen vahiyleri insanlara ilettikleri için bir resuldürler. Her nebi bir resuldür. Ama her resul bir nebi değildir. Nebilere gelen vahiyleri eksiltmeden fazlalaştırmadan aktaranlar da aynı zamanda resul unvanını taşımaktadırlar.
Her nebinin görevi Allah tarafından kendilerine
verilen emirleri eksiltmeden fazlalaştırma dan insanlara olduğu gibi
aktarmaları ve onu ilk olarak kendileri yaşamalarıdır.
Gerek Kuran’dan önce gerekse de Kuran’ın inişinden sonra Vahyin orijinalinden sapmış olan insanların abarttıkları gibi, peygamberler kendi istedikleri gibi konuşamazlar ve yaşayamazlar. Kuran Peygamberin yerini ve konumunu şöyle tanımlamaktadır.
Gerek Kuran’dan önce gerekse de Kuran’ın inişinden sonra Vahyin orijinalinden sapmış olan insanların abarttıkları gibi, peygamberler kendi istedikleri gibi konuşamazlar ve yaşayamazlar. Kuran Peygamberin yerini ve konumunu şöyle tanımlamaktadır.
69/ 40 - Kuşkusuz Kurân, şerefli bir peygamberin (Allah'tan) getirdiği
sözdür.
Allah Peygamberin vasfını böyle tanımlarken insanlar
onu haşa Allah konumuna getirmişler. O nebiler Allah’ın bir resulüdür. Ne onlar
sıradan vasıfsız bir insan, ne de bir Allah’tır.
Allah kâinatta yaratılmış olan bütün varlıklara bir
değer vermiştir. Kim Allah’ın yaratıklara verdiği değerin altında ve üzerinde
bir değer verirse o zalim olarak nitelendirilmektedir.
5/13-Sözleşmelerini
bozmaları nedeniyle, onları lanetledik ve kalplerini kaskatı kıldık. Onlar, kelimeleri konuldukları
yerlerden saptırırlar.
(Sık sık) Kendilerine hatırlatılan şeyden (yararlanıp) pay almayı unuttular. İçlerinden birazı dışında, onlardan sürekli ihanet görür durursun. Yine de onları affet, aldırış etme. Şüphesiz Allah, iyilik yapanları sever.
(Sık sık) Kendilerine hatırlatılan şeyden (yararlanıp) pay almayı unuttular. İçlerinden birazı dışında, onlardan sürekli ihanet görür durursun. Yine de onları affet, aldırış etme. Şüphesiz Allah, iyilik yapanları sever.
4/46 - Yahudilerden bir kısmı, (Allah'ın kitabındaki) kelimeleri esas
mânâsından kaydırıp; dillerini eğerek ve dine saldırarak, "Sözünü işittik,
emirlerine isyan ettik, dinle, dinlemez olası ve râinâ (bizi gözet)"
diyorlar. Halbuki onlar, "İşittik ve itaat ettik; dinle ve bize de
bak" deselerdi bu, kendileri için daha hayırlı ve daha doğru olurdu. Fakat
Allah, küfürleri yüzünden kendilerini lanetlemiştir. Artık onlar, pek azı
müstesna, iman etmezler.
Sonuç olarak, hadislerde anlatılanlar gibi,
” ümmetim yetmiş üç fırkaya ayrılacak yalnız içlerinden bir tanesi kurtulacak”
sözünden yola çıkarak her mezhep her cemaat kendi gurubunun kurtuluşta olduğunu sanmış diğerlerinin,cehenneme gideceğini söylemiştir.
” ümmetim yetmiş üç fırkaya ayrılacak yalnız içlerinden bir tanesi kurtulacak”
sözünden yola çıkarak her mezhep her cemaat kendi gurubunun kurtuluşta olduğunu sanmış diğerlerinin,cehenneme gideceğini söylemiştir.
Oysa kurtuluş Nebiler aracılığı ile gelen vahiy orijinli
dine iman edip Salih ameller işleyenler içindir ki Kuran’da onun adı Müslüman’dır.
Doğrularım Allah’a ait. Yanlışlarım ise bana aittir.
ALİ RIZA BORAZAN
MERSIN-ANAMUR
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder