11 Aralık 2013 Çarşamba

HAZRETİ İSA PEYGAMBER BABASIZ DEĞİLDİR. BABASI HAZRETİ ZEKERİYA PEYGAMBERDİR.


  

 

RAHMAN RAHİM OLAN ALLAH’IN ADIYLA BAŞLIYORUM.

 

 

Hz İsa peygamberin babasız olması ile ilgili Kuran’da hiçbir ayet yoktur. Bu anlayış Hıristiyanlar tarafından uydurulmuş bir inançtır. Zaten İslam toplumlarındaki Kuran’a dayanmayan sözlerin büyük bir kısmı ya Yahudilerin uydurduğu ya da Hıristiyanların uydurduğu hikâyelerdir.

Daha önce de belirttiğimiz gibi bir şeyin doğru olması için şu dört şeyin uyum içinde olması gerekir demiştik. (Kuran, ilim akıl ve pratik hayat)


Şimdi Kuran’da geçen Hz İsa ile ilgili ayetlerden Hz İsa peygamberin babasız mı babalı mı olduğunu, Kuran’da aramaya çalışalım.

3/35- Hani İmran'ın karısı: "Rabbim, karnımda olanı, 'her türlü bağımlılıktan özgürlüğe kavuşturulmuş olarak' Sana adadım, benden kabul et. Şüphesiz işiten bilen Sensin Sen" demişti.

Belki okuyucuların aklına İsa’nın babasız oluşu ile ilgi ve alakası olmayan bu ayetleri neden veriyor diye düşünebilirler.

Hayır, öyle düşünmeyin. Kuran’da geçen hiçbir kelime ve ayet hiçbir kelime ve ayetin yerine kullanılmamıştır. Aynı zamanda Kuran’da kullanılan hiçbir kelime ve ayet de birebirlerinden bağımsız değillerdir. Her kelime ve ayetin birebirlerine yakından ve uzaktan bağımlıdırlar. Tıpkı bir vücutta bulunan organ ve organlar gibidir.

Bu ayetlerden başlamamın sebebi Meryem’in ailesi ile de ilgili bilgiler vermektir. Kuran’da İmran ailesi övülenler arasında yer almaktadır.

33/ 33- Gerçek şu ki, Allah, Adem'i, Nuh'u, İbrahim ailesini ve İmran ailesini alemler üzerine seçti;


3/36- Fakat onu doğurduğunda -Allah onun ne doğurduğunu daha iyi bilirken- dedi ki: "Rabbim, doğrusu bir kız (çocuğu) doğurdum. Erkek ise, kız gibi değildir. Ona Meryem adını koydum. Ben onu ve soyunu o taşa tutulmuş (kovulmuş) şeytandan Sana sığındırırım."

İmran’ın karısının bu duası onu hayata bakış açısını göstermektedir. Yani yaratılıştaki Rabbim Allah’tır sözüne sadakat gösteren erkek adamların içerisinde ismi zikredilmeye layık birisidir. Burada İmran’ın karısı  “her türlü bağımlılıktan Allah’a adadığı kızın ilerde başına neler geleceğini bilmezken Allah ondan âlemlere rahmet olacak olan Allah’ın bir kelimesi ve ruh olduğunu Allah bilmektedir.

Allah bir insanın gelecekte nasıl bir amel işleyeceğini bilmez diyenlerin kulakları çınlasın.

3/37- Bunun üzerine Rabbi onu güzel bir kabulle kabul etti ve onu güzel bir bitki gibi yetiştirdi. Zekeriya'yı ondan sorumlu kıldı. Zekeriya her ne zaman mihraba girdiyse, yanında bir yiyecek buldu: "Meryem, bu sana nereden geldi?" deyince, "Bu, Allah Katındandır. Şüphesiz Allah, dilediğine hesapsız rızık verendir" dedi.

Önce bu ayette geçen bazı sözlerin ne demek istediğini anlamaya çalışalım

1- Bunun üzerine Rabbi onu güzel bir kabulle kabul etti

Bu ayette Allah Hüsnü tahlil sanatı yapmıştır. Eğer Meryem hakkında İmran’ın karısının yaptığı dua onun yol çizgisini belirleyecek olsaydı Nuh’un oğlu ve karısı için yaptığı dua da geçerli olurdu. Burada Meryem yaratılıştaki vermiş olduğu rabbim Allah’tır sözüne sadakat göstererek ailesinin çizdiği çizgide yürümeyi kendisine görev bilmiş ve hayata bu pencereden bakarak Allah da onun o yolda yürüyebilecek donanımını geliştirmiş ve açmıştır.

2- ve onu güzel bir bitki gibi yetiştirdi.

Allah burada bir benzetme yaparak Meryem’in hayata bakış ve yetişme şeklinin bir bitkiye benzeterek anlatmıştır. Bitkiler melektirler. Melekle ilgili bilgiyi burada sen ol da açıklama.

Kâinatta temel olarak iki varlık vardır. Melekler- İnsanlar. Birisi emreden varlıklar birisi emredilen varlıklardır. Burada uzun uzun bunları anlatmayacağım ama sizin anlayacağınız şekilde kısacık da olsa izah edip geçeceğim.

16/ 49- Göklerde ve yerde olan ne varsa, canlılar ve melekler Allah'a secde ederler ve onlar büyüklük taslamazlar

Meleklerin temel özellikleri kendilerine kotlamış olan bilgilerin dışına çıkmazlar. Onlarda akıl yok irade yok imtihan edilme yoktur. Ama en akıllı insanlar hata yaparlar ama melekler hata yapmazlar. Eşya yalan söylemez derler ya aynen öyledir.

Bitkiler de meleklerin sıfatlaşarak isim almasıdır.

Allah Meryem’in yetişme ve büyütülme şeklini bir meleğe benzeterek anlatmış.
Bazılarının söylediği gibi bitkiye benzetilmesinin kocasız doğurganlık anlamına değil ahlaki yönden iblisin tekliflerine karşı kendisini koruma anlamında bitkiye benzetilmiştir

3- Zekeriya'yı ondan sorumlu kıldı.

Dünya hayatında hiç bir insan hiçbir insana karşı sorumluluğu yoktur. Sadece evli olan kadın ve erkek birbirlerine karşı sorumludurlar. Erkek kadının velisi kadın da erkeğin velisidir. Eğer evliliğin başlamasından itibaren erkek veya kadından birisi Dünya hayatında Allahın tanımladığı yoldan ayrılmışsa ya onlar ayrılanı aynı çizgiye tekrar davet edecek eğer gelmezse de evlilik akdi bir süreç içerisinde bitirilecektir.

Çünkü evlilik devam ederse, hırsızın yanında duran adam gibi olur. Hırsızlık yapmasa da onun yanında durması aynı suça ortak olması demektir.  Allah genelde erkeği kadına göre farklı kılmış ve donanım olarak farklı kılınınca da ona bazı fazla sorumluluklar da yüklemiştir. Bunu Allah söylüyor ben söylemiyorum.

4/ 34- Allah'ın, bazısını bazısına üstün kılması ve onların kendi mallarından harcaması nedeniyle erkekler, kadınlar üzerinde 'sorumlu gözeticidir.' Saliha kadınlar, gönülden (Allah’a), itaat edenler, Allah nasıl koruduysa görünmeyeni koruyanlardır. Nüşuzundan korktuğunuz kadınlara (önce) öğüt verin, (sonra onları) yataklarda yalnız bırakın, (bu da yetmezse hafifçe) vurun. Size itaat ederlerse aleyhlerinde bir yol aramayın. Doğrusu Allah Yücedir, büyüktür.

Allah erkeğe böyle bir yetki vermiş dileyen kabul etsin dileyen de reddetsin O kendi bilecekleri bir iştir.

“Allah'ın, bazısını bazısına üstün kılması ve onların kendi mallarından harcaması nedeniyle erkekler, kadınlar üzerinde 'sorumlu gözeticidir.'”
Sorumlu kılması  tefsirlerde anlatıla gibi Meryem’in çocukluk çağındaki yetimin sorumluluğunu alması değil,Bizzat Zekeriya’nın bir koca olarak Meryem’i sorumluluğu altına alma anlamında kullanılmıştır.

3/44- Bunlar, gayb haberlerindendir; bunları sana vahyediyoruz. Onlardan hangisi Meryem'i sorumluluğuna alacak diye kalemleriyle kur'a atarlarken sen yanlarında değildin; çekişirlerken de yanlarındadeğildin.

Eğer Meryem’in yetim olma özelliğinden dolayı sorumluluğu altına almaktan bahsediyorsanız, ondan önce gelen ayette Meryem’in yetişkin sorumluluk yaşında bir kadın olduğu anlatılıyor.

3/ 43- "Meryem, Rabbine gönülden itaatte bulun, secde et ve rüku edenlerle birlikte rüku et." 

Zekeriya'yı ondan sorumlu kıldı.” İfadesiyle karı koca anlamında olduğu anlaşılıyor.

Bu ayetten anlaşılıyor ki, Zekeriya Meryem’in kocası ve dolayısı ile İsa’nın da babası olmaktadır.”

4-“ Zekeriya her ne zaman mihraba girdiyse, yanında bir yiyecek buldu: "Meryem, bu sana nereden geldi?" deyince, "Bu, Allah Katındandır.

Rızk azık genelde Kuran’da ahiret âlemi için güzel ameller olarak anlatılmıştır.  Karun ben kazandım ben ettim diyor. Ama Meryem Bana rabbim verdi diyor. İman edenle inkâr edenlerin arasındaki fark budur.3/38- Orada Zekeriya Rabbine dua etti: "Rabbim, bana Katından tertemiz bir soy armağan et. Doğrusu Sen, duaları işitensin" dedi.

3/ 38- Orada Zekeriya Rabbine dua etti: "Rabbim, bana Katından tertemiz bir soy armağan et. Doğrusu Sen, duaları işitensin" dedi.



Dua; İstek ve arzunun fiiliyatla bütünleşmesi demektir. Bütün peygamberlerin istekleri kendilerinden sonra kendi dinlerini teslim edece birini aramalarıdır. Hiçbir peygamber mal mülk hastası değildir. Olmamıştır da Ve öyle anlaşılıyor ki Zekeriya kavmine vahyi tebliğ etmekte zorlanmış ve konuşmama orucu adamıştır.

3/39- O mihrapta namaz kılarken, melekler ona seslendi: "Allah, sana Yahya'yı müjdeler. O, Allah'tan olan bir kelimeyi (İsa'yı) doğrulayan, efendi, iffetli ve salihlerden bir peygamberdir."

Yahya Zekeriya peygamberin başka bir eşinden olan bir çocuktur.

Zekeriya’nın tam ümidinin kesildiği bir anda, Allah’tan müjde geliyor. Yahya İsa’dan önce olup İsa geldikten sonra İsa’yı destekleyen ve ona arka çıkan üvey kardeşidir. Şu ayet sıralamada onu anlatmaktadır.

6/85- Zekeriya'yı, Yahya'yı, İsa'yı ve İlyas'ı da (hidayete eriştirdik.) Onların hepsi salihlerdendir.


3/40- Dedi ki: "Rabbim, bana gerçekten ihtiyarlık ulaşmışken ve karım da kısırken nasıl bir oğlum olabilir?" "Böyledir" dedi, "Allah dilediğini yapar."

Kısırlık burada ocuk doğuramama kısırlığından ziyade, İlahi mesaja duyarlı bir çocuğun olamamasından Zekeriya şikayet etmektedir. İhtiyarlığın ulaşması senelerce topluma verdiği tebliğ ve mesajların fayda vermemesi onun ümidinin kesildiğini göstermektedir.

3/41- (Zekeriya) "Rabbim, bana bir alamet (ayet) ver." dedi. "Sana alamet, işaretleşme dışında, insanlarla üç gün konuşmamandır. Rabbini çokça zikret ve akşam sabah O’nu tesbih et." dedi.

Bu ayette, Zekeriya’nın alamet işaret istemesi sözün bittiği artık belge ve delilin olması gerektiği bir andan söz edilmektedir. Tıpkı Meryem ve İsa gibidir. Üç gün konuşma insanlara kendi dinini ispat edecek başka birinin gelmesine kadar konuşmama orucu ile beklemesi tavsiye edilmektedir.

Dikkat ederseniz bu sesiz bekleyişin ardından Hemen Zekeriya Meryem ilişkisi gündeme gelmeye başladı.

3/42- Hani melekler: "Meryem, şüphesiz Allah seni seçti, seni arındırdı ve âlemlerin kadınlarına üstün kıldı," demişti.

3/43- "Meryem, Rabbine gönülden itaatte bulun, secde et ve rüku edenlerle birlikte rüku et."

3/44- Bunlar, gayb haberlerindendir; bunları sana vah yediyoruz. Onlardan hangisi Meryem'i sorumluluğuna alacak diye kalemleriyle kur'a atarlarken sen yanlarında değildin; çekişirlerken de yanlarında değildin.

3/45- Hani melekler, dediler ki: "Meryem, doğrusu Allah Kendinden bir kelimeyi sana müjdelemektedir. Onun adı Meryem oğlu İsa Mesih'tir. O, dünyada ve ahirette' seçkin, onurlu, saygındır' ve (Allah'a) yakın kılınanlardandır."

Burada Meryem’e meleklerin demesi, peygamberlere gelen vahiyler gibi değildir. Musa’nın annesine vah yedilmesi gibidir.

Şimdi İsa Meryem kıssasını aynı ayetler tekrarlandığı için Meryem suresinden diğerlerini takip edelim.

 3/46- "Beşikte de, yetişkinliğinde de insanlarla konuşacaktır. Ve O salihlerdendir."

 3/47- "Rabbim, bana bir beşer dokunmamışken, nasıl bir çocuğum olabilir?" dedi. (Fakat) Allah neyi dilerse yaratır. Bir işin olmasına karar verirse, yalnızca ona "ol" der, o da hemen oluverir."

3/48- "Ona Kitab’ı, hikmeti, Tevrat’ı ve İncil’i öğretecek."

3/49- İsrailoğulları’na elçi kılacak. (O, İsrailoğulları’na şöyle diyecek:) "Gerçek şu, ben size Rabbinizden bir ayetle geldim. Ben size çamurdan kuş biçiminde bir şey oluşturur, içine üfürürüm, o da hemencecik Allah'ın izniyle kuş oluverir. Ve Allah'ın izniyle doğuştan kör olanı, alaca hastalığına tutulanı iyileştirir ve ölüyü diriltirim. Yediklerinizi ve biriktirdiklerinizi size haber veririm. Şüphesiz, eğer inanmışsanız bunda sizin için kesin bir ayet vardır."

3/50- "Benden önceki Tevrat'ı doğrulamak ve size haram kılınan bazı şeyleri helal kılmak üzere size Rabbinizden bir ayetle geldim. Artık Allah'tan korkup bana itaat edin."

3/51- "Gerçekten Allah, benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir. Öyleyse O'na ibadet edin. Dosdoğru olan yol işte budur."

3/52- Nitekim İsa, onlarda inkarı sezince, dedi ki: "Allah için bana yardım edecekler kimdir?" Havariler: "Allah'ın yardımcıları biziz; biz Allah'a inandık, bizim gerçekten Müslümanlar olduğumuza şahid ol" dediler.

3/53- "Rabbimiz, biz indirdiğine inandık ve elçiye uyduk. Böylece bizi şahidlerle beraber yaz."

3/54- Onlar (inanmayanlar) bir düzen kurdular. Allah da (buna karşılık) bir düzen kurdu. Allah, düzen kurucuların en hayırlısıdır.

3/55- Hani Allah, İsa'ya demişti ki: "Ey İsa, doğrusu senin hayatına Ben son vereceğim, seni Kendime yükselteceğim, seni inkar edenlerden temizleyeceğim ve sana uyanları kıyamete kadar inkara sapanların üstüne geçireceğim. Sonra dönüşünüz yalnızca Banadır, hakkında anlaşmazlığa düştüğünüz şeyde aranızda Ben hükmedeceğim."

3/56- "İnkar edenleri ise, dünyada ve ahirette şiddetli bir azapla azaplandıracağım. Onların hiç yardımcıları yoktur."

3/57- "İman edip salih amellerde bulunanların ecirleri eksiksiz ödenecektir. Allah, zalim olanları sevmez."

3/58- Bunları Biz sana ayetlerden ve hikmetli zikirden (Kur'an'dan) okuyoruz.

3/59- Şüphesiz, Allah Katında İsa'nın durumu, Adem'in durumu gibidir. Onu topraktan yarattı, sonra ona "ol" demesiyle o da hemen oluverdi.

Şimdi Hz İsa ile ilgili geniş açıklama yapan bir surede geçen ayetleri de İncelemeye çalışalım.

MERYEM SURESİ


19/16- Kitap'ta Meryem'i de zikret. Hani o, ailesinden kopup doğu tarafında bir yere çekilmişti.

Bu ayet Meryem’le kavmi arasında bütün peygamber ve Allah dostlarında olduğu gibi, bir gerginliğin bir uyuşamazlığın olduğunu anlatmaktadır.

19/17- Sonra onlardan yana (kendini gizleyen) bir perde çekmişti. Böylece ona ruhumuz (Cibril'i) göndermiştik, o da, düzgün bir beşer kılığında görünmüştü.

Bu ayette üç tane geçen kelimenin ve deyimin ne anlama geldiğinin çözülmesi konunun anlaşılmasının yapı taşını oluşturacaktır.

1-perde ne demektir?

17/45- Kur'an okuduğun zaman seninle ahirete inanmayanlar arasında görünmez bir perde kıldık.

2-Ruh kelimesi hangi anlamda kullanılmıştır?

Kuran’da yirmi iki ayette ruh kelimesi geçmektedir. Konu içerisinde kullanılan bu ruh kelimesinin hangi anlamında kullanıldığını yakalamak ve onu oraya yerleştirmek gerekir.

İsterseniz bunlardan birkaç tanesini sayalım.

Ruh: Allah anlamında kullanmıştır.

17/85- Sana ruh'tan sorarlar; de ki: 'Ruh, Rabbimin emrindendir, size ilimden yalnızca az bir şey verilmiştir.'

Ruh: Peygamber anlamında kullanılmıştır.

4/171- Ey Kitap Ehli, dininiz konusunda taşkınlık etmeyin, Allah'a karşı gerçek olandan başkasını söylemeyin. Meryem oğlu Mesih İsa, ancak Allah'ın elçisi ve kelimesidir. Onu ('OL' kelimesini) Meryem'e yöneltmiştir ve O'ndan bir ruhtur. Öyleyse Allah'a ve elçisine inanınız; 'üçtür' demeyiniz. (Bundan) kaçının, sizin için hayırlıdır. Allah, ancak bir tek ilahtır. O, çocuk sahibi olmaktan yücedir. Göklerde ve yerde her ne varsa Onundur. Vekil olarak Allah yeter.

Ruh: Kitap anlamında kullanılmış

42/52- Böylece sana emrimizden bir ruh vahyettik. Sen, kitap nedir, iman nedir bilmiyordun. Ancak Biz onu bir nur kıldık; onunla kullarımızdan dilediklerimizi hidayete erdiririz. Şüphesiz sen, dosdoğru olan bir yola yöneltip-iletiyorsun.

Daha birçok ruh ile ilgili ayetler var. İnsana üflenene ruh ifadesi kullanmış Cibril’e ruh ifadesi kullanmış vs.

konu içerisinde bu kullanılan ruh kelimelerinden hangi anlamda kullanıldığını yakalamak gerekir.

3-Düzeltilmiş beşer ne demektir?

Kuran düzeltilmiş beşer kelimesini sadece ve sadece nebiler için ulanmıştır bir başka ifadeyle peygamberler için kullaşmıştır. Onun dışındaki insanlar için asla kullanmamıştır bir ayetle örnek verelim.

22/ 52- Biz senden önce hiçbir Resul ve Nebi göndermiş olmayalım ki, o bir dilekte bulunduğu zaman, şeytan, onun dilediğine (bir kuşku veya sapma unsuru) katıp bırakmış olmasın. Ama Allah, şeytanın katıp-bırakmalarını giderir, sonra Kendi ayetlerini sağlamlaştırıp-pekiştirir. Allah, gerçekten bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.


Ayeti şimdi açıklamaya çalışalım Meryem müşrik olan kavminden din ve yaşam biçimi ile ayrıldığında nebi ve resul olan bir peygamber Meryem’e geldi.

19/18- Demişti ki: "Gerçekten ben, senden Rahman (olan Allah)a sığınırım. Eğer takva sahibiysen (bana yaklaşma)."

Bu ayette Allah kavminin Meryem hakkında bühtanlar yağdırdığı Meryem’in temiz bir kadın olduğunu anlatıyor.

Bakınız alttaki ayette geleneksel toplumun Meryem’e gelenin Cebrail olduğu inancını kuran nasıl yalanlıyor ona gelen Cebrail değil ona gelen bir beşer olan aynı zamanda vahye muhatap olan nebi ve resuldür.


19/19- Demişti ki: "Ben, yalnızca Rabbinden (gelen) bir
elçiyim; sana tertemiz bir erkek çocuk armağan etmek için (buradayım)."

Bu ayetleri doğru bir şekilde anlayabilmek için Kuranda altı kalın çizgilerle çizilmesi gereken ayetlerin mutlaka bilinmesi gerekmektedir.

Rabbinden gelen elçiler sadece nebiler ve resullerdir. Nebi ve resul olmayan bir kişi Allah bildirmeden nasıl gelecekte erkek İsa gibi bir peygamberin geleceğini bilip söyleyebilirler. Bu Allah’ın sadece peygamberlerine has verdiği bir ayrıcalıktır.


19/20- O: "Benim nasıl bir erkek çocuğum olabilir? Bana hiçbir beşer dokunmamışken ve ben azgın utanmaz (bir kadın) değilken" dedi.

Evet, Allah Meryem’in arınmışlığını ve temizliğini bir daha vurgulayarak, Daha önce o nebi ve resul gelmeden hiçbir beşerle bir ilişkisinin olmadığını izah etmektedir.

19/21- "İşte böyle" dedi. "Rabbin, dedi ki: -Bu Benim için kolaydır. Onu insanlara bir ayet ve Bizden bir rahmet kılmak için (bu çocuk olacaktır)." Ve iş de olup bitmişti.

Dikkat ederseniz konu elçi Allah ve Meryem üçlüsü arasında dönüp dolaşıp seyrediyor. Allah emrediyor nebi ve Resul olan elçi Meryem’le bir sünnetulllah çerçevesi içerisinde evlenip Allah’ın nasıl insanları yarattığı şekilde Meryem İsa’ya gebe kalıyor. Olay bu kadar basit bir şekilde gelişiyor. 

19/22- Böylelikle ona gebe kaldı, sonra onunla ıssız bir yere çekildi.

Artık Allah’ın muradı gerçekleşmiş Zekeriya ile Meryem evlenmiş ve İsa’ya gebe kalmıştır. Dikkat ederseniz bir daha Zekeriya’dan söz edilmemekte Meryem yine yalnız yine toplumda uzaklaşmış yine ekonomik ve psikolojik sıkıntı ve zorluklar içerisinde rabbinin yolunu ödün vermeden sürdürmeye çalışmaktadır.

19/23- Derken doğum sancısı onu bir hurma dalına sürükledi. Dedi ki: "Keşke bundan önce ölseydim de, hafızalardan silinip unutuluverseydim."

Burada bahsedilen hurma dalı bir hayata tutunmak için nimetler kazanıp yemek, aynı zamanda gelecekte ümitle beklediği biricik oğlunun toplumun karşısına çıkarak kendisi haklında söylenenleri aklamak için sabırla beklemektedir.

19/24- Altından (bir ses) ona seslendi: "Hüzne kapılma, Rabbin senin alt (yan)ında bir ark kılmıştır."

Ayette hayatta yapa yalnız karnında çocuk yaşamsal zorluklar bir taraftan bir taraftan halkın ona yaptığı baskı öyle bir bunalıma sokmuştu ki, tavadan gelen bir ses ona “her sıkıntının ardında bir rahatlığın olduğunu ima ederek onu rahatlatıyordu.

Üzülme kendine gel, ve korkma Allah seninle beraberdir hayata bu zorluklara rağmen tutunmaya çalış ve gayretini göster yaşamaya çalış yardım sana yakın bir zamanda gelecektir.

19/25- Hurma dalını kendine doğru salla, üzerine henüz oluşmuş-taze hurma dökülüversin."

Nimetlerden temiz ve güzel olanları yiyip içmekle çaba göster.

19/26- Artık, ye, iç, gözün aydın olsun. Eğer herhangi bir beşer görecek olursan, de ki: "Ben Rahman (olan Allah)' a oruç adadım, bugün hiç kimseyle konuşmayacağım."

Artık İsa dünyaya gelmiş doğumun verdiği bir rahatlık içerisinde o büyüyüp nebi ve resul oluncaya kadar sessizliğini koru ve ergenlik yaşına geldiğinde ona kitap hikmet verilip peygamber olduğunda toplumun karşısına bir belge ve ayet olarak çıkarsın.

19/27- Böylece onu taşıyarak kavmine geldi. Dediler ki: "Ey Meryem, sen gerçekten şaşırtıcı bir şey yaptın."

Artık Meryem sadece kendisinin söz ve yaşamla anlatamadığı dini yanında ona destek olan oğlu ve aynı zamanda bir peygamberle kavminin karşısına çıkmıştır. Kavmi hala eski düşünce ve söylemlerinden vazgeçmemiş Meryem’le aynı diyalogu sürdürmek istemektedirler.

19/28- "Ey Harun'un kız kardeşi, senin baban kötü bir kişi değildi ve annen de azgın, utanmaz (bir kadın) değildi."

Dikkat ederseniz Meryem ile Harun arasında bin beş yüz yılla yakın bir zaman geçtiği halde “ey Harun’un kız kardeşi” diye hitabe dilmektedir. Bu da gösteriyor ki kavmi ehli kitap olan bir toplum olduğu anlaşılıyor. Meryem’in algıladığı din ile toplumların algıladığı din anlayışı tamamen farlıdır. Bu gün Kurani olmayan din ile kuranın anlattığı dinin farklılığı gibidir.

Toplum burada Meryem’in zina yapan fuhuş yapan birisi olduğu anlamında değil Meryem’in din ve yaşam bakımdan farklı anlayış ve yaşamı toplumu rahatsız etmektedir. Olaya toplumun baktığı anlayışı yakalayamadığımızdan dolayı İsa’nın zina yoluyla meydana geldiği veya babasız meydana geldiği anlayışı ortaya çıkmıştır. Bu da kuran okuma ekzersizliğinin çok zayıf olduğunu göstermektedir.

19/29- Bunun üzerine ona (çocuğa) işaret etti. Dediler ki: "Henüz beşikte olan bir çocukla biz nasıl konuşabiliriz?"

Bu ayette artık İsa büyümüş, ergenlik yaşına gelmiş kitap ve hikmet verilmiş biri olarak Meryem oğlu ile toplumun karşısına çıkmıştır. "Henüz beşikte olan bir çocukla biz nasıl konuşabiliriz?"

İfadesi mecazi anlamda kullanılan bir ifadedir. Beşikte kelimesi yeni doğmuş kundağa bağlanmış birisi anlamında değil daha İsa hakkında bilgileri olmayan bir toplumun biz onu değil seni biliyoruz anlamında söylenmiş bir söz anlamında anlaşılıyor. Nitekim aşağıdaki ayet onun hangi yaşlarda birisi olduğuna işaret etmektedir.

19/30- (İsa) Dedi ki: "Şüphesiz ben Allah'ın kuluyum. (Allah) Bana kitabı verdi ve beni peygamber kıldı."

Her insana sorumluluğu akıl baliğ çağına geldiği zaman yüklenmektedir. Âdeme yasaklanan ağaç, cennetten çıkarılması denemeye tabi tutulması hep ergenlik yaşından sonra gündeme gelmektedir.

Her insanın akıl baliğ çağına girmeden sorumluluk yüklenmeyeceğini herkes bildiği halde beşikteki bir çocuğa kitap ve hikmet verilmesini nasıl açılayabiliyorlar ben şahsen onu anlamakta güçlük çekiyorum

19/31- "Nerede olursam (olayım,) beni kutlu kıldı ve hayat sürdüğüm müddetçe, bana namazı ve zekatı vasiyet (emr) etti."

ayet de gösteriyor ki, İsa’nın en az 20- 30 yaşları aralığında bir olgunluğa erişmiş bir kişi olduğu anlaşılıyor.

19/32- "Anneme itaati de. Ve beni mutsuz bir zorba kılmadı."

Hep bu ifadeler olgun kişilik Sahibi yolunu Allah’tan yana seçmiş bir insan olduğunu göstermektedir.

19/33- "Selam üzerimedir; doğduğum gün, öleceğim gün ve diri olarak yeniden-kaldırılacağım gün de."

Dedesi Müslüman ebesi Müslüman babası Müslüman anası Müslüman bir zürriyetten gelme övülmüş anılmış Allah katında bir makamı bir mevkisi olan bir kişi olduğunu söylüyor ve öyledir de.

19/34- İşte Meryem oğlu İsa; hakkında kuşkuya düştükleri "Hak Söz".

İşte insanların Meryem ve İsa hakkında İsa'nın babasız oluşu ile ilgili sözler bunlardır.

19/35- Allah'ın çocuk edinmesi olacak şey değil. O Yücedir. Bir işin olmasına karar verirse, ancak ona: "Ol" der, o da hemen oluverir.

Allah asla çocuk edinmemiştir o doğmamış doğurmamıştır ve doğmamıştır sadece yaratmıştır. İsa diğer insanlar bir sünnet çerçevesi içerisinde nasıl bir anne bir babadan meydana gelmişse İsa da bir ana bir babadan meydana gelmiştir.

"Ol" der, o da hemen oluverir. Bu ifade Allah'a göre zaman olayını kaldırarak  “ol” kelimesiyle her şey bir disiplin içerisinde bir sünnet çerçevesinde insanların algılayacağı bir zamana dönüşerek zamana yayılarak oluşmaktadır.

İşte Kuran’da Hz İsa ve Meryem hakkında geçen ayetler bunlardır. Ayetlere dikkat ettiğimiz zaman Hz İsa’nın babasız olduğunu ima eden bir ayet yoktur. İnsanların bugüne kadarki ağızlarına doladıkları “Hz İsa babasızdır” sözü Hristiyanların uydurdukları bir sözdür. 

Şimdi Kuran’dan naklettiğimiz bu ayetlerden Hz İsa’nın babasının olmadığı ile ilgili bir anlam var mı? Bunu Kuran’ın kendi bütünlüğünde o konunun ilminde akla ve pratik hayata ters düşmeden güçlü bir mantık ölçüsü içerisinde incelemeye çalışalım.


İnsanların Hz İsa hakkında söylediklerini zan ve tahminle konuştuklarına karşılık Kuran” şüphesiz Allah katında İsa’nın durumu âdemin durumu gibidir. Onu topraktan yarattı sonra ona ol demesiyle o da hemen oluverdi.”

Kuran’ın sanatsal bir üslupla anlattığı olaylar insanlar tarafından algılanamama neticesi düzgün olmayan bir anlayış ortaya çıkarmaktadır. Temeli düzgün atılmayan bir bina düzgün yapılamadığı gibi temeli düzgün olmayan bir dinin neticesi de düzgün olamaz.

Bakınız Kuran Hz İsa’nın yaratılışını âdeme benzetirken âdemin nasıl yaratıldığını izah ediyor.

22/5: Ey insanlar, eğer dirilişten yana bir kuşku içindeyseniz, gerçek şu ki, Biz sizi topraktan yarattık, sonra bir damla sudan, sonra bir alaktan (embriyo), sonra yaratılış biçimi belli belirsiz bir çiğnem et parçasından; size (kudretimizi) açıkça göstermek için. Dilediğimizi, adı konulmuş bir süreye kadar rahimlerde tutuyoruz. Sonra sizi bebek olarak çıkarıyoruz, sonra da erginlik çağına erişmeniz için (sizi büyütüyoruz). Sizden kiminizin hayatına son verilmekte, kiminiz de, bildikten sonra hiçbir şey bilmeme durumuna gelmesi için ömrün en aşağı ucuna (yaşlılığa) geri çevrilmektedir. Yeryüzünü kupkuru ölü gibi görürsün, fakat Biz onun üzerine suyu indirdiğimiz zaman titreşir, kabarır ve her güzel çiftten (ürünler) bitirir.”

23/12 - Andolsun, Biz insanı, süzme bir çamurdan yarattık.

23/13- Sonra onu bir su damlası olarak, savunması sağlam bir karar yerine yerleştirdik.

23/14- Sonra o su damlasını bir alak (embriyo) olarak yarattık; ardından o alak'ı (hücre topluluğu) bir çiğnem et parçası olarak yarattık; daha sonra o çiğnem et parçasını kemik olarak yarattık; böylece kemiklere de et giydirdik; sonra bir başka yaratışla onu inşa ettik. Yaratıcıların en güzeli olan Allah, ne Yücedir.

23/15- Sonra bunun ardından siz gerçekten ölecek olanlarsınız.

İşte Kuran mümin ve haç surelerinde geçen ayetlerde “ol dedi mi oluverdi” ayetini böyle açıklıyor. Yani bir insanın oluşabilmesi için erkek sperminin kadın rahminde yumurtalıkla alaka kurarak orada belirli aşamalardan geçtikten sonra ancak doğuyor ve yeni bir hayatla karşılaşıyor.

Bakınız ayetleri çok iyi tahlil ettiğimiz zaman öyle olduğu anlaşılır.

“ Ona ruhumuzu göndermiştik, O da düzgün bir beşer kılığında görünmüştü.”

Bu ayet orada ruh kelimesinin ne anlama geldiğini anlamakla ancak anlaşılabilir. Dikkat edilirse, Peygamberlerin özelliklerinden biri de yanlışlık yaptıkları zaman vahiyle düzeltilir. Diğer insanlarda böyle bir haslet yoktur.

Vahyin gözetimine giren her insan, Düzeltilmiş bir beşerdir. Vahyin kontrolüne giren peygamberler de kendi istek ve arzularına göre yaşamaz ve söylemez.

53/3” O hevadan konuşmaz o ( söyledikleri vahyolunmakta olan vahydir.)

Allah’ın kedi ruhundan üflediği ve onu kutsal ruhla desteklediği, bir peygamber Hz. Meryem karşısına dikiliyor. Ve konuşmalar başlıyor.

19/18:” Demişti ki: "Gerçekten ben, senden Rahman (olan Allah)a sığınırım. Eğer takva sahibiysen (bana yaklaşma)."

Genelde müfessirler Hz Meryem’in karşısına gelen kişinin Cebrail olduğunu söylemişlerdir. Bu anlayış hem Hıristiyan âlemini teslis(üç Allah) inancına götürerek bu inanç Hz İsa’nın babası yok anlayışıyla İslam müfessirlerine sıçramıştır.

Hz Meryem’in karşısına gelen Cebrail değil Allah’ın peygamber olarak gönderdiği bir elçidir.

19/19: Demişti ki: "Ben, yalnızca Rabbinden (gelen) bir elçiyim; sana tertemiz bir erkek çocuk armağan etmek için (buradayım)."

Şimdi yine gelen elçinin bir peygamberin bir erkek çocuktan söz ederek müjdelemesi bize birçok şeyleri çağrıştırıyor.

33/23:” Mü'minlerden öyle erkek-adamlar vardır ki- Allah ile yaptıkları ahide sadakat gösterdiler; böylece onlardan kimi adağını gerçekleştirdi, kimi beklemektedir. Onlar hiçbir değiştirme ile (sözlerini) değiştirmediler.

Dikkat edildiği zaman hep ayetler hem birbirleriyle çelişkisiz bir halde dizilmiş hem de birbirleriyle diyalog halindedir. Erkek adamın verdiği söz neymiş Kuran’dan ona bir bakalım.


7/172:” Hani Rabbin, Âdemoğullarının sırtlarından zürriyetlerini

Almış ve onları kendi nefislerine karşı şahidiler kılmıştı: "Ben sizin Rabbiniz değil miyim?" (demişti de) Onlar: "Evet (Rabbimiz'sin), şahid olduk" demişlerdi. (Bu,) Kıyamet günü: "Biz bundan habersizdik" dememeniz içindir.

İşte Kuran da bahsedilen ve sözünde duran erkek adam ve çocuk budur. Allah’tan başka rab kabul etmeyen, ölümü, dirimi, hayatı Allah’a ait olan adamlardır.

Yine konumuza dönecek olursak Allah’ın gönderdiği ruh; bir elçi olan peygamberdir. Her peygamber kendinden öncekileri doğrular ve tasdik eder ve kendinden sonraki gelecek olan peygamberi müjdeler. İşte elçinin müjdelediği erkek çocuk insanlara bir ayet ve bir belge olan Hz İsa’dır. Bakınız Hz İsa da gelecek olan bir peygamberi nasıl müjdelemektedir.

61/6:” Hani Meryem oğlu İsa da: "Ey İsrail oğulları, gerçekten ben, sizin için Allah'tan gönderilmiş bir elçiyim. Benden önceki Tevrat'ı doğrulayıcı ve benden sonra ismi "Ahmed" olan bir elçinin de müjdeleyicisiyim" demişti. Fakat o, onlara apaçık belgelerle gelince: "Bu, açıkça bir büyüdür" dediler.

Demek ki bu gelen elçi Rast gele bir elçi değil Allah’ın bildirmesiyle geleceği bilebilen gayıptan haber verebilen bir elçidir..

Yine elçi ile Hz Meryem arasında konuşma devam ediyor.

19/20”O benim nasıl erkek bir çocuğum olabilir. Bana hiçbir beşer dokunmamışken. Ve ben azgın utanmaz (bir kadın)değilken dedi.”

Kuran burada toplumun Hz Meryem hakkındaki yanlış düşünce ve anlayışından onu temizleyip arındırıyor. Bir de asıl önemli olanı da Hz Meryem’in Topluma karşı yabancılaşması idi.

19/21”İşte böyle dedi Rabbim dedi ki bu benim için kolaydır. Onu insanlara bir ayet ve Bizden bir rahmet kılmak için,(bu Çocuk olacaktır.) ve iş de olup bitmiştir.

Kuran her halde O Elçinin evliliğinden söz ederken, Düğünün nasıl geçtiğini kaç kişi ile düğün yapıldığını, Kimlerin düğüne davet edilip edilmediğini, Yatak odasının kaç katlı olup olmadığını, Anlatacak değildir herhalde.

Bakınız olupbitti Ol Dedi hemen oluverdi ifadesini kullanıyor arkasından,

19/22: Böylelikle ona gebe kaldı, sonra onunla ıssız bir yere çekildi.

Soruyorlar, Allah isterse babasız çocuk meydana getiremez mi?

Elbette Allah dilediğini dilediği gibi yaratır. Kuran’ın kendi bütünlüğü içerisinde olayları eşyanın yapısına akıla ve pratik hayatla özdeşleştirdiğimiz zaman Allah’ın Evrene koyduğu yasayla uyuşmaz çelişki meydana gelir.

Eğer öyle her şeyde bir intizam ve kural olmasaydı kâinat fesada uğrardı. Şimdi Kuran da geçen altı kalın çizgilerle çizilmesi gereken olmazsa olmazları belirleyen bazı ayetleri konu içerisinde nakletmeye çalışalım.

22/47:” Onlar senden, azabın çarçabuk getirilmesini istiyorlar; Allah, vaadine kesin olarak muhalefet etmez. Gerçekten, senin Rabbinin Katında bir gün, sizin saymakta olduklarınızdan bin yıl gibidir.”

Allah evrende bir yasa koymuştur. Bu yasa kesinlikle doğal seyri içerisinde işler durur. Dünya dönmez diyenlere onlar dönmez dese de Galileo’nun dediği gibi döner durur.

30/30: “Öyleyse sen yüzünü Allah'ı birleyen (bir hanif) olarak dine, Allah'ın o fıtratına çevir ki insanları bunun üzerine yaratmıştır. Allah'ın yaratışı için hiçbir değiştirme yoktur. İşte dimdik ayakta duran din (budur). Ancak insanların çoğu bilmezler.”

İşte bu ayet insanlardaki geleneksel bir din anlayışını kökünden söküp atarak Hz İbrahim’in oluşturduğu bir din anlayışına insanları davet ediyor. Israrla devamlı üzerine basa basa vurguladığım din anlayışı Allah’ın yarattığı varlıklarla gönderdiği vahiylerin çatışmadığı bir din anlayışıdır. 

İşte Allah insanların üreme biçimlerini izah ederken bir erkek ve bir dişiden olduğunu söylüyor. Ve bununla ilgili bir yaratış biçimi koyduğunu vurgularken Hz İsa’nın babasız ve erkeksiz meydana geldiği inancı İbrahim dinini fıtrat dinini kökünden söküp atıyor.

30/43: “Öyleyse sen, Allah'tan (bir takdir olarak) geri çevrilmesi mümkün olmayan gün gelmeden önce, yüzünü dimdik ayakta duran dine çevir. O gün parça parça bölünecekler.”

Deveye demişler ki; boynun neden eğri? o da demiş ki nerem doğru ki demiş. Aynen onun gibi bugünkü toplumun algıladığı yaşadığı din de öyle değil mi? Sadece Hz İsa’nın babasız doğduğu inancı değil, daha sayılamayacak kadar yanlışlıklarla dolu bir din anlayışı ortada dolaşmaktadır. Onları ilerde inşallah zamanı geldikçe izah etmeye çalışacağım.

Peygamberlik dönemi devam ederken toplumların sorunlarını, helallerini ve haramlarını Allah kesin olarak seçtiği elçiler aracılığı ile bildiriyordu. Fakat bunlar peygamberler öldüğü zaman peygamber söyledi denilip de peygamber söylemediği halde toplumlarda yanlış bir din anlayışı oluşturulmuşladır.

Şimdi de Kuran ortada olduğu halde orijinalliği bozulmamış ve bozulmayacak bir şekilde Allah’ın korunması altında olduğu halde Kuran da ki söylenenleri değil Kuran’ın dışında hikâyeler ve yalan hadislerle İslam diye bahsedilen dinin yozlaştığı görülmüştür.

İşte Tevrat ve İncil’in bozulduğu gibi Kuransız olan İslam da bozulmuştur.

Kuran bir zikir ehlinden bahsetmektedir. Kuran’ın bahsettiği bu zikir ehli eşyanın esrarını düşünen, çözen ve kendi sahasında uzman olanlardır. Dünyadaki hangi konu ile ilgili bir ilim dalı varsa onların onlarla uğraşanların adı hep zikir ehlidir. 

Bir doğruya ulaşmak için onların hangisi ile ilgili bir bilgi edinilecekse o konu ile ilgili uzmana sorulduğu zaman doğru bir bilgi alınır. Peygamberler vahyin dışında bilmediği bir konu hakkında bilgi edinecekleri zaman onlarda Allah tarafından zikir ehline yönlendiriliyorlardı.

3/159: “Allah'tan bir rahmet dolayısıyla, onlara yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı yürekli olsaydın onlar çevrenden dağılır giderlerdi. Öyleyse onları bağışla, onlar için bağışlanma dile ve iş konusunda onlarla müşavere et. Eğer azmedersen artık Allah'a tevekkül et. Şüphesiz Allah, tevekkül edenleri sever.”

Düşünüldüğü zaman peygamberler bazılarının söylediği gibi eğer o konularda ihtisas görmemişse bir doktor, bir psikoloji veya bir astronomi uzmanı değildir. O Allah’ın vah yettiği dışında hiçbir şey bilmez.

Bakınız din ve yaşam biçimi otorite haline gelmiş Hz Süleyman peygamber kendine tabi olmuş halkın dışında değişik inanç ve yaşam biçimlerine sahip olan yabancılardan ordu kurarak düşman karşısında güçlü bir hale gelmeyi başarıp zafer kazanmıştır.

27/17: “Süleyman'a cinlerden, insanlardan ve kuşlardan orduları toplandı ve bunlar bölükler halinde dağıtıldı.”
Başka ayetlerde de;

34/12: “Süleyman için de, sabah gidişi bir ay, akşam dönüşü bir ay (mesafe) olan rüzgara (boyun eğdirdik); erimiş bakır madenini ona sel gibi akıttık. Onun eli altında Rabbinin izniyle iş gören bir kısım cinler vardı. Onlardan kim Bizim emrimizden çıkıp-sapacak olsa, ona çılgın ateşin azabından taddırırdık.

34/13-Ona dilediği şekilde kaleler, heykeller, havuz büyüklüğünde çanaklar ve yerinden sökülmeyen kazanlar yaparlardı. "Ey Davud ailesi, şükrederek çalışın." Kullarımdan şükredenler azdır.”

Akıllı insan hem kendi aklını kullanan, hem de başkalarının aklından istifade etmeyi bilen insandır. Bir işe kendi gücü yetmediği zaman başkalarını da devreye sokarak o işin üstesinden gelebilir. Bununla ilgili bir kıssa aklıma geldi.

Filozof Beydaba anlatıyor; Toygar kuşu diye bir kuş varmış bu kuş o kadar küçükmüş ki deve kuşu yumurtasının içine filin geçtiği yol üzerine bir yuva yapmış. Hem de yavruları da varmış. Bir gün Toygar kuşu yavrularına yem bulmaya çıktığında filin yolu üzerinde bulunan yuvayı fil çiğnemiş. 

Toygar kuşu da filin önüne hazır olup, demiş ki “sen benim yuvamı büyük olduğun, kibirlenip büyüklendiğin için mi çiğnedin?”. Filde “evet” diyor. Toygar kuşu da ben senin hesabını görürüm deyip ayrılıyor. Ve saksağan ile karganın yanına varıyor. Başından geçenleri onlara anlatıyor.

Saksağan ve karga duruma çok üzüldüklerini fakat yapacak bir şeylerinin olmadığını söylüyorlar. “Kocaman file biz ne yaparız” deyince toygar kuşu diyor ki; “siz beninle gelin ben ne dersem onu yerine getirin” filin yanına geldiklerinde gözlerini oyun diyor. Kargayla saksağan filin gözlerini oyuyorlar. Filin gözleri kör olunca bulunduğu yerden ayrılamıyor. Oradaki otlarla yiyeceklerle yetiniyor.

Fil o kadar susuyor ki bu sefer su içeceği zaman toygar kuşu bir nehrin kenarına gidiyor, kurbağalara başından geçenleri anlatıyor. Kurbağalar iyi ama “biz kocaman file ne yapabiliriz ki” diyorlar. Toygar kuşu diyor ki “filin gözleri görmüyor, filin çevresinde de büyük bir uçurum var o uçuruma varacaksınız ve ötmeye başlayacaksınız.

Filde orada su var sanacak ve uçurumdan aşağıya yuvarlanıp geberecek. Böylece onun şerrinden kendimizi koruyacağız ve toygar kuşunun dediği gibi yapıyorlar. Fil kurbağaların öttüğü yerde su var sanıp yürüdüğü zaman, uçurumdan yuvarlanıp yere yatıyor. Toygar kuşu üzerine çıkıyor “ey fil sen büyüksün gururlusun öylemi?” diyor. “Allah gururlanıp kibirlenenleri sevmez, bak benim gibi küçücük Toygar kuşunu büyülttü, yücelti senin gibi gururlanıp kibirlenen fili devirerek yere yatırdı” diyor.

Gördüğünüz gibi aklı kullanmak ne büyük sanılan şeyleri devirip küçük hale getirebiliyor. Yine tekrar konumuza dönelim.

Şimdi ilme, Kuran’a ve pratik hayata baktığımız zaman Hz İsa’nın babasının mutlaka olduğunu, babasız çocuk olmaz ve ilk yaratılıştan sonra da olmamıştır. Babası da yukarıda anlattığımız gibi Zekeriya peygamberdir.

Kuran’da geçen Hz İsa ve Hz Meryem ile ilgili ayetlerde Hz Meryem’in diyalog kurduğu elçi İslam dünyasının algıladığı gibi bir melek değil insanlarla Allah arasında olan bir elçidir. Yani Hz Meryem’in kocasının bir peygamberdir.


Doğrularım Allah'a yanlışlarım ise bana aittir.



ALİ RIZA BORAZAN

MERSİN- ANAMUR

alirizaborazan@hotmail.com


Hiç yorum yok: