11 Temmuz 2009 Cumartesi

ZULÜM NEDİR?



RAHMAN VE RAHİM OLAN ALLAH'IN ADIYLA!

ZULÜM: Allah'ın Halife Olarak yaratmış olduğu insanların, Hem kendi aralarındaki hem de insanların dışındaki varlıklar ile münasebette Allah'ın tanımladığı yerden kaldırarak, değerinin altında ve değerinin üstünde bir konuma taşımak demektir.Bir başka deyişle kelimeleri yerinden oynatmaktır. 

Bunları Ayrı Ayrı sınıflandıracak olursak!

1-İnsanların kendi nefislerine yaptığı zulüm

2-İnsanların Diğer insanlara yaptıkları zulüm.

3-İnsanların insanların Dışındaki varlıklara yaptıkları Zulüm.

İNSANLARIN KENDİ NEFİSLERİNE KARŞI YAPTIKLARI ZULÜM!

45/23- Şimdi sen, kendi hevasını ilah edinen ve Allah'ın bir ilim üzere kendisini saptırdığı, kulağını ve kalbini mühürlediği ve gözü üstüne bir perde çektiği kimseyi gördün mü? Artık Allah'tan sonra ona kim hidayet verecektir? Siz yine de öğüt alıp-düşünmüyor musunuz?

Dünya hayatına gelen her insan, erginlik çağına erdiğinde Allah ona bir takım sorumluluklar yüklemektedir. Bu Görev ve sorumluluk onu bunaklık ve ölüm dönemine kadar, yakasını bırakmamaktadır. Bilindiği gibi insan yaratılış olarak iki ana eğilime gidiş farklılığı ile diğer yaratıklardan ayrılmaktadır. 

Bir taraftan Allah'ın göndermiş olduğu kural ve prensiplere uyma sorumluluğu dürtüsü, bir taraftan da bu kural ve prensiplerden alıkoyan nefis bir adıyla fısk ve fücur. Dürtüsüdür. İşte her insanda bulunan bu farklı eğilime gidebilme dürtüsü onun imtihan edilmesine vesile olmaktadır. 

Kim Bu nefsinin bencil tutkularından kendisini arındırıp takva yolunda yürüyerek Allah’ın kitap ve peygamberler tarafından gönderilen kurallara uyarsa, O kendini temize çıkarıp korumuştur. Kim De nefsini ilah edinip de ona boyun eğip günahları kendisini kuşatmışsa o da helak olmuştur. İşte Bu Kişinin kendisine yaptığı zulümdür. 

 91/7- Nefse ve ona 'bir düzen içinde biçim verene',

91/8- Sonra ona fücurunu (sınır tanımaz günah ve kötülüğünü) ve ondan sakınmayı ilham edene (andolsun).

91/9- Onu arındırıp-temizleyen gerçekten felah bulmuştur.91/10- Ve onu (isyanla, günahla, bozulmalarla) örtüp-saran da elbette yıkıma uğramıştır.

Allah Kendisini arındırmış ve doğru yolda gidenlere velilik etmiş. Onlara göndermiş olduğu kitaplar ve peygamberlerle yol göstermiştir.

2/2- Bu, kendisinde şüphe olmayan, muttakiler için yol gösterici olan bir Kitaptır. 

Kendilerini nefsin pençesine kaptıranlardır. Onların yol göstericisi  de ise şeytandır. Şeytanın yoluna gidenler asla kurtuluşa eremezler. ve onların Kuran'da tanımı kafirdir. Kuran'ın yol göstericiliğinde hareket edenlerin adı ise Müslümandır.

41/33- Allah'a çağıran, Salih amelde bulunan ve: "Gerçekten ben Müslümanlardanım" diyenden daha güzel sözlü kimdir? 

İşte Hem kendisini hem de başkalarını Allah'a giden yoldan alıkoymuş'sa veya alıkoymak için adımını atmışsa, sonu belli olmayan bir uçuruma doğru gittikçe büyüyen bir kar topunun büyüyüşü gibi günahta kibirde gururda büyümektedir. Bazıları Allah'ın insanlara yüklemiş olduğu namaz görevini küçümsemektedirler. Namaz İnsanı disipline eden en büyük ibadet kurallarından biridir. 

Namaz Kişilerin safını durması gereken yeri belirler. Kişiye kimlik ve şahsiyet yükler. Bu sebeple İnsan Allah'ın göndermiş olduğu kural ve prensiplerin kendisine yüklendiğinin bilincindedir. 

Yaşamış olduğu hayat tarzıyla o kendisini hayatta nefsin esaretinden kurtararak Allah'a kul olma bilinci içerisinde atmış olduğu her adımın namaza uygun olup olmadığının sağlamasını yapmaktadır. Ve bu sebeple kılınmış olan namaz o kötülükle ilgili bir şey yapacağı zaman namaz ona müdahale etme şuuru vermektedir.

29/45- Sana Kitap'tan vahyedileni oku ve namazı dosdoğru kıl. Gerçekten namaz, çirkin utanmazlıklar (fahşa)dan ve kötülüklerden alıkoyar.Allah'ı zikretmek ise muhakkak en büyük (ibadet)tür. Allah, yaptıklarınızı bilir. 

Nasıl bir duvarın düzgün yapılabilmesi için çekül ve çirpi kullanılıyorsa Bunu duvar yapanlar daha iyi bilirler (Çirpi duvarın uzunluğuna doğru düzgün olmasını. Çekül ise duvarın yüksekliğine doğru düzgün olmasını sağlar.) Namaz da Müslüman olanların doğru bir yolda gitmesini sağlamaktadır. Namaz Onun hayat tarzıdır. Yaşam biçimidir. Kimliğidir. 

Duruşunu ve safını belirler. Ve hayatındaki bütün meselelere bu açıdan bakar. İçki kumar fuhuş şirk, katillik vs bunlar namaz kılan bir insanın asla ve asla yaklaşmayacağı büyük günah ve düşmanlardır. Bir Vücutta hem bu yasak edilenler hem de namaz asla buluşamaz. İşte kuranın iki kalp bir vücutta bulunmaz demesinin hikmeti budur.

33/4- Allah, bir adamın kendi (göğüs) boşluğu içinde iki kalp kılmadı ve kendilerini annelerinize benzeterek yemin konusu yaptığınız (zıharda bulunduğunuz) eşlerinizi sizin anneleriniz yapmadı, evlatlıklarınızı da sizin (öz) çocuklarınız saymadı. Bu, sizin (yalnızca) ağzınızla söylemenizdir. Allah ise, hakkı söyler ve (doğru olan) yola yöneltip-iletir. 

Toplumlar içerisinde, insanları sosyolojik ve psikolojik olarak incelediğimizde genelde yol seçmede karasız kalmış kişiler rahatsızlığa uğramış olanlardır. Kimliklerini bulmuş olanlar kesinlikle ister şeytani yolda isterse de rahmani yolda yürüyenlerde asla psikolojik rahatsızlık görülmez. İki Tip insanlar kendi davaları uğruna canlarını verecek kadar. Cömerttirler.

4/76- İman edenler Allah yolunda savaşırlar; inkâr edenler ise tağut yolunda savaşırlar öyleyse şeytanın dostlarıyla savaşın. Hiç şüphesiz, şeytanın hileli-düzeni pek zayıftır.

Namaz Kılmayan ve kendi nefsini bu sebeple ilah edinen kişilerin bu dünya hayatında neler başlarına geliyor bir düşünelim. Önce namaz kılmayan insanlar Allah'a karşı isyan edip başkaldırmışlar.  Allah'ın emirlerini küçük görerek nefsin namaz kılmayı ret etmesini kabullenmişlerdir. 

Yani namaz kılmayanlar nefislerinin emirlerini Allah'ın emirlerine karşı üstün tutmuşlar demektir. Allah'ın emirlerine boyun eğmeyen ona kulluk ve ibadeti kabul etmeyen insanlar nefislerine yenik düşerek ona her kötülüğü artık yaptırmaya başlamaktadır. O Artık helal ve haram tanımıyor. O neyden hoşlanırsa onu yapmaya başlıyor. Diyelim ki sigara içen bir kişi, Daha sonra içki içmeye, içkide doyuma ulaşamayanlar eroin esrar ve akıla gelmedik sarhoş edici her şeyleri deneyerek artık kendisini, geriye dönüşü mümkün olmayan bir uçuruma atmıştır.

Yaptıklarının yanlış olduğunu farkına varsa bile, artık o dönüşü mümkün olmayan bir yola girmiştir. Bir türlü o bağımlılık yapan içecekler. Onun yakasını asla bırakamaz konuma gelmiştir. işte Allah böylelerinin kalbini mühürlemiş, artık o doğru yolu bulamaz olduklarını söylemiştir. Burada şunun üzerine basa basa durmak istiyorum. 

Allah insanın özgür iradesine yola gidişte müdahale etmiyor. Kişi Kendisi hangi yola gidecekse onun o konuda yollarını açmaktadır. Allah katında bütün insanlar eşittir. Saptırdım hidayete erdim. Ben bağışladım ifadeleri, kişilerin kendi istedikleriyle oluşan bir şeydir. Kendisi sapmak istemeyeni Allah asla saptırmaz. Hidayete gelmek istemeyeni de kulağından tutup da hidayete getirmez.

13/11- O'nun (insanın) önünden ve arkasından izleyenleri vardır, onu Allah'ın emriyle gözetip-korumaktadırlar. Gerçekten Allah, kendi nefis (öz)lerinde olanı değiştirip bozuncaya kadar, bir toplulukta olanı değiştirip-bozmaz. Allah bir topluluğa kötülük istedi mi, artık onu geri çevirmeye hiçbir (biçimde imkan) yoktur; onlar için O'ndan başka bir veli yoktur. 

Öyleyse Allah Kişilere kendi özgür iradelerin vererek yol seçmede tamamen serbest bırakmıştır. Kimse kimseyi kendi istemedikçe asla doğru yola da getiremez yanlış yola da götüremez. Ve sonucuna da kendisi katlanacaktır. Herkes kendisi adına hesap verecektir.

2/48- Ve hiç kimsenin, hiç kimse adına bir şey ödemeyeceği, hiç kimsenin şefaatinin kabul edilmeyeceği, hiç kimseden bir fidye alınmayacağı ve yardım görülmeyeceği bir günden sakının.

Öyleyse sonuç olarak diyebiliriz ki, Kişilerin İnsanları ve kainatı yaratan Allah'ın veliliğini kabul etmeyip, nefislerinin pençesine kaptıranlar ancak kendilerine kötülü ve zulüm  ederler. 


İNSANLARIN DİĞER İNSANLARA YAPTIKLARI ZULÜM!

Her insan kendisi  de bilindiği gibi iki değişik eğilime gidebilme ile ilgili seçimini iblisten yana kullanarak nasıl nefsini ilahlaştırarak, kendisine zulüm yapıyorsa, diğer insanlara da davranışları ve gayrı rabbani yolda duruşu ile de başkalarına zulüm yapmaktadırlar biçimlerinde Zulüm yaparlar.    

AİLEDE ZULÜM: Toplumların ve milletlerin çekirdeğini aileler oluşturmaktadır. Evlilik hayatında, erkek ile kadının biri birlerine karşı yapmış oldukları davranışlar eğer içlerinden herhangi birisi kendisinde takvanın iktidarını kurarak Aile içerisinde Allah'ın yol gösteren kitaplarının hükümleri onları ayakta tutuyorsa. Orada adalet vardır. Orada hak vardır zulüm yoktur. 

Bilindiği gibi Bir ailenin temelini  oluşturan erkek ve kadındır. O aile ister kendisinde takva iktidarını kursun isterse fıskın iktidarını kursun. Mutlaka erkek ve kadının biri birlerini desteklemeleriyle o aile yaşamını sürdürebilir. Allah Biri birine uyum sağlamayan kadın ve erkekleri bir arada bulundurmaz ya kadın erkekten yana  ya da erkek kadından yanadır.

24/26- Kötü kadınlar, kötü erkeklere; kötü erkekler, kötü kadınlara; iyi ve temiz erkekler, iyi ve temiz kadınlara (yaraşır). Bunlar, onların demekte olduklarından uzaktırlar. Bunlar için bir bağışlanma ve kerim (üstün) bir rızık vardır. 

Eğer Kuran'ın dediği gibi değilse evlilik hayatları neden boşanma ile sona ermektedir? Erkek ve kadın ne olursa olsun her ikisi de başlı başına Allah'ın emir ve yasaklarını, yapıp ve yapmamayı, kendilerine şiar edinmeleri gerekir. Ne kadın kocasını ne de koca karısını,Allah'ın sınırlarını korumadıkları sürece cennete gidemezler.

66/10- Allah, inkar edenlere, Nuh'un eşini ve Lut'un eşini örnek verdi. İkisi de, kullarımızdan salih olan iki kulumuzun nikahları altındaydı; ancak onlara ihanet ettiler. Bundan dolayı, (kocaları) kendilerine Allah'tan gelen hiçbir şeyle yarar sağlamadılar. İkisine de: "Ateşe diğer girenlerle birlikte girin" denildi.

66/11- Allah, iman edenlere de Firavun'un karısını örnek verdi. Hani demişti ki: "Rabbim bana Kendi Katında, cennette bir ev yap; beni Firavun'dan ve onun yaptıklarından kurtar ve beni o zalimler topluluğundan da kurtar."

Müslüman Erkeğin Müslüman olmayan bir kadın ile evli kalması bir zulümdür. Allah'ın koymuş Olduğu evlilik kurallarına ters olmaktadır. Zaten evlenirken de aile temeli zulüm üzerine kurulmamalıdır. Yani erkek ve kadının her ikisi de Allah'ın sınırlarını koruyacaklarına dair bir inançları varsa evlenmeleri gerekir. kuran evlenirken şartları ortaya koymaktadır.

2/221- Müşrik kadınları, iman edinceye kadar nikâhlamayın; iman eden bir cariye, -hoşunuza gitse de- müşrik bir kadından daha hayırlıdır. Müşrik erkekleri de iman edinceye kadar nikâhlamayın; iman eden bir köle, -hoşunuza gitse de- müşrik bir erkekten daha hayırlıdır. Onlar, ateşe çağırırlar, Allah ise Kendi izniyle cennete ve mağfirete çağırır. O, insanlara ayetlerini açıklar. Umulur ki öğüt alıp-düşünürler.

Kuran evlenirken kuralları Müslüman olma şartına bağlamaktadır. Eğer evlilik hayatlarında eşlerden herhangi birisi Müslüman olmaktan vazgeçerse Allah ikisinin bir arada kalmasını yasaklamaktadır.

60/10- Ey iman edenler, mü'min kadınlar hicret ederek size geldikleri zaman, onları imtihan edin. Allah, onların imanlarını daha iyi bilendir. Şayet (gerçekten) mü'min kadınlar olduklarını bilip-öğrenirseniz, artık sakın onları kafirlere geri çevirmeyin. (Çünkü) Ne bunlar onlara helaldir, ne onlar bunlara helaldir. Onlara (kafir kocalarına kendileri için) harcadıklarını verin. Onlara (hicret eden mü'min kadınlara) ücretlerini (mehirlerini) verdiğiniz takdirde onları nikahlamanızda size bir güçlük yoktur. Kafir (kadın)ların ismetlerini (nikahlarını) tutmayın ve (onlar için) harcadıklarınızı isteyin. Onlar da (mü'min kadınlara) harcadıklarını istesinler. Bu, Allah'ın hükmüdür; sizin aranızda hükmeder. Allah, bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. 

Müslüman erkek veya kadın için eşleri eğer Müslüman değilse onlar zulüm içindedirler. Onlardan asla hayır gelmez. Aile içerisinde sosyal olaylarda görüldüğü gibi kaynanasını döven, üvey kızlarına zulmeden gelinler olduğu gibi Müslüman olmayan erkekler de zulüm ve işkence makin-asıdırlar. Öyleyse Aile içerisinde Allah'ın koymuş olduğu takva iktidarı orada yerini almazsa orada zulüm vardır. İşkence vardır kavga vardır. Allah'ın koyduğu kelimeleri yerinden oynatma vardır.


İNSANLARIN DİĞER İNSANLARA ZULMÜ: İnsanların öz yapılarına yerleştirilmiş olan iblis.Kendisine meyilli olanları kandırarak.insanların şeytanlaşması ile Saflar ayrılarak kavga savaş başlamaktadır. Bilindiği gibi Kuran ilk kavganın örneğini kabil ve Habil'deki din ve  yaşam biçimleri farklılıkları ile sembolize ederek, Dünya üzerindeki insanların davranış biçimlerini bize özetlemektedir.

5/-27 Onlara Adem'in iki oğlunun gerçek olan haberini oku: Onlar (Allah'a) yaklaştıracak birer kurban sunmuşlardı. Onlardan birininki kabul edilmiş, diğerininki kabul edilmemişti. (Kurbanı kabul edilmeyen) Demişti ki: "Seni mutlaka öldüreceğim." (Öbürü de:) "Allah, ancak korkup-sakınanlardan kabul eder."

5/28- "Eğer beni öldürmek için elini bana uzatacak olursan, ben seni öldürmek için elimi sana uzatacak değilim. Çünkü ben, alemlerin Rabbi olan Allah'tan korkarım."

5/29- "Şüphesiz kendi günahını ve benim günahımı yüklenmeni ve böylelikle ateşin halkından olmanı isterim. Zulmedenlerin cezası budur."

5/30- Sonunda nefsi ona kardeşini öldürmeyi (tahrik edip zevkli göstererek) kolaylaştırdı; böylece onu öldürdü, bu yüzden hüsrana uğrayanlardan oldu.

5/31- Derken, Allah, ona, yeri eşeleyerek kardeşinin cesedini nasıl gömeceğini gösteren bir karga gönderdi. "Bana yazıklar olsun" dedi. "Şu karga kadar olup da kardeşimin cesedini gömmekten aciz miyim?" Artık o, pişman olmuştu.

Kıssada Kuran Çift Yaratılan insanların, iki yola gidebilme eğilimi ile iki ana yola da gidebilen, iki tip insan profilini bize çizmektedir. Kabil ile şeytanın yolunda giden insanların. Habil'le de rahmanın yolunda giden insanların tiplemesini yapmaktadır.

Bir taraftan da hayvanlarda İnsanların bilemedikleri bir çok hasletlerin olduklarını, onlara yönelmekle dünyadaki o konu ile ilgili bilgilerin, olduğunu anlayanlara bilgi vermektedir.

Dünya hayatı Allah’ın Adalet dağıttığı yer değil, Halife olarak yaratılan insanları denemek için kainattaki bütün varlıkları farklı farklı yaratarak İnsanlara adaletle davranmayı emrettiği yerdir. Zulüm Güçlü olanların, Allah'ın onlara vermiş oldukları imkanları ihtiyaç sahiplerine vermemeleridir. Onları kendi özgürlüklerini kendi ellerinden alıkoymaktır. İşte Allah adalet sahibi ve güç sahibi olanların zaafa uğratılmış olanlara yardım ve desteğini esirgemeyerek Onları zulüm yapanlardan kurtarmayı emretmektedir.

4/75- Size ne oluyor ki, Allah yolunda ve: "Rabbimiz, bizi halkı zalim olan bu ülkeden çıkar, bize Katından bir veli (koruyucu sahip) gönder, bize Katından bir yardım eden yolla" diyen erkekler, kadınlar ve çocuklardan zayıf bırakılmışlar adına savaşmıyorsunuz? 

 Zalimin zulmü varsa mazlumun da Allah'ı var derler. İşte Allah adalet sahibi olan takva sahiplerine emir vermektedir. Mazlum olanları zalimlerin ellerinden kurtarın. İnsanlar boş bir amaç için dünyaya gelmemişlerdir. Onların her birinin üzerinde bir yükümlülük vardır. bu yükümlülüklerini yerine getirmeyenler elbette bedelini bir gün gelip ödeyeceklerdir. Allah insanlara öyle bir hayat yaşamaya davet ediyor ki. Bu yaşamış olduğu düzgün hayatın arkasından Allah onlardan razı olmakta ve karşılığında ebedi bir cennete müjdelemektedir.

2/177- Yüzlerinizi doğuya ve batıya çevirmeniz iyilik değildir. Ama iyilik, Allah'a, ahiret gününe, meleklere, Kitaba ve peygamberlere iman eden; mala olan sevgisine rağmen, onu yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, isteyip-dilenene ve kölelere (özgürlükleri için) veren; namazı dosdoğru kılan, zekatı veren ve ahitleştiklerinde ahitlerine vefa gösterenler ile zorda, hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanlarda sabredenler(in tutum ve davranışlarıdır). İşte bunlar, doğru olanlardır ve muttaki olanlar da bunlardır.

Dünya üzerine şöyle gezinip bir göz attığımızda Firavunlar Nemrutlar, Mazlum Olan halkı mazlumluğundan yaralanıp onları köleleştirerek onlara zulüm etmişlerdir. İslam, Ayrı ayrı dinlerdeki insanların kendi dinlerini kendilerine vermek için savaşmayı emrederken. Bu emperyalist ateist güçler onların kendi dinlerini kendilerinden almak için onlarla savaşmıştır. 

İnanan "Rabbim Allah'tır" diyen, insanları yerlerinden yurtlarından sürmüşlerdir.Ben müslümanım diyenler asla kimseye zulmetmez, Zulme de taraftar olmazlar. Dünyadaki kısa zaman için zevke sefaya dalarak zulmedenlere karşı koyamayan veya koymak için harekete geçemeyenleri büyük günde daha çok başına gelebileceklerinin hesabını yapmalıdırlar.

4/97- Melekler kendi nefislerine zulmedenlerin hayatına son verecekleri zaman derler ki: "Nerede idiniz?" Onlar: "Biz, yeryüzünde zayıf bırakılmışlar (müstaz'aflar-) idik." derler. (Melekler de:) "Hicret etmeniz için Allah'ın arzı geniş değil miydi?" derler. İşte onların barınma yeri cehennemdir. Ne kötü yataktır o?

Allah insanları Dünya hayatında denemek için kısa bir süre vermiştir. Bu dünya hayatında o sarp yokuşlara göğüs gererek ebedi bir hayatının temellerini atmaları gerekirken, maalesef kısa dünyayı veya yakın zevki isteyenler ebedi zevkten mahrum kalmayı tercih etmişlerdir.İşte İnsan oğlunun var oluşuyla beraber şeytan ve dostları takva yolunda yürümek isteyenleri engellemiş, ve yurtlarından sürmüşler, dövmüşler, öldürmüşlerdir. böylece zulüm insanlar var oldukça devam etmiş ve etmeye devam edecektir.

İNSANLARIN, İNSANLAR DIŞINDAKİ VARLIKLARA ZULMÜ!

Allah yerlerde ve göklerde ne kadar yaratıklar varsa onları insanoğlunun emrine amade kılmıştır. Allah Kâinattaki Her varlığa bir değer biçmiştir. Ve halife olarak yaratılan insanlara Allah'ın yeryüzündeki yerleştirdiği varlıkları yerinden oynatmayın demiştir

7/85- Medyen (toplumuna da) kardeşleri Şuayb'ı (gönderdik. Şuayb onlara:) Dedi ki: "Ey kavmim, Allah'a kulluk edin, sizin O'ndan başka İlahınız yoktur. Size Rabbinizden apaçık bir belge (mucize) gelmiştir. Ölçüyü ve tartıyı tam tutun, insanların (hakları olan mallarını) eşyasını değerinden düşürüp-eksiltmeyin ve düzene (ıslaha) konulmasından sonra yeryüzünde bozgunculuk (fesad) çıkarmayın. Bu sizin için daha hayırlıdır, eğer inanıyorsanız."

7/86- "O'na iman edenleri tehdit ederek, Allah'ın yolundan alıkoymak için ve onda çarpıklık arayarak (böyle) her yolun (başını) kesip-oturmayın. Hatırlayın ki siz azınlıkta (ve güçsüz) iken O, sizi çoğalttı. Bozgunculuk çıkaranların nasıl bir sona uğradıklarına bir bakın."

Allah Kainatta öyle bir mükemmel düzen kurmuş ki insanoğlunun kainatta yerleştirilmiş olan varlıkların yerinden oynatmadığını düşünürsek bazılarının ifadesiyle doğa kendi seyri içerisinde mükemmel olarak sürüp gitmektedir. 

Bu Gün insanların organik tarım deyip de eşyanın yapısına müdahale edilmeden yetişen sadece doğanın veya başka bir deyişle evrenin kurallarına göre yetişen sebze ve meyvelerin özlemini çekmektedirler. İşte insanların bencil ve egoist dünya tutkusu daha çok kazanma hırsıyla eşyanın yapısına müdahale ederek onların yapısını bozmaktadırlar. Burada kuranda bununla ilgili bir ayeti hatırlatmak istiyorum.

4/119- Onları -ne olursa olsun- şaşırtıp-saptıracağım, en olmadık kuruntulara düşüreceğim ve onlara kesin olarak davarların kulaklarını kesmelerini emredeceğim. ve Allah'ın yarattıklarını değiştirmelerini emredeceğim." Kim Allah'ı bırakıp da şeytanı dost (veli) edinirse, kuşkusuz o, apaçık bir hüsrana uğramıştır. 

İşte Bu Günkü Hormonlu olan yiyeceklerin çıkışının sebebi budur. Bir Taraftan insanlar ilim ve teknolojide ilerlerken bir taraftan da hastalıklar alabildiğine çoğalmaktadır. Tıp Uzmanlarının da bildiği gibi, insanlarda bağışıklık sistemi vardır. İnsanlarda çok hastalıklar dışarıdan ilaçlarla müdahale edilmediği zamanlarda Kuran'ın ifadesiyle Koruyucu melekler harekete geçerek insanların kendi hastalıklarını kendi kendileri tedavi etmektedirler. 

Tıp konusunda o konunun uzmanları varken bize bir laf düşmez ama. Genelde hastalıklar oluşmaya başladıkları zaman sinyaller verirler. Ve ateş başlar. Bu ateş oradaki koruyucu meleklerin mikroplarla savaştığını gösterir. Dışardan insan vücudunun kendi kendisini tedavi edebilecek durumda olduğu halde ilaçlarla müdahale edildiği zaman. Bağışıklık sistemini yok etmektedir. bu Olay aynen çocukların her ihtiyacı anne veya baba tarafından karşılanıp da onların kendi kendilerinin ayakta durma şansı ellerinden alınması gibidir. 

Anne ve babaları ölünce, kendi hayatlarını idame ettiremez duruma düşmektedirler. Allah her şeyin helal olanlarını insanlar tarafından müdahale edilmediği zaman insan sağlığına kesinlikle zarar vermez. Ölçülü olarak yenmesi içilmesi  ve kullanılması gerekir. Üzümün doğal seyrine müdahale etmişler. Şarap olmuş. Rakı olmuş viski olmuş. Bu da insan sağlığını ve aklını tehdit etmiştir. Toplumların bozulmasına yol açmış. 

Patlıcan salatalık karpuz vs. meyve ve sebzelerin doğal seyrine müdahale edilmiş ve insanların sağlıklarını en büyük hastalıklardan birisi olan kanser hastalığının oluşmasına sebep olmuştur. Düşünün Bundan otuz kırk sene önce köylerde doğal ortamda tavuklar kesilip yendiği zaman, Yemeğin kokusu, burunlara türül, türül tüterdi. Ama şimdi tavukların büyümelerine ve üretimlerine müdahale edilerek insan sağlığını tehdit eder boyutlara ulaşması eşyanın yapısına müdahale sonucunda ortaya çıkmaktadır. 

Bunları bu konuların uzmanlarına bırakarak, diyorum ki. Allah her şeyi düzgün mükemmel bir şekilde yaratarak, İnsan oğlunun emrine amade kılmıştır. Fakat insanların Bozguncu olanları, bir taraftan hem kendi kendisine, hem ailesine, hem de diğer insanlara, Allah'ın tanımladığı ahlaki kuralları çiğneyerek zulmettiği gibi, Eşyanın yaratılışına müdahale ederek diğer ahlaklı olan insanların hayatlarına da zulüm yapmış olmaktadırlar. 

İşte Ahlaklı olanların dünya hayatında düzgün yaşaya bilmeleri için ahlaksız olanlardan gelecek olan zulümlere taraftar olmamak ve onların yapmış oldukları zulümleri birlik ve beraber olup savmak zorundadırlar. Yoksa, bir başkasına yapılan zulüm yarın sana da mutlaka gelecektir.

Doğrularım Allah'a yanlışlarım ise bana aittir.

ALİ RIZA BORAZAN

MERSİN -ANAMUR




.

Hiç yorum yok: