14 Temmuz 2009 Salı

ÖNEMLİ OLANI KUR'ANIN NE SÖYLEDİĞİ DEĞİL NE SÖYLEMEK İSTEDİĞİNİ ANLAMAKTIR.



RAHMAN VE RAHİM OLAN ALLAH'IN ADIYLA!

Kuran, İnsanları ve Kâinatı Yaratan Allah’ın, Dünya hayatında insanların nerede nasıl davranacağının en güzel bir  şekilde çizilmiş olduğu hayat projesinin adıdır. 

Ne yazık Ki Asırlardır, Kuran’ın konuşma dili çözülemediğinden, veya çözülmek için uğraş verilmediğinden, ne söylemek istediği anlaşılamamıştır. bu sebeple, İslam toplumlarında yüzlerce binlerce Kuran adına Kuran'dan olamayan biri birleriyle uyuşmayan, Dinler ortaya çıkmıştır. 

İşte bizim uğraşı ve gayretimiz çözümlenmemiş olan Kuran'ın kendi bütünlüğü içerisinde, ne söylemesinden ziyade ne söylemek istediğini, yakalamak, Kuran'a, o konunun ilmine akıla ve pratik hayata ters düşmeden, anlamaya çalışmaktır.Kuran'ın Doğru bir şekilde ne söylemek istediğinin anlaşılmasında benim tespit edebildiğim kadarıyla iki engel  vardır.

1- Mucize, 2- Sünnet ( Yani Kuranın dışında peygamber söyledi ve yaşadı denilip de uydurma hadislerdir.)

MUCİZE!

Mucize: İslam toplumlarında, Bütün Peygamberlerin, Kendi peygamberliklerini iddia ve ispat etmek için,  göstermiş olduğu olağan üstü harikulade haller anlamında, Tanımlanmıştır. Örnek olarak, Hazreti Musa Peygamberin Asası ile denizi yarması, Salih peygamberin dağdan deve doğurtması hazreti Muhammet’in, on parmağından su akıtıp askerleri sulaması, ayı ikiye bölmesi, Kısır koyunu kuzlatması hep günümüze kadar aktarıla gelen peygamberlerin gösterdikleri anlatılan, mucizelerinden, bir kaç tanesidir.

Ama Gerçek olana baktığımız zaman Kuranda Mucize kelimesi geçmediği gibi Peygamberlere verilen böyle bir mucize  şekli verilmediğini örnekleriyle  inşallah izah etmeye çalışacağız. Peygamberlere sadece vahiy iletilme farklılığı ile gündeme gelmişlerdir. Yani Peygamberleri Diğer insanlardan ayıran özellik Onların Kutsal ruh ile desteklenerek, Onlara Allah'tan vahiyler ve kitaplar indirilmesidir. 

Allah Kuran'da Mucize kelimesi yerine Ayet beyyine delil burhan, Kelimeleri kullanmıştır. Ayet kelimesi de Allah'ın Yarattığı Zerreden küreye kadar bütün varlıkların adıdır.  Bu Ayeti meydana getirecek hiçbir yaratığın olmadığını ve Mucizeyi Ortaya kayabilecek kendisinden başka hiçbir gücün Bulunmadığını ve bunu hiç kimseye vermediğini anlatmaktadır.

29/50- Dediler ki: "Ona Rabbinden ayetler (birtakım mucizeler) indirilmeli değil miydi?" De ki: "Ayetler yalnızca Allah'ın Katındadır. Ben ise, ancak apaçık bir uyarıcıyım."

Eğer,Allah yarattığı ve ortaya koyduğu ayetleri yaratılanlardan herhangi birine vermiş olsaydı, veya onlar da ayet mucize meydana getirebilselerdi, o zaman Kâinatta fesat çıkardı. Asırlardır toplumlarda oluşan mucize kavramı peygamberlerde zuhur etme anlayışları toplumları şirke düşürmüştür. 

Sanki Peygamberleri kanun koyma, helalleri haram, haramları helal yapma konumuna götürerek Allah'a ortak koşmuşlardır. Peygamberleri diğer insanlardan ayıran özellik Allah’ın gözetimi altında eğitilerek yanlış yaptığı yerlerde vahiylerle  düzeltilmesi. Ve dünya hayatında gideceği yolda yol gösterilmesidir.

17/93- "Yahut altından bir evin olmalı veya gökyüzüne yükselmelisin. Üzerimize bizim okuyabileceğimiz bir kitap indirinceye kadar senin yükselişine de inanmayız."De ki: "Rabbimi yüceltirim; ben, elçi olan bir beşerden başkası mıyım?

İşte peygamberi diğer insanlardan ayıran Kuran'ın anlattığı fark budur. İşte Kuran Bu Günkü Toplumun söylediklerini veya peygamberler hakkında bildiklerini Gündeme getirirken şöyle buyurmaktadır.

17/90- Dediler ki: "Bize yerden pınarlar fışkırtmadıkça sana kesinlikle inanmayız."

17/91- "Ya da sana ait hurmalıklardan ve üzümlerden bir bahçe olup aralarından şarıl şarıl akan ırmaklar fışkırtmalısın."

17/92- "Veya öne sürdüğün gibi, gökyüzünü üstümüze parça parça düşürmeli ya da Allah'ı ve melekleri karşımıza (şahid olarak) getirmelisin."

İşte Kuran Gelmezden Önce Mekke Müşriklerinin veya ehli kitap’ın peygamberlerden istedikleri bunlardı. Kuran Yaşıyor Hem de yeniden doğmuş gibi tazeliğini koruyarak yaşamaktadır. O Bu güne kadar bozulmamış ve kıyamete kadar da bozulmadan yaşayacaktır. Bu Allah'ın Vadidir. Asırlar geçtikçe ilim ve teknoloji ilerledikçe Çağlara mesajını vermeye devam edecektir.

Hem de insanların ve cinlerin toplanıp da bir konu hakkında bile veremedikleri mesajı kuran en güzel bir şekilde vermeye devam edecektir. İşte Allah'ın Peygamberlere verdiği mucize budur. Bütün Peygamberlere verilen mucizeler veya kitaplar Kuran'la özetlenerek İnsanlığa Allah'tan gelen en büyük mucizeyi oluşturmuştur. İşte Allah onların Mucize istemelerine karşın verdiği cevap.

29/50- Dediler ki: "Ona Rabbinden ayetler (birtakım mucizeler) indirilmeli değil miydi?" De ki: "Ayetler yalnızca Allah'ın Katındadır. Ben ise, ancak apaçık bir uyarıcıyım."

29/51- Kendilerine okunmakta olan Kitap’ı sana indirmemiz onlara yetmiyor mu? Şüphesiz, bunda iman eden bir kavim için gerçekten bir rahmet ve bir öğüt (zikir) vardır.

İşte Allah'ın Peygamberlere verdiği mucize gönderdiği kitaplardır. Kuran'da sanatsal üsluplarla Anlatılan peygamber kıssalarını sanki gerçek anlamında anlamaları onların Kuran'ı doğru anlamalarını engellemektedir. Her milletin dillerinde olduğu gibi Kuran'ın dilinde müteşabih, bizim dilimizde de mecazi anlatım sanatı olarak geçmektedir. 

Mecaz anlatım  sanatı, bir kelimenin kendi anlamı dışında farklı anlamalara gelebilen anlatımdır. Kuran'da bunun karşılığı olan Müteşabih Ayetler de Kendi anlamının dışında farklı anlamlara gelebilen ve benzeşen ayetler olduğu için bu ayetleri ancak ilimde derileşenlerin anlayabileceğini söylemektedir. 3/7 

Bunlardan Birkaç Tane örnek verecek olursak. Hazreti Musa'nın Asasıyla denizi yarması, Salih peygamberin devesi, Süleyman peygamberin Belkıs'ın sarayını getirtmesi, Hazreti İsa peygamberin ölüleri diriltmesi hep bunlar müteşabih olarak anlatılmıştır. Kuran Okuyucuları şunu iyi düşünmelidir ki Peygamberlerde böyle olağan üstü vahiylerin dışında bir mucizeleri olmamıştır. Eğer olmuş olsaydı, neden kâfir olanlar tarafından eziyet gördüklerinde engel olmadılar.  

Peygamberler kendilerine tabi olanları mucizeleri ile kâfirlerden korumaları gerekirdi. Yoksa Son Peygamber olan hazreti Muhammet de on üç sene gibi bir zaman Mekke müşriklerinin içerisinde işkence ve çile çekmezdi. 

Mekke’den Medine’ye  hicret ederken mağaralarda yılanların çıyanların içerisinde gizlenmelerine gerek yoktu. Veya, Uhut savaşında bir çok Müslümanlar ölürken buna mucizeleriyle engel olurdu. Hayır. Peygamberlerin diğer insanlardan farkı sadece ve sadece vahiy almalarıydı. insanların inanmaları için olağan üstü vahiylerin dışında gösterdikleri bir mucizeleri yoktur.

6/111- Gerçek şu ki, Biz onlara melekler indirseydik, onlarla ölüler konuşsaydı ve her şeyi karşılarına toplasaydık, -Allah'ın dilediği dışında- yine onlar inanmayacaklardı. Ancak onların çoğu cahillik ediyorlar. 

Demek ki insanların bu güne kadar mucize anlayışları, mucize kavramı Kuran'ın anlattığı ile alakası yoktur. Şimdi soruyorum onlara,? o zaman Kuran'ın tarif ettiği peygamber günümüzde gelmiş olsaydı, kaç kişi onun peygamberliğine inanırdı? 

Bu Günkü inandım ben müslümanım diyenler, Diyecekler ki, Haydi peygamber sen bize mucize göster. Dediğinde peygamberim diyen kişinin onlara göstereceği mucize, vahiyden başka bir şey olmayacaktı. Ve toplum da onu dövüp, sürüp öldüreceklerdi. O zaman Ey Müslümanım diyen insanlar, Ortada şimdi bir peygamber yok artık bir daha peygamber de gelmeyecektir. 

Size o büyük gün gelmezden önce Allah peygamberlik ayetini feshederek onun yerine insanların yollarını vahiylerle düzeltebilecekleri Kuran gibi yeterli bir kitap vardır. O Kitapta insanlar için her bir örnekten verilmiş, ve hiçbir eksik de bırakılmamıştır. Ve insanlar sadece, ve sadece ondan sorguya çekileceklerdir.

17/89- Andolsun, bu Kur'an'da her örnekten insanlar için çeşitli açıklamalarda bulunduk. İnsanların çoğu ise ancak inkârda ayak direttiler.

6/38- Yeryüzünde hiçbir canlı ve iki kanadıyla uçan hiçbir kuş yoktur ki, sizin gibi ümmetler olmasın. Biz kitapta hiçbir şeyi noksan bırakmadık, sonra onlar Rablerine toplanacaklardır.

43/44- Ve şüphesiz o (Kur'an), senin ve kavmin için gerçekten bir zikirdir. Siz (ondan) sorulacaksınız. 

Kuran'da geçen mucize ile ilgili ayetlerden ne anlatmak istediği konusunda herhalde yeterli bir açıklama yapıldığı kanaatindeyim. Bu Gün Ehli Kitap ve İslam dünyası, Kuran'da geçen kelime ve kavramları yeniden gözden geçirerek, Yanlış anlamalara neden olan kelimeleri doğru anlamaları gerekir.

Şimdi de Kuran'ı doğru Anlamada ikinci engel olan, sünnet veya hadis kavramı üzerinde durmaya çalışalım.

SÜNNET VEYA HADİSLER!

Önce Kuran'da geçen sünnet anlayışı ile ilgili birkaç tane ayetlerden örnekler verelim.

35/43- (Hem de) Yeryüzünde büyüklük taslayarak ve kötülüğü tasarlayıp düzenleyerek. Oysa hileli düzen, kendi sahibinden başkasını sarıp-kuşatmaz. Artık onlar öncekilerin sünnetinden başkasını mı gözlemektedirler? Sen, Allah'ın sünnetinde kesinlikle bir değişiklik bulamazsın ve sen, Allah'ın sünnetinde kesinlikle bir dönüşüm de bulamazsın.

17/77- (Bu,) Senden önce gönderdiğimiz resullerimizin bir sünnetidir. Sünnetimizde bir değişiklik bulamazsın.

7/185- Onlar, göklerin ve yerin 'bağımlı olduğu egemenliğe ve sünnete’ (melekût) Allah'ın yarattığı şeylere ve ihtimal (verip) ecellerinin pek yaklaştığına bakmıyorlar mı? Bundan sonra onlar artık hangi söze inanacaklar?

Bu Naklettiğimiz ayetlerden Kuran'ın Tarif ettiği sünnet neymiş onu açıklamaya çalışalım.

SÜNNET: Allah'ın Evrene ve Toplumlara uyguladığı veya koyduğu yasaların değişikliğe uğramadan tekrarlana gelmesidir. Güneşin doğudan doğup batıdan batması, gece ile gündüzün birbiri ardınca takip etmesi, doğan her canlının eceli geldiği zaman ölmesi, canlılar yaratılırken bir erkek ve bir dişiden yaratılması, Yüzme bilemeyenlerin denizde boğulması Hep Allah'ın evrene koyduğu değişmeyen yasalardandır. 

Bir Başka Sünnet ve değişmeyen yasalarla Toplumlarda olagelen değişmeyen tekrarlana gelen yasalar sünnetlerdir. Bunlardan Kuran'dan Örnekler vermeye çalışalım.

17/16- Biz, bir ülkeyi helak etmek istediğimiz zaman, onun 'varlık ve güç sahibi önde gelenlerine' emrederiz, böylelikle onlar onda bozgunculuk çıkarırlar. Artık onun üzerine söz hak olur da, onu kökünden darmadağın ederiz.

Bu Ayette Mecazi bir anlatım sanatı vardır. Şimdi Ayette geçen anlatımın yüzeyselliğine değil içeriğinde, kastetmek istediği anlam üzerinde durmaya çalışalım. Tarih Boyunca Toplumlarda olagelen sünnete baktığımız zaman peygamberlere karşı çıkanlar toplumların, hep önde gelenleri olmuşlardır. 

Firavunlar Nemrutlar Ebucehiller. EbuLehepler hep toplumların önde gelen şımarmış kibirlenmiş ve gururlanmış olanlarıdır. Çünkü Onlar Kendi tahtlarının yıkılma endişesi taşımaktadırlar.

7/146- Yeryüzünde haksız yere büyüklük taslayanları ayetlerimden engelleyeceğim. Onlar her ayeti görseler bile ona inanmazlar; dosdoğru yolu (rüşt yolunu) da görseler, yol olarak benimsemezler, azgınlık yolunu, gördüklerinde ise onu yol olarak benimserler. Bu, onların ayetlerimizi yalanlamaları ve onlardan gafil olmaları dolayısıyladır. 

Kuran'ın Anlatım sanatına baktığımız zaman. “ Yeryüzünde büyüklük taslayanları ayetlerimden engelleyeceğim.” Ayetinde geçen bu ifade Kuran'ın bütününe baktığımız zaman diğer ayetlerin özünden süzülüp gelen onların anlamlarını da içinde barındıran bir anlam taşımaktadır. 

Nasıl Kişileri Allah özel olarak saptırma hidayete getirme, bağışlama olayı olmuyorsa kişilerin kendi yönlerini istedikleri tarafa yönlendirmesi ve fiiliyata geçirmesi, olagelen bir şey ise, Büyüklük Taslayanlar da rabbani yolda yürümeye istekli olmadıklarından dolayı Kuran Böyle bir ifade ile anlatmaktadır.

Dünya hayatına Sanki hiç ölmeyecekmiş gibi sarılan biri Yığdıkça yığan zevk aldıkça daha çok dünyayı mamur hale getiren biriyle, dünya hayatında malı mülkü olmayan,hayatı işkence ve ızdırapla geçen birinin, Ölüm anındaki durumları fotoğrafları, aynı olabilir mi? 

Dünya hayatında saltanat sürenler canlarını kolay kolay vermek istemezler. Ama İnanmış ve Salih amel işleyerek. Hayatını ölüme kadar itekleyerek götürmüş biri Daha Güzellik beklerken onun ölüm halindeki fotoğrafı  Ebette farklı olacaktır. Şu sözün kime ait olduğunu bilmiyorum ama. “ Sen doğarken ağlıyordun herkes sana gülüyordu, sen öyle bir hayat yaşa ki, sen ölürken gülerek git herkes sana ağlasın.” İnkar edip Ahiret hayatına iman etmeyenler ve dünyada güllük gülistanlık yaşayanlar kolay kolay ölmek istemeyeceklerdir.

2/96- Andolsun, onları hayata karşı (diğer) insanlardan ve şirk koşanlardan (bile) daha ihtiraslı bulursun. (Onlardan) Her biri, bin yıl yaşatılsın ister; oysa bunca yaşaması onu azaptan kurtarmaz. Allah, onların yapmakta olduklarını görendir. Kuran burada Yahudi ve Yahudi zihniyetli adamlardan söz etmektedir. Dünya hayatına bu kadar önem veren insanlar ölürken canlarını zor teslim ederler. Bu da Allahın bir sünnetidir.

18/55- Kendilerine hidayet geldiği zaman insanları inanmaktan ve Rablerinden bağışlanma dilemelerinden alıkoyan şey, ancak evvelkilerin sünnetinin kendilerine de gelmesi veya azabın onları karşılarcasına gelmesi(ni beklemeleri)dir.

Kuran'da geçen Allah'ın sünnetleri ile ilgili ayetlerden aktarmaya çalıştık. Şimdi de Peygambere ait oldukları sanılan hadis ve sünnetlerden söz etmeye çalışalım. Bütün Peygamberler. Kendilerine ait Allah'a rağmen hiçbir şey söyleyemezler ve söyleme hakkına da sahip değildirler.

69/44- Eğer o, Bize karşı bazı sözleri uydurup-söylemiş olsaydı.

 69/45- Muhakkak onun sağ-elini (bütün güç ve kudretini) çekip-alıverirdik.

69/46- Sonra onun can damarını elbette keserdik.

69/47- O zaman, sizden hiç kimse araya girerek bunu kendisinden engelleyip-uzaklaştıramazdı. 

Öyleyse Resule ait sünnet, Allah'ın göndermiş olduğu emir ve yasakları, insanlara aktarır ve yaşar. Yani Kuran Bir kanun peygamber de o kanunu hayatına uygulayan ve diğer insanlara örnek  olan bir elçidir.

33/38- Allah'ın kendisine farz kıldığı bir şey(i yerine getirme)de peygamber üzerine hiçbir güçlük yoktur. (Bu,) Daha önce gelip geçen (ümmet)lerde Allah'ın bir sünnetidir. 

Allah'ın emri, takdir edilmiş bir kaderdir. Görüldüğü gibi, Bütün peygamberlerdeki haslet, Allah'ın Emirlerinin yerine getirilmesindeki hassasiyettir. Önce Tarihi bir yanılgı ve yanlışlığı düzeltmek gerekir. Hadis İlmi Diye bir ilim Olmaz. İlim belge kanıt ister. 

Belge ve kanıtı olmayan ancak, hikâye ve masalardan ibarettir. olur onlara itibar edilmez. Bütün İslam toplumlarının bildiği bir gerçek odur ki, Hadisler Kuran ile karışmasın diye yazılmadığı konusunda İslam bilginleri hem fikirdirler. Hicri yüzeli sene sonra Gündeme gelmeye başlamıştır. Belgelenmeyen ve kim söylediği kim rivayet ettiği onlarca kuşağın ağızdan ağza dolaşarak köküne inildiği sanılan sözler ne kadar, güvenli olabilir?

Bir programda bununla ilgili bir konu dikkatimi çekmişti. Beş on kişiyi sıralıyorlar. İlk sıradaki kişi, ikinci sırada olana, ikinci sarada olan, üçüncü sırada olana, söylemek için bir cümle söyleniyor. bu cümle son söyleyenden nakledildiği zaman, ilk söyleyenle karşılaştırıldığında hiç ilgi ve alakası olmayan bir cümle karşımıza çıkıyor. 

Dikkatinizi çekmek istiyorum Bu Aynı anda olan bir yanlışlıktır. Peygambere ait sözlerin doğru olup olmadığı Aradan yüzeli sene geçtiğinde ne kadar güvenilir olduğuna siz karar verin. Bütün Hadis Kitaplarında geçen Güvenilir hadis diye aktarılan bir sözde hadisi naklederek hadisler konusundaki düşüncelerinizi tekrar gözden geçirmenizi tavsiye ediyorum.

Bir Gün Allah Resulü sahabelerden birkaçıyla beraber çöle gezmeye çıkarlar. Resulün o sırada taharet ihtiyacı gelir. Her taraf açık gizlenmesi gerekiyor. Arkadaşlarından olan birine git karşıdaki ağaçlara selam söyle beni gizlesinler diyor. Arkadaşı da gidiyor ağaçlara selam söylüyor. Durumu anlatınca ağaçlar hemen yerlerinden fırlayarak resulün yanına gelip gizliyorlar. Sonra da tekrar yerlerine geri gidiyorlar. 

Allah Aşkına Bu Anlayışın Bu dinin, Yahudi ve Hristiyanlık dininden, ne farkı vardır. Şeytan daha önce bahsettiğim gibi Kuran'ı tahrip etme gücünü kendisinde bulamamış. Ne kadar çamur atsa da tutturamamış. Ama Hadisler adı altında İslam toplumunu bölmeyi tevhit inancını bozmayı başarmıştır. 

Kuran gelmezden önce Allah toplumları hiç bir zaman uyarıcısız bırakmamıştır. peş peşe biri birlerini takip eden nebi ve resulleri gönderiyordu. ve  Bozulan yerleri düzeltiyorlardı. Son Peygamber olan Hazreti Muhammed  ile peygamber olayı noktalanmıştır. İnsanları  yanlışlıklardan arındıran  bu güne kadar bozulmamış ve kıyamete kadar bozulmayacak olan  Kuran ile Allah dinini korumuştur.


33/40- Muhammed, sizin erkeklerinizden hiçbirinin babası değildir; ancak O, Allah'ın Resulü ve peygamberlerin sonuncusudur. Allah, her şeyi bilendir.

Artık İnsanların Yol Göstericisi Kuran'dır. Onu Anlamak onu hayatımıza uygulamak gerekmektedir. Çünkü Onda hiçbir şey eksik bırakılmamış.

6/38- Yeryüzünde hiçbir canlı ve iki kanadıyla uçan hiçbir kuş yoktur ki, sizin gibi ümmetler olmasın. Biz kitapta hiçbir şeyi noksan bırakmadık, sonra onlar Rablerine toplanacaklardır. 

Ve onda Her örnekten bir örnek verilmiştir.

30/58- Andolsun, Biz bu Kuran’da insanlar için her örneği gösterdik. Şüphesiz, sen onlara bir ayetle geldiğin zaman, o inkâr edenler, mutlaka: "Siz ancak muptil olanlardan başkası değilsiniz" derler. 

Bazıları Benim hakkımda. iftira ederek Peygamber düşmanı diye fısıldadıklarını biliyorum. Asla Ve  asla, peygambere karşı içinde zerre kadar şüphe ve saygısızlık bulunanlar iman etmiş olmazlar.

4/65- Hayır öyle değil; Rabbine Andolsun, aralarında çekiştikleri şeylerde seni hakem kılıp sonra senin verdiğin hükme, içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın, tam bir teslimiyetle teslim olmadıkça, iman etmiş olmazlar.33/36- Allah ve Resûlü, bir işe hükmettiği zaman, mümin bir erkek ve mümin bir kadın için o işte kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur. Kim Allah'a ve Resulü’ne isyan ederse, artık gerçekten o, apaçık bir sapıklıkla sapmıştır.

İşte Allah resulüne iman itaat saygı sevgi böyledir. Bu Kuran'ı bize sunan Allah'tan bu kitap’ı Gökten mushaf  halinde zembil ile indirmedi. Allah'ın Ona vah yedilerek ağzından süzülerek bize geldi. Peygambere iman etmeyen Kuran'a da iman etmez Asla Peygambere karşı benim saygısızlık ve hafife alma diye bir konumum olamaz. Ben Ona tam bir teslimiyetle iman ettim. ve bazılarının yaptığı gibi de onu kendi bulunmuş olduğu konumdan kaldırarak Allah konumuna da getirmedim ve getirmem de.  O Resul böyle bir davranışı yaparsam benden hesap soracaktır.

2/136- Deyin ki: "Biz Allah'a; bize indirilene, İbrahim, İsmail, İshak, Yakub ve torunlarına indirilene, Musa ve İsa'ya verilen ile peygamberlere Rabbinden verilene iman ettik. Onlardan hiçbirini diğerinden ayırt etmeyiz ve biz O'na teslim olmuşlarız." 

Kuran'ın dışında peygamberler hakkında söylenen sözlerin hiç birini kabul edemem. Çünkü Allah kâinattaki varlıklara insanlara  ve peygamberler de dâhil hepsine bir değer vermiş onları bir yere oturtmuştur. Kimse Allah'ın yerine koyduğu kelimeleri yerinden kaldırıp da başka bir yere koyamaz koyma hakkına da sahip değildir.

4/46- Kimi Yahudiler, kelimeleri 'konuldukları yerlerden' saptırırlar ve dillerini eğip bükerek ve dine bir kin ve hınç besleyerek: "Dinledik ve karşı geldik. İşit, -işitmez olası- ve 'Raina' bizi güt, bize bak" derler. Eğer onlar: "İşittik ve itaat ettik, sen de işit ve 'Bizi gözet' deselerdi, elbette kendileri için daha hayırlı ve daha doğru olurdu. Fakat Allah, onları küfürleri dolayısıyla lanetlemiştir. Böylece onlar, az bir bölümü dışında, inanmazlar. 

Bu Ayetlere göre peygamberlerin yerlerini ve konumlarını Allah belirleyip sınır çizerken insanlardan herhangi biri kalkıp Allah'ın çizmiş olduğu sınırı çiğnemeye onu ihlal etmeye hakkı yoktur. Bazı Yahudi ve Hıristiyanlardan Allah örnek vererek Peygamberleri ilah edindiklerini bize bildirmektedir.

5/116- Allah: "Ey Meryem oğlu İsa, insanlara, beni ve annemi Allah'ı bırakarak iki İlah edinin, diye sen mi söyledin?" dediğinde: "Seni tenzih ederim, hakkım olmayan bir sözü söylemek bana yakışmaz. Eğer bunu söyledimse mutlaka Sen onu bilmişsindir. Sen bende olanı bilirsin, ama ben Sende olanı bilmem. Gerçekten, görünmeyenleri (gaybleri) bilen Sensin Sen."

5/117- "Ben onlara bana emrettiklerinin dışında hiçbir şeyi söylemedim. (O da şuydu:) 'Benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah'a kulluk edin.' Onların içinde kaldığım sürece, ben onların üzerinde bir şahidim. Benim (dünya) hayatıma son verdiğinde, üzerlerindeki gözetleyici Sendin. Sen her şeyin üzerine şahit olansın.” 

İşte Hazreti İsa İnsanlara Allah'tan başka ilah olmadığını ilan ederken, Hıristiyanlardan bazılarının onu Allah yerine koyup Allah'a olan sevgi karşısında ona olan sevgi ve ihtiramı Allah'a denk ve Allah'ın üzerinde bir yere oturtmaları Allah'a şirk olmaktadır. 

Bazı Müslümanlar da Aynı Hataya düşerek Hazreti Muhammedi De aynı konuma düşürmeleri onları şirke götürmektedir. Bir Ayeti alarak Allah'ın helal ve haram ettiklerini sanki helal ve haramları da peygamberler de koyar bir konuma getirmeleri müslümanım diyenleri şirke götürmektedir.

7/157- Onlar ki, yanlarındaki Tevrat'ta ve İncil'de (geleceği) yazılı bulacakları ümmi haber getirici (Nebi) olan elçiye (Resul) uyarlar; o, onlara marufu (iyiliği) emrediyor, münkeri (kötülüğü) yasaklıyor, temiz şeyleri helal, murdar şeyleri haram kılıyor ve onların ağır yüklerini, üzerlerindeki zincirleri indiriyor. Ona inananlar, destek olup savunanlar, yardım edenler ve onunla birlikte indirilen nuru izleyenler; işte kurtuluşa erenler bunlardır.
Bilindiği gibi her peygamber kendilerinden önce gelmiş olan peygamberleri tasdik eder ve kendilerinden sonra gelecek olanları da müjdelerler. 

İşte Tevratta ve İncil'de gelecek olan son resul müjdelendiği halde, onun gelişi ile ilgili bilgiyi saklamışlar ve Kendilerine Allah'ın bazı helal ettikleri şeyleri haram, bazı haram ettikleri şeyleri de helal etmişlerdir. O Haramları helal kılan ve helalleri de haram kılan Allah resulü değil, Allah'tır. Bir başka ifadeyle Allah'ın koyduğu haramı helal kılan hilali de haram kılan kendileridir. 

Allah ona haram ve helalleri bildirmektedir. İşte burada sanki helal ve haramı koyan peygambermiş  gibi bir anlayış Kuran'ın anlatım esprisine ters düşmektedir. Buna yine bir açıklama daha gerekmektedir. Onlar kendilerine haram ettikleri aslında daha önce Allah tarafından helal idi. Onlar helal olanı kendilerine haram kıldıklarını Tekrar son resul ile tekrar helal kıarak düzeltiyor. Olay bundan ibarettir.

Sünnet Ve hadis Konusunda Söylenenleri biraz daha açacak olursak, İki Kısma ayırmak lazım.

1- Resul i Sünnet
2- Muhammedi sünnet

Resul i Sünnet: Allah resulü olan Muhammedin davranış biçimlerini Kuranın emriyle bütünleştiren sünnettir. O Kendi hevadan konuşmayan kendi istek ve arzularına göre hüküm vermeyen vahyin gözetiminde hayatını düzenleyen sünnetidir ki. İşte Bu Kuran'ın Ta Kendisidir. Kuran Kanun Resul de onu pratik hayata uygulayan bir örnek elçidir. Öyleyse Onun Yaşamı kuranın emirlerinin hayata geçirilmesi uygulaması onun açıklaması oluyor. Açıklama derken kuran müphem manasında değil sadece hayata geçirmesi anlamında açıklamasıdır. Yoksa kuranı açıklayan o anlamda resul değil Allah tır.

75/19- Sonra muhakkak onu açıklamak Bize ait (bir iş)tir. 

İslam Toplumlarında Yanlış İnançlardan birisi de Kuranı Biz anlayamayız onu Peygamberimiz Hadisleriyle açıklar. Anlayışı insanları Kuran'dan uzaklaştırmıştır. Peygamber Allah tarafından açıklanmış olan Kuran'ı pratik hayata geçirir onun pratik hayata geçirilmiş olanı peygamberin açıklaması oluyor. Peygamberin açıklayamadığı bazı şeyler vardır. İşte Kuranın Bazılarını açıkladığımız bazılarından vaz geçtiğimiz derken onu kastetmektedir.

6/91- Onlar: "Allah, beşere hiçbir şey indirmemiştir" demekle Allah'ı, kadrinin hakkını vererek takdir edemediler. De ki: "Musa'nın insanlara bir nur ve hidayet olarak getirdiği ve sizin de (parça parça) kâğıtlar üzerinde yazılı kılıp (bir kısmını) açıkladığınız ve çoğunu göz ardı ettiğiniz kitabı kim indirdi? Sizin ve atalarınızın bilmediği şeyler size öğretilmiştir." De ki: "Allah." Sonra onları bırak, içine 'daldıkları saçma uğraşılarında' oyalanıp-dursunlar.

Açıklanmak Olayın yaşanılır hale gelmesini anlatmaktadır. Bilindiği gibi bazı bilgiler insanoğlunun ilim ve teknolojide gelişmesiyle ortaya çıkmaktadır. Kuran'ın indiği dönemde Güneşin ayın ve dünyanın konumları hakkında sadece teorik olarak bilgileri Kuran söyleyip geçiyordu. 

Peygamber o günkü dönemde uzay bilimleriyle ilgili teknolojik bilgiler yoktu. O bilgileri o konuyla ilgili ilim geliştiği zaman ancak açıklanabilirdi işte peygambere bazı açıklamadığı şeyler bu gibi şeylerdir. Ama şimdi bir uzay köprüsü kurularak onlar hakkında detaylı bilgiler alınmaya başlandı. Ve bizlere kapalı şeyler ilim adamlarının buluşlarıyla açıklanmaya başladı.

Peygamberi İnanan Müslümanlar Öyle bir Konuma getirmişler ki. Sanki Bütün İlimleri bilme gibi bir yeteneği olduğunu sanmışlar. Hayır, Allah resulü sadece Allah'ın bildirdiklerini bilir. O Allah'ın gayıp ile ilgili bildirdiği şeylerin dışında bilgileri bilemez.

7/188- De ki: "Allah'ın dilemesi dışında kendim için yarardan ve zarardan (hiçbir şeye) malik değilim. Eğer gaybı bilebilseydim muhakkak hayırdan yaptıklarımı arttırırdım ve bana bir kötülük dokunmazdı. Ben, iman eden bir topluluk için, bir uyarıcı ve bir müjde vericiden başkası değilim."

Resulü sünnet: Bütün Müslümanların ilgi odağı olan ve uyması gereken sünnetlerdir. O Allah'ın emirlerini söyleyip de pratik hayata yansıttığı sünnetlerdir.

Muhammedi sünnet: Peygamberimizin vahiyle sınırlandırılmayan sünnetlerdir. Elbisenin rengi kalınlığı, sakal koyması saç bırakması yemek çeşitlerinin hangisini sevip sevmemesi Muhammedi sünnetlerdendir. Bunlar diğer Müslümanların zevki keyfi ile alakası olmayan şeylerdir bu sünnet sadece kendisini ilgilendirir.Şimdi Bunları da, anladıktan sonra Kuran'da söylenenlerin ne söylemek istediğini anlamaya çalışalım.

2/ 245- Allah'a karşılığını çok artırma ile kat kat artıracağı güzel bir borcu verecek olan kimdir? Allah, daraltır ve genişletir ve siz O'na döndürüleceksiniz. 

Bu Ayeti açıklamak için Kuran'da geçen diğer ayetlerin yardımına ihtiyaç vardır. Eğer bu ayetin anlamına bakarak hüküm verecek olursak Allah'ın ihtiyaç sahibi olduğu anlaşılır. Ama Kuran'da onun ile ilgili ayetlere baktığımız zaman, Ayetin müteşabih olduğunu anlarız.

3/ 189- Göklerin ve yerin mülkü Allah'ındır. Allah, her şeye güç yetirendir. 

Allah'ın hiçbir şeye ihtiyacı olmadığını yerleri ve gökleri yaratan Allah olduğunu söylerken insanlar Allah'a borç vermek veya Allah'ın insanların borç vermesine ihtiyaç olduğunu düşünmek, çok yanlış olur. Ancak İnsanları denemek için rızkı bazılarına yayarak bazılarına da kısarak rızkı dar olanlara rızkı geniş olanların ihtiyaçlarını gidermek istemesidir.

2/ 219- Sana içkiyi ve kumarı sorarlar. De ki: "Onlarda hem büyük günah, hem insanlar için (bazı) yararlar vardır. Ama günahları yararlarından daha büyüktür." Ve sana neyi infak edeceklerini sorarlar. De ki: "İhtiyaçtan artakalanı." Böylece Allah, size ayetlerini açıklar; umulur ki düşünürsünüz;

6/146- Yahudi olanlara her tırnaklı (hayvanı) haram kıldık. Sığırlardan ve koyunlardan, sırtlarına veya bağırsaklarına yapışan veya kemiğe karışanlar dışında iç yağlarını da onlara haram kıldık. 'Azgınlık ve hakka tecavüzde bulunmaları' nedeniyle onları böyle cezalandırdık. Biz şüphesiz doğru olanlarız.

Bu Ayete göre Sanki çift tırnaklı hayvanları Müslüman olanlara helal kıldığı halde Yahudi olanlara haram kıldığı söyleniyor ve anlaşılıyor. Bilindiği gibi İlk insan topluluğundan bu tarafa Allah hangi peygambere neyi helal etmiş ise diğer peygamberlere de onları helal, neleri haram etmişse de onları da diğer peygamberlere haram etmiştir.

16/118- Yahudi olanlara da, bundan önce sana aktardıklarımızı haram kıldık. Biz onlara zulmetmedik, ancak onlar kendi nefislerine zulmediyorlardı

3/93- Tevrat indirilmeden evvel, İsrail'in kendine haram kıldıklarından başka, İsrail oğulları’na bütün yiyecekler helal idi. De ki: "Şu halde eğer doğruysanız, Tevrat'ı getirin de onu okuyun". 

Bu ayetlere göre Bütün peygamberlere gelen kitapların kaynağı Allahtır Allah hiçbir peygamber ve kavme helal ve haram kıldıklarını başka bir kavme de helal ve haram kılar. Buradaki Kuran'ın söylemek istediği, Allah'ın helal ettiklerini kendi kendileri haram kılmışlardır. Bazı Alevi vatandaşlar kendilerine tavşan etini örf ve adetlerine göre yemezler. Tavşan onlara hâşâ Allah tarafından haram edilmedi? 

Onların ellerinde böyle bir belge yok onların kendi kendilerine haram ettiklerinden dolayı onu yemiyorlar. İşte Yahudi olanların durumu da bunun gibidir. Kuran’daki ayetlerin ne söylediği değil ne söylemek istediği yakalandığı veya anlaşıldığı zaman kuran anlaşılmaya başlayacaktır.

Doğrularım Allah'a yanlışlarım ise bana aittir.

ALİ RIZA BORAZAN

MERSİN ANAMUR.

Hiç yorum yok: