15 Ağustos 2008 Cuma

EBABİL KUŞLARI OLAYI NEDİR?






RAHMAN VE RAHİM OLAN ALLAH'IN ADIYLA!

105/1: Rabbinin fil sahiplerine neler yaptığını görmedin mi?

105/2- Onların 'tasarladıkları planlarını' boşa çıkarmadı mı?

105/3- Onların üzerine ebabil (sürü sürü) kuşlarını gönderdi.

105/4- Onlara 'pişirilip-sertleştirilmiş balçık taşları' atıyorlardı.

105/5- Sonunda onları, yenik ekin yaprağı gibi kıldı.

İşte Fil suresinde ebabil kuşları ile anlatılan kıssa bu kadar.

Şimdi bu kıssayı Kur’an içerisinde Tahlil edip değerlendirdiğimiz zaman bu güne kadar anlatılanlara uymadığı görülmektedir.

Daha öncede bahsettiğim gibi Allah evrene bir yasa koymuştur. Bu yasaya göre yeryüzünde insanoğlundan başka Akıl ve irade sahibi hiç bir varlık yoktur. Ve yapmış olduğu davranışlardan dolayı sorumlu tutulacak bir varlık da yoktur.


Bilindiği gibi İslâm toplumundan önce Mekke ve çevresinde temel olarak iki ayrı toplum var idi . Birincisi Kuran’ın Ehli kitap diye bahsettiği Yahudiler ve Hristiyanlar. İkincisi de puta tapanlar.yani müşrikler veya ümmilerdir.


Ehli-Kitabın yani Yahudiler ve Hristiyanların peygamberleri ölünce Allah’tan gelen vahiyler orijinalliğini kaybetmiş olduğundan Fıtrat dini bozularak zan ve tahmine dayalı Bir  din uydurdular.

Ehli –Kitap Allah’ın olduğuna,Ahiret hayatının varlığına Allah'tan peygamberler geldiğine inandığı halde Allah’tan gelen vahiyleri kitapları Allah’tan geldiği gibi ayakta tutmayan toplum veya din mensuplarının adıdır. Diğerleri ise puta tapapanlar'dır. olan Mekke müşrikleri yani ümmilerdir.  bir başka ifadeyle kitabı olmayanlardır.Bunlar da Allah’ın olduğunu kabul eden fakat Allah’tan kitap ve peygamber geldiğini kabul etmeyen, Ahiret hayatının olacağına inanmayan bir toplumdur. Bunlar tapmış oldukları putları Allah’la kendi aralarında bir aracı ve şefaatçi olarak kabul ederler.


23/37” O (bütün gerçek) yalnızca bizim ( yaşamakta olduğumuz bu ) dünya hayatımızdan ibarettir.Ölürüz ve yaşarız biz diriltilecekler değiliz.

İşte bu iki görüş farklılığına sahip olan toplumlar Birbirlerine karşı ezeli bir Düşmanlıkları vardı. Mekke müşriklerinin bir adı da ümmi idi.

62/2” O ümmiler içinde kendilerinden olan, ve onlara ayetlerini okuyan,onları arındırıp temizleyen, ve onlara kitap ve hikmeti öğreten , bir elçi gönderendir. Oysa onlar bundan önce gerçekten açıkça bir sapıklık içinde idiler.”


Kuran’ın anlattığına göre ümmi toplum, Mekke müşriklerinin özel bir adıdır , Ümmi demek okuma yazma bilmeyen değil, hiçbir semavi kitabı kabul etmeyen ahiret hayatına inanmayan anlamındadır.

Bakınız Kuran ehli kitap’ın Ümmilere olan düşmanlığını dile getirirken nasıl bir üslûp kullanıyor.

3/75” Kitap ehlinden öylesi vardır ki , Bir kantar emanet bıraksan onu sana geri verir. Öylesi de vardır ki bir dinar emanet bıraksan sen onun tepesine dikilip durmadıkça Onu sana geri ödemez. Bu onların Ümmiler (yani ehli kitap olmayanlar) Konusunda üzerimizde bir yol (sorumluluk) yoktur .Demiş olmalarındandır. Oysa kendileri ( gerçeği ) bildikleri halde Allah’a karşı yalan söylemektedirler.”

Kâbe zaten,Hz. İbrahim dininin müşrikler tarafından işgal edilerek, put haneye dönüştürülmüştü. Allah ise Müşrikler tarafından işgal edilmiş Kâbe’yi tekrar asaletine kavuşturmak istiyordu. Bu sebeple Ümmiler içerisinden yeni ışıklarıyla güneş gibi etrafı aydınlatacak ilerde peygamber olacak birini dünyaya getirdi.

Son peygamberden önce Hristiyan ve Yahudilerden oluşan bir Fil ordusunu Ebrehe'nin ordusu Kâbe’yi puta tapıcılardan temizlemek için Saldırmayı tasarlıyordu.İşte Kuran'da Hz. Muhammed'inönderliğindeMekke’deTevhid tohumlarını Medine’de Hristiyanlar ve Yahudilerden ve ümmiler'den oluşan İslam toplumunu yeşerterek Allah’ın murat ettiği bir orta ümmet oluşmuştur. 

Her örnekten bir örnek verildiği ve hiçbir eksiğin bırakılmadığı çelişkisiz orijinalliği bozulmamış ve kıyamete kadar da bozulmayacak olan bir kitap ve yaşanmış olan örnek bir devir bırakmıştır.


2/143: “Böylece Biz sizi, insanlara şahid (ve örnek) olmanız için orta bir ümmet kıldık; Peygamber de üzerinizde bir şahid olsun. Senin üzerinde bulunduğun (yönü, Ka'be'yi) kıble yapmamız, elçiye uyanları, topukları üzerinde gerisin geri dönenlerden ayırt etmek içindir. Doğrusu (bu,) Allah'ın hidayete ilettiklerinin dışında kalanlar için büyük (bir yük)tür. Allah, imanınızı boşa çıkaracak değildir. Şüphesiz, Allah, insanlara şefkat edendir, esirgeyendir.”


İşte böyle bir peygamberin önderliğinde Allah bir otorite kurdurarak ayrı ayrı dinlerdeki insanların kendi dinlerinin kendilerine verildiği ve mazlumun hakkının zalimler tarafından yok edilişinin engellendiği Allah’ın dininin tamamlandığı ve din olarak İslam'ı seçilip beğendiği peygamberlik hayatını noktalayarak artık Allah’ın dinini Kuran'la insanlara duyurulduğu bir döneme bırakmıştır.

33/40: “Muhammed, sizin erkeklerinizden hiçbirinin babası değildir; ancak O, Allah'ın Resûlü ve peygamberlerin sonuncusudur. Allah, her şeyi bilendir.


5/3: “Ölü eti, kan, domuz eti, Allah'tan başkası adına kesilen, boğulmuş, vurulmuş, yüksek bir yerden düşmüş, boynuzlanmış yırtıcı hayvan tarafından yenmiş, -(henüz canlıyken yetişip) kestikleriniz hariç,- dikili taşlar üzerine boğazlanan (hayvanlar) ve fal oklarıyla kısmet aramanız size haram kılındı. Bunlar fısktır (günahla yoldan sapmadır.) Bugün inkara sapanlar, sizin dininizden (dininizi yıkmaktan) umut kesmişlerdir. Bugün size dininizi kemale erdirdim, üzerinizdeki nimetimi tamamladım ve size din olarak İslam'ı seçip-beğendim. Kim 'şiddetli bir açlıkta kaçınılmaz bir ihtiyaçla karşı karşıya kalırsa' -günaha eğilim göstermeksizin- (bu haram saydıklarımızdan yetecek kadar yiyebilir.) Çünkü Allah bağışlayandır, esirgeyendir.”


Artık Allah’ın dini kemale ermiş hak ve batıl belli olmuş ve Hıristiyanlardan, Yahudilerden, müşriklerden insanlar goraf goraf gelerek aynı çizgiye gelenler, Allah tarafından kardeş ilan edilmiştir. Birbirlerine düşman olan kitap ehli ile ümmiler kalplerindeki kin ve öfkeyi kaldırarak kucaklamışlar ve birbirlerine kız alıp vermişler ve dost olmuşlardır.


5/5: “Bugün size temiz olan şeyler helal kılındı. (Kendilerine) Kitap verilenlerin yemeği size helal, sizin de yemeğiniz onlara helaldir. Mü'minlerden özgür ve iffetli kadınlar ile sizden önce (kendilerine) kitap verilenlerden özgür ve iffetli kadınlar da, namuslu, fuhuşta bulunmayan ve gizlice dostlar edinmemişler olarak -onlara ücretlerini (mehirlerini) ödediğiniz takdirde- size (helal kılındı.) Kim imanı tanımayıp küfre saparsa, elbette onun yaptığı boşa çıkmıştır. O ahirette hüsrana uğrayanlardandır.”


İşte Kuran'daki Allah’ın ebabil kuşları ile sembolleştirdiği ebabil kuşlarının pişmiş taşlarla ebrehe ordusuna attırarak yenik ekin tanesine dönüştürdüğü ordunun sembolleştirilerek anlatılan kıssanın özü budur. Ümmi bir toplum içerisinden ümmi bir peygamberi çıkararak onu etten duvar örüp, koruyan bir toplulukla beraber hak olan bir dinin doğuşuyla beraber sözü edilen batıl din mensuplarının güçlerinin kesilerek yenilgiye uğratılmasıdır.


Yoksa akıl etmeyen bir hayvanın ebrehe ordusunun batıl bir inanışta olup olmadığını bilip de onlara pişmiş taş atması akla ve mantığa, ilme, Kuran’a, pratiğe uygun değildir.

İşte Kuran'daki ayetleri yanlış anlayan ve algılayan insanlardan bazıları ebrehe ordusunun üzerine ebabil kuşlarının attıkları taşın cinsini boşuna arayıp duruyorlar.

Doğruların Allah'a yanlışlarım ise bana aittir.

ALİ RIZA BORAZAN

MERSİN-ANAMUR

2 yorum:

Adsız dedi ki...

Sitenizi tesadüfen buldum ve yaklaşık 3,5 saattir aralıksız okuyorum, gözlerim kan çanağı oldu desem yalan olmaz. Çok ilginç, çok ezber bozan teorileriniz var doğrusu. Başlarda ilginç (veya düşünmeye değer) bulsamda kafamda mucizelere inanmadığınız fikri oluştu, bu makaleniz ile de pekişti diyebilirim. Niyetinizi Allah'tan başkası bilemez ama ben iyi niyetli olduğunuzu düşünüyorum. Sizi, masonluğu belgelenmiş Abduh la aynı kefeye koymak ne haddim nede üzerime vazife ama Fil suresine, katmerli mason efganinin öğrencisi abduhta değişik bakış açıları ile bakmış ebabil kuşlarına sivrisinek, hastalık, mikrop vs yorumlar yapmış ve gerekli reddiyeyi Elmalılı Muhammed Hamdi Yazırdan almıştı(r). http://www.enfal.de/telmalili/fil.htm

Tarık suresine karadelik yorumu yapmak faklı, yaşanmış bir olayı mecazla izah etmek çok farklı şeyler olsa gerek. Birinde ufkunuzun genişliği diğerinde doğrudan inkar söz konusu (bu arada Tarık suresi ni örnek olarak verdim, sizin bu sure ile ilgili herhangi bir beyanatınızın olup olmadığını bilmiyorum).

Toparlamak istiyorum ama görüldüğü üzere kolay olmuyor kafam hayli karıştı. Değil Arapça Kur'anı yüzünden (malesef) okuyamayan biri olarak daha fazla yorum yapmayı yanlış buluyorum. Bilmiyorum izledinizmi Tavşan Deliği adında bir belgesel var, çok çok ilginç ve bir o kadarda ikna edici ama meselenin özü Panteizm.
Demek istediğim bu kadar Ehli Sünnet aliminin gözünden kaçacak şeylermi bunlar, işin içinden çıkmak gerçekten zor, tıpkı Hz İsa nın ölmediği tekrar geleceği konusu gibi. Bence hiç mantıklı ve Kuranın özüne ruhuna uygun değil ama tırnağı olamayacağımız alimler bu böyledir diye yorum yapıyorsa yada yapmışsa insanın eli kolu bağlanıyor.
Saygılarımla...

Ali Rıza Borazan dedi ki...

Selamün Aleyküm adsız kardeşim. Biz kafa karıştırmak gerçekleri inkar etmek için kuran okumuyor ve kuran anlatmıyoruz. Bu güne kadar bizim alim dediklerimiz gerçekten anlattıklarını kurandan mı anlatıyor sanıyorsun?. Allah aklını kullananlara hitabetmektedir. Aklını kullanmayanların hayvanlar gibi hatta hayvanlardan da aşağı bir konumda olduklarını vurgulamaktadır.Kuranda mucize ifadesi geçmez. Ayet beyyine delil burhan beyyine geçer. Ayetler ise kuranda sadece Allaha ait olduğunun üstüne basabasa durur. ayet ifadesi de peygamerlere gelen vahiyler dahil olmak üzere kainatta yaratılmış olan bütün var olan herşeyin adı ayettir. Peygamberlere verilen mucize kelimesinin karşılığı sadece vahiyler ve kitaplardır. Kuranı iyi anlayanlar bilirler ki peygamberlere vahiylerin dışında Alah mucize olarak bir şey vermemiştir. eğer meraklı isen, emesen adresime girersen karşılıklı bu konuları mikrofonla geniş geniş detayına kadar konuşuruz.emesen adresim şudur.alirizaborazan@hotmail.com
selam ve dua ile