7 Şubat 2014 Cuma

KURAN’DA KULLANILAN ÖNEMLİ KELİMELERİN KURAN’DAKİ KARŞILIĞI!







KAİATTA YARATILMIŞ OLAN VARLIKLARI ALLAH İKİ BAŞLIK ALTINDA ELE ALMAKTADIR.

1- ÂDEMOĞLU ŞEMSİYESİ ALTINDA CİNSLERİYLE İNANÇ BİÇİMLERİYLE DAVRANŞLARI VE YAŞAM BİÇİMİ FARKLILIK ARZEDEN İNSANLARDIR

Şimdi Birinci başlık altında âdemoğlu şemsiyesi altıdaki varlıkları Kuran’dan örnekler vererek açıklamaya çalışalım.

2/34-Ve meleklere: 'Âdem’e secde edin' dedik. İblis hariç (hepsi) secde ettiler. O ise, diretti ve kibirlendi, (böylece) kâfirlerden oldu.

Kuran’da yirmi dokuz yerde âdem kelimesi geçmektedir. Ayette belirtildiği gibi, bütün meleklerin iblis hariç âdeme secde etmesi âdem kelimesi içerisine giren davranışlarıyla genciyle yaşlısı ile kadını ile erkeği ile kafiri ile Müslüman’ı ile cini ile şeytanı ile İbadet ve kullukla sorumlu olan bütün varlıkları genel başlık altında değerlendirip toplamıştır

Kuran’da kullanılan hiçbir kelime, hiçbir kelimenin yerine kullanılmamıştır. Aynı zamanda hiçbir kelime hiçbir kelimeden de bağımsız değildir.

İnsan kelimesi âdem kelimesi başlığı altında olduğu halde âdem kelimesi ile aynı değildir. Aynı zamanda âdem kelimesi ile insan kelimesi yakından birebirleriyle alakası vardır. Kuran bu isimleri farklı yerlere koyarak ayrı anlamlar yüklemiştir. Her âdem kelimesi ile ilgili kelimeler farklı anlamlar farklı kişilikler farklı değişiklikler arz etmektedir
.

KURAN İNSAN KELİMESİNİ İKİ BAŞLIK ALTINDA ELE ALMAKTADIR.

A)-Cinsiyet açısından!

B)-din ve yaşam biçimlerinin farklılığı açısından!

Önce cinsiyet açısından Kuran bu iki kelimeyi nasıl izah ettiğini ayetlerle izah etmeye çalışalım.

A)-Cinsiyet açısından!

33/35- Şüphesiz, müslüman erkekler ve müslüman kadınlar, mü'min erkekler ve mü'min kadınlar, gönülden (Allah'a) itaat eden erkekler ve gönülden (Allah'a) itaat eden kadınlar, sadık olan erkekler ve sadık olan kadınlar, sabreden erkekler ve sabreden kadınlar, saygıyla (Allah'tan) korkan erkekler ve saygıyla (Allah'tan) korkan kadınlar, sadaka veren erkekler ve sadaka veren kadınlar, oruç tutan erkekler ve oruç tutan kadınlar, ırzlarını koruyan erkekler ve (ırzlarını) koruyan kadınlar, Allah'ı çokça zikreden erkekler ve (Allah'ı çokça) zikreden kadınlar; (işte) bunlar için Allah bir bağışlanma ve büyük bir ecir hazırlamıştır.

Cinsiyetin, bir başka ifadeyle erkek ve kadının sorumluluk yüklendiği çağ, erginlik yaşı ile beraber başlamaktadır. Kuran’da insan kelimesi âdem kelimesi içerisinde olup, hem takva olgusunun hem de iblis olgusunun yerleştirilmesiyle sıfatlaşarak insan olmaktadır. Bir ayetle bunu açıklamaya çalışalım.

51/56- Ben, cinleri ve insanları sadece bana ibadet etsinler diye yarattım.

Daha önce de belirttiğimiz gibi, meleklerin secde edecek kadar donanıma sahip olan âdem, diğer meleklerden akıl ve iradeyle ayrılmakta ve eşyanın esrarını çözecek ve karşısına çıkan seçeneklerden kendi lehinde ve aleyhinde olabilecekleri düşünüp algılayacak nitelikte oluşu ile imtihan’a tabi tutulmaktadırlar.

İşte insan, âdem kelimesi başlığı altında, İbadet ve kulluk bilincine erişmesiyle Kuran’da insan ismini almıştır. Yani her erginlik çağına ermiş olan çocuklar, insan sıfatını kazanmış olmaktadırlar. O zaman insanı tanımlamaya çalışalım.

İnsan, hem takva yönüne eğilimli, hem de, fısk ve fücur yoluna eğilimli aklıyla nötr bir varlıktır. Yani ne takva yolunda ne de iblisin yolunda aktif bir davranışa girmemiş haildir.

Çocuk kelimesi insan kelimesi kapsamına girmez. Çocuğun insan kelimesi kapsamına girebilmesi için, çocukluk çağından kurtulup erginlik çağına girmesi gerekir. Denenme yol seçmesi o zaman başlamakta ve insan konumuna o zaman girmektedir.

17/34- Erginlik çağına erişinceye kadar, -o da en güzel bir tarz olması dışında yetimin malına yaklaşmayın. Ahde vefa gösterin. Çünkü ahit bir sorumluluktur.

Yukarıda vermiş olduğum ayetler ve izahtan sonra, İnsan kelimesinden hangi insan çeşitleri türediğini anlamaya çalışalım. Kuran, insan kelimesini genel başlık altında iki farklı yollara ayrılan ve farklı ağaçtan beslenen insanları şöyle tanımlamaktadır.

İMAN EDENLER VE İNKÂR EDENLER!

4/76İman edenler Allah yolunda savaşırlar inkâr edenler ise tağut yolunda savaşırlar; öyleyse şeytanın dostlarıyla savaşın. Hiç şüphesiz, şeytanın hileli-düzeni pek zayıftır.

Her iki insan tipi de âdemin soyundan oldukları halde yol seçme konusunda farklı tercihleri olması sonucunda farklı ağacın meyveleriyle beslenmeleri ve farklı yaşam biçimleriyle birbirlerinden ayrılmaktadırlar.

Âdemin cennetten kovulması ona ağacın yasaklanması her âdem olan çocuğun erginlik çağına girmesiyle başlamaktadır. Bir başka ifadeyle ona akıl takva ve iblis olgusun yüklemesi ile gündeme gelmektedir. bir ayetle belgelemeye çalışalım.

7/19-Ve ey Âdem, sen ve eşin cennete yerleş. İkiniz dilediğiniz yerden yiyin; ama şu ağaca yaklaşmayın. Yoksa zalimlerden olursunuz.

7/20-Şeytan, kendilerinden 'örtülüp gizlenen çirkin yerlerini' açığa çıkarmak için onlara vesvese verdi ve dedi ki: 'Rabbinizin size bu ağacı yasaklaması, yalnızca, sizin iki melek olmamanız veya ebedi yaşayanlardan kılınmamanız içindir.

Artık erkek ve dişi olan âdem çocukluk döneminin bittiği,  ergenlik dönemine kadar helal ve yasak kavramının olmadığı bir dönemden yasak ağaçla iblisin yolunda meyveler veren yenmesi içilmesi yapılması yasaklanan ve yenmesi içilmesi ve yapılması serbest kılınan bir konuma gelişi anlatılmaktadır.

Bu ifadeler Tefsirlerde anlatılan peygamber olan Âdem ve onun eşi Havva değil, İlk insan topluluğunda var olan âdemi ve eşini kapsadığı gibi, şimdiki âdemler ve eşlerini,  aynı zamanda kıyamete kadar da var olacak âdemleri ve eşlerini içerisine almaktadır.

Yasak ağaç tefsirlerde bahsedilen, elma ağacı buğday ağacı değil, Her insanda var olan ve insanı diğer meleklerden ayırarak onu insan yapan inkârı isyanı fuhşu teklif sunmakla görevli olan iblis olgusudur.  Bir başka ifadeyle yaratılıştaki vermiş olduğu “Rabbim Allah’tır” sözünden caydırmak için asıl imtihan sebebi olan fısk ve fücur olgusudur.

O zaman kadın, erkek, kâfir Müslüman Yahudi Hıristiyan, cin şeytan deist ateist müşrik ehli kitap ve daha davranış ve yaşam biçimleri farklılığı ile ister takva yolunda ister iblisin yolunda giden insanların seçtikleri yollarda gösterdikleri performansa göre sıfatlaşarak isimler almaktadırlar.

Konu içerisinde saymış olduğum insan türleri hem âdem şemsiyesi altında değerlendirilir hem de insan şemsiyesi altında değerlendirilir.

91/7- Nefse ve ona 'bir düzen içinde biçim verene',
91/8- Sonra ona fücurunu (sınır tanımaz günah ve kötülüğünü) ve ondan sakınmayı ilham edene (andolsun).
91/9- Onu arındırıp-temizleyen gerçekten felah bulmuştur.
91/10- Ve onu (isyanla, günahla, bozulmalarla) örtüp-saran da elbette yıkıma uğramıştır.


Yukarıdaki ayetlerden anlaşıldığı gibi Her insan erginlik dönemine girdiği zaman iki farklı yerden iki farklı ilham gelmektedir.

İblis; Melekler kategorisinden olup, insanı isyana inkâra haram yiyiciliğe götürmeyi teklif sunmakla görevli meleğin adıdır.

Takva; melekler kategorisinden olup, görevi insanı yanlışlıklardan sakındırmayı Rabbin yolunda yürümeyi teklif Sunan meleğin adıdır.

İblis ve takva meleğini diğer meleklerden ayıran özellik görevleri bakımından birisi sadece insanlara kötülüğü teklif sunmakla görevlidir. Diğeri ise insanlara sadece iyiliği teklif sunmakla görevlidir. Ama diğer melekler sadece insanlar hangi yöne giderlerse gitsinler karar verdikleri yönde hizmet sunmaktadırlar.

Akıl: insanı karar verdiği yolda bilgilendiren ona yol gösteren bir melektir. Bu da diğer melekler gibi insana karar verdiği yönde insanın yollarını açmaktadır. İnsan küfrün yolunda gitse de, hakkın yolunda gitse de her iki yönde insanı bilgilendirir ve yaptıklarını kendine göre geçerli bir sebebe dayandırır.

43/ 36- Kim Rahman (olan Allah)ın zikrini görmezlikten gelirse, Biz bir şeytana onun 'üzerini kabukla bağlattırırız'; artık bu, onun bir yakın dostudur.
43/37- Gerçekten bunlar (bu şeytanlar), onları yoldan alıkoyarlar; onlar ise, kendilerinin gerçekten hidayette olduklarını sanırlar.
43/38- Sonunda Bize geldiği zaman, der ki: "Keşke benimle senin aranda iki doğu (doğu ile batı) uzaklığı olsaydı. Meğer ne kötü yakın-dost(muşsun sen)."
Firavunu firavun yapan, onu halkı köleleştirerek zulüm yaparak insanları kendisine itaat ettiren de akıldır. Musa’yı Firavunun yaptıkları zulüm ve işkencelere karşı örgütleyen ve insanı ebedi cennete hazırlayan da akıldır.

Akıl yaratılış gayesine uygun olarak kullanıldığı zaman İnsanı en üstün makama getirir. Ama akıl yaratılış gayesinin dışında kullanıldığı zaman da aşağıların aşağısına getirir.

25/44- Yoksa sen, onların çoğunu (söz) işitir ya da aklını kullanır mı sayıyorsun? Onlar, ancak hayvanlar gibidirler; hayır yol bakımından daha şaşkın (ve aşağı) dırlar

12/100- Allah'ın izni olmaksızın, hiç kimse için iman etme (imkanı) yoktur. O, akıl erdiremeyenlerin üzerine iğrenç bir pislik kılar.

Demek ki akıl insanı hem vezir hem de rezil yapıyormuş. İnsanı diğer meleklerden ayıran en önemli olanlardan birisi de akıldır.


İNSAN KİMDİR?

1-İnsan: Hem takva yoluna, hem de iblisin yoluna gidebilme donanımı ile aklı olan nötr bir varlıktır.

2-İnsan; beden yapısı topraktan, diri olma özelliğini candan, hem takva yoluna hem de fısk yoluna gitme özelliğini ruhtan alan en mükemmel bir varlıktır.

3-İnsan, kendi kaderini kendi elinde olanının dışında kendisi çizen ve bu sebeple de diğer meleklerden ayrılarak emanet yüklenen, yüklendiği emanetin sorumluluğunu alan bir varlıktır.

4-İnsan, seçmiş olduğu yolda merdivenin basamaklarındaki yükseliş gibi ilerleyerek mesafe kat etmektedir. Yaptığı her yanlış davranış onu daha çok yanlışlara, yaptığı her güzel davranış da onu daha çok güzelliklere taşıyarak zirveye ulaşmaya donanımlı olacak şekilde düzenlenmiş bir varlıktır.

5-İnsan: Kendisine yüklenmiş olan donanımla karşısındaki çıkan problemleri çözerek kendi yaşamını kolaylaştıran Lehinde ve aleyhinde olabilecek bütün şeyleri ayıklayabilecek karakterde olan bir varlıktır.

6-İnsan: Kâinatta yaratılmış olan bütün varlıklara hükmedebilen dilediğini dilediği şekilde gerekli performansı gösterdiği takdirde yapabilen bir varlıktır.

7-İnsan, yaratıcının iki eliyle özenip bezenerek yarattığı kâinatta en mükemmel bir varlıktır. Bu sebeple insan yaratmayan yaratılan, soran sorgulayan, gülen ağlayan, üzülen sevinen zalimleşen mazlumlaşan ölen öldüren, vahyi bilgiler ve eşyanın bilgilerini öğrenerek, sürekli mesafe kat eden eşyanın esrarını çözebilen bir varlıktır.

B)-din ve yaşam biçimlerinin farklılığı açısından insanlar!


İnsanları yol veya din seçenekleri açısından kuran iki kısma ayırmaktadır.

RABBANİ YOLDA OLANLAR- GARI RABBANİ YOLDA OLANAR OLMAK ÜZERE!

RABBANİ YOLDA OLANLAR!

İnsanlık tarihinin başlangıcından bu tarafa Allah’ın nebiler aracılığı ile gönderdiği dinin adı İslam, teslim olanları adı da Müslüman’dır. Bunlar tek bir ümmet tek bir şeriat içerisindedirler.

5/48- Sana da (Ey Muhammed,) önündeki kitap(lar)ı doğrulayıcı ve ona 'bir şahid-gözetleyici' olarak Kitab'ı (Kur'an'ı) indirdik. Öyleyse aralarında Allah'ın indirdiğiyle hükmet ve sana gelen haktan sapıp onların heva (istek ve tutku)larına uyma. Sizden her biriniz için bir şeriat ve bir yol-yöntem kıldık. Eğer Allah dileseydi, sizi bir tek ümmet kılardı; ancak (bu,) verdikleriyle sizi denemesi içindir. Artık hayırlarda yarışınız. Tümünüzün dönüşü Allah'adır. Hakkında anlaşmazlığa düştüğünüz şeyleri size haber verecektir.


Sizden her biriniz için bir şeriat ve bir yol-yöntem kıldık.”

Bu ifade gönderilen nebiler için değil, peygamberlerin dışında yol alan insanlar için kullanılmıştır. Bir başka ifadeyle Gayri rabbani yolda olanlar için kullanılmış bir ifadedir.

5/44- Gerçek şu ki, biz Tevrat’ı, içinde bir hidayet ve nur olarak indirdik. Teslim olmuş peygamberler, Yahudilere onunla hükmederlerdi. Bilgin-yöneticiler (Rabbani yun) ve yüksek bilginler de (Ahbar), Allah'ın kitabını korumakla görevli kılındıklarından ve onun üzerine şahitler olduklarından (onunla hükmederlerdi.) Öyleyse insanlardan korkmayın, benden korkun ve ayetlerimi az bir değere karşılık satmayın. Kim Allah'ın indirdiğiyle hükmetmezse, işte onlar, kâfir olanlardır.

3/79- Beşerden hiç kimsenin, Allah kendisine Kitabı, hükmü ve peygamberliği verdikten sonra insanlara: 'Allah'ı bırakıp bana kulluk edin' deme (hakkı ve yetki)si yoktur. Fakat o, 'Öğrettiğiniz ve ders verdiğiniz Kitaba göre Rabbaniler olunuz” (deme görevindedir.)

Rabbani yolda olanların yol göstericileri nebiler ve resullerdir. Her peygamberin kendinden önce gelen nebileri doğrulaması ve kendisinden sonra gelecek olan nebileri de müjdelemesi rabbani yolda olanların yollarının doğruluğunun bir belgesi ve kanıtıdır.

10/37- Bu Kuran, Allah'tan başkası tarafından yalan olarak uydurulmuş değildir. Ancak bu, önündekileri doğrulayan ve kitabı ayrıntılı olarak açıklayandır. Bunda hiç şüphe yoktur, âlemlerin Rabbindendir.

Kuran’da bununla ilgili on bir ayet geçmektedir. Her peygamberin kendisinden öncekileri doğrulaması onların getirdikleri haramlara haram helal olanları da helal kabul etmeleri anlama gelmektedir.

61/6- Hani Meryem oğlu İsa da: 'Ey İsrail oğulları, gerçekten ben, sizin için Allah'tan gönderilmiş bir elçiyim. Benden önceki Tevrat'ı doğrulayıcı ve benden sonra ismi 'Ahmed' olan bir elçinin de müjdeleyicisiyim' demişti. Fakat o, onlara apaçık belgelerle gelince: 'Bu, açıkça bir büyüdür' dediler.

Belki bu ayet hakkında son nebi ve resul olmadığını söyleyebilirler ama o zaman şu ayete ne diyecekler merak ediyorum.

7/157-Onlar ki, yanlarındaki Tevrat'ta ve İncil'de (geleceği) yazılı bulacakları ümmi haber getirici (Nebi) olan elçiye (Resul) uyarlar; o, onlara marufu (iyiliği) emrediyor, münkeri (kötülüğü) yasaklıyor, temiz şeyleri helal, murdar şeyleri haram kılıyor ve onların ağır yüklerini, üzerlerindeki zincirleri indiriyor. Ona inananlar, destek olup savunanlar, yardım edenler ve onunla birlikte indirilen nuru izleyenler; işte kurtuluşa erenler bunlardır.

İnsanlık tarihinin başlangıcından bu tarafa Allah nebi ve resulleri peş peşe dizerek nebisiz ve uyarıcısız bir ümmet bırakmamıştır.

Eğer, öyle olmuş olsaydı uyarıcı gönderilmemiş ümmetler sorumlu olmazlardı.

2/87-Andolsun, biz Musa'ya kitabı verdik ve ardından peş peşe elçiler gönderdik. Meryem oğlu İsa'ya da apaçık belgeler verdik ve onu Ruhu'l-Kudüs'le teyid ettik. Demek, size ne zaman bir elçi nefsinizin hoşlanmayacağı bir şeyle gelse, büyüklük taslayarak bir kısmınız onu yalanlayacak, bir kısmınız da onu öldüreceksiniz, öyle mi?

Demek ki farklı şeriat ve farklı ümmetler halinde olalar gayrı rabbani yolda olanlardır.

GAYRI RABBANİ YOLDA OLANLAR (CİNLER)

CİNLER*********************************************

CİNLER: İblisin teklifleriyle her insanın yaratılışta vermiş olduğu “Rabbim Allah’tır” sözünden cayarak Allah’ın nebiler aracılığı ile göndermiş olduğu vahyin yolundan sapan insanların genel adıdır.

Kuran Gayrı rabbani yolda olan cinleri genel başlık halinde iki kısma ayırmaktadır. Müşrikler- ehli kitap olanlar!

MÜŞRİK OLANLAR! (PUTA TAPICILAR)

Müşrik: Allah’ın peygamberlerle insanlar için göndermiş olduğu yaşam biçiminin karşısında Yaşam biçimi koyan veya yaşam biçimi koyanları takip edenlere verilen isimdir. Bunları kuran iki kısma ayırmaktadır. Ateistler – deistler.

ATAİSTLER!

Bunlar Allah’ı kabul etmeyen dolayısı ile Allah’ın göndermiş olduğu peygamberleri kitapları ve ahiret âlemini de kabul etmeyenlere verilen isimdir.

2/28-Nasıl oluyor da Allah'ı inkâr ediyorsunuz? Oysa ölü iken sizi O diriltti; sonra sizi yine öldürecek, yine diriltecektir ve sonra O'na döndürüleceksiniz.


DEİST OLANLAR!

29/61 Andolsun, onlara: 'Gökleri ve yeri kim yarattı, güneşi ve ayı kim emre amade kıldı?' diye soracak olursan, şüphesiz: 'Allah' diyecekler. Şu halde nasıl oluyor da çevriliyorlar?

43/87- Andolsun, onlara: 'Kendilerini kim yarattı?' diye soracak olsan, elbette: 'Allah' diyecekler. Öyleyse nasıl olur da çevriliyorlar?


Deist olanlar Allah’ın var ve bir olduğunu kabul ettikleri halde, Allah’ın göndermiş olduğu peygamberleri kitapları ahiret âlemini kabul etmemektedirler.

Bunların Allah’ı kabul etmeleri dünya yaşamında onlar için bir önemi yoktur. Yaşamın kurallarını biz kendimiz koyarız derler. 

Ateist ve deist olanların ortak özellikleri peygamberlik olayına, Allahın kitaplar göndermeyeceğine ve ahiret âlemine de iman etmemeleridir. Ve şöyle derler.

23/37-O (bütün gerçek), yalnızca bizim (yaşamakta olduğumuz bu) dünya hayatımızdan ibarettir; ölürüz ve yaşarız, biz diriltilecekler değiliz.'

64/7-İnkâr edenler kesin olarak diriltilmeyeceklerini öne sürdüler. De ki: 'Hayır, Rabbime andolsun, muhakkak diriltileceksiniz; sonra mutlaka yaptıklarınız size haber verilecektir. Bu da Allah'a göre oldukça kolaydır.'

Allah’ın var olduğunu kabul etmek önemli değil, önemli olan, var olan Allah’ın göndermiş olduğu peygamberlerle öğütlediği yaşam biçimini kabullenmek ve hayatını o kurallara göre terbiye etmektir. Bir başka ifadeyle Önemli olan Allah’ı kabullenmek değil, önemli olan Allah’ın Rabliğini kabullenmektir.

KİTAP-EHLİ OLANLAR

Kitap-ehli=Kuran’a göre deistler gibi bular da Allah’a iman ederler. Müslüman olanlar gibi peygamberliğe kitaplarına ve dolayısı ile ahiret âlemine de inanırlar. Ama gel gelelim, Allah’tan gelen vahiy orijinli olan dini zan ve tahminle bozarak gizleyerek katarak ekleyerek Allah’tan olmayan fakat Allah adına din uyduranlara verilen isimdir.

Kuran Kitap ehli tabirini sadece kendisinden önce var olan Yahudiler ve Hıristiyanlar için kullanmıştır. Şimdi de aynı özelliği taşıyan vahyin orijinalinden sapan tasavvuf ehlini, tarikatleri, cemaatleri, mezhepleri, meşrepleri hepsini içerisine katarak bunlara kitap ehli tabirini kullanabiliriz.

72/3- Elbette, Rabbimiz'in şanı Yücedir. O, ne bir eş edinmiştir, ne de bir çocuk."

72/7- "Ve onlar, sizin de sandığınız gibi Allah'ın hiç kimseyi kesin olarak diriltmeyeceğini sanmışlardı."


Dikkatinizi çekmek istiyorum! Vermiş olduğum ayet örneklerinde iki farklı karakterde cinlerden bahsetmektedir. Birisi kitap ehli olan cinler. Bular Allah’ın peygamberlerini kitaplarını ve ahiret âlemini kabul ettikleri halde Allah’a bir takım sıfatlar yakıştırmışlardır. “Üzeyir Allah’ın oğludur İsa Allah’ın oğludur “ dediler. Bunları söyleyenler Musa’ya ve İsa’ya gönderilmiş vahiy orijinli dinden sapan Yahudi ve Hıristiyan olan cinlerdir.

Oysa Ölüp de dirilmeye inanmayan sadece ateistler ve deistlerdir. İşte Kuran bu tip inkârcıları da cin kategorisine yerleştirmiştir.

Yani, Cinler Her insanda var olan iblis ağacının meyvelerinden nemalanan ve iblisin soy ağacını takip eden ehli-kitap ve inkâr edenlerin zürriyetinden olan yüzlerce farklı fırkalara ayrılmış olan bütün gayri rabbani yolda olanların hepsini içerisine almaktadır.

O halde âdem dendiği zaman yaratılışta vermiş olduğu “Rabbim Allah’tır” deyi sözünde duran Müslüman olanları, vermiş olduğu bu sözden cayan, hem ehli kitap olanları hem de müşrik (puta tapıcıları) olanları içerisinde barındırmaktadır.

Kuran’da İnsan kelimesi ile Müslüman, ehli kitap veya müşrik kelimelerini de insan olduğu halde insanların yol ve din bakımından farklı tercihlerini böyle ayırmaktadır. Yine yenileyerek bir daha burada zikrederlim! İnsan deyince hem Allah’ın yolunda yürümeye aday bir varlık, hem de şeytanın yönünde yürümeye aday bir varlıktır. Taban tabana zıt olan Müslüman ve gayrı Müslüman insandan türemektedir.

62/6-De ki: 'Ey Yahudi olanlar, eğer siz, (bütün) insanlardan ayrı olarak yalnızca sizlerin gerçekten Allah'ın velileri (dost ve sevgili kulları) olduğunuzu öne sürüyorsanız, şu halde ölümü temenni edin; eğer doğru söylüyor iseniz (bunu çekinmeden yapın).'

Bu ayette de tekrar dikkatinizi çekmek istiyorum. İnsanları ve cinleri kuran ayrı bir konumda değerlendirince farklı yaratıklar olduğunu söylemişlerdi. Peki bu ayette Yahudi olanlarla insanları ayrı olarak değerlendirmektedir buna ne diyeceksiniz?

3/21-Allah'ın ayetlerini inkâr edenler, peygamberleri haksız yere öldürenler ve insanlardan adaleti emredenleri öldürenler; işte onlara acıklı bir azabı müjdele.


2-MELEKLER ŞEMSİYESİ ALTINDA CİNSLERİYLE ÇEŞİTLERİYLE HAYVANLARIYLA BİTKİLERİ İLE YILDIZ AY VE GÜNEŞİ İLE YERLERDE VE GÖKLERDE ÂDEM ŞEMSİYESİ ALTINDA YARATILMIŞ OLAN VE ÂDEMİN EMRİNE AMADE OLMAKLA GÖREVLİ BÜTÜN VRLIKLARDIR.

Alla kâinatta İnsanların dışında insanların emirlerine amade olarak yaratmış olduğu varlıkları temel olarak iki kısma ayırmaktadır.

Canlı varlıklar- cansız varlıklar

Canlı varlıklar.

Canlı varlıkların temel özellikleri doğarlar büyürle ve ölürler. Kâinatta temel olarak iki kısa ayırmıştır.

HAYVANLAR- BİTKİLER
Hayvanlar melekler kategorisinden olup,  can taşımaları nedeniyle bütün canlı varlıkların özelliğini taşımaktadırlar.  Görevleri kendilerine kotlanmış olan bilgilerle insanlara secde etmek insanların emirlerine amade olmak için yaratılmışlardır. İnsanlara en yakın varlık hayvanlardır. İnsanları hayvanlardan ayıran en önemli özellik hayvanlarda akıl ve irade yoktur. Belki kendilerine kotlanmış olan bilgilerle bazen en akıllı insanların başaramayacağı şeyleri başarabilirler ama fakat o sadece kendi görev alanları içerisinde bunu gerçekleştirebilmektedirler.

Arının yapmış olduğu balı bütün dünyadaki insanlar bir araya gelseler yapamazlar. Tavuğun yapmış olduğu yumurtayı bütün dünyadaki insanlar toplansalar bir araya gelseler yapamazlar.

Dünya üzerinde yaratılmış olan genellemesi bile sayılamayacak kadar hayvan çeşitleri bulunmaktadır.  Her hayvan kendi cinsleriyle sıfatlaşarak isimler almaktadırlar. Her hayvan bile kendi cinsleri içindeki hayvanlardan yumurta ikizleri de dâhil olmak üzere hiçbir hayvan hiçbir hayvanın aynısı değildir.

Hayvanlarda da insanlar gibi can, ruh ve beden bulunmaktadır. Hayvandaki can onların diri tutulmasını sağlamaktadır. Yani beden ayakta durabilmesi için organların metabolizmanın düzgün olarak işleyebilmesi için mutlaka onun canlı olması gerekir. Ruh hayvanlarda kendilerine kotlanmış olunan bilgiler çerçevesinde aktif hale getirmesidir. Yemesi içmesi süt vermesi Yılansa sokarak zehrini akıtması akrepse o da zehirlemesi onun ruhunu taşıdığını göstermektedir.

Belki hayvanlar içerisinde de insanlara en çok benzerlik taşıması nedeni ile maymundan geldiği teorisini ortaya atsalar da maymunlar kurana göre bir melektirler. Belki böyle bir fikri daha yeni duymuş olabilirsiniz. Hayvanları ve bitkileri aşılama yöntemiyle ıslah edilerek bazı sonuçlara ulaşılabilir ama asla hayvanlardan insanlara aşılama yöntemiyle insanlara geçişin olması mümkün değildir.

Maymunlar diğer hayvanlara göre taklit yeteneğinin oluşu ile farklı bir yere konulabilir ama düşünme akıl etme hem doğru yolu bulabilme hem de şeytanın yolunda yürüyebilecek donanım yoktur. Yukarıda İnsan kimdir? Başlığı altında insanların bazı özelliklerini anlatmaya çalıştık. Bir varlığın insan olabilmesi için o varlıkta hem takva olgusu hem fısk ve fücur olgusu hem de akıl olması gerekir. Eğer bunlar o varlıkta yoksa o düşünme karar verme veya emanet yüklenme diye bir şey düşünülemez.

33/72- Gerçek şu ki, biz emanetleri göklere, yere ve dağlara sunduk da onlar bunu yüklenmekten kaçındılar ve ondan korkuya kapıldılar; onu insan yüklendi. Çünkü o, çok zalim, çok cahildir.

İnsanlık tarihinin başlangıcından bu tarafa hayvanlardan kendilerine kotlanmış olan bilgiler dışında bilgi edindikleri vaki olmuş mudur? Veya şöyle diyelim. Hiç bir hayvanın teknoloji konusunda bir icada imza atabildiği görülmüş müdür? Asla görülmemiştir.

Ama insanlar İnsanlık tarihinde sıfır olan bilgilerinin üzerine icatlar bilgiler katarak gelmişler ve kıyamete kadar da bilgi ve teknolojide ilerlemeye devam edeceklerdir.

Kuran’da “âdeme isimlerin hepsini öğrettik” ifadesi insanlığın var oluşu ile yok oluşu arasındaki süreç içersinde insanlığı öğrenmiş ve öğrenecek  olduğu bütün bilgileri içermektedir.

Melek kelimesi doğallığını insan bozmadıkça bozulmayan kendilerine ayrılmış zaman dilimi içerisinde insan veya insanlığa hizmet sunan varlıklardır. O zaman hayvanlar da bu özellikleri barındırıyorlarsa hayvanlar da birer melektirler. Hayvanlar âleminde bulunan bütün hayvanlar kendilerine kotlanmış olan bilgiler çerçevesinde gördükleri işlere göre sıfatlaşmakta ve isimler almaktadırlar. 

Kırmızı at hayvanlar âlemindeki melekler kategorisinden olup, koşularda bineklerde kullanılmak için yaratılmış kırmızı rengiyle sıfatlaşmış bir melek ismidir. İnek Hayvanlar âlemi melekler kategorisinden olup dişilik ve süt verme görevi ile görevlendirilmiş bir melektir. Bunları dilediğimiz kadar çoğaltabiliriz.

Öyleyse insanların evrimleşerek maymundan türedi anlayışı Kuran’a göre uygun değildir. Çünkü insanlar emanet yüklenebilecek donanımda yaratılmış ama hayvanlarda böyle bir haslet yoktur.

CANSIZ OLAN VARLILAR!

Kâinatta insanlar hayvanlar ve bitkilerin dışında belki yaşam süresi insanoğluna eş değer olan yemeyen içmeyen ve kısa sürelerde insanlar ve diğer canlılar gibi ölmeyen ama er geç onların da bir başlangıcı bir gelişmesi ve bir sonucu olan varlıklardan söz ediyoruz.

Güneş ay dünya diğer gezegenler yıldızlar galaksiler, yani insanlar hayvanlar ve bitkilerin dışında var olan her şey cansız olarak yaratılmış varlıklardır.

Kuran’a göre İnsanoğlu yaratılmadan önce insanların dışında bütün varlıklar yaratılmış olup, on beş milyar yıla yakın bir zaman geçmiştir. insanlar yok olduktan sonra da aynı sünnet içerisinde yine on beş milyar bir zaman dilimi geçip insanlar için bir an gibi kısa bir süre içerisinde diriltilip yeni bir yaratılışla yaratılıp hesaba çekileceklerdir.

Kainatta canlı ve casız olan bütün varlıklar genel bir başık altında melek diye isimlendirmiştik. Cansız olan varlıklar da melekler kategorisinden olup onar da kendilerine kotlanmış olan bilgileri insanlara sunmakla insanlara secde etmektedirler.

Her cansız varlıklarda da madde yapısı ve onu diri tutan bir enerjisi ve buna bağlı olarak o görev alanı içerisinde insanlara hizmet vermesi onun ruh yapısını oluşturmaktadır.

Nasıl insanda bedenini et kemik ve hücreler organlar, enerjisini can ve ruhunu da her iki yöne eğiliminde karar verme yönünde oluşturduğu yol teşkil ediyorsa diğer yaratılmış olan cansız varlıklarda da bunlar olmaktadır.

Güneşin teşbihte hata olmazsa kütlesine beden, enerjisini onun ayakta durmasını sağlayan güç, ruhunu da güneşin ısı ve ışık vermesi olarak tanımlayabiliriz.

Sonuç olarak Kuran’da geçen kelimelerin karşılığını Kuran’dan anlayabilirsek o kelimelerin oluşturduğu ayetleri ve o ayetlerin oluşturduğu konuları ve kıssaları ancak doğru bir şekilde anlayabilir ve bize yaşamımızın yol göstericisi ve öğüt vericisi olarak karşımıza çıkar.

Yoksa kuran içerisinde geçen kelime ve ayetlerin ne dediğini anlayamazsak kuran süs olarak saklanıp mezarlıklarda ölülerin arkasından sevap olsun diye okunmaktan öteye geçmez geçemez de.

Doğrularım hatadan ve noksanlıklardan münezzeh olan Allah’a yanlışlarım ise her an hata yapabilme özeliğine sahip olan bana aittir.

ALİ RIZA BORAZAN

MERSİN -ANAMUR










Hiç yorum yok: