7 Mayıs 2012 Pazartesi

ALLAH VE RESULÜNE İTAAT ETMEK NE DEMEKTİR?

 


RAHMAN VE RAHİM OLAN ALLAH'IN ADIYLA!

İslam toplumlarında asırlardır anlatılan ve algılanan en önemli konulardan birisi de Allah ile resulünü birbirlerinden ayırarak iki ilah gibi görmeleridir. Kuran'a göre Hüküm koyan, kanun koyan, yaratan, öldüren, dirilten, yediren, içiren rızık veren, sadece ve sadece Allahtır. 

Resullere itaat Resullerin Allah’tan aldıkları emirlerle sana elçilik yapmalarındandır. Allah’a itaat onun göndermiş olduğu emir ve yasaklara uymayla ancak mümkün olur. Yoksa Allah’a nasıl itaat edilecek? Resul de ondan gelen emirleri aktarması Allah ile senin aranda elçilik yapmasından dolayı resule itaat vardır. Kuran’dan örnekler vererek konuyu işlemeye çalışalım.

33/36- Allah ve Resûlü, bir işe hükmettiği zaman, Mümin bir erkek ve Mümin bir kadın için o işte kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur. Kim Allah'a ve Resûlü’ne isyan ederse, artık gerçekten o, apaçık bir sapıklıkla sapmıştır.

Resul Allah’tan  vahiy alması ve aktarması nedeniyle seninle Allah arasında bir elçidir. Onun vasfı vahyi sana aktarmasıdır. Elçiye zeval olmaz derler ya aynen de Allah resulü getirdiği vahiylerde kendi katkısı yoktur. 

Bu sebeple onun getirdiklerine itiraz etme inkar etme ve saygısızlık duyma Allah’a saygısızlık duymadır. Onun getirdiklerine itaat ve saygı duyma da Allah’a itaat ve saygı duymadır.Peygamber ve peygamberlerin yaşadığı ve söyledikleri vahyin bir aynasıdır.Bir gölgesidir. Onlar vahyin dışında nebi ve resul olduktan sonra  Ne söz söyleme  ne de yaşama koyma hakkına sahip değillerdir. Bu onlarla Allah’ın bir sözleşmeleridir.

3/81- Hani Allah peygamberlerden 'kesin bir söz (misak)' almıştı: "Andolsun size kitap ve hikmetten verip sonra size beraberinizdekini doğrulayan bir elçi geldiğinde, ona kesin olarak iman edecek ve ona yardımda bulunacaksınız." Demişti ki: "Bunu ikrar ettiniz ve bu ağır yükümü aldınız mı?" Onlar: "İkrar ettik" demişlerdi de "Öyleyse şahid olun, Ben de sizinle birlikte şahid olanlardanım" demişti.

Yüz binlerce uydurma hadislerle peygamber profili çizenler Yanılmakta ve yanıltmaktadırlar. Bir sözün doğru olduğunu anlayabilmek için kuranı bilmek gerekir. Eğer bir sözün aslı eğer kuranın kendisinde varsa başka yerlerden söz aramaya ve söz derlemeye ne gerek vardır. Peygamberin bağlı bulunduğu kaynak vahiydir. Vahiy de kuranın ta kendisidir. Kuranda her örmnekten bir örnek verilmiş hiçbir eksik de bırakılmamıştır.

39/27- Andolsun, Biz bu Kuran’da, belki öğüt alıp-düşünürler diye, insanlar için her bir örnekten verdik. 27- Andolsun, Biz bu Kuran’da, belki öğüt alıp-düşünürler diye, insanlar için her bir örnekten verdik.

6/38- Yeryüzünde hiçbir canlı ve iki kanadıyla uçan hiçbir kuş yoktur ki, sizin gibi ümmetler olmasın. Biz kitapta hiçbir şeyi noksan bırakmadık, sonra onlar Rablerine toplanacaklardır.

Bu vermiş olduğum ayetler. Peygamber ve peygamberlerin yerini ve konumunu belirlemektedir.  Kuran’da her örnekten bir örnek verilmişse ve hiçbir eslik de bırakılmamışsa peygambere düşen görev onu söylemek ve onu yerine getirmekten başka ne olabilir ki? İman edenler de onun getirdiklerine iman ederler ve hayatlarına onu aktarırlar. İşte Allah’a itaat ve peygambere itaat budur.

2/285- Elçi, kendisine Rabbinden indirilene iman etti, mü'minler de. Tümü, Allah'a, meleklerine, kitaplarına ve elçilerine inandı. "O'nun elçileri arasında hiçbirini (diğerinden) ayırt etmeyiz. İşittik ve itaat ettik. Rabbimiz bağışlamanı (dileriz). Varış ancak Sanadır" dediler.

Evet o nebi ve resul vahyin kontrolündedir. kendi hevasından konuşmaz ve kendi isteklerine göre de yaşamaz. Eğer öyle olmuş olsaydı. Peygamberlikten azledilirdi.

69/40- Hiç şüphesiz o (Kur'an), şerefli bir elçinin kesin sözüdür.

69/41- O, bir şairin sözü değildir. Ne az inanıyorsunuz?

69/42- Bir kahinin de sözü değildir. Ne az öğüt alıp-düşünüyorsunuz?

69/43- Alemlerin Rabbinden bir indirilmedir.

69/44- Eğer o, Bize karşı bazı sözleri uydurup-söylemiş olsaydı.

69/45- Muhakkak onun sağ-elini (bütün güç ve kudretini) çekip-alıverirdik.

69/46- Sonra onun can damarını elbette keserdik.

69/47- O zaman, sizden hiç kimse araya girerek bunu kendisinden engelleyip-uzaklaştıramazdı.

69/48- Çünkü o (Kur'an, Allah'tan sakınan) muttakiler için bir öğüttür.

Bu ayetler bize nebi ve resulün yerini ve konumunu tanımlamakta, ve onu nasıl bir yere koyacağımızı Allah belirlemektedir. Hiçbir Müslüman onu sıradan bir insan gibi göremez. Ve hiçbir Müslüman da onu Allah yerine de koyamaz o İnsanlar ile Allah arasında bir nebi ve resuldür. Allah emreder resul de o emri hem insanlara aktarır. Hem de yaşar. İman edenler de o peygambere itaat eder ve onu takip ederler.

Doğruların Allah'a Yanlışlarım ise bana aittir.

ALİ RIZA BORAZAN
MERSİN ANAMUR



Hiç yorum yok: