4 Mayıs 2011 Çarşamba

ATEİSTİN KURANDAN ELEŞTİRİLERİNE KURANDAN CEVAPLAR.


ATEİSTİN KURANDAN ELEŞTİRİLERİNE KURANDAN CEVAPLAR.
BİR Bu Fikriler Saygıyı Hak Eder Mi?
SORU-1 – Her yıl bir ay boyunca ortalama 16 - 18 saat aç kalıp, bunun sağlıklı bir şey olduğunu iddia etmek saygıyı hak eder mi?

CEVAP-1-Sorulan sorulara cevap vermeden önce kuranı anlama konusunda bir bilgi vermek istiyorum.


Kuran: Yerleri ve gökleri yaratan Allah’ın insanların dünya hayatında düzgün ve sağlıklı yaşamalarının ilkelerini bildiren bir hayat projesinin adıdır. Başka bir deyişle,kullaılanılması istenilen ilacın üzerindeki,prospektüsüdür. Kuran ancak kendi içerisinde kendisini anlatır. Ve açıklar. Kuran’dan bir ayeti alıp, kuran böyle diyor demek doğru olmaz. Kuran'ın konuşma dilinin çözülmesi gerekir. Kuran'ın birçok söylediklerinin evren yasalarıyla uyup uymadığının test edilmesi gerekir.

Müslüman olanlar, Allah'ın insanlara temel olarak iki kaynaktan bilgi geldiğine iman ederler. Veya Allah’ın iki yolla mesajının ulaştırdığını kabul ederler.

Örnek:
42/51- Kendisiyle Allah'ın konuşması, bir beşer için olacak (şey) değildir; ancak bir vahy ile ya da perde arkasından veya bir elçi gönderip Kendi izniyle dilediğine vahyetmesi (durumu) başka. Gerçekten O, Yüce olandır, hüküm ve hikmet sahibidir.

42/52- Böylece sana emrimizden bir ruh vahy ettik. Sen, kitap nedir, iman nedir bilmiyordun. Ancak Biz onu bir nur kıldık; onunla kullarımızdan dilediklerimizi hidayete erdiririz. Şüphesiz sen, dosdoğru olan bir yola yöneltip-iletiyorsun.

“ancak bir vahy ile ya da perde arkasından” İnsanları temel olarak iki kısma ayıran reel hayata baktığımız da o değil mi? Allah'a peygamberlere, kitaplara, ahiret gününe iman eden insanlar olduğu gibi iman etmeyen insanlar da bulunmaktadır. Yalan mı? Hayır, yalan değil şekil ada görüldüğü gibi.

Peygamberlere halkın düşmanlığı ve karşı çıkışlarının sebebi ben Allah’tan gönderilmiş, nebi ve resulüm sözüdür. Onların getirdiği mesajların kendilerinden olmadığı Allah’ın onlara vah yettiği bilgilerdir.

53/ 2- Sahibiniz (arkadaşınız olan peygamber) sapmadı ve azmadı.

53/3- O, hevadan (kendi istek, düşünce ve tutkularına göre) konuşmaz.

53/4- O (söyledikleri), yalnızca vahyolunmakta olan bir vahiydir.
Emin güvenilir olan peygamber ben Allah’tan size elçi olarak gönderildim dediği zaman fırtınalar kopuyor. Yani iman etmeyenleri ona karşı düşman eden söz sadece budur. Kuran'da bir hüküm veriliyorsa onun faydalarını ve zararlarını insanlara anlatır ve düşünmeye davet eder.

2/ 97- De ki: "Cibril'e kim düşman ise, (bilsin ki) gerçekten onu (Kitabı), Allah'ın izniyle kendinden öncekileri doğrulayıcı ve müminler için hidayet ve müjde verici olarak senin kalbine indiren Odur.

2/98- Her kim Allah'a, meleklerine, elçilerine, Cibril'e ve Mikail'e düşman ise, artık şüphesiz Allah da kâfirlerin düşmanıdır."

2/99- Andolsun Biz sana apaçık ayetler indirdik. Bunları fasıklardan başkası inkâr etmez.

“müminler için hidayet ve müjde verici olarak senin kalbine indiren Odur.”

İşte bu bilgi diğer insanlardan onu farklılaştırarak peygamber konumuna taşımaktadır. Kuran'da peygamber geçmez ama onun karşılığı nebidir. Yani Allah ile konuşan Nebilerin diğer insanlardan farkı sadece vahiy almasıdır. Aralıksız insanlık tarihinin başlangıcından bu tarafa vahiy bilgisinin muhatap olduğu elçiler kavimlerde olagelmiştir. Hiç bir kavim elçisiz kalmamıştır. Allah uyarılmamış kavim de koymadan kendi bilgilerini işitmek isteyen ve işitenlere mesajını göndermiştir.

26/ 208- Kendisi için bir uyarıcı olmaksızın, Biz hiçbir ülkeyi yıkıma uğratmış değiliz.

Kuran İnsanları kamplara ayırıyor diye eleştirenler, Acaba kendisi dışında düşünmeyen gurupları cemaatleri ideoloji sahiplerini kendilerinden sayıyorlar mı? Onlar kendileri dışında olanları kendilerinden ayırmakla kamplaşma meydana getirmiyorlar mı?

Evet, Kuran doğru olan bir davranış ile yanlış olan bir davranışı ortaya koyar. Ve insanlara doğru olan davranışı yapmaya çağırır. Dileyen gelir dileyen gelmez. Doğru olan davranışı yaptığı zaman kendi iyiliği için yapar yanlış olan davranışı yaptığı zaman da kendi kötülüğü için yapar.

39/ 41- Şüphesiz, sana Biz Kitabı insanlar için hak olmak üzere indirdik. Artık kim hidayete ererse, bu kendi lehinedir; kim saparsa, o da kendi aleyhine sapmış olur. Sen onların üzerinde vekil değilsin.

Allah Her akıllı olan ve düşünme çağına gelmiş olan insana hem takva yönüne hem de fısk yönüne gidebilecek eğilimi vermiş, aklını ve onun seçtiği yollarda gidebilecek malzemeleri de vererek kişileri özgür iradeleriyle baş başa bırakmıştır. Deist ve ateist görüşün dünya hayatında insan, "kendi kaderini kendisi çizer" anlayışı ile tıpatıp uyuşmaktadır. 

Dünya hayatında Allah'ın insanların yapmış oldukları klasik İslam ve ehli kitap toplumlarında anlatılan gibidir. Suç işleyenlere, tabiat kuvvetleriyle Allah'ın verdiği özel bir cezası yoktur. Kuran'da anlatılan Nuh ad sem ut, kavimlerin helakini anlatırken onların gözleri kulakları ve kalplerinin işlevsiz hale gelmesiyle, mecazi anlatım sanatı kullanarak anlatmaktadır.


Helak kişilerin doğru yoldan saparak cehennem azabını hak edenler için kullanılmış bir terimdir.

Bu kadar verdiğim bilgilerden sonra şimdi Kuran'da geçen ayetlerin ne dediğinden ziyade ne demek istediğinin yakaladıtan sonra,  bizim alacağımız  ders nedir.Onu  bulmaya çalışalım. 

ORUÇ
SORU-1 – Her yıl bir ay boyunca ortalama 16 - 18 saat aç kalıp, bunun sağlıklı bir şey olduğunu iddia etmek saygıyı hak eder mi?
CEVAP-1
2/183- Ey iman edenler, sizden öncekilere yazıldığı gibi, oruç, size de yazıldı (farz kılındı). Umulur ki sakınırsınız.

İnsan temel olarak iki yapıdan meydana gelmiştir. Birisi beden et kemik organlar ve hücreler. İkincisi ise can ve ruhtur. Beden ve ruh sağlığı yerinde olan insanlar ancak mükemmel insanlardırlar. Ancak bedenden veya ruhtan sıkıntısı olan insanlar hem davranış bozukluklarına hem de yaşam kalitesinin düşmesine neden olmaktadırlar.

Tıp psikoloji psikiyatrisi ve diğer insan hastalıklarının bütünü ile ilgili dallarda uzmanlaşmış doktorların nezaretinde hastalıkların neden ve niçin sorularının karşılığını araştırılarak teşhis edilip, karar verilmesi gerekir. Sebepsiz hiçbir hastalık yoktur. Belki fiziki rahatsızlığın sebebi psikolojik rahatsızlıkların insan bedenine yansıması olarak da karşımıza çıkmaktadır.

Ruh materyalizme göre kabul edilmeyen bir olgudur o gözle görülmez elle tutulmaz. Ağırlığı olmayan bir şeydir. Ama gel gelelim insanda ruh sağlığı yerinde olmayanlar insanı ipe sapa sığılmaz bir konuma getirmektedir. Kendisini öldürebiliyor başkalarını katlediyor. Vuruyor kırıyor normal insan davranışlarının dışında bir davranış sergileyebiliyorlar.

İşte Yerleri ve gökleri yaratan Allah, ilim ve hikmet sahibidir. Seni inşa eden seni bir damla su ile ana rahmindeki yumurtalığın ilgi alakasından meydana getiren Allah’tır. Seni senden o daha iyi tanır. hiç endişen olmasın. Kuran'da önemli bir ibadet şeklini sadece aç kalmak olarak anlayanlar yanılmaktadırlar.

Orucun tıp ilmine göre insan sağlığında maddi olarak katkı sağlamadığı bir gerçektir. Tıp insana az az ve sık sık yemeyi önermektedir. Doğru olan da odur. Ama insanların hesap edemediği gözden kaçırdığı bu maddi kayıp yanında onu sabra insanların her istediğini her zaman yapamayacaklarını her yapılan bir davranışın mutlaka ölçüsüne uygun olarak yapılmasının insana eğitimini vererek bizzat insanın kendisi aktör ve aktirist olarak oyunun içerisinde rol almaktadır.

Allah oruç tutma gücü yerinde olmayıp da mali gücü yerinde olanların tutamadığı gün sayısınca bir bedel ödeyerek hem sosyal bir toplumda aç olan insanlara yönelip onların ihtiyaçlarını gidererek merhem olmayı istemektedir.

2/184- (Oruç) Sayılı günlerdir. Artık sizden kim hasta ya da yolculukta olursa tutamadığı günler sayısınca başka günlerde (tutsun). Zor dayanabilenlerin üzerinde bir yoksulu doyuracak kadar fidye (vardır). Kim gönülden bir hayır yaparsa bu da kendisi için hayırlıdır. Oruç tutmanız, -eğer bilirseniz- sizin için daha hayırlıdır.

İbadetler insanları Allah'a yaklaştıran en büyük vesilelerdir. Nasıl sana düşman olan birisine sen onun düşmanlığına karşı güzel davranış sergilediğin veya onun sıkıntılarını giderdiğin zaman sana tavrını değiştirerek sana yaklaşıyorsa, senin güzel davranışların da seni Allah'a yaklaştırır. Tabiri caizse, sana Allah zeytin dalı uzatır. Seni hayra ulaştırır. Senin namazına senin orucuna Allah'ın ihtiyacı yoktur. Seni senin için bu ritüel ibadetleri kendisinden bağı koparmamak için sana bir görev olarak vermektedir.

Hulusi bir kalple namaz kılan bir adam meyhaneye fuhuş haneye gidebilir mi? ya giderse o ibadetten uzaklaşması lazım. Ya da o ibadetleri yapıyorsa ibadetleriyle tezat teşkil eden bir davranışı yapmaması gerekir. Çünkü bir adam hangi yola gideceğine karar vermesi gerekir. Bir vücutta iki zıt davranış olmaz bir insan iki kişilikli de olmaz insan tektir tek kişilikli olması gerekir.

33/4- Allah, bir adamın kendi (göğüs) boşluğu içinde iki kalp kılmadı ve kendilerini annelerinize benzeterek yemin konusu yaptığınız (zıharda bulunduğunuz) eşlerinizi sizin anneleriniz yapmadı, evlatlıklarınızı da sizin (öz) çocuklarınız saymadı. Bu, sizin (yalnızca) ağzınızla söylemenizdir. Allah ise, hakkı söyler ve (doğru olan) yola yöneltip-iletir.

Öyleyse orucu insana zulüm olarak görmek değil, oruç insanı terbiye eden insanı sağlığa kavuşturan bir ilaç gibi görmek lazım. Belki doktorun çocuğa verdiği ilaç şurup acıdır ama o, acılığa çocuk katlandığı zaman onun sefasını görecektir.

SORU-2 - Kadınların aşağılandığı, erkeklerin tarlaları olduğunu söyleyen ve onları dövmeye kadar giden bir öğreti saygıyı hak eder mi?

(Bakara 223): Kadınlarınız sizin için bir tarladır. Tarlanıza nasıl dilerseniz öyle varın. Kendiniz için önceden (uygun davranışlarla) hazırlık yapın. Allah'tan korkun, biliniz ki siz O'na kavuşacaksınız. (Ya Muhammed!) müminleri müjdele!

CEVAP:Burada Kadınları aşağılayan bir söz yok. Tarla tohumun atıldığı tohumu besleyerek filizlenmesinden meyve verinceye kadar geçen süreci anımsatmaktadır.


( Nisa 34): Allah'ın insanlardan bir kısmını diğerlerine üstün kılması sebebiyle ve mallarından harcama yaptıkları için erkekler kadınların yöneticisi ve koruyucusudur. Onun için saliha kadınlar itaatkardır. Allah'ın kendilerini korumasına karşılık gizliyi (kimse görmese de namuslarını) koruyucudurlar. Baş kaldırmasından endişe ettiğiniz kadınlara öğüt verin, onları yataklarda yalnız bırakın ve (bunlarla yola gelmezlerse) dövün . Eğer size itaat ederlerse artık onların aleyhine başka bir yol aramayın; çünkü Allah yücedir, büyüktür.


CEVAP-2 KADINA YAPILAN MUAMALE

4/32- Allah'ın kendisiyle kiminizi kiminize göre üstün kıldığı şeyi (malı) temenni etmeyin. Erkeklere kazandıklarından pay (olduğu gibi), kadınlara da kazandıklarından pay vardır. Allah'tan onun fazlını (ihsanını) isteyin. Gerçekten, Allah her şeyi bilendir.

Kuran Kâinatta yaratılmış olan bütün varlıkları bir yere koyarak değer vermiştir. Ve böylece insanlar düzeni bozmadıkça muazzam bir intizam ile bu kâinat işleyip durmaktadır. Zikir ehli olanlar, yani eşyanın bilgisine ulaşan insanlar, bu düzeni intizamı gördüklerinde derler ki biz yerleri ve gökleri yaratan rabbimize teslim olduk. 

Ancak kalbi marazlı olanlar kendi gidişatlarına pay çıkarmak isteyenler Ayetlerin anlatmak istediği manayı çarpıtarak kendi yollarının doğruluğunu onaylatmaya delil olarak sunarlar.


3/7- Sana Kitabı indiren O'dur. Ondan, Kitabın anası (temeli) olan bir kısım ayetler muhkem'dir; diğerleri ise müteşabihtir. Kalplerinde bir kayma olanlar, fitne çıkarmak ve olmadık yorumlarını yapmak için ondan müteşabih olanına uyarlar. Oysa onun tevilini Allah'tan başkası bilmez. İlimde derinleşenler ise: "Biz ona inandık, tümü Rabbimizin Katındandır" derler. Temiz akıl sahiplerinden başkası öğüt alıp-düşünmez.

“İlimde derinleşenler ise: "Biz ona inandık, tümü Rabbimizin Katındandır" derler. Temiz akıl sahiplerinden başkası öğüt alıp-düşünmez.”
İnsanın sağlıklı düşünebilmesi için, özgürleşmesi gerekir. Bir düşünceye bir ideolojiye bağımlı olan insanlar bağlı oldukları alan içerisinde dolap beygiri gibi döner dururlar. Kuran'da iki tip insanların bu konuma girdiğinden söz etmektedir. Puta tapıcılar(ata dininde olanlar) İkincisi de kitap –ehli (Kitaptan olduğunu sanıp da vahyin orijinalinden sapanlar.)

Burada aslında bu her iki tip insan detayına kadar anlatılması gerekir fakat sadece burada tanımlarını yaparak örnek vererek geçiştirip geçeceğim.

ATA DİNİNDE OLANLAR!

11/ 62- Dediler ki: "Ey Salih, bundan önce sen içimizde kendisinden (iyilikler ve yararlılıklar) umulan biriydin. Atalarımızın taptığı şeylere tapmaktan sen bizi engelleyecek misin? Doğrusu biz, senin bizi davet ettiğin şeyden kuşku verici bir tereddüt içindeyiz."

Bunların temel özellikleri Allah'a inanmazlar,(ateistler) peygamber kitap ve ahiret inancı onlarda yoktur. Biz doğarız yaşarız ölürüz yok oluruz yeniden diriltilecek değiliz derler. 

Kuran onların tanımını şöyle yapmaktadır.


23/ 36- "Heyhat, size va'dedilen şeye heyhat..."

23/37- "O (bütün gerçek), yalnızca bizim (yaşamakta olduğumuz bu) dünya hayatımızdan ibarettir; ölürüz ve yaşarız, biz diriltilecekler değiliz."

23/38- "O ise, yalnızca bir adam (insan)dır, Allah'a karşı yalan uydurmaktadır, bizler de ona inanacak değiliz."

Bu tip insanlar Böyle bir ata dini saplantısı takıntısı bağımlısı oldukları için beyinler tutsaklaşmış sadece hayatlarını bu temel üzerine bina ettiklerinden doğruya asla o çemberi kırıp özgürleşmedikçe gelemezler. Bu tip insanlara deist seküler izim realist gibi insanları da ekleyecek olursak bunlar da Allah’ın olduğunu kabul ettikleri halde Allah’ın rabliğine inanmamaktadırlar.

KİTAP- EHLİ!

İkinci Tip bağımlı olup da gerçeği bu çemberi yırtmadıkça bulamayanlar kitap ehli olanlardır. Bunlar Kuran'dan önce gelmiş geçmiş toplumlarda olduğu gibi şimdi de çizgisinden sapmadan vahyin orijinalinden saparak şeyhlerine mezheplerine âlimlerine bağımlılığından söz etmektedir. Ehli-kitap olanlar da kendi kabuğunu kırıp o çemberden çıkmadıkça onlar da, hakka karşı çıkanlar içrisinde var  olmaya devam edecektir. Kuran bunları şöyle eleştirmektedir.

9/30- Yahudiler: "Üzeyir Allah'ın oğludur" dediler; Hıristiyanlar da: "Mesih Allah'ın oğludur" dediler. Bu, onların ağızlarıyla söylemeleridir; onlar, bundan önceki inkâr edenlerin sözlerini taklit ediyorlar. Allah onları kahretsin; nasıl da çevriliyorlar? 

9/31- Onlar, Allah'ı bırakıp bilginlerini ve rahiplerini rabler (ilahlar) edindiler ve Meryem oğlu Mesih'i de. Oysa onlar, tek olan bir İlah'a ibadet etmekten başka bir şeyle Emir olunmadılar. O'ndan başka İlah yoktur. O, bunların şirk koştukları şeylerden Yücedir.

Bunlar da ata dininde olanlar gibi, bağımlılıktan kendilerini özgürlüğe ulaştıramamışlar. Böylece onlar da bir türlü hidayet bulamıyorlar.

2/ 91- Onlara: "Allah'ın indirdiklerine iman edin" denildiğinde: "Biz, bize indirilene iman ederiz" derler ve ondan sonra olan (Kur'an)ı inkâr ederler. Oysa o (Kur'an), yanlarındakini (kitabı) doğrulayan bir gerçektir. (Onlara) De ki: "Eğer inanıyor idiyseniz, daha önce ne diye Allah'ın peygamberlerini öldürüyordunuz?"

O zaman Kitap ehli Allah'tan indirildiği sanılan, vahiy orijinli dinden saparak kendi zan ve tahminlerine dayanarak,din uyduranlar ve onu din, edinenlerdir. Nasıl Yahudi olanlar hazreti Musa’ya indirilen, Hristiyan olanlar hazreti İsa peygambere indirilen, İslam toplumlarında olanlar da Kuran'dan saparak kendilerine bir takım, şeyhlerin efendilerin söylediklerini din edinmeleri gibidir.

Yani Ateist olanlar atalarını ehli kitap olanlar âlimlerini kendilerine rab kabul ederek doğru yoldan sapmışlardır. Ama onlar en doğru yolda olanların kendileri olduklarını sanırlar.

43/ 36- Kim Rahman (olan Allah)ın zikrini görmezlikten gelirse, Biz bir şeytana onun 'üzerini kabukla bağlattırırız'; artık bu, onun bir yakın dostudur.

43/37- Gerçekten bunlar (bu şeytanlar), onları yoldan alıkoyarlar; onlar ise, kendilerinin gerçekten hidayette olduklarını sanırlar.

Hanif Olanlar, Gelen bilgilere karşı beyin antenleri açık olup, onu düşünüp doğru bir ölçüyle tartarak doğruya ulaşabilen insanlardır. İşte ancak bu tip insanlar kendilerini doğru yola iletebilirler. 


KURAN’IN ERKEK VE KADINI KOYDUĞU YER!


4/ 32- Allah'ın kendisiyle kiminizi kiminize göre üstün kıldığı şeyi (malı) temenni etmeyin. Erkeklere kazandıklarından pay (olduğu gibi), kadınlara da kazandıklarından pay vardır. Allah'tan onun fazlını (ihsanını) isteyin. Gerçekten, Allah her şeyi bilendir.

Allah insanların dışında düşünen ve akledenler için muazzam bir düzen kurmuştur. Bitkileri, hayvanları ve kâinatta yaratılmış olan canlı ve cansız varlık ne varsa hepsinde görebilen izleyebilen kavraya bilenler için muntazam bir düzen vardır. Bir ağacın çapaklarından aldığı gıdalarla meyve verinceye kadar geçen süreci incelediğiniz zaman bütün dünyadaki insanların toplanıp da yapamayacağı bir meyveyi insanlara sunması akleden insanların onun o mekanizmayı işletmesi karşısında aciz kaldığını itiraf etmektedir.

İnsanların fiziki yapıları da öyledir. İnsan hangi organını incelese incelesin görevinde aksaklık yapmadan şaşırmadan dışarıdan bozma olmadığı sürece işleyip durmaktadır. Peki Allah kainatta bu kadar varlıklardaki görülen ve göremediğimiz yönleriyle beraber en ince ayrıntılarına kadar bilebiliyorsa erkeklerdeki ve kadınlardaki görev taksiminde mi yanılacak? Burada karşımıza iki şık çıkmaktadır. Ya Biz cahiliz Allah bilir biz onu anlayamamışız, Ya hâşâ Allah cahil biz ona bilmediği yerleri öğretmeye kalkışıyoruz.

3/ 5- Şüphesiz, yerde ve gökte Allah'a hiçbir şey gizli kalmaz.

3/6- Döl yataklarında size dilediği gibi suret veren O'dur. O'ndan başka İlah yoktur; üstün ve güçlü olandır, hüküm ve hikmet sahibidir.

Önemli olan Allah'ın varlığına iman etmek değildir. Önemli olanı Allah’ın rabliliğini kabullenmektir. Allah’ın rabliğini insanlar kabullendikleri zaman özgürlüklerine kavuşurlar Allah’ın dışında yaratıkların egemenliğinden kendilerini arındırarak diğer varlıklar gibi Allah’ın egemenliği yönünde hareket ederler. Rab terbiye eden düzenleyen gözeten demektir. Rabbın terbiyesi altına girmek de Onun gönderdiği vahyin çizgileri içerisinde hayata kavuşmak demektir.

Dünya üzerinde yaratılmış olan her insan Allah katında Allah'a eşit mesafededir. Hiçbir ırkın hiçbir ırka hiçbir cinsin hiçbir cinse karşı üstünlüğü yoktur.

49/ 13- Ey insanlar, gerçekten, Biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık ve birbirinizle tanışmanız için sizi halklar ve kabileler (şeklinde) kıldık. Şüphesiz, Allah Katında sizin en üstün (kerim) olanınız, (ırk ya da soyca değil) takvaca en ileride olanınızdır. Şüphesiz Allah, bilendir, haber alandır.

Yani Dünya hayatında renkleriyle cinsleriyle zenginlikleriyle fakir olmalarıyla farklı olarak yaratılan,bütün insanlar Allah katında hiç bir farklılığı yoktur. Sadece denemeye tabi tutulan bu insanlar fahşadan zulümden kötülüklerden kendilerini uzaklaştırıp güzel amellerle kendilerini besleyenler Allah katında üstündür.

Dünya üzerinde Allah insanların düzgün yaşamaları için herkese bir rol vermiştir Tıpkı Bir okul kadrosu gibi Tıpkı bir devlet kadrosu gibi tıpkı aile kadrosu gibi Herkesi bir görev için bir yere yerleştirmiştir. Kimse kimsenin görev alanına müdahale etmesin diyerek tabiri caizse kameranın arkasına geçip onları gözleyerek denemeye tabi tutmaktadır.

67/ 2- O, amel (davranış ve eylem) bakımından hanginizin daha iyi (ve güzel) olacağını denemek için ölümü ve hayatı yarattı. O, üstün ve güçlü olandır, çok bağışlayandır.

Denemenin asıl malzemesini oluşturan insandaki isyana bulunmuş olduğu konumu beğenmemeye, başkalarının koltuklarında gözü olmaya, onları yerlerinden kaldırıp işgal etmeye, davet eden bir olgu olarak insanın öz yapısına, deyim yerindeyse bir iblis parçası takılmıştır. 

Bir de bundan gelebilecek tekliflere karşı anti iblis insana yerleştirmiş olan  takvadır. Tıpkı bilgisayarlardaki virüs ve anti-virüs programı gibi ve Allah insanları bununla denemeye tabi tutmuştur. Eğer virüs olmasaydı anti-vürüs gündeme gelmezdi eğer insanda kötü yola gidebilme isteği olmasaydı iyi yola gidebilme eğilimi de olmazdı. Melekler gibi nötr bir varlık konumunda olurlardı.


7/ 12- (Allah) Dedi: "Sana emrettiğimde, seni secde etmekten alıkoyan neydi?" (İblis) Dedi ki: "Ben ondan hayırlıyım; beni ateşten yarattın, onu ise çamurdan yarattın."

İşte bu ayetteki iblis İnsanlardaki kötü isteklerin sembolize edilmiş olan bir sesi simgelemektedir.

7/ 20- Şeytan, kendilerinden 'örtülüp gizlenen çirkin yerlerini' açığa çıkarmak için onlara vesvese verdi ve dedi ki: "Rabbinizin size bu ağacı yasaklaması, yalnızca, sizin iki melek olmamanız veya ebedi yaşayanlardan kılınmamanız içindir."

İblis, yaratılış biçimiyle insanlara kötülüğü fahşayı isyanı başkaldırmayı ilke edinmeyi teklif sunan bir olgunun bir sesin adıdır. İnsanı bulunmuş olduğu nötr halden kendi misyonuna çğırarak, çağrı sesine kulak verenleri cinleş timekte ve onu rabbin yolundan alıkoymak istemektedir. 

Eğer insanlar, iblis, cin ve  şeytanın tekliflerine karşı, duyarsız kalmış olsaydı, insanlar da yaratılışlarındaki saflıkta kalacaklar, melek konumunda olacaklardı. Meleklerden onu ayıran olay sapma eğilimi olmaktadır. Nötr halden iki konuma eğilimli hale dönüşmesidir.


Yoksa İblis şeytan diye bir olgu olmamış olsaydı. İnsanların denenmesi imtihanı diye bir olay da olmazdı. Bir yerde bir sıcaklık varsa başka bir yerde bir soğukluk da vardır. Sıcaklık ve soğukluk olmamış olsaydı. Kainat durağan olurdu. Rüzgâr meydana gelmez bulutlar taşınmaz, yağmurlar dünyanın değişik yerlerine yaygınlaştıramazdı. Kâinatın içerisindeki varlıkların çift çift yaratılmasındaki hikmet budur.

Evet, Bir aile ortamında hayatın sürdürülebilmesi için insanlar donukluktan kurtularak neslin devamı için bir kadın bir de erkek olması gerekirdi. Köylerde bir muhtarın, ilçelerde bir kaymakamın, illerde bir valinin memlekette bir cumhurbaşkanının oluşu ile nasıl insanlar disiplin içerisinde yaşamaları planlanmışsa, Aile içerisinde de mutlaka bir kadından ve erkekten birinin lider olması gerekir. Ve gerekledir de, eğer Aile içerisinde bir reis değil de iki reis olmuş olsaydı Aileler parçalanır fesada uğrardı.

Kâinatta da bir tane Allah vardır. Onu düzenleyen onları terbiye eden bir tane Allahtır. Eğer Allah iki olsaydı kâinat fesada uğrardı.

23/ 91- Allah, hiçbir çocuk edinmemiştir ve Onunla birlikte hiçbir İlah yoktur; eğer olsaydı, her bir ilah elbette kendi yarattığını götürüverirdi ve (ilahların) bir kısmına karşı üstünlük sağlardı. Allah, onların nitelendire geldiklerinden Yücedir.

Aile içerisinde de bir lider olması gerekir. Bu lider herhangi bir şey konusunda bir konuda bir şey söylediği zaman diğeri o lidere itaat etmesi gerekir. Değilse aile hayatı da iki tane lider olsaydı fesada uğrar ve yıkılırdı. İşte dünya üzerindeki evliliklerin mutlu olup olmaması, devam edip etmemesi, buna bağlıdır. Allah dilemiş Aile içerisinde erkeği donanımlı hale getirip lider yapmıştır. 

Araştırın erkek ve kadının fiziki, sosyolojik ve psikolojik yapısını incelediğiniz zaman fıtratlarda her kadın bozulmamışsa güçlü sığınacak bir koca ister. Hiçbir kadın kendisinin kazanıp kocasının yemesini istemez. Kocaya bağlı kalarak yaşamayı ister. Bu Anlayış ortadan kalkınca aile içerisinde lider ikileşmekte ve fesat başlayarak Aile hayatları perişan olup gitmektedir.


4/ 34- Allah'ın, bazısını bazısına üstün kılması ve onların kendi mallarından harcaması nedeniyle erkekler, kadınlar üzerinde 'sorumlu gözeticidir.' Saliha kadınlar, gönülden (Allaha), itaat edenler, Allah nasıl koruduysa görünmeyeni koruyanlardır. Nüşuzundan korktuğunuz kadınlara (önce) öğüt verin, (sonra onları) yataklarda yalnız bırakın, (bu da yetmezse hafifçe) vurun. Size itaat ederlerse aleyhlerinde bir yol aramayın. Doğrusu Allah Yücedir, büyüktür.

Allah Aile hayatında liderliği siz deyin müdürlüğü, Reisliği cumhurluğu, muhtarlığı, valiliği kaymakamlığı erkeğe vermiştir. Erkeğin sosyolojik psikolojik olarak kadından farklı yaratılmıştır. İsterseniz okumaktan sıkılmazsanız bu farklılıkları buraya aktaralım.

KUR'ANDA TANIMLANAN ERKEK VE KADIN 

Toplumlarda sık sık gündeme gelmesi nedeniyle Kuran'da geçen erkek ve kadının konulduğu yeri, Tekrar gündeme alma ihtiyacı hissettim. Önce Kuran'ı düzgün anlayabilmek için, ön bilgi ve yargılardan uzaklaşarak Kuranı'n bütünlüğü içerisinde her şeyi arayarak çözmek gerekmektedir.

Çünkü Kuran'da insanlar için her örnekten bir örnek verilmiş ve hiç bir eksik de bırakılmamıştır. Kuran'daki anlatılmak istenen bir meseleyi düzgün olarak anlayabilmek için bazı kavramları bilmek gerekiyor. Kuran gerçekten Yerleri ve gökleri yaratan Allah tarafından gönderilmiş bir kitaptır. Her onu okuyan dikkatlice okumaya başladığı zaman onda bir harikuladelik olduğunu sezer, görür, ve hisseder.

Bu sebeple Kuran çelişkisiz bir kitaptır. Elbette akıl Kuran'ı anlamada önemli bir yer tutar. Ama, sadece akıl ile yol alanlar göremedikleri bilemedikleri bir problem karşılarına çıktığı zaman, bir yere toslamaktadırlar. Kuran Allah'ın göndermiş olduğu bir hayat projesinin adıdır. Belki içerisinde insan kendisine uygun olmayan konularda ters veya dezavantajlı olduğu konularda kabullenmek istemese de, İman ettim diyenler için asla bu doğru olmaması gerekir.

Allah hiç bir zaman yaratmış olduğu kullar içerisinde, tamamen kayırdığı veya tamamen nefret ettiği, insan yoktur. Allah imtihana tabi tuttuğu bütün insanlara eşit mesafededir. Düşünün ki Kâinatta yaratılmış olan insanlar arasında yaratılışta, konum olarak çok büyük farklılıklar olduğu gibi, İnsanların dışında yaratılmış olan varlıklar arasında da çok büyük farklılıklar olmaktadır. 

Bu kâinat incelendiği zaman gören gözler için Bunlarda bir takım ayetler vardır.

O zaman şöyle bir yargıya varabiliriz. Dünya Hayatı Allah'ın adalet dağıttığı yer değil dünya hayatı farklı şekillerde yaratılan insanlara, Adaletle davranmayı emrettiği bir yerdir. Biz bir yaratılmış kul olarak yerleri ve gökleri yaratan Allah’ı tövbe hâşâ eleştirmek yerine, Allah'ın bize göndermiş olduğu mesajı iyi anlayıp ve o mesaja kendi aleyhimizde olsa bile uymamız gerekiyor.


Allah huzurundan, İblisi kovması, yaptığı davranışların yanlışlığı ve isyanının Allah tarafından hoş görülmemesinden  kaynaklanmaktadır. İnsanların iblis gibi davranmalarının yanlışlıkları anlatılmaktadır.

7/12- (Allah) Dedi: "Sana emrettiğimde, seni secde etmekten alıkoyan neydi?" (İblis) Dedi ki: "Ben ondan hayırlıyım; beni ateşten yarattın, onu ise çamurdan yarattın."
.
ŞAHİTLİK KONUSUNDA BİR ERKEK İKİ KADIN

İşte Kuran'ın burada insanlara vermek istediği temel mesaj, Allah kendisini hangi bir konuma yerleştirmişse o konumda görevini isyan ve baş kaldırmadan yapması, onu Allah katında üstünlüğe götürmektedir. Bunun erkek olması kadın olması, akıllı olması, aklının zayıf olması beyaz olması siyah olması İngiliz olması Arap olması fark etmez. Onun bulunmuş olduğu konumu ve görevi ne ise, o görevi bulunmuş olduğu konumda istenilen şekilde yerine getirmesidir.


İşte üstünlük budur. İşte meziyet budur. Onun padişah olması onun patron olması, onun köle veya fakir olması önemli değil, onun bulunmuş olduğu konumda yapılması gerekenin en mükemmeli yapılmasıyla anlam kazanmaktadır. Şu Ayetin anlatmak istediği o değil mi?

49/13- Ey insanlar, gerçekten, Biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık ve birbirinizle tanışmanız için sizi halklar ve kabileler (şeklinde) kıldık. Şüphesiz, Allah Katında sizin en üstün (kerim) olanınız, (ırk ya da soyca değil) takvaca en ileride olanınızdır. Şüphesiz Allah, bilendir, haber alandır.

İnsanlardaki asıl problem, Kadın olması, erkek olması zengin olması, fakir olması problemi değil, onların kendilerine verilmiş olan sorumlulukları, öyle ya da böyle sebeplerden dolayı yerine getirip getirmemeleri problemidir. Allah da insanlarda bu farklı yaratılışlarından dolayı veya farklı rol almalarından dolayı, hesaba çekmeyecektir. Allah katında bunların hiçbirinin önemi yoktur. Allah katında önemli olanı onların takvasıdır.

22/37- Onların etleri ve kanları kesin olarak Allah'a ulaşmaz, ancak O'na sizden takva ulaşır. İşte böyle, onlara sizin için boyun eğdirmiştir; O'nun size hidayet vermesine karşılık Allah'ı tekbir etmeniz için. Güzellikte bulunanlara müjde ver.

Erkek ve kadın konusundaki farklılıkların oluşu, bazı kuranı anlayamayanlar veya iman etmeyenler tarafından yanlış aktarılmakta veya eleştirilmektedir. Erkekler ve kadınlar dünya hayatında farklı yaratılmış ve farklı mevzilere yerleştirilmiş, Ahret hayatında erkekle kadından her ikisi de Allah katında ödül verilirken onların dünyada iken güçlü veya zayıf oluşluna göre ödül veya ceza değil, Onların dünya hayatında yapmış olduğu kulluğu yerine getirme derecesine göre değerlendirilecektir.


Öyleyse Kuran'ın Dünyadaki erkek ve kadınlara verdiği roller, farklı olmasına karşılık Ahret hayatındaki almış oldukları ödül ve cezalar yönünden ikisi arasında hiçbir farklılık yoktur. Bunları biraz açmaya çalışalım.

Kuran’da geçen erkekler ile ilgili ayetlere bir göz attığımız zaman, yaratılış olarak erkeklerin kadınlara göre güçlü yaratıldığı konusunda biyolog ve sosyologların da katıldığı gibi bir ihtilaf yoktur. Kuran’ın; peygamberleri erkeklerden seçtik demesi, Erkekleri kadınlar üzerine sorumlu ve gözetici kıldık demesi, erkekleri devamlı kadınlardan, önce zikretmesi, 


Şahitlik hususunda iki kadının karşısında bir erkekten bahsetmesi, miras hukukunda kendisiyle alakalı olmayan konularda erkeğe iki kadınlara bir verilmesi, İmran’ın karısının bir kız doğurdum kız erkek gibi değildir demesi, evlenirken, erkeklerin dörde kadar alma ruhsatının olup da kadınlara böyle bir ruhsat verilmemesi, Zorunlu durumlar olmadıkça boşama hakkının erkeğe verilmesi, evlenme teklifinin genelde erkek tarafından gelmesi istenmesi, Aranızdaki üstünlüğü unutmayın demesi gibi emirlerdir. 


2/237-- Eğer onlara mahir tespit eder de, el sürmeden boşarsanız, bu durumda -kendileri veya nikâh bağı elinde olanın bağışlaması hariç- tespit ettiğiniz (mehr)in yarısı onlarındır. Sizin (tümünü veya fazlasını) bağışlamanız takvaya daha yakındır. Aranızdaki üstünlüğü (derece farkını) unutmayın. Şüphesiz Allah, yapmakta olduklarınızı görendir. 

hep Kuran'da erkeğin kadına göre aile içerisinde erkeği hakim kılarak, uzun ömürlü, aile hayatının oluşmasında önemli bir yer tutmaktadır.


Bazı kuran okuyucu kardeşlerimizin realist düşüncelere şirin görünmek adına Kuran'da tanımlanan erkek ve kadını kabul etmeyip veya yanlış anlayıp, kadınla erkeğin aynı yaratıldığına veya dünya hayatında aynı haklara sahip olduğunu anlamakta ve anlatmaktadırlar. Kuran devletlerin ve toplumların temelini oluşturan aileye çok önem vermiş, uyanlar için kolay kolay yıkılmayacak hale getirmiştir. Kuran kâinatın rabbinin bir tane Allah olduğunu, eğer kâinatta iki tane Allah olsaydı kâinatın fesada uğrayacağını söylemektedir.


O zaman aile hayatında söz sahibi, iktidar sahibi de bir kişinin olması gerektiğini söylemesi ve yaratmış olduğu varlıkları en güzel bilmesi insanları neden rahatsız etmektedir? Kuran ideal olan bir evlilikten söz ederken takva sahibi bir erkeğin takva sahibi bir kadınla kendi özgür iradeleriyle topluluk huzurunda sözleşmelerinin kayıt altına alınarak her ikisinin özgür iradeleriyle yaptıkları sözleşmenin altına imza atmalarıdır.

Mutlaka ikisinden birisi o aileyi yönetip sevk ve idare etmesi gerekmektedir. Allah da bu görevi erkeğe vermiştir. Erkeği aile hayatında reis yapmıştır. Siz olsanız ne yapardınız, Eğer iki tane reis olsun derseniz bu aile hayatında kesinlikle fesat başlatır. Eğer kadını erkeğin konumunda, erkeği de kadının konumunda yaratmış olsaydı, bu sefer kadını ailede sorumlu gözetici kılarlardı. o zaman da itiraz edenler neden kadın reis de erkek değil sorusunu sorarlardı. Eğer kadın olsun derseniz kadının yaratılış biçimi buna müsait değildir. 

Reis olan kişinin şu özellikleri taşıması gerekir. Aile içerisinde en güçlü onun olması gerekir. Koruyan kollayan gözeten, sahiplenen ve aile içerisindeki olumlu ve olumsuz olan her davranışın sorumluluğunu üzerine alabilecek ve çözebilecek birisi olması gerekir. Hele hele hayat her zaman güllük gülistanlık gitmiyor omzuna silahını alıp gerektiği zaman düşmanlara karşı vatanını ailesini koruması gerekmektedir. Erkekler ve kadınların ruhsal ve biyolojik yaratılışlarını, o konunun uzmanlarına bırakıyorum. Ama bir gerçek var ki o da genel olarak kadınlara göre erkekler daha güçlüdür.

Erkeğin reis olması demek, onun Allah katında üstün olması şah padişah anlamında değil, sadece dünya hayatındaki ihtilafın ortadan kalkarak bir yöne yönelmesi anlamındadır. Hani derler ya bir baş bin işçi diye. Yoksa. Çok küçük meselelerde bile aynı hedefe giden yol farklılaşır aile içerisinde geçimsizlikler başlar ve akabinde aile hayatları ayrılıkla sonuçlanır. Bu da gelecek olan çocuklarında mutsuz bir yaşam ve ruhsal yönden toplumsal bozulmalar meydana getirir. 


Aile, toplumların ve milletlerin küçültülmüş bir parçasıdır. Aile içerisinde her hangi bir konuda karar verileceği zaman reis olan erkek, aile içerisindeki fertleri toplar, onların o konu ile ilgili görüşlerini alır. Gerekirse insanlar arasında o konunun uzmanlarıyla görüşülür bir karara varılır. Ve erkek olan şahsın da buradaki görevi o kararı uygulama konusunda yetkili olmasıdır.

Peygamberlerde ve başarılı devlet adamlarının da yaptıkları o değil miydi? Belkıs. Kendisine Süleyman peygamberden gelen mektup konusunda kurmaylarıyla bir araya gelip o konuda görüşler alarak ne yapılması konusunda istişare yapmıştır. Süleyman peygamber de, ilim adamlarından o konu hakkında bilgi toplamıştır. Hazreti Muhammed’in de iş konularında o konu ile ilgili uzmanlarla istişare ederek, müşavere yapılmasının ne kadar önemli olduğunu göstermektedir. 


İşte aile içerisinde bazı konularda kadınlar erkeklere göre bilgili ve maharetli olabilir. Ama sevk ve idare etmede erkek yönetici olması yaratılış biçiminin gereğidir. Bu anlayış insanlar üzerinde serpiştirilmiş olan ilimlerin bir araya gelerek birbirlerini dinleme ve onlar bilgilerini paylaşmasından daha güzel ne olabilir?

Kibirlilik ve gururla hayatlarını sürdürenler ben bilirim ben yaparım diyenler, kesinlikle değişik konularda değişik maharet ve ilimlerde serpiştirilmiş olan insanların bilgilerinden istifade etmekten mahrum kalmaktadırlar. Akılını kullananlar Allah'ın bütün peygamberlere de öğütlediği gibi istişare yaparak geçmişlerden ve günün toplumlarından istifade ederek başaran insanlardır.

2/282- Ey iman edenler, belirli bir süre için borçlandığınız zaman onu yazınız. Aranızdan bir katip doğru olarak yazsın, katip Allah'ın kendisine öğrettiği gibi yazmaktan kaçınmasın, yazsın. Üzerinde hak olan (borçlu) da yazdırsın ve Rabbi olan Allah'tan sakınsın, ondan hiçbir şeyi eksiltmesin. Eğer üzerinde hak olan (borçlu), düşük akıllı ya da zaaf sahibi veya kendisi yazmaya güç yetiremeyecekse, velisi dosdoğru yazdırsın. Erkeklerinizden de iki şahid tutun; eğer iki erkek yoksa şahitlerden rıza göstereceğiniz bir erkek ve biri şaşırdığında öbürü ona hatırlatacak iki kadın (da olur). Şahidiler çağırıldıkları zaman kaçınmasınlar. Onu (borcu) az olsun, çok olsun, süresiyle birlikte yazmaya üşenmeyin. Bu, Allah Katında en adil, şahitlik için en sağlam, şüphelenmemeniz için de en yakın olandır. Ancak aranızda devredip durduğunuz ve peşin olarak yaptığınız ticaret başka, bunu yazmamanızda sizin için bir sakınca yoktur. Alış-veriş ettiğinizde de şahid tutun. Yazana da, şahide de zarar verilmesin. (Aksini) Yaparsanız, o, kendiniz için fısk (zulüm ve günah)tır. Allah'tan sakının. Allah size öğretiyor. Allah her şeyi bilendir.


Eğer iki erkek yoksa şahitlerden rıza göstereceğiniz bir erkek biri şaşırdığında, öbürü ona hatırlatacak iki kadın” Kuran elbette cinsiyet olarak sadece burada erkeklerden bahsetmemektedir yaratılırken vermiş olduğu söze sadakat gösteren erkek anlamında kadını da içine alarak böyle bir ifade kullanmıştır. Bu Anlamda erkek kadından da olmuştur.


33/36- Allah ve Resulü, bir işe hükmettiği zaman, mümin bir erkek ve mümin bir kadın için o işte kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur. Kim Allah'a ve Resulü’ne isyan ederse, artık gerçekten o, apaçık bir sapıklıkla sapmıştır.”

İmran’ın karısı ve kızı  Meryem, buna bir örnektir. Bitki gibi yetiştirilmesi insanların bozulduğu gibi bozulmadığını anlatmaktadır. Bazı müfessirler bu ayeti tefsir ederlerken, Erkekle kadın arasındaki bu farklılığın, kalktığını söylemektedirler, İnsan kültürü ilerledikçe teknoloji geliştikçe, Yaşamlardaki bazı şeyler kolaylaşmaktadır. 


Geçimlerini kuranı elleriyle yazarak sürdürenler, matbaa çıkınca geçimlerini başka alanlara kaydırmaları, inşaat sektöründe binalar yapılırken betonarmeler insan eliyle yapılırken yerini makinelere bırakması. Bunlardan bir kaçıdır. Noterin çıkışıyla da söz verilenin yerini sözlerini tutup tutmayacağı tereddüde bırakılmadan orada belge altına alınmaktadır. 


Noter huzurunda verilmiş olan bir sözün cayma ihtimali ortadan kalkınca da şimdi bir erkek iki kadın anlamında şahitliğe gerek yoktur. Böyle olması demek insanın yapısında değişiklik olması anlamına gelmez. Kadınlarda psikolojik sosyolojik bir değişiklik olmamıştır. Erkek yine aynı erkek kadın yine aynı kadındır.

Kuranın insanlara vermek istediği temel mesaj, bulunmuş olunan konumda malzeme olarak ihtiyaçları karşılamak için üretilmişlerin o konu ile ilgili olanın en idealini, en iyisini kullanarak ihtiyaçları sürdürmeyi öğütlemektedir. 


Bilindiği gibi Kuran, insanoğlunun var oluşuyla, insanoğlunun ömrünün son buluşuna kadar geçen hayatın kitabını oluşturmaktadır. Her peygamber bulunmuş olduğu çağda insanların geliştirdiği teknolojik ve kültüre göre nerede ne yapılmasının yaşam tarzını uygulamıştır. Asıl olan onların getirdiği vahiylerin Ahlaki insani boyutlarda kinde var oluşla yok oluş arasında hiç bir değişme olmadığı, ama teknolojik yöndeki gelişmelerde haram ve helaller deki değişmelerin, kendi bulunmuş olduğu çağa uyarlanmasıdır.

Bir başka deyişle adapte edilmesidir. Vahiy; Aklı örten insan düşünmesini engelleyen bir içkinin insan sağlığına vermiş olduğu zararı söyler. Ve aynı özellikte bulup da şekil değiştiren, bütün içkileri yiyecekleri yasaklar. Bunların isimleri değişebilir ama içlerindeki temel özellik sarhoş etmesi nedeniyle aynı konuma girmektedir. 

Bakınız Kuran'ın indiği dönemde bildiğim kadarıyla bağımlılık yapan sadece şarap vardı. Ama şimdi ise boyut değiştirdi, viski, bira, rakı, eroin, esrar, vs. değişikleri ortaya çıktı. Bunun haram ve helalliğini Kuran üzerinde uzman olan bir kişinin, o konu ile ilgili zikir ehli ile istişare tahlil ve inceleme yaparak, ondan aldığı bilgiye göre haram ve helal olduğunu söyler.


Peygamberlerle Kuran okuyucular arasında ki fark yanlış anlaşılan ve uygulanan bir dinin peygamberlerde düzelticisi Allah, Kuran üzerinde çalışanlarda ise diğer Kuran âlimleri ve müsbet ilimlerin uzmanlarıdır

O zaman kadınların şahitliği konusundaki erkeklerden farklılığı kadının sosyolojik ve psikolojik yönünün değişmesi değil, teknolojinin gelişmesiyle öyle bir kuralın gündemden kalkmasıdır. Şartlar aynı olduğu zaman yine Kuran'ın tanımladığı anlamda şahitlikte bir erkek ve iki kadın olmasıdır.

MİRASTA ERKEĞE İKİ KADINA BİR

4/11- Çocuklarınız konusunda Allah, erkeğe iki dişinin hissesi kadar tavsiye eder. Eğer onlar ikiden çok kadın ise (ölünün) geride bıraktığının üçte ikisi onlarındır. Kadın (veya kız) bir tek ise, bu durumda yarısı onundur. (Ölenin) Bir çocuğu varsa, geriye bıraktığından anne ve babadan her biri için altıda bir, çocuğu olmayıp da anne ve baba ona mirasçı ise, bu durumda annesi için üçte bir vardır. Onun kardeşleri varsa o zaman annesi için altıda bir'dir. (Ancak bu hükümler, ölenin) Ettiği vasiyet veya (varsa) borcun düşülmesinden sonradır. Babalarınız, oğullarınız, siz onların hangilerinin yarar bakımından size daha yakın olduğunu bilmezsiniz. (Bunlar) Allah'tan bir farzdır. Şüphesiz Allah, bilendir, hüküm ve hikmet sahibi olandır.

4/12- Eşlerinizin, eğer çocukları yoksa geride bıraktıklarının yarısı sizindir. Şayet çocukları varsa, -onunla yapacakları vasiyetten ya da (ayıracakları) borçtan sonra- bu durumda bıraktıklarının dörtte biri sizindir. Sizin çocuğunuz yoksa, geriye bıraktıklarınızdan dörtte biri onların (kadınlarınızın)dır. Eğer sizin çocuğunuz varsa geriye bıraktıklarınızdan sekizde biri onların (kadınlarınızın)dır. (Yine bu hükümler,) Edeceğiniz vasiyet veya (varsa) borcun düşülmesinden sonradır. Mirası aranan erkek ya da kadın, çocuğu ve babası olmayan bir kimse olup erkek veya kız kardeşi bulunursa onlardan her biri için altıda bir vardır. Eğer bundan fazla iseler, bu durumda -kendisiyle yapılan vasiyette ya da (varsa) borçtan sonra- üçte bir'de -zarara uğratılmaksızın onlara ortaktırlar. (Bu size) Allah'tan bir vasiyettir, Allah, bilendir, (kullara) yumuşak olandır

4/176- Senden fetva isterler. De ki: "Allah, 'çocuksuz ve babasız olanın (kelale’nin)' mirasına ilişkin hükmü açıklar. Ölen kişinin çocuğu yok da kız kardeşi varsa, geride bıraktıklarının yarısı kız kardeşinindir. Ama (ölen) kız kardeşinin çocuğu yoksa, kendisi (erkek kardeşi) ona mirasçı olur. Eğer kız kardeşi iki ise, geride bıraktıklarının üçte ikisi onlarındır. Ama (mirasçılar) erkekler ve kız kardeşler ise, bu durumda erkek için dişinin iki payı vardır. Allah, -şaşırıp sapmayasınız diye- açıklar. Allah, her şeyi bilendir.



Kuranda tanımlanan Hak ve adalet, insanlara eşit olarak mal paylaştırarak vermek değil, insanların hak ettiği kadar verme taraftarıdır. Hamallık yapan iki kişiden birisi güç ve kuvvet olarak öbürünün tam iki katı, ise ikisine de aynı yükü eşitlik olsun diye yüklemek, hak olmaz. Hak olan iki kat güçlü olana, hem ücretin iki kat verilmesi, hem de yüklenen yükün iki kat olmasıdır.

Allah erkek ve kadının kendi üzerlerine düşen görevleri sıralamış, temel olarak kadın ve erkeklerin kazanmış oldukları kendilerine ait olan malların kendilerinin olduğunu belirtmiştir.


4/32- Allah'ın kendisiyle kiminizi kiminize göre üstün kıldığı şeyi (malı) temenni etmeyin. Erkeklere kazandıklarından pay (olduğu gibi), kadınlara da kazandıklarından pay vardır. Allah'tan onun fazlını (ihsanını) isteyin. Gerçekten, Allah her şeyi bilendir.

Miras hukukundaki paylaşım kendilerine ait olan malda değil miras olarak erkek olan kardeşlerin alacakları paylaşımdan söz etmektedir.”çocuklarınız konusunda Allah iki dişinin hissesi kadar tavsiye eder.” Ayete baktığımız zaman burada kadınların haksızlığa uğradığı bir izlenim vermektedir.


Ama şu bir gerçek ki Allah insanlara kesinlikle zulmetmeyi emretmez. Ama iman eden erkek ve kadın için Allahın vermiş olduğu bir emre de muhalefet etme hakkı da vermez.

Kâinatta yaratılmış olan her varlık ve sistem kedi koymuş olduğu kanunlar ve kurallar içerisinde değerlendirilmelidir. Allah kendisine iman edenlerin adına mümin, teslim olanların adına da Müslüman demiştir. Islama teslim, olan her Müslüman o kurallar içerisinde yaşam biçimlerini düzenlemek zorundadır.


Düşünüldüğü zaman bile bir kg. dünyanın değişik yerlerinde bile farklılık arz eder. Ayda çekim farklılığı nedeniyle on dört kat daha hafif kalmaktadır. Dünyadan on dört kg. aya altın götürüp satmaya kalksan bir kg. ağırlığa düşer yani on dört kat zarar edersin. Aynen onun gibi İslam toplumlarındaki kurallara göre uyarlanan bir erkeği İslam dışındaki kurallara göre hukuk uygulayan bir topluluğa gittiği zaman kadın iki kat karlı, erkek ise iki kat Zaralı olmaktadır.

İslami kurallara göre kadın erkekten boşandığı zaman Çocukların velayeti erkeğe ait olması gerekiyor. Hatta çocuk yeni doğduğu zaman, iki yıl emzirilmesi ve ya emzirtilmesi gerekiyor. İşte zorunlu olarak çocuğun annesinin yanında kaldığı sürece onun bedeli erkeğe ödettirilmektedir.


2/233- Emzirmeyi tamamlamak isteyenler için anneler çocuklarını iki tam yıl emzirirler. Onların (annelerin) yiyeceği, giyeceği bilinen (örf)e uygun olarak, çocuk kendisinin olana (babaya) aittir. Kimseye güç yetireceğinin dışında (yük ve sorumluluk) teklif edilmez. Anne, çocuğu, çocuk kendisinin olan baba da çocuğu dolayısıyla zarara uğratılmasın; mirasçı üzerinde(ki sorumluluk ve görev) de bunun gibidir. Eğer (anne ve baba) aralarında rıza ile ve danışarak (çocuğu iki yıl tamamlanmadan) sütten ayırmayı isterlerse, ikisi için de bir güçlük yoktur. Ve eğer çocuklarınızı (bir sütanneye) emzirtmek isterseniz, vereceğinizi örfe uygun olarak ödedikten sonra size bir sorumluluk yoktur. Allah'tan korkup-sakının ve bilin ki, Allah yaptıklarınızı görendir. 

Evlenirken mehiri erkek vermektedir.

2/237- Eğer onlara mehir tespit eder de, el sürmeden boşarsanız, bu durumda -kendileri veya nikâh bağı elinde olanın bağışlaması hariç- tespit ettiğiniz (mehr)in yarısı onlarındır. Sizin (tümünü veya fazlasını) bağışlamanız takvaya daha yakındır. Aranızdaki üstünlüğü (derece farkını) unutmayın. Şüphesiz Allah, yapmakta olduklarınızı görendir. 

Şu bir gerçek ki kadınlar ne kadar zengin olurlarsa olsunlar, Fıtratlarındaki ses bağışı, harcamaları, besleyen yediren içiren erkeğin olmasını istemektedirler. Peki, Allah gökten bir mucize olarak erkeklere ayrıca bir mal indirmediğine göre nasıl bu bedelleri karşılayacak? Bu değirmenin suyu nereden gelir? Demezler mi adama. Çocuk okula gidecek masraflarını baba karşılayacak, çocuk evlenecek masrafını baba karşılayacak, eve ekmek yiyecek gelecek baba karşılayacak. Bunları karşılamak için didinip çalışacak kadınla erkek eşit olacak.

Bu anlayış Allah'ın adaletine sığmaz. Neden kuranda geçen erkek ve kadına ait sorumlulukların sadece miras ve şahitlik konularındaki ayetleri gündeme getiriyorlar da anlattığım ayetleri göz ardı ediyorlar. Bedeli ödeyen, Sorumlu olandır. Eğer erkeğin üstlendiği bu görevi kadın üslenip yapıyorsa. Bunda bir terslik vardır. Bektaşi ye sormuşlar abdestsiz namaz kılınır mı demişler o da kılınmaz demiş. Bir tanesi demiş ki ben kıldım dediği zaman kıldıktan sonra kılınır demiş. Aynen onun gibi kuran evde reis erkektir demiş. bir tane kadın ben reisim dediği zaman sen reisim dedikten sonra olur.

Miras hukukunda erkeğe iki kadına bir verilmesi bazıları tarafından eleştirilmektedir. Güya kuranın indiği dönemlerde savaşan, çalışan, bütün yükleri omuzlayan erkek olduğundan dolayı böyle bir paylaşım olduğunu savunmaktadırlar ama günümüzde ise erkek de kadın da çalışmaktadır. Bu sebeple aile içerisinde erkek ve kadının mirasta eşit almasını savunmaktadırlar. O zaman onlara şöyle bir soru sormak gerekir. Şimdi kurandaki bu hüküm, Eşi çalışan kadınlarda değil eşi çalışmayan kadınlar için geçerli olması gerekir desek, doğru olur mu? 


Günümüzde çalışmayan kadınlarda evde reis erkek ve miras taksiminde erkek iki, kadın bir alır. Ama kadın çalıştığı zaman mirasta pay olarak erkek ve kadın ikisi de eşit alır desek uygun olur mu? Mademki itiraz konusu, kadının da çalışma farklılığıdır. Kadın çalışıyorsa kazancı zaten kendinindir. Kuran erkeğe kadın çalıştır kazancına el koy demiyor ki. Kendi rızası ile destekte bulunursa tabii ki Allah onu över.

Pratik hayatta kadın ve erkeğin eşit olduğu toplumlarda evlilik huzur mutluluk sürekli mi acaba? Neden her imkâna sahip olan ailelerde geçimsizlik oluşuyor? İstatistiklerde kadınların ekonomik özgürlükleri arttıkça boşanmalar da o oranda artmakta bu da toplumları mutsuz, hayata küsmüş bir hale götürmektedir.
Öyleyse bunda mutlaka bir terslik olması gerekmektedir. İşte iblis bulunmuş olduğu konumu beğenmemekle Allah onu huzurundan kovmuştur. Şu iyi bilinmeli ki Allahın huzurundan kovulanlar asla kurtuluşa eremezler.

Üzerinde ısrarla durmak istediğim, Allah asla insanlara kötülüğü ve çirkin olanı fahşayı emretmez. Allah güzel olan şeylerin yapılmasını emreder. Kibirlenenleri ve gururlananları da asla hidayete erdirmez. İman eden erkek ve kadınlar için, Allah ve resulün vermiş olduğu emirler, kendi isteklerine ters olsa bile muhalefet etme hakları yoktur.

AHİRET HAYATINDA ERKEK VE KADIN

Ahret hakkındaki insanların söyledikleri zan ve tahmine dayanmaktadır. Dünya hayatında, kadın, erkek, topal kör, sağır, hasta, beyaz, siyah, uzun, kısa, vs. Bunların hepsi bir denemeydi. Ahret âleminde ise bunların hepsi kalkacak yeni bir yaratılışla yaratılan insanlar iki kısımda işlem göreceklerdir. 


İman eden ve Salih amel işleyenleri dünya hayatında gösterdiği başarıya göre, cennette derecelerle ödüllendirileceklerdir. Kadın ve erkek ayımı da orada yapılmayacaktır. Diğerleri de iman etmeyen ve insanlara ve kendisine zulmedenlerin yeri de zulümlerindeki derecelere göre cehennemdeki yerlerini alacaklardır.


56/35- Gerçek şu ki, Biz onları yeni bir inşa (yaratma) ile inşa edip-yarattık.


56/.61- (Yerinize) Benzerlerinizi getirip-değiştirme ve sizi şimdi
Bilemeyeceğiniz bir şekilde-inşa etme konusunda.

56/62- Andolsun, ilk inşa (yaratma)yı bildiniz; ama öğüt alıp-düşünmeniz gerekmez mi?

29/20- De ki: "Yeryüzünde gezip dolaşın da, böylelikle yaratmaya nasıl başladığına bir bakın, sonra Allah ahiret yaratmasını (veya son yaratmayı) da inşa edip yaratacaktır. Şüphesiz Allah, her şeye güç yetirendir.

İşte bu ayetlere göre Allah yeni bir yaratma tarzıyla insanları yaratacak ve bu dünyadaki anlamda kadın ve erkeklerin imtihanlarını başarılı bir şekilde vermiş olanların cennette tek tip insan olarak yaratılıp, onlara eşler olarak ahirette yaratılacak olan huri eşler verilecektir.
Kuranda Ahiret hayatında verilecek olan eşlerden bahsederken onların özelliklerini şöyle sıralar.


55/56- Orada bakışlarını yalnızca eşlerine çevirmiş kadınlar vardır ki, bunlardan önce kendilerine ne bir insan, ne bir cin dokunmuştur.

55/58- Sanki onlar yakut ve mercan gibidirler.

56/22- Ve iri gözlü huriler,

56/23- Sanki saklı inciler gibi;

56/24- Yaptıklarına bir karşılık olmak üzere (onlara sunulur); 

Hurilerin erkeklere verileceğine dair hiçbir ayet yoktur. Oradaki eşler buradaki kadınlar gibi değil oradaki erkekler de buradaki erkekler gibi değildirler.

Dünya hayatında sadece insan olarak rol farklılığı ile rol alan insanların Ahret hayatında rollerini güzel oynayanlar tek tip yaratılışla yaratılıp onlar ya cennetle ödüllendirilecekler. Ya da rollerini kurallara göre oynayamayanlar da cehennemle cezalandırılacaklardır. Hiç Kuran'da cehennemde ve cennette kadın ve erkeklerin ayırım yaparak bahsettiğini görmüyoruz. İşte bu anlamda Ahiret âleminde Allah bir hurma çekirdeğinin lifleri kadar haksızlık yapmadan insanlara ceza ve mükâfatlarını verecektir.


33/35- Şüphesiz, Müslüman erkekler ve Müslüman kadınlar, mümin erkekler ve mü'min kadınlar, gönülden (Allah'a) itaat eden erkekler ve gönülden (Allah'a) itaat eden kadınlar, sadık olan erkekler ve sadık olan kadınlar, sabreden erkekler ve sabreden kadınlar, saygıyla (Allah'tan) korkan erkekler ve saygıyla (Allah'tan) korkan kadınlar, sadaka veren erkekler ve sadaka veren kadınlar, oruç tutan erkekler ve oruç tutan kadınlar, ırzlarını koruyan erkekler ve (ırzlarını) koruyan kadınlar, Allah'ı çokça zikreden erkekler ve (Allah'ı çokça) zikreden kadınlar; (işte) bunlar için Allah bir bağışlanma ve büyük bir ecir hazırlamıştır.
 
Öyleyse kalplerinde maraz olanların, Allah ahret âleminde erkeklere huriler verilecek kadınlara ne verilecek? Sorusu mantıksızdır. Onlara cevap olarak erkeklere huriler. Kadınlara da gılmanlar verilecek diyen din adamlarının verdikleri cevap da mantıksızdır.

Allah erkekleri kayırıyor mu? Sorusu olayların iç yüzünü kavrayamayan insanların sorusudur. Olayın iç yüzünü kavrayan insanların iman edenlere, layık olan anlayış onun cinsiyette güçte hastalıkta ki farklılıklar değil, önemli olan her akleden insan bulunmuş olduğu konumu dünya hayatında tespit edip kendi üzerine düşen görevi yapıp yapmadığının muhasebesini yapmaktır.


Cehenneme giden insanlar kadın ve erkek ayırt edilmeden orada ceza çekerlerken kuranın aktardığı tabloya bakınız.


56/41- "Ashab-ı Şimal", ne (mutsuzdur o) "Ashab-ı Şimal."

56/42- Hücrelere işleyen kavurucu bir sıcaklık ve kaynar su,

56/43- Ve kapkara dumandan bir gölge içindedirler.

56/44- Ki o, ne serindir, ne ferahlatıcı (kerim).

56/45- Çünkü onlar, bundan önce varlık içinde şımartılmış olanlardı.

56/46- Onlar, büyük günah üzerinde ısrarlı davrananlardı.



56/47- Ve derlerdi ki: "Biz öldüğümüz, toprak ve kemik olduğumuzda mı, gerçekten biz mi diriltilecekmişiz?"


56/48- "Önceden gelip-geçmiş atalarımız da mı?"

56/49- De ki: "Şüphesiz, öncekiler de ve sonrakiler de."

56/50- "Bilinen bir günün belli vaktinde mutlaka toplanacaklardır."

56/51- Sonra gerçekten siz, ey sapık olan yalanlayıcılar,

56/52- Şüphesiz zakkum olan bir ağaçtan yiyeceksiniz.

56/53- Böylece karınları(nızı) ondan dolduracaksınız.

56/54- Onun üzerine de alabildiğine kaynar sudan içeceksiniz.

56/55- Üstelik 'içtikçe susayan hasta develerin' içişi gibi içeceksiniz.

56/56- İşte bu, onların din (hesap ve ceza) gününde şölenleridir.

56/57- Sizleri Biz yarattık, yine de tasdik etmeyecek misiniz?

Eğer dünyadaki gibi bir konumda olmuş olsalardı yanan ateşe nasıl ölmeden dayanabileceklerdi. İşte onların derileri dökülür tekrar yenilenerek yanmaya devam eder. 


Soru-2 - Kadınların aşağılandığı, erkeklerin tarlaları olduğunu söyleyen ve onları dövmeye kadar giden bir öğreti saygıyı hak eder mi?

Cevap-2 Yukarda kadınların ve erkeklerin yaratılış biçimi ile ilgili konuyu yukarıda anlatmaya çalıştık. Kuran kendi sistemi içerisinde yaratmış olduğu varlıklara bir değer biçmiştir. Onları da bulunmuş olduğu yere yerleştirmiştir.

(Bakara 223): Kadınlarınız sizin için bir tarladır. Tarlanıza nasıl dilerseniz öyle varın. Kendiniz için önceden (uygun davranışlarla) hazırlık yapın. Allah'tan korkun, biliniz ki siz O'na kavuşacaksınız. (Ya Muhammed!) müminleri müjdele!

Ayette bahsedilen tarla tohumla toprağın kucaklaşması gibidir. Kuran burada teşbih sanatı yapmıştır. Kadın tarla ise erkek de tohumdur. Tohum tarlaya atıldığı zaman tarlaya sana bitki olarak dönüp meyve ve sebze sunuyorsa. Kadınla erkeğin durulmasıyla da çocuk meydana gelmektedir. 

Başka nasıl sana anlatsın? Erkek kadınlarla evlendiği zaman kadınlara erkeğin ihtiyacı varsa, kadınların da erkeğe ihtiyacı vardır. Allah böyle her ikisine bir sevgi bağı yerleştirmiş. ne var bunda ne demek aşağılanması. Bu eleştiri doğru değildir. Siz olsaydınız insanların üremesi için nasıl bir yöntem uygulardınız Haydin Allah’ın mülkünden çıkın kendi imkânlarınızla insanların nasıl üremesini sağlardınız?

( Nisa 34): Allah'ın insanlardan bir kısmını diğerlerine üstün kılması sebebiyle ve mallarından harcama yaptıkları için erkekler kadınların yöneticisi ve koruyucusudur. Onun için Saliha kadınlar itaatkârdır. Allah'ın kendilerini korumasına karşılık gizliyi (kimse görmese de namuslarını) koruyucudurlar. Baş kaldırmasından endişe ettiğiniz kadınlara öğüt verin, onları yataklarda yalnız bırakın ve (bunlarla yola gelmezlerse) dövün . Eğer size itaat ederlerse artık onların aleyhine başka bir yol aramayın; çünkü Allah yücedir, büyüktür.


Evet, erkekler yatılış olarak kadınlardan farklı yaratılmışlardır. Kadın da erkek de dünya hayatında Allahın sınırlarını ayakta tutacaklarına dair toplum huzurunda sözleşmişlerdi. Oradaki darabe sözcüğü dövün anlamında değil kuranın başka ayetlerinde boşama anlamında geçmektedir. Dövmek kuranın emri değildir bu insan haysiyetine yakışmaz. Bakınız pozitif bilimler erkekle kadınlar arasında kırk beş tane fark saymışlar.

ERKEKLE KADIN ARASINDA 45 FARK

Erkekler niye böyle` diye düşünmeye gerek yok! Kadınlar ve erkekler arasında 45 temel fark olduğunu biliyor muydunuz?

Ergenlik sivilcesi: Erkeklerin sivilce sorunu daha fazladır. Bu da daha çok testosteron hormonundan kaynaklanmaktadır. Bu hormon yağ bezlerini uyarır ve derideki gözeneklerin tıkanmasına, dolayısıyla da sivilceye neden olur.


Vücut kokusu: Erkeklerin vücut kokusu kadınlardan çok daha güçlüdür.


Saldırganlık: Erkekler kadınlardan daha saldırgan olup bedensel güç kullanımına daha eğilimlidirler. Bunun açıklaması da testosterona bağlanmaktadır. Buna karşılık kadınlar kelimelerle saldırır ve savaşırlar.

Spor: Spor konusunda erkekler kadınlardan daha hızlıdır ancak kadınlar daha dayanıklıdırlar.


Kan: Erkeklerde 4.5, kadınlarda 3.6 litre kan vardır. Erkek kanı daha koyu kıvamlıdır, bir damlasında 1 milyon kan hücresi vardır. Toplam olarak erkeklerde 1 santimetreküp kanda 5 milyon alyuvar vardır, bu da kadınlara kıyasla yüzde yirmi fazlalık demektir. Erkeklerin tansiyonu da kadınlardan yüksektir: 140/88. Bu değer kadınlarda 130/80`dir.

AIDS: Her dört AIDS hastasından sadece biri kadındır. Nedeni ise kadınların baskın olan X kromozomundan iki tane taşımasıdır. Çünkü bir sağlıklı, bir hasta gene sahip olsalar bile sağlıklı gen hasta gene baskın çıkar ve hasta değil taşıyıcı olurlar. Erkeklerde ise Y geni hastalıklı X genini baskılayamaz.


Yüzme yeteneği: Kadınlar derilerinin altındaki yağ tabakası nedeniyle daha iyi yüzerler.


Yaş dönümü: Kadınlar menopoz döneminde ateş basması, uykusuzluk, şişmanlama, gece terlemeleri ve vajina kuruluğu gibi belirtiler yaşarlar. Erkekler andropoz denen yaş döneminde hemen hemen hiçbir bedensel belirti yaşamazlar.

Vücut ısısı: Erkeklerin vücut ısısı kadınlardan daha yüksektir.
Su: Erkek vücudunun yüzde 60-70`i sudan ibarettir. Kadın vücudundaki su oranı ise yüzde 50-60 arasındadır.

Cinsel organlar: Ana cinsel organlar erkekte vücudun dışında bulunur ve kolayca yaralanabilir. Kadında vücudun içine gizlenmiş olup korunmadadır.


İskelet: Erkeklerin omuzları daha geniş, kolları ve bacakları daha uzun, kemikleri daha ağır, eklemleri de daha büyüktür. Buna karşılık kadınların kalça kemikleri daha geniş, eklemleri daha esnektir.

Ses telleri: Kadınların ses telleri daha kısa olduğundan sesleri daha tizdir.


Vücudun ağırlık noktası: Omuz ve kalça iskeletleri farklı olduğundan, kadınların ağırlık noktası erkeklerinkinden daha aşağıdadır.

Duyu organları: Kadınların işitme ve koklama duyuları daha güçlüdür. Buna karşılık erkekler ışığa karşı daha hassastır. Erkek gözü ayrıntıları daha iyi seçer.


Enerji harcaması: Erkekler hareketsiz halde, vücudun metrekaresi başına ortalama 39,5 kalori yakarlar. Kadınlar ise 37 kalori. Erkeğin günlük kalori ihtiyacı 2700 kalori, kadınınki 2000 kaloridir.

Yağ: Erkeklerde kadınlarınkinin yarısı kadar yağ dokusu vardır. Kadınlarda yağ dokusu vücudun yüzde 27`sini oluştururken, bu değer erkeklerde yüzde 15`tir. Kadın vücudunda erkeklerden 3,5 kg daha fazla yağ vardır. Yağ, erkeklerde karın bölgesinde toplanırken kadınlarda daha çok kalça, baldır ve göbekte yoğunlaşır.


Hastalıklar: Erkekler hayatları boyunca kadınlardan ortalama 40 gün daha az hastalanırlar.

Dirsek: Kadınlar erkeklere kıyasla kollarını dirsekten 6 derece daha fazla açabilirler.


Kromozomlar: Erkek ve dişilerde toplam 46 kromozom vardır. Bunların yarısı babadan, yarısı anneden gelir. Bu 46 kromozomun içinden iki tane cinsiyet hormonu vardır ki; bu erkekte XY, kadında XX olarak bulunur.


Saçlar: Kadınların saçları daha sık ve daha dirençlidir. Saç kökleri iki milim daha derinde olduğu için erkeğinki kadar çabuk dökülmez.

Deri: Erkeklerin toplam 1,8 metrekare, kadınların 1,6 metrekare derileri vardır. Kadını derisi daha ince ve kuru, bu yüzden de daha hassastır. Erkekte ter bezleri ve deri altı yağ bezleri daha fazla olduğundan derisi yağlıdır ve daha çok terler.


Mastürbasyon: Erkeklerin yüzde 93`ü, kadınların yüzde 62`si kendini mastürbasyonla tatmin eder.

Akciğerler: Erkeklerin akciğerleri kadınlarınkinden yüzde 50 daha geniş hacme sahiptir.


Yemek: Aynı kilodaki kişilerden, erkekler kadınlardan daha çok yemek ihtiyacı duyarlar; çünkü metabolizmaları daha hızlıdır.

Antikorlar: Kadınlar daha çok antikor üretirler, bu yüzden de erkeklere kıyasla bakteri ve virüs hastalıklarına daha seyrek yakalanırlar.

Ağlamak: Kadınlar erkeklerden 5 kat fazla ağlarlar. Genellikle de saat 19.00-22.00 arası.

Beyin: Erkek beyni yüzde 14 daha ağırdır. Buna karşılık kadınlarda iki yarım küre arasındaki iletişim daha iyidir.

Dölleyebilme yeteneği: Erkekler ileri yaşa kadar, kadınlar ise menopoza (yaklaşık 50 yaş civarı) kadar dölleyebilme ve döllenebilme yeteneğine sahiptir. Erkeklerde sıcaklığın artışıyla dölleyebilme yeteneği azalır. Kadınların döllenmeye müsait oldukları en uygun olan oda sıcaklığı 17 derecedir.


Safrakesesi taşı: Kadınların yüzde 20`sinde, erkeklerin yüzde 8`inde safrakesesi taşı oluşur.

Kalp atışı: Erkeklerin kalbi daha büyüktür ve daha yavaş çarpar: Dakikada ortalama 72. Bu değer kadınlarda 80`dir.

Gelişme: Buluğ çağına kadar kızlar erkeklerden daha hızlı büyürler (10`a 8 oranında). Erkek çocuklar 14-15 yaşları arasında gelişmeye başlarlar ve 20 yaşına kadar bu büyüme gerçekleşebilir. Kız çocukları en hızlı 12-13 yaşları arasında gelişirken 17-18 yaşında bu gelişme durur.

Sıcaklık duyarlılığı: Kadınlar kalın yağ dokuları nedeniyle soğuğa daha dayanıklıdırlar.

Yaşlanmak: Erkekler kadınlardan daha hızlı yaşlanırlar. 55 yaşındaki bir kadın bedensel gücünün yüzde 90`ına sahiptir. Oysa aynı yaştaki bir erkek gücünün sadece yüzde 70`ine sahiptir. 35 yaşındaki bir erkeğin damar sistemi 50 yaşındaki bir kadınınkine eşdeğerdir. Buna karşılık kadında sadece cilt daha ince olduğundan çabuk yaşlanıp kırışır. Kadınlar yaşlanma olayını psikolojik olarak erkeklerden çok daha kolay kabullenirler.

Kaslar: Erkekler kadınlardan yüzde 50 oranında fazla kas gücüne sahiptir. Buluğ çağında erkeklerde kas hücrelerinin sayısı 20 misli, kadınlarda 10 misli artar. Erkekler kadınlardan üçte bir oranında daha güçlüdürler.

Buluğ: Erkekler buluğ çağını 10-15, kadınlar 9-14 yaşları arasında yaşarlar.


Yaşam süresi: Erkeklerin ortalama ömrü 71,5 yıl, kadınların 78 yıldır.


Bacaklar: Erkeklerin bacakları daha uzun ve kaslıdır. Bu yüzden kadınlardan daha hızlı koşar, daha uzağa zıplarlar.

Vücut ölçüleri: Erkek ortalama 175 cm boyunda ve 73,5 kg ağırlığındadır. Göğüs çevresi 98,5cm , beli 80,4cm`dir. Kadın ortalama 160 cm boyunda olup 61,2 kg`dir. Göğüs çevresi 90,1; kalça genişliği 96,5 cm; beli 74,3 cm`dir.
Adem elması: Gırtlaktaki adem elması adlı çıkıntı sadece erkeklere hastır.
Solunum: Erkekler dakikada ortalama 16 kez soluk alıp verir. Kadınlar ise dakikada 20-22 kez soluk alıp verir. Her iki cinsin günde soludukları miktar ise aynı olup 12 bin litredir.

Tüylenme: Kadınların belli kısımlarında tüylenme olurken erkeklerin göğüs ve sırtında çene ve bıyıkta tüylenme olur.

numberonestars
Erkeklerle kadınlar arasındaki bu farklılığı Allah koymuştur. Erkeği güçlü kadını da erkeğe göre zayıf yaratmıştır. Erkek ve kadın kendilerine yükleniş rollerin ne olduğunu bilmesi ve kendisine verilmiş rolde gücünün yettiği kadar güzel davranışlarıyla Allah ödüllendirecektir. Tabi ki Ahiret âlemine inanmayanlar için bunlar anlamsız olur.

SORU-3 - Hırsızlık yapanların ellerinin kesilmesini söyleyen bir öğreti saygıyı hak eder mi?

( Maide 38)Hırsızlık eden erkek ve kadının, yaptıklarına karşılık bir ceza ve Allah'tan bir ibret olmak üzere ellerini kesin. Allah izzet ve hikmet sahibidir. 


CEVAP-3 HIRSIZIN ELLERİNİN KESİLMESİ!
5/38- Hırsız erkek ve hırsız kadının, (çalıp) kazandıklarına bir karşılık, Allah'tan, 'tekrarı önleyen kesin bir ceza' olmak üzere ellerini kesin. Allah üstün ve güçlü olandır, hüküm ve hikmet sahibidir.

Allah Katında Mal can akıl din nesil beş kutsallardandır. Hırsızlıkla mal emniyeti ortadan kalkmaktadır. Kuran cezayı insanlara zulüm olsun diye vermez aksine insanları yapılan yanlışlardan caydırmak için verir. Kuranın yasakladığı bu kutsalları hangi aklını kullanan toplum onaylamaz. Kısasta hayat vardır derken insanın hayatını korumaktadır. Kısas cezasını Allah verirken öldürmeye sıkılan bir silahı insanlara göstermektedir. Kim kimi kasten haklı bir nedene dayanmadan öldürürse onunda öldürülmesi gerekir. Bu anti biyotik gibi sosyal kural her insanın vicdanlarında öldürmeye karşı insandaki hisleri tamamen yok etmektedir.

Bu ceza hakkıyla uygulanan toplumlarda öldürme olayını büyük oranda kaldırmış insanlık rahat bir nefes almıştır.

Allah bir taraftan insanların Hırsızlık yapmalarını yasaklarken bir taraftan da toplumda aç ve sefil olanların hali vakti yerinde olanlar tarafından ihtiyaçlarının karşılanmasını istemektedir. Allah'ın koyduğu adil ölçüye bakın.

2/273- (Sadakalar) Kendilerini Allah yolunda adayan fakirler içindir ki, onlar, yeryüzünde dolaşmaya güç yetiremezler. İffetlerinden dolayı bilmeyen onları zengin sanır. (Ama) Sen onları yüzlerinden tanırsın. Yüzsüzlük ederek insanlardan istemezler. Hayırdan her ne infak ederseniz, şüphesiz Allah onu bilir.

İhtiyaç sahibi fakir ve yoksul olduğu halde ihtiyaçlarını başkalarından karşılamak için insanları isyana değil, nazik bir duruşu ve davranışı onlardan isterken hali vakti yerinde olan Müslümanları da kazandıklarından ihtiyaçtan arta kalanı infak etmeye davet ediyor.

2/219- Sana içkiyi ve kumarı sorarlar. De ki: "Onlarda hem büyük günah, hem insanlar için (bazı) yararlar vardır. Ama günahları yararlarından daha büyüktür." Ve sana neyi infak edeceklerini sorarlar. De ki: "İhtiyaçtan artakalanı." Böylece Allah, size ayetlerini açıklar; umulur ki düşünürsünüz;

Allah'ın iki insan tipinden istediği “Sen onları yüzlerinden tanırsın. Yüzsüzlük ederek insanlardan istemezler.”” Ve sana neyi infak edeceklerini sorarlar. De ki: "İhtiyaçtan artakalanı.” İşte verenle alan fakir ile zengin güçlü ile güçsüz arasındaki farkı Allah böyle giderilmesini istemektedir. Denenmenin adı da budur.

Bir taraftan sadece yoksul insanların bahane edilerek çalışıp kazanan ve yoksulluğa karşı fakir ve yoksul olanların zenginlere karşı kışkırtılarak ortalığı fesada çevirmeyi Allah asla onaylamamaktadır.

Her insan gücü oranında çalışarak kendi ayakları üzerinde durmaya çalışacak kendi imkânları ile hayatta yürümekte zorlananları da kendi imkânları iyi olanlar onlara sıkıntıya düştüklerinde destek olacaklar kendi kazandıklarından gönül hoşluğu ile onlara yardım edecekler. Yoksa yardımlarını eziyet malzemesi olarak kullananları da Allah kabul etmez.

2/ 264- Ey iman edenler, Allah'a ve ahiret gününe inanmayıp, insanlara karşı gösteriş olsun diye malını infak eden gibi minnet ve eziyet ederek sadakalarınızı geçersiz kılmayın. Böylesinin durumu, üzerinde toprak bulunan bir kayanın durumuna benzer; üzerine sağnak bir yağmur düştü mü, onu çırılçıplak bırakıverir. Onlar kazandıklarından hiçbir şeye güç yetiremez(elde edemez)ler. Allah, kâfirler topluluğuna hidayet vermez.

Allah güç ve mal verdikleriyle güç ve mal vermedikleriyle iletişimin bu ölçülerde olmasını istemektedir. Bu gün dünya insanlarından hangi toplumda bu inanç anlayış ve yaşam vardır?
Sağlıklı bir vücuda kolay kolay hastalık giremez. Ama vücut zayıfladığı zaman vücuttaki Allah'ın yerleştirmiş olduğu koruyucu melekleri zayıfladığı zaman dışarıdan gelen mikroplar insanı hemen yataklara düşürür. İnsan savunma gücünü kaybeder..

Aynen onun gibi Bir toplumda mekanizmalar iyi işlemediği zaman toplum kendi üzerine düşen görevleri yerine getirmediğinde artık bozguncu olanlar cirit atmaya başlarlar. İşte dünya üzerinde edepsizliğin hırsızlığın fahişeliğin, adam öldürmenin gaspların zulümlerin boşanmaların artması toplumların sosyal olarak zayıflaması ve ölmesi sonucunda bunlar olmaktadır.

Tabi ki hırsızlık yapanlar, yokluktan açlıktan dolayı hırsızlık yapmıyorlar. Açlığın insanı mal çalmaya itmesi doğaldır. Ama asıl olan insanların hırsızlık yapmalarının tek sebebinin açlık ve ihtiyaç olduğu söylenemez. Toplum içerisinde öyle insanlar var ki yüklü miktarlarda yitirilmiş olan parayı bulduklarında çok zaruri ihtiyaçları olduğu halde belki evinde yiyecek ekmek alacak parası olmadığı halde edebinden terbiyesinden takvasından dolayı yitirilen paranın sahibini bulmak için gösterdiği çabalara şahit olmaktayız.

Aynı toplum içerisinden birileri de insanların uykuya daldığı hiç kimsenin ayakta olmadığı bir zamanda dul kadının evine giriyor. Yerel saat (3- 4 arası) Dul kadına tecavüz ediyor üstelik bilezikleri çıkarma zorluğuna bile katlanmadan kadının bileğini kesip bilezikleri alarak oradan ayrılıyor. Yukarıda vermiş olduğum insan örneği ile bu insan aynı mı ? adil bir iktidar ikisine muamele yaparken aynı muameleyi mi yapması gerekir. Veya siz olsaydınız ne yapardınız. 

Konfüçyüs demiş ki! “Sana yapılmasını istemediğin bir şeyi başkaları için de iste. sana yapılmasını istediğin bir şeyi başkaları için de iste”

Hırsızlık Başkalarına ait olan bir malın başkalarının haberi olmadan hakkı olmayan bir şeyi çalması demektir.

Kuran'da el kelimesi güç ve kuvvet anlamında kullanıldığı gibi aynı zamanda gerçek anlamında insanların uzuvları olan elden de bahsedilmiştir.

2/ 95- Oysa onlar, önceden ellerinin takdim ettiklerinden dolayı onu (ölümü) hiçbir zaman kesin olarak dilemeyeceklerdir. Allah, zalimleri bilendir.

26/ 49- (Firavun) Dedi ki: "Ona, ben size izin vermeden önce mi inandınız? Şüphesiz, o, size büyüyü öğreten büyüğünüzdür; öyleyse yakında bileceksiniz. Şüphesiz ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama kestireceğim ve sizin hepinizi gerçekten asıp-sallandıracağım."

Yukarıdaki ayette kullanılan el kelimesi farklı anlamlarda kullanılmıştır. Birisi kendi güç ve kuvveti anlamında diğeri ise insanın uzuvlarından parmaklarından bileğe kadar bölüm olarak anlatılmıştır.

5/ 38- Hırsız erkek ve hırsız kadının, (çalıp) kazandıklarına bir karşılık, Allah'tan, 'tekrarı önleyen kesin bir ceza' olmak üzere ellerini kesin. Allah üstün ve güçlü olandır, hüküm ve hikmet sahibidir.

Bu ayette iki anlamda da kullanılmıştır. Birincisi kişilerin hırsızlık yapabilecek bütün yolların kapatılması, ikincisi de hırsızlık yapanların kangren haline gelmiş hırsızlık olayının bir ders verme amacıyla ellerinin kesilmesidir.

İki tane insan var sen de bir insan olarak onları izliyorsun. Birisi akşamlara kadar çalışıp alın teri dökerek evine un çuvalı veya başka ihtiyaçlarını alıyor. Bir diğeri de gelip o akşamlara kadar çalışan adamın kazandığını çalıyor. Sence çalan adam doğru bir iş yapmış olur mu? Eğer halk veya toplumu bu hırsızlık olayı aşırı boyutlara ulaşarak tamamen huzuru bozacak düzeye ulaşmışsa ve hırsıza gerekli telkinler ve uyarılar yapıldığı halde o tedbirler fayda vermeyip üstelik daha da hırsızı kendi yolunda bilmişse güçlendirmişse o zaman sizce ne yapmalıydı.

Allah böyle olanların elini kesin demiştir siz ne yapardınız? Ey hırsız gel ben çalıştım benim kazandıklarımı bana yedirme gel çal mı derdiniz? Yoksa hırsız yakalamak için gerekli önlemleri almak için seferber mi olurdunuz?

Allah Karını acıktığında fırından ekmek çalanın elini kesin demez. Fırından ekmek çalmayla başlayan serüvende esrar içmeye gerektiği zaman esrarı almak için çalmaların hızlı bir tempo ile artarak gasp yaralama hatta öldürmelere kadar müzminleşmiş kangren haline gelmiş hırsızların ellerinin kesilmesini emreder.

Nasıl bir ayakta meydan gelmiş olan kangrenin, kangren olan yerini kesmediğin zaman yukarıya bacaklardan dize ve vücudun her tarafını kaplamadan kesmenin daha avantajlı olduğu kabul ediliyorsa kangren olmuş ayağın kesilmesi için geçirilen her an bir kayıp ise. Toplumda da hırsızın ellerinin kesilmediği zaman üretmeden yemek isteyen başkalarının kazançlarını çalan bir kesim türeyerek toplum ölecektir.

Bu gün İnsanların sosyal ve psikolojik davranış bozukluklarının hangi boyutlara ulaştığını onlar hakkındaki müspet veya menfi nasıl bir ceza uygulanması gerektiğinde ıslah olacağına ancak psikolog ve psikiyatriler karar verirler.

İslam her yapılan cezanın ve mükâfatın o konuda uzmanlaşmış olanların gözetiminde verilmesini istemektedir. Peygamberler de Değişik ilim dallarının uzmanlarıyla istişare yaparak onlardan aldığı bilgilere göre yola yürürdü.

3/ 159- Allah'tan bir rahmet dolayısıyla, onlara yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı yürekli olsaydın onlar çevrenden dağılır giderlerdi. Öyleyse onları bağışla, onlar için bağışlanma dile ve iş konusunda onlarla müşavere et. Eğer azmedersen artık Allah'a tevekkül et. Şüphesiz Allah, tevekkül edenleri sever.

Hiç Merak etmeyin Allah yaratığı kulların ne mal olduğunu onlara ne gibi yaptırımlar uygulanması gerektiğini senden benden iyi bilir. Sen nasıl çocuğunun ne mal olduğunu bilirsen Allah da kainatın ne mal olduğunu en ince ayrıntılarına kadar senden benden iyi bilir.
Devam edecek










Hiç yorum yok: