9 Şubat 2011 Çarşamba

KURANDA ALTI KALIN ÇİZGİLERLE ÇİZİLMESİ GEREKEN AYETLER


ARAPÇA BİLEN BİRİNE KURAN HA?
41/44- Eğer Biz onu A'cemi (Arapça olmayan bir dilde) olan bir Kur'an kılsaydık, herhalde derlerdi ki: "Onun ayetleri açıklanmalı değil miydi? Arap olana, A'cemi (Arapça olmayan bir dil)mi?" De ki: "O, iman edenler için bir hidayet ve bir şifadır. İman etmeyenlerin ise kulaklarında bir ağırlık vardır ve o (Kur'an), onlara karşı bir körlüktür. İşte onlara (sanki) uzak bir yerden seslenilir."

ÖLÜMÜ HERKES TADACAK

29/57- Her nefis ölümü tadıcıdır; sonra Bize döndürüleceksiniz.

3/185- Her nefis ölümü tadıcıdır. Kıyamet günü elbette ecirleriniz eksiksizce ödenecektir. Kim ateşten uzaklaştırılır ve cennete sokulursa, artık o gerçekten kurtuluşa ermiştir. Dünya hayatı, aldatıcı metadan başka bir şey değildir

ÖZGÜRLÜK

76/3- Biz ona yolu gösterdik; (artık o,) ya şükredici olur ya da nankör.

6/104- Gerçek şu ki size Rabbinizden basiretler gelmiştir. Kim basiretle-görürse kendi lehine, kim de kör olursa (görmek istemezse) kendi aleyhinedir. Ben sizin üzerinizde gözetleyici değilim.

18/29- Ve de ki: "Hak Rabbinizdendir; artık dileyen iman etsin, dileyen inkar etsin. Şüphesiz Biz zalimlere bir ateş hazırlamışız, onun duvarları kendilerini çepeçevre kuşatmıştır. Eğer onlar yardım isterlerse, katı bir sıvı gibi yüzleri kavurup-yakan bir su ile yardım edilirler. Ne kötü bir içkidir o ve ne kötü bir destektir.

NAFİLE NAMAZI

17/79- Gecenin bir kısmında kalk, sana aid nafile olarak onunla (Kur'an'la) namaz kıl. Umulur ki Rabbin seni övülmüş bir makama ulaştırır.

KENDİSİNİ DEĞİŞTİRMEYENİ ALLAH DEĞİŞTİRMEZ

13/11- O'nun (insanın) önünden ve arkasından izleyenleri vardır, onu Allah'ın emriyle gözetip-korumaktadırlar. Gerçekten Allah, kendi nefis (öz)lerinde olanı değiştirip bozuncaya kadar, bir toplulukta olanı değiştirip-bozmaz. Allah bir topluluğa kötülük istedi mi, artık onu geri çevirmeye hiçbir (biçimde imkan) yoktur; onlar için O'ndan başka bir veli yoktur.

8/53- Nedeni şu: Bir kavim (toplum), kendinde olanı değiştirinceye kadar Allah, ona nimet olarak bağışladığını değiştirici değildir. Allah şüphesiz işitendir, bilendir.

HARAM OLANLAR ŞARTLARA GÖRE ZORLANMA ANINDA YAPILABİLİR VE YENİLEBİLİRLER

5/3- Ölü eti, kan, domuz eti, Allah'tan başkası adına kesilen, boğulmuş, vurulmuş, yüksek bir yerden düşmüş, boynuzlanmış yırtıcı hayvan tarafından yenmiş, -(henüz canlıyken yetişip) kestikleriniz hariç,- dikili taşlar üzerine boğazlanan (hayvanlar) ve fal oklarıyla kısmet aramanız size haram kılındı. Bunlar fısktır (günahla yoldan sapmadır.) Bugün inkara sapanlar, sizin dininizden (dininizi yıkmaktan) umut kesmişlerdir. Bugün size dininizi kemale erdirdim, üzerinizdeki nimetimi tamamladım ve size din olarak İslam'ı seçip-beğendim. Kim 'şiddetli bir açlıkta kaçınılmaz bir ihtiyaçla karşı karşıya kalırsa' -günaha eğilim göstermeksizin- (bu haram saydıklarımızdan yetecek kadar yiyebilir.) Çünkü Allah bağışlayandır, esirgeyendir.

6/145- De ki: "Bana vahyolunanlar içinde, yiyen bir kimsenin yiyeceği (şeyler) için, ölü eti, dökülen kan, domuz eti -ki bu gerçekten murdardır- ya da Allah'tan başkası adına kesilmiş bir fısk dışında, haram kılınmış bir şey bulmuyorum. Kim kaçınılmaz bir ihtiyaçla karşı karşıya kalırsa, -saldırmamak ve haddi aşmamak şartıyla- (bu sayılanlardan ölmeyecek kadar yiyebilir). Şüphesiz senin Rabbin bağışlayandır, esirgeyendir.

NAMAZ KILARKEN KOLAYINA GELENİ OKU

20- Gerçekten Rabbin, senin gecenin üçte ikisinden biraz eksiğinde, yarısında ve üçte birinde (namaz için) kalktığını bilir; seninle birlikte olanlardan bir topluluğun da (böyle yaptığını bilir). Geceyi ve gündüzü Allah takdir eder. Sizin bunu sayamıyacağınızı bildi, böylece tevbenizi (O'na dönüşünüzü) kabul etti. Şu halde Kur'an'dan kolay geleni okuyun. Allah sizden hastalar olduğunu, başkalarının Allah'ın fazlından aramak için yeryüzünde gezip-dolaşacaklarını ve diğerlerinin Allah yolunda çarpışacaklarını bilmiştir. Öyleyse ondan (Kur'an'dan) kolay geleni okuyun. Namazı dosdoğru kılın, zekatı verin ve Allah'a güzel bir borç verin. Hayır olarak kendi nefisleriniz için önceden takdim ettiğiniz şeyleri daha hayırlı ve daha büyük bir ecir (karşılık) olarak Allah Katında bulursunuz. Allah'tan mağfiret dileyin. Şüphesiz Allah, çok bağışlayandır, çok esirgeyendir.

ÖLÜM ANINDA YAPILAN İMAN GEÇERLİ DEĞİLDİR.

10/106- Kim imanından sonra Allah'a (karşı) inkara sapıp da, -kalbi imanla tatmin bulmuş olduğu halde baskı altında zorlanan hariç- inkara göğüs açarsa, işte onların üstünde Allah'tan bir gazab vardır ve büyük azap onlarındır.

6/158- Onlar, kendilerine meleklerin gelmesini mi, ya da Rabbinin gelmesini mi veya Rabbinin bazı ayetlerinin gelmesini mi bekliyorlar? Rabbinin ayetlerinden bazılarının geleceği gün, daha önce iman etmemişse veya imanıyla bir hayır kazanmamışsa hiç kimseye imanı yarar sağlamaz. De ki: "Bekleyin, Biz de şüphesiz beklemekteyiz."

KURANDA HER ŞEYİN AÇIKLAMASI YAPILMIŞ HİÇ BİR NOKSANLIK YOKTUR:

6/38- Yeryüzünde hiçbir canlı ve iki kanadıyla uçan hiçbir kuş yoktur ki, sizin gibi ümmetler olmasın. Biz kitapta hiçbir şeyi noksan bırakmadık, sonra onlar Rablerine toplanacaklardır.

Kuran'da Her bir örnekten verilmiş ise peygamberlerin kuranın dışında bir şey söylemedi ve söyleyemez ise bu hadisler ve sünnet neyin nesi. Eğer peygamberlerin söyledikleri kuranda varsa. o ayettir. Eğer söyledikleri kuranda yoksa o zaten peygamberin söylediği değildir uydurmadır. insanları Allah'tan gayrı ilahlara çağırmaya ne hakları vardır.

PEYGAMBERLERDE GÜZEL BİR ÖRNEK VARDIR

33/21- Andolsun, sizin için, Allah'ı ve ahiret gününü umanlar ve Allah'ı çokça zikredenler için Allah'ın Resûlünde güzel bir örnek vardır.

Peygamberler bulunmuş oldukları çağda nerede hangi konumda neyin ve nelerin nasıl yapılacağının örnek yaşayanlardır.
kuranianlamametotu.blogspot.com

DİL KAVMİNİN DİLİ

14/4- Biz hiçbir elçiyi, kendi kavminin dilinden başkasıyla göndermedik ki, onlara apaçık anlatsın. Böylece Allah, dilediğini şaşırtıp saptırır, dilediğini hidayete erdirir. O, üstün ve güçlü olandır, hüküm ve hikmet sahibidir.

20/58- Belki onlar öğüt alıp-düşünürler diye, Biz onu (Kur'an'ı), senin dilinle kolaylaştırdık.

ALLAH KATINDA DİN İSLAMDIR

3/19- Hiç şüphesiz din, Allah Katında İslam'dır. Kitap verilenler, ancak kendilerine ilim geldikten sonra, aralarındaki "kıskançlık ve hakka başkaldırma" (bağy) yüzünden ayrılığa düştüler. Kim Allah'ın ayetlerini inkar ederse, (bilsin ki) gerçekten Allah, hesabı pek çabuk görendir.

3/85- Kim İslam'dan başka bir din ararsa asla ondan kabul edilmez. O, ahirette de kayba uğrayanlardandır.

5/3- Ölü eti, kan, domuz eti, Allah'tan başkası adına kesilen, boğulmuş, vurulmuş, yüksek bir yerden düşmüş, boynuzlanmış yırtıcı hayvan tarafından yenmiş, -(henüz canlıyken yetişip) kestikleriniz hariç,- dikili taşlar üzerine boğazlanan (hayvanlar) ve fal oklarıyla kısmet aramanız size haram kılındı. Bunlar fısktır (günahla yoldan sapmadır.) Bugün inkara sapanlar, sizin dininizden (dininizi yıkmaktan) umut kesmişlerdir. Bugün size dininizi kemale erdirdim, üzerinizdeki nimetimi tamamladım ve size din olarak İslam'ı seçip-beğendim. Kim 'şiddetli bir açlıkta kaçınılmaz bir ihtiyaçla karşı karşıya kalırsa' -günaha eğilim göstermeksizin- (bu haram saydıklarımızdan yetecek kadar yiyebilir.) Çünkü Allah bağışlayandır, esirgeyendir.

35/45- Eğer Allah, kazandıkları dolayısıyla insanları (azap ile) yakalayıverecek olsaydı, (yerin) sırtı üzerinde hiçbir canlıyı bırakmazdı, ancak onları, adı konulmuş bir süreye kadar ertelemektedir. Sonunda ecelleri geldiği zaman, artık şüphesiz Allah Kendi kullarını görendir.

18/58- Senin Rabbin rahmet sahibi (ve) bağışlayıcıdır. Eğer, kazandıklarından dolayı onları (azapla) yakalasaydı, şüphesiz onlara azabı (bir an önce) çabuklaştırırdı. Hayır, onlar için bir buluşma zamanı vardır, onun dışında asla başka bir sığınak bulamayacaklardır.

10/11- Eğer Allah, onların hayra ulaşmak için çarçabuk davrandıkları gibi, insanlara şerri de çabuklaştırsaydı, mutlaka ecellerine hüküm verilirdi. İşte Bize kavuşmayı ummayanları Biz böylece taşkınlıkları içinde şaşkınca dolaşır bir durumda bırakırız. 

Demek ki Dünya hayatı bir imtihan yapmış oldukları suçun cezasını Allah insanların müdahalesi hariç Ahiret aleminde verecektir.

6/136- O'nun üretip-türettiği ekin ve hayvanlardan Allah için bir pay ayırdılar, sonra kendi zanlarınca: "Bu Allah'ındır, bu da ortaklarımızındır" dediler. Kendi ortakları için olan (pay), Allah tarafına geçmez, ama Allah'a ait olan kendi ortaklarının tarafına (payına) geçer. Ne kötü hüküm veriyorlar?

6/137- Yine bunun gibi onların ortakları, müşriklerden çoğuna çocuklarını öldürmeyi süslü gösterdiler. Hem onları helake düşürmek, hem kendi aleyhlerinde dinlerini karmakarışık kılmak için. Allah dileseydi bunu yapmazlardı; sen onları ve düzmekte oldukları iftiraları bırak

PEYGAMBERLER KURANA TERS BİR SÖZ VE DAVRANIŞTA BULUNAMAZLAR.

69/44- Eğer o, Bize karşı bazı sözleri uydurup-söylemiş olsaydı.

69/45- Muhakkak onun sağ-elini (bütün güç ve kudretini) çekip-alıverirdik.

69/46- Sonra onun can damarını elbette keserdik.

2/25- (Ey Muhammed) iman edip salih amellerde bulunanları müjdele Gerçekten onlar için altlarından ırmaklar akan cennetler vardır. Kendilerine rızık olarak bu ürünlerden her yedirildiğinde: "Bu daha önce de rızıklandığımızdır" derler. Bu, onlara, (dünyadakine) benzer olarak sunulmuştur. Orada, onlar için tertemiz eşler vardır ve onlar orada süresiz kalacaklardır.

2/39- "İnkar edip de ayetlerimizi yalanlayanlar ise; onlar, ateşin halkıdırlar ve orada süresiz kalacaklardır."

İnsanlar ya cennetliktir ya da cehennemliktirler Cehennemde yanıp yanıp cennete gitme olayı yoktur. Bu anlayış bize Yahudilerden ve Hristiyanlardan gelmiştir.

3/24- Bu, onların: "Ateş bize sayılı günler dışında kesinlikle dokunmayacak" demelerindendir. Onların bu iftiraları, dinleri konusunda kendilerini yanılgıya düşürmüştür.

AHİRET YARATMASI

29/20- De ki: "Yeryüzünde gezip dolaşın da, böylelikle yaratmaya nasıl başladığına bir bakın, sonra Allah ahiret yaratmasını (veya son yaratmayı) da inşa edip yaratacaktır. Şüphesiz Allah, herşeye güç yetirendir.

Dikkat edilirse Bu ayet ilmin keşfettiği bir erkek ve dişi ile üremeye ve kuranın hazreti isa peygamberin babasız yaratılmadığına bir örnek teşkil etmektedir. Yani insanlar nasıl bir anne ve babadan meydana gelmişse. Hazreti isa da bir anne ve bir babadan geldiğini doğrulamaktadır.

25/68- Ve onlar, Allah ile beraber başka bir İlah'a tapmazlar. Allah'ın haram kıldığı canı haksız yere öldürmezler ve zina etmezler. Kim bunları yaparsa 'ağır bir ceza ile' karşılaşır.

53/32- Ki onlar, ufak tefek günahlar dışında, günahın büyük olanından ve çirkin utanmazlıklardan kaçınırlar. Şüphesiz senin Rabbin, mağfireti geniş olandır. O, sizi daha iyi bilendir; hem sizi topraktan inşa ettiği (yarattığı) ve siz daha annelerinizin karnında cenin halinde bulunduğunuz zaman da. Öyleyse kendinizi temize çıkarıp-durmayın. O, sakınanı daha iyi bilendir.

6/151- De ki: "Gelin size Rabbinizin neleri haram kıldığını okuyayım: O'na hiçbir şeyi ortak koşmayın, anne-babaya iyilik edin, yoksulluk-endişesiyle çocuklarınızı öldürmeyin. -Sizin de, onların da rızıklarını Biz vermekteyiz- Çirkin-kötülüklerin açığına ve gizli olanına yaklaşmayın. Hakka dayalı olma dışında, Allah'ın (öldürülmesini) haram kıldığı kimseyi öldürmeyin. İşte bunlarla size tavsiye (emr) etti; umulur ki akıl erdirirsiniz."

7/33- De ki: "Rabbim yalnızca çirkin-hayasızlıkları -onlardan açıkta olanlarını ve gizli olanlarını,- günah işlemeyi, haklı nedeni olmayan 'isyan ve saldırıyı' kendisi hakkında ispatlayıcı bir delil indirmediği şeyi Allah�a şirk koşmanızı ve Allah'a karşı bilmediğiniz şeyleri söylemenizi haram kılmıştır."

25/32- İnkar edenler dediler ki: "Kur'an Ona tek bir defada, toplu olarak indirilmeli değil miydi?" Biz onunla kalbini sağlamlaştırıp-pekiştirmek için böylece (ayet ayet indirdik) ve onu 'belli bir okuma düzeniyle (tertil üzere) düzene koyup' okuduk.

Bu Ayet kadir gecesini ramazanda yirmi yedinci gecede indirildi anlayışını yıkıp atmaktadır Cehalet karanlığına inen ayetler her bir inişte onunla ilgili bilgisizliği ortadan kaldırarak bilgi ışık saçarak cehaleti söndürüp insanları karanlıklardan aydınlığa çıkarmıştır.

24/54- De ki: "Allah'a itaat edin, Resûl�e itaat edin. Eğer yine yüz çevirirseniz, artık Onun (peygamberin) sorumluluğu kendisine yüklenen,sizin sorumluluğunuz da size yüklenendir. Eğer Ona itaat ederseniz, hidayet bulmuş olursunuz. Elçiye düşen, apaçık bir tebliğden başkası değildir." 

O zaman başkalarının şefaat edecek anlayışı kesinlikle doğru değildir. Şu ayet de onun onaylayıcısı dır.

2/48- Ve hiç kimsenin, hiç kimse adına bir şey ödemeyeceği, hiç kimsenin şefaatinin kabul edilmeyeceği, hiç kimseden bir fidye alınmayacağı ve yardım görülmeyeceği bir günden sakının.

22/75- Allah, meleklerden elçiler seçer ve insanlardan da. Şüphesiz Allah, işitendir, görendir.

Bazı mütercimler bu ayeti, yanlış tercüme etmişler elçi yerine peygamber kelimesi kullanmışlar meleklerden elçi olur ama peygamber olmaz peygamber ancak insanlardan olur.

dayanıp dayanıp, kuranda geçen kelimelerin kuranın koyduğu şekilde anlaşılmazsa ayetlerin doğru anlaşılması mümkün oluyor.

22/47- Onlar senden, azabın çarçabuk getirilmesini istiyorlar; Allah, va'dine kesin olarak muhalefet etmez. Gerçekten, senin Rabbinin Katında bir gün, sizin saymakta olduklarınızdan bin yıl gibidir. Allah everene bir yasa koymuştur. o yasa işler durur birisinin iyi veya kötü davranışına göre koyduğu yasa yı değiştişrmez ne ceza mükafat varsa Ahiret alemine erteler.

22/40- Onlar, yalnızca; "Rabbimiz Allah'tır" demelerinden dolayı, haksız yere yurtlarından sürgün edilip çıkarıldılar. Eğer Allah'ın, insanların kimini kimiyle defetmesi (yenilgiye uğratması) olmasaydı, manastırlar, kiliseler, havralar ve içinde Allah'ın isminin çokça anıldığı mescidler, muhakkak yıkılır giderdi. Allah Kendi (dini)ne yardım edenlere kesin olarak yardım eder. Şüphesiz Allah, güçlü olandır, Aziz olandır.

Bu Ayette Allah insanlar gidişatını değiştirmedikçe insanlar kendi dinlerini korumadıkça insanlar yiyeceklerini aramak için adım atmadıkça Allah'ın insanlar üzerinde özel bir müdahalesi olmadığını anlatmak istiyor.

22/16- İşte Biz onu (Kur'an'ı) apaçık ayetler olarak indirdik; şüphesiz Allah, dilediğini hidayete yöneltir. Burada Apaçık ifadesi aklı olan ve yeteri kadar okuyup anlamaya çalışanlara hitabetmektedir. Yoksa ilk okuldaki bir çocuk üniversitedeki dersleri ancak belirli aşamalardan geçtiği zaman anlayabildiği gibidir. Eğer öyle olmuş olsaydı Şu ayetle çelişirdi.

3/7- Sana Kitabı indiren O'dur. Ondan, Kitab�ın anası (temeli) olan bir kısım ayetler muhkem'dir; diğerleri ise müteşabihtir. Kalplerinde bir kayma olanlar, fitne çıkarmak ve olmadık yorumlarını yapmak için ondan müteşabih olanına uyarlar. Oysa onun tevilini Allah'tan başkası bilmez. İlimde derinleşenler ise: "Biz ona inandık, tümü Rabbimiz'in Katındandır" derler. Temiz akıl sahiplerinden başkası öğüt alıp-düşünmez.

21/95- Yıkıma uğrattığımız bir ülkeye (tekrar dünya hayatı) imkansız (haram)dır; hiç şüphesiz onlar, (dünyaya) bir daha geri dönmeyecekler.

Bu ayete göre Ölen bütün yaratıklar ve insanlar dünya hayatında da dirilmeyeceklerdir.

Buna Hazreti İsa peygamberde dahildir. Hazreti isanın ölmediğini söylemek bu ayete karşı bir anlayış sergilemek demektir.

21/68 Dediler ki: "Eğer (bir şey) yapacaksanız, onu yakın ve ilahlarınıza yardımda bulunun."

21/69- Biz de dedik ki: "Ey ateş, İbrahim'e karşı soğuk ve esenlik ol."

Buradaki serin ol ifadesi İbrahimin Allahın tevhid akidesine konsantre olup ateşin yaktığını hissetmemesidir Yoksa Ateşin görevi yakmaktır. Hazreti İbrahimi ateş gerçek anlamda yakmıştır.

33/4- Allah, bir adamın kendi (göğüs) boşluğu içinde iki kalp kılmadı ve kendilerini annelerinize benzeterek yemin konusu yaptığınız (zıharda bulunduğunuz) eşlerinizi sizin anneleriniz yapmadı, evlatlıklarınızı da sizin (öz) çocuklarınız saymadı. Bu, sizin (yalnızca) ağzınızla söylemenizdir. Allah ise, hakkı söyler ve (doğru olan) yola yöneltip-iletir.

31/33- Ey insanlar, Rabbinizden korkup-sakının ve öyle bir günün azabından çekinip-korkun ki, (o gün hiç) bir baba, çocuğu için bir karşılık veremez ve (hiç)bir çocuk da babası için bir şeyi verebilecek (durumda) değildir. Şüphesiz Allah'ın va'di haktır. Artık dünya hayatı sizi aldatmaya sürüklemesin ve aldatıcı(lar) da sizi Allah ile aldatmasın.

29/50- Dediler ki: "Ona Rabbinden ayetler (birtakım mucizeler) indirilmeli değil miydi?" De ki: "Ayetler yalnızca Allah'ın Katındadır. Ben ise, ancak apaçık bir uyarıcıyım."

2/136- Deyin ki: "Biz Allah'a; bize indirilene, İbrahim, İsmail, İshak, Yakub ve torunlarına indirilene, Musa ve İsa'ya verilen ile peygamberlere Rabbinden verilene iman ettik. Onlardan hiçbirini diğerinden ayırt etmeyiz ve biz O'na teslim olmuşlarız."

67/3- O, biri diğeriyle 'tam bir uyum� (mutabakat) içinde yedi gök yaratmış olandır. Rahman (olan Allah)ın yaratmasında hiçbir 'çelişki ve uygunsuzluk� (tefavüt) göremezsin. İşte gözü(nü) çevirip-gezdir; herhangi bir çatlaklık (bozukluk ve çarpıklık) görüyor musun?

67/4- Sonra gözünü iki kere daha çevirip-gezdir; o göz (uyumsuzluk bulmaktan) umudunu kesmiş bir halde bitkin olarak sana dönecektir.

6/38- Yeryüzünde hiçbir canlı ve iki kanadıyla uçan hiçbir kuş yoktur ki, sizin gibi ümmetler olmasın. Biz kitapta hiçbir şeyi noksan bırakmadık, sonra onlar Rablerine toplanacaklardır.

30/30- Öyleyse sen yüzünü Allah'ı birleyen (bir hanif) olarak dine, Allah'ın o fıtratına çevir; ki insanları bunun üzerine yaratmıştır. Allah'ın yaratışı için hiçbir değiştirme yoktur. İşte dimdik ayakta duran din (budur). Ancak insanların çoğu bilmezler.

4/137- Gerçek şu, iman edip sonra inkara sapanlar, sonra yine iman edip sonra inkara sapanlar sonra da inkarları artanlar� Allah onları bağışlayacak değildir, onları doğru yola da iletecek değildir.

6/158- Onlar, kendilerine meleklerin gelmesini mi, ya da Rabbinin gelmesini mi veya Rabbinin bazı ayetlerinin gelmesini mi bekliyorlar? Rabbinin ayetlerinden bazılarının geleceği gün, daha önce iman etmemişse veya imanıyla bir hayır kazanmamışsa hiç kimseye imanı yarar sağlamaz. De ki: "Bekleyin, Biz de şüphesiz beklemekteyiz.

4/82- Onlar hala Kur'an'ı iyice düşünmüyorlar mı? Eğer o, Allah'tan başkasının Katından olsaydı, kuşkusuz içinde birçok aykırılıklar (çelişkiler, ihtilaflar) bulacaklardı.

43/44- Ve şüphesiz o (Kur'an), senin ve kavmin için gerçekten bir zikirdir. Siz (ondan) sorulacaksınız.

22/40- Onlar, yalnızca; "Rabbimiz Allah'tır" demelerinden dolayı, haksız yere yurtlarından sürgün edilip çıkarıldılar. Eğer Allah'ın, insanların kimini kimiyle defetmesi (yenilgiye uğratması) olmasaydı, manastırlar, kiliseler, havralar ve içinde Allah'ın isminin çokça anıldığı mescidler, muhakkak yıkılır giderdi. Allah Kendi (dini)ne yardım edenlere kesin olarak yardım eder. Şüphesiz Allah, güçlü olandır, Aziz olandır.

35/45- Eğer Allah, kazandıkları dolayısıyla insanları (azap ile) yakalayıverecek olsaydı, (yerin) sırtı üzerinde hiçbir canlıyı bırakmazdı, ancak onları, adı konulmuş bir süreye kadar ertelemektedir. Sonunda ecelleri geldiği zaman, artık şüphesiz Allah Kendi kullarını görendir.

HELÂK: Kur'anda anlatılan helak; vahye karşı duyarlılığını kaybederek, geliş gayesinin dışında bir hayat sürülmesidir.

İnsanlar yaratılmadan önce,kainatta insan oğlunun emirlerine amade olan sadece melekler vardı.

Kur'anda insan nötr bir varlık olarak tanımlanır.Renklerine dillerine cinsiyetlerine ırklarına ve yaşam biçimlerine göre isimler alırlar.

4/82- Onlar hala Kur'an'ı iyice düşünmüyorlar mı? Eğer o, Allah'tan başkasının Katından olsaydı, kuşkusuz içinde birçok aykırılıklar (çelişkiler, ihtilaflar) bulacaklardı.

43/44- Ve şüphesiz o (Kur'an), senin ve kavmin için gerçekten bir zikirdir. Siz (ondan) sorulacaksınız.

22/40- Onlar, yalnızca; "Rabbimiz Allah'tır" demelerinden dolayı, haksız yere yurtlarından sürgün edilip çıkarıldılar. Eğer Allah'ın, insanların kimini kimiyle defetmesi (yenilgiye uğratması) olmasaydı, manastırlar, kiliseler, havralar ve içinde Allah'ın isminin çokça anıldığı mescidler, muhakkak yıkılır giderdi. Allah Kendi (dini)ne yardım edenlere kesin olarak yardım eder. Şüphesiz Allah, güçlü olandır, Aziz olandır.

35/45- Eğer Allah, kazandıkları dolayısıyla insanları (azap ile) yakalayıverecek olsaydı, (yerin) sırtı üzerinde hiçbir canlıyı bırakmazdı, ancak onları, adı konulmuş bir süreye kadar ertelemektedir. Sonunda ecelleri geldiği zaman, artık şüphesiz Allah Kendi kullarını görendir.

İnsanlar yaratılmadan önce,kainatta insan oğlunun emirlerine amade olan sadece melekler vardı.

Kur'anda insan nötr bir varlık olarak tanımlanır.Renklerine dillerine cinsiyetlerine ırklarına ve yaşam biçimlerine göre isimler alırlar.

Aynı Toplumdan bir dilim ekmek için çöpleri deşelerken
bir diğerler yatları son model arabaları seçerlerken
Açlıktan ölmek üzere olanların ölümlerini deprem kolaylaştırırken
Tuzu biberi oldu sanki deprem ölenlerin ölmek üzereyken.

İnsanların toplumların içinde deprem zaten olmuştu.
Bunların habercisi İntihar saldırı gasp ve fuhuştu
Yoksulun acısı ihtiyarın iniltisi duyulmaz olmuştu.
Böylelikle yer içten insan vijdandan haberler sunmuştu.

Bir Taraftan çöp bidonlarından ekmek toplayan insanlar,bir taraftan gemileri, yatları olan insanlar, Allah böyle bir tablodan asla hoşlanmaz.

Ey müslümanım diyenler siz Allah'tan gelen vahiy orijinli olan kuranı Allah'ın gönderdiği gibi söyleyip yaşamadıkça siz hiç bir şey üzerinde değilsiniz.

İnsanlar, hayır olan şeylerde bir birlerine destek ve yardım etmeliler, ama şerde ve kötü olan şeylerde de destek olmamalıdırlar.

İki kötüden mutlaka birini seçmen gerekiyorsa daha az kötüyü, iki iyiden mutlaka birini seçmen gerekiyorsa daha çok iyiyi seçmek gerekir.

Kuranın Anlattığı islam: Özgür halde din seçme haklarına sahip olan insanların kendi dinlerini özgürce yaşamaları için zemin hazırlamak için vardır. Eğer güç ve kuvveti yerinde olursa başka dinlerdeki insanların başka dinlerdeki olanları kendi dinlerine çekmek için onlara zulmederlerse onların zulümlerini bertaraf etmek için vardır.

Akleden ve akıl baliğ çağına ermiş olan her insan, kendisi istemedikçe bütün dünyadaki insanlar, toplansalar onu ne yanlış yola ne de doğru yola götüremezler. kişi yola gitmede kendi kendisine yetkili ve sorumludur.

İnsanlar Yanlış olan kötü davranışlardan sorguya çekildikleri gibi yapmak isteyip de yapamadıkları kalplerinden geçen kötü düşüncelerden de hesaba çekileceklerdir.

Dünya hayatında insanın imtihan sonucundaki karnedeki notlar değişikliğe uğramadan ahiret aleminde karşılığını görecektir.Dünya hayatında Allah adına yapmış olduğu güzel ameller orada kendisine şefaatçi olacaktır. Asla ondan başka şefaatçisi olmayacaktır.

Dinler saflaştıkça etrafındaki insanlar azalmaya, katışıklar arttıkça da etrafında insanlar çoğalmaya başlar.

İnsanlar ya şeytanın yolundadır yada rahmanın yolunda, yol seçmeden insanlar ölmezler.

İman etmiş olanlar,Kendi hoşlarına gitmese bile Allah ve resulünün vermiş olduğu emirlere kalplerinde sıkıntı duymadan teslim olanlardır.

Şirk:Sevgi ve ihtiramı Allah'ın yarattıklarından herhangi birine Allah'a olan sevgi veya ihtiramı Allah'a denk veya Allah'ın üzerinde sevgi beslemektir.

Bir Tane Yazar diyor ki; Sen doğarken ağlıyordun herkes gülüyordu, sen öyle bir hayat yaşa ki, sen ölüme giderken gül, herkes sana ağlasın.

Dünya Hayatında İnsanların biri birlerine müdahale etmesi Hariç Allah'ın özel bir cezası yoktur.

Adem:insanın günah işlemeden ve gidiş eğilimleri yaratılmadan önce olan hali.

İblis:Bir adı da nefis olan asıl insan Allah'a ibadet ve kulluk için yaratıldığı halde Allahın insanları denemek için meleklerin yaratılışından farklılaşarak kötüye doğru gidişini tetikleyen bir melektir. Bir Başka deyişle insana yabancı olan cinlerden bir melektir.

Şeytan:İnsanın öz yapısında var olan iblisin, insanlara vesvese vererek insanı asıl Allah'a kul olma yolundan saptırarak günah işleyen ve günahında ısrar eden insanların adıdır.

Melek: İnsanın Fiziki yapısı da dahil olmak üzere, insanın dışında insanlara hizmet etmek için yaratılmış olan varlıkların tümüdür.

İnsan: nötr bir varlıktır. iyiye veya kötüye doğru eğiliminde duruş ve yaşam tarzına göre sıfatlar alır.

Kuran geçmiş geleneklerin doğrusuna ve yanlışına göre tavır almaz Kuran doğruyu ve yanlışı ortaya koyar insanlara yanlışları yapmamaya doğruları da yapmaya davet eder.

Dünya Hayatı Allah'ın adalet dağıttığı yer değil dünya hayatı Allah'ın farklılıklar içerisinde yaratılan insanlara Allah'ın adaletle davranmayı emir ettiği yerdir.

MELEK ,İBLİS ŞEYTAN

Kuran'da geçen kelimelerin ne anlama geldiği anlaşılamazsa, Onunla ilgili ayetler ve konular da anlaşılmaz. Önce Yılarca kuranda geçen kelimelerin ne anlama geldiği, kuranın dışındaki yerlerde aranmış, ve bulunamayınca da yanlış din ve yanlış yaşam ortaya çıkmıştır. Önce kelimeleri kuranda arayarak ne anlama geldiğini doğru bir şekilde anlayabilirsek, artık onları anlamak kolaylaşacaktır. 


Kuranda, Ali Bulaç beyin tercümesine baktığımız zaman, 93 Yerde melek, 84 yerde şeytan,12 yerde de iblis kelimesi geçmektedir. Şunu iyi bilmek gerekir ki Kuranda geçen hiç bir kelime hiç bir kelimenin yerine kullanılmamıştır. Bir kelime başka cümleler içinde başka şeyleri ifade etmek için kullanılmış ama kesinlikle aynı kelime başka kelimenin yerine kullanılmamıştır. Şeytan ile iblis kelimesinin ne anlama geldiğini ve aralarında fark olup olmadığını sorduğum zaman bunları tanımlayan bir tanesine rastlayamadım.

Şimdi genel olarak, melek, iblis, şeytan ve bununla ilgili âdem, eşi takva cennet cehennem kelimeleri mutlaka geçecektir. bir bütünlük içerisinde işleyerek onların ne anlama geldiğini kurandan anlayarak ispatlamaya çalışalım.

2/30- Hani Rabbin meleklere: "Muhakkak Ben, yeryüzünde bir halife var edeceğim" demişti. Onlar da: "Biz Seni şükrünle yüceltir ve (sürekli) takdis ederken, orada bozgunculuk çıkaracak ve kanlar akıtacak birini mi var edeceksin?" dediler. (Allah "Şüphesiz sizin bilmediğinizi Ben bilirim" dedi.

Bu Ayet üzerinde derin detaylı bir şekilde düşündüğümüz zaman, Kainatta İki Ana çatıyı oluşturan varlık olduğu anlaşılıyor. Birisi kâinata hâkim olan ve halife adıyla kâinattaki bütün varlıklara hükmedebilen, secde edilmeye layık görülen Âdem oğludur. 

Diğer yaratılan varlıklar ise İnsanın fiziki yapısı iblis de dâhil olmak üzere Allah'ın insanların dışında yaratılmış olan bütün varlıklardır yani meleklerdir.

76/1- Gerçek şu ki, insanın üzerinden, daha kendisi anılmaya değer bir şey değilken, uzun zamanlardan (dehr) bir süre (hin) gelip-geçti.

11/7- O'nun arşı su üzerinde iken amel bakımından hanginizin daha iyi olduğunu denemek için gökleri ve yeri altı günde yaratan O'dur. Andolsun onlara: "Gerçekten siz, ölümden sonra yine diriltileceksiniz" dersen, inkâr edenler mutlaka: "Bu, açıkça bir büyüden başkası değildir" derler.

Allah kâinatı, bu günkü bilim adamlarının anlattıklarına göre yaratılalıdan bu yana on beş milyar yıl geçtiği tahmin edilmektedir. İşte Allah kâinatta insanoğlunun Yaşayabileceği ortamı hazırlayarak ve kâinatta yaratılmış olan bütün varlıkları insanoğlunun hizmetine sunarak onları denemeye tabi tutmak için emrine amade kılmaktadır. Yani Kâinatta yaratılmış olan bütün varlıkları insanoğlu için yarattığını söylüyor.

45/13- Kendinden (bir nimet olarak) göklerde ve yerde olanların tümüne sizin için boyun eğdirdi. Şüphesiz bunda, düşünebilen bir kavim için gerçekten ayetler vardır.

Allah insanları yaratmadan önce insanoğlunun yaşayabileceği ortamı hazırlayarak, Yerleri Gökleri hayvanları bitkileri suyu yaratarak insanoğlunun emrine amade kılmıştır. Dilediği gibi özgür olarak düşünme ve yaşama hakkı ona aittir. Ama İnsanları ve insanların emrine amade kıldığı bütün varlıkları da yaratan bir varlık olduğunu düşünmesi için onu diğer varlıklardan ayırarak, farklılık vererek, kendisini tanımasını ona yaratılmış olan varlıkların hiç birisini ortak etmemesini isteyerek denemeye tabi tutmuştur. İşte kuranda lisanı haliyle konuşturduğu varlıkları bize tanıtarak, işaretler vermektedir.

2/31- Ve Âdem’e isimlerin hepsini öğretti. Sonra onları meleklere yöneltip: "Eğer doğru sözlüyseniz, bunları Bana isimleriyle haber verin" dedi. 

Daha önce de söylediğimiz gibi kuran, olayları sanatsal bir anlatım tarzıyla anlatmıştır. İsimleri âdeme öğrettik ifadesiyle insanoğlunun var oluşuyla başlayan teknolojik başlangıcı, insanoğlunun ömrünün bitişine kadar, devam edecek olan bilgi öğretilmesini bir çırpıda anlatarak geçmişi anı ve geleceği aynı anda kullanma sanatı yaparak tanımlamaktadır. Bir taraftan kuran böyle bir ifade kullanarak, Meleklerle âdemin farklılığını aralayarak. Bir taraftan da her ikisinin tanımını yapıp , onların ne anlama geldiğini insanlara öğretmektedir.

2/32- Dediler ki: "Sen Yücesin, bize öğrettiğinden başka bizim hiçbir bilgimiz yok. Gerçekten Sen, her şeyi bilen, hüküm ve hikmet sahibi olansın."

Âdem kelimesi ile melek kelimesini biri birinden ayırarak, İsimlerin hepsinin öğretildiği bir varlık olarak tanımlanan varlığın Akıl Ve iradesiyle meleklerden ayrıldığını meleklerin bildiklerinin sınırlı olduğunu ama ademin bilgisini geneli kaplayarak hepsi ile ilgili bilgi verildiği, anlatılmaktadır. Meleklerin tanımını lisanı haliyle tanımlarken,”

Dediler ki: "Sen Yücesin, bize öğrettiğinden başka bizim hiçbir bilgimiz yok. “ Ama insanoğlu hem melekler hem de kendisi için araştırdıkça inceledikçe Allah bilmediğini insanlara öğretmektedir. İnsanoğlu bir taraftan kâinattaki varlıkları inceleyerek, onlar arasındaki ayrılıkları ve beraberlikleri tahlil ederek karmaşık olan bilgileri çözerek kendisine, bulunmuş olduğu malzemelerle yeni yeni buluşlar yaparak hayatı kolaylaştırmaktadırlar. 

Melekler ise hepsine ait kendilerine özgü bir bilgileri olduğunu onlarda akıl olmadığını bu sebeple de imtihan da olmadığını izah ederek. İnsanoğluna yaratılmış alan bütün varlıkları incelediklerinde onlardan kendilerine ait bilgi alabileceklerini ima ederek onlardan insanlara yol öğretmeyi de anlatmak istemiştir.

5/ 31- Derken, Allah, ona, yeri eşeleyerek kardeşinin cesedini nasıl gömeceğini gösteren bir karga gönderdi. "Bana yazıklar olsun" dedi. "Şu karga kadar olup da kardeşimin cesedini gömmekten aciz miyim?" Artık o, pişman olmuştu.

Asıl burada anlatılmak istenen karganın nasıl leşi gömmeyi öğretmesinden ziyade, yaratılmış olan insanoğlunun emrine verdiği yaratıklardan yararlanmaya onların bilgilerinden istifade etmeyi anlatmaktadır. Her varlık Allah tarafından kendilerine özgü bir takım yanılgıya düşürmeyecek derecede bilgi donanımıyla yükleyerek insanların kendilerine yönelmesi ile bu bilgileri cimrilik yapmadan onlara vermektedirler.

İşte meleklerin kendilerine ait bildikleri bilgiler budur, Bir portakal ağacının kendine has bilgi donanımıyla insanlara bir portakal meyvesi sunması, bir domates fidesinin kendi bilgi donanımıyla kendilerine has tad gıda ve özellikleriyle insana domates sunması veya bir kalbin kendine has bilgi donanımı ile insanlara hem bilgi vermesi hem de kedilerine has bilgilerle insanı hayrete düşüren çalışmalarıyla kendine ait görevleri yapıp durmaktadırlar.

2/ 33- (Allah "Ey Adem, bunları onlara isimleriyle haber ver" dedi. O, bunları onlara isimleriyle haber verince de dedi ki: "Size demedim mi, göklerin ve yerin gaybını gerçekten Ben bilirim, gizli tuttuklarınızı ve açığa vurduklarınızı da Ben bilirim."

İşte Allah Âdemoğluna akıl vererek onları diğer yaratıklardan ayırıp, hem kendisine ait bilgileri sorgulayıp bilgi edinmekte hem de kendisi dışındaki varlıkları deneme yanılma metotlarıyla düşünerek sorgulayarak onlar arasında bilgi ağını kurarak yeni yeni bilgiler edinmektedirler. 

Bir Domates hakkında bilgi, yaratılmış olan insanın dışındaki varlıklardan, kendisi dışında hiçbir varlığın haberi yoktur. Domates karpuzdan karpuz da domatesten habersiz olarak kendilerine ait bilgilerle insanoğluna secde etmektedirler. Ama insan kâinattaki yaratılmış olan bütün varlıklardan bilgi edinerek eşyanın esrarını çözmeye aday olarak, bir kar topağının yuvarlandıkça büyüyüşü gibi büyüyüp durmaktadır.

İşte Ademin isimleriyle haber vermesi Allah'ın insanlara vermiş olduğu akıl ve iradesiyle esrarı çözerek gün yüzüne çıkarmıştır. İnsan ilk yaratılışta bilgisi sıfır idi. işte onun bilgisi sorup sorguladıkça genişlemektedir. Tarihin bu güne kadar aktarmış olduğu belgeler insanoğlunun gün geçtikçe bilgi ve teknolojide ilerleyerek, her anın bir önceki ana göre daha ilerde olduğu bir gerçektir.

Zamanımızdan yirmi yıl, elli yıl ve daha geriye doğru gittikçe ne kadar ilerleme kaydedildiği bir gerçektir. Yazının bile zamanımızdan beş bin yıl kadar önce icat edildiği halde daha önceleri yazının kullanılmadığı insanoğlunun ilerleme kaydettiğine örnek teşkil etmektedir. Daha önce yaşayan insanların binek olarak kullandıkları sadece doğada hazır olan at eşek deve fil gibi hayvanlar varken, şimdi cansız varlıkların konuşturularak insanların hizmetine sunulması bir ilerlemenin mesafe kat etmenin işaretlerindendir.

Ama insanoğlunun dışındaki varlıklarda böyle bir ilerleme de yok olduğu onların yaratılışla beraber ne ile görevlendirilmişse o görev dışında görev yapamadan bekleyip durmaktadırlar. Arının bal yapması tavuğun yumurta üretmesi maymunların kendilerine ait bilgiler dışında yaratılışlarıyla görevlendirildiklerinin dışında bir ilerleme yapamadıkları bir gerçektir. İşte insanoğlu diğer yaratıklarda bu farklılığı ile ayrılarak. Halife konumuna yükselmişlerdir.

2/34- Ve meleklere: "Âdem’e secde edin" dedik. İblis hariç (hepsi) secde ettiler. O ise, diretti ve kibirlendi, (böylece) kâfirlerden oldu.

Meleklerle insanoğlunun farklılıklarını Allah lisanı haliyle konuşturup anlattıktan sonra meleklerin yaratılışının âdemin yaratılışına göre daha basit yaratıldığını izah ederek. Meleklerin âdemin vermiş olduğu emirler karşısında boyun eğmesi gerektiğini izah ettikten sonra. 

Kâinatta yaratılmış olan bütün varlıkların âdem ne isterse onlara kucak açmaları gerektiğini onlar ister Müslüman isterse Müslüman olmasın dünya hayatında onların emirleri karşısında boyun eğmeleri gerektiğini anlattıktan sonra. Hepsi istisnasız âdeme secde ettikleri bildirmektedir. 

Şimdiye kadar hikâyelerde ve masallarda anlatılan şeytan ve iblis kavramı kuranda anlatıldığı gibi olmadığı meleklerin iblis veya şeytan hocası değil, fakat sadece iblis kavramını melek kelimesinden ayırmadan, sadece görev farklılığı bakımından diğerlerinden farklılaşarak insanı mucura kaptırmakla sadece teklif sunma görevi ile, diğer meleklerden ayrılmıştır. 

Yani görevi insana teklif sunmak, ama diğer meleklerde kötülüğe gitmek için teklif sunma değil sadece kötülüğe ve iyiliğe giden insanın emrine amade olmak la iblis ten ayrılmaktadır. Öyleyse İblis meleklerin hocası değil insanda, başka bir boyutla insanların emrindendir. Yani insanları yoldan çıkarmakla görevli bir melektir.

2/35- Ve dedik ki: "Ey Âdem, sen ve eşin cennette yerleş. İkiniz de ondan, neresinden dilerseniz, bol bol yiyin; ama şu ağaca yaklaşmayın, yoksa zalimlerden olursunuz."

İnsanlar yaratılış olarak daha öncede bahsettiğim gibi, Bütün kâinattaki varlıkların Halifesi olmakla onlardan ayrılırken, bir de kendisini denemeye tabi tutan yerleri ve gökleri yaratan Allah’ı tanımak ve ona kulluk etmekle sorumlu bir varlıktır. Kâinat içerisindeki bütün var olan her şeyi onun emrine boyun eğdirirken, insanın da boyun eğeceği bir varlığı bulup ona teslim olması onun adına yaşaması hayatının kurallarını onun koyduğu kurallar içerisine uydurulması, istemektedir.

Bilindiği gibi insan diğer yaratıklardan düşünme akletme ve yaptığı her işi sorup sorgulayıp, bir disiplin içerisinde kendisini nefsin azgın isteklerine boyun eğmeden, Allah’a kulluk ve ibadet yapmakla sorumlu bir varlıktır.

Ayette ifade edilen” Ve dedik ki: "Ey Âdem, sen ve eşin cennette yerleş. İkiniz de ondan, neresinden dilerseniz, bol bol yiyin; ama şu ağaca yaklaşmayın, yoksa zalimlerden olursunuz”

Bu ifade insanın yaşam hayatının nerde neler yapması, nerde neler yapmaması gerektiğini sınırlamakta ve onlara bir sorumluluk yüklemektedir. İnsan bilindiği gibi diğer yaratıklardan biri de, iyiye ve kötüye gidebilme eğilimiyle ayrılmaktadırlar. İşte Burada kötüye gidebilecek ve iyiye gidebilecek her iki dürtünün insana verildiğini Ve kötülüklerden gelen teklifi dinlememelerini ama iyiliklerden gelen teklifleri de yapmalarını istemektedir.

İnsan her iki yöne de eğilimli olarak yaratılmış bir varlık olmakla nötr bir varlık konumuna gelmektedir. Bir başka deyişle değişik yollara gidebilmenin ve insan sıfatlarını oluşturacak malzemenin ham maddesini oluşturmaktadır. Kuranın bu Anlattıklarına psikoloji ilmide katılmaktadır. Kuran insandaki iki yöne gidebilme eğilimini takva ve fısk ve fücurla açıklarken.

91/ 8- Sonra ona fücurunu (sınır tanımaz günah ve kötülüğünü) ve ondan sakınmayı ilham edene (Andolsun). İnsanın nasıl, kendisini arındıramadığı zaman nefsin azgın tutkularına kendisini kaptırdığı zaman başına birçok felaketler geliyorsa. Kendisini arındırmış olan insanlar da tamamen bunun zıddı olan iyilikler karşılığını almaktadır. Kuran bunu böyle açıklarken psikoloji ilmi de içimizdeki çocuk ve baba veya alt ben üst ben kavramlarıyla açıklamıştır.

İşte İnsanlara Allahın, vermiş olduğu büyük mucizelerden birisidir. Kuranda geçen ,”Şu ağaca yaklaşmayın” İfadesini kullanırken bazı müfessirlerin söylediği gibi elma buğday ağacı değil, Allahın yasaklamış olduğu pis ve murdar olan bütün yiyecekler ve haramlardır. Âdemi ve eşini kuranın cennetten çıkması diye isimlendirdiği gerçek anlamında olan cennet değil, insanın günahsız bir ortamdan şeytanın kandırarak günah işleme ortamına girmesi anlamında tanımlamasıdır. Yeryüzünde belirli bir vakte kadar denenme aşamasına geçilmesi anlamında kullanılmıştır.
Buraya kadar Allah Her şeyi insanoğlu için yarattığını vurgularken yaratılmış olanların bazıları insanoğluna zarar olduğunu ve ondan kaçınmasını, bazılarının ise insanoğlu için yararlı olduğunu, ondan da istifade etmesi gerektiği anlatılmaktadır. İşte İnsanın Asıl Görevi kendisinin öz benliğine yerleştirilmiş olan fısk ve fücurun insanı yasaklanan şeylerden tatması istenmekle, Bir de ona eğilim göstermeyi engelleyen takvanın var olmasıyla, iki zıt isteğin çarpışması asıl insanın denenmeye tabi tutulmasının nedenini oluşturmaktadır.

2/2/36- Fakat şeytan, oradan ikisinin ayağını kaydırdı ve böylece onları içinde bulundukları (durum)dan çıkardı. Biz de: "Kiminiz kiminize düşman olarak inin, sizin için yeryüzünde belli bir vakte kadar bir yerleşim ve meta vardır" dedik.

Âdem ve eşi günahsız bir ortamdan günahlı bir ortama, iblislin teklifi sonucunda düşmüşlerdi İblis yani insandaki fısk ve fücur, Âdem ve eşini Allah’ın yasak ettiklerini yapmalarına teşvik etmesi ve onların bu yanlışı bile bile yapmaları sonucunda. Artık günah işleyen bir konuma düşmesine sebep olmuşlardı. Aslında adem ve eşi bu yaptıkları yanlışlığın farkındaydı ve pişman olmuşlardı.

2/37- Derken Âdem, Rabbinden (birtakım) kelimeler aldı. Bunun üzerine (Allah da) tövbesini kabul etti. Şüphesiz O, tövbeleri kabul edendir, esirgeyendir.

İşte adem ve eşinin bu pişmanlık duyması neticesinde Tövbe etmeleri yapılan bu yanlışlıktan dönmeleri Ademin tam anlamıyla varlığı şekillenmiş ve dünya sahnesinde denenmek için kendine uygun verilmiş olan rolün aktör ve aktirist haline dönüşmüştü.

Karmaşık olan Melek İblis şeytan söküklerini ayrı konularda misaller vererek tanımlamak gerekirse. Kâinatta ana çatı olarak iki varlık olduğu anlaşılmaktadır. Birisi Âdemoğlu şemsiyesi altındaki varlıklar. Bunlar nötr bir insanın takva yolunda ve fısk yolunda yürüyüp şekillenmesi Sonucunda isimler almasıdır

2/96- Andolsun, onları hayata karşı (diğer) insanlardan ve şirk koşanlardan (bile) daha ihtiraslı bulursun. (Onlardan) Her biri, bin yıl yaşatılsın ister; oysa bunca yaşaması onu azaptan kurtarmaz. Allah, onların yapmakta olduklarını görendir.

51/56- Ben, cinleri ve insanları yalnızca Bana ibadet etsinler diye yarattım.

İki Ayette hepsi insan olduğu halde, insanların yaşam biçimlerine renklerine dinlerine göre isim alarak anlatıldığı halde, İnsanlar sanki bu kelimeleri insanlardan ayrı bir varlık olarak algıladıklarından dolayı konuyu anlamada hakim olamamışlardır.

Şirk Koşanlar , Kuranda Puta tapıcıları, Yahudi olanlar da ehlikitabtan yahudileri, insanı da nötr bir varlık olarak yola gitmeye hazır vaziyette bir varlık olarak anlatmak istediği halde. Sanki ayrı ayrı yaratıklar olduğu tahmin edilmiştir.

Öyleyse Âdem şemsiyesi altına giren, insan, şeytan, cin, Yahudi, kâfir, Müslüman, münafık vs. isimlerin hepsi insandır. Ama diğer yanlarındaki aldıkları isimler onların sıfatlarıdır. Cin insan veya cin gibi insan, kâfir insan, şeytan insan, münafık insan, olarak tanımlanmaktadırlar. Bu sebeple Şeytan tanımını, iblisin insana vesvese vererek yoldan çıkmış ve günahlarda ısrar etmesi sonucunda insanın yoldan çıkmış adıdır.

Yoksa şeytan insanın dışında bir varlık değildir. Şeytan olan insanlar kendisine meyyal olan insanları kandırmaktadırlar.

2/14- İman edenlerle karşılaştıkları zaman: "İman ettik" derler. Şeytanlarıyla baş başa kaldıklarında ise, derler ki: “Şüphesiz, sizinle beraberiz. Biz (onlarla) yalnızca alay ediyoruz."

Ayette dikkat edildiği zaman münafık olan birisinin tablosunu çizerken, o kâfir olduğu halde Müslümanlar içerisinde sanki müslümanmış gibi bir görünüm sergilemekte kendi gibi düşünenlerin yanına geldiğinde ise biz Müslüman olanlarla alay ettik sözüyle, kendi kimliğini tanıtmaktadırlar.

İblis kelimesiyle şeytan kelimesinin aynı olduğu inancında olanlar kesinlikle yanılmaktadırlar. İblis Ateşten yaratılmış şeytan ise insan konumuna girdiğinden dolayı topraktan yaratılmışlardır.

7/11- Andolsun, Biz sizi yarattık, sonra size suret (biçim-şekil) verdik, sonra meleklere: "Âdem’e secde edin" dedik. Onlar da İblis'in dışında secde ettiler; o, secde edenlerden olmadı.


7/12- (Allah) Dedi: "Sana emrettiğimde, seni secde etmekten alıkoyan neydi?" (İblis) Dedi ki: "Ben ondan hayırlıyım; beni ateşten yarattın, onu ise çamurdan yarattın."

7/13- (Allah "Öyleyse oradan in, orda büyüklenmen senin (hakkın) olmaz. Hemen çık. Gerçekten sen, küçük düşenlerdensin."

Yine bu ayetlerde konuşturulan varlıklar lisanı halleriyle kendilerini tanımlamaktadırlar. İnsanların dışındaki kâinatta yaratılmış olan hiç bir varlık ,verilmiş olan göreve itiraz etmezler. İblisi tarif ederken insanı saptırmakla görevli bir varlık olarak tanımlamıştık. O ateşten yaratılmış ve kıyametin sonuna kadar Allahtan yaşama süresi istemiştir.

7/14- O da: "(İnsanların) dirilecekleri güne kadar beni gözle(yip ertele.)" dedi.

Yine iblis lisanı haliyle konuşturuluyor. Burada iblis Allahtan süre istese de istemese de her insanda var olan bir olgudur. Onun İnsanların diriltilip kaldırılacağı güne kadar süre istemesi onun zaten süreli olduğunu sanat yaparak kuran anlatmaktadır. Her insan da olan bir olgu ise kendisinden sonra gelecek olan nesillere bu olgu miras olarak aktarılıp durmaktadır. Bu da insanlığını sonuna kadar da devam edecektir.

7/15- (Allah"Sen gözlenip-ertelenenlerdensin" dedi. Ben insanlara sorduğum zaman iblis canlımı cansı mı diye, bazıları canlı bazıları da cansız demişlerdi. O zaman iblis insanlardan insanlara aktarılarak ebediliğini sürdüren ve her insan yaşadıkça onda var olduğunun bir kanıtıdır. İblis adam değildir ama adamın içerisinde adam olmayı tamamlayan bir olgudur.

7/16- Dedi ki: "Madem öyle, beni azdırdığından dolayı onlar(ı insanları saptırmak) için mutlaka Senin dosdoğru yolunda (pusu kurup) oturacağım."
7/17- "Sonra muhakkak önlerinden, arkalarından, sağlarından ve sollarından sokulacağım. Onların çoğunu şükredici bulmayacaksın."
7/18- (Allah) Dedi: "Kınanıp alçaltılmış ve kovulmuş olarak oradan çık. Andolsun, onlardan kim seni izlerse, cehennemi sizlerle dolduracağım."

7/19- Ve ey Adem, sen ve eşin cennete yerleş. İkiniz dilediğiniz yerden yiyin; ama şu ağaca yaklaşmayın. Yoksa zalimlerden olursunuz.

Ayetlerde imtihana tabi tutulan insanı doğru yolda yürümesini engellemek için ne tuzaklar beklemektedir.

7/20- Şeytan, kendilerinden 'örtülüp gizlenen çirkin yerlerini' açığa çıkarmak için onlara vesvese verdi ve dedi ki: "Rabbinizin size bu ağacı yasaklaması, yalnızca, sizin iki melek olmamanız veya ebedi yaşayanlardan kılınmamanız içindir."

Dikkatlice incelendiği zaman iblis Allahtan süre istemişti ve insanların diriltilip hesaba çekilecekleri güne kadar da süre verilmişti. İnsanlar da iblis gibi bir yaratık olmuş olsaydı onlara da süre verilip yaşayacaklardı. Âdem ve eşine vesvese verirken” Rabbinizin size bu ağacı yasaklaması, yalnızca, sizin iki melek olmamanız veya ebedi yaşayanlardan kılınmamanız içindir."

İşte haramı tatmakla günah işleme olayı gündeme geliyor. Ve cennetlik olan Âdem ve eşi günahsız ortamı bozarak günah işleyen bir ortama gelerek haramla tanışıyorlar. Yoksa haramı tatmayacak bir şekilde yaratılmış olsalardı onlarda melek olurlardı. Ve günah işlemezlerdi.

Kuran’da iblisin ateşten yaratıldığını, ve cinlerden olduğunu söylediği zaman , sanki cinlerin de ateşten yaratıldığına dair bir kanaat oluşmaktadır. Cinlerin kuranda Ateşten yaratıldığına dair hiçbir ayet olmadığı gibi, Bazılarının tanımladığı görünmeyen varlıklar da değillerdir. Onlar da insandır. insanlar nasıl topraktan yaratılmışlarsa cinler de topraktan yaratılmışlardır. Kuranda iblis cinlerden di ifadesi kelimenin başka bir konu ile ilgili yere konmasından kaynaklanmaktadır.

18/ 50- Hani meleklere: "Âdem’e secde edin" demiştik; İblis'in dışında (diğerleri) secde etmişlerdi. O cinlerdendi, böylelikle Rabbinin emrinden dışarı çıkmıştı. Bu durumda Beni bırakıp onu ve onun soyunu veliler mi edineceksiniz? Oysa onlar sizin düşmanlarınızdır. (Bu,) Zalimler için ne kadar kötü bir (tercih) değiştirmedir.

Bilindiği gibi cinlerde eylem bakımında Allaha ibadet ve kulluk yapmayan zengin şımarmış toplulukların adıydı. İblis kelimesi bilindiği gibi İnsana yanlış yapmayı teklif etmekle büyük bir haksızlık yapmıştı. Asıl İnsan Yaratılırken Allahın rabliğini kabul etmiş ona boyun eğmekle yükümlü olduğunu söylemişti.

7/ 172- Hani Rabbin, Âdemoğullarının sırtlarından zürriyetlerini almış ve onları kendi nefislerine karşı şahitler kılmıştı: "Ben sizin Rabbiniz değil miyim?" (demişti de) Onlar: "Evet (Rabbimizsin), şahit olduk" demişlerdi. (Bu,) Kıyamet günü: "Biz bundan habersizdik" dememeniz içindir. İnsan yaratılırken Allah’ı tanımak ve ona kulluk yapma eğiliminde yaratılmıştı. İşte iblisin Allaha kulluk ve ibadet etmek için yarattığı insanı sözünden caydırmak istemekle hakkı olmayan bir davranışı yapmıştı.

İşte Allah onu onun için huzurundan kovmuş onun yaptıkları hiçbir sözü onaylamamıştır. O bakımdan da o insanın yaratılış gayesine uygun hareket etmeyi engellemek istemekle de yabancı konumuna düşmektedir. İşte o ayette “İblis'in dışında (diğerleri) secde etmişlerdi. O cinlerdendi,” İfadesiyle söylediklerimizi onaylamaktadır. Öyleyse Kuran Bütünlüğü içerisinde Kâinattaki varlıkların bazı önemli olanların isimlerinin ne anlama geldiğini kurandan karşılığını vermeye çalışalım.

Halife: Allah adına dünyada iş gören Kâinatta yaratılmış olan bütün yaratıklara hükmedebilen insanoğlunun Adıdır.
Âdem: İnsanın günah işlemeden ki halidir.

Melek: İnsanın fiziki ve pisikolojik yapısı da dâhil olmak üzere insanın dışındaki yaratıkların adıdır.

İblis: İyiye veya kötüye gitme eğiliminde olan insanın kötüyü teklif eden bir fısıltısını sunmakla görevli bir melektir.

Şeytan: İnsanın iblis tarafından kötülüğü teklif etmesinin ardından teklifi kabul eden insanın adıdır.

Takva: İnsan yanlış yaptığı zaman, o yanlış davranışın yanlış olduğuna dair fısıltı veren sestir.

Akıl: İnsan hangi yola giderse o yolda insanı başarılı kılmak için insanın hizmetinde olan bir melektir.

Cin: Yabancılaşmış insanın adıdır.
http//kuranianlamametodu.blogspot.com
alirizaborazanhotmail.com

Hiç yorum yok: