1 Temmuz 2010 Perşembe

ZEKAT İNFAK CİZYE VE HARAÇ



RAHMAN VE RAHİM OLAN ALLAH'IN ADIYLA!



ZEKÂT: otorite haline gelmiş Müslümanların bulunmuş oldukları devlete, otoritenin kişiler üzerinde belirlediği verginin adıdır. Şimdi Kuran'dan ayetlerden örnekler vererek izah etmeye çalışalım.

Kuran içerisinde aradığımız zaman 32 yerde zekât kelimesi geçmektedir. Zekât kelimesi ilginçtir. hep namazla beraber anılmıştır.(salat) salat Allah'a olan bağlılığın günün belirli vakitlerinde ritüel olarak tekrar edildiği gibi aynı zamanda hayatın her alanında yapılan davranışların Allah emirlerine uygun olarak pratiğe dönüştürülmesidir. İşte zekât da bu kazanılmış olan malların senenin belirli günlerinde Kuran-i devletin belirlediği vergiyi gözünü kırpmadan vermek zorundadır.

2/110- Namazı dosdoğru kılın, zekâtı verin; önceden kendiniz için hayır olarak neyi takdim ederseniz, onu Allah Katında bulacaksınız. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızı görendir.

Müslümanım diyenlerin en önemli görevlerinden birisi Allah'a şirk koşmadan ibadet ve kulluğu ona yapmaktır. İkinci görevi ise Allah'a ibadet ve kulluğu şiar edinmiş peygamberler ve ulül emirlerdir. Kuran Allah'a itaatin peygambere itaatle aynı olacağını anımsatırken, ulül Emire itaati peygambere itaatten bir ince ayrım farkıyla ayırmaktadır.

4/80- Kim Resul’e itaat ederse, gerçekte Allah'a itaat etmiş olur. Kim de yüz çevirirse, Biz seni onların üzerine koruyucu göndermedik.

Dikkat ederseniz Kuran'da geçen ayetlerin ne anlatmak istediği kuranın bütününde anlaşılması gerekir. Vahiyler bize Allah tan direk gelmiyor. Bu da ince ayrım farkıyla peygamberlerin söyledikleriyle peygamber dışında söylenenleri ayırt etmektedir. Peygamberler yanıldıkları zaman düzeltilir. Ama peygamber dışındaki insanların ancak gönderilmiş olan Kuran'ı doğru anlamakla yanlışlıkları düzelir. Bu da diğer insanların yola gitmede destek vermesine bağlıdır.

22/52- Biz senden önce hiçbir Resul ve Nebi göndermiş olmayalım ki, o bir dilekte bulunduğu zaman, şeytan, onun dilediğine (bir kuşku veya sapma unsuru) katıp bırakmış olmasın. Ama Allah, şeytanın katıp-bırakmalarını giderir, sonra Kendi ayetlerini sağlamlaştırıp-pekiştirir. Allah, gerçekten bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.

Konumuz bu olamadığı için biz Kuran'da peygamberlerin yapmış oldukları yanlışlıkları ve düzeltilmeler-inden bahsetmeyeceğiz ilgi duyanlar bunları Kuran'dan inceledikleri zaman rahatlıkla bulabilirler. Asıl burada peygamberin getirmiş oldukları bilgilerde kesinlik ve netlik olduğunun bilinmesi gerekir. Yani Müslüman olanlar tam bir teslimiyetle peygambere teslim olmadıkça onlar iman etmiş olamazlar. 

Peygamberlik son peygamberle sona ermiş. Artık bize yanıldığımız konuların ölçüsü peygamberler olurken Allah bu ayeti kaldırarak yerine peygamberlere gönderilen vahiylerin bütünlüğünü teşkil eden her örnekten bir örnek verildiği ve hiçbir eksiğin bırakılmadığı korunmuş bozulmamış bir Kuran'a bırakılmıştır. İşte Müslümanım diyenlerin yol göstericisi kılavuzu Kuran'dır.

2/2- Bu, kendisinde şüphe olmayan, muttakiler için yol gösterici olan bir Kitaptır.

İşte Kuran ulül-emre itaati bu Kuran'a uyma koşulu ile diğer Kuran'a iman edenlerin birlikte hareket ettiklerinde sapmadan vahyin kontrolünde hareket eden ulül- emirden söz etmektedir.

4/59- Ey iman edenler, Allah'a itaat edin; elçiye itaat edin ve sizden olan emir sahiplerine de. Eğer bir şeyde anlaşmazlığa düşerseniz, artık onu Allah'a ve elçisine döndürün. Şayet Allah'a ve ahir et gününe iman ediyorsanız. Bu, hayırlı ve sonuç bakımından daha güzeldir.

İşte sizden olan kelimesi Bir Müslüman olanın portresi Kuran'da nasıl tanımlanıyorsa öyledir. Adalet sahibi, insanları Allah'a çağıran kendisini bencil tutkulardan uzaklaştırmış, ölümü dirimi yaşamı  namazı hep yerleri ve gökleri yaratan Allah’a ait olduğunu ilan etmiş bir emir olması gerekmektedir. 

Bunları peygamberden ayıran özellik vahye muhatap olan elçiden yapacakları davranışları örnek alarak halka emir vermesidir. Yani ikinci elden vahyi ve emri bize ulaştırmaktadır. Bu sebeple yanılma payı olabileceği göz önünde bulunması nedeniyle, böyle bir farklılık oluşmaktadır.

Mal mülk Allah'ındır. Tasarruf hakkı da Allah'a iman edenlere emanet edilmiş mallarda yine Allah'ındır. Ne kadar ve nasıl harcayacağı ne kadar yiyeceğinin hep ölçüleriyle beraber iman edenlere verilmiştir. İşte Allah'ın gerek peygamberler ve gerekse ulül emir aracılığı ile İslam topraklarında yaşayıp da devlet veya otorite eliyle dağıtmak istediği mülkü insanlardan vergi olarak toplamak zorundadır.

Müslüman olanlardan alınan verginin adı zekât, gayri Müslim olanlardan alınan vergilerde kuran'da cizye ve haraç olarak geçmektedir. İşte gerek gayri Müslimler gerekse Müslümanlar kendilerine verilmek üzere ayrılmış vergileri ödemedikleri takdirde devlet onlara caydırıcı güç kullanmak zorundadır. Bu keyfe göre değildir. Müslüman olup da İslam Topraklarında Emin ve eman içerisinde yaşayabilmek için bu bedeli zekât olarak vermek zorundadır.

Vergi olayı nasıl günün çağın ihtiyaçlarına göre otoritenin belirlediği şekilde alınıyorsa, zekât da günün şartlarına göre belirlenir. Bu sebeple kırkta bir diye bir kural yoktur. Bu değişken bir olaydır. Bu yerine göre onda bir yerine göre yüzde bir yerine göre vatanın müdafaası için bütün mallar hatta canlar bile ortaya konulması istenebilmektedir.

9/111- Hiç şüphesiz Allah, müminlerden -karşılığında onlara mutlaka cenneti vermek üzere- canlarını ve mallarını satın almıştır. Onlar Allah yolunda savaşırlar, öldürürler ve öldürülürler; (bu,) Tevrat'ta, İncil'de ve Kuran’da O'nun üzerine gerçek olan bir vaadidir. Allah'tan daha çok ahdine vefa gösterecek olan kimdir? Şu halde yaptığınız bu alış-verişten dolayı sevinip-müjdeleşiniz. İşte 'büyük kurtuluş ve mutluluk' budur.

İnsanların dünya hayatında en kutsal varlıkları onların dinleridir. Eğer dineri ellerinden alınırsa, ölmek yaşamaktan daha hayırlıdır. Çünkü iman edenler için asıl önemli olan bir de ahi ret hayatı vardır. O hayatı kazanmak için dünya hayatı gereklidir o olmadıktan sonra dünya hayatında yaşamanın bir anlam ve önemi yoktur. Bu sebeple insanların malları canları ne varsa hepsi gitsin ama ahir et hayatı gitmesin. O hem daha hayırlı ve daha sürekli olan bir hayattır.

İslam otoritesi önce kendi bulunmuş olan tebaasına malını canını dinini namusunu korumak için vardır. Bunu garanti etmek için vergi almaktadır. Bu topraklarda yaşayan Müslümanlarda vergilerini düzenli olarak otoriteye ödeyerek o kutsal varlığını korumak için zekât vermek bir gereklilik ve zorunluluktur. Namazla beraber anılmasının hikmeti de budur. Her Müslüman’ım diyen kendi üzerine düşen bu sorumluluğu yerine getirmezse zorla ondan zekât alınır.

CİZYE VE HARAÇ
9/29-Kendilerine kitap verilenlerden, Allah'a ve ahi ret gününe inanmayan, Allah'ın ve Resulü’nün haram kıldığını haram tanımayan ve hak dini (İslam'ı) din edinmeyenlerle, küçük düşürülüp cizyeyi kendi elleriyle verinceye kadar savaşın.

Bilindiği gibi İslam otoritesinde onların topraklarında yaşayan gayri Müslimler de bulunmaktadır. Nasıl Müslüman’ım diyenler o topraklarda barınmalarının bedellerini zekât vermekle ödemek zorunda iseler, gayri Müslimlerde o topraklarda korunmanın bedelini cizye ve haraç vermekle vergi vererek ödemek zorundadırlar. Eğer onlar kendi üzerlerine düşen vergi olarak cizye ve haracı ödemiyorlarsa zorla istemeyerek de olsa ödettirilir.

Bu ayet İslam toplumlarında ve gayri Müslim toplumlarda yanlış anlaşılmaktadır. Bu Konu ile ilgili gerekli açıklamayı Kuranda tanımlanan savaş ve barış konulu makalemde açıklamaya çalışmıştım.

Kuran hiçbir zaman insanlar iman etmedi, diye veya başka dinlerde olanlara savaş açmayı emretmemiştir. Bilindiği gibi her toplumda inanan ve inanmayan veya başka dinlere mensup insanlar vardır. Kuranın Bu Konuda bahsettiği savaş cizye ve haraç İslam toplumlarının otoritesi altında olduğu halde vermeyenlere karşı yapılan savaştır.

60/ 8- Allah, sizinle din konusunda savaşmayan, sizi yurtlarınızdan sürüp-çıkarmayanlara iyilik yapmanızdan ve onlara adaletli davranmanızdan sizi sakındırmaz. Çünkü Allah, adalet yapanları sever.


İNFAK VEYA SADAKA
İnfak: Müslüman’ım diyenlerin, hiç kimsenin zorlama ve baskı altında bulunmadan, ihtiyaç sahiplerine vermiş oldukları bağışın adıdır. İşte insanları hayra ulaştıran insanları Allaha en çok yaklaştıran vesilelerin başı olan kelime infak kelimesidir. İnfak kelimesi ile insanların takva dereceleri ölçülür.

Dünya hayatında insanları, farklı zenginlik kabiliyet ve güçlerle yarattığı insanlara Adaletle dünya hayatında davranmalarını emretmiştir. Adalet: güçlü olanın, kendisi zayıf konumda olduğu zaman, nasıl bir davranış beklediğinde o davranışı uygulamasıdır.

Öyleyse Dünya hayatı Allah’ın adalet dağıttığı yer değil, dünya hayatı farklı zenginlik ve karakterlerde yaratılan insanlara adaletle davranmayı emrettiği yerdir. İşte burada her insan imtihana tabi tutularak tiyatroda oynayan aktör ve aktiristler gibi oynadıkları rolün bedelini ahi ret hayatında almak üzere, rol yapmaktadırlar.

Bir başka deyişle her akıllı insan ne kadar bulunmuş olduğu konumda gerekli gayreti göstererek gücü nispetinde kendisine verilen güç ve malzemelerle denemeye tabi tutulmaktadırlar.

İslami devlet sosyal bir devlettir. İslam devleti, halktan toplamış olduğu zekâtı ve cizyeyi haracı yine halka döndürerek harcamak zorundadır. İster kâfir isterse kitap ehli isterse Müslüman olsun zorda darada kalanlara ihtiyaç sahiplerine sadaka olarak verir.

9/60- Sadakalar, -Allah'tan bir farz olarak- yalnızca fakirler, düşkünler, (zekat) işinde görevli olanlar, kalpleri ısındırılacaklar, köleler, borçlular, Allah yolunda (olanlar) ve yolda kalmış(lar) içindir. Allah bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.

İster peygamberler isterse Müslümanların yönetimine geçen devlet başkanları normal halk seviyesinden fazla kendilerini yaşam standartlarına ulaştıramazlar. Bu gün İslam toplumlarındaki devlet başkanlarının devletin başına geçtiklerinde halkın durumunu düşünmeden onlar içerisinde aç olanları ihtiyaç sahiplerini gözleyip kollama duygusu kalmadan musluklarını banyolarını tuvaletlerini altından yaptırarak Halkın geliri ile lüks hayat yarışı yapmaktadırlar. Müslüman olan devlet başkanına asla dünya üzerinde aç insan olduğu müddetçe lüks hayat yaşamak doğru değil haramdır. Bakınız kuran onlara öyle bir darbe vuruyor ki.

16/71- Allah rızkta kiminizi kiminize üstün kıldı; üstün kılınanlar, rızklarını ellerinin altında bulunanlara onda eşit olacak şekilde çevirip-verici değildirler. Şimdi Allah'ın nimetini inkâr mı ediyorlar?

Bu Ayet gerek İslam toplumlarının kendi başlarına seçtiği devlet başkanları ile ilgili hem de rızkta veya farklı güçlerde olan insanların kendi güç ve zenginliği altında bulunanlara yakınlık derecesine göre kazançlarından aktarmadıkça asla hidayete eremezler. Dünya üzerinde camiler tıklım tıklım dolduğu halde aynı safta duran bir kardeşinin derdinden ihtiyacından sıkıntısından diğer safta duran eğer haberdar değilse veya haberi olduğu halde vurdurdum duymazlıktan geliyorsa onlar bırakın namaz kılmalarını sabahlara kadar gözleri yaşlarla Allaha yalvarıp yakarsalar. Allah onların namazlarını yalvarıp yakarmalarını yüzlerine çarpacaktır.

Helak olmuş bir toplum helak olmuş bir dünya bir taraftan ekmek bulamayan açlığından ölen bir taraf tan da çöp bidonlarından başkalarının artıklarını toplamak için çöpleri deşeleyen insanlar bir taraftan da bir kâse makarna yemek için uçakla bir ülkeden bir ülkeye giden lüks hayat peşinde olan insanlar. Allah bu toplumları asla hidayete eriştirmez. Dünya ve İslam ülkesi denen ülkeler gözleri olsa da onlar görmeyen kulakları olsa da onlar işitmeyen kalpleri olsa da onlar Hislerini kaybederek helak olmuş insanlardır.

Bu nasıl bir vicdan, nasıl bir insan hakları ki gün demiyor saat demiyor saniye demiyor. Binlerce yüzlerce vakıa ortaya çıkıyor. Vay efendim üç yaşındaki kıza çocuğa tecavüz edilmiş çocuk öldürülmüş, vay efendim hırsız eve girmiş kadının elini keserek elindeki altınları çalıp kadını öldürmüş. Vay efendim çıkmış bir tanesi otomatik tara malalı silahla bir köyde kırk kişiyi öldürmüş. Vay efendim babası ölmüş öleli bir yıl olduğu halde babalarının ölümünden haberi olmayan komşular ve bir dünya. İşte bu yaşam bu hayat Allahın asal razı olduğu hayat değildir.

3/92- Sevdiğiniz şeylerden infak edinceye kadar asla iyiliğe eremezsiniz. Her ne infak ederseniz, şüphesiz Allah onu bilir.

İnsanlarla Allah’ı birbirine yaklaştıran en büyük amel işte budur. Maalesef bu dünya hayatından kaldırılmış, insanlar gerek eşitlik diyerek bencilleşip helak olmuşlar gerekse kapitalizim diyerek bencilleşerek helak olmuşlardır.
İnsan akşama kadar alın teriyle kazandığından bir miktarını çalıştığı halde kazanamayan veya çalışmaya dermanı olmayanlara ayırabiliyor mu? işte. İnsanları hayra ulaştıran bunlardır. Bu Allahın güçlü olanlara zayıf olanlara yüklediği bir yüktür sorumluluktur.

2/245- Allah'a karşılığını çok artırma ile kat kat artıracağı güzel bir borcu verecek olan kimdir? Allah, daraltır ve genişletir ve siz O'na döndürüleceksiniz.

Evet, bu kesin uyarı bu ses yerleri ve gökleri yaratan Allahtan gelmektedir. Ey insanlar bu size bize söyleniyor. Allahın bir şeye ihtiyacı yok. Allah kendi içimizden hali vakti iyi olanlara hali vakti iyi olmayanlara vermek üzere harekete geçmemizi istemektedir. Bu malı mülkü canımızı veren Allah bize bunu verdi kazandığımızdan ihtiyaç dışında olanları ihtiyaç sahibi olanlara vermemizi istemektedir. Çok bir şey istemiyor. Sadece kullanmadığımızı ihtiyaçtan artakalanı bizden istiyor bunu da mı yapamıyoruz?

2/219- Sana içkiyi ve kumarı sorarlar. De ki: "Onlarda hem büyük günah, hem insanlar için (bazı) yararlar vardır. Ama günahları yararlarından daha büyüktür." Ve sana neyi infak edeceklerini sorarlar. De ki: "İhtiyaçtan artakalanı." Böylece Allah, size ayetlerini açıklar; umulur ki düşünürsünüz;

Ne kadar anlamlı; De ki: 

"İhtiyaçtan artakalanı." 

Bunu damı yapamazsınız? Öleceksiniz. Kazandığınız biriktirdikleriniz arkanızda kalanlara fitneden başka bir işe yaramayacaktır. Siz de kazanıp yığarak mal hamalı olarak ahir et âlemine yuvarlanacaksınız. Sizden Allah zenginlik makam mevki istememiştir. Ama sen amelini dünya hayatında süslü göstermek için mal yığıp durmuştun. Dünya hayatını tabulaştırmıştın. Gitti dünya işte. Bitti her kazandığın kayboldu gitti sadece varsa güzel amelin seninle karşı karşıya kalacak. Senin malların evlatların yakınların putların kurtarsın bakalım seni o azaptan.

İnsanlık tarihinin başlangıcından bu tarafa; toplumlarda güç ve iktidar olmuş peygamberlerin malları ve canlarıyla destekleyenler olduğu zaman seslerini duyurabilmişlerdir. Her Müslüman’ım diyen Müslüman kelimesinin mutlaka bedelini ödemek için hazır olmalı elini taşın altına koymalıdır.
65/ 9- Ey iman edenler, ne mallarınız, ne çocuklarınız sizi Allah'ı zikretmekten 'tutkuya kaptırarak-alıkoymasın'; kim böyle yaparsa, artık onlar hüsrana uğrayanların ta kendileridir.
65/10- Sizden birinize ölüm gelip de: "Rabbim, beni yakın bir süreye (ecele) kadar geciktirsen ben de böylece sadaka versem ve Salihlerden olsam" demezden önce, size rızk olarak verdiklerimizden infak edin.
65/11- Oysa Allah, kendi eceli gelmiş bulunan hiçbir kimseyi kesinlikle ertelemez. Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.
İnsanları Hayra ulaştıran kazandıkları mallardan infak ederek, Doğru Yolda yürümelerini sağlamaktadır. Bilindiği gibi Çalışan demirin ışıldadığı, hareket eden vücudun hareket eden yerlerin güçlendiği, düşünen beyinlerin mucitliğe ulaştığı gibi insanlar mallarından harcadıkça Onlar küfre şirke karşı temizlenmektedirler. Yani iyiliğe doğru atılan her adım yapılan her iş insanları arındırmakta ve pozitif yönde bir trent içerisinde ilerleyerek insanları olgunlaştırmaktadır.
Bunun yanında Fısk yolunda atılan her adım yapılan her yanlışlık da insanları bir trent içerisinde yavaş yavaş şeytanın yoluna kanal ize ederek dünya hayatında hakka hakikate karşı gözleri körelmekte kulakları sağırlaşmakta ve kalpleri de mühürlenerek helak olup gitmektedirler.
İşte Helak olmayı Kuran Doğal felaketlerle tarih sahnesinden silinip gitmesi değil Helak olmak değişmeceli anlatım sanatı ile anlatılan vahye karşı duyarsızlaşma hakka karşı duyarlılığını yitirme anlamında kullanmıştır.
7/ 179- Andolsun, cehennem için cinlerden ve insanlardan çok sayıda kişi yarattık (hazırladık). Kalpleri vardır bununla kavrayıp-anlamazlar, gözleri vardır bununla görmezler, kulakları vardır bununla işitmezler. Bunlar hayvanlar gibidir, hatta daha aşağılıktırlar. İşte bunlar gafil olanlardır.
Dünya hayatında Allah’ın helak etmesi budur işte, Asıl dünya hayatına geliş gayesinin dışına taşarak Allaha olan ibadet ve kulluğu şeytan ve dostlarına yapmalarıdır.
Şeytana olan dostluk ve kulluk öyle boyutlara ulaşıyor ki; Allah'a kulluk ve ibadet yapanlara karşı savaş açacak derecede. Böylece toplumlarda iki tane birbirinin yaşam biçimlerine uymayan iki toplum meydana geliyor.
2/ 257- Allah, iman edenlerin Velisi (dostu ve destekçisi)dir. Onları karanlıklardan nura çıkarır; inkar edenlerin velileri ise tağut'tur. Onları nurdan karanlıklara çıkarırlar. İşte onlar, ateşin halkıdırlar, onda süresiz kalacaklardır.
4/ 76- İman edenler Allah yolunda savaşırlar; inkâr edenler ise tağut yolunda savaşırlar öyleyse şeytanın dostlarıyla savaşın. Hiç şüphesiz, şeytanın hileli-düzeni pek zayıftır.
Yine İslam toplumlarında yanlış anlaşılan ayetlerden birisi de,
5/35- Ey iman edenler, Allah'tan korkup-sakının ve (sizi) O'na (yaklaştıracak) vesile arayın; O'nun yolunda cihad edin, umulur ki kurtuluşa erersiniz.
Allah’a ulaştıracak vesile her hangi bire şey veya cemaat lideri değil Allaha ulaştıracak vesile sevilen şeyleri Allah adına kurban etme gibidir.
Hazreti İmran’ın karısının Allah için Allaha karnındaki Çocuğu Her türlü bağımlılıktan uzaklaştırılmış olarak Allaha adaması o çocuğun yani Meryem gibi bir kızın bitki gibi yetiştirilerek iblisin onu kendi kontrolünden uzaklaştırılarak tertemiz yetiştirilmesiyle İsa gibi bir peygambere gebe kalmıştı.
Güzel toprağın güzel bitkisi güzel bitkinin de güzel meyvesi olduğu gibi, İmran gibi bir kadından Meryem gibi iffetini korumuş bitki gibi yetişmiş bir kadın tertemiz Meryem gibi bir kadından da İsa Gibi Yaratılışta verdiği söze sadık kalan erke bir adam erkek bir peygamber meydana gelmesine vesile olmuştu.
İşte Dünya üzerindeki Dalgalanmaların ve krizlerin nedeni de Nuh kavminin sem ut kavminin Ad kavimlerini helak oluşu gibi dünya Helak olmuştur.
ŞU AN DÜNYADA OLAN KIRİZ DÜNYANIN YANLIŞ GİDİŞİNİN SONUCUDUR.
İnsanların Asıl yaratılış gayesi Yerleri ve gökleri yaratan Allah'a ibadet ve kulluk içindir. Allah'a ibadet ve kulluk ifadesini kullanırken korkmayın Allah'ın bizim ibadetimize bizim kulluğumuza ihtiyacı yoktur. Bizim ibadet ve kulluğumuz kendimiz yararınadır.
Bu Olayı Yaşanan hayattan bir örnek vererek, anlatayım. Allah'ın olmadığına peygamberler ve kitapların, ahir et âleminin varlığına inanmayan birisi; İşini İyi yaptığını kesinlikle kimseye muhtaç olan bir davranışta bulunmadığını bulunamayacağını gururlana gururlana söylerken, Dünya işlerini kendisine göre eksiksiz yerine getirdiğini gururlanarak söylüyordu.
Ben de Ona diyordum ki, Öyle kibirlenip gururlanma. Allah senin bilmediğin yerden sana bir tuzak kurar. Ve seni dünyaya geldiğine pişman eder. Dünyası tamdı eksiği gediği yoktu hayatından gayet memnundu. Ama yıllar geçer bir kızı Ayyaş sarhoş her türlü yanlışlık gelebilecek bir oğlana âşık olur. Ne kadar engellemek isteseler de oğlandan kızı vaz geçiremezler. en sonunda kızı erkek bir gün kaçırır. Ve sonunda evlendirirler.
Adam evinin bir dairesine damadını kızı yerleştirir. Damadının işi gücü hırsızlık, akşama kadar kavga dövüş akşam evine gelir eşini döver eşinden babasından kendisine içki kötü alışkanlıklarını yerine getirebilmesi için her gün para istemesini ister. Bir gün gelir kavga yapmışlar ağır yaralı doktora götürürler. İyileşir başka bir gün başka bir suç derken kızın babası anası dayanamaz hale gelir. Oğlan bıçağı dayar kızın babasına ben yiyeceğim sen çalışıp bana getireceksin değilse seni öldüreceğim der.
Uzun lafın kısası Bu davranış Allah'ın yolundan uzaklaşan toplumların ürettiği imalatlardır. Bunlar gökten zembil ile gelmedi.
Şu Anda Dünyada eroin esrar içki vs. içiliyorsa, Kumar oynanıyorsa, Adam öldürülüyorsa Anne babaya itaat edilmiyorsa Anne baba ihtiyarladığı zaman bakılmıyorsa, bir köyde ve ya bir mahallede birisi açlığından dolayı ölüyorsa birileri açlığından ölürken diğerleri lüks hayat peşinde koşuyorlarsa, bu dünya helak olmadı da ne oldu?
Dünya insanları, Allah'ın Haram ettiği şeyleri kendilerine helal ettikleri için Helak olmuşlardır. Allah Faizi haram ettiği halde bunlar helal etmişler faiz ise zengini zengin fakiri de daha fakir ederek insanlar arasında sosyal yapıda farklılıklar oluşturarak zengin fakir düşmanlığı ortaya çıkarmıştır. İşte faiz kapitalizim ve kominizim doğurmuştur.
Şu Anda Dünyada İletişim alabildiğine genişlemiş ve yaygınlaşmıştır. Dünyada her hangi bir yerinde kıtlık ve kuraklık olsa diğer yerlerden aynı anda aktarma olayı gerçekleşmektedir. Ama Nakit sıkıntısı Sermayenin belirli ellerinde olağan üstü yığılmalar olunca bir tarafta ekmek bulamayan açlığından ölen insanlar da olmaktadır. Bu Olaylar da suçun gelişmesini ve olağan üstü boyutlara ulaşmasını tetiklemektedir. Herkes terörizm belasının kendi hayatlarını da tehdit ettiğini anlayarak huzursuzlaşmaktadırlar.

Sonuç olarak diyorum ki, İnsanlardaki sevgi bağını güçlendiren dünya hayatında zengin ve fakir arasındaki uçurumu kaldırarak insanlar arasındaki farklılığı Yok ederek zalimliği zorbalığı yok eden insanlara zulüm yerine merhamet tohumları atan İnfak, İnfak, İnfaktır.

Doğrularım Allah'a yanlışlarım ise bana aittir.

ALİ RIZA BORAZAN 

MERSİN-ANAMUR
Kuranianlamamametodu.blogspot.com
alirizaborazan@hotmail.com

2 yorum:

Adsız dedi ki...

PEYGAMBERLER DEVLET OLMAK DEVELT KURMAK İÇİN GÖREV ALMADILAR!

ZEKAT VERMEK İÇİN DEVLET OLMASI GEREKMEZ 40 / 1 YILDA BİR GİBİ MEZHEBİ ÖLÇÜTLER KURANI DEGİLDİR..

SELAMLAR

Ali Rıza Borazan dedi ki...

PEYGAMBERLER DEVLET OLMAK DEVELT KURMAK İÇİN GÖREV ALMADILAR!

Evet adsız kardeşim peygamberler delet kurmak için gelmediler ama kendisini allahın elçisin olarak kabul edenlere allahın yaptırım için gönderdiği ayetleri nası uygulayacaklar?