28 Temmuz 2008 Pazartesi

KURAN'IN YABANCI DİLLERE TERCÜME EDİLMESİ!

RAHMAN VE RAHİM OLAN ALLAH'IN ADIYLA


Tercüme olayı bilindiği gibi  Kuran'daki bir ayetin veya bir metnin mütercim kendi yorumunu katmadan ayetlerindeki kelimeleri motamot hangi dile tercüme edecekse o dile aktarması demektir.
Eğer Kuran'da geçen bir kelime  tercüme edilecek bir dilde karşılığı yoksa onu orijinal olarak aktarması gerekir.

Bilindiği gibi her millet kendi meramlarını başka milletlere aktarması için mutlaka o dilleri bilmesi gerekmez. Bir tercüman aracılığı ile  iletişimlerini  kurabilir.

Maalesef kuran tercüme edilirken  Mütercimler tercümelerine geleneksel olarak kelime ve ayetlere yüklenmiş olan anlayışların etkisinde kalarak ve genelde birbirlerini taklit ederek kuranı meallendirmişlerdir. Şimdi bu yapılan yanlışlardan örnekler vererek skandal denilecek kadar yanlış din anlayışlarına imza attıklarını gözler önüne sereceğim inşallah.

55/14. İnsanı, ateşte pişmiş gibi kuru bir çamurdan yarattı.

Bakınız kuran'da geçen bir ayet, hem kendisinden önce gelen ve hem de kendisinden sonra gelen ayetler dikkate alarak anlaşılması gerekir. Bu da yetmez O ayetin kuran ve evren yasalarıyla da çelişip çelişmediğini de dikkate alarak doğru bir yere koymak gerekiyor.

Şimdi  bir biri ardınca gelen iki ayet üzerinde  tefekkür ettiğimiz zaman, insanın iki farklı  yaratılmış olan profilinden söz etmektedir.
1-İnsanın beden kısmı, Bu kısmı  kuran'da bir çok ayetlerde , topraktan , çamurdan, su damlasından, balçıktan  alaktan   gibi ifadelerle  yaratıldığını ifade etmektedir.
Bu ifadeler şimdi de aynı değil mi? İnsanlar topraktan yetişen tahıllardan meyvelerden hayvanlardan  bitkilerden beslenerek et kemik kan hücre ve damarlar oluşmaktadır. 
2-İnsanın diri olmasını sağlayan ve bütün canlı varlıkların temel özelliğini teşkil eden "can" kısmı vardır. Bu iki varlık eğer birbirleriyle bütün olarak ele alınmazsa ne cansız bir bedenin ne de bedensiz bir canın hiç bir alam ve önemi yoktur.
Bakınız bu söylediklerimizin aynısını destekleyen başka bir surede daha var onları da aktaralım da farklı yerlere çekilerek itiraz edemesinler.

İki farklı  surede birbiri ardınca gelen iki ayeti naklettik. Arapça bilenler varsa ayetin orijinal metnine baksın. bilmeyenler de  İnternet Türkçe okunuş şeklini incelesin. Göreceklerdir ki, ayette geçen cin değil can' dır.
Ayette geçen can kelimesini cin kelimesi diye tercüme edilirse Kuran'da cinlere yüklenen mana tamamen yanlış anlaşılmakta ve kuranı doğru anlamaya gölge düşürmektedir.

Ayette cin kelimesi geçmemektedir. nasıl o kelimeye cin anlamı yüklediniz dendiğinde, onlar diyorlar ki can cinin çoğuludur. deyip geçiştiriyorlar. Ben de diyorum cinler kelimesi kuranda ne şekilde kullanılmış ona bir bakalım diyorum.



Eğer can kelimesi cinler kelimesinin çoğulu olmuş olsaydı,tebeyyeneti-lcinnu kelimesinin neden  canne değil de cinnu  ifadesi kullanılmaktadır. Bu mütercimlerin af edilmeyecek büyük bir hatadır.
Yine Kuran'ın cin kelimesine yüklediği manayı tanımlayarak  yanlış olan cin kelimesini doğru bir yere oturtturmaya çalışalım.
Cin: İnsanların yaratışta vermiş olduğu "Rabbim Allahtır" sözünden cayarak iblisin meyvelerinden nemalanan  gayrı rabbani yolda olan insanların genel adıdır.
İkinci Olarak yanlış tercüme edilerek ve yanlış olarak anlaşılan kelimelerden birisi de cibril kelimesini cebrail diye tercüme edilerek  yanlış anlam yüklenmesidir. 
2/97-De ki: 'Cibril'e kim düşman ise, (bilsin ki) gerçekten onu (Kitabı), Allah'ın izniyle kendinden öncekileri doğrulayıcı ve mü'minler için hidayet ve müjde verici olarak senin kalbine indiren O'dur. 
Genelde  cibril kelimesi geçen ayetleri cebril diye tercüme etmişler. Cebrail'e de Peygamberlere vahiy getiren götüren melek olarak algılamışlar ve anlatmışlardır. Kuran içerisinde Üç yerde orijinal metinde cibril ifadesi geçmektedir.  bakara suresi doksan yedi ve doksan sekizinci ayetlerde bir de tahrim suresi dördüncü ayette geçmektedir. başka yerde cebrail diye tercüme edilen kelimelerin orijinal olan metnine bakıldığı zaman ruh diye geçmektedir.

Ruh kelimesine de kuran farklı konularda farklı anlamlar yüklemiştir. Evet cibril kelimesine de ruh ifadesini yüklemiş ama nebi ve resul olana yüklenen ruh ile cibril kelimesine yüklenen ruhu karıştırırsak doğru bir anlayışı yakalayamayız.

Cibril: Allah ile insanlar içerisinden nebi olarak seçtiği insanlara vah yetme olgusunun adıdır. bir başka ifadeyle konuşma olayının adıdır. Şimdi tercümelerden cebrail kelimesi geçmediği halde cebrail diye tercüme edilen bir kaç örnek vermeye çalışalım.

19/17- Sonra onlardan yana (kendini gizleyen) bir perde çekmişti. Böylece ona ruhumuz (Cibril'i) göndermiştik, o da, düzgün bir beşer kılığında görünmüştü.

Bakınız bu mütercim yine insaflı davranmış ruh kelimesinin orijin alini yazmış parantez içerisinde o kelimenin yüklendiği anlamını parantez içerisinde cibril diye kullanmıştır.

Kuran oradaki ruh kelimesine cebrail değil, nebi ve resul anlamını yüklemiştir. Bunu  İsa'nın babasız olmadığı ile ilgili makalemde geniş geniş anlatmıştım  bilgi edinmek isteyenler o makaleye bakabilirler.

53/5- Ona (bu Kur'an'ı) üstün (oldukça çetin) bir güç sahibi (Cebrail) öğretmiştir.
Araştırın dire vah yeden ve konuşan Allahtır. Bir ayetle bu söylediklerimizi perçinlemeye çalışalım.

42/51- Kendisiyle Allah'ın konuşması, bir beşer için olacak (şey) değildir; ancak bir vahy ile ya da perde arkasından veya bir elçi gönderip Kendi izniyle dilediğine vahyetmesi (durumu) başka. Gerçekten O, Yüce olandır, hüküm ve hikmet sahibidir.

Sonuç olarak rapa bilmek ayrı bir ilim, kuranı doğru anlamak ayrı bir ilimdir.  Mütercimin görevi  Kuranda geçen bir ayet ve kelimenin kendi dilindeki karşılığı varsa onu doğru bir şekilde aktarıp Geri kalanı o konuda ilim yapmak isteyenlere bırakması gerekir. Yukarıda örnekleriyle izah ettiğim gibi  Kuranda kullanılan kelimeler ayet ve konular içerisinde farklı anlamlara gelmektedir. Kuranı doğru meallendirebilmek için önce kuranın kültürünü  doğru anlamak gerekir. bir başka ifadeyle kuranın konuşma dilini kendi içerisinde geçen ayet ve konulardan kelimelere  Kuran'nın  ne anlam yüklediğini anlamak gerekir.

doğrularım Allah'a yanlışlarım ise bana aittir her türlü noksan ve yanlışlıklardan münezzeh olan sadece ve sadece Allahtır.

ALİ RIZA BORAZAN
MERSİN-ANAMUR







Hiç yorum yok: