25 Mayıs 2015 Pazartesi

KUR’AN’I DOĞRU ANLAMADA TARİHSELLİK VE EVRENSELLİK, İKİNCİ BÖLÜM!








RAHMAN VE RAHİM OLAN ALLAH’IN ADIYLA!

MİRAS PAYLAŞIMI!

Şimdi tarihselcilerden Fazlur Rahman’ın bu konudaki görüşünü kendi ağzından naklederek, Kur’an’ın anlayışını ortaya koymaya çalışalım.

“Hocam, Peygamber (as.) döneminde miras ayetiyle, geçim mesuliyetleri olmadığı için kadınlara yarım pay verilmiş. Ama bugün kadınlar geçim mesuliyetlerini alıyorlar, idari sorumluluklara geliyorlar. Bugün bu miras eşitlenebilir. Siz böylemi düşünüyorsunuz?” dedim.

“Hoca ayağa kalktı.”Evet” dedi.”Hatta günümüzde kadınlara erkeklerden daha fazla pay vermek Kur’an hukukuna ve ahlakına daha uygundur.”(10)”

Tarihselci bir görüşe sahip olan,  Fazlur Rahman Şartlar değiştiği için kadın ve erkeğe miras ile ilgili paylaşım eşit olduğunu söylüyor. Gerçekten söylediği doğru mu? Şimdi Kur’an ve evren yasalarını da göz önünde bulundurarak bu sorunu Kur’an ışığında gözler önüne sermeye çalışalım.

Kur’an’nı neden erkeğe iki kadına bir oranında paylaşımdan pay ayrıldığını önce Erkek ve kadının sosyal toplumda değişmez sosyolojik psikolojik ve biyolojik olarak farklı konumda yaratıldıklarını Erkek ve kadın hakkında Kur’an’ın ve bu konuda pozitif bilimlerin ortaya koydukları verileri de masaya yatırarak mantıklı bir şekilde, çözmeye çalışalım.

4/ 11- Çocuklarınız konusunda Allah, erkeğe iki dişinin hissesi kadar tavsiye eder. Eğer onlar ikiden çok kadın ise (ölünün) geride bıraktığının üçte ikisi onlarındır. Kadın (veya kız) bir tek ise, bu durumda yarısı onundur. (Ölenin) Bir çocuğu varsa, geriye bıraktığından anne ve babadan her biri için altıda bir, çocuğu olmayıp da anne ve baba ona mirasçı ise, bu durumda annesi için üçte bir vardır. Onun kardeşleri varsa o zaman annesi için altıda bir’dir. (Ancak bu hükümler, ölenin) Ettiği vasiyet veya (varsa) borcun düşülmesinden sonradır. Babalarınız, oğullarınız, siz onların hangilerinin yarar bakımından size daha yakın olduğunu bilmezsiniz. (Bunlar) Allah’tan bir farzdır. Şüphesiz Allah, bilendir, hüküm ve hikmet sahibi olandır.
“Çocuklarınız konusunda Allah, erkeğe iki dişinin hissesi kadar tavsiye eder.”
Gerçekten bu ayet Kur’an’ın indiği dönemde sadece uygulanması gerekebilen bir ayet mi? Yoksa şimdi ve kıyamete kadar mümin olanlar var olup, yaşadıkça uygulanabilirliğini koruyan bir ayet mi? Şimdi onun üzerinde detaylı bir şekilde ortaya koymaya çalışalım.

Bunu anlayabilmek için, Önce Kur’an’ın erkek ve kadını kendi sistematiği içerisinde koyduğu yeri Kur’an bütünlüğü içersinde sörf yaparak kelime ve ayetler arasında mantıklı bir bağ kurarak anlamaya çalışalım.

ERKEKLERLE KADINLAR ARASINDAKİ YARATILIŞ FARKLILIKLARI!

Erkekler niye böyle` diye düşünmeye gerek yok! Kadınlar ve erkekler arasında 45 temel fark olduğunu biliyor muydunuz?

Ergenlik sivilcesi: Erkeklerin sivilce sorunu daha fazladır. Bu da daha çok testosteron hormonundan kaynaklanmaktadır. Bu hormon yağ bezlerini uyarır ve derideki gözeneklerin tıkanmasına, dolayısıyla da sivilceye neden olur.

Vücut kokusu: Erkeklerin vücut kokusu kadınlardan çok daha güçlüdür.

Saldırganlık: Erkekler kadınlardan daha saldırgan olup bedensel güç kullanımına daha eğilimlidirler. Bunun açıklaması da testosterona bağlanmaktadır. Buna karşılık kadınlar kelimelerle saldırır ve savaşırlar.

Spor: Spor konusunda erkekler kadınlardan daha hızlıdır ancak kadınlar daha dayanıklıdırlar.

Kan: Erkeklerde 4.5, kadınlarda 3.6 litre kan vardır. Erkek kanı daha koyu kıvamlıdır, bir damlasında 1 milyon kan hücresi vardır. Toplam olarak erkeklerde 1 santimetreküp kanda 5 milyon alyuvar vardır, bu da kadınlara kıyasla yüzde yirmi fazlalık demektir. Erkeklerin tansiyonu da kadınlardan yüksektir: 140/88. Bu değer kadınlarda 130/80`dir.

AIDS: Her dört AIDS hastasından sadece biri kadındır. Nedeni ise kadınların baskın olan X kromozomundan iki tane taşımasıdır. Çünkü bir sağlıklı, bir hasta gene sahip olsalar bile sağlıklı gen hasta gene baskın çıkar ve hasta değil taşıyıcı olurlar. Erkeklerde ise Y geni hastalıklı X genini baskılayamaz.

Yüzme yeteneği: Kadınlar derilerinin altındaki yağ tabakası nedeniyle daha iyi yüzerler.

Yaş dönümü: Kadınlar menopoz döneminde ateş basması, uykusuzluk, şişmanlama, gece terlemeleri ve vajina kuruluğu gibi belirtiler yaşarlar. Erkekler andropoz denen yaş döneminde hemen hemen hiçbir bedensel belirti yaşamazlar.

Vücut ısısı: Erkeklerin vücut ısısı kadınlardan daha yüksektir.

Su: Erkek vücudunun yüzde 60-70`i sudan ibarettir. Kadın vücudundaki su oranı ise yüzde 50-60 arasındadır.

Cinsel organlar: Ana cinsel organlar erkekte vücudun dışında bulunur ve kolayca yaralanabilir. Kadında vücudun içine gizlenmiş olup korunmadadır.

İskelet: Erkeklerin omuzları daha geniş, kolları ve bacakları daha uzun, kemikleri daha ağır, eklemleri de daha büyüktür. Buna karşılık kadınların kalça kemikleri daha geniş, eklemleri daha esnektir.

Ses telleri: Kadınların ses telleri daha kısa olduğundan sesleri daha tizdir.

Vücudun ağırlık noktası: Omuz ve kalça iskeletleri farklı olduğundan, kadınların ağırlık noktası erkeklerinkinden daha aşağıdadır.

Duyu organları: Kadınların işitme ve koklama duyuları daha güçlüdür. Buna karşılık erkekler ışığa karşı daha hassastır. Erkek gözü ayrıntıları daha iyi seçer.

Enerji harcaması: Erkekler hareketsiz halde, vücudun metrekaresi başına ortalama 39,5 kalori yakarlar. Kadınlar ise 37 kalori. Erkeğin günlük kalori ihtiyacı 2700 kalori, kadınınki 2000 kaloridir.

Yağ: Erkeklerde kadınlarınkinin yarısı kadar yağ dokusu vardır. Kadınlarda yağ dokusu vücudun yüzde 27`sini oluştururken, bu değer erkeklerde yüzde 15`tir. Kadın vücudunda erkeklerden 3,5 kg daha fazla yağ vardır. Yağ, erkeklerde karın bölgesinde toplanırken kadınlarda daha çok kalça, baldır ve göbekte yoğunlaşır.

Hastalıklar: Erkekler hayatları boyunca kadınlardan ortalama 40 gün daha az hastalanırlar.

Dirsek: Kadınlar erkeklere kıyasla kollarını dirsekten 6 derece daha fazla açabilirler.

Kromozomlar: Erkek ve dişilerde toplam 46 kromozom vardır. Bunların yarısı babadan, yarısı anneden gelir. Bu 46 kromozomun içinden iki tane cinsiyet hormonu vardır ki; bu erkekte XY, kadında XX olarak bulunur.

Saçlar: Kadınların saçları daha sık ve daha dirençlidir. Saç kökleri iki milim daha derinde olduğu için erkeğinki kadar çabuk dökülmez.

Deri: Erkeklerin toplam 1,8 metrekare, kadınların 1,6 metrekare derileri vardır. Kadını derisi daha ince ve kuru, bu yüzden de daha hassastır. Erkekte ter bezleri ve deri altı yağ bezleri daha fazla olduğundan derisi yağlıdır ve daha çok terler.

Mastürbasyon: Erkeklerin yüzde 93`ü, kadınların yüzde 62`si kendini mastürbasyonla tatmin eder.

Akciğerler: Erkeklerin akciğerleri kadınlarınkinden yüzde 50 daha geniş hacme sahiptir.

Yemek: Aynı kilodaki kişilerden, erkekler kadınlardan daha çok yemek ihtiyacı duyarlar; çünkü metabolizmaları daha hızlıdır.
Antikorlar: Kadınlar daha çok antikor üretirler, bu yüzden de erkeklere kıyasla bakteri ve virüs hastalıklarına daha seyrek yakalanırlar.

Ağlamak: Kadınlar erkeklerden 5 kat fazla ağlarlar. Genellikle de saat 19.00-22.00 arası.

Beyin: Erkek beyni yüzde 14 daha ağırdır. Buna karşılık kadınlarda iki yarım küre arasındaki iletişim daha iyidir.

Dölleyebilme yeteneği: Erkekler ileri yaşa kadar, kadınlar ise menopoza (yaklaşık 50 yaş civarı) kadar dölleyebilme ve döllenebilme yeteneğine sahiptir. Erkeklerde sıcaklığın artışıyla dölleyebilme yeteneği azalır. Kadınların döllenmeye müsait oldukları en uygun olan oda sıcaklığı 17 derecedir.

Safrakesesi taşı: Kadınların yüzde 20`sinde, erkeklerin yüzde 8`inde safrakesesi taşı oluşur.

Kalp atışı: Erkeklerin kalbi daha büyüktür ve daha yavaş çarpar: Dakikada ortalama 72. Bu değer kadınlarda 80`dir.

Gelişme: Buluğ çağına kadar kızlar erkeklerden daha hızlı büyürler (10`a 8 oranında). Erkek çocuklar 14-15 yaşları arasında gelişmeye başlarlar ve 20 yaşına kadar bu büyüme gerçekleşebilir. Kız çocukları en hızlı 12-13 yaşları arasında gelişirken 17-18 yaşında bu gelişme durur.

Sıcaklık duyarlılığı: Kadınlar kalın yağ dokuları nedeniyle soğuğa daha dayanıklıdırlar.

Yaşlanmak: Erkekler kadınlardan daha hızlı yaşlanırlar. 55 yaşındaki bir kadın bedensel gücünün yüzde 90`ına sahiptir. Oysa aynı yaştaki bir erkek gücünün sadece yüzde 70`ine sahiptir. 35 yaşındaki bir erkeğin damar sistemi 50 yaşındaki bir kadınınkine eşdeğerdir. Buna karşılık kadında sadece cilt daha ince olduğundan çabuk yaşlanıp kırışır. Kadınlar yaşlanma olayını psikolojik olarak erkeklerden çok daha kolay kabullenirler.

Kaslar: Erkekler kadınlardan yüzde 50 oranında fazla kas gücüne sahiptir. Buluğ çağında erkeklerde kas hücrelerinin sayısı 20 misli, kadınlarda 10 misli artar. Erkekler kadınlardan üçte bir oranında daha güçlüdürler.

Buluğ: Erkekler buluğ çağını 10-15, kadınlar 9-14 yaşları arasında yaşarlar.

Yaşam süresi: Erkeklerin ortalama omrü 71,5 yıl, kadınların 78 yıldır.

Bacaklar: Erkeklerin bacakları daha uzun ve kaslıdır. Bu yüzden kadınlardan daha hızlı koşar, daha uzağa zıplarlar.

Vücut ölçüleri: Erkek ortalama 175 cm boyunda ve 73,5 kg ağırlığındadır. Göğüs çevresi 98,5cm , beli 80,4cm`dir. Kadın ortalama 160 cm boyunda olup 61,2 kg`dir. Göğüs çevresi 90,1; kalça genişliği 96,5 cm; beli 74,3 cm`dir.

Adem elması: Gırtlaktaki adem elması adlı çıkıntı sadece erkeklere hastır.

Solunum: Erkekler dakikada ortalama 16 kez soluk alıp verir. Kadınlar ise dakikada 20-22 kez soluk alıp verir. Her iki cinsin günde soludukları miktar ise aynı olup 12 bin litredir.

Tüylenme: Kadınların belli kısımlarında tüylenme olurken erkeklerin göğüs ve sırtında çene ve bıyıkta tüylenme olur.
numberonestars



KUR'ANDA TANIMLANAN ERKEK VE KADIN!



RAHMAN VE RAHİM OLAN ALLAH'IN ADIYLA!

Toplumlarda sık sık gündeme gelmesi nedeniyle Kuran'da geçen erkek ve kadının konulduğu yeri, Tekrar gündeme alma ihtiyacı hissettim. Önce Kur’an’ı düzgün anlayabilmek için, ön bilgi ve yargılardan uzaklaşarak Kur’an'ın bütünlüğü içinde her şeyi arayarak çözmek gerekmektedir. Çünkü Kur’an’da insanlar için her örnekten bir örnek verilmiş ve hiçbir eksik de bırakılmamıştır. Kur’an'daki anlatılmak istenen bir meseleyi düzgün olarak anlayabilmek için bazı kavramları bilmek gerekiyor. 

Kuran gerçekten Yerleri ve gökleri yaratan Allah tarafından gönderilmiş bir kitaptır. Her onu okuyan dikkatlice okumaya başladığı zaman onda bir harikuladelik olduğunu sezer. Bu sebeple Kur’an çelişkisiz bir kitaptır. Elbette akıl Kur’an'ı anlamada önemli bir yer tutar. Ama sadece akıl ile yol alanlar göremedikleri bilemedikleri bir problem karşılarına çıktığı zaman, bir yere tosla maktadırlar. 

Kur’an Allah'ın göndermiş olduğu bir hayat projesinin adıdır. Belki içerisinde insan kendisine uygun olmayan konularda ters veya dezavantajlı olduğu konularda kabullenmek istemese de. İman ettim diyenler için asla bu doğru olmaması gerekir. Allah hiç bir zaman yaratmış olduğu kullar içerisinde, tamamen kayırdığı veya tamamen nefret ettiği, insan yoktur. 

Allah imtihana tabi tuttuğu bütün insanlara eşit mesafededir. Düşünün ki, Kâinatta yaratılmış olan insanlar arasında yaratılışta, konum olarak çok büyük farklılıklar olduğu gibi, İnsanların dışında yaratılmış olan varlıklar arasında da çok büyük farklılıklar olmaktadır. Bu kâinat incelendiği zaman gören gözler için Bunlarda bir takım ayetler vardır.

O zaman şöyle bir yargıya varabiliriz. Dünya Hayatı Allah'ın adalet dağıttığı yer değil dünya hayatı farklı şekillerde yaratılan insanlara, Adaletle davranmayı emrettiği bir yerdir. Biz bir yaratılmış kul olarak yerleri ve gökleri yaratan Allah'ı tövbe hâşâ eleştirmek yerine Allah'ın bize göndermiş olduğu mesajı iyi anlayıp ve o mesaja kendi aleyhimizde olsa bile uymamız gerekiyor. 

Allah huzurundan İblisin kovulması, yaptığı davranışların yanlışlığı ve isyanının Allah tarafından hoş görülmemesinden kaynaklanmaktadır. İnsanların iblis gibi davranmalarının yanlışlıkları anlatılmaktadır.

7/12- (Allah) Dedi: "Sana emrettiğimde, seni secde etmekten alıkoyan neydi?" (İblis) Dedi ki: "Ben ondan hayırlıyım; beni ateşten yarattın, onu ise çamurdan yarattın."

Şimdi, erkek kalksa dese ki ben kadından hayırlıyım beni erkek yarattın onu ise kadın yarattın dese bu Allah’a ir başkaldırı bir isyan olmaz mı?

DÜNYA HAYATINDA ERKEK İLE KADININ YERİ VE KONUMU!

ŞAHİTLİK KONUSUNDA BİR ERKEK İKİ KADIN!

İşte Kur’an’ın burada insanlara vermek istediği temel mesaj, Allah kendisini hangi konuma yerleştirmişse o konumda görevini isyan ve baş kaldırmadan yapması, onu Allah katında üstünlüğe götürmektedir. Bunun erkek olması kadın olması, akıllı olması, aklının zayıf olması beyaz olması siyah olması İngiliz olması Arap olması fark etmez. 

Onun bulunmuş olduğu konumu ve görevi ne ise, o görevi bulunmuş olduğu konumda istenilen şekilde yerine getirmesidir. İşte üstünlük budur. İşte meziyet budur. Onun padişah olması onun patron olması, onun köle veya fakir olması önemli değil. Onun bulunmuş olduğu konumda yapılması gerekenin en mükemmeli yapılmasıyla anlam kazanmaktadır. Şu Ayetin anlatmak istediği o değil mi?

49/13- Ey insanlar, gerçekten, Biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık ve birbirinizle tanışmanız için sizi halklar ve kabileler (şeklinde) kıldık. Şüphesiz, Allah Katında sizin en üstün (kerim) olanınız, (ırk ya da soyca değil) takvaca en ileride olanınızdır. Şüphesiz Allah, bilendir, haber alandır.

İnsanlardaki asıl problem Kadın olması, erkek olması zengin olması, fakir olması problemi değil, onların kendilerine verilmiş olan sorumlulukları, öyle ya da böyle sebeplerden dolayı yerine getirip getirmemeleri problemidir. Allah da insanlarda bu farklı yaratılışından dolayı veya farklı rol almalarından dolayı, hesaba çekmeyecektir. Allah katında bunların hiçbirinin önemi yoktur. Allah katında önemli olanı onların takvasıdır.

22/37- Onların etleri ve kanları kesin olarak Allah'a ulaşmaz, ancak O'na sizden takva ulaşır. İşte böyle, onlara sizin için boyun eğdirmiştir; O'nun size hidayet vermesine karşılık Allah'ı tekbir etmeniz için. Güzellikte bulunanlara müjde ver.

Erkek ve kadın konusundaki farklılıkların oluşu, bazı Kur’an’ı anlayamayanlar veya iman etmeyenler tarafından yanlış aktarılmakta veya eleştirilmektedir. 

Erkekler ve kadınlar dünya hayatında farklı yaratılmış ve farklı mevzilere yerleştirilmiştir. Ahiret hayatında erkekle kadından her ikisi de Allah katında ödül verilirken onların dünyada iken güçlü veya zayıf oluşuna göre ödül veya ceza değil, Onların dünya hayatında yapmış olduğu kulluğu yerine getirme derecesine göre değerlendirilecektir. Öyleyse Kur’an’ın Dünyadaki erkek ve kadınlara verdiği roller, farklı olmasına karşılık Ahiret hayatındaki almış oldukları ödül ve cezalar yönünden ikisi arasında hiçbir farklılık yoktur. Bunları biraz açmaya çalışalım.

Kur’an’da geçen erkekler ile ilgili ayetlere bir göz attığımız zaman, yaratılış olarak erkeklerin kadınlara göre güçlü yaratıldığı konusunda biyolog ve sosyologların da katıldığı gibi bir ihtilaf yoktur. 

Kuran peygamberleri erkeklerden seçtik demesi, Erkekleri kadınlar üzerine sorumlu ve gözetici kıldık demesi, erkekleri devamlı kadınlardan, önce zikretmesi, Şahitlik hususunda iki kadının karşısında bir erkekten bahsetmesi, miras hukukunda kendisiyle alakalı olmayan konularda erkeğe iki kadınlara bir verilmesi, İmran’ın karısının bir kız doğurdum kız erkek gibi değildir demesi, evlenirken, erkeklerin dörde kadar alma ruhsatının olup da kadınlara böyle bir ruhsat verilmemesi, Zorunlu durumlar olmadıkça boşama hakkının erkeğe verilmesi, evlenme teklifinin genelde erkek tarafından gelmesi istenmesi, Aranızdaki üstünlüğü unutmayın demesi,  erkekle kadının farklılığını ortaya koymaktadır.

4/ 32- Allah’ın kendisiyle kiminizi kiminize göre üstün kıldığı şeyi (malı) temenni etmeyin. Erkeklere kazandıklarından pay (olduğu gibi), kadınlara da kazandıklarından pay vardır. Allah’tan onun fazlını (ihsanını) isteyin. Gerçekten, Allah herşeyi bilendir.

2/237-- Eğer onlara mehir tespit eder de, el sürmeden boşarsanız, bu durumda -kendileri veya nikah bağı elinde olanın bağışlaması hariç- tespit ettiğiniz (mehr)in yarısı onlarındır. Sizin (tümünü veya fazlasını) bağışlamanız takvaya daha yakındır. Aranızdaki üstünlüğü (derece farkını) unutmayın. Şüphesiz Allah, yapmakta olduklarınızı görendir.

Hep Kur’an’da erkeğin kadına göre aile içerisinde erkeği hakim kılarak, uzun ömürlü, aile hayatının oluşmasında önemli bir yer tutmaktadır.

Bazı Kur’an okuyucu kardeşlerimizin realist düşüncelere şirin görünmek adına Kur’an’da tanımlanan erkek ve kadını kabul etmeyip veya yanlış anlayıp, kadınla erkeğin aynı yaratıldığına veya dünya hayatında aynı haklara sahip olduğunu anlamakta ve anlatmaktadırlar. Kur’an devletlerin ve toplumların temelini oluşturan aileye çok önem vermiş, uyanlar için kolay kolay yıkılmayacak hale getirmiştir. 

Kur’an kâinatın rabbinin bir tane Allah olduğunu, eğer kâinatta iki tane Allah olsaydı kâinatın fesada uğrayacağını söylemektedir. O zaman aile hayatında söz sahibi, iktidar sahibi de bir kişinin olması gerektiğini söylemesi ve yaratmış olduğu varlıkları en güzel bilmesi insanları neden rahatsız etmektedir? Kur’an ideal olan bir evlilikten söz ederken takva sahibi bir erkeğin takva sahibi bir kadınla kendi özgür iradeleriyle topluluk huzurunda sözleşmeleri ve bu sözleşmelerin şahitler huzurunda kayıt altına alınmasının adıdır. Mutlaka ikisinden birisi o aileyi yönetip sevk ve idare etmesi gerekmektedir. Allah da bu görevi erkeğe vermiştir. 

Erkeği aile hayatında reis yapmıştır. Siz olsanız ne yapardınız, Eğer iki tane reis olsun derseniz bu aile hayatında kesinlikle fesat başlatır. Eğer kadını erkeğin konumunda, erkeği de kadının konumunda yaratmış olsaydı, bu sefer kadını ailede sorumlu gözetici kılarlardı o zaman da itiraz edenler neden kadın reis de erkek değil sorusunu sorarlardı. Eğer kadın olsun derseniz kadının yaratılış biçimi buna müsait değildir. Reis olan kişinin şu özellikleri taşıması gerekir. Aile içerisinde en güçlü onun olması gerekir. 

Koruyan kollayan gözeten, sahiplenen ve aile içerisindeki olumlu ve olumsuz olan her davranışın sorumluluğunu üzerine alabilecek ve çözebilecek birisi olması gerekir. Hele hele hayat her zaman güllük gülistanlık gitmiyor. Omzuna silahını alıp gerektiği zaman düşmanlara karşı vatanını ailesini koruması gerekmektedir. Erkekler ve kadınların ruhsal ve biyolojik yaratılışlarını, o konunun uzmanlarına bırakıyorum. Ama bir gerçek var ki o da genel olarak kadınlara göre erkekler daha güçlüdür.

Erkeğin reis olması demek, onun Allah katında üstün olması şah padişah anlamında değil, sadece dünya hayatındaki ihtilafın ortadan kalkarak bir yöne yönelmesi anlamındadır. Hani derler ya, bir baş bin işçi diye. Yoksa, çok küçük meselelerde bile aynı hedefe giden yol farklılaşır aile içerisinde geçimsizlikler başlar ve akabinde aile hayatları ayrılıkla sonuçlanır. 

Bu da gelecek olan çocuklarında mutsuz bir yaşam ve ruhsal yönden toplumsal bozulmalar meydana getirir. Aile, toplumların ve milletlerin küçültülmüş bir parçasıdır. Aile içerisinde her hangi bir konuda karar verileceği zaman reis olan erkek, aile içerisindeki fertleri toplar, onların o konu ile ilgili görüşlerini alır. Gerekirse insanlar arasında o konunun uzmanlarıyla görüşülür bir karara varılır. Erkek olan şahsın da buradaki görevi o kararı uygulama konusunda yetkili olmasıdır.

Peygamberlerde ve başarılı devlet adamlarının da yaptıkları o değil miydi? Belkıs, Kendisine Süleyman peygamberden gelen mektup konusunda kurmaylarıyla bir araya gelip o konuda görüşler alarak ne yapılması konusunda istişare yapması istişarenin önemli oluşundandır. Süleyman peygamber de, ilim adamlarından o konu hakkında bilgi toplaması, Hazreti Muhammed, iş konularında o konu ile ilgi duyan uzmanlarla istişare ederek, danışılması, müşavere yapılmasının ne kadar önemli olduğunu göstermektedir. İşte aile içerisinde bazı konularda kadınlar erkeklere göre bilgili ve maharetli olabilir. Ama sevk ve idare etmede erkek yönetici olması yaratılış biçiminin gereğidir. 

Bu anlayış insanlar üzerinde serpiştirilmiş olan ilimlerin bir araya gelerek birbirlerini dinleme ve onlar bilgilerini paylaşmasından daha güzel ne olabilir? Kibirlilik ve gururla hayatlarını sürdürenler ben bilirim ben yaparım diyenler, kesinlikle değişik konularda değişik maharet ve ilimlerde serpiştirilmiş olan insanların bilgilerinden istifade etmekten mahrum kalmaktadırlar. Akılını kullananlar Allah'ın bütün peygamberlere de öğütlediği gibi istişare yaparak geçmişlerden ve günün toplumlarından istifade ederek başaran insanlardır.

2/282- Ey iman edenler, belirli bir süre için borçlandığınız zaman onu yazınız. Aranızdan bir kâtip doğru olarak yazsın, kâtip Allah'ın kendisine öğrettiği gibi yazmaktan kaçınmasın, yazsın. Üzerinde hak olan (borçlu) da yazdırsın ve Rabbi olan Allah'tan sakınsın, ondan hiçbir şeyi eksiltmesin. Eğer üzerinde hak olan (borçlu), düşük akıllı ya da zaaf sahibi veya kendisi yazmaya güç yetiremeyecekse, velisi dosdoğru yazdırsın. Erkeklerinizden de iki şahit tutun;

Eğer iki erkek yoksa, şahitlerden rıza göstereceğiniz bir erkek ve biri şaşırdığında öbürü ona hatırlatacak iki kadın (da olur). Şahitler çağırıldıkları zaman kaçınmasınlar. Onu (borcu) az olsun, çok olsun, süresiyle birlikte yazmaya üşenmeyin. Bu, Allah Katında en adil, şahitlik için en sağlam, şüphelenmemeniz için de en yakın olandır. Ancak aranızda devredip durduğunuz ve peşin olarak yaptığınız ticaret başka, bunu yazmamanızda sizin için bir sakınca yoktur. Alış-veriş ettiğinizde de şahid tutun. Yazana da, şahide de zarar verilmesin. (Aksini) Yaparsanız, o, kendiniz için fısk (zulüm ve günah)tır. Allah'tan sakının. Allah size öğretiyor. Allah her şeyi bilendir.

Eğer iki erkek yoksa şahitlerden rıza göstereceğiniz bir erkek biri şaşırdığında, öbürü ona hatırlatacak iki kadın” Kuran elbette cinsiyet olarak sadece burada erkeklerden bahsetmemektedir yaratılırken vermiş olduğu söze sadakat gösteren erkek anlamında kadını da içine alarak böyle bir ifade kullanmıştır. Bu Anlamda erkek kadından da olmuştur,

33/36- Allah ve Resûlü, bir işe hükmettiği zaman, mü'min bir erkek ve mü'min bir kadın için o işte kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur. Kim Allah'a ve Resûlü’ne isyan ederse, artık gerçekten o, apaçık bir sapıklıkla sapmıştır.

İmran’ın karısı Meryem buna bir örnektir. Bitki gibi yetiştirilmesi insanların bozulduğu gibi bozulmadığını anlatmaktadır. Bazı müfessirler bu ayeti tefsir ederlerken, Erkekle kadın arasındaki bu farklılığın, kalktığını söylemektedirler. 

 İnsan kültürü ilerledikçe ve teknoloji geliştikçe, Yaşamdaki bazı şeyler kolaylaşmakta, geçimlerini Kur’an’ı elleriyle yazarak sürdürenler, matbaa icat edilince o alanda çalışanlar, geçimlerini başka alanlara kaydırmışlardır. İnşaat sektöründe binalar yapılırken betonarmeleri, insan eliyle yaparlarken yerini makinelere bırakması bunlardan bir kaçıdır. 

Noterin çıkışıyla da söz vermenin yerini, iki erkek veya bir erkek iki kadın değil, sözlerini tutup tutmayacağı tereddüde bırakılmadan kayıt altına alınmakta ve noter huzurunda verilmiş olan sözün cayma ihtimali de ortadan kalkmaktadır. Şimdi bir erkek iki kadın veya iki erkek şahide de, gerek yoktur. Böyle olması demek insanın yapısında değişiklik olması anlamına gelmez. Kadınlarda psikolojik sosyolojik bir değişiklik olmamıştır. Erkek yine aynı erkek kadın yine kadındır.

Kur’an’ın insanlara vermek istediği temel mesaj, bulunmuş olunan konumda malzeme olarak ihtiyaçları karşılamak için üretilmişlerin o konu ile ilgili olanın en idealini en iyisini kullanarak, ihtiyaçları sürdürmeyi öğütlemektedir. Bilindiği gibi Kuran insanoğlunun var oluşuyla, insanoğlunun ömrünün son buluşuna kadar geçen hayatın kitabını oluşturmaktadır. Her peygamber bulunmuş olduğu çağda insanların geliştirdiği teknolojik ve kültüre göre nerde ne yapılmasının yaşam tarzını vahyin kontrolünde doğru bir şekilde hayatlarına uygulamışlar ve çağa doğru bir yaşam tarzının örnekliğini sunmuştur.

Asıl olan onların getirdiği vahiylerin Ahlaki insani boyutlardaki var oluşla yok oluş arasında hiç bir değişme olmadığı, ama teknolojik yöndeki gelişmelerde haram ve helaller konusunda değişikliklerin, kendi bulunmuş olduğu çağa uyarlanmasıdır. Bir başka deyişle adapte edilmesidir. Vahiy; Aklı örten insan düşünmesini engelleyen bir içkinin insan sağlığına vermiş olduğu zararı söyler. Ve o özellikte bulunan bütün içkileri yiyecekleri yasaklar. Bunların isimleri değişebilir ama içlerindeki temel özellik sarhoş etmesi ve bağımlılık kazanarak insana zara vermesi nedeniyle aynı konuma girmektedir.

Bakınız Kur’an’ın indiği dönemde bildiğim kadarıyla bağımlılık yapan sadece şarap vardı. 

Ama şimdi ise, o döneme ait içki çeşidi olarak şarap varlığını koruduğu gibi, sayılamayacak kadar da aynı özellikleri ve benzerlerini insanlar ürettiler. Viski, bira, rakı, eroin, esrar, vs. değişikleri ortaya çıktı. Bunun haram ve helalliğini Kur’an üzerinde uzman olan bir kişinin, o konu ile ilgili zikir ehli ile istişare eder. Tahlil ve inceleme sonucunda aynı ve benzer özellikleri taşıyorsa ondan aldığı bilgiye göre haram hükmüne kıyas yaparak varır. Peygamberlerle Kuran okuyucular arasındaki fark, yanlış anlaşılan ve uygulanan bir dinin peygamberin yaptıkları yanlışların düzelticisi Allah’ın onları direk vahiyle düzeltilmeleridir. Kur’an üzerinde çalışanlarda ise, Kur’an bütünlüğü içerisinde o yoruma ters olan ayetlerdir. Bir başka ifadeyle Yanlış anlayışları ve yanlış yorumları Kur’an düzeltmektedir.

O zaman kadınların şahitliği konusundaki erkeklerden farklılığı kadının sosyolojik ve psikolojik yönünün değişmesi değil, teknolojinin gelişmesiyle öyle bir kuralın gündemden kalkmasıdır. Şartlar aynı olduğu zaman yine Kur’an’ın tanımladığı anlamda şahitlikte bir erkek ve iki kadın olmasıdır.
Demek oluyor ki, Tarihselcilerin iddia ettiği gibi, erek şahitlik konusunda gerekse miras konusunda bilginin ve teknolojinin gelişmesi ile miras konusunda erkeklere iki kadınlara bir hükmü değişmemektedir. Burada asıl illet erkeğin mali ve iktisadi yönden sorumluluğun erkeğe yüklenmesi ve erkeğin ailedeki liderliğinin korunması amaçlanmaktadır.

MİRASTA ERKEĞE İKİ KADINA BİR!

4/11- Çocuklarınız konusunda Allah, erkeğe iki dişinin hissesi kadar tavsiye eder. Eğer onlar ikiden çok kadın ise (ölünün) geride bıraktığının üçte ikisi onlarındır. Kadın (veya kız) bir tek ise, bu durumda yarısı onundur. (Ölenin) Bir çocuğu varsa, geriye bıraktığından anne ve babadan her biri için altıda bir, çocuğu olmayıp da anne ve baba ona mirasçı ise, bu durumda annesi için üçte bir vardır. Onun kardeşleri varsa o zaman annesi için altıda bir'dir. (Ancak bu hükümler, ölenin) Ettiği vasiyet veya (varsa) borcun düşülmesinden sonradır. Babalarınız, oğullarınız, siz onların hangilerinin yarar bakımından size daha yakın olduğunu bilmezsiniz. (Bunlar) Allah'tan bir farzdır. Şüphesiz Allah, bilendir, hüküm ve hikmet sahibi olandır.

4/12- Eşlerinizin, eğer çocukları yoksa, geride bıraktıklarının yarısı sizindir. Şayet çocukları varsa, -onunla yapacakları vasiyetten ya da (ayıracakları) borçtan sonra- bu durumda bıraktıklarının dörtte biri sizindir. Sizin çocuğunuz yoksa, geriye bıraktıklarınızdan dörtte biri onların (kadınlarınızın)dır. Eğer sizin çocuğunuz varsa geriye bıraktıklarınızdan sekizde biri onların (kadınlarınızın)dır. (Yine bu hükümler,) Edeceğiniz vasiyet veya (varsa) borcun düşülmesinden sonradır. Mirası aranan erkek ya da kadın, çocuğu ve babası olmayan bir kimse olup erkek veya kız kardeşi bulunursa onlardan her biri için altıda bir vardır. Eğer bundan fazla iseler, bu durumda -kendisiyle yapılan vasiyette ya da (varsa) borçtan sonra- üçte bir'de -zarara uğratılmaksızın onlara ortaktırlar. (Bu size) Allah'tan bir vasiyettir, Allah, bilendir, (kullara) yumuşak olandır.

4/176- Senden fetva isterler. De ki: "Allah, 'çocuksuz ve babasız olanın (kelale’nin)' mirasına ilişkin hükmü açıklar. Ölen kişinin çocuğu yok da kız kardeşi varsa, geride bıraktıklarının yarısı kız kardeşinindir. Ama (ölen) kız kardeşinin çocuğu yoksa, kendisi (erkek kardeşi) ona mirasçı olur. Eğer kız kardeşi iki ise, geride bıraktıklarının üçte ikisi onlarındır. Ama (mirasçılar) erkekler ve kız kardeşler ise, bu durumda erkek için dişinin iki payı vardır. Allah, -şaşırıp sapmayasınız diye- açıklar. Allah, her şeyi bilendir.


Kur’an’da tanımlanan Hak ve adalet, insanlara eşit olarak mal paylaştırarak vermek değil, insanların hak edene hak ettiği kadar vermektir. Hamallık yapan iki kişiden birisi güç ve kuvvet olarak öbürünün tam iki katı, ise ikisine de aynı yükü eşitlik olsun diye yüklemek, hak olmaz. Hak olan iki kat güçlü olana, hem ücretin iki kat verilmesi, hem de yüklenen yükün iki kat olmasıdır.

Allah erkek ve kadının kendi üzerlerine düşen görevleri sıralamış, temel olarak kadın ve erkeklerin kazanmış oldukları kendilerine ait olan malların kendilerinin olduğunu belirtmiştir.

4/32- Allah'ın kendisiyle kiminizi kiminize göre üstün kıldığı şeyi (malı) temenni etmeyin. Erkeklere kazandıklarından pay (olduğu gibi), kadınlara da kazandıklarından pay vardır. Allah'tan onun fazlını (ihsanını) isteyin. Gerçekten, Allah her şeyi bilendir.

Miras hukukundaki paylaşım kendilerine ait olan malda değil miras olarak erkek olan kardeşlerin alacakları paylaşımdan söz etmektedir.”çocuklarınız konusunda Allah iki dişinin hissesi kadar tavsiye eder.” Ayete baktığımız zaman burada kadınların haksızlığa uğradığı bir izlenim vermektedir. Ama şu bir gerçek ki, Allah insanlara kesinlikle zulmetmeyi emretmez. Ama iman eden erkek ve kadın için Allah'ın vermiş olduğu bir emre de muhalefet etme hakkı da vermez.

Kâinatta yaratılmış olan her varlık ve sistem kedi koymuş olduğu kanunlar ve kurallar içerisinde değerlendirilmelidir. Allah’ın insanlık tarihinin başlangıcından bu tarafa göndermiş olduğu dinin adı İslam teslim olanların adı da müslümandır. Müslüman olanların yaşam biçimlerini hayat tarzlarını vahiyler belirler. Bir kişi ben Müslüman’ım dediği zaman hayatında yaşamda kendi istekleri değil Allah ve resulünün getirdikleri emirler ve istekler yerini alır.

33/ 36- Allah ve Resûlü, bir işe hükmettiği zaman, mü’min bir erkek ve mü’min bir kadın için o işte kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur. Kim Allah’a ve Resûlü’ne isyan ederse, artık gerçekten o, apaçık bir sapıklıkla sapmıştır.

Ayda çekim farklılığı nedeniyle on dört kat daha hafif kalmaktadır. Dünyadan on dört kg. aya altın götürüp satmaya kalksan bir kg. ağırlığa düşer yani on dört kat zarar edersin. Aynen onun gibi İslam toplumlarındaki kurallara göre uyarlanan bir erkeği İslam dışındaki kurallara göre hukuk uygulayan bir topluluğa gittiği zaman kadın iki kat karlı, erkek ise iki kat zararlı olmaktadır.

İslami kurallara göre kadın erkekten boşandığı zaman Çocukların velayeti erkeğe ait olması emredilmektedir. Hatta çocuk yeni doğduğu zaman, iki yıl emzirilmesi ve ya emzirtilmesi gerekiyor işte zorunlu olarak çocuğun annesinin yanında kaldığı sürece onun bedeli erkeğe ödettirilmektedir.2/233 evlenirken mehiri erkek vermektedir.

2/237 Şu bir gerçek ki kadınlar ne kadar zengin olurlarsa olsunlar, Fıtratlarındaki ses bağışı, harcamaları, besleyen yediren içiren erkeğin olmasını istemektedirler. Peki, Allah gökten bir mucize olarak erkeklere ayrıca bir mal indirmediğine göre nasıl bu bedelleri karşılayacak? Bu değirmenin suyu nereden gelir. 

Çocuk okula gidecek masraflarını baba karşılayacak, çocuk evlenecek masrafını baba karşılayacak, eve ekmek yiyecek gelecek baba karşılayacak. Bunları karşılamak için didinip çalışacak kadınla erkek eşit olacak. bu anlayış Allah'ın adaletine sığmaz. Neden kuranda geçen erkek ve kadına ait sorumlulukların sadece miras ve şahitlik konularındaki ayetleri gündeme getiriyorlar da anlattığım ayetleri göz ardı ediyorlar.

Bedeli ödeyen, Sorumlu olandır. Eğer erkeğin üstlendiği bu görevi kadın üslenip yapıyorsa. Bunda bir terslik vardır. Bektaşi ye sormuşlar abdestsiz namaz kılınır mı demişler o da kılınmaz demiş. Bir tanesi demiş ki ben kıldım dediği zaman kıldıktan sonra kılınır demiş. Aynen onun gibi Kur’an evde reis erkektir demiş bir tane kadın ben reisim dediği zaman sen reisim dedikten sonra olur.

Miras hukukunda erkeğe iki kadına bir verilmesi bazıları tarafından eleştirilmektedir. Güya Kur’an’ın indiği dönemlerde savaşan, çalışan, bütün yükleri omuzlayan erkek olduğundan dolayı böyle bir paylaşım olduğunu savunmaktadırlar. Ama günümüzde ise erkek de kadın da çalışmaktadır. Bu sebeple aile içerisinde erkek ve kadının mirasta eşit almasını savunmaktadırlar. O zaman onlara şöyle bir soru sormak gerekir. 

Şimdi Kur’an’daki bu hüküm, eşi çalışan kadınlarda değil de, eşi çalışmayan kadınlar için geçerli olması gerekir desek, doğru olur mu? Günümüzde çalışmayan kadınlarda evde reis erkek ve miras taksiminde erkek iki, kadın bir alır. Ama kadın çalıştığı zaman mirasta pay olarak erkek ve kadın ikisi de eşit alır desek uygun olur mu? Mademki itiraz konusu, kadının da çalışma farklılığıdır. 

Pratik hayatta kadın ve erkeğin eşit olduğu toplumlarda evlilik huzur mutluluk sürekli mi acaba? Neden her imkâna sahip olan ailelerde geçimsizlik oluşuyor? İstatistiklerde kadınların ekonomik özgürlükleri arttıkça boşanmalar da o oranda artmakta bu da toplumları mutsuz, hayata küsmüş bir hale götürmektedir. Öyleyse bunda mutlaka bir terslik olması gerekmektedir. İşte iblis bulunmuş olduğu konumu beğenmemekle Allah onu huzurundan kovmuştur. Şu iyi bilinmeli ki Allah'ın huzurundan kovulanlar asla kurtuluşa eremezler.

Üzerinde ısrarla durmak istediğim, Allah asla insanlara kötülüğü ve çirkin olanı fahşayı emretmez. Allah güzel olan şeylerin yapılmasını emreder. Kibirlenenleri ve gururlananları da asla hidayete erdirmez. İman eden erkek ve kadınlar için, Allah ve resulün vermiş olduğu emirler, kendi isteklerine ters olsa bile muhalefet etme hakları yoktur.

AHİRET HAYATINDA ERKEK VE KADIN!

Ahiret hakkında Kur’an’nın dışında insanların söyledikleri zan ve tahmine dayanmaktadır. Dünya hayatında, kadın, erkek, topal kör, sağır, hasta, beyaz, siyah, uzun, kısa, vs. Bunların hepsi bir denemeydi. Ahiret âleminde ise bunların hepsi kalkacak yeni bir yaratılışla yaratılan insanlar iki kısımda işlem göreceklerdir. İman eden ve Salih amel işleyenleri Allah, dünya hayatında gösterdiği başarıya gösterdiği performansa göre, cennette derecelerle ödüllendirecektir. Bunlar erkek ve kadın diye ayrılmadan cennette tek bir cins olarak bulunacaklardır. Diğer, iman etmeyen ve insanlara ve kendisine zulmedenler de tek bir cins olarak,  zulümlerinde inkâr ve zulümde gösterdikleri derecelere göre cehennemdeki yerlerini alacaklardır.

56/35- Gerçek şu ki, Biz onları yeni bir inşa (yaratma) ile inşa edip-yarattık

56/.61- (Yerinize) Benzerlerinizi getirip-değiştirme ve sizi şimdi bilemeyeceğiniz bir şekilde-inşa etme konusunda.

56/62- Andolsun, ilk inşa (yaratma)yı bildiniz; ama öğüt alıp-düşünmeniz gerekmez mi?

29/20- De ki: "Yeryüzünde gezip dolaşın da, böylelikle yaratmaya nasıl başladığına bir bakın, sonra Allah ahiret yaratmasını (veya son yaratmayı) da inşa edip yaratacaktır. Şüphesiz Allah, her şeye güç yetirendir.

İşte bu ayetlere göre Allah yeni bir yaratma tarzıyla insanları orada yaratacak ve bu dünyadaki gibi,  kadın ve erkek değil imtihanlarını başarılı bir şekilde bitirmiş olanların cennette yeni bir yaratılış tarzıyla yaratılıp onlara eş olarak diğer nimetlerin verildiği gibi, huri kadınlar ve eşler verilecektir. Kur’an’da eşlerden bahsederken onların özelliklerini sayarken şöyle anlatır.

55/56-Orada bakışlarını yalnızca eşlerine çevirmiş kadınlar vardır ki, bunlardan önce kendilerine ne bir insan, ne bir cin dokunmuştur.

55/58- Sanki onlar yakut ve mercan gibidirler.56/22- Ve iri gözlü huriler,

56/23- Sanki saklı inciler gibi;

56/24- Yaptıklarına bir karşılık olmak üzere (onlara sunulur);

Cennette Hurilerin erkeklere verileceğine dair hiçbir ayet yoktur. İman eden ve Salih amel işleyenlere verileceğine göre burada erkek ve kadın ayırt edilmeden olacağı vurgulanmaktadır. Oradaki eşler buradaki kadınılar gibi değil, oradaki erkekler de buradaki erkekler gibi değildir.

Dünya hayatında sadece insan olarak rol farklılığı ile rol alan insanların Ahiret hayatında rollerini güzel oynayanlar tek tip yaratılışla yaratılıp onlar ya cennetle ödüllendirilecekler. Ya da rollerini Allah’ın koyduğu kurallara göre oynamayanlar, cehennemle cezalandırılacaklardır. Hiç Kur’an’da cehennemde ve cennette kadın ve erkeklerin ayırım yaparak bahsettiğini görmüyoruz. İşte bu anlamda Ahiret âleminde Allah bir hurma çekirdeğinin etrafında bulunan lifler kadar haksızlık yapmadan insanlara ceza ve mükâfatlarını verecektir.
33/ 35- Şüphesiz, Müslüman erkekler ve Müslüman kadınlar, mü’min erkekler ve mü’min kadınlar, gönülden (Allah’a) itaat eden erkekler ve gönülden (Allah’a) itaat eden kadınlar, sadık olan erkekler ve sadık olan kadınlar, sabreden erkekler ve sabreden kadınlar, saygıyla (Allah’tan) korkan erkekler ve saygıyla (Allah’tan) korkan kadınlar, sadaka veren erkekler ve sadaka veren kadınlar, oruç tutan erkekler ve oruç tutan kadınlar, ırzlarını koruyan erkekler ve (ırzlarını) koruyan kadınlar, Allah’ı çokça zikreden erkekler ve (Allah’ı çokça) zikreden kadınlar; (işte) bunlar için Allah bir bağışlanma ve büyük bir ecir hazırlamıştır.

Öyleyse kalplerinde maraz olanların, Allah ahiret âleminde erkeklere huriler verilecek kadınlara ne verilecek? Sorusu mantıksız ve anlamsızdır. Onlara cevap olarak erkeklere huriler, kadınlara da kılmanlar verilecek diyen din adamlarının verdikleri cevap da mantıksızdır.

Öyleyse Allah erkekleri kayırıyor mu? Sorusu olayların iç yüzünü kavrayamayan insanların sorusudur. Olayın iç yüzünü kavrayan insanların iman edenlere, layık olan anlayış onun cinsiyette güçte hastalıkta ki farklılıklar değil, önemli olan her akleden insan bulunmuş olduğu konumu dünya hayatında tespit edip kendi üzerine düşen görevi yapıp yapmadığının muhasebesini yapmaktır.

Cehenneme giden insanlar kadın ve erkek ayırt edilmeden orada ceza çekerlerken Kur’an’ın aktardığı  fotoğrafa ve tabloya bakınız.

56/41- "Ashab-ı Şimal", ne (mutsuzdur o) "Ashab-ı Şimal."

56742- Hücrelere işleyen kavurucu bir sıcaklık ve kaynar su,

56/43- Ve kapkara dumandan bir gölge içindedirler.

56/44- Ki o, ne serindir, ne ferahlatıcı (kerim).

56/45- Çünkü onlar, bundan önce varlık içinde şımartılmış olanlardı.

56/46- Onlar, büyük günah üzerinde ısrarlı davrananlardı.

56/47- Ve derlerdi ki: "Biz öldüğümüz, toprak ve kemik olduğumuzda mı, gerçekten biz mi diriltilecekmişiz?"

56/48- "Önceden gelip-geçmiş atalarımız da mı?"

56/49- De ki: "Şüphesiz, öncekiler de ve sonrakiler de."

56/50- "Bilinen bir günün belli vaktinde mutlaka toplanacaklardır."

56/51- Sonra gerçekten siz, ey sapık olan yalanlayıcılar,

56/52- Şüphesiz zakkum olan bir ağaçtan yiyeceksiniz.

56/53- Böylece karınları(nızı) ondan dolduracaksınız.

56/54- Onun üzerine de alabildiğine kaynar sudan içeceksiniz.

56/55- Üstelik 'içtikçe susayan hasta develerin' içişi gibi içeceksiniz.

56/56- İşte bu, onların din (hesap ve ceza) gününde şölenleridir.

56/57- Sizleri Biz yarattık, yine de tasdik etmeyecek misiniz?

Eğer dünyadaki gibi bir konumda olmuş olsalardı yanan ateşe nasıl ölmeden dayanabileceklerdi. İşte onların derileri dökülür tekrar yenilenerek yanmaya devam eder.


KURANDA MİRAS HUKUNDA ÇELİŞKİ ARAYANLARA CEVAP

KURANA GÖRE ÖLENLERİN GERİDE BIRAKTIKLARI MİRASIN PAYLAŞTIRILMASI

4/11- Çocuklarınız konusunda Allah, erkeğe iki dişinin hissesi kadar tavsiye eder.
Eğer onlar ikiden çok kadın ise (ölünün) geride bıraktığının üçte ikisi onlarındır.
Kadın (veya kız) bir tek ise, bu durumda yarısı onundur.
(Ölenin) Bir çocuğu varsa, geriye bıraktığından anne ve babadan her biri için altıda bir,
Çocuğu olmayıp da anne ve baba ona mirasçı ise, bu durumda annesi için üçte bir vardır.

Onun kardeşleri varsa o zaman annesi için altıda bir'dir.
(Ancak bu hükümler, ölenin) Ettiği vasiyet veya (varsa) borcun düşülmesinden sonradır.

Babalarınız, oğullarınız, siz onların hangilerinin yarar bakımından size daha yakın olduğunu bilmezsiniz. (Bunlar) Allah'tan bir farzdır. Şüphesiz Allah, bilendir, hüküm ve hikmet sahibi olandır.


4/12- Eşlerinizin, eğer çocukları yoksa geride bıraktıklarının yarısı sizindir.

Şayet çocukları varsa, -onunla yapacakları vasiyetten ya da (ayıracakları)
Borçtan sonra- bu durumda bıraktıklarının dörtte biri sizindir.

Sizin çocuğunuz yoksa, geriye bıraktıklarınızdan dörtte biri onların (kadınlarınızın)dır.

Eğer sizin çocuğunuz varsa geriye bıraktıklarınızdan sekizde biri onların (kadınlarınızın)dır.

(Yine bu hükümler,) Edeceğiniz vasiyet veya (varsa) borcun düşülmesinden sonradır.

Mirası aranan erkek ya da kadın, çocuğu ve babası olmayan bir kimse olup erkek veya kız kardeşi bulunursa onlardan her biri için altıda bir vardır.

Eğer bundan fazla iseler, bu durumda -kendisiyle yapılan vasiyette ya da (varsa) borçtan sonra- üçte bir'de -zarara uğratılmaksızın onlara ortaktırlar.

(Bu size) Allah'tan bir vasiyettir, Allah, bilendir, (kullara) yumuşak olandır.

4/176- Senden fetva isterler. De ki:

"Allah, 'çocuksuz ve babasız olanın (kelle’nin)' mirasına ilişkin hükmü açıklar.

Ölen kişinin çocuğu yok da kız kardeşi varsa, geride bıraktıklarının yarısı kız kardeşinindir.

Ama (ölen) kız kardeşinin çocuğu yoksa, kendisi (erkek kardeşi) ona mirasçı olur.

Eğer kız kardeşi iki ise, geride bıraktıklarının üçte ikisi onlarındır.
Ama (mirasçılar) erkekler ve kız kardeşler ise, bu durumda erkek için dişinin iki payı vardır.

Allah, -şaşırıp sapmayasınız diye- açıklar. Allah, her şeyi bilendir
Kur’an’da dikkatinizi çektiyse, Miras hukuku ile ilgili nasıl paylaşım yapılması gerektiği ile ilgili, üç tane ayet vardır. Bu ayetlerde miras kimlere ne kadar hangi şartlarda ne ölçüde ne kadar düşeceği açıklanmaktadır. Kur’an okuyucularının da bildiği gibi, Kur’an’da bir meseleyi doğru bir şekilde anlayabilmek için, o meselenin Kur’an’ın onunla ilgili konularda serpiştirilmiş olan bütün ayetleri bir araya getirerek, çelişkisiz bir anlamı yakalamak gerekir. Kur’an’da geçen bu üç ayete göre Miras hakkına sahip olanları yakınlık derecesine göre sıralamaya çalışalım.
1- Koca,2-karıları, 3- Çocukları.4- babaları, 5-anaları, 6- kardeşleri, 7- kardeşlerinin çocukları varsa mirastan kardeşlerine fazla pay verilmesidir.
ŞİMDİ BU MİRASÇILARIN NASIL PAY SAHİBİ OLACAKLARINI ANLATMAYA ÇALIŞALIM
1- KOCA ÖLÜRSE GERİDE KALANLARA ŞARTLARA GÖRE PAYLAŞTIRILMASI.
a)- soru -1 koca öldü. Geriye. Bir karısı, bir ölenin annesi, bir babası bir kız çocuğu bir erkek çocuğu mirasa hak sahibidirler. Borcun düşülmesi ve vasiyetin ödenmesinden sonra kalan miras misal olarak 10.000  Türk lirası olsun. Nasıl pay edilir?
Önce Kur’an mirasta erkeğe çocuklar konusunda, iki dişinin hakkı kadar verilmesinden yanadır. Bu paylaşımda değişmez bir kuraldır. 
”Çocuklarınız konusunda Allah, erkeğe iki dişinin hissesi kadar tavsiye eder.”
Birinci soruda ölen bir kocanın mirasından söz edilmektedir. Kadın veya erkek mirasçı olurken, çocukları varsa aldıkları miras payı değişmemektedir. Değişme kurallardan erkek ölürse ve erkek geriye çocuk bırakmazsa kadın mirasın dörtte birini alır. Kadın ölürse de geride kadın geriye çocuk bırakmamışsa erkek mirasın yarısını alırlar.”
4/12- Eşlerinizin, eğer çocukları yoksa geride bıraktıklarının yarısı sizindir.” Eşlerden her hangi birinin çocuğu varsa erkek için” Borçtan sonra- bu durumda bıraktıklarının dörtte biri sizindir.”
Eğer ölen eş kadın ise ve kadının çocukları da varsa erkek kadının mirasının dörtte birin alır.  Eğer ölen eş erkek ise, erkeğin çocukları varsa kadın erkeğin mirasından sekizde birini alır.
“Erkeğin çocukları varsa kadın erkekten kalan mirasın sekizde birini alır.”
Eğer sizin çocuğunuz varsa geriye bıraktıklarınızdan sekizde biri onların (kadınlarınızın)dır.”
Burada Kur’an önemli bir konuya dikkat çekmek istiyor. Kur’an çocukların sorumluluklarını babaya vermektedir. Bu sebeple çocuğu doğuran anne olduğu halde erkelerin çocukları ve kadının çocukları ayırımı nereden kaynaklanmaktadır? İşte Kur’an ile ilgili detaylı bir bilgisi olmayanlar bu sorunun yanıtını vermekte zorlanırlar. Kur’an’da erkekler, dul kadınlarla evlendikleri gibi bakir kadınlarla da evlenmektedirler. Eğer bir erkek başka birinin nikâhından boşanmış veya ölmüşse kadın, onun başka kocasından çocukları varsa o çocukların hakkını korumak için bu hükmü getirmiştir. Veya kocaya ait başka bir kadından olan çocuklar da söz konusudur. Ama şu bir gerçek ki, her kadın kendi çocuklarına ait miras bırakabilir. Ama çocukların velayeti babaya aittir.
33/ 5- Onları (evlat edindiklerinizi) babalarına nisbet ederek çağırın; bu, Allah Katında daha adildir. Eğer babalarını bilmiyorsanız artık onlar, dinde sizin kardeşleriniz ve dostlarınızdır. Hata olarak yaptıklarınızda ise, sizin için bir sakınca (bir vebal) yoktur. Ancak kalplerinizin kasıt gözeterek (taammüden) yaptıklarınızda vardır. Allah, bağışlayandır, esirgeyendir.
2/ 233- Emzirmeyi tamamlamak isteyenler için anneler çocuklarını iki tam yıl emzirirler. Onların (annelerin) yiyeceği, giyeceği bilinen (örf)e uygun olarak, çocuk kendisinin olana (babaya) aittir. Kimseye güç yetireceğinin dışında (yük ve sorumluluk) teklif edilmez. Anne, çocuğu, çocuk kendisinin olan baba da çocuğu dolayısıyla zarara uğratılmasın; mirasçı üzerinde(ki sorumluluk ve görev) de bunun gibidir. Eğer (anne ve baba) aralarında rıza ile ve danışarak (çocuğu iki yıl tamamlanmadan) sütten ayırmayı isterlerse, ikisi için de bir güçlük yoktur. Ve eğer çocuklarınızı (bir süt anneye) emzirtmek isterseniz, vereceğinizi örfe uygun olarak ödedikten sonra size bir sorumluluk yoktur. Allah'tan korkup-sakının ve bilin ki, Allah yaptıklarınızı görendir.

Boşanmış olan kadınlar, eğer çocukları olup da kendi ayakları üzerinde duramayacak bir konumda ise bir başka deyişle anne sütüne ihtiyacı olup da anne yanında kalıyorsa günün şartlarına göre baba o çocuğun riskini yüklenmek zorundadır. Bunlar anlatırken miras konusunda akıllarına çarpık anlayışlar sokanları aydınlatmak anlamında anlatmaya çalıştım.
Yani Erkeğin kendisine ait malları olduğu gibi kadınların da kendisine ait malları vardır. Az veya çok kadına kendi yakınlarından miras düştüğü gibi, kadının kendi alın teriyle kazandığı mal da olmaktadır. Burada dikkat çekilmesi gereken husus kadının kendi alın teri dışında, yakınlarından kalan miras konusunda erkeğe iki dişinin hissesi kadar verilir,  hükmü ondan kaynaklanmaktadır.
Tarihselciler Kur’an’da geçen bu hükmün Mekke Medine dönemine hapsederek çağımızda bu hüküm nesh edilmiştir veya hükmü ortadan kalkması gerekir diye düşünmeleri bence Kur’an’a büyü bir haksızlık yapılmaktadır.
Yine zerine basa basa vurgulamak istiyorum. Allah Kadının ve erkeğin kendi mallarından değil, miras yolu ile düşen malların pay edilmesi konusunda erkek iki kadına bir verilmektedir. Tarihselcilerin bu konudaki görüşlerini tekrar aktararak üzerinde konuşmaya ve düşünmeye devam edelim.
“Hocam, Peygamber (as.) döneminde miras ayetiyle, geçim mesuliyetleri olmadığı için kadınlara yarım pay verilmiş. Ama bugün kadınlar geçim mesuliyetlerini alıyorlar, idari sorumluluklara geliyorlar. Bugün bu miras eşitlenebilir. Siz böylemi düşünüyorsunuz?” dedim.

“Hoca ayağa kalktı.”Evet” dedi.”Hatta günümüzde kadınlara erkeklerden daha fazla pay vermek Kur’an hukukuna ve ahlakına daha uygundur.”(10)”
Fazlur Rahman ve diğer tarihselciler, Miras paylaşımındaki farklılığı yani erkeğin kadına göre iki kat almasını sadece Kur’an’ın indiği döneme ait olduğunu söylemelerinin sebebini Kadın sosyal olarak eve kapatılmış kamuda ticarette ve idari liderlik konularında belirli makamlara gelmiş olmalarına dayandırmakta ve illetini buna bağlamaktadırlar.
Kur’an Hükümleri ne örfe ne adetlere öre ne de toplumların ekonomik yönden geri kalıp ileri gitmesine göre verilir. Yine Tarihselci ve evrenselci olanların durumlarını tekrar aktararak  Kur’an’ın verdiği hükmilere uygun olanı yakalamaya çalışalım.
1. Tarihsellik ve Evrenselliği Kur’an’ın tamamında bulmak gerekmiyor. Kur’an’ın tarihsel nitelikli hükümleri olabileceği gibi evrensel nitelikte de hükümleri olabilir. Bu görüşe göre Kur’an’ın temel ilkeleri evrensel iken sosyal yapı ile ilgili önerdiği düzenlemeler, tarihseldir. Çünkü kaynağı ne olursa olsun sosyal yapının aynı kalması mümkün değildir. Öte yandan evrensel ilkeler ise hiçbir zaman değişemeyen ve insanın fıtratıyla uyumlu olan ortak vicdanın sesidir. Bunları da tarihsel görmek mümkün değildir. Bu açıdan bir kısmının tarihsel diğer bir kısmının evrensel olduğunu söylemekten başka bir seçenek kalmıyor. Peygamberler tarihi şeriatların değiştiği ama ilkelerin değişmediği örneklerle doludur. Diğer peygamberlerin de aslında çıkış amaçları evrensel ilkeler vermek idi, fakat imkânlarının kıtlığı sebebiyle belirli bir coğrafya ve belirli bir zamana hapsolmuşlardır.

2. Hükümler, verdikleri mesaj açısından evrensel, kullandıkları örnekler açısından ise tarihsel olabilir. Bu durumda verdiği örnekler sadece bir formdur ve diğer insanları bağlamayabilir ancak mesajından alınacak bir örnek olabilir. Yani bunlara göre evrensel olan hükmün lafızları değil, lafızların içerisinden çıkarılacak olan mesajlardır. Sebeb-i nüzul, hükmün lafzı açısından değerlendirilirse hükmün sebebidir ve tarihsel bir sebep olmaktan başka bir durumu olmaz. Ancak hükmün mesajı açısından bakılırsa nüzulün yegâne sebebi değil, benzer durumlarda da aynı hükmün uygulanacağı mesajını veren örnek bir sebeptir.


3. Bir hükmün tarihsel bir niteliğinin olması onun sadece o tarihin bir özelliği olacağı anlamına gelmez. Şartlara göre, kavramlara göre bu değiştirilebilir. Dolayısıyla, Kur’an-ı Kerim’in Arapça olması, Kureyş lehçesi ile gelmiş olması, önce Arapları muhatap alması, Mekke’yi, Medine’yi muhatap alması ve halkayı gittikçe genişletmesi, bunlar elbette, orada, o şartlarda, o gün geldiği için öyledir. Başka yerlerde gönderilmiş olsaydı muhtemelen başka olacaktı. Ama bunların böyle olması Kur’an-ı Kerim’in söylediklerinin tarihsel okunmasını gerektirmez. Neticede kuran evrensel ve aşkın olan mutlak bir varlıktan tarihsel olan ve göreceli olan varlıklara inmiştir. Böyle bir durumda çıkan ürünün göreceli olmasından başka bir seçenek olamaz. Ama bu durumda sonraki dönemleri ilgilendirmediği düşüncesi çıkarılamaz.

4. İslam’ı bir bütün olarak tarihsel görmek dinde sabitenin olmadığı kapısını açar. Bu açıdan dinde değişebilenler ile değişemeyenlerin birbirlerinden ayırt edilmesi gerekiyor. Bu yapılırken tamamen dinin gereksinimleri göz önünde bulundurulmalı, asrın bakış açıları tek ölçü olmamalıdır. Dindeki içtihad mekanizmasının özellikle sosyal hayata önemli bir düşünce gelişimini getirdiği düşünürsek değişebilenlerin ne olduğunu da göreceğiz.


D. Sonuç Ve Değerlendirme!


İslam düşünce tarihinde İslami hükümleri evrensel olarak görenler ile tarihsel olarak görenler olmak üzere iki bakış açısı olduğu düşünülmesine rağmen konu hakkında detaylı bir araştırma yapıldığında kısmen evrenselliği veya kısmen tarihselliği kabul eden üçüncü bir görüşün de olduğu ortaya çıkmaktadır. Üçüncü görüş, henüz dar bir alanda tartışılıyorsa da ilk iki görüşün birbirleriyle olan tartışmalarını aza indirecek ve birbirlerini daha iyi anlamalarına sebep olacak bir görüş olabilir. Ne var ki şu an itibariyle üçüncü görüş, konu hakkındaki soruları daha da artırmış bulunmaktadır. Dinde değişebilenler ile değişemeyenlerin hangi açıdan birbirleriyle ayırt edilebileceği konusu tartışma halindedir. İçtihadların değişebileceği konusunda geniş bir görüş birliği olmasına rağmen kuran hükümlerinin de kısmen de olsa değişebileceğini düşünenler fazla yoktur. Meccellede “Mevrid-i nassta içtihada mesağ yoktur”(kuran ve hadislerde içtihat olmaz) derken diğer taraftan ile “ezmanın tağayyuru ile ahkâmın tağayyuru inkâr olunmaz”(zamanın değişmesiyle hükümlerin de değişeceği inkâr olunmaz” demektedir. Tarafların daha detaylı tartışmaları durumunda sorunun düzelmesi imkânı bulunmaktadır. Bu çalışmamız da bu sorunun çözümü için bir katkı konumundadır.

“Tarihsellik ve Evrenselliği Kur’an’ın tamamında bulmak gerekmiyor. Kur’an’ın tarihsel nitelikli hükümleri olabileceği gibi evrensel nitelikte de hükümleri olabilir.”

Benim de tarihsellik ve evrensellik ile görüşüm ve kanaatim bu yöndedir. Bunu bir ayet örneği ile belgelemeye çalışalım.

33/ 53- Ey iman edenler (rastgele) Peygamberin evlerine girmeyin, (Bir başka iş için girmişseniz ille de) yemek vaktini beklemeyin. (Ama yemeğe) çağrıldığınız zaman girin, yemeği yiyince dağılın ve (uzun) söze dalmayın. Gerçekten bu, peygambere eziyet vermekte ve o da sizden utanmaktadır; oysa Allah, hak (kı açıklamak)tan utanmaz. Onlardan (peygamberin eşlerinden) bir şey isteyeceğiniz zaman, perde arkasından isteyin. Bu, sizin kalpleriniz için de, onların kalpleri için de daha temizdir. Allah’ın Resûlü’ne eziyet vermeniz ve ondan sonra eşlerini nikahlamanız size ebedi olarak (helal) olmaz. Çünkü böyle yapmanız, Allah Katında çok büyük (bir günah)tır.

“Onlardan (peygamberin eşlerinden) bir şey isteyeceğiniz zaman, perde arkasından isteyin. Bu, sizin kalpleriniz için de, onların kalpleri için de daha temizdir. Allah’ın Resûlü’ne eziyet vermeniz ve ondan sonra eşlerini nikahlamanız size ebedi olarak (helal) olmaz. Çünkü böyle yapmanız, Allah Katında çok büyük (bir günah)tır.”
İşte Vermiş olduğum ayetin bu bölümü tarihseldir. O döneme ait ve o döneme hasrolunan ayetlerden birisidir. Çünkü Bir daha peygamber emleyecek bir daha peygamber hanımları müminlerin anneleri olmayacaktır.
33/ 40- Muhammed, sizin erkeklerinizden hiçbirinin babası değildir; ancak O, Allah’ın Resûlü ve peygamberlerin sonuncusudur. Allah, her şeyi bilendir.
Ayete Göre, Bir daha ne peygamber gelecek, ne peygamber eşleri olacak, ne de peygamber eşleri mümin olanların anneleri olup onlarla ebedi olarak evlenmek haram kılınacaktır. O Kur’an’ın indiği dönemde kalmış bir daha o dönem, geri gelmeyecektir.
Eğer Peygamberlik hala daha devam etmiş olsaydı, yine peygamber eşleri olacak yine onlarla evlenmek haram olacaktı. Burada yine nesh ile ilgili ayet gündeme gelmektedir.
2/ 106- Biz, daha hayırlısını veya bir benzerini getirinceye (kadar) hiçbir ayeti neshetmez (hükmünü yürürlükten kaldırmaz) veya unutturmayız. Bilmez misin ki Allah, gerçekten her şeye güç yetirendir.
Yani Allah Peygamberlik ayetini nesh etmiş onun yerine benzeri ve daha güzeli olan Kur’an ayetini getirmiştir. Burada kast ettiğim nesih Bir daha peygamberlik gelmesi hükmünün kaldırılması anlamındadır.
Sadece daha önceleri, Kendi vahiylerini peygamberler aracılığı ile ileten Allah, zamanın ve şartların olgunlaşması ve değişmesi ile Bütün peygamberlerin getirmiş oldukları mesajları içerisinde barındıran ve teknolojinin gelişmesi ile insanlar eliyle korunmuş elde bir kitap bulunmaktadır. İşte o kitap bu güne kadar insanlar eliyle korunmuş ve kıyamete kadar insanlar eliyle korunmaya devam edecektir. İşte Allah Peygamberlik ayetini nesh etmiş ama yerine daha güzel olan, Kur’an ayeti ile herkesin ulaşa bileceği yeni bir dönem yeni bir çağ başlatmıştır.
Kur’an başlı başına vahyin ön gördüğü bir yaşam biçimi hayat tarzıdır. Kur’an’ın ortaya koyduğu yaşamla Kur’an’ın dışındaki ideolojilerin ortaya koydukları yaşam içimleri hayat tarzları tamamen biri birlerinden farklıdır. Şimdi Şimdiye kadar kadın ve erkek arasındaki yaratılış farklılıklarını biyologlardan ve o konuda değişik uzmanlık alanları içerisinde çalışanlardan öğrenmeye çalıştık.  Şimdi de Kur’an’ın erkeğe ve kadına bakış tarzını ve onlara yüklenen görevi ayetler ışığı altında incelemeye ve anlamaya çalışalım.
KUR’AN’IN ERKEĞE VE KADINA BAKIŞ AÇISI NASILDIR?
4/32- Allah’ın kendisiyle kiminizi kiminize göre üstün kıldığı şeyi (malı) temenni etmeyin. Erkeklere kazandıklarından pay (olduğu gibi), kadınlara da kazandıklarından pay vardır. Allah’tan onun fazlını (ihsanını) isteyin. Gerçekten, Allah her şeyi bilendir.
Allah, Fiziksel, biyolojik ve psikolojik yönden Kadın ve erkeği farklı yaratmıştır. Yaratılış bakımından Erkeğin kadına göre, farklı ve üstün yaratıldığı gerek o konunun uzmanları gerekse de Kur’an tarafından açık ve net bir şekilde belirtilmektedir.
Sakın ola ki üstün yaratılma olayını takva üstünlüğü olarak algılamayın. Erkeğin kadına göre üstünlüğü, sadece güç ve kuvvet üstünlüğü anlamındadır.
Yeryüzü Allah’ın adalet dağıttığı yer değil, Yeryüzü halife olarak yaratılan, insanlara güçlü olanların zayıf olanlara zayıf olanların güçlü olanlara, adaletle davranıp davranmamasını denemek için imtihana tabi tutulduğu yerdir.
Kadının yaratılış olarak farklı ve zayıf olarak yaratılması, onu ne avantajlı, ne de dezavantajlı bir konuma sokmaz. Allah, Erkek ve kadının her ikisine de birer tiyatrodaki gibi tabiri caizse, rol vermiştir.
İşte ayete bahsedilen; “Allah’ın kendisiyle kiminizi kiminize göre üstün kıldığı şeyi (malı) temenni etmeyin. Erkeklere kazandıklarından pay (olduğu gibi), kadınlara da kazandıklarından pay vardır.”
Dünya hayatı bir sınav deneme salonudur. Ahiret hayatı da bu sınav sonucunda kim kendisine verilen rolü, ister erkek olsun, isterse de kadın olsun Allah’ın istediği şekilde yerine getirmiş ve sınavını başarı ile vermişse, onları ebedi bir cennette ağırlayacağını vaad etmektedir. İman eden bir erkek ve iman eden bir kadın için, kısacık bir dünya hayatında hangi rolde olmasının ve oynamasının bir önemi, var mı?
67/ 2- O, amel (davranış ve eylem) bakımından hanginizin daha iyi (ve güzel) olacağını denemek için ölümü ve hayatı yarattı. O, üstün ve güçlü olandır, çok bağışlayandır.
Güzel olan ve Kur’an’nın Salih amel diye bahsettiği amel vahyin emrettiği şekilde yapılan iman ve yapılan güzel davranışlardır.
Aile düzeni, toplumların ve milletlerin çekirdeğini oluşturur. Aile temelleri düzgün atılmış olan toplumlar, dünya yaşamında uzun ömürlü, huzurlu ve mutlu toplumlara gebe kalırlar.
Nasıl kâinatın yaratıcısı bir tek Allah ise, Eğer Kâinatı yaratan Allah iki tane olsaydı, kâinat fesada uğrardı. İşte Köyde bir muhtar kazada bir kaymakam, ilde bir vali ve devlette bir devlet başkanı varsa ailede de bir reis olması gerekir. Eğer ailede iki reis olsa aile de fesada uğrar ve yıkılır giderlerdi ve iki reisli ailelerde gördüğünüz gibi yıkılıp gitmektedirler.
21/ 22- Eğer her ikisinde (gökte ve yerde) Allah’ın dışında ilahlar olsaydı, elbette, ikisi de bozulup gitmişti. Arşın Rabbi olan Allah onların nitelendiregeldikleri şeylerden yücedir.
Evet, yerlerde ve göklerde iki ilah olsaydı, yerler ve gökler bozulur giderdi. Peki, Kadın ve erkek eşit olmuş olsaydı ve her ikisi de ailede yönetici ve eşit olmuş olsaydı, o ailede fesat çıkıp aile darmadağın olmaz mıydı?
Öyleyse İnanan bir Müslüman erkek ve inanan bir kadın, buna karşı çıkabilir mi? Çıkarsa zaten inanmamış olur. Allah yaptıklarından sorguya çekilmez sorguya çekilecek olan sadece ve sadece insanlardır.
21/ 23- O, yaptıklarından sorulmaz, oysa onlar sorguya çekilirler.
Yukarıda anlattıklarımızdan anlaşılıyor ki, Yerleri ve gökleri yaratan bir tek Allah varsa ki öyledir. Yeryüzü ve evren düzenli bir şekilde idare edilmektedir. Yeryüzünde Halife olarak yarattığı insana peygamberler aracılığı ile neye inanıp neye inanmayacaklarını nerde nasıl davranacaklarını daha doğrusu yaşam kuralını hayat projesini ortaya koyan bir din göndermiştir. Bir başka ifadeyle hayatta yaşama ve hayatı kullanma prospektüsü göndermiştir. İşte Allah’ın İnsanların yaratılışından bu tarafa göndermiş olduğu dinin adı İslam, bu dine iman edenlerin ve bu dinin kurları ile yaşamayı tercih edenlerin adına da Kur’an Müslüman ismini koymuştur.
41/33- Allah’a çağıran, salih amelde bulunan ve: “Gerçekten ben Müslümanlardanım” diyenden daha güzel sözlü kimdir?
Allah, bu dini kabul eden, bu dinin kurallarını kendilerine yaşam biçimi hayat tarzı olarak tercih edenlerin rabbidir. Bir başka ifadeyle, terbiye edicisi kollayıcısı, gözeticisi eğiticisidir. İşte biz de bir Müslüman olarak, bu dine inanan ve teslim olanlara bir şeyler söyleyip anlata biliyoruz. Yoksa bu dinin dışında din ve ilah seçenlere değildir.
Bu dinde olanlar şiddetli bir açlık şiddetli bir ihtiyaç durumunda kalmadıkları sürece, Bu dinin yap dediklerini yapan, yapma dediklerini yapmayanlar Müslüman olanlardır.
Bunlar insanlık tarihinin başlangıcı ile birlikte Vahyin kontrolünde yaşamlarını ve hayatlarını sürdürenler tek bir ümmet tek bir şeriat içerinde olanlardır.  Allah , Bu yolun dışında olanların ayrı ümmet ve şeriat içerinde olduklarını söylemektedir.
5/48- Sana da (Ey Muhammed,) önündeki kitap(lar)ı doğrulayıcı ve ona ‘bir şahid-gözetleyici’ olarak Kitab’ı (Kur’an’ı) indirdik. Öyleyse aralarında Allah’ın indirdiğiyle hükmet ve sana gelen haktan sapıp onların heva (istek ve tutku)larına uyma. Sizden her biriniz için bir şeriat ve bir yol-yöntem kıldık. Eğer Allah dileseydi, sizi bir tek ümmet kılardı; ancak (bu,) verdikleriyle sizi denemesi içindir. Artık hayırlarda yarışınız. Tümünüzün dönüşü Allah’adır. Hakkında anlaşmazlığa düştüğünüz şeyleri size haber verecektir.
Tarihselcilerin yanıldıkları En büyük konulardan birisi Ayrı peygamberlerin ayrı ümmet ve şeraitte olmalarını söylemeleridir. Oysa her peygamberin kendilerinden önce gelen peygamberleri doğrulması ve tasdik etmesi, kendilerinden sonra gelen peygamberleri müjdelemeleri bunun bir kanıtıdır. Yani Allah bir peygambere neyi helal neyi haran kılmışsa diğerlerine de onu helal onu haram kılmıştır.
Allah’ın Göndermiş olduğu din çekirdek bir insan çekirdek bir toplumda Bir ağacın kendi genlerini kendi özelliklerini taşıyarak gelişip büyüyüp olgunlaşıyorsa Hiç kendi özelliklerinden ayrılmadan yaşamını bitirip tamamlıyorsa, ilk insan ve ilk insan toplulukları da kendi yaratılışlarındaki genleri taşıyarak son insana ve insan toplululuklarına kadar sürdürmeye devam edecektir. Bunu Kur’an’da geçen bir konu ve ayetlerden örnekler vererek açmaya çalışalım.
7/11- Andolsun, Biz sizi yarattık, sonra size suret (biçim-şekil) verdik, sonra meleklere: “Adem’e secde edin” dedik. Onlar da İblis’in dışında secde ettiler; o, secde edenlerden olmadı.
7/12- (Allah) Dedi: “Sana emrettiğimde, seni secde etmekten alıkoyan neydi?” (İblis) Dedi ki: “Ben ondan hayırlıyım; beni ateşten yarattın, onu ise çamurdan yarattın.”
7/13- (Allah:) “Öyleyse oradan in, orda büyüklenmen senin (hakkın) olmaz. Hemen çık. Gerçekten sen, küçük düşenlerdensin.”
7/14- O da: “(İnsanların) dirilecekleri güne kadar beni gözle(yip ertele.)” dedi.
7/15- (Allah:) “Sen gözlenip-ertelenenlerdensin” dedi.
7/16- Dedi ki: “Madem öyle, beni azdırdığından dolayı onlar(ı insanları saptırmak) için mutlaka Senin dosdoğru yolunda (pusu kurup) oturacağım.”
7/17- “Sonra muhakkak önlerinden, arkalarından, sağlarından ve sollarından sokulacağım. Onların çoğunu şükredici bulmayacaksın.”
İblis, takva, melek, şeytan, cin, insan, can, ruh, kelimeleri ilgili, web sayfamda geniş geniş Kur’an’ın o kelimelere yüklemiş olduğu anlamlar konusunda makaleler yazmaya çalıştım. Burada bunlar hakkında geniş geniş anlatacak değilim. Ancak Konumuzu ilgilendiren İblis ile ilgili biraz Konunun daha güzel anlaşılması açısından durmak istiyorum.
İblis; İnsanı yaratılışta vermiş olduğu “Rabbim Allah’tır” sözünden caydırmayı teklif sunmakla Kendi öz yapısında var olan  görevli bir melektir. Her insanda ilk insanlardan başlayarak şu anda ve kıyamete kadar var olacak olan bu iblis, insana devamlı inkarı fuhşu adalesizliği haram yiyiciliği kibirlenmeyi kötülüğü adam öldürmeyi teklif sunar.
İşte Kur’an’da Allah’ın sanat kullanarak anlattığı iblise kıyamete kadar süre verilmesinin altında bu anlam yatmaktadır. Yani, İnsan var oldukça genlerinde var olan iblis olgusunun da var olması bu anlamı taşımaktadır.
7/14- O da: “(İnsanların) dirilecekleri güne kadar beni gözle(yip ertele.)” dedi.
7/15- (Allah:) “Sen gözlenip-ertelenenlerdensin” dedi.
Allah sebebi bilinen bir olayı daha güzel bir sebebe bağlayıp hüsnü tahlil sanatı yaparak olayı anlatmıştır. Allah’tan İblisin süre istemesi ile iblise süre verilmiyor. Zaten istese de istemese de bu süre insanın denenmesi için mutlaka verilmiş ve verilecekti.
İblis Olmasaydı, İnsanlar da diğer meleklerden farkı kalmayacaktı. Melekler Kendilerine bilgiler kodlanmış kendilerine kodlanan bilgiler dışında görev yapmazlar. Onların önlerinde tek seçenek vardır. Ama insanların önüne iki seçenek çıkmakla onlardan ayrılmaktadırlar.
İnsan; Hem sapma yönüne eğilimli hem de bağışlanma yönüne eğilimli akılı ile nötr bir varlıktır. Bu sebeple Allah insanlara sapmayı teklif sunmakla görevli olan İblisin tekliflerine Yasak ağaç tabirini kullanmaktadır.
2/35- Ve dedik ki: “Ey Adem, sen ve eşin cennette yerleş. İkiniz de ondan, neresinden dilerseniz, bol bol yiyin; ama şu ağaca yaklaşmayın, yoksa zalimlerden olursunuz.”
2/36- Fakat şeytan, oradan ikisinin ayağını kaydırdı ve böylece onları içinde bulundukları (durum)dan çıkardı. Biz de: “Kiminiz kiminize düşman olarak inin, sizin için yeryüzünde belli bir vakte kadar bir yerleşim ve meta vardır” dedik.
İlk erkek ve ilk kadında yasaklanan bu iblisin teklifleri, yasak ağaç varsa şimdi de var ve kıyamete kadar yaratılmış olan inanlarda var olmaya devam edecektir.
Dolayısı ile Tarihselcilerin söyledikleri gibi olmuş olsaydı Yasak ağaç âdem ve eşine yerleştirilip veya yasaklanıp diğer insanlara yasaklanmaması gerekirdi. Elbette Kur’an İlk insanlarda İlk var ediş bir tarihi vermektedir. Ama onun Evrenselliği ise aynı olan çekirdek yapısının şu anda var olması ve kıyamete kadar var olmaya devam edecek olması onu evrenselleştirmektedir.
Adem ve eşine iblis olgusu yüklenmesi, Her ikisinin de ergenlik çağına ulaşması ile başlamaktadır. İşte dem ve eşinin çocukluk çağından ergenlik çağına gelmesi ile günahsız bir ortamdan günah işleyen ve günahından dolayı tövbe edebilen bir konuma geçmesini Kur’an cennette çıkarılması ifadesiyle anlatmıştır. Yani şimdi ve kıyamete kadar her yaratılan insanda bu aşamalar bir sünnet olarak gelmekte ve gelmeye devam etmektedir.
Eğer âdem yasak ağaçtan yemişse ve dolayısı ile cennetten çıkarılmışsa şimdi de yasak ağaçtan yenmekte yasaklanmakta ve kıyamete kadar yasaklanmaya devam edecektir. Biz Bunları ne için dile getirdik? Çünkü Kur’an içerisinde anlatılan olayları tarihsel deyip de insanlar sosyolojik kültürel ve teknolojik olarak boyut değiştirmeleri ile Kur’an hükümlerinin de değiştirileceği anlayışının Kuran ile çeliştiğini anlatmak için anlattık.
Biz miras Konusunda Erkeğe verilenin kadının iki katı olmasını tarihsel değil, Yaşamında Kur’an yolunu tercih edenlerin İlk insandan, Kur’an’ın indiği döneme ve kıyamete kadar rabbani yolda yürüyenler için, değişmez evrensel bir yasa,  değişmez bir kural, değişmez bir kanun, olduğunu kabul ediyor ve öyle inanıyoruz.
Modern ve seküler toplumlarda İnsan yaratılışında ne değişti de Kur’an’ın miras paylaşımı ile önerdiği Kadının erkeğin yarısını alması değişsin!
Zaten Kur’an’ın emirlerine iman eden ve duyarlı olanlar onun dediklerini yerine getirirler. Kur’an’a iman etmeyen bir insan getirmez elbette. Allah’ın Emirlerinin bütünsel olarak tam mükemmel bir şekilde uygulandığı dönem son nebi ve resulün Güç ve iktidar sahibi olduğu dönemdir.
2/143- Böylece Biz sizi, insanlara şahid (ve örnek) olmanız için orta bir ümmet kıldık; Peygamber de üzerinizde bir şahid olsun. Senin üzerinde bulunduğun (yönü, Ka’be’yi) kıble yapmamız, elçiye uyanları, topukları üzerinde gerisin geri dönenlerden ayırt etmek içindir. Doğrusu (bu,) Allah’ın hidayete ilettiklerinin dışında kalanlar için büyük (bir yük)tür. Allah, imanınızı boşa çıkaracak değildir. Şüphesiz, Allah, insanlara şefkat edendir, esirgeyendir.
İşte Bu hayat yaşam Müslüman olanların kıblesi döneceği yöndür. Bu kıblede inanan insanların yaşamlarını vahiyler belirler. Allah Böyle bir model bir insan, model bir toplumla kendisine iman edenlerin nerede nasıl yaşayacağının formülünü vermiş bu çağdan sonraki çağlarda iman edenler için bir kılavuz ve örneklik teşkil etmiştir.
İlk insan topluluğu Yolun yöntemin indiği tolum ve kültürle ilgili olanı indiği dönemde tarihsel, fakat çağlarda o indiği dönemdeki psikolojik sosyolojik verilere ters düşmeden, Kur’an’ın indiği dönemle de sınırlı kalmayarak daha sonraki çağlardaki toplumlara Vahyi kuralara ters düşmeden uygulanır halde olması evrenseldir. İşte miras hukuku ile ilgili hükümlerde bunlardan birisidir.
4/33- Anne-babanın ve yakınların geride bıraktıklarından ve her birine mirasçılar kıldık. Yeminlerinizin (akid ile) bağladığı kimselere de kendi paylarını verin. Şüphesiz, Allah, her şeye şahid olandır.
“- Anne-babanın ve yakınların geride bıraktıklarından ve her birine mirasçılar kıldık.”
Bu konu üzerinde aşağıda detayları ile, Kur’an’ın tanımladığı şekilde nasıl pay edildiğini örneklendirerek anlatmaya çalışacağız.

4/34- Allah’ın, bazısını bazısına üstün kılması ve onların kendi mallarından harcaması nedeniyle erkekler, kadınlar üzerinde ‘sorumlu gözeticidir.’ Saliha kadınlar, gönülden (Allah’a), itaat edenler, Allah nasıl koruduysa görünmeyeni koruyanlardır. Nüşuzundan korktuğunuz kadınlara (önce) öğüt verin, (sonra onları) yataklarda yalnız bırakın, (bu da yetmezse hafifçe) vurun. Size itaat ederlerse aleyhlerinde bir yol aramayın. Doğrusu Allah Yücedir, büyüktür.
“Allah’ın, bazısını bazısına üstün kılması ve onların kendi mallarından harcaması nedeniyle erkekler, kadınlar üzerinde ‘sorumlu gözeticidir.’”
Allah Aile hayatında erkeği kadına göre mal,fiziksel psikolojik ve sosyolojik olarak güçlü yaratmış ve sorumluluğu da reisliği de erkeğe vermiştir. Dolayısı ile nikah bağıda erkeğin elindedir. Biz burada gerek kadın tarafından gerekse erkek tarafından yana değil, sadece Allah’ın bize göndermiş olduğu Kur’an’ı doğru bir şekilde anlama ve doğru bir şekilde hayata uygulamadan yanayız.
Kuran da geçen erkekler ile ilgili ayetlere bir göz attığımız zaman, yaratılış olarak erkeklerin kadınlara göre güçlü yaratıldığı konusunda biyolog ve sosyologların da katıldığı gibi bir ihtilaf yoktur. 

Kur’an  içerisinde geçen ayetlere şöyle bir göz attığımız zaman, peygamberleri erkeklerden seçtik demesi, Erkekleri kadınlar üzerine sorumlu ve gözetici kıldık demesi, erkekleri devamlı kadınlardan, önce zikretmesi, Şahitlik hususunda iki kadının karşısında bir erkekten bahsetmesi, miras hukukunda kendisiyle alakalı olmayan konularda erkeğe iki kadınlara bir verilmesi, İmran’ın karısının bir kız doğurdum kız erkek gibi değildir demesi, evlenirken, erkeklerin dörde kadar alma ruhsatının olup da kadınlara böyle bir ruhsat verilmemesi, Zorunlu durumlar olmadıkça boşama hakkının erkeğe verilmesi, evlenme teklifinin genelde erkek tarafından gelmesi istenmesi, Aranızdaki üstünlüğü unutmayın demesi,  erkekle kadının farklılığını ortaya koymaktadır.

2/237-- Eğer onlara mehir tespit eder de, el sürmeden boşarsanız, bu durumda -kendileri veya nikah bağı elinde olanın bağışlaması hariç- tespit ettiğiniz (mehr)in yarısı onlarındır. Sizin (tümünü veya fazlasını) bağışlamanız takvaya daha yakındır. Aranızdaki üstünlüğü (derece farkını) unutmayın. Şüphesiz Allah, yapmakta olduklarınızı görendir. hep Kur’an’da erkeğin kadına göre aile içerisinde erkeği hakim kılarak, uzun ömürlü aile hayatının oluşmasında önemli bir yer tutmaktadır.

Bazı Kur’an okuyucu kardeşlerimizin realist düşüncelere şirin görünmek adına Kur’an’da tanımlanan erkek ve kadını kabul etmeyip veya yanlış anlayıp, kadınla erkeğin eşit olarak yaratıldığına veya dünya hayatında aynı haklara sahip olduğunu anlamakta ve anlatmaktadırlar. Kur’an devletlerin ve toplumların temelini oluşturan aile yapısını sağlam bir temele yerleştirilmesini istemiştir.

Kur’an kâinatın rabbinin bir tane Allah olduğunu, eğer kâinatta iki tane Allah olsaydı kâinatın fesada uğrayacağını söylemektedir. O zaman aile hayatında söz sahibi, iktidar sahibi de bir kişinin olması gerektiğini söylemesi ve yaratmış olduğu varlıkları en güzel bilmesi insanları neden rahatsız etmektedir? Kur’an ideal olan bir evlilikten söz ederken, takva sahibi bir erkeğin, takva sahibi bir kadınla kendi özgür iradeleriyle topluluk huzurunda sözleşmelerinin kayıt altına alınarak nikâhlanmalarıdır. Mutlaka ikisinden birisi o aileyi yönetip sevk ve idare etmesi gerekmektedir. Allah da bu görevi erkeğe vermiştir. 

Erkeği aile hayatında reis yapmıştır. Siz olsanız ne yapardınız, Eğer iki tane reis olsun derseniz bu aile hayatında kesinlikle fesat başlatır. Eğer kadını erkeğin konumunda, erkeği de kadının konumunda yaratmış olsaydı, bu sefer kadını ailede sorumlu gözetici kılarlardı o zaman da itiraz edenler neden kadın reis de erkek değil sorusunu sorarlardı. Eğer kadın olsun derseniz kadının yaratılış biçimi buna müsait değildir. Reis olan kişinin şu özellikleri taşıması gerekir. Aile içerisinde en güçlü onun olması gerekir. 

Koruyan kollayan gözeten, sahiplenen ve aile içerisindeki olumlu ve olumsuz olan her davranışın sorumluluğunu üzerine alabilecek ve çözebilecek birisi olması gerekir. Hele hele hayat her zaman güllük gülistanlık gitmiyor omzuna silahını alıp gerektiği zaman düşmanlara karşı vatanını ailesini koruması gerekmektedir. Erkekler ve kadınların ruhsal ve biyolojik yaratılışlarını, o konunun uzmanlarına bırakıyorum. Ama bir gerçek var ki o da genel olarak kadınlara göre erkekler daha güçlüdür.

Erkeğin reis olması demek, onun Allah katında üstün olması şah padişah olması anlamında değil, sadece dünya hayatındaki ihtilafın ortadan kalkarak bir yöne yönelmesi anlamındadır. Hani derler ya bir baş bin işçi diye. Yoksa çok küçük meselelerde bile aynı hedefe giden yol farklılaşır aile içerisinde geçimsizlikler başlar ve akabinde aile hayatları ayrılıkla yıkımla sonuçlanır. 

Evlenirken Mehiri erkek versin, Boşandıkları zaman çocukların bakımını erkek üstlensin,  boşanmada çocuklara nafakayı içecek sütü dahi erkek üstlensin, her türlü harcamaları erkek yapsın bu değirmenin suyu nereden gelir.

Dikkat çekmek istiyorum. Miras paylaşımı Erkek ve kadının kendi kazançlarından değil, erkeğin ve kadının ana baba ve yakınlarından ölenlerden geride bıraktıkları malların paylaşımlarında Kur’an erkeğe iki kadına bir oranında vermeyi tavsiye etmektedir.  Tarihselcilerden Fazlur rahmanın kadının çağımızda çalışması ve liderlik makamlarına getirilmesi kadına düşen payın erkekle eşit olması hatta kadına daha pay verilmesini söylemesi Doğru Kur’an anlayışına büyük gölge düşürmektedir.

Fazlur rahman’ın söylediklerini yineleyelim.

“Hocam, Peygamber (as.) döneminde miras ayetiyle, geçim mesuliyetleri olmadığı için kadınlara yarım pay verilmiş. Ama bugün kadınlar geçim mesuliyetlerini alıyorlar, idari sorumluluklara geliyorlar. Bugün bu miras eşitlenebilir. Siz böylemi düşünüyorsunuz?” dedim.

“Hoca ayağa kalktı.”Evet” dedi.”Hatta günümüzde kadınlara erkeklerden daha fazla pay vermek Kur’an hukukuna ve ahlakına daha uygundur.”(10)”
Kur’an’ın Kendi bütünlüğünde, çelişkisiz olması ve aynı zamanda evrensel yasalarda da bir çelişkinin olmaması yaratılış kuralları ile gönderilen vahyi emirlerin tutarlı olmasını gerektirir.

Kur’an’nın temel mesajı, hak edene hak ettiği kadar vermek, Mallarından harcayan kişi ile başkasının malından yiyen kişilerin aynı konumda olmadığının mesajını vermekte, aynı zamanda Kur’an erkeğin ailede liderlik ve yöneticilik vasfının kaybolmaması üzerinde dikkatleri toplamaktadır.

Nasıl bir fabrikatörle bir işçinin konumlarının farklı olması, Okulda bir müdürle bir müdür yardımcısının farklı konumlarda olması bir başbakan ile bakanların farklı konumlarda olması sizi ve düşünen insanları rahatsız etmiyorsa ailede kadının konumu ile erkeğin konumunun farklı olması da tarihselcileri ve modernistleri rahatsız etmemesi gerekir. Güçlü olana fazla yük fazla sorumluluk gerektirir.  Zayıf olana da az yük güçlü olanlara da itaati gerektirir. İlahi nizam böyledir.

İnsanlık tarihinin yaratılışından bu tarafa erkek ve kadının yaratılışında hiçbir değişiklik yoktur. Çağlar değiştikçe erkeğe ve kadına Kur’an’ın ön gördüğü değer ve paylaşım sisteminde de asla ve asla değişmez ve değişmeyecektir.

Bu bilgilerden sonra tekrar konumuzun anasını oluşturan, yakınları ölenlerden kalan mirasın paylaşımına gelelim. Önce miras konusunda oluşabilecek şartları sıralayamaya çalışalım. Miras Konusu Kur’an’ı bütünsel olarak anlayamayanlar ve detaylı bir hikmet ve mantık anlayışını yakalamayanlar çözemezler. Çünkü Miras konusu müteşabih ve anlaşılması ve çözülmesi en zor konulardan birisidir.


ÖLEN KİŞİLERİN GERİDE BIRAKTIKLARI YAKINLARI KİMLERDİR ŞARTLARA GÖRE KİMLERE NE KADAR NİRAS DÜŞER?

4/11- Çocuklarınız konusunda Allah, erkeğe iki dişinin hissesi kadar tavsiye eder. Eğer onlar ikiden çok kadın ise (ölünün) geride bıraktığının üçte ikisi onlarındır. Kadın (veya kız) bir tek ise, bu durumda yarısı onundur. (Ölenin) Bir çocuğu varsa, geriye bıraktığından anne ve babadan her biri için altıda bir, çocuğu olmayıp da anne ve baba ona mirasçı ise, bu durumda annesi için üçte bir vardır. Onun kardeşleri varsa o zaman annesi için altıda bir’dir. (Ancak bu hükümler, ölenin) Ettiği vasiyet veya (varsa) borcun düşülmesinden sonradır. Babalarınız, oğullarınız, siz onların hangilerinin yarar bakımından size daha yakın olduğunu bilmezsiniz. (Bunlar) Allah’tan bir farzdır. Şüphesiz Allah, bilendir, hüküm ve hikmet sahibi olandır.
4/12- Eşlerinizin, eğer çocukları yoksa geride bıraktıklarının yarısı sizindir. Şayet çocukları varsa, -onunla yapacakları vasiyetten ya da (ayıracakları) borçtan sonra- bu durumda bıraktıklarının dörtte biri sizindir. Sizin çocuğunuz yoksa, geriye bıraktıklarınızdan dörtte biri onların (kadınlarınızın)dır. Eğer sizin çocuğunuz varsa geriye bıraktıklarınızdan sekizde biri onların (kadınlarınızın)dır. (Yine bu hükümler,) Edeceğiniz vasiyet veya (varsa) borcun düşülmesinden sonradır. Mirası aranan erkek ya da kadın, çocuğu ve babası olmayan bir kimse olup erkek veya kız kardeşi bulunursa onlardan her biri için altıda bir vardır. Eğer bundan fazla iseler, bu durumda -kendisiyle yapılan vasiyette ya da (varsa) borçtan sonra- üçte bir’de -zarara uğratılmaksızın onlara ortaktırlar. (Bu size) Allah’tan bir vasiyettir, Allah, bilendir, (kullara) yumuşak olandır.
4/176- Senden fetva isterler. De ki: “Allah, ‘çocuksuz ve babasız olanın (kelale’nin)’ mirasına ilişkin hükmü açıklar. Ölen kişinin çocuğu yok da kız kardeşi varsa, geride bıraktıklarının yarısı kız kardeşinindir. Ama (ölen) kız kardeşinin çocuğu yoksa, kendisi (erkek kardeşi) ona mirasçı olur. Eğer kız kardeşi iki ise, geride bıraktıklarının üçte ikisi onlarındır. Ama (mirasçılar) erkekler ve kız kardeşler ise, bu durumda erkek için dişinin iki payı vardır. Allah, -şaşırıp sapmayasınız diye- açıklar. Allah, her şeyi bilendir.

Miras paylaşımı ile ilgili konu yaklaşık olarak bu üç ayet içerisinde özetlenmektedir. Önce Mirasın Bu ayetler içerisinde hangi şartlarda kimler mirasçıdır. Onu maddeler halinde yakınlık derecesine göre, sıralamaya çalışalım.

Kur’an’a göre Erkeğe ve kadına en yakın olanı eşleridir. O zaman eşlerden herhangi birisi ölürse kalan eşlerine ve ölenlerin yakınları kimlerdir.

MİRASTAN PAY ALANLAR KİMLERDİR?

1-Mirastan pay alanlar eşlerdir.
2-Erkek ve kız çocuklarıdır.
3-anne ve babadır.
4-erkek kardeşleri ve kız kardeşleridir.
5- vasiyet ve borçlardır.

Yukarıda nisa suresinin on birinci, on ikinci ve yüz yetmiş altıncı ayetlerde üç farklı ana başlık altında ve seçenekte miras paylaşımından söz etmektedir.

1-Nisa on birinci ayette Ölen kişilerin eşleri olmayan ve adı zikredilen, kişilere nasıl pay edileceğinin hükmü açıklamaktadır.

2-Nisa on ikinci ayette, ölen eşlerin herhangi birisinin ölmesi ve çocukları olması veya olmaması durumunda, eşlere düşecek olan pay konusunda hükmü, Allah açıklamaktadır.

Aynı zamanda babasız ve çocuksuz olan Kadın eşin geriye bıraktığı mallardan, Kadın eşin, yakınlarından, kardeşlere ve anneye düşecek olan mirastan söz edilmektedir.

Belki bu ayette,  Kadın olan eşin mallarının paylaşımı hakkında açık bir şekilde belirtilmemektedir. Ama konu ve Kur’an bütünlüğü içerisinde, diğer ayetlerle beraber düşündüğümüzde o anlaşılmaktadır.

3-Nisa suresinin on ikinci ayetin son bölümünde, ölen eşlerden, ölen kadın eşin yakınlarından babasız ve çocuksuz olan konumda anne ve kardeşlere düşen payın nasıl pay edileceği ele alınmaktadır.


4-Nisa suresinin yüz yetmiş altıncı ayette, Ölen eşlerden erkek olan eşin, çocuksuz ve babasız olan konumunun mirası nasıl pay edileceğini ele almaktadır. Bu akrabalar kardeş kardeşler ve annedir.

ŞİMDİ BU ŞIKLAR İÇERİSİNDE VE AYETLER IŞIĞI ALTINDA ÖLENNLERİN MİRASI İLE İLGİLİ PAYLARINI DEEĞİŞİK ALTARNETİFLERLE AÇIKLAMAYA ÇALIŞALIM.

1-ÖLENLERİN EŞLERİ OLMAYAN KONUMDAKİ PAYLAŞIM ŞEKLİ:

a)-“ Çocuklarınız konusunda Allah, erkeğe iki dişinin hissesi kadar tavsiye eder.”

Miras ile ilgili Kur’an’da geçen ayetler bütünlüğü içerisinde olayı değerlendirdiğimiz zaman bu ayette ölen kişilerin eşlerinin bulunmayıp da diğer miras düşebilecek kişilere mirasın nasıl paylaştırılacağı ile ilgili konu ele alınmaktadır.

Nisa on birinci ayette geçen bu ifade geçmişte şimdiki zamanda ve gelecek zamanlarda değişmez bir kuraldır.” Çocuklarınız konusunda Allah, erkeğe iki dişinin hissesi kadar tavsiye eder.”

b)-“Eğer onlar ikiden çok kadın ise (ölünün) geride bıraktığının üçte ikisi onlarındır.”

Kur’an bu ayette ölen bir kişinin eşi yok ve erkek çocukları da yoksa, sadece iki veya daha fazla kız çocuğu olup da, bir de mirasçı olan anasının ve babasının bulunması halindeki paylaşımı gündeme getirir.

İşte Kur’an’daki, Ayetler arasında öyle bir bağ kurabilmeli ki, bir hükmü açıklarken diğer ayetlerdeki hükmü göz önünde bulundurarak tezat teşkil etmeden açıklamak gerekir.

c)-“ Kadın (veya kız) bir tek ise, bu durumda yarısı onundur.”

Ayetin bu bölümünde, Ölen kişinin eşi yoksa, erkek çocukları da yoksa, sadece mirasçı bir tek kız çocuğu ve anne babası var ise, bu durumda kız çocuğu mirasın yarısına sahip olur. Diğer kalanı ise anne babasına pay edilir. Bu durumda, üçte ikisi babanın, üçte birini de ananındır.

d)-“ Bir çocuğu varsa, geriye bıraktığından anne ve babadan her biri için altıda bir”

Ayetin bu bölümünde, ölen kişinin mirasçısı bir tek erkek çocuğu ve anne babasından başka mirasçısı olmayan bir konumu gündeme getirmektedir.

Bu durumda kalan mirasın üçte ikisi erkek çocuğa kalan üçte biri anne ve babaya düşen miktar olmaktadır. Bu durumda baba altıda bir anne de altıda bir oranında eşit olarak pay almaktadırlar.

e)-“ çocuğu olmayıp da anne ve baba ona mirasçı ise, bu durumda annesi için üçte bir vardır.”

Ayetin bu bölümünde mirasçı olarak sadece anne ve baba varsa bu durumda mirasın tamamının üçte birisi anneye, üçte ikisi de babaya pay edilir.

Ayette anlaşılması gereken önemli olan bölümü eğer eş çocukları ve babaları olmayıp da sadece ölen kişilerin anneleri varsa o zaman kardeşlerine pay düşmektedir. Anne baba her ikisi mirasçı olursa kardeşleri olsa bile kardeşlere pay düşmediğinin bilinmesi gerekir.

f)-“ . Onun kardeşleri varsa o zaman annesi için altıda bir’dir.”

Ayetin bu bölümünde, çocukların babanın olmadığı sadece annenin olduğu bir durumda mirasın nasıl pay edileceğinden,  söz edilmektedir. İşte ayetin bu bölümü nisa yüz yetmiş altıncı ayetle anlaşılmaktadır. Orada Diğer mirasçılara düşen hisseleri hesapladığımız zaman da anneye mirasın altıda biri düşmektedir. Bu da gösteriyor ki o miras paylaşımı erkek olan eşin yakınları için düzenlenmiş bir ayettir.

Mirasın çocukların ve babanın olmaması durumunda sadece anne varsa kardeşler devreye girmektedir. Unutulmamalıdır ki, kardeşleri eğer ölüp de, annenin miras hissesi altıda bir ise bilinmeli ki, bu pay erkek ölüp  de, ölen kişinin mirasının bölüşüm sırasında olmaktadır. Bu durum Nisa yüz yetmiş altıdaki ayette de gündeme gelmektedir.

Mirasın altıda biri annenin geri kalan miktar da kardeşlerindir.

g)-“ (Ancak bu hükümler, ölenin) Ettiği vasiyet veya (varsa) borcun düşülmesinden sonradır.”

Bu ifade Kur’an’ın miras hukukunda değişmez bir kuralıdır. Devamlı miras paylaşımları vasiyet ve borcun ödenmesinden sonra kalan miktardır.

2-BU BÖLÜMDE ÖLEN EŞLERDEN HERHANGİ BİRİSİ BULUNURSA BÖLÜŞÜLEN MİRASTAN SÖZ EDİLMEKTEDİR.

a)- “Eşlerinizin, eğer çocukları yoksa geride bıraktıklarının yarısı sizindir.”

Bu ayetin bu bölümde, karısı ölüp de, mirasçı olan erkeğe miras ile ilgili pay durumu, gündeme getirilmektedir.

Yani ölen kadın ise ve kadının da çocukları yoksa bu durumda erkeğe mirasın yarısı pay edilmektedir. Kalan yarısı da ölen kadının babasına ve anasına pay olarak verilir.

10.000.T.L olan miras yarısı yani beş bin lirası erkek olan eşe düşmektedir. Geri kalan Yarısı ise beş bin liranın üçte birisi anneye üçte ikisi de babaya aittir.

Babaya düşen pay miktar =3333.3 anneye düşen miktar=1666.6. hepsini topladığın zaman 10.000.T.L eder.

b)-“Şayet çocukları varsa, -onunla yapacakları vasiyetten ya da (ayıracakları) borçtan sonra- bu durumda bıraktıklarının dörtte biri sizindir. Diğer kalan miktar çocuklarındır.

Erkek eşe düşen miktar=10.000/4=2.500.tl.

Çocuklar iki kız bir erkek olursa Kalan yedi bin beş yüz tele olduğuna göre yedi bin beş yüz lira dörde bölünür her kıza bir hisse erkek çocuğa da iki hisse düşer.

Kızlardan her birisi= 1875 teledir. İki kız olduğuna göre 3750 tl erkeğe, iki kız hissesi olduğuna göre 3750 TL de erkek çocuğa düşen pay miktarı olmaktadır. Hepsinin toplamı=baba=2500+İki kız 3750+ erkek çocuk=3750=Toplam 10.000.Tl. Olmaktadır. *******************************


Ayetin yine bu bölümünde Karısının ölüp de geriye bıraktığı mirasın eğer çocukları varsa erkek eşine düşecek olan mirası gündeme getirmektedir. O da dörtte biridir. Diğer kalan miktar çocuklarına erkek ve kızlara tarif edilen oranda bölüştürülmektedir. Burada annesi ve babasına pay düşmemektedir.

10.000.T.L. Kalan miras kadının çocukları olması durumunda mirasın erkek eşine dörtte bir oranında olduğuna göre, iki bin beş yüz lirası pay olarak düşmektedir. Geri kalan miktar da Çocuklara erkeğe iki dişi hakkı verilmek üzere pay edilmektedir.

Yani Bir çocuk olsa bile çocuğa düşen miktar yedi bin beş yüz lira düşmektedir. Duruma göre erkek ve dişiler iseler bu miktarın dişilerin iki katı erkek çocuklara düşecek edilecek şekilde pay edilir.

c)-Sizin çocuğunuz yoksa, geriye bıraktıklarınızdan dörtte biri onların (kadınlarınızın)dır.

Bu ayette erkek eş ölür de kadın eş ona mirasçı kalırsa erkek eşin çocuğu da yoksa erkek eşin mirasından dörtte bir hakka sahiptir. Geri kalan miktar ölen erkeğin annesine ve babasına, kalır. Üçte biri annenin üçte ikisi babaya olmak üzere paylaştırılır.

10.000.T.L. Kadın için dörtte bir, Kalan mirasın üçte birisi erkeğin anasının üçte ikisi de erkeğin babasınındır.

d)-“ Eğer sizin çocuğunuz varsa geriye bıraktıklarınızdan sekizde biri onların (kadınlarınızın)dır.”

Ayetin bu bölümünde, eğer ölen eş erkek ise erkeğin çocukları da varsa karısına kalan mirasın sekizde biri pay olarak düşer, geri kalan çocuklarındır. Anne ve babaya bu durumda miras düşmez.

10.000.T.L. Mirasın sekizde birisi karısına düşer geri kalan miktar da Çocukludan erkek olanlara iki dişinin hissesi kadar pay edilerek dağıtılır.

g)-“ Mirası aranan erkek ya da kadın, çocuğu ve babası olmayan bir kimse olup erkek veya kız kardeşi bulunursa onlardan her biri için altıda bir vardır.”****

Ayetin doğru anlaşılmasında en zor olan konu burasıdır. On ikinci ayetin bu bölümde bahsedilen miras ölen kadın eşin babasız ve çocuksuz olan, annesine ve kardeşlerine nasıl pay edilişinin hükmü açıklanmaktadır.

Yani mirasçı bir anne ve kardeşlerden birisi erkek birisi kadın olması durumunda Erkek kardeş olsun kadın kardeş olsun ayırım yapılmadan her birine mirasın altıda biri verilmesi gerektiği vurgulanmaktadır. Geri kalan miras ise ölen kadının annesinindir. Oda gösteriyor ki anne mirasın üçte ikisine sahip olmaktadır. 

10.000.Tl. Erkek ve kız kardeş Her birisi için altıda bir olduğun göre ikisinin toplamı mirasın altıda ikisi olur. Anne o zaman mirasın üçte ikisine sahip olur.

Örnek olsun diye Bir de bu mirası rakamsal olarak çıkaralım.

Bu hesapta önce bilineni bir ortaya çıkarmaya çalışalım. On bin liranın altıda biri erkek ve kız kardeşler eşit olarak alacaklarına göre, 10.000/6=1666,6 Bir kardeşe düşen miktar iki kardeşe düşen miktar iki ile çarpılır.3333,3 yaklaşık olarak çıkar kardeşlere düşen bu payı mirasın tamamından çıkarılınca kadın ölen eşin annesinin mirası ortaya çıkar. Annenin payı=6666.7 yaklaşık olarak çıkmaktadır.


4/176- Eğer kız kardeşi iki ise, geride bıraktıklarının üçte ikisi onlarındır.

Bakınız on ikinci ayette erkek ve kız kardeş mirasçı olup da mirastan her birisi için altıda bir pay alırken bu ayette iki kız kardeş olsa bile mirasın üçte ikisine sahip olmaktadırlar.

Dikkat ederseniz on ikinci ayette anneye düşen pay oranı artarken yüz yetmiş altıncı ayette kardeşlere verilen oran artmaktadır. Bu bir çelişki değil bu bir çelişiksizliktir anlayabilenler için tabi ki!

4/176-Eğer kız kardeşi iki ise, geride bıraktıklarının üçte ikisi onlarındır. Ama (mirasçılar) erkekler ve kız kardeşler ise, bu durumda erkek için dişinin iki payı vardır. Allah, -şaşırıp sapmayasınız diye- açıklar. Allah, her şeyi bilendir.

Yani, bir kız kardeş olunca, mirasın yarısı, iki kardeş olunca mirasın üçte ikisi iki veya daha fazla kardeşler olması durumunda daha çok hisse almaları dile getirilmektedir. Bu durumda anne çok kardeşli oldukları zaman mirasın altıda birine hak kazandığı görülmektedir.

f)-“ Eğer bundan fazla iseler, bu durumda -kendisiyle yapılan vasiyette ya da (varsa) borçtan sonra- üçte bir’de -zarara uğratılmaksızın onlara ortaktırlar.”****

Ayetin bu bölümünde kardeşler erkek olsun kadın olsun iki veya ikiden fazla iseler bu durumda mirasın üçte biri kardeşlerin geri kalan üçte iki de anneye aittir.

10.000.T.L. Mirasın üçte biri kardeşlerin olduğuna göre anne payın üçte ikisini almaktadır kardeşler de kendi aralarında Kalan miktarı erkek olsun kadın olsun kalan mirasın üçte birini kendi aralarında eşit olarak pay edilir.

Yine önemli olan bir konu da söz konusu on ikinci ayette bahsedilen mirasta kardeşler ikiden çok olsa bile anne mirasın üçte ikisine malik olduğu halde nisa yüz yetmiş altıncı ayette kardeşler ikiden fazla olduğu zaman mirasın üçte birisine sahip olmaktadırlar.

Miras paylaşımında bu farklı inceliği de gözler önüne sermek istedim.

NİSA YÜZ YETMİŞ ALTINCI AYETTE BABASIZ VE ÇOCUKSUZ MİRAS PAYLAŞIMI.

4/176- Senden fetva isterler. De ki: “Allah, ‘çocuksuz ve babasız olanın (kelale’nin)’ mirasına ilişkin hükmü açıklar. Ölen kişinin çocuğu yok da kız kardeşi varsa, geride bıraktıklarının yarısı kız kardeşinindir. Ama (ölen) kız kardeşinin çocuğu yoksa, kendisi (erkek kardeşi) ona mirasçı olur. Eğer kız kardeşi iki ise, geride bıraktıklarının üçte ikisi onlarındır. Ama (mirasçılar) erkekler ve kız kardeşler ise, bu durumda erkek için dişinin iki payı vardır. Allah, -şaşırıp sapmayasınız diye- açıklar. Allah, her şeyi bilendir.

Bu ayet de Nisa on ikinci ayette ölen kadın eşin babasız ve çocuksuz olan miras paylaşımından söz etmekteydi nisa yüz yetmiş altıncı ayette ise ölen erkek eşin babasız ve çocuksuz anne ve kardeşlere düşen mirasın paylaşımından söz etmektedir.

a)-“ Senden fetva isterler. De ki: “Allah, ‘çocuksuz ve babasız olanın (kelale’nin)’ mirasına ilişkin hükmü açıklar.

On ikinci ayette Çocuksuz ve babasız bir kadının geride kalan mirasçıları gündeme getirmiştik. Onun mirasının baba ve çocuklar olmadığı zamanda, kadının annesine ve kadındın erkek ve kız kardeşlere mirasın paylaştırıldığını görmekteyiz.

Nisa Yüz yetmiş altıncı ayette ise Çocuksuz ve babasız olup da ölen bir erkeğin mirasının anneye ve kardeşlere nasıl paylaştırılması söz konusudur. Babasız ve çocuksuz olduğuna göre, sadece anne ve kardeşleri gündeme gelmektedir.

b)-“ Ölen kişinin çocuğu yok da kız kardeşi varsa, geride bıraktıklarının yarısı kız kardeşinindir.”

Ayetin bu bölümünde Ölen erkek eşin, miras paylaşımında, babası ve çocuğu olmayan, sadece Anne ile sadece bir kız kardeş vardır.

Ölen kişinin sadece bir kız kardeşi varsa mirasın yarısını annesi, yarısını da kız kardeşi almaktadır.

Unutulmamalıdır ki, Kur’an Bilinen şeyleri ortaya koyar bilinmeyen şeyleri biz o bilinenlerden hareket ederek tezat teşkil etmeyecek şekilde bilinmeyenleri çıkarırız.

10.000.T.L. Yarısı kız kardeşin diğer kalan yarısı başka bir mirasçı olmadığına göre, ölen erkeğin annesinindir.

c)-“ Ama (ölen) kız kardeşinin çocuğu yoksa kendisi (erkek kardeşi) ona mirasçı olur.”

Yine Ayetin bu bölümünde İki kardeşten söz edildiğini diğer ayetler bütünlüğünden anlamak gerekir. Birisi erkek kardeş diğeri kız kardeştir. Kız kardeşinin çocuğu olmayıp da ölmüşse, kız kardeşine, erkek kardeş kız kardeşe düşecek payları da beraber almasından söz etmektedir. Yani mirasın üçte ikisi erkek kardeşin eri kalan miktar ölen kız kardeş ve annesindir.

Bu ayette Bir bilinmeyen vurgu daha yapılmaktadır. Eğer kız kardeşin çocuğu olmuş olsaydı Demek ki ölen kız kardeşe düşen pay çocuğuna intikal edecekti. Olmayınca ölen kız kardeşinin payını da erkek kardeş almaktadır.

10.000.T.L. Bir erkek kardeş anne kız kardeş ve olduğu zaman üç kız hissesi bir de anne hissesi gündeme gelmektedir. Mirasın üçte ikisine erkek kardeş sahip olduğuna göre anne ve kız kardeş mirasın üçte birine sahip olmaktadırlar.

En zor paylaşımlardan birisi ayetin bu bölümüdür.
Ayetin bu bölümünde Mirasçı olarak erkek annesi ve erkek kardeş gündeme gelmektedir. Ayrıca ölmüş olan bir kız kardeş de çocuğu olmayıp düşecek olan payı da öldüğü için erkek kardeşe düşmesinden söz ediliyor. O zaman şöyle pay edilir.

10.000/6= 1666,6 Altıda birisi annenin olduğuna göre Erkek kardeşe düşen payı hesaplayalım.

Erkek kardeş=iki kız kardeş hissesi aldığına göre iki hisse de erkeğin olmaktadır. O zaman

10.000/3=3333,3 düşen^miktar üçte iki olduğuna göre bunun iki katı da 6666,7 +1666,6= Toplam miktar yaklaşık olarak 8333,3 erkek kardeşe düşen paydır. Bu miktarın yarsı da 1666,6 toplam erkek kardeşe düşen miktardır.

Sağlamasını yapmaya çalışalım.8333,3 erkek kardeşe +1666.7 anneye düşen miktar=10.000Tldir.


O zaman 10.000T.L. üç eşit parçaya bölünür iki eşit miktar erkek kardeşin geri kalan üçte bir miktar iki eşit parçaya bölünür yarısı annenin yarısı ölen kız kardeşin idi o kız kardeşin hakkı da erkek kardeşe düşünce Anne mirasın altıda birine sahip olmaktadır. Erkek kardeş de altıda beşine hak sahibi olmaktadır. Bakınız bu paylaşım şu paylaşım şekliyle de örtüşmektedir.” Onun kardeşleri varsa o zaman annesi için altıda bir’dir.”


d)-“ Eğer kız kardeşi iki ise, geride bıraktıklarının üçte ikisi onlarındır.”


Ölen erkeğin iki kız kardeşi varsa bu durumda mirassın üçte ikisi iki kız kardeşindir. Kalan miktar da annesine aittir o da üçte bire isabet etmektedir.

10.000.T.L. Üç eşit parçaya bölünür anne iki kız kardeş her biri mirasın üçte birine hak sahibi olmuş oluyor.

e)-“ Ama (mirasçılar) erkekler ve kız kardeşler ise, bu durumda erkek için dişinin iki payı vardır.”

Ayetin bu bölümünde, Ölen erkeğin kardeşleri kızlar ise anne mirasın altıda birine kardeşler de kalan mirasın altıda beşine isabet etmektedir.

10.000.T.L. Miktar altı da birisi annenin geri kalan altı da beşi kaç kız ve erkek varsa erkek iki dişinin hissesi kadar alacak şekilde pay edilir.

Annenin payı 10.000./6=1666.6

Dört kız kardeş iki de erkek kardeş olsun Ayette her erkek kardeş iki dişi payı alacak olduğuna göre klan miras sekiz dişi payı eder.

Her dişi için= 1388,6 Pay düşmektedir. Miras miktarı 10.000 TL. Olduğuna göre 10.000.-1666,6=8333,3 eder. Bu miktar kardeşler payıdır. Her erkek iki dişi payı aldığına göre her erkek 2083.3pay alır. iki erkek olunca=4166.6 erkek kardeşlere düşen pay olur.

Dört kız miras toplamı=4166,6=erkek kardeşler alınan miras toplamı=4166,6.anne miras=1666,7 hepsinin toplamı=10.000. Türk lirası idi. bölüşülenlerin toplamı o olduğuna göre demek ki, Allah hesap yapmasını biliyormuş.

İsterseniz zor gibi görülen bu matematiksel paylaşımı da yapmaya çalışalı


KUR’AN ÜÇ FARKLI KONUMDA ÖLENLERİN GERİDE BIRAKTIĞI MİRASIN PAYLAŞIM FARKLILĞINI ANLATIR.

1-ÖLENLERİN EŞLERİNİN OLMADIĞI DURUMDA KALAN MİRASÇILARA PAYLAŞIM ŞEKLİ.

a)-“ Çocuklarınız konusunda Allah, erkeğe iki dişinin hissesi kadar tavsiye eder.”

Şimdi kişilere konumlara göre Ölen kişilerden kalan mirasın vasiyet ve borcun düşülmesinden sonra örnek olarak on bin Türk lira mirası kalmış olsun.

10.000 T.L Bu miktar eğer ölenin bir erkek çocuk bir de kız çocuğu varsa bu durumda erkek çocuk kız çocuğuna iki kız hissesi tavsiye edildiğine gere on bin T.L üç eşit parçaya bölünür kız çocuğuna bir hisse, erkek çocuğuna iki hisse olarak pay edilir.

b)-“Eğer onlar ikiden çok kadın ise (ölünün) geride bıraktığının üçte ikisi onlarındır.”

Ayetin bu bölümünde iki veya daha çok kız çocuğu olması durumunda kalan mirasın üçte ikisi kız çocukların geri kalan mirasın üçte biri de anneye ve babaya pay olarak verilmektedir. Yine vasiyet ve borcun düşülmesinden sonra kalan miras on bin Türk lirası olsun. Bu durumda!

10.000 T.L. üçte ikisi kızların kız sayısı kaç ise üçte ikisi eşit olarak sayıya göre bölünür.

10.000.T.L. üçte birisi anneye ve babaya kalmaktaydı Bu miktarın da üçte birisi annenin üçte ikisi de babanındır.

c)-“ Kadın (veya kız) bir tek ise, bu durumda yarısı onundur.”

Ayetin bu bölümünde ölen kişinin sadece bir kız çocuğu ve anne babasının mirasçı oluşunu ele almaktadır. Bu durumda kalan mirasın yarısı kız evladın ise diğer yarısı da anne ve babaya aittir. Bu durumda!

10.000.T.L sının yarısı kız çocuğunun diğer kalan yarısının da anne ve baya ait olmaktadır. Baba kalan yarısının üçte ikisine anne de üçte birine hak sahibidirler.


d)-“ Bir (erkek) çocuğu varsa, geriye bıraktığından anne ve babadan her biri için altıda bir”

Ayetin bu bölümünde ölenlerden sadece bir erkek çocuğunun olup diğer mirasçılardan anne ve babanın olması durumundaki mirasın paylaşımını ele almaktadır.

Mirasın sadece bir kız çocuğu olduğunda yarısına sahip oluyorsa bu durumda sadece bir erkek çocuk ve anne bası olduğu konumda erkek çocuk mirasın otomatik olarak üçte ikisine sahip olduğu gündeme gelmektedir.
Yapılan varis veya kalan borçtan sonra on bin Türk lirası miras kalmış olsun. Bu urumda!

10.000.T.L. Mirasın bu bölümünde, Mirasçı olan anne baba ve erkek çocuktur. Anne ve baba birasın her biri altıda birine sahip olduğuna göre mirasın tamamının altıda ikisi anne babanın geriye kalan altıda dördü de erkek çocuğun olduğu belirlenir.  Oda gösteriyor ki üçte ikisi erkek evlada üçte birisi de anne ve babaya düşmektedir.

e)-“ çocuğu olmayıp da anne ve baba ona mirasçı ise, bu durumda annesi için üçte bir vardır.”

Kur’an ayetin bu bölümünde, çocuğu yoksa anne babası ona mirasçı olduğu bir konumdan bahsetmektedir Bu da gösteriyor ki, çocuk yok, eş yok, sadece ölenin mirası anne ve babaya düşmektedir.

10.000.T.L. Bu miktar üç eşit parçaya bölünecek üçte ikisi babanın üçte birisi de annenindir.

f)-“ . Onun kardeşleri varsa o zaman annesi için altıda bir’dir.”

Bu bölümde Mirasa kardeş girdiği zaman bilinmelidir ki baba çocuklar ve eşler olmadığı anlaşılmalıdır.

Ayetin bu bölümünde de çok önemli bir noktaya temas ettiğini görmekteyiz. Burada Mirası bölüşülen ölen kadın olan annesi ve kardeşleri gündeme gelmektedir.

10.000.T.L. Kalan mirasın altıda birisi çıkarılır geri kalan miktar kardeşler arasında

2-ÖLENLERİN EŞLERDEN HER HANGİ BİRİSİNİN BULUNDUĞU KONUMDAKİ PAYLAŞIM ŞEKLİ;

a)- “Eşlerinizin, eğer çocukları yoksa geride bıraktıklarının yarısı sizindir.”

Bu Ayetin bu bölümde karısı ölüp de, mirasçı olan erkeğin miras ile ilgili konumu gündeme getirilmektedir.

Yani ölen kadın ise, kadının da çocukları yoksa bu durumda erkeğe mirasın yarısı pay olarak verilmektedir. Kalan miktar da kadının annesi ve babasınadır.

Mirasın vasiyet ve borcun düşülmesinden sonra yine on bin lira miras olsun.

10.000.T.l. Bu ayete göre kadın ölüp de kadının malından eğer çocukları yoksa yarısını hayatta kalan erkek eş sahiptir. Bu durumda on bin ikiye bölündüğünde erkeğe düşen miras beş bin liradır.

Geri kalan miktarda kadının anasına ve babasına pay edilir. On birinci ayetin şu bölümüne göre pay edilir.

e)-“ çocuğu olmayıp da anne ve baba ona mirasçı ise, bu durumda annesi için üçte bir vardır.”

Ani beş bin liranın üçte birisi annenin üçte ikisi de babanındır.

b)-“Şayet çocukları varsa, -onunla yapacakları vasiyetten ya da (ayıracakları) borçtan sonra- bu durumda bıraktıklarının dörtte biri sizindir. Diğer kalan miktar çocuklarındır.

Ayetin yine bu bölümünde Karısının ölüp de geriye bıraktığı mirasın eğer çocukları varsa erkek eşine düşecek olan mirası gündeme getirmektedir. O da dörtte biridir. Diğer kalan miktar çocuklarına erkek ve kızlara tarif edilen oranda bölüştürülmektedir.

c)-Sizin çocuğunuz yoksa, geriye bıraktıklarınızdan dörtte biri onların (kadınlarınızın)dır.

Yani kadın ölür erkek mirasçı kalırsa kadının da çocukları varsa bu durumda erkek mirasın dörtte birini alır diğer kalanı çocuklarındır.

d)-“ Sizin çocuğunuz yoksa, geriye bıraktıklarınızdan dörtte biri onların (kadınlarınızın)dır.”

Ayetin bu bölümünde eşlerden eğer erkek ölür kadın ona mirasçı kalırsa eğer erkeğin çocuğu da yoksa bu durumda kadın mirasın dörtte birine sahip olur. Geri kalan da erkeğin anasına babasına pay edilir.

f)-“ Eğer sizin çocuğunuz varsa geriye bıraktıklarınızdan sekizde biri onların (kadınlarınızın)dır.”

Ayetin bu bölümünde, eğer ölen eş erkek ise erkeğin çocukları da varsa karısına kalan mirasın sekizde biri pay olarak düşer geri kalanı çocuklarındır. Anne ve babaya bu durumda miras düşmez.

g)-“ Mirası aranan erkek ya da kadın, çocuğu ve babası olmayan bir kimse olup erkek veya kız kardeşi bulunursa onlardan her biri için altıda bir vardır.”****

Ayetin doğru anlaşılmasında en zor olan konu burasıdır. Biz On ikinci ayetin bu bölümde bahsedilen miras ölen kadın eşin babasız ve çocuksuz olan yakınlarına nasıl pay edildiğini anlıyoruz.

Yani mirasçı bir anne ve kardeşlerden birisi erkek birisi kadın olması durumunda Erkek kardeş olsun kadın kardeş olsun ayırım yapılmadan her birine mirasın altıda biri verilmesi gerektiği vurgulanmaktadır. Geri kalan miras ise ölen kadının annesinindir. Oda gösteri yor ki anne mirasın üçte ikisine sahip olmaktadır.

4/176- Eğer kız kardeşi iki ise, geride bıraktıklarının üçte ikisi onlarındır.

Bakınız on ikinci ayette erkek ve kız kardeş mirasçı olup da mirastan her birisi için altıda bir pay alırken bu ayette iki kız kardeş olsa bile mirasın üçte ikisine sahip olmaktadırlar.

Dikkat ederseniz on ikinci ayette anneye düşen pay oranı artarken yüz yetmiş altıncı ayette kardeşlere düşen pay artmaktadır.

4/176-Eğer kız kardeşi iki ise, geride bıraktıklarının üçte ikisi onlarındır. Ama (mirasçılar) erkekler ve kız kardeşler ise, bu durumda erkek için dişinin iki payı vardır. Allah, -şaşırıp sapmayasınız diye- açıklar. Allah, her şeyi bilendir.

Yani, bir kız kardeş olunca, mirasın yarısı, iki kardeş olunca mirasın üçte ikisi iki veya daha fazla kardeşler olması durumunda daha çok hisse almaları dile getirilmektedir. Bu durumda anne çok kardeşli oldukları zaman mirasın altıda birine hak kazandığı görülmektedir.

f)-“ Eğer bundan fazla iseler, bu durumda -kendisiyle yapılan vasiyette ya da (varsa) borçtan sonra- üçte bir’de -zarara uğratılmaksızın onlara ortaktırlar.”

Ayetin bu bölümünde kardeşler erkek olsun kadın olsun iki veya ikiden fazla iseler bu durumda mirasın üçte biri kardeşlerin geri kalan üçte iki de anneye aittir.

Yine önemli olan bir konu da söz konusu on ikinci ayette bahsedilen mirasta kardeşler ikiden çok olsa bile anne mirasın üçte ikisine malik olduğu halde nisa yüz yetmiş altıncı ayette kardeşler ikiden fazla olduğu zaman mirasın altıda birisine sahip olmaktadır.

Miras paylaşımında bu farklı inceliği de gözler önüne sermek istedim.

Sonuç olarak, Kur’an’da en zor anlaşılabilen konulardan birisi Miras paylaşımıdır. Kur’an’ın tanımladığı şekilde Paylaştırabilmek için Miras ayetleri ile ilgili bütün alternatif kuralları bilmek ve ayetler arasında güçlü bir bağ kurarak ancak doğru bir çözüm gerçekleştirilebilir.

Doğrularım Allah’a yanlışlarım ise bana aittir. En doğrusunu Allah bilir.

ALİ RIZA BORAZAN
MERSİN -ANAMUR



Hiç yorum yok: