6 Mayıs 2015 Çarşamba

İBRAHİM’İN KONUKLARI VE LUT KAVMİ HAKKINDA KUR'AN'IN ANLATTIKLARI!



                                                                                   

RAHMAN VE RAHİM OLAN ALLAH'IN ADIYLA!

51/24- Sana İbrahim’in ağırlanan konuklarının haberi geldi mi?

51/25- Hani, yanına girdiklerinde: “Selam” demişlerdi. O da: 
“Selam” demişti. “(Haklarında bilgim olmayan) Yabancı bir topluluk.”

51/51/26- Hemen (onlara) sezdirmeden ailesine gidip, çok geçmeden semiz bir buzağı ile (geri) geldi.

51/27- Derken onlara yaklaştırıp (ikram etti); “Yemez misiniz?” dedi.

51/28- (Onlar yemeyince) Bunun üzerine içine bir tür korku düştü. “Korkma” dediler ve ona bilgin bir erkek çocuk müjdesini verdiler.

51/29- Böylece karısı çığlıklar kopararak geldi ve yüzüne vurarak: “Kısır, yaşlı bir kadın (mı doğum yapacakmış)? dedi.

51/30- Dediler ki: “Öyle. (Bunu) Senin Rabbin buyurdu. Çünkü O, hüküm ve hikmet sahibidir, bilendir.”

51/31- (İbrahim) dedi ki: “Şu halde sizin asıl isteğiniz nedir, ey elçiler?”

51/32- “Doğrusu biz, suçlu-günahkar bir kavme gönderildik” dediler.

51/33- “Üzerlerine çamurdan (iyice sertleşip kaskatı kesilmiş) taşlar yağdırmak için.”

51/34- “(Ki bu taşların her biri,) Rabbinin Katında ölçüyü taşıranlar için (herkese ayrı ayrı) işaretlenmiştir.”

51/35- Bu arada, mü’minlerden orda kim varsa çıkardık.

51/36- Ne var ki, orda Müslümanlardan olan bir evden başkasını bulmadık.

51/37- Ve orada, acı bir azaptan korkanlar için bir ayet bıraktık.

15/51- Onlara İbrahim’in konuklarından haber ver.

15/52- Yanına girdiklerinde “Selam” demişlerdi. O da: “Biz sizden korkmaktayız” demişti.

15/53- Dediler ki: “Korkma biz sana bilgin bir çocuk müjdelemekteyiz.”

15/15/54- Dedi ki: “Bana ihtiyarlık gelip-çökmüşken mi müjdeliyorsunuz? Beni ne ile müjdelemektesiniz?”

15/55- Dediler ki: “Seni gerçekle müjdeledik; öyleyse umut kesenlerden olma.”

15/56- Dedi ki: “Sapıklar dışında Rabbinin rahmetinden kim umut keser?”

15/57- Dedi ki: “Ey elçiler, (bunun dışında, diğer) işiniz ne?”

15/58- Dediler ki: “Gerçekte biz, suçlu-günahkar olan bir topluluğa gönderildik.”

15/159- “Ancak Lut ailesi hariçtir; biz onların tümünü muhakkak kurtaracağız.”

15/60- “Ama karısını (kurtaracaklarımız) dışında tuttuk, o, geride kalanlardandır.”

15/15/61- Böylelikle elçiler Lut ailesine geldiklerinde,

15/62- (Lut) Dedi ki: “Sizler gerçekten tanınmamış bir topluluksunuz.”

15/63- “Hayır” dediler. “Biz sana, onların hakkında kuşkuya kapıldıkları şeyle geldik.”

15/64- “Sana gerçeği getirdik, biz şüphesiz doğru söyleyenleriz.”

15/65- “Hemen aileni gecenin bir bölümünde yola çıkar, sen de onların ardından git ve sizden hiç kimse arkasına bakmasın; emrolunduğunuz yere gidin.”

15/66- Ve onlara şu emri verdik: “Sabaha çıkarlarken onların arkası mutlaka kesilecektir.”

15/1567- Şehir halkı birbirlerine müjdeler vererek geldi.

15/68- (Lut onlara) “Bunlar benim konuğumdur, beni utandırıp-dillere düşürmeyin” dedi.

15/69- “Allah’tan korkup-sakının ve beni küçük düşürmeyin.”


15/70- Dediler ki: “Biz seni ‘herkes(in işin)e karışmaktan’ alıkoymamış mıydık?”

15/71- Dedi ki: “Eğer yapmak-istiyorsanız, işte bunlar, benim kızlarım.”

15/72- Ömrüne andolsun ki, onlar, sarhoşlukları içinde kör-sersemdiler.

15/73- Derken, tan yerinin ağarma vaktine girdiklerinde onları (o korkunç ve dayanılmaz) çığlık yakalayıverdi.

15/74- Anında (yurtlarının) üstünü altına çevirdik ve üzerlerine balçıktan pişirilmiş taş yağdırdık.

15/75- Elbette bunda ‘derin bir kavrayışa sahip olanlar’ için gerçekten ayetler vardır.

15/76- O (şehir de) gerçekten bir yol üstünde (hala) durmaktadır.

15/77- Elbette, bunda iman edenler için gerçekten ayetler vardır..

54/33- Lut kavmi de uyarıları yalanladı.

54/34- Biz de onların üzerine taş yağdıran bir kasırga gönderdik. Yalnız Lut ailesini (bu azaptan ayrı tuttuk;) onları seher vakti kurtardık;

54/35- Tarafımızdan bir nimet olarak. İşte Biz, şükredenleri böyle ödüllendiririz.

54/36- Oysa andolsun, zorlu yakalamamıza karşı onları uyarmıştı. Fakat onlar, bu uyarıları kuşkuyla karşılayıp-yalanlamakta direttiler.

54/37- Andolsun onlar, onun konuklarından da murad almak için baskı yaptılar. Biz de onların gözlerini silip kör ettik. “İşte azabımı ve uyarmamı tadın.”

54/38- Andolsun onları bir sabah vakti erkenden, üzerlerinde kararını kılmış bir azap yakalayıp-bastırıverdi.

54/39- Şimdi azabımı ve uyarmamı tadın.

İBRAHİM’İN KONUKLARI VE LUT KAVMİNE GELEN ELÇİLER KİMMMİŞ?  ONU BULMAYA ÇALIŞALIM.

Kuran içerisinde üç surede İbrahim’in konukları ve lut kavmi beraber anılmaktadır. Yukarıda da görüldüğü gibi, Zariat suresi, Hicir suresi ve kamer suresidir.

İbrahim ve Lut’a gelen elçiler İslam toplumlarında ve müfessirlerinin anlattıklarına göre Meleklerden olduğu var sayılmaktadır. Gerçekten bu elçiler melekler mi yoksa insanlardan olan bir nebi ve resuller mi onu anlamaya çalışalım.

Devamlı üzerine basa basa söylemek istediğim şuydu. Kur'an’daki kıssaları anlamak için kuranın mutlaka konuşma dilinin çözülmesi gerekir. Kuran’da geçen bir kelimenin kuran bütünlüğü içerisinde ne anlama geldiğini bilmek ve aynı zamanda konuşlandığı yerdeki kastedilen manayı çözebilmek için, kuranda onunla ilgili bütün ayetlerin bilinmesi gerekir.

Kuran’da geçen hiçbir kelime hiçbir kelimenin yerine kullanılmadığı gibi, Hiçbir kelime de hiçbir kelimeden bağımsız değildir. İşte kıssalarda anlatılan olayları doğru olarak yakalayabilmek için hem kelimelerin ne anlama geldiğini kuran bütünlüğü içerisinde doğru yere koymak hem de konuşlandığı yerdeki konumunda yaptığı değişikliği de iyi algılamak gerekir.

İslam müfessirlerinin yanıldıkları en büyük konulardan birisi Cibril ve melek kavramının doğru yere oturtulamayışıdır. Burada gelen elçilerin hangi anlamda kullanıldığını Melek kelimesinin anlaşılmadan konunun anlaşılması mümkün değildir. Bu sebeple melek kelimesini de burada tanıtmak gerekmektedir.

Kâinatta yaratılmış olan temel olarak iki varlık vardır. Birisi Halife olan, Dünya hayatında İbadet ve kullukla sorumlu olan, İnsanoğlu, Diğeri ise bu insanoğlunun emrine amade olarak verilmiş olan meleklerdir. Melekler Allah’ın kodladığı bilgilerle hareket ederek dünya hayatında seyirlerini. Sürdüren İnsanların dışındaki varlıkların genel adıdır. Onlarda akıl ve irade olmadığı gibi onlarda insanlar gibi takva, fısk ve fücura sapma olayları da yoktur. Bu sebeple onlar kendilerine kotlanmış olan bilgilerin dışında hiçbir bilgiye sahip değildirler. Ve sonuçta da insanlar gibi iki eğilim ve iki seçenek de karşılarında yoktur.

Ama İnsanlara gelince İnsan Hem takva yoluna eğilimli, hem de fısk ve fücur yoluna eğilimli, nötr bir varlıktır. İnsanlar Hangi yola eğilim gösterir ve karar verirse melekler o yolda hizmet ederler. Hangi yola giderse o yolu şeytan insana süsleyerek gittiği için, her insan gittiği yolun dosdoğru olduğunu sanır. Oysa binlerce yolun içerisinde bir tek doğru yol vardır. O yolun adı da İslam teslim olanların adı da Müslüman’dır. Müslüman olanın yolunun tarifini Allah kendi katından göndermiş olduğu nebi ve resullerle yapar. Diğerlerinin yolunun tarifini de şeytan belirler. O zaman meleğin kurana göre Bir tanımını yapalım.

Melek: İnsanların fiziki sosyolojik ve psikolojik yapısı da dahil olmak üzere, Allah’ın Bir zaman dilimi içinde insanların emirlerine amade kıldığı İnsanların dışındaki bütün Yaratılmış olan varlıkların genel adıdır. Melekler, kendi seyirlerini kotlanmış olan bilgilerle sürdürürler. Kâinatta yaratılmış olan bütün varlıklarda fısk ve fücur yoktur. Örnek verecek olursak güneş bir melek olduğu gibi yıldızlar bitkiler hayvanlar da birer melektirler. İnsanda bulunan takva bir melek olduğu gibi, iblis de birer melektir. Kalp bir melek olduğu gibi damarlar ve hücreler de birer melektirler. Hasılı İrade sahibi olmayan Allah’ın insan oğlunun istediği yönde manevra kabiliyetine uygun olarak yarattığı varlıkların istisnasız hepsinin adıdır melek.

Yukarıda Üç surede anlatılan kıssada İbrahim ve Lût’a  Gelen elçilerin meleklerden olmadığı anlaşılıyor. Ayetleri şöyle bir anımsamaya çalışalım.

51/24- Sana İbrahim’in ağırlanan konuklarının haberi geldi mi?

51/25- Hani, yanına girdiklerinde: “Selam” demişlerdi. O da: “Selam” demişti. “(Haklarında bilgim olmayan)  Yabancı bir topluluk.”

51//26- Hemen (onlara) sezdirmeden ailesine gidip, çok geçmeden semiz bir buzağı ile (geri) geldi.

51/27- Derken onlara yaklaştırıp (ikram etti); “Yemez misiniz?” dedi.

51/28- (Onlar yemeyince) Bunun üzerine içine bir tür korku düştü. “Korkma” dediler ve ona bilgin bir erkek çocuk müjdesini verdiler.

Bu Bölümde En önemli dikkat çeken Olay” “Korkma” dediler ve ona bilgin bir erkek çocuk müjdesini verdiler.” Gelecekten olmadan önce olacak olan bir olayı gayp haberi olarak verilmesidir.  Nebileri diğer insanlardan ayıran en büyük mucizelerden birisi onlara Allah’ın bildirmesiyle gayptan haber vermesidir.  Kuran okuyucular iyi bilirler ki. Kıssalarda anlatılan geçmişi anı ve gelecek olan olayları bir de Bunlar içerisinde İnsanların öldükten sonra diriltilip mahşer yerindeki cennet ve cehennem ahvalinin durumları anlatılır. İşte Bu olay deist ve ateist çevrelerce hiç kabul görmese de olacak olan bir gerçeği kuran bizlere anlatmaktadır. Necim suresinde de  geçen gayıp haberi de bunlar değimliydi?

53/2- Sahibiniz (arkadaşınız olan peygamber) sapmadı ve azmadı.

53/3- O, hevadan (kendi istek, düşünce ve tutkularına göre) konuşmaz.

53/4- O (söyledikleri), yalnızca vahyolunmakta olan bir vahiydir.

Burada Allah bize kendisinin nebi ve resul olarak gönderdiği bir elçinin profilini çizmektedir. Eğer O size gelecekten daha henüz gerçekleşmemiş olan Bir olaydan haber veriyorsa o kendi  nefsinden bunu söylemiyor. Onun söyledikleri sizin ve onun bir tek ilahı olan Allah ona bu bilgileri vermektedir.

Aynı ifade  Meryem suresinde de geçmektedir.

19/16- Kitap’ta Meryem’i de zikret. Hani o, ailesinden kopup doğu tarafında bir yere çekilmişti.

19/17- Sonra onlardan yana (kendini gizleyen) bir perde çekmişti. Böylece ona ruhumuz (Cibril’i) göndermiştik, o da, düzgün bir beşer kılığında görünmüştü.

19/18- Demişti ki: “Gerçekten ben, senden Rahman (olan Allah)a sığınırım. Eğer takva sahibiysen (bana yaklaşma).”

19/19- Demişti ki: “Ben, yalnızca Rabbinden (gelen) bir elçiyim; sana tertemiz bir erkek çocuk armağan etmek için (buradayım).”
19/20- O: “Benim nasıl bir erkek çocuğum olabilir? Bana hiçbir beşer dokunmamışken ve ben azgın utanmaz (bir kadın) değilken” dedi.

İki övülmüş kadından birisi olan Meryem’e Bu erkek çocuğu müjdeleyen kim? Cebrail desek eğer Cebrail peygamberlere vahiy getiriyorsa Meryem bir kadın Kuran biz peygamberleri erkeklerden gönderdik ifadesi kullanır. Burada gelecek olan erkek çocuk İsa gibi Allah’ın bir kelimesi ve Allah'tan bir ruh olan bir peygamberdir.

Her Peygamber kendilerinden önce gelmiş olan peygamberleri  tasdik etmiş ve doğrulamış. Ve kendilerinden sonra gelecek olan peygamberleri de müjdelemişlerdir. Bu kuranda bize anlatılan Allah’ın değişmez sünnetlerindendir.

Biz bu örnekleri verirken, Kuran’ın konuşma dilini çözmeye çalışıyoruz. Son peygamberi İsa ve Musa müjdelemişlerse, İsa’yı kendisinden önce gelmiş bir nebi ve resul olan bir elçi müjdelemişse İbrahim’den olan İsmail de  İbrahim’den  Önce  peygamber olmuş bir nebi ve resul müjdelemektedir.

İbrahim’in konukları için hazırlamış olduğu en güzel yiyecekler olsa bile  Onların gözleri yemek içmek değil onların  İlahi bir görevin peşinde olduklarını vurgulamakta ve anımsatmaktadır.

Kuran Bize İbrahim hakkında bilgi verirken Onun Kavmi içerisinde bir tek iman eden ve ona destek veren karısı da dahil olmamıştır. Bu zorlu şartlar altında hiçbir zaman o küfrün karşısında eğilmemiş ona her türlü hakaretler işkenceler  zulümler yapılsa da  o yaratılışta verdiği  rabbim Allah’tır sözünden caymamıştır. Onun için İbrahim bütün insanlara kıble olarak gösterilmektedir. Yani En zor şartlar içerisinde Olan bir hayat İbrahim’in hayatı idi. o da Bu hayatında Allah’ın ona yüklediği yükü sınavı başarıyla vererek yılmadan Allah’a, ateşte yaksalar da kavuşabildi. Ve tek başına bir ümmet olmayı başarabildi.

16/120- Gerçek şu ki, İbrahim (tek başına) bir ümmetti; Allah’a gönülden yönelip itaat eden bir muvahhiddi ve o müşriklerden değildi.

51/29- Böylece karısı çığlıklar kopararak geldi ve yüzüne vurarak: “Kısır, yaşlı bir kadın (mı doğum yapacakmış)? dedi.

Burada İbrahim’in çığlıklar atarak Kısır yaşlı bir kadından erkek bir çocuğun olmasını kabullenmemesi onun doğurganlık özelliğinin kalmaması anlamında değil, Onun kendisinden gelecekte İsmail gibi Allah yolunda Kendisini kurban edebilecek Bir çocuğun doğmasına kendilerini hazır hissetmediğini göstermektedir. Zaten İbrahim’in karısı İbrahim’in anlattıklarına da inanmıyordu bir başka ifadeyle müşrik bir kadındı.

15/53- Dediler ki: “Korkma biz sana bilgin bir çocuk müjdelemekteyiz.”

15/54- Dedi ki: “Bana ihtiyarlık gelip-çökmüşken mi müjdeliyorsunuz? Beni ne ile müjdelemektesiniz

Hazreti İbrahim’in Bu tepkisi, Onun çocuğu olamayacak biyolojik yetersizliği ve bozukluğu değil. Onun insanlardan  Kendi misyonunu sürdürebilecek  bir insan kalmayışı ve olmayışını anlatmak istemektedir.

İnsan bir araba alabilecek durumda değilken yiyecek ekmeğe muhtaçken birileri gelse Allah seni bir arabayla müjdeliyor deseler buna kim inanabilir. Araba alına bilmesi için o konuma hazır olunması gerekir.

Erkek Çocuk Kuran’da yaratılışta verdiği Rabbim Allah’tır sözünde duran her türlü olumsuzluklara rağmen o sözüne yaşamıyla sadakat gösteren insanlardan söz etmektedir. Ben Müslüman’ım demek ve diyebilmek Allah’ın dışındaki bütün ilahları rableri terk ederek canı ve dünyalık kazandığı malları da dahil hepsini kurban edebilecek olgunluğa erişmek demektir.

Adem’in iki oğlunun kurbanları da bu anlamı ifade etmektedir. Kurbanı kabul edilen ve edilmeyen diye anlatılırken birisi Rabbani yolda hayatını adayan kendisini o yolda gerektiği zaman malını canını verebilendir. Allah Bu tutumda olanların yaşadığı hayatı kabullenmekte ve onun kurbanını benimsemektedir. Diğer Kurbanı kabul edilmeyen ise, Tağutlar yolunda hayatını kurban edendir. Bunlardan birisi Allah için hayatta yaşar. birisi de tağutlar için hayatta yaşar.

Bu ifade Hazreti İbrahim peygamberin oğlu ile arasında da geçmektedir.

37/102- Böylece (çocuk) onun yanında koşabilecek çağa erişince (İbrahim ona): “Oğlum” dedi. “Gerçekten ben seni rüyamda boğazlıyorken gördüm. Bir bak, sen ne düşünüyorsun.” (Oğlu İsmail) Dedi ki: “Babacığım, emrolunduğun şeyi yap. İnşaallah, beni sabredenlerden bulacaksın.”

37/103- Sonunda ikisi de (Allah’ın emrine ve takdirine) teslim olup (babası, İsmail’i kurban etmek için) onu alnı üzerine yatırdı.
37/104- Biz ona: “Ey İbrahim” diye seslendik.

37/105- “Gerçekten sen, rüyayı doğruladın. Şüphesiz Biz, ihsanda bulunanları böyle ödüllendiririz.”

37/106- Doğrusu bu, apaçık bir imtihandı.

37/107- Ve ona büyük bir kurbanı fidye olarak verdik.

Rüya Kelimesi, Geceleri insanlar uyurken gerçeklerle alakası olmayan saçma sapan rüyalar değil. Bizzat Hazreti İbrahim peygamberin düşlediği Hayat tarzını misyonunu  oğluna anlatması ve aktarması anlamında kurguladığı dindir.

Dikkat ederseniz O koşacak çağa gelmesi onun ergenlik çağında bulunmasını ve kendi Yolunu kendisi seçebilecek kendi kararını kendisi verebilecek konuma gelmesinden söz edilmektedir.  Hazreti İbrahim şöyle demişti.

6/162- De ki: “Şüphesiz benim namazım, ibadetlerim, dirimim ve ölümüm alemlerin Rabbi olan Allah’ındır.”

İşte bu İlkeyi İbrahim oğluna da vasiyet etmektedir. “Babacığım, emrolunduğun şeyi yap. İnşallah, beni sabredenlerden bulacaksın.”

Oğlu da babasının bu vasiyetini kendi özgür iradesiyle kabul ederek O da Allah’a teslimiyetini bildirmişti. Burada bahsedilen kurban etme bildiğimiz Hayvanları kestiğimiz gibi kurban etme değil. Gerektiği zaman Allah uğruna gözünü kırpmadan canı verebilecek konuma getirilip hazırlanması anlamındadır. Yoksa Günahsız bir evlat kesilir mi? Allah böyle bir emir verir mi? Bunlar  Kuran’da  mecazi anlatımlardır.

Demek ki Hazreti İbrahim’e gelen Elçilerin müjdelediği erkek çocuk İsmail imiş. O elçiler Vahye muhatap olan nebi ve resullerden olduğu anlaşılıyor. Çünkü onlar bir işin olmadan önce Allah’ın bildirmesiyle bildirmeleri Allah’ın ayetlerindendir. Zaten İnkar edenler bu Allah'ın nebilerle konuşarak vahyetme olgusunu kabul etmemektedirler.

51/31- (İbrahim) dedi ki: “Şu halde sizin asıl isteğiniz nedir, ey elçiler?”

51/32- “Doğrusu biz, suçlu-günahkar bir kavme gönderildik” dediler.

51/33- “Üzerlerine çamurdan (iyice sertleşip kaskatı kesilmiş) taşlar yağdırmak için.”

51/34- “(Ki bu taşların her biri,) Rabbinin Katında ölçüyü taşıranlar için (herkese ayrı ayrı) işaretlenmiştir.”

Burada Helak Kavramının ne anlama geldiğinin Kuranın konuşma dilinden çözülmesi gerekmektedir. Yoksa Helak kelimesi ne anlama geldiği anlaşılmazsa kıssaların anlaşılması asla mümkün olmaz.

Helak: İnsanların Yaratılışta vermiş oldukları Rabbim  Allah’tır” sözünden cayarak, Allah’ın dışında insanların rabler edinerek, şeytanın yoluna girmesi ve geriye dönüşü mümkün olmayan bir halde dünya hayatında kör ve sağır olarak vahyin ışığından istifade edemeden dünya hayatından ölüp gitmesidir.

Helak Kelimesi müfessirlerin anlattıkları gibi, tabiat kuvvetlerinin suçlu günahkarları yerle bir etmesi değildir. Eğer öyle olmuş olsaydı Şu anda ayakta kalabilen bir tek ülkeler halkı kalmazdı. Dünya hayatı deneme ve imtihan salonudur. İnsanlar bu Dünyada  Kendi özgür iradeleriyle diledikleri şekilde yaşama hakkına sahiptirler. Allah’ın onlar üzerinde asla özel bir müdahalesi yoktur. Allah vaadinde durandır.  Evren yasalarına uymaması ve insanların birbirlerine müdahalesi hariç Allah insanların yaptıkları cezanın karşılığını ahiret  aleminde verecektir.

13/31Eğer kendisiyle dağların yürütüldüğü, yerin parçalandığı veya ölülerin konuşturulduğu bir Kur'an olsaydı (yine bu Kur'an olurdu). Hayır, emrin tümü Allah'ındır. İman edenler hâlâ anlamadılar mı ki, eğer Allah dilemiş olsaydı, insanların tümünü hidayete erdirmiş olurdu. İnkâr edenler, Allah'ın va'di gelinceye kadar, yaptıkları dolayısıyla ya başlarına çetin bir bela çatacak veya yurtlarının yakınına inecek. Şüphesiz Allah verdiği sözden dönmez. (Veya miadını şaşırmaz.)

Demek ki,  Dünya hayatında Kişilerin işledikleri suçların cezası ya evrensel yasalara uymadığı zaman evrenden, ya da insanlardan gelmektedir.

9/52 - De ki: "Siz bizde iki güzelliğin (Zafer veya şehitliğin) birinden başkasını mı gözetirsiniz? Biz ise size Allah'ın kendi katından veya bizim elimizle bir azap indirmesini gözetiyoruz. Haydi siz gözetedurun, biz de sizinle beraber gözetmekteyiz."

Bu ayette iki azaptan söz etmektedir. Birisi insanlar eliyle yapılan azap, ikincisi de Ahiret aleminde Allah’ın onlara vereceği cehennem azabıdır. Dünya hayatında Allah özel bir ceza vermiyor.

Sonuç olarak, İbrahim ve lut kavmi kıssalarında anlatılmak istenen, İbrahim ve lut’a gelen elçilerin bir melek değil, gaybi bilgilerle eğitilmiş nebi ve resullerin olduğudur.Zaten Hazreti İbrahim peygamberi ateşe atıp yakıp öldürdüler. Lut peygamber ve onu destekleyen ve muhalefet edenlerin konumu anlatılmakta ve lut peygamberin yolunda gidenlerin kurtulduklarını, ona karşı çıkan karısı da dahil bütün kavminin helak olduğu yani, gözleri kör kulakları sağır ve kalpleri hissetmez olarak cehennem hayatlarını dünyada hazırladıklarını vurgulamaktadır.

Doğrularım Allah'a yanlışlarım ise bana aittir.

ALİ RIZA BORAZAN
MERSİN -ANAMUR



Hiç yorum yok: