RAHMAN VE RAHİM OLAN ALLAH’IN
ADIYLA
Öncelikle
genelde İslam müfessirlerinin yanlış algıladıkları ve yanlış anlattıkları bir
ayetin tefsirini yapmaya çalışalım.
يَا أَيُّهَا
النَّاسُ اتَّقُواْ رَبَّكُمُ الَّذِي خَلَقَكُم مِّن نَّفْسٍ وَاحِدَةٍ وَخَلَقَ
مِنْهَا زَوْجَهَا وَبَثَّ مِنْهُمَا رِجَالاً كَثِيرًا وَنِسَاء وَاتَّقُواْ
اللّهَ الَّذِي تَسَاءلُونَ بِهِ وَالأَرْحَامَ إِنَّ اللّهَ كَانَ عَلَيْكُمْ
رَقِيبًا
4/1-Yâ eyyuhân nâsuttekû rabbekumullezî
halakakum min nefsin vâhidetin ve halaka minhâ zevcehâ ve besse minhumâ ricâlen
kesîran ve nisââ(nisâen), vettekûllâhellezî tesâelûne bihî vel erhâm(erhâme).
İnnallâhe kâne aleykum rakîbâ(rakîben).
4/1- Ey insanlar sizi tek bir
nefisten yaratan, ondan eşini yaratan ve her ikisinden birçok erkek ve kadın
türetip-yayan Rabbinizden korkup-sakının. Ve (yine) kendisiyle, birbirinizle
dilekleştiğiniz Allah’tan ve akrabalık (bağlarını koparmak)tan sakının.
Şüphesiz Allah, sizin üzerinizde gözeticidir.
Kuran’da geçen ayetin, hem
orijinal Arapça metnini, hem Türkçe okunuşunu, hem de mealini vermeye çalıştım.
Arapça bilmek ayrı bir ilim,
Kuran’ı anlamak ayrı bir ilimdir. Asıl sıkıntı olan kelimelerin ne söylediği
değil ne söylemek istediğini konu ve Kuran bütünlüğü içerisinde doğru
anlaşılamama sıkıntısıdır.
Şimdi Kuran bütünlüğü
içerisinde sörf yaparak bir tek nefis kelimesine Kuran’ın ne anlam yüklediğini ve
bir tek nefisin kim olduğunu yakalamaya çalışalım.
Kuran içerisinde bir tek
nefisten yaratılma olayı dört ayette zikredilmiştir. Şimdi dört ayet içerisinde bir tek nefis
kelimesinin ne anlama geldiğini anlamaya çalışalım.
4/1- Ey insanlar sizi tek bir
nefisten yaratan, ondan eşini yaratan ve her ikisinden birçok erkek ve kadın
türetip-yayan Rabbinizden korkup-sakının. Ve (yine) kendisiyle, birbirinizle
dilekleştiğiniz Allah’tan ve akrabalık (bağlarını koparmak)tan sakının.
Şüphesiz Allah, sizin üzerinizde gözeticidir.
6/98- O, sizi tek bir
nefisten yaratandır. (Sizin için) Bir karar (kalış) ve emanet (olarak konuluş)
yeri vardır. Kavrayabilen bir topluluk için ayetleri birer birer açıkladık.
7/189- O, sizi tek bir
nefisten yarattı ve kendisiyle durulup-yatışması için ondan eşini var etti. Onu
(eşini) örtüp-bürüyünce, o da bir yük yüklendi de bununla (bir süre) gezindi.
Nitekim ağırlaşınca, ikisi Rableri olan Allah’a dua ettiler: “Eğer bize salih
(bir çocuk) verirsen, andolsun şükredenlerden olacağız.”
7/190- Ama O, onlara (Adem’in çocukları erkek
ve kadınlara) salih (bir çocuk) verince, kendilerine verdiği şey konusunda Ona
ortaklar kılmaya başladılar. Allah, onların şirk koştuklarından Yücedir.
39/6- Sizi tek bir nefisten
yarattı, sonra ondan kendi eşini var etti ve sizin için davarlardan sekiz çift
indirdi. Sizi annelerinizin karınlarında, üç karanlık içinde, bir yaratılıştan
sonra (bir başka) yaratılışa (dönüştürüp) yaratmaktadır. İşte Rabbiniz olan
Allah budur, mülk O’nundur. O’ndan başka İlah yoktur. Buna rağmen nasıl
çevriliyorsunuz?
Genel olarak bütün İslam
müfessirleri İlk insanın yaratılışı hakkındaki bilgileri günümüzde insanlar
eliyle yazılmış ve Allah’tan gelmiş olan vahiy orijinli Tevrat tahrif edilerek
günümüzde dolaşan Tevrat’tan almışlardır. Aynı zamanda İslam toplumları da
Tevrat’taki bilgilerle inancını devam ettirmektedir. Genelde kabul gören
anlayış şöyledir.
İlk olarak Allah Âdem’i
yarattı onun sağ kaburga kemiğinden Havva’yı yarattı. İkisi evlendiler. Her
doğan çocuklar ikiz hem de biri kız biri erkek olarak doğmaktadır. Âdemin şeriati
olarak aynı batından doğan çocuklar biri birleri ile evlenemez ama başka batından
olanlar biri birleri ile evlenebilirler. Diyerek Allah adına Allah’tan olmayan
Bir din bir şeriat uydurmuşlardır.
Oysa Allah’ın insanlık
tarihinin başlangıcından bu tarafa nebiler aracılığı ile göndermiş olduğu dinin
adı İslam teslim olanların adı da müslümandır. Tek bir ümmet ve tek bir şeriat
içerisinde olanlar Allah’tan gelen vahiy orijinli dini kabul eden ve onları
hayatları ile bütünleştirenlerdir.
5/47- İncil sahipleri
Allah’ın onda indirdikleriyle hükmetsinler. Kim Allah’ın indirdiğiyle hükmetmezse,
işte onlar, fasık olanlardır.
5/48- Sana da (Ey Muhammed,) önündeki
kitap(lar)ı doğrulayıcı ve ona ‘bir şahid-gözetleyici’ olarak Kitab’ı
(Kur’an’ı) indirdik. Öyleyse aralarında Allah’ın indirdiğiyle hükmet ve sana
gelen haktan sapıp onların heva (istek ve tutku)larına uyma. Sizden her biriniz
için bir şeriat ve bir yol-yöntem kıldık. Eğer Allah dileseydi, sizi bir tek
ümmet kılardı; ancak (bu,) verdikleriyle sizi denemesi içindir. Artık
hayırlarda yarışınız. Tümünüzün dönüşü Allah’adır. Hakkında anlaşmazlığa
düştüğünüz şeyleri size haber verecektir.
Ayette geçen” . Sizden her biriniz için bir
şeriat ve bir yol-yöntem kıldık. Eğer Allah dileseydi, sizi bir tek ümmet
kılardı; ancak (bu,) verdikleriyle sizi denemesi içindir.” İfadesi Bir tek
ümmet bir tek şeriat sadece Allah’ın nebiler aracılığı ile göndermiş olduğu
vahiylerle hayatlarını yaşayanlardır. Onun dışındakiler ayrı ayrı şeriat ve
ümmettirler.
O zaman bütün peygamberlerin getirmiş
oldukları vahiy doğrultusunda yaşayanlar bir ümmet ve şerait içerisindedirler.
Onun dışında kalanlar ise ayrı ayrı ümmet ve şeriat içerisindedirler. Yani her
peygamberin kendilerinden öce gelenleri doğrulaması ve tasdik etmesi
kendilerinden sonra gelecek olan nebileri müjdelemesi Birisine haram olan diğer
peygamberlere de haram birisine helal olan diğer peygamberlere de helal
anlamına gelmektedir.
16/118- Yahudi
olanlara da, bundan önce sana aktardıklarımızı haram kıldık. Biz onlara
zulmetmedik, ancak onlar kendi nefislerine zulmediyorlardı.
Burada Dikkat çekilmesi gereken
Allah Yahudilik dinini göndermediği Musa kavminin vahiy orijinalinden sapan
insanların Allah’ın haram kıldığını kendilerine helal, helal kıldığı bazı şeyleri de kendi kendilerine haram
kılmışlardır.
7/157- Onlar ki, yanlarındaki
Tevrat’ta ve İncil’de (geleceği) yazılı bulacakları ümmi haber getirici (Nebi)
olan elçiye (Resul) uyarlar; o, onlara marufu (iyiliği) emrediyor, münkeri
(kötülüğü) yasaklıyor, temiz şeyleri helal, murdar şeyleri haram kılıyor ve
onların ağır yüklerini, üzerlerindeki zincirleri indiriyor. Ona inananlar,
destek olup savunanlar, yardım edenler ve onunla birlikte indirilen nuru
izleyenler; işte kurtuluşa erenler bunlardır.
Demek ki, Âdem peygambere
Musa, İsa, Peygamber ve kavmine haram olanlar Muhammed peygambere de haramdır.
Onlara helal olanlar Muhammed peygambere de helaldir. Yukarıda ayetlerde bahsedilen
Allah’tan gönderilmiş olan Tevrat ve İncil, bu günkü insanlar eliyle yazıp bozdukları
Tevrat ve İncil değil, Allah’ın Musa ve İsa’ya indirmiş olduğu vahiy orijinli
Tevrat ve İncil’dir. Allah’ın göndermiş olduğu bütün peygamberlerde haram ve
helal farklılığı yoktur.
Şimdi diyecekler ki; Allah
Musa’ya İsa’ya getirmiş olduğu dini nesh etti yerine İslam dinini getirdi. Asla
bu doğru değildir. Bu ifadeler büyük bir yanılgı ve sapmadır. Konunun düzgün
anlaşılması açısından biraz nesh etme üzerinde durmak istiyorum.
NESİH NEDİR?
2/106- Biz, daha hayırlısını
veya bir benzerini getirinceye (kadar) hiçbir ayeti nesh etmez (hükmünü
yürürlükten kaldırmaz) veya unutturmayız. Bilmez misin ki Allah, gerçekten her şeye
güç yetirendir.
Ayet kelimesi, Allah’ın nebilere gönderdiği
vahiyler anlamında kullanıldığı gibi, Allah’ın kâinat içerisinde yaratmış
olduğu bütün varlıklar için de kullanılmıştır.
Yani Musa’ya ve İsa’ya Gelen vahyi bilgiler
olduğu gibi, aynı zamanda bu vahyi bilgilere uygun olanlar ve olmayanlar da
ayet olarak geçmektedir. Yani Musa’ya ve İsa’ya haram kılınanı helal, helal kılınanı da haram kılan toplumların
yanlış davranışları da Kuran içerisinde ayet olarak tanımlanmaktadır. Bir
ayetle Allah’ın nesh ettiği bir şeyin Allah’ın haram kıldığı değil, vahyin
orijinalinden saparak kendi zan ve tahminlerince Allah’ın helal kıldığı bir
şeyi kendi kendilerine haram kılmalarıdır.
6/146- Yahudi
olanlara her tırnaklı (hayvanı) haram kıldık. Sığırlardan ve koyunlardan,
sırtlarına veya bağırsaklarına yapışan veya kemiğe karışanlar dışında iç
yağlarını da onlara haram kıldık. ‘Azgınlık ve hakka tecavüzde bulunmaları’
nedeniyle onları böyle cezalandırdık. Biz şüphesiz doğru olanlarız.
Sakın ola ki Allah Musa’ya
indirdiği dini Yahudilik dini olarak sanmayın. Musa’ya Gelen dinin adı da İslam
Muhammed’e gelen dinin adı da İslam’dır. Yahudi’yiz diyen Musa dininden saparak
kendilerine göre din uyduran insanlardır. İşte Allah İsa ile Yahudi olanların yapmış
oldukları yanlış inanç ve uydurmalarını düzeltmektedir. Muhammed ile de
Hıristiyan olanların uydurdukları dini Allah düzelterek yerine doğruları
getirmektedir. İşte Araf suresi 157. Ayette geçen ifade şudur.
“o, onlara marufu (iyiliği)
emrediyor, münkeri (kötülüğü) yasaklıyor, temiz şeyleri helal, murdar şeyleri
haram kılıyor ve onların ağır yüklerini, üzerlerindeki zincirleri indiriyor.”
Ayette Bahsedilen” temiz
şeyleri helal, murdar şeyleri haram kılıyor.” Yani Musa ve İsa’ya helal edilip
de insanların haramlaştırdığı, Haram edilip de helalleştirdiği bazı şeyleri
tekrar eski haline getirmesi anlamında olarak anlatmıştır. Yoksa yukarda vermiş
olduğum ayet örneği ile çelişirdi.
16/118- Yahudi
olanlara da, bundan önce sana aktardıklarımızı haram kıldık. Biz onlara
zulmetmedik, ancak onlar kendi nefislerine zulmediyorlardı.
Yukarıda vermiş olduğum
ayetler ve açıklamalardan da anlaşıldığı gibi, Nesh etme olayı, Allah’ın
Muhammed’den önce göndermiş olduğu vahiy orijini din ile çerçevelenen helal ve
haramlar değildir. Nesh edilen Yahudi ve Hıristiyanların vahiyden saparak
ortaya koydukları bazı vahye uymayan haram ve helalleridir.
Bu açıklamalardan sonra
Kuran’nın Konuşma dili çözülmeden ve bir ayete veya bir kelimeye Kuran’ın ne
anlam yüklediği tespit edilmeden Konuları ve ayetleri doğru olarak anlamak,
asla mümkün değildir.
4/1- Ey insanlar sizi tek bir
nefisten yaratan, ondan eşini yaratan ve her ikisinden birçok erkek ve kadın
türetip-yayan Rabbinizden korkup-sakının. Ve (yine) kendisiyle, birbirinizle dilekleştiğiniz
Allah’tan ve akrabalık (bağlarını koparmak)tan sakının. Şüphesiz Allah, sizin
üzerinizde gözeticidir.
Ayette geçen,” Ey insanlar
sizi tek bir nefisten yaratan” İfadesinde Bir tek nefis hangi anlamda
kullanılmıştır? Eğer bir tek nefis İlk insan ilk peygamber olan âdem anlamında
kullanılmış ise, Şu ayetleri nereye koyacağız?
7/189- O, sizi tek bir
nefisten yarattı ve kendisiyle durulup-yatışması için ondan eşini var etti. Onu
(eşini) örtüp-bürüyünce, o da bir yük yüklendi de bununla (bir süre) gezindi.
Nitekim ağırlaşınca, ikisi Rableri olan Allah’a dua ettiler: “Eğer bize salih
(bir çocuk) verirsen, andolsun şükredenlerden olacağız.”
7/190- Ama O, onlara (Adem’in çocukları erkek
ve kadınlara) salih (bir çocuk) verince, kendilerine verdiği şey konusunda Ona
ortaklar kılmaya başladılar. Allah, onların şirk koştuklarından Yücedir.
Eğer Peygamber olan Âdem olmuş olsaydı sizce
şöyle diyebilir miydi? “Ama O, onlara (Adem’in çocukları erkek ve kadınlara)
salih (bir çocuk) verince, kendilerine verdiği şey konusunda Ona ortaklar
kılmaya başladılar.”
Bu ifade eğer peygamber olan Âdem tarafından
söylenip ve yapılmış olsaydı, Allah’ın peygamberler hakkında söylemiş olduğu
ayetlerle çelişkiye düşerdi.
33/ 38- Allah’ın kendisine farz kıldığı bir
şey(i yerine getirme)de peygamber üzerine hiçbir güçlük yoktur. (Bu,) Daha önce
gelip geçen (ümmet)lerde Allah’ın bir sünnetidir. Allah’ın emri, takdir edilmiş
bir kaderdir.
33/39- Ki onlar (o peygamberler) Allah’ın
risaletini tebliğ edenler, O’ndan içleri titreyerek-korkanlar ve Allah’ın
dışında hiç kimseden korkmayanlardır. Hesap görücü olarak Allah yeter.
3/ 80- O, melekleri ve peygamberleri Rabler
edinmenizi emretmez. Siz, Müslüman olduktan sonra, size küfrü mü emredecek?
3/81- Hani Allah peygamberlerden ‘kesin bir söz
(misak)’ almıştı: “Andolsun size kitap ve hikmetten verip sonra size
beraberinizdekini doğrulayan bir elçi geldiğinde, ona kesin olarak iman edecek
ve ona yardımda bulunacaksınız.” Demişti ki: “Bunu ikrar ettiniz ve bu ağır
yükümü aldınız mı?” Onlar: “İkrar ettik” demişlerdi de “Öyleyse şahid olun, Ben
de sizinle birlikte şahid olanlardanım” demişti.
3/84-
De ki: “Biz Allah’a, bize indirilene, İbrahim, İsmail, İshak, Yakup ve
torunlarına indirilene, Musa’ya, İsa’ya ve peygamberlere Rablerinden verilenlere
iman ettik. Onlardan hiçbiri arasında ayrılık gözetmeyiz. Ve biz O’na teslim
olmuşlarız.”
Ayetlerden anlaşıldığı gibi, Peygamberler,
Asla Allah’a ne şirk koşarlar ne de insanlara Allah’a şirk koşmayı emrederler.
O zaman Araf suresinde bahsi geçen, tek bir nefis olan İlk insan ve ilk
peygamber olan âdem ve eşi değil, Ancak insanların genel olarak adam soyundan
olan âdemler ve insanlardır.
Yine Âdem kelimesinin Kuran’da iki farklı
anlamda kullanıldığını anlamamız gerekir. Birisi İnsanlar içinden nebi ve resul
olan Âdem Onu Kuran diğer Âdemlerden şöyle ayırmaktadır.
3/ 33- Gerçek şu ki, Allah, Adem’i, Nuh’u, İbrahim
ailesini ve İmran ailesini alemler üzerine seçti;
Bu Âdem diğer peygamberlere yüklenilen sıfatlar ne ise ona da
yüklenmiştir. Kendisi ne şirk koşar ne de insanlara
şirk koşmayı emreder.
5/ 116- Allah: “Ey Meryem
oğlu İsa, insanlara, beni ve annemi Allah’ı bırakarak iki İlah edinin, diye sen
mi söyledin?” dediğinde: “Seni tenzih ederim, hakkım olmayan bir sözü söylemek
bana yakışmaz. Eğer bunu söyledimse mutlaka Sen onu bilmişsindir. Sen bende
olanı bilirsin, ama ben Sende olanı bilmem. Gerçekten, görünmeyenleri
(gaybleri) bilen Sensin Sen.”
Bu ifadeler İsa peygamberinin
annesini ve kendisini insanlara ilah olarak kabul edin demediğini ancak insanlar
onları ilah olarak kabul ettiklerini anlatmaktadır.
Yine son nebi ve resulün asla
kendi keyfine göre ne bir sözde ne de bir eylemde bulunamayacağını Kuran şöyle
anlatır.
69/ 43- Alemlerin
Rabbinden bir indirilmedir.
69/44- Eğer o, Bize karşı bazı sözleri
uydurup-söylemiş olsaydı.
69/45- Muhakkak onun sağ-elini (bütün güç ve
kudretini) çekip-alıverirdik.
69/46- Sonra onun can damarını elbette
keserdik.
Ayetlerden anlaşıldığı gibi, Tek bir nefisten
yaratıldı ifadesi nebi ve resul olan Âdem olmadığı kesindir. Yine tek bir nefis
kelimesinin ne anlama geldiği hakkında Kuran’da sörf yaparak, bilgi vermeye
çalışalım.
Şems suresinde İnsanın nasıl bir varlık
olduğunu Kuran şöyle tanımlar.
91/ 7-
Nefse ve ona ‘bir düzen içinde biçim verene’,
91/8-
Sonra ona fücurunu (sınır tanımaz günah ve kötülüğünü) ve ondan sakınmayı ilham
edene (andolsun).
91/9-
Onu arındırıp-temizleyen gerçekten felah bulmuştur.
91/10-
Ve onu (isyanla, günahla, bozulmalarla) örtüp-saran da elbette yıkıma uğramıştır.
Nisa
birinci ayette bahsedilen “tek bir nefis” şems suresinin yedi ile onuncu ayet
arasında karşılığını bulan anlam şöyle olmalıdır.
Yani her
insan hem takva yoluna eğilimli hem de fısk ve fücur yoluna eğilimli aklıyla
nötr bir varlıktır. Bunun erkek ve kadın olması hiçbir şeyi değiştirmez.
35/ 11- Allah
sizi topraktan yarattı, sonra bir damla sudan. Sonra da sizi çift çift kıldı.
O’nun bilgisi olmaksızın, hiçbir dişi gebe kalmaz ve doğurmaz da. Ömür sürene,
ömür verilmesi ve onun ömründen kısaltılması da mutlaka bir kitapta
(yazılı)dır. Gerçekten bu, Allah’a göre kolaydır.
Allah sizi Topraktan yarattı,
ifadesi Bütün insanların beden kısmının topraktan yaratıldığını canı da yani
insanı diri tutan enerji olan kısmını da dumansız ateşten yaratıldığını belirtmektedir.
15/ 26- Andolsun, insanı
kuru bir çamurdan, şekillenmiş bir balçıktan yarattık.
15/27- Ve Cann’ı da daha önce ‘nüfuz eden
kavurucu’ ateşten yaratmıştık.
Allah İnsan yaratılışına bir örnek veriyor.
Bütün insanların erkek ve kadın ayırım yapılmadan Aynı cins olarak yaratılıp
durduğunu anlatmaktadır.
“Ey insanlar
sizi tek bir nefisten yaratan, ondan eşini yaratan ve her ikisinden birçok
erkek ve kadın türetip-yayan Rabbinizden korkup-sakının.”
Eğer ayette geçen bir tek
nefis Adem peygamber olmuş olsaydı bütün peygamberler şeriatlarının aynı olan
dinde kardeş evliliği ile çoğalması Kuran’la çelişirdi. Bakınız nisa suresi
yirmi üçüncü ayette kimin kime helal kimin kime haram olduğunu şöyle anlatır.
4/ 23- Sizlere anneleriniz,
kızlarınız, kız kardeşleriniz, halalarınız, teyzeleriniz, erkek kardeşlerin
kızları, kız kardeşlerin kızları, sizi emziren (süt) anneleriniz, süt kız
kardeşleriniz, kadınlarınızın anneleri ve kendileriyle (gerdeğe) girdiğiniz
kadınlarınızdan olup koruyuculuğunuz altında bulunan üvey kızlarınız -onlarla
gerdeğe girmemişseniz, size bir sakınca yoktur-, sizin sülbünüzden olan
oğullarınızın eşleri ve iki kız kardeşi biraraya getirdiğiniz (evlilik) haram
kılındı. Ancak (cahiliyede) geçen geçmiştir. Şüphesiz, Allah, bağışlayandır, esirgeyendir.
İlk peygamber ve ilk
yaratılan insanlara bu ayette geçen hükümler de geçerlidir. Yani Muhammed
ümmetine de kardeş evliliği haramdır. Musa ve İsa ümmetlerinde de kardeş
evliliği haramdır. Âdem ümmetine de kardeş evliliği haram olması grekir.
Öyleyse Allah “sizi bir tek
nefisten yarattık ondan da eşini var ettik” ayetinden, ya Allah birçok âdemler
ve Havvalar yaratarak insanlar haram bir üremeye mecbur kalmadan çoğalmışlar.
Ya da Allah bir tek âdem yaratıp başka âdem yaratmaktan aciz kalıp ondan eşini
var ederek ikisi evlenip insanlar kardeş evliliği ile çoğalmışlardır.
Ayetlerde geçen bir tek nefis
kelimesinin Bir Âdem anlamında değil Âdemlere model olan takva iblis ve aklın
hepsini barındıran bir erkek ve kadın modelinden söz etmekte olduğu anlaşılmalıdır.
Dünya üzerinde bulunan bütün
insanları incelediğimiz zaman bütün insanlarda yaratılış aynıdır. Eğer bazı
insanlarda takva fısk fücur ve akıl olmamış olsaydı akıl olmayan insanları
Allah zaten imtihana tabi tutmamaktadır. Bakınız Allah çelişkisiz gönderdiği
bir din ile çelişkisiz yarattığı bir kâinatın tam bir mutabakat içerisinde
olduğu bir din insanlara sunmuştur.
4/ 82- Onlar hala Kur’an’ı
iyice düşünmüyorlar mı? Eğer o, Allah’tan başkasının Katından olsaydı, kuşkusuz
içinde birçok aykırılıklar (çelişkiler, ihtilaflar) bulacaklardı.
67/ 2- O, amel (davranış
ve eylem) bakımından hanginizin daha iyi (ve güzel) olacağını denemek için
ölümü ve hayatı yarattı. O, üstün ve güçlü olandır, çok bağışlayandır.
67/3- O, biri diğeriyle ‘tam bir uyum’ (mutabakat)
içinde yedi gök yaratmış olandır. Rahman (olan Allah)ın yaratmasında hiçbir
‘çelişki ve uygunsuzluk’ (tefavüt) göremezsin. İşte gözü(nü) çevirip-gezdir;
herhangi bir çatlaklık (bozukluk ve çarpıklık) görüyor musun?
67/4- Sonra gözünü iki kere daha çevirip-gezdir;
o göz (uyumsuzluk bulmaktan) umudunu kesmiş bir halde bitkin olarak sana
dönecektir.
30/ 30- Öyleyse
sen yüzünü Allah’ı birleyen (bir hanif) olarak dine, Allah’ın o fıtratına çevir
ki insanları bunun üzerine yaratmıştır. Allah’ın yaratışı için hiçbir
değiştirme yoktur. İşte dimdik ayakta duran din (budur). Ancak insanların çoğu
bilmezler.
Allah’ın insanlara göndermiş
olduğu din, Kuran’la Kuran ’ın
kâinatla Kâinatın ve Kuran’la kâinatın çatışmadığı dindir. İşte yukarıda
nakletmiş olduğum üç farklı ayet bize bu mesajı vermektedir.
Şimdi Hem Kuran’da çelişki
yok diyeceğiz, Bir taraftan her peygamber kendinden önceki gelen peygamberleri
doğrulayıcı ve tasdik edicidir diyeceğiz. Hem de Âdemin şeriatı farklı Musa’nın
İsa’nın şeraitleri farklı diyeceğiz.
Yunus suresinde şöyle
anlatılır.
10/ 36- Onların çoğunluğu
zandan başkasına uymaz. Gerçekten zan ise, haktan hiçbir şeyi sağlayamaz.
Şüphesiz Allah, onların işlemekte olduklarını bilendir.
10/37- Bu Kur’an, Allah’tan başkası tarafından
yalan olarak uydurulmuş değildir. Ancak bu, önündekileri doğrulayan ve kitabı
ayrıntılı olarak açıklayandır. Bunda hiç şüphe yoktur, alemlerin Rabbindendir.
10/38- Yoksa: “Bunu kendisi yalan olarak
uydurdu” mu diyorlar? De ki: “Bunun benzeri olan bir sûre getirin ve eğer gerçekten
doğru sözlüyseniz Allah’tan başka çağırabildiklerinizi çağırın.”
10/39- Hayır, onlar ilmini kuşatamadıkları ve
kendilerine henüz yorumu gelmemiş bir şeyi yalanladılar. Onlardan öncekiler de
böyle yalanlamışlardı. Zulmedenlerin nasıl bir sonuca uğradıklarına bir bak.
Önündekileri doğrulamak demek, Onlara haram
olan şeylerin haram, helal olan şeylerin de helal olmasıdır. Birine haram olan
bir şey diğerine helal olursa bu nasıl doğrulama ve tasdik etme olabilir?
Âdem eğer sadece peygamber anlamında ise
Muhammed de âdemi doğrulamış ise, O zaman Allah kendi kuralını bozmuş olmaz mı?
Âdemin çocukları kardeş kardeş ile evlenecek Nuh’un Musa’nın İsa’mın
Muhammed’in şeraitinde bunlar kaldırılacak Böyle bir din anlayışı zan ve
tahminden başka bir şey değildir.
4/1- Ey insanlar sizi tek bir
nefisten yaratan, ondan eşini yaratan ve her ikisinden birçok erkek ve kadın
türetip-yayan Rabbinizden korkup-sakının. Ve (yine) kendisiyle, birbirinizle
dilekleştiğiniz Allah’tan ve akrabalık (bağlarını koparmak)tan sakının.
Şüphesiz Allah, sizin üzerinizde gözeticidir.
Konuyu özetleyecek olursak!
Kuran’da geçen kelimeler
genelde çift anlamda kullanılmıştır. Allah Her şeyi çift olarak yarattık
ifadesi kullanır.
51/49- Ve Biz, her şeyi iki
çift yarattık. Umulur ki, öğüt alıp-düşünürsünüz.
İKİ FARKLI ANLAMDA KULLANILAN
ADEM!
1-Peygamber olarak anlatılan Âdem.
3/33- Gerçek şu ki, Allah,
Adem’i, Nuh’u, İbrahim ailesini ve İmran ailesini alemler üzerine seçti;
Peygamber olan âdem ile diğer
Allah’ın göndermiş olduğu Bütün peygamberler arasında hiçbir farklılık yoktur.
Onların birine helal olan bir şey, diğerlerine de helaldir. Onların birine
haram olan bir şey diğerlerine de haramdır. Müslüman’ım diyen hiçbir kimse
peygmberler arasında ayırım yapmaz. Çünkü hepsi Allah’ın gözetimi altında
söylerler ve yaşarlar.
2/136- Deyin ki: “Biz
Allah’a; bize indirilene, İbrahim, İsmail, İshak, Yakub ve torunlarına
indirilene, Musa ve İsa’ya verilen ile peygamberlere Rabbinden verilene iman
ettik. Onlardan hiçbirini diğerinden ayırt etmeyiz ve biz O’na teslim
olmuşlarız.”
2- İnsan soyunu temsil eden
ve Kuran’ın genel bir başlık altında ele aldığı âdemdir.
İşte Kuran’da dört yerde
bahsi geçen “tek bir nefisten yarattık” denilen Adem, Bu ademdir. Yani her
insan aklıyla takvasıyla fıskıyla bir model olarak yaratılan attığı her adımdan
konuştuğu her sözden yaptığı her davranıştan kendisine emanet yüklenilen
İmtihana tabi tutulup hesaba çekilecek olan âdemdir. İşte bu âdem erkekli
dişili yaratılmasından dolayı kuran erkeklerin yaratılış farkını izah ederken
“ondan da eşini yarattı “ ifadesiyle dişilerle erkeklerin aynı modelden aynı
türden yarattığını ifade etmektedir.
33/72- Gerçek şu ki, Biz
emanetleri göklere, yere ve dağlara sunduk da onlar bunu yüklenmekten
kaçındılar ve ondan korkuya kapıldılar; onu insan yüklendi. Çünkü o, çok zalim,
çok cahildir.
Ayette bahsedilen emanet
insanlara yüklenen sorumluluk bilincidir. Ama insanların dışındaki hiçbir
varlıkta sorumluluk bilinci yoktur.
O zaman kâinatta yaratılmış
olan, varlıkları Kuran iki farklı guruba ayırmaktadır. MELEKLER- İNSANLAR.
Melekler; Allah’ın
kendilerine kodlamış olduğu bilgilerin dışına çıkmayan ve görevleri sadece
insanlara bir başka ifadeyle Ademe hizmet etmekle görevli varlıkların genel
adıdır.
2/30- Hani Rabbin meleklere:
“Muhakkak Ben, yeryüzünde bir halife var edeceğim” demişti. Onlar da: “Biz Seni
şükrünle yüceltir ve (sürekli) takdis ederken, orada bozgunculuk çıkaracak ve
kanlar akıtacak birini mi var edeceksin?” dediler. (Allah:) “Şüphesiz sizin
bilmediğinizi Ben bilirim” dedi.
Meleklerde kendilerine
verilmiş bir görev vardır. İnsanlara secdesi de kendilerine yüklenmiş olan
görev çerçevesinde insanlara hizmet ederler.
İnsan; Hem Allah’ın kendisine
yüklemiş olduğu emanete sadakat göstermeye eğilimli hem de İblisin tekliflerine
karşı kötülük yapmaya eğilimli, karşısına farklı iki seçenekten herhangi
birisini seçmek ve yapmakla kendi özgür iradesi ile dünya hayatında imtihana
tabi tutulan bir varlıktır.
İşte Kuran İnsanlarla
melekleri biri birinden ayırmak için Ademi ve eşini, aynı donanımla donatılmış
erkeği ve dişiyi yarattığını bildirmektedir. Yoksa Eğer Tevratta anlatılan gibi
Âdem'in sağ kaburga kemiğinden de eşi havayı yaratmış olsaydı Yukarıda anlattıklarım
gibi Kuran çelişkiler halinde olan bir kitaba dönüşürdü.
Allah Âdem kelimesini Bir
başlık olarak kullanarak bu kapsama giren peygamberi ile, kafiri Müslüman’ı
cini şeytanı kadını erkeği çocukları da içine alarak Bütün bu tür varlıkların
tek bir nefis tek bir tür tek bir cins olarak anlatıp diğer meleklerden
ayırarak onlara ayrı bir yere koymuştur.
25/77- De ki: “Sizin duanız
olmasaydı Rabbim size değer verir miydi? Fakat siz gerçekten yalanladınız;
artık (bunun azabı da) kaçınılmaz olacaktır.”
Yeryüzünde Allah’ın kendisine
muhatap olarak aldığı tek varlık insandır. İnsanlar hem hayra,hem şerre de dua eden
bir varlıktır.
17/11- İnsan hayra dua ettiği
gibi, şerre de dua etmektedir. İnsan, pek acelecidir.
Dua; Kişilerin karar vermiş
olduğu yönde istek ve arzularının fiiliyatla buluşturarak göstermiş olduğu çaba
ve gayretleridir. İnsanın kötülükler yolunda göstermiş olduğu hizmetçileri
melekler olduğu gibi insanın iyilikler yolunda göstermiş olduğu hizmetçileri de
melekleridir. Kim hangi yönde karar verir meleklerin konuşma dilini çözerse ve
onlarla gerekli diyalogu kurarsa dünya hayatında başarılı ve üstün olan
onlardır.
19/58- İşte bunlar;
kendilerine Allah’ın nimet verdiği peygamberlerdendir; Adem’in soyundan, Nuh
ile birlikte taşıdıklarımız (insan nesillerin)den, İbrahim ve İsrail (Yakup)in
soyundan, doğru yola eriştirdiklerimizden ve seçtiklerimizdendirler. Onlara
Rahman (olan Allah’)ın ayetleri okunduğunda, ağlayarak secdeye kapanırlar.
Demek ki, Âdemin soyundan iki
farklı yola giden insanlar oluyormuş. Birisi peygamberler ve onun yollarını
takip edenler, diğeri ise şeytan ve onun soyu olan insanları takip edenlerdir.
20/115- Andolsun, Biz bundan
önce Âdem’e ahid vermiştik, fakat o, unutuverdi. Biz onda bir kararlılık
bulmadık.
Eğer bu ayette geçen adem
peygamber olan adem olmuş olsaydı verdiği ahdi bozar veya unutur muydu? Demek
ki insanların genelini kaplayan emanete hıyanet eden insandan ve âdemden söz
etmektedir.
20/121- Böylece ikisi ondan
yediler, hemen ardından ayıp yerleri kendilerine açılıverdi, üzerlerini cennet
yapraklarından yamayıp-örtmeye başladılar. Adem, Rabbine karşı gelmiş oldu da
şaşırıp-kaldı.
Peygamber olan Âdem asla
rabbine karşı gelmez.
Öyleyse nisa birinci ayette
bahsedilen tek bir nefis Âdem peygamber anlamında olan nefis değil, Adem
soyunun sembolik hale getirilip aynı tür ve aynı cins insanların bir tek soy
bağından erkekli dişili olarak yaratıldığını vurgulanmaktadır.
Arkeoloji ilmi insanların bir
tek insandan değil birçok insandan meydana gelmiş olduğunu kanıtlamaktadırlar. Dört
tane kan gurubunun oluşu, insanların renklerinin dillerinin farklı oluşu buna
bir delil değil mi?
49/13- Ey insanlar,
gerçekten, Biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık ve birbirinizle
tanışmanız için sizi halklar ve kabileler (şeklinde) kıldık. Şüphesiz, Allah
Katında sizin en üstün (kerim) olanınız, (ırk ya da soyca değil) takvaca en
ileride olanınızdır. Şüphesiz Allah, bilendir, haber alandır.
En doğrusunu Allah bilir.
Doğrularım Allah’a yanlışlarım ise bana aittir. Hatalardan münezzeh olan sadece
ve sadece Allah’tır.
ALİ RIZA BORAZAN
MERSİN ANAMUR
2 yorum:
Teşekkür ederim, güzeldi
Tesekkur ederim, guzel bir makaleydi
Yorum Gönder