RAHMAN VE RAHİM OLAN ALLAH’IN
ADIYLA!
Kuran’da her kelimenin mutlaka iki
anlamı vardır. Âdem kelimesi çift anlamda kullanıldığı gibi cennet kelimesi de
çift anlamda kullanılmıştır. Kuran’da geçen bir kelimenin hangi anlamda
kullanıldığını anlayabilmek için, Kuran’da geçen onunla ilgili bütün ayetlerin
bilinmesi ve konu içerisinde hangi anlamda kullanıldığının tespit edilmesi
gerekmektedir.
Kuran’da geçen âdem ve cennet kelimesini
Kuran arama motorumda tarattığımızda yirmi dokuz yerde âdem, yüz yirmi sekiz
yerde de cennet kelimesi geçmektedir. Şimdi Kuran’da geçen Âdem ve cennet
kelimelilerinin hangi anamda ve hangi konularda geçtiğini örnekler vererek izah
etmeye çalışalım.
Konumuz başlığı altında geçen bu iki kelimenin
hangi anlamda kullanıldıklarını ayrı ayrı olarak ele alalım ve asıl sorumuzun
cevabını doğru bir şekilde Kuran’dan anlamaya çalışalım.
ÂDEM KELİMESİNİN İKİ FARKLI ANLAMI
NEDİR?
Âdem kelimesi Kuran içerisinde yirmi
dokuz yerde geçmektedir. İki farklı âdemden bahsedilmektedir.
1-NEBİ V RESUL OLAN ÂDEM
3/33-Gerçek şu ki, Allah, Âdem’i, Nuh'u, İbrahim ailesini ve İmran
ailesini âlemler üzerine seçti;
19/58-İşte bunlar; kendilerine Allah'ın nimet verdiği
peygamberlerdendir; Adem'in soyundan, Nuh ile birlikte taşıdıklarımız (insan
nesillerin)den, İbrahim ve İsrail (Yakup)in soyundan, doğru yola
eriştirdiklerimizden ve seçtiklerimizdendirler. Onlara Rahmanın ayetleri
okunduğunda, ağlayarak secdeye kapanırlar.
Bu anlamdaki âdem ilk insan topluluğu içerimside kendisine
kitap ve hikmet verilerek Bütün nebi ve resul olan âdemlerin özelliklerini
taşıyan âdemdir.
Bu anlamda kullanılan âdem Allah’ın haram ettiklerini haram,
Allah’ın helal ettiklerini de helal kabul eden, ve gönderilmiş olan diğer peygamberlerden
farklı olmayan Âdemdir.
2/136- Deyin ki: "Biz Allah'a; bize
indirilene, İbrahim, İsmail, İshak, Yakub ve torunlarına indirilene, Musa ve
İsa'ya verilen ile peygamberlere Rabbinden verilene iman ettik. Onlardan
hiçbirini diğerinden ayırt etmeyiz ve biz O'na teslim olmuşlarız."
İşte, Kuran’da geçen bu âdemin özelliklerini taşıyan ve nebi
resul olan bütün vahye muhatap olan peygamberler, ve onları takip eden bütün
Müslümanlar, tek bir ümmet ve tek bir şeriat içerisindedirler.
5/48- Sana da (Ey Muhammed,) önündeki
kitap(lar)ı doğrulayıcı ve ona 'bir şahid-gözetleyici' olarak Kitab'ı
(Kur'an'ı) indirdik. Öyleyse aralarında Allah'ın indirdiğiyle hükmet ve sana
gelen haktan sapıp onların heva (istek ve tutku)larına uyma. Sizden her biriniz
için bir şeriat ve bir yol-yöntem kıldık. Eğer Allah dileseydi, sizi bir tek
ümmet kılardı; ancak (bu,) verdikleriyle sizi denemesi içindir. Artık
hayırlarda yarışınız. Tümünüzün dönüşü Allah'adır. Hakkında anlaşmazlığa
düştüğünüz şeyleri size haber verecektir.
Genelde İslam müfessirlerinin yanıldıkları nokta ve dolayısı
ile İslam toplumlarının da etkilenmesiyle, sanki Allah farklı ümmet ve şeriat
anlayışında peygamberler göndermiş, Olarak anlamaktadırlar. Oysa Kuran Nebevi
metodun dışında kalan insanlar için bu tabiri kullanmıştır.
İnsanlık tarihinin başlangıcından bu tarafa Âdem peygamberle
beraber, Allah tarafından Gönderilen dinin adı İslam, teslim olanların adı da
Müslüman’dır. Her peygamberin kendisinden öncekileri doğrulayıp tasdik etmesi
ve kendisinden sonra gelecek olanları da müjdelemesi bu anlama gelmektedir.
Her peygamber Allah’tan bir ruh ve Allah’ın bir kelimesidir.
Onlar hevalarından konuşmazlar onların söyledikleri vahiy, yaşadıkları da
vahyin pratik hayata uyguladıklarıdır.
Peygamberleri diğer insanlardan ayıran özellik Onlar,
yanıldıkları zaman Allah tarafından düzeltmesidir. Bu sebeple onların her
birinde insanlar için güzel örnekler vardır. İnananlar, peygamberlerden
başkalarını örnek edinmezler.
22/52- Biz senden önce hiçbir Resul ve Nebi
göndermiş olmayalım ki, o bir dilekte bulunduğu zaman, şeytan, onun dilediğine
(bir kuşku veya sapma unsuru) katıp bırakmış olmasın. Ama Allah, şeytanın
katıp-bırakmalarını giderir, sonra Kendi ayetlerini sağlamlaştırıp-pekiştirir.
Allah, gerçekten bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.
İşte Kuran’da bahsedilen Peygamber olan âdem,
diğer Âdemlerden bu özellikleriyle ayrılmaktadır.
2-İNSANLARIN GENELİ ANAMINI TAŞIYAN
ÂDEM.
2/31-Ve Âdem’e isimlerin hepsini öğretti. Sonra onları meleklere
yöneltip: 'Eğer doğru sözlüyseniz, bunları bana isimleriyle haber verin' dedi.
Burada kullanılan âdem bütün insanların
genelini kapsayan âdemdir. Yine melek kelimesini ister istemez konu içerisinde
geçmesi nedeniyle açıklamak zorunda kalıyorum. Kâinatta yaratılmış olan varlıkları
kuran iki kısma ayırmaktadır. Melekler- insanlar. Meleklerin âdeme secdesi
insanlara namaz kılması anlamında değil, İnsanların emirlerine amade olması
demektir. Genelde din adamlarının söyledikleri gibi melekler, sadece nurani
varlıklar veya insanların iyilik yönünü temsil eden varlıklar değildir.
Melekler, İnsanın ister takva yolunda,
isterse iblisin yolunda giderlerse gitsinler onların karar verdikleri yönde
hizmet sunan varlıklardır. O zaman Kuran’a göre meleklerin genel bir tanımını
yapalım.
Melek: İnsanların fiziki psikolojik
yapısı da dâhil olmak üzere, Kâinatta görebildiğimiz ve göremediğimiz,
algılayabildiğimiz ve algılayamadığımız, insanların emrine amade olarak
yaratılmış, varlıkların bütününün adıdır. Kuran’ın genel bir başlık altında tanımladığı
melek, çeşitlerine cinslerine göre kendilerine kotlanan bilgiler çerçevesinde sıfatlaşarak
isimler alırlar. Elma ağacı bir melek olduğu halde onun görevi sadece insanlara
elma meyvesi sunmakla görevli olduğu için genel anlamdaki melek, sıfatlaşmış
elma ağacı ismini almıştır.
Melek kelimesinin tanımını yaptıktan
sonra, Âdeme meleklerin secdesi ne anlama gelmektedir. Şimdi onu çözmeye
çalışalım.
2/34- Ve meleklere:
"Âdem’e secde edin" dedik. İblis hariç (hepsi) secde ettiler. O ise,
diretti ve kibirlendi, (böylece) kâfirlerden oldu.
Burada âdeme meleklerin secdesi
peygamber olan âdemi de içerisine alarak kadını ile erkeği ile değişik ırklar
da dâhil olmak üzere inkâr edenler ve iman edenlerin hepsinin hizmetine amade
olan varlıklardır. Bir başka ifadeyle rabbani yolda olanlarla gayri rabbani
yolda olanların tümüne secde etmekle görevlendirilmiş olan varlıklardır.
Meleklerle insanları farklı olarak
anlatan ayetlerden birkaç tane örnek verelim.
33/72- Gerçek şu ki, Biz
emanetleri göklere, yere ve dağlara sunduk da onlar bunu yüklenmekten
kaçındılar ve ondan korkuya kapıldılar; onu insan yüklendi. Çünkü o, çok zalim,
çok cahildir.
İnsan, emaneti yüklenip de
göklerin yerin ve dağların emaneti yüklenmemesi İnsanların dışında olan
varlıkların irade sahibi varlıklar olmadığını gösterir. Emanet yüklenmek,
insanlara verilen takva ve fısk yoluna gidebilme seçeneği ile kendi özgür
iradesiyle attığı her adımdan konuştuğu her sözden yaptığı her davranıştan
doğru olanları yapmakla mükellef olanın sorumluluğundan söz edilmektedir.
Bu ifade de gösteriyor ki, İnsan
ile insanların dışındaki, yerler ve gökler biri birlerinden farklı olan
varlıklardır.
76/1- Gerçek şu ki,
insanın üzerinden, daha kendisi anılmaya değer bir şey değilken, uzun
zamanlardan (dehr) bir süre (hin) gelip-geçti.
Bu ayette de insanoğlunun
dışındaki yaratılmış olan ve insanların hizmetine sunulmak için var edilen
bütün varlıklardan söz edilmektedir. İşte aşağıdaki ayette onu izah etmektedir.
2/29- Sizin için yerde
olanların tümünü yaratan O'dur. Sonra göğe yönelip (istiva edip) de onları yedi
gök olarak düzenleyen O'dur. Ve O, her şeyi bilendir.
20/115-Andolsun, biz bundan önce Âdem’e ahit vermiştik, fakat o,
unuttu. Biz onda bir kararlılık bulmadık.
20/121-Böylece ikisi ondan yediler, hemen ardından ayıp
yerleri kendilerine açılıverdi, üzerlerini cennet yapraklarından yamayıp-örtmeye
başladılar. Âdem, Rabbine karşı gelmiş oldu da şaşırıp-kaldı.
Bu ayette, bütün peygamber olmayan âdemlerin profilini ortaya
koymaktadır. Çelişki olmayan bir Kuran’da bir taraftan vahyin dışına çıkmayan
Allah’ın emirlerini sadakatle yerine getiren âdem’den söz etsin, bir taraftan
da, verdiği ahit’i unutup kararlılık
bulamayan âdem’den söz etsin. Demek ki
burada kullanılan âdem kelimesi peygamber olan âdem’den farklı bir âdem olduğu
anlaşılıyor.
7/172-Hani Rabbin, Adem oğullarının sırtlarından zürriyetlerini almış ve onları kendi
nefislerine karşı şahidler kılmıştı: 'Ben sizin Rabbiniz değil miyim?' (demişti
de) onlar: 'Evet (Rabbimizsin), şahid olduk' demişlerdi. (Bu,) Kıyamet günü:
'Biz bundan habersizdik' dememeniz içindir.
İşte bütün insanların genelini kapsayan âdem yaratılışta
vermiş oldukları “rabbimiz Allah’tır” sözünü tutmayan âdemlerden söz
edilmektedir.
KURAN’DA CENNET KELİMESİ İKİ FARKLI ANLAMDA KULLANILMIŞTIR.
Kuran içerisinde yüz yirmi sekiz yerde cennet kelimesi
geçmektedir. Bu cennet kelimelerinden İnsanların dünya hayatında kendilerine
verilen akıl takva fısk olgularıyla ve sermayeleri ile denenen insanların
Allah’ın nebiler aracılığı ile göndermiş olduğu Vahiylerle hayatlarını yaşayan
Müslüman olanları ahiret âleminde mükâfat olarak ödüllendirilecek olan ebedi
cennettir. İkinci cennet ise, Dünya hayatında insanların denemeye tabi
tutulmadıkları akıl baliğ çağına gelmeden çocukluk çağını yaşadıkları
cennettir.
Kuran’da geçen bu iki farklı cennet kavramına ayetlerden
örnekler vererek açıklamaya çalışalım.
AHİRET ÂLEMİNDE OLACAK OLAN EBEDİ CENNET!
2/(Ey Muhammed) iman edip salih amellerde bulunanları
müjdele. Gerçekten onlar için altlarından ırmaklar akan cennetler
vardır. Kendilerine rızık olarak bu ürünlerden her yedirildiğinde: 'Bu daha
önce de rızıklandığımızdır' derler. Bu, onlara, (dünyadakine) benzer olarak
sunulmuştur. Orada, kendileri için tertemiz eşler vardır ve onlar orada süresiz
kalacaklardır.
41/30-Şüphesiz: 'Rabbimiz Allah'tır' deyip sonra dosdoğru bir
istikamet tutturanlar (yok mu); onların üzerine melekler iner (ve der ki:)
'Korkmayın ve hüzne kapılmayın, size vaat olunan cennetle
sevinin.'
5/119-Allah dedi ki: 'Bu, doğrulara, doğru söylemelerinin
yarar sağladığı gündür. Onlar için, içinde ebedi kalacakları, altından ırmaklar
akan cennetler vardır. Allah onlardan razı oldu,
onlar da O'ndan razı olmuşlardır. İşte büyük 'kurtuluş ve mutluluk' budur.'
ÇOCUKLUK ÇAĞI ANLAMINDA ANLATILAN CENNET!
2/35-Ve dedik ki: 'Ey Adem, sen ve eşin cennette
yerleş. İkiniz de ondan, neresinden dilerseniz, bol bol yiyin; ama şu ağaca
yaklaşmayın, yoksa zalimlerden olursunuz.'
7/19-Ve ey Adem, sen ve eşin cennete
yerleş. İkiniz dilediğiniz yerden yiyin; ama şu ağaca yaklaşmayın. Yoksa
zalimlerden olursunuz.
7/20-Şeytan, kendilerinden 'örtülüp gizlenen çirkin yerlerini'
açığa çıkarmak için onlara vesvese verdi ve dedi ki: 'Rabbinizin size bu ağacı
yasaklaması, yalnızca, sizin iki melek olmamanız veya ebedi yaşayanlardan
kılınmamanız içindir.'
İman edenler için ahiret âlemindeki
cennet için anlama konusunda bir sıkıntı yoktur. Ama asıl sıkıntı dünyada daha
ahiret hayatına geçmeden kullanılan cennet kavramında bir sıkıntı vardır.
Arapça sözlükler Kuran’da kullanılan
kelimelerin karşılığını vermekte yetersizdir. Kuran’da geçen kelimeler Kuran
içerisinde geçen ayetler içerisinde ne anlama geldiği anlaşılmalıdır. Yoksa
doğru bir sonuca asla ulaşılamaz.
Şimdi ağırlık olarak bakara yirmi
dokuzuncu ayetten otuz sekizinci ayete kadar, Allah’ın lisanı haliyle sanat
kullanarak bize öğretmiş olduğu varlıkları konuşturmak onlar hakkında doğru bir
biliyi yakalayabilmek için, bir sörf yapalım.
2/29- Sizin için yerde olanların tümünü
yaratan O'dur. Sonra göğe yönelip (istiva edip) de onları yedi gök olarak
düzenleyen O'dur. Ve O, her şeyi bilendir.
2/30- Hani Rabbin meleklere:
"Muhakkak Ben, yeryüzünde bir halife var edeceğim" demişti. Onlar da:
"Biz Seni şükrünle yüceltir ve (sürekli) takdis ederken, orada bozgunculuk
çıkaracak ve kanlar akıtacak birini mi var edeceksin?" dediler. (Allah:)
"Şüphesiz sizin bilmediğinizi Ben bilirim" dedi.
2/31- Ve Âdem’e isimlerin hepsini
öğretti. Sonra onları meleklere yöneltip: "Eğer doğru sözlüyseniz, bunları
Bana isimleriyle haber verin" dedi.
2/32- Dediler ki: "Sen Yücesin, bize
öğrettiğinden başka bizim hiçbir bilgimiz yok. Gerçekten Sen, her şeyi bilen,
hüküm ve hikmet sahibi olansın."
2/33- (Allah:) "Ey Âdem, bunları
onlara isimleriyle haber ver" dedi. O, bunları onlara isimleriyle haber
verince de dedi ki: "Size demedim mi, göklerin ve yerin gaybını gerçekten
Ben bilirim, gizli tuttuklarınızı ve açığa vurduklarınızı da Ben bilirim."
2/34- Ve meleklere: "Âdem’e secde
edin" dedik. İblis hariç (hepsi) secde ettiler. O ise, diretti ve
kibirlendi, (böylece) kâfirlerden oldu.
2/35- Ve dedik ki: "Ey Âdem, sen ve
eşin cennette yerleş. İkiniz de ondan, neresinden dilerseniz, bol bol yiyin;
ama şu ağaca yaklaşmayın, yoksa zalimlerden olursunuz."
2/36- Fakat şeytan, oradan ikisinin
ayağını kaydırdı ve böylece onları içinde bulundukları (durum)dan çıkardı. Biz
de: "Kiminiz kiminize düşman olarak inin, sizin için yeryüzünde belli bir
vakte kadar bir yerleşim ve meta vardır" dedik.
2/37- Derken Âdem, Rabbinden (birtakım)
kelimeler aldı. Bunun üzerine (Allah da) tövbesini kabul etti. Şüphesiz O, tövbeleri
kabul edendir, esirgeyendir.
2/38- Dedik ki: "Oradan tümünüz
inin. Bundan sonra size Benden bir hidayet geldiğinde, kim Benim hidayetime
uyarsa, onlara korku yoktur ve onlar mahzun olmayacaklardır."
Dikkat ederseniz İnsanlar yaratılmadan
önce insanoğlunun yaşayabileceği Güneşi ayı yıldızları, yeryüzünü dağları
ovaları bitkileri hayvanları ve suları yaratarak İnsanoğlunun her birine
verilmiş zaman dilimi içerisinde vermiş olduğu nimetlerle denemektedir.
İnsanlar var olmadan önce ne cinler ne
de iblis şeytan diye bir varlık yoktu. Bu İslam müfessirlerinin yanıldıkları en
önemli konulardan birisidir. Kuran’a göre iblis şeytan cin kelimeleri insan
yaratıldıktan sonra gündeme geldiğinin bilinmesi gerekir. Su olmadan canlı
olması mümkün olmadığı gibi, insan olmadan insan davranışları sonucunda
sıfatlaşarak farklı isimler alarak onunla ilgili olan varlıkların da olması
mümkün değildir.
Bakara yirmi dokuzdan, otuz dörde kadar
Meleklerle âdemin sözü edilmektedir. Âdeme meleklerin secde ettiklerini ama
daha o ana kadar gündeme gelmeyen bir iblis olgusun karşımıza çıkmamaktadır.
Melek ve insan olamadan iblis olgusunun olması asla mümkün değildir. Tabiri
caizse eşekle at çiftleşmese katır diye bir varlıktan söz edilemediği gibi,
iblis de, melekle insanın bir araya gelmesi ile var olmaktadır. Çünkü iblis
insan var olunca ortaya çıkmaktadır.
2/34-Ve meleklere: 'Âdem’e secde edin' dedik. İblis hariç (hepsi)
secde ettiler. O ise, diretti ve kibirlendi, (böylece) kâfirlerden oldu.
İblis de meleklerden olduğu halde İblisi meleklerden ayıran
Özelliğin insanla birleştiği zaman farklı bir konuma gelmektedir. Bütün
melekler Hem insanların rabbani yolda ve şeytani yolda giderlerse gitsinler
hizmet verdikleri halde, İblisin görevi, insan’ı Rabbani yoldan saptırma
görevini üslendiği için diğer meleklerden ayrılmaktadır.
Bunun karşılığında rabbani yolda yürümeyi teklif sunan bir
melek daha vardır ki o da takvadır. Görevi sadece insanlara rabbani yolda yürümeye
teklif sunmaktır. Bu görevi ile de diğer
meleklerden ayrılmaktadır.
O zaman insan hem iblisin bombardımanına hem de takva
olgusunun bombardımanına sahip olan nötr bir varlık olarak karşımıza
çıkmaktadır. Eğer iblis olgusu, bir başka ifadeyle, (Kuran buna yasak ağaç diye
isim koymuştur.) Olmamış olsaydı diğer kendilerine kotlanmış bilgilerin dışında
hareket etmeyen melekler gibi olurlardı.
7/20-Şeytan, kendilerinden 'örtülüp gizlenen çirkin
yerlerini' açığa çıkarmak için onlara vesvese verdi ve dedi ki: 'Rabbinizin
size bu ağacı yasaklaması, yalnızca, sizin iki melek olmamanız veya ebedi yaşayanlardan
kılınmamanız içindir.'
Bu ayette de karşımıza şeytan diye bir varlık çıktı. Nedir
şeytan? Şimdi onu tanımlamaya çalışalım.
Şeytan: İblisin tekliflerinin ilkeleşmesi sonucunda bu
ilkelerin insanlar tarafından kabul edilip onları yaşam haline dönüşmesidir.
Bir başka ifadeyle bu ilkeleri kabul eden insanların adıdır.
2/35-Ve dedik ki: 'Ey Adem, sen ve eşin cennette
yerleş. İkiniz de ondan, neresinden dilerseniz, bol bol yiyin; ama şu ağaca
yaklaşmayın, yoksa zalimlerden olursunuz.'
Dikkat ederseniz cennet kelimesi Âdem ve
eşine iblis olgusu yerleştirilince gündeme gemleye başlıyor. İblisin görevi
neydi? İnsanı yaratılıştaki verdiği “Rabbim Allah’tır” sözünden caydırarak
ebedi cennete gitmekten alıkoymak içindi. Ne zaman iblis olgusu ortaya çıktı
Kuran dikkat çeken bir isim koymaktadır. “Yasak ağaç”
Yasak ağaç: İblisin teklifleri sonucunda
Allah’ın yapılmasını yenmesini ve içilmesini haram kıldığı bütün şeylerin
adıdır. İnsanların günah ve sevap işleyebilmeleri için sorumluluk çağına
erişmeleri gerekmektedir. O da erginlik çağıdır.
12/22-Erginlik çağına erişince, kendisine hüküm ve ilim verdik.
İşte biz, iyilik yapanları böyle ödüllendiririz.
17/34-Erginlik çağına erişinceye kadar, -o da en güzel bir
tarz olması dışında yetimin malına yaklaşmayın. Ahde vefa gösterin. Çünkü ahid
bir sorumluluktur.
Kuran’da erginlik kelimesi on değişik yerde geçmektedir.
19/29-Bunun üzerine ona (çocuğa) işaret etti. Dediler ki:
'Henüz beşikte olan bir çocukla biz nasıl konuşabiliriz?'
19/ 30- (İsa) Dedi ki: "Şüphesiz ben
Allah'ın kuluyum. (Allah) Bana kitabı verdi ve beni peygamber kıldı."
Demek ki İsa’nın beşikte ikin konuşması
mecazi bir anlatım olduğu anlaşılıyor. Erginlik çağına ermeden ne peygamber ne
de sorumluluk yüklenebilir.
O zaman cennetten çıkarılma ahiret
âlemindeki süresiz olan cennetten çıkarılma gibi değil dünya hayatındaki
cennetten çıkarılma olayını Kuran insanlara sorumluluk yüklenip onlara hidayet geldiğinde
ortaya çıkmaktadır.
2/2/36- Fakat şeytan, oradan ikisinin
ayağını kaydırdı ve böylece onları içinde bulundukları (durum)dan çıkardı. Biz
de: "Kiminiz kiminize düşman olarak inin, sizin için yeryüzünde belli bir
vakte kadar bir yerleşim ve meta vardır" dedik.
“Fakat şeytan, oradan ikisinin ayağını
kaydırdı ve böylece onları içinde bulundukları (durum)dan çıkardı.”
İkisinin ayağını kaydırması âdem ve
eşinin şahsında erkek ve kadın olan her insanın erginlik ağına geldiğinde artık
iblis ve şeytanla muhatap olan bir varlık haline geldiği anlatılmaktadır.
İçinde bulundukları durumda İnsana erginlik yaşında yüklenmiş olan iblis ve
takva olgusuyla nötr bir halden her ikisinin iki kanaldan bombardımana
tutularak iki eğilim iki amaçla yer yüzünde aktör ve aktirist olarak yerini
almaktadırlar.
2/37- Derken Âdem, Rabbinden (birtakım)
kelimeler aldı. Bunun üzerine (Allah da) tövbesini kabul etti. Şüphesiz O, tövbeleri
kabul edendir, esirgeyendir.
Bir taraftan insanlara yasak ağacın
meyvelerinden yemeyi insanlara teklif sunan iblis olgusu varsa bir taraftan da
insanları bu iblisin teklif ettiği yasak ağaçtan yememeyi insana uyarı veren
bir de takva ağacı vardır.
İşte her insanın kendi öz yapısında var
olan iblis ve takva olgusu Her insanı teklif ve uyarılarla İnsanlar ya iblisin
yolunda giderek cinleşmekte ya da takva yolunda giderek Müslümanlaşmaktadır. Burada
cin kelimesi geçince o ayrı bir konu ama fakat konunun daha iyiy anlaşılması
açısından biraz bahsetmek yerinde olacak kanaatindeyim.
Cin: İnsanlardan takva yolunu bırakarak
yaratılışta verdiği “Rabbim Allah’tır.” Sözünden cayarak iblis ağacından
nemalanan ve iblisin teklifleriyle anlamlaşan bütün insanların genel adıdır.
38/74- Yalnız İblis hariç. O büyüklendi ve kâfirlerden oldu.
Burada Allah iblisin tekliflerini kabul eden insanların iblis
ağacından nemalanmasıyla inkâr yolunu seçtiğini anlatmaktadır. Kuran “iblis
cinlerdendi” derken de onu anlatmaktadır.
18/ 50- Hani meleklere: "Âdem’e secde
edin" demiştik; İblis'in dışında (diğerleri) secde etmişlerdi. O
cinlerdendi, böylelikle Rabbinin emrinden dışarı çıkmıştı. Bu durumda Beni
bırakıp onu ve onun soyunu veliler mi edineceksiniz? Oysa onlar sizin
düşmanlarınızdır. (Bu,) Zalimler için ne kadar kötü bir (tercih) değiştirmedir.
İblisin soyu iblis
ağacından beslenen ve Allah’ı veli edinmekten uzaklaşan bütün insanları
kapsamaktadır. Bunu da pratik hayata baktığımız zaman Kuran’ın genel başlık
altında ele aldığı müşriklerle ehli kitap olarak tanımlayabiliriz. Demek ki cin
beş duyularla algılanamayan dumansız ateşten yaratılmış olan varlıklar değil,
bildiğimiz kucağımızda beslediğimiz insanlardan Allahın dışında yol alanların
tümüne Kuran’ın verdiği bir isimdir.
38- Dedik ki:
"Oradan tümünüz inin. Bundan sonra size Benden bir hidayet geldiğinde, kim
Benim hidayetime uyarsa, onlara korku yoktur ve onlar mahzun olmayacaklardır."
“Oradan tümünüz inin.” Bütün insanların
Dünya hayatında doğuşu ile erginlik yaşına gelişi arasındaki dönemi cennet,
içinde bulundukları durum, diye anımsatmıştı.
İnsanoğlunun var oluşu ile beraber başlayan dünya hayatında bahsedilen
cennet şimdi vardır. Ve insanların dirilip de hesaba çekileceği güne kadar da var
olmaya devam edecektir.
Bu cennet insanların imtihan edilip
denenmenin sonucunda Allah’ın razı olarak gidenlerin ödül olarak yaşayacağı,
ahiret âlemindeki cennet değil, Bu cennet insanların imtihana tabi tutulmadan
yaratılıştaki saflığı ve berraklığını koruduğu çocukluk çağı olan cennettir.
Yaratılıştaki saf ve berraklığını
koruyarak bunu erginlik yaşına gelip de iblisin soy ağacını kendinden
uzaklaştırıp rabbini veli edinerek Allahın peygamberler gönderdiğinde
vahiylerle hayatını yaşarsa dünya cennetinin bir devamı olan o Allahtan razı Allah
da ondan razı olacağı ebedi bir cenneti hak etmiş olarak ebedileşerek
yaşayacaktır.
Eğer Allah’ı veli edinmez de cinleri ve
şeytanları veli edinerek yaşarsa da ebedi olarak cehennemde yerini alacaktır. Allat
ki ayet de onu Aanlatmaktadır.
2/39- "İnkâr edip de ayetlerimizi
yalanlayanlar ise; onlar, ateşin halkıdırlar ve orada süresiz kalacaklardır."
Sonuç olarak, Âdem ve eşinin cennetten
çıkarılması ve adem ve eşinin şahsında o konumda olan bütün insanları dünyadaki
bahsedilen cennetten çıkarılması, imtihan süreci başlamadan, günah ve günahımdan
tövbe edilmeyen çocukluk çağı anlamında olan cennettir. Ahiret âlemindeki
cennet ile dünya hayatında bahsedilen cennet arasındaki fark birisi imtihan
süreci başlamadan bulunmuş olduğu konum cennet kavramıyla izah edilmiş, diğeri
ise İmtihan başladıktan sonra kazananların mükâfat olarak ödüllendirileceği yer
olarak anlatılmış.
İmtihan sürecinden önceki cennetten
herkes nasibini almakta o cenneti herkes görmekte ve yaşamaktadır. Ama
denenmeden sonra gelecek olan cennete ise sadece Allahın razı olacağı şekilde
inanan ve yaşayanlar o cennete gidip ebedi olarak orada yaşayacaklardır.
Doğru anlayıp aktarabilmişsem bu Allah’ındır.
Eğer yanlış anlayıp aktarmışsam bu da bana aittir. En doğrusunu bilen Allah’tır.
ALİ RIZA BORAZAN
MERSİN-ANAMUR
1 yorum:
Artik cinlerin ve seytanin ne oldugunu tamamen anladim,
Allah sizden razi olsun ilminizi ve ilmimi artirsin.
Yorum Gönder