5 Eylül 2010 Pazar

KIBLE




RAHMAN VE RAHİM OLN ALLAH'IN ADIYLA!


2/144- Biz, senin yüzünü çok defa göğe doğru çevirip-durduğunu görüyoruz. Şimdi elbette seni hoşnut olacağın kıbleye çevireceğiz. Artık yüzünü Mescid-i Haram yönüne çevir. Her nerede bulunursanız, yüzünüzü onun yönüne çevirin. Şüphesiz, kendilerine kitap verilenler, tartışmasız bunun Rablerinden bir gerçek (hak) olduğunu elbette bilirler. Allah, yaptıklarınızdan gafil değildir.

Allah Bu Ayette İnsanlara bir şeyler anlatıyor. Akleden herkes iyi bilir ki; Gittiği yolun yaptığı işin ve davranışın doğru ve yanlış olduğunu az çok fark eder, ve bilir. Ama bilemediği konularda mutlaka bir kılavuza bir yol göstericiye ihtiyaç vardır. Ayette de dikkatinizi çektiği gibi.

Allah resulünün peygamber olmadan ki konumunu Allah bize tanıtıyor. Kuran'ın bütünlüğü içerisinde düşündüğümüz zaman Allah resulü bir taraftan ehli kitabın yolunda olanlar, bir taraftan da puta tapıcıların yolunda olanlar, onu düşündürmekte gece gündüz yol arayışı içerisinde bulunmaktadır.

 Ayette geçen yüzünü göğe çevirme ifadesi sadece bilinen üstümüzde mavi bir boşluk olan uzay âlemi değildir. Aynı zamanda çevremizde olup biten yaratılmış olan her şeyin hikmetini kavrayıp çelişkisiz ve doğru bir yolu yöntemi yakalama anlamında anlamak gerekir. Tıpkı hazreti İbrahim’de ki Allah anlayışı gibidir.

6/75- Böylece İbrahim'e, -kesin bilgiyle inananlardan olması için- göklerin ve yerin melekûtunu gösteriyorduk. 

Bir taraftan Hazreti İbrahim peygamber, kendi kavminden hem putları kendisine ilah edinerek müşriklerden bahsederken bir taraf tanda yöneldiği her yönde aradığı fıtrat dinini bulamamıştı. Gittiği her din anlayışı hiçbir zaman onu memnun etmemiş fıtratındaki din anlayışı gittiği yolları onaylamamıştı. İnsanların içerisinde Rabbim Allah sözünü onaylayan mutlaka bir olgu vardır. Bu yola girildiği zaman insanlar sakinleşir. Bu yola girildiği zaman insanlar ancak kurtuluşa ererler.

30/30- Öyleyse sen yüzünü Allah'ı birleyen (bir hanif) olarak dine, Allah'ın o fıtratına çevir ki insanları bunun üzerine yaratmıştır. Allah'ın yaratışı için hiçbir değiştirme yoktur. İşte dimdik ayakta duran din (budur). Ancak insanların çoğu bilmezler.

İşte ehli kitap olan Yahudiler ve Hıristiyanlar bu dinden uzaklaşmışlar kendi zan ve tahminlerine göre Allahın kendilerine haram ettiği bazı şeyleri helal Allahın kendilerine helal ettiği bazı şeyleri de haramlaştırmışlardı. Ve kendi dinlerinin en doğru olduğunu bu dinlerin dışında hareket eden ve yaşayanların asla cennete giremeyeceklerini söylüyorlardı.

2/111- Dediler ki: "Yahudi veya Hıristiyan olmayan hiç kimse kesin olarak cennete giremez." Bu, onların kendi kuruntularıdır. De ki: "Eğer doğru sözlüyseniz, kesin-kanıtınızı (burhan) getirin."

Ayetlerden anlaşıldığı gibi, bir tek dinden yoldan fıtrat dininden bahsetmektedir. Yerleri ve gökleri yaratan Allah insanların yaratılışından bu tarafa kendi dinini göndermiş olduğu peygamberler aracılığı ile gündemde tutmuştur. Her peygamberin getirdiği dinin adı İslam teslim olanların adı da Müslüman’dır. Müslüman olanlar tek bir ümmet tek bir şeriat içerisindedirler.

Bu sebeple her peygamber kendisinden önce gelen peygamberleri tasdik etmiş doğrulamış ve kendisinden sonra gelecek olan peygamberi de müjdelemiştir. Bu olay son peygamber gelinceye kadar devam etmiştir. Kıble kelimesi Dindeki ve ya aynı yaşam biçimine sahip olan insanların Kabullendikleri hayat tarzlarına göre yaşama biçimi demektir. İşte bu sebeple Her din mensuplarının bir kabullendikleri bir inanç ve hayat tarzları, bir kıblesi vardır.

2/145- Andolsun, kendilerine kitap verilenlere her ayeti (delili) getirsen, yine onlar senin kıblene uymaz; sen de onların kıblelerine uyacak değilsin. Onlardan bir kısmı, bir kısmının kıblesine (bile) uymaz. Andolsun, eğer sana gelen bunca ilimden sonra onların heva (istek ve tutku)larına uyacak olursan, o zaman gerçekten zalimlerden olursun.

Kitap verilenler ifadesiyle kuran Yahudi ve Hıristiyanları ve bu özelliğe sahip olan bütün toplumları kastetmektedir. Yani Allahtan peygamberler ve kitaplar geldiğini ahi ret âlemini kabul ettiklerini söyledikleri halde Allahtan gelmiş olan vahiy orijinli dinden saparak, zan ve tahminlerle kendi havalarından uydurdukları din mensuplarını kastetmektedir.

Ama Allah katında hüsnü kabul görecek olan din ise peygamberlerin getirdiği vahiyler çerçevesinde yaşamak ve inanmak kaydıyla tek bir yolu gösteren rabbani olan dindir. Bunun adı da İslam’dır. Kıble kelimesi, Bir Ağacın bütünü gibi dallarıyla çapaklarıyla yapraklarıyla ağacın her zerresini içine alan bir bütün gibidir. 

Bir başka deyişle canlı bir hayvanın organizması gibidir. Veya bir fabrika gibidir. Tüm Organlarıyla birlikte o ağaç o canlı hayvan o fabrika birlikte işlev görürler. Parçalardan bir tanesi eksik olsa o işlev görmede de eksikli olur.

İşte Kıble kelimesi İslam dininin bütün kurallarını kapsar. Namazından orucun tutuluşundan nasıl hac yapılacağından nereye namaz kılarken dönüleceğinden tutun da davranış ve yaşam biçimlerinden hiçbir eksik bırakmadan hepsini kapsayarak insanlara tanımlanmış olan hayat projesidir.

2/143- Böylece Biz sizi, insanlara şahid (ve örnek) olmanız için orta bir ümmet kıldık; Peygamber de üzerinizde bir şahid olsun. Senin üzerinde bulunduğun (yönü, Ka'be'yi) kıble yapmamız, elçiye uyanları, topukları üzerinde gerisin geri dönenlerden ayırt etmek içindir. Doğrusu (bu,) Allah'ın hidayete ilettiklerinin dışında kalanlar için büyük (bir yük)tür. Allah, imanınızı boşa çıkaracak değildir. Şüphesiz, Allah, insanlara şefkat edendir, esirgeyendir.

Aslında Kâbe kıble mescidi haram hac namaz kelimeleri hep birbirlerinden bağımsız olarak anılmazlar. Bunların hepsi bir ağacın organları gibidirler. Ama Her ibadet kuralları kendi içlerinde ayrı ayrı bölümü ve yaşam biçimlerini oluştururlar. Örneğin insanda bir böbreğin yeri ve konumu gibi örneğin insanda bir akciğerin yeri ve konumu gibidir.

Bakara yüz kırk üçte bahsedilen iman eden Müslümanlara, mükemmel bir örneklik teşkil etmektedir. Onun söylediği her söz attığı her adım yaptığı her davranış vahyin ondaki tezahürüdür. Bu sebeple Müslüman olanların kıblesidir. Yapacağı her davranışın söyleyecekleri her sözün beynidir. Danışma merkezidir.

Bu sebeple peygamber de bir kıbledir. Peygamberin getirmiş olduğu vahiy orijinli dinin yaşam kaynağıdır.İşte Kuran'da bahsedilen mescidi-haram Kâbe Allah'ın tanımladığı şekilde özgür iradeyle hazreti İbrahim dinin yaşadığı inandığı bir hayat tarzının sembolize edilerek örneklendirilmesidir. İnsanları Allah böyle bir yaşam biçimine dönmeyi ve hayatlarına kılavuz olarak seçmelerini yönlerinizi mescidi haram yönüne çevirin diye ısrarla üzerinde durmaktadır.

2/148- Herkesin (her toplumun) yüzünü çevirdiği bir yön vardır. Öyleyse hayırlarda yarışınız. Her nerede olursanız, Allah sizleri bir araya getirecektir. Şüphesiz Allah, her şeye güç yetirendir.

2/149- Her nereden çıkarsan, yüzünü Mescid-i Haram yönüne çevir. Şüphesiz bu, Rabbinden olan bir haktır. Allah, yaptıklarınızdan gafil değildir.

2/150- Her nereden çıkarsan, yüzünü Mescid-i Haram yönüne çevir. (Siz de) Her nerede olursanız yüzünüzü onun yönüne çevirin. Öyle ki, onlardan zulmedenlerin dışında insanların, size karşı bir delilleri olmasın. Onlardan korkmayın, Benden korkun, üzerinizdeki nimetimi tamamlayayım. Umulur ki hidayete erersiniz.

2/151- Öyle ki size, kendinizden, size ayetlerimizi okuyacak, sizi arındıracak, size kitap ve hikmeti öğretecek ve bilmediklerinizi bildirecek bir elçi gönderdik.

2/152- Öyleyse (yalnızca) Beni anın, Ben de sizi anayım. ve (yalnızca) Bana şükredin ve (sakın) nankörlük etmeyin.

Ne acıdır ki, İslam toplumlarında bu tevhit inancı bozulmuş inananlar, ayrı ayrı ümmet ve şeraitler oluşturarak adeta birbirlerine düşman kesilmişlerdir. İşte kuran Hıristiyan ve Yahudilerin söylediklerini eleştirirken şöyle söylemektedir.

2/ 105- Kitap Ehlinden olan kâfirler ve müşrikler, Rabbinizden üzerinize bir hayrın indirilmesini arzu etmezler. Allah ise, dilediğine rahmetini tahsis eder. Allah büyük fazl sahibidir.

2/106- Biz, daha hayırlısını veya bir benzerini getirinceye (kadar) hiçbir ayeti neshetmez (hükmünü yürürlükten kaldırmaz) veya unutturmayız. Bilmez misin ki Allah, gerçekten her şeye güç yetirendir.

2/107- (Yine) Bilmez misin ki, gerçekten göklerin ve yerin mülkü Allah'ındır. Sizin Allah'tan başka veliniz ve yardımcınız yoktur.

Bakara 106. cı ayette Allah'ın nesh ettiği Ve daha güzelini getirdiği ayet; Hazreti Musa ve Hazreti İsa peygambere gelen vahiy orijinli helal ve haramlar değil, Vahiy orijinli dinde olmayıp da kendi zanlarınca ortaya koydukları Allah'ın yasaklamadığını yasak Allah'ın serbest etmediği bazı şeyleri kendilerine serbest ettikleri şeylerdir. Bunun Adı da Kuran'da islamdır.

Bu Açıklamalardan sonra Her Peygamberin örnek olarak yaşadığı hayat ve getirdikleri vahiyler, İnsanlar için, yaşadıkları hayatın mizanıdır. Ölçüsüdür terazisidir. İnsanlar hangi milletten hangi dinden hangi meşrepten gelirlerse gelsinler, İllaki yaşadıkları hayatın kaynağı peygamberlerin getirdikleri olması gerekir.

Kıble kelimesinden söz edilince bir mescit ve bir Kabe de bizde çağrışım yapmaktadır. Mescit Secde edenlerin yaşadığı hayat tarzından bahsettiği gibi aynı zamanda secde edenlerin bir araya geldiklerinde dört duvar arasını da sembolize eden, camileri ve Kâbe’yi de içine almaktadır. 

Ebetteki günümüzde kılınan namaz yapılan haç ve Kâbe anlayışları kuranda anlatılan namaz haç Kâbe mescit kelimelerinin anlatışından uzaktır. Dipçikler altında yapılan ibadet dipçikler altında yapılan haç Allahın tanımladığı ibadet kurallarıyla bağdaşmamaktadır.

Halis din İbrahim dini fıtrat dini Allahın peygamberlerdeki örnekliğin sansür uygulanmadan yamulup yumulmadan satıp veya gizlemeden korkusuzca pervazıca elini taşın altına koyarak Allahın tanımladığı halis dininin hayata geçirilmesidir. Maalesef İslam ülkelerinde cami hac mescit kelimesi vahyin anlatmak istediği mecradan saparak sadece şekillenmiş bir anlayıştan öteye geçememiştir. İslam kelimesi içerisinde şekillenen her kelime ondaki ruhu anlatmak istediklerini içinde barındırarak orijin halindeki yansıtan kelimedir.

9/17- Şirk koşanların, kendi inkârlarına bizzat kendileri şahitler iken, Allah'ın mescitlerini onarmalarına (hak ve yetkileri) yoktur. İşte bunlar, yaptıkları boşa gitmiş olanlardır. Ve bunlar ateşte süresiz kalacak olanlardır.

Adam hem Allah'a ortak koşuyor. Hem namaz kılıyor. Adam hem Allah şirk koşuyor. Hem de mescitlere imam müftü vaaz göndererek şenlendiriyor. Asla Bunlar doğru değildir. Namaz kılmayı engelleyen her davranışı yapılıyor. senin camilere gidişini engelledik mi diye bir de alay ediyorlar. Allah'ın mescitleri Ancak Allah'ın tanımladığı şekilde bir hayat tarzını kabul edenlerin ve sansür uygulanmadan Allah'ın emirlerinin konuşulup yaşandığı yerdir.

Allahın Mescitlerini bu söylediklerimiz anlamında yürekten inanan ve bir menfaat karşılığında Allah ile yapılan yaratılıştaki ahdini asla bozmayanlar koruyabilirler ve onun ikamesini sürdürebilirler.

9/18- Allah'ın mescitlerini, yalnızca Allah'a ve ahi ret gününe iman eden, namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren ve Allah'tan başkasından korkmayanlar onarabilir. İşte, hidayete erenlerden oldukları umulanlar bunlardır.

Evet, Allahın insanlara tanımladığı bir din ve bir yaşam biçimi vardır. Bu dine sahip olanlar ancak bu dini korurlar ve yeşermesine rıza gösterirler. Hem Allahın gönderdiği dini kabul etme hem Allah'ın gönderdiği yaşam biçimini kabul et.”Bu ne lahana turşusu ne perhiz” Bir vücutta iki din bulunmaz. Ya bir vücuda iman girer insan onunla hayatı şekillenir. Yada küfür şirk girer hayatı onunla şekillenir. Bir kişi hem küfürbaz hem de aynı zamanda Müslüman olamaz bu eşyanın yapısına aykırıdır. Kurana da aykırıdır.

33/4- Allah, bir adamın kendi (göğüs) boşluğu içinde iki kalp kılmadı ve kendilerini annelerinize benzeterek yemin konusu yaptığınız (zıharda bulunduğunuz) eşlerinizi sizin anneleriniz yapmadı, evlatlıklarınızı da sizin (öz) çocuklarınız saymadı. Bu, sizin (yalnızca) ağzınızla söylemenizdir. Allah ise, hakkı söyler ve (doğru olan) yola yöneltip-iletir.

Evet, “Allah, bir adamın kendi (göğüs) boşluğu içinde iki kalp kılmadı” Yol ikidir. İnsan ya iman eder muttaki yolda yürür neticesi cennet olur. Ya insan küfür yolunda yürür neticesi cehennemdir. Orta yolda her ikisini de götürme olayı yoktur.

9/ 107- Zarar vermek, inkarı (pekiştirmek), müminlerin arasını ayırmak ve daha önce Allah'a ve elçisine karşı savaşanı gözlemek için mescit edinenler ve: "Biz iyilikten başka bir şey istemedik" diye yemin edenler (var ya,) Allah onların şüphesiz yalancı olduklarına şahitlik etmektedir.

9/108- Sen bunun (böyle bir mescidin) içinde hiçbir zaman durma. Daha ilk gününden takva temeli üzerine kurulan mescit, senin bunda (namaza ve diğer işlere) durmana daha uygundur. Onda, arınmayı içten-arzulayan adamlar vardır. Allah arınanları sever.

Hem Allaha karşı savaş açıyor Allahın emirlerinin yaygınlaşmasını istemiyor Hem de cami yaptırıyor. Hem de camilere imam gönderiyor. Bu zıtlık asla insanda ikisi bir arada bulunamaz. Allah ve resulünü desteklemediği halde ona aksilik savaş açtığı halde nasıl Allah'ın mescitlerini ayakta tutabilir.

Allah'ın mescidinde olanların bize fotoğrafını vermektedir. Kim iman ediyorum diyorsa bu fotoğrafın çerçevesi dışına çıkamaz. Onun aksi ne bir sözde ne de bir eylemde bulunma hakkını ona Allah vermez.

Öyleyse söylediklerimizi özetleyecek olursak, Kıble kelimesi Kuran'da tanımlanan inanç ve yaşam biçiminin peygamberlerin örnekliğinde, zerreden küreye kadar, her şeyiyle kabul ederek, onu hayata geçirmek için hayata yönelmektir. Yenilmesi ve yapılması helal ve temiz olanlardan tutun da namazından orucundan haccından oturuşumuzdan kalkışımıza kadar bize şekil veren bir dine yönel erk yaşanan Allah adına olan dinin ta kendisidir.

Doğrularım Allah'a yanlışlarım ise bana aittir.

ALİ RIZA BORAZAN
 MERSİN -ANAMUR
Kuranianlamametodu.blogspot.com
alirizaborazan@hotmail.com

Hiç yorum yok: