28 Şubat 2010 Pazar


CİN KELİMESİNE KURAN'IN YÜKLEDİĞİ ANLAM NEDİR?

RAHMAN V RAHİM OLAN ALLAH'IN ADIYLA!


Bu güne kadar, bize klasik olarak anlatılan dinde Cin: beş duyularla algılanamayan. Dumansız ateşten yaratılan görülmeyen varlıkların adıdır. Diye tarif ediyorlardı.

Şimdi Kur’an daki anlatılan cin neymiş onu incelemeye çalışalım. 

Kuran’ı okuyup Cin ile ilgili ayetleri tahlil ettiğimizde cinin de Adem şemsiyesi altında olan aklıyla takvasıyla fıskıyla onunda bir insan olduğu, onun da Allah’a karşı ibadet ve kullukla sorumlu ve görevli bir varlık olduğu, anlaşılacaktır.

51/56” Ben insanları ve cinleri yalnızca bana ibadet etsinler diye yarattım”

Daha öncede bahsettiğim gibi Kuran'daki bir ayetin doğru bir şekilde anlaşılabilmesi için Kuran'da onunla ilgili geçen bütün ayetler kafada bir projektör gibi şavkarmalı, kastettiği manayı konu ve Kuran bütünlüğüne, o konunun ilmine, akla ve pratik hayata ters düşmeden anlayarak yorumlamak gerekiyor.

Edebi anlatım sanatı sadece Kuran'da değil, bu anlatış insanın yapısında ve özünde var olan ve her milletin dilinde ve edebiyatında bulunan bir gerçektir.

Bizim dilde de Kullanılan deyimlerin ve edebi sanatların bazılarına öreneler vermeye çalışalım.

Açık kapı bırakmak: Eğer gerçek anlamında anlaşılmış olsaydı, bir kaç kapıdan, birisinin açık kalması anlamında anlaşılırdı.

Ama mecazi anlamını düşündüğümüz zaman ; Bir iş ya da sorunla ilgili olarak, son sözü söylemeyip,biraz daha elverişli davranışta bulunma olanağı vermek anlamındadır.

Göz yummak: Gerçek anlamında anlarsak Gözleri kapamak anlamındadır. Mecazi anlamına baktığımız zaman , ise hoş görmek,bağışlamak, kusurları görmezlikten gelmek anlamında kullanılan bir deyimdir.

Bu örnekleri istediğimiz kadar çoğaltabiliriz. Kuran'daki ayetleri de anlarken Kuran'daki anlatım sanatını iyi kavramak lâzımdır.

Yine cin konumuza dönelim, Örnek verdiğimiz ayette ,Cin ve insan ikisi de adem şemsiyesi altında olduğu halde sanki ikisi ademden farklı ayrı ayrı yaratıklar olduğu sanılmıştır.

Bakınız başka bir ayette hepsi adem şemsiyesi altında olduğu halde başka başka isimlerle zikredilmişlerdir.

2/96”Andolsun onları hayata karşı (diğer) insanlardan ve şirk koşanlardan (bile) daha ihtiraslı bulursun. (onlardan) her biri bin yıl yaşatılsın ister. Oysa bunca yaşaması onu azaptan kurtarmaz. Allah onların yapmakta olduklarını görendir”

Bakınız Kur’an “ ben insanları ve cinleri” İfadesini kullanırken iki değişik ademden söz etmektedir.” Onları,insanlardan ve şirk koşanlardan” İfadesiyle de üç değişik yaşam biçimine sahip ademden söz etmektedir.

Ayette geçen onlar ifadesiyle Yahudilerden söz ederken,insanlar ifadesiyle de yolu belirlenmemiş ademlerden, söz etmektedir. Şirk koşanlar ifadesiyle de puta tapıcılardan söz etmektedir. 

Soru 1-Neden Allah orada, Cin de insanda adem olduğu halde İbadet ve kullukla görevli ayrı ayrı varlıktan bahsetmektedir?

Bakara suresinin 96. ayeti kerimesinde şirk koşan, onlar, ve insanlar adem şemsiyesi altında insan olduğu halde sanki insandan ayrı ibadet ve kullukla görevli ayrı ayrı varlık olmadığını bunların hepsi davranış biçimleriyle birbirlerinden farklılaşarak insan oluyorsa,“ben insanları ve cinleri bana ibadet etsinler diye yarattım “ ayetinde cin kelimesi neden insandan ayrı bir varlık olarak algılanıyor?

Öyle ise adem şemsiyesi altında sadece davranışlarda farklı olarak, ibadet ve kullukla görevli varlıkların hepsi insanın davrnış farklılığından dolayı sıfat alarak isimlendirilmiştir.

İşte cinle ilgili kafaya takılan soruların insanı rahatlatacak ve kalpleri mutmain edecek cevabı alabilmek için ayetleri sıralamaya çalışalım.

72/1- De ki: "Bana gerçekten şu vahy olundu: Cinlerden bir grup dinleyip de şöyle demişler: -Doğrusu biz, (büyük) hayranlık uyandıran bir Kur'an dinledik" 

Eğer algıladıkları gibi, Cinler beş dyulaarla algılanamayan varlıklar olmuş olsaydı,"Doğrusu biz, (büyük) hayranlık uyandıran bir Kur'an dinledik"  Dinleme ifdesi beş duyu ierisinde değil midir?

72/2- "O (Kur'an), 'gerçeğe ve doğruya' yöneltip-iletiyor. Bu yüzden ona iman ettik. Bundan böyle Rabbimiz'e hiç kimseyi ortak koşmayacağız." 

Demek ki,Onlarda akıl ve irade var ki, Allah'a ortak koştukları şeylerden rücu ederek iman etmeye ve rabbin terbiyesi altına girmeye yönelmişlerdir.

72/3- Elbette, Rabbimiz'in şanı Yücedir. O, ne bir eş edinmiştir, ne de bir çocuk." 

Allah'a Çocuk edindi diyen, gelen peygambereri ilah konumuna getirenler yahudi ve hristiyanlardır. Bu tip cinlerin kitap ehlinden olduğu anlaşılmaktadır.

72/4- "Doğrusu şu: Bizim beyinsizlerimiz, Allah'a karşı 'bir sürü saçma şeyler' söylemişler."

Bunu söyleyen cinler de yine kitap ehlinden olan cinlerdir Vahyin orijinalinden saparak zan ve tahminle Allah'tan olmayan Allah adına bir takım şeyler uyduran  Yahudi ve hıristiyan olanların önde gelenleridir.

72/5- "Oysa biz, insanların ve cinlerin Allah'a karşı asla yalan söylemeyeceklerini sanmıştık." 

Demek ki bu cinler, Fıtratı bozulamış,gelen uyaıcılara karşı beyin anteleri aık olan cinlerdir. Eğer öyle olmamış olsaydı hala şirk koşmaya devam ederlerdi.

72/6- "Bir de şu gerçek var: İnsanlardan bazı adamlar, cinlerden bazı adamlara sığınırlardı. Öyle ki, onların azgınlıklarını arttırırlardı." 

Buradaki Bahsedilen,"İnsanlardan bazı adamlar, cinlerden bazı adamlara sığınırlardı." Her ikisi de Adem şemsiyesi altında olup yol sememiş, insanların, tercihini gayri Rabbani yolda kullanarak rabbani yoldan ayrılan teknolojik bilgilerle kendisini donatmış olan insanlara veya cinlere sığındıklarını onları kendilerine rab kabul ettiklerini  anlatmaktadır.

72/7- "Ve onlar, sizin de sandığınız gibi Allah'ın hiç kimseyi kesin olarak diriltmeyeceğini sanmışlardı." 

Bu ayette bahsedilen cinler, Yine tercihini iblis yolunda olup müşrik olaan, Ahiret alemine peygamberlere kitaplara iman etmeyen cinlerden söz edilmektedir.

40/37-'O (bütün gerçek), yalnızca bizim (yaşamakta olduğumuz bu) dünya hayatımızdan ibarettir; ölürüz ve yaşarız, biz diriltilecekler değiliz.'

72/8- "Doğrusu biz göğü yokladık; fakat onu güçlü koruyucular ve şihablarla kaplı (doldurulmuş) bulduk." 

Bu tip cinler her ikisini, yani, ehli kitap ve müşrik olan cinleri içerisine almaktadır.Yani elişki olmayan bir kainat olduğunu gözleyip anlayailen insanlardır.

72/9- "Oysa gerçekte biz, dinlemek için onun oturma yerlerinde otururduk. Ama şimdi kim dinleyecek olsa, (hemen) kendisini izleyen bir şihab bulur." 

Kuran Gelmezden önce İnsanları aldatmak için insanların göremedikleri yerleri görerek onlara yaldızlı sözlerle kandırıp, aldatıyorlardı. Ama şimdi ne zaman altatacak bir şeyler söyleseler hemen onu delip geçen bir kuran ayeti karşılarına çıkmaktadır.

72/10- "Doğrusu bilmiyoruz; yeryüzünde olanlara bir kötülük mü istendi, yoksa Rableri kendileri için (doğruya iletici) bir hayır mı diledi?" 

Kendi kendilerine soruyorlar. Bu hakikatler neden böyle gzlenmiş ve gizlemeye çalışıyorlar?

72/11- "Gerçek şu ki, bizden salih olanlar vardır ve bunun dışında (ya da aşağısında) olanlar da. Biz türlü türlü yolların fırkaları olmuşuz." 
Dünya Hayatı kendilerine verilen bir zaman dilimi içerisinde denenme ve sınavdır. Aklını kullanaan iblisin yolunda kendilerini arındırarak müslüman olanlar olunca orada din ve yaşam biçimi farklı olan insanlardan söz etmektedir. Cinlerden müslüman olunc artık o cin değil müslüman insandır. Nasıl kafir müslüman olup da ona kafir denilemediği gibi bu da öyledir.

72/12- "Biz şüphesiz, Allah'ı yeryüzünde asla aciz bırakamıyacağımızı, kaçmak suretiyle de O’nu hiçbir şekilde aciz bırakamıyacağımızı anladık." 

İblsin şeytanın yolunda olan insanlar, Kuranı dinleyip iman edince Yerleri ve gökleri yaratanın Allah olduğunu anladık onu inkar etmekle, kendimizi inkar ettiğimizin, farkına vardık.

72/13- "Elbette biz, o yol gösterici (Kur'an'ı) işitince, ona iman ettik. Artık kim Rabbine iman ederse, o ne (ecrinin) eksileceğinden korkar ve ne de haksızlığa uğrayacağından." 

Tam bir müslüman olanın portresi çizilmektedir.
 

72/14- "Ve elbette bizden Müslüman olanlar da var, zulmedenler de. İşte (Allah'a) teslim olanlar, artık onlar 'gerçeği ve doğruyu' araştırıp-bulanlardır." 

Yani Yaratılışta érabim Allahtıré deyip de dha sonra kavimlerin atalarının vermiş oldukları bu sözden cayarak yabancılaşanlar içerisinden aklını kullanarak gelen uyarıcılara kulak verip müslüman olanlardn bahsetmktedir. Kendilerini değiştirenleri Allah değiştirmektedir. Hala müslüman olmayı kabul etmeyenler hem kendilerine hem de başkalarına zulmederek hayatlarını sürdürmektedirler.

72/15- “Zulmedenler ise, onlar da cehennem için odun olmuşlardır.” 

İşte müslüman olmaya zulmeden ciner ebedi olarak cehennem için odun olacaklardır. Bir başka ifadeyle ebedi olarak cehenmede yanacaklardır.

72/16- “Eğer onlar (insanlar ve cinler), yol üzerinde 'dosdoğru bir istikamet tuttursalardı', mutlaka Biz onlara bol miktarda su içirir (tükenmez bir rızık ve nimet verir)dik.” 

Eğer Yol belilirlememiş insnlarla yolunu  tercihini şeytani yolda yapan insanların her ikisi de Allahın tanımladığı şekilde inansalar ve yaşamış olsalardı Allah nimetlerini onlara bol bol sunardı.

Cin suresinde buraya kadar ayetleri nakletmeye çalıştık.

Biz iddia ediyoruz ki yer yüzünde adem şemsiyesi altında insanlardan başka ibadet ve kullukla sorumlu hiçbir varlık yoktur.

Önce şu soruyu sorarak Kuran’da çelişkisiz olarak yerine oturan bir cin anlayışını ortaya koyalım.

Cinler adem değilse, nasıl olur da ademden olan bir peygamberden Kuran dinlerler?

17/94Kendilerine hidayet geldiği zaman, insanları inanmaktan alıkoyan şey, onların: "Allah, elçi olarak bir beşeri mi gönderdi?" demelerinden başkası değildir.

17/95- De ki: "Eğer yeryüzünde (insan değil de) tatmin bulmuş yürüyen melekler olsaydı, Biz de onlara gökten elçi olarak elbette melek gönderirdik."

Bu ayetlere göre insandan peygamber ancak insanlara peygamber olarak gönderildiğini anlatmaktadır. Eğer melek olsaydı meleklerden bir peygamber gönderileceğini vurgularken, cinler beş duyu ile algılanamayan varlıklar ise beş duyu ile algılanamayan varlıklardan peygamber gelmesi gerekirdi.

Öyleyse ademden bir peygamberin beş duyu ile algılanamayan varlıklara elçi olarak gelmesi veya vahiy aktarması, Kuran’a ters, ilme ters, akla ters ve pratikte de böyle bir şey olmamıştır. 

Eğer cinler beş duyularla algılanamayan ve onlar da Allah'a ibadet ve kullukla sorumlu bir varlık iseler, o zaman beş duyularla algılanamayan varlıklardan peygamber olması gerekirdi. İnsanlardan olan bir peygamberin cinlerden olan, varlıklara vahiy iletmesi düşünülemezdi.

Ademlerin dışında bütün varlıklarda akıl ve irade olmadığı halde cinlerin “doğrusu bizim beyinsizlerimiz Allah’a karşı saçma şeyler söylemişler” ifadesiyle aklı olduğu halde aklını kullanmayan cinlerden söz etmektedir. “ rabbimizin şanı yücedir o ne bir eş edinmiştir ne de bir çocuk”.

Bu sözü söyleyen cinlerdir.Kuran’ın bütünlüğünde bununla ilgili başka ayetlere baktığımız zaman bu sözü söyleyenlerin Yahudi ve Hıristiyan oldukları anlaşılmaktadır.

9/30:” Yahudiler: "Üzeyir Allah'ın oğludur" dediler; Hıristiyanlar da: "Mesih Allah'ın oğludur" dediler. Bu, onların ağızlarıyla söylemeleridir; onlar, bundan önceki inkar edenlerin sözlerini taklit ediyorlar. Allah onları kahretsin; nasıl da çevriliyorlar?”

bazı cinlerin Allah çocuk edindi demesiyle Yahudi ve Hıristiyan olanların Allah’ın oğlu demesi arasında ne fark vardır?. “insanlardan bazı adamlar cinlerden bazı adamlara sığınırlardı. Öyle ki onların azgınlıklarını arttırırlardı.

Kuran’ın anlatım sanatına bir bakın sığınma olayı, ilah edinme rab edinme anlamında kullanılmıştır. Bu da Allah’ın yarattıklarından herhangi birine olan sevgi ve ihtiramı Allah’a denk veya Allah’ın üzerinde sevgi ve saygıya sebep oluyorsa Kuran bunu müşriklikle suçluyor. bu da şirkle giden kişinin asla bağışlanamayacağını söylüyor.

4/48:” Gerçekten, Allah, Kendisi'ne şirk koşulmasını bağışlamaz. Bunun dışında kalanı ise, dilediğini bağışlar. Kim Allah'a şirk koşarsa, doğrusu büyük bir günahla iftira etmiş olur.

Daha önce de bahsettiğim gibi cini Kuran yabancıllaşmış insan anlamında kullanmıştır.insanlardan bazı aklını kullanamayanlar yabancıları gözlerinde öyle büyütmüşler ki; her şeyi bilen gayb dan haber veren onları kontrol eden bir anlayışa sahip olduklarından dolayı Allah’tan daha çok korkma ve sığınma ile onlara sığınmışlardır.

Eğer, bir adam yanlış bir yolda giderse, onun yanlışını destekleyen bir toplum da oluşursa, hem onun yanlışlarını daha çok yanlışa götürerek azgınlaştırır.

Samirinin buzağı heykeli yapıp onu destekleyenlerin onu azgınlaştırarak vahiylere karşı duyarlılığının kaybolarak helak olması gibi.

Bugün İslam topluluklarındaki hastalık ilim ve teknolojide, ileri gitmiş Avrupa ve Amerika’nın halkına bağlanması gibi. Batının kültür ve medeniyetini Allah’ın koymuş olduğu medeniyetin yanında adı bile anılmaya değmezken onların medeniyetini tapınılır hale getirmişlerdir.

Yerleri ve gökleri yaratan insanlara aklını takvasını, fısk ve fücurunu Allah verdiği halde ihtiram, saygı, ibadet ve kulluk, hamd ona layık iken maalesef kendileri de yaratılıp ölmelerini bile engelleyemeyen cinlere yabancı adamlara ibadet ve kulluğu ön plana çıkarmışlardır.

İşte Kur’an’ın insanlardan bazı adamların cinlerden(yabancılardan) bazı adamlara,sığınıp onların azgınlıklarını arttırmasının anlamı budur.

Genelde mütercimlerin ve müfessirlerin yanıldığı nokta ayette geçen (cannı) kelimesini cinni diye tercüme etmelerinden kaynaklanmaktadır.

15/27:” Ve Cann'ı da daha önce 'nüfuz eden kavurucu' ateşten yaratmıştık.” 

Kuran’ın metninde cannı kelimesi geçtiği halde onu cinni diye tercüme etmeleri onunla ilgili bütün ayetlerin yanlış anlaşılmasına sebep olmuştur. Cin yabancı insan can ise insanı ayakta tutan, enerjidir.

55/15- Cann'ı (cinni) da 'yalın-dumansız bir ateşten' yarattı.


Kur’an’ı kerimin hiçbir yerinde cinni dumansız ateşten yarattık diye bir ayet yoktur. Şeytan, cin, can, iblis kelimelerini Kuran’ın anlatış biçimine göre kavrayamadıkları için kavram kargaşası çıkmaktadır.

Bakınız Kuran İblisin dışında secde etmişlerdi. o cinlerdendi” ifadesiyle insana fısıltı veren, İnsanı Allah’ın yolundan alıkoymaya çalışan, bir cinden söz ediyor. Ama o adem olan yabancı değil, O insanın asıl yapısına , yaratılışına yerleştirilmiş  takva yolunu bozmak için, var olan bir yabancıdır. Bir sestir.Dağdan gelip bağdakini kovma “Ata sözüne yakışan bir anlatımdır.

Buradaki “ iblis cinlerdendi ifadesi Özgür bir iradeye sahip olan insana yanlışları teklif eden fısıldayan sesi eğer insan kabul eder o yaşamı tercih ederse,bu insanın adı şeytan oluyor. Yani asıl Allah’a ibadet ve kullukla görevli insanı kuşatarak hakkı olmayan yeri işgal edip insanı doğru yoldan alıkoyuyor.

Muttaki olanların hayatta yaşarlarken iki amaçları vardır. Birincisi kimseye zulüm yapmamak, başkalarına olan hakları ihlal ederek onları yurtlarından çıkarmamak. İkinci amacı ise hem kendisi hem de kendisinin dışındakilere yapılan haksızlık ve zulümlere rıza göstermemektir.

İşte iblisin görevi muttaki olan yolu engellemektir. Bu anlattığım meseleler, ailelerin toplumların milletlerin, devletlerin ve bütün dünyanın öz yapısında olan kanayan bir yaradır.

Kendi iktidarını iblisin eline teslim etmiş insanlar başkalarının yurtlarını işgal ederek onlara zulüm yapmışlardır. Dünyada zulüm makinesinin başı olan Amerika iyilik vaatleriyle binlerce kilometre uzaklardan gelerek Afganistan’ı ve Irak’ı işgal ederek mazlum halkı öldürerek yerleşmesi gibidir.


Can ve iblis dumansız ateşten yaratılmış enerji olan varlıklardır. Adamdan olan cin ise yabancılaşmış insandır. İnsa’nın yaratılışı da nasıl ise cin de öyledir.

6/130” Ey insan ve cin topluluğu içinizden size ayetlerimi aktarıp okuyan,ve size bu karşı karşıya kaldığınız gününüzle sizi uyarıp korkutan elçiler gelmedi mi? Onlar nefislerimize karşı şahadet ederiz derler. Dünya hayatı onları aldattı.kâfir olduklarına dair kendi nefislerine karşı şahadet ettiler,”

Beş duyularla algılanamayan gözle görülemeyen varlıklar insanlardan olan bir elçi bir peygamber tarafından nasıl uyarılabilir.?

17/93”Yahut altından bir evin olmalı,veya gökyüzüne yükselmelisin üzerimize bizim okuyabileceğimiz,bir kitap indirinceye kadar, senin yükselişine de inanmayız. De ki:Rabbimi yüceltirim. Ben elçi olan bir beşerden başka mıyım.? “

17/94 “ Kendilerine hidayet geldiği zaman ,insanları inanmaktan alıkoyan şey.onların : “Allah elçi olarak bir beşerimi gönderdi ? Demelerin den başkası değildir.”

17/95”Deki: Eğer yeryüzünde (insan değil de) Tatmin bulmuş yürüyen melekler olsaydı ,bizde elçi olarak elbette melek gönderirdik.” 

Ayetlerden de anlaşıldığı gibi akıl eden düşünen ve her yaptığı iyi veya kötü davranışlardan yetkili ve sorumlu bir varlık kendi cinsinden olan bir elçiyle uyarılıp korkutulduğunu söylüyor.

Cinler beş duyularla algılanamayan varlık 0lsaydı, ayetlere göre Allah peygamber olarak kendi içlerinden beş duyularla algılanamayan peygamberler göndermesi gerekirdi. Öyleyse cinlere İnsandan bir  peygamber Kuran anlattığına göre cinlerin insan cinsinden varlıklar olduğu muhakkaktır.

46/29” Hani cinlerden bir kaçını ,Kur’an dinlemek üzere sana yönlendirmiştik.Böylece onun huzuruna geldikleri zaman, kulak verin sonra bitirilince,kendi kavimlerine uyarıcılar olarak döndüler.”

46/30” Dediler ki gerçekten biz Musa’dan sonra indirilen kendinden öncekileri doğrulayan, bir kitap dinledik. Hakka ve doğru olan yola yöneltip iletmektedir.” 

Peygamber, Hıristiyan ve Yahudilerden bir gurup hasbel kader geliyorlar. Kur’an’ı dinlediklerinde Kuran’ın yol gösterici bir kitap olduğunu, kavrayıp kabullenip, kendi kavimlerine uyarıcılar olarak dönüyorlar.

Eğer cinler beş duyularla algılanamayan varlıklar olmuş olsaydı insan olan bir peygamberden nasıl Kuran dinleyebilirlerdi?

Yine cinlerle ilgili ayetleri aktarmaya devam edelim.

34/12” Süleyman içinde, sabah gidişi bir ay akşam dönüşü bir ay olan rüzgâra (boyun eğdirdik)Erimiş Bakır madenlerini ona sel gibi akıttık. Onun eli altında rabbinin izniyle bir kısım cinler vardı,Onlardan kim bizim emrimizden çıkacak olsa.ona çılgın ateşin azabından tattırırdık.”

34/13” Ona dilediği şekilde Kaleler heykeller,havuz büyüklüğünde çanaklar,ve yerinden sökülmeyen kazanlar yaparlardı. Ey Davut ailesi Şükrederek çalışın. Kullarımdan şükrederek çalışan azdır.

34/14” Böylece onun ölümüne karar verdiğimiz zaman, ölümünü onlara asasını yemekte olan bir ağaç kurdundan başkası Haber vermedi. Artık o yere yıkılıp düşünce açıkça ortaya çıktı ki,Şayet cinler, gaybı bilmiş olsaydı,Böylesine aşağılatıcı bir azap içinde kalıp yaşamazlardı.”

Buraya sebe suresinden aktarmış olduğumuz ayetleri yorumlayacak olursak, Süleyman peygamber babası Davut peygamberden Öylesine güçlü bir devlet mirası teslim almış ki: Çağdaş toplumlara karşı, teknolojik yönden büyük bir üstünlük sağladığı anlaşılıyor.

Rüzgârları kullanıp onlardan istifade etmesini başarabiliyor Kendisinin ihtiyacı olan sahalarda yabacı küfür toplumlarından uzman bilgin utsalar çalıştırarak ve bakır madenini kullanmasını keşfederek, muazzam devlet otoritesi kuruyor.

Doğru olan odur ki, Akıllı olan insan başkalarının aklından istifade edebilen insandır.Süleyman peygamber, hem kendisine bağlı olan Müslüman kesimden yapabileceklerini yapıyor. yapamadıklarını ise, İhtiyaç duydukları konularda ise yabancı toplumlardan (cinlerden) uzman o konuda ehliyetli bilim adamlarını çalıştırmasını başararak Çağdaş düzeyde müreffeh devlet oluşturuyor.

Nasıl her şeyin bir başlangıcı bir gelişmesi bir de sonu varsa,Süleyman peygamberinde,sonu yaklaşmış, Artık otorite sarsılıp, Yavaş yavaş imparatorluk çökmeye başlayınca, Bakanlıklar genel müdürlükler laçkalaşmış, hiyerarşi bozulmuş disiplin de ortadan kalkınca, Cinler Süleyman peygamberin kendi üzerlerinde bir gücü olmadığını görünce istemeyerek çalıştırıldıkları ordudan çekip gidiyorlar.

Kuran sanatsal bir üslûpla anlatarak, İnsanların ,” cinlere ait gaybı bilgiler bildikleri ile ilgili inançlarını yıkarak, Otoriteyi bir asaya , Kurdu da iç ve dış düşmanların istilasıyla, Saltanatın yok oluşunu özetliyor.

Yoksa Süleyman peygamber hem devletin komutanı, hem de bir insanın ağaçtan yapılmış bir deyneğe dayalı kalarak ölmesi,ve yıllardan sonra asaya dayalı kalarak. Orada kimseden haberi olmadan kurtlar asayı yiyinceye kadar beklemesi, eşyanın yapısına uygun değildir. Kuran'a uygun değildir, salim akıl sahibi de bunu kabul etmez.

Böylece Kuran bir mesaj daha vermektedir sizin tapındığınız o cinler yani gözünüzde büyütüp ilahlaştırdığınız yabancı insanlar ,

Süleyman’ın tahtı çökmeden tahtın yıkılacağını fark edemediler.
Eğer bunu daha önce fark etselerdi istemeyerek çalışmazlar çeker giderlerdi.

Herhalde Kuran’dan cinlerle ilgili yeteri kadar örnekler verdik sanırım. Aklını kullanıp, olayları inceleyen insanlar, üfürükçülerin ve cincilerin azizciğine uğrayarak kendilerini bu yaptıkları hilelerin pençesine kaptırmazlar.

Doğrularım Allah'a yanlışlarım ise bana aittir.

ALİ RIZA BORAZAN
MERSİN ANAMUR
kuranianlamametodu.blogspot.com
alirizaborazan@hotmail.com
Kaydı Yayınla