10 Mart 2010 Çarşamba

TEVHİT VE ŞİRK



RAHMAN VE RAHİM OLAN ALLAH'IN ADIYLA!


TEVHİT: Tevhidin ne demek olduğunu kuran'dan bir ayet örneği vererek açıklamaya çalışalım.

3/64- De ki: "Ey Kitap Ehli, bizimle sizin aranızda müşterek (olan) bir kelimeye (tevhide) gelin. Allah'tan başkasına kulluk etmeyelim, O'na hiçbir şeyi ortak koşmayalım ve Allah'ı bırakıp bir kısmımız (diğer) bir kısmımızı Rabler edinmeyelim." Eğer yine yüz çevirirlerse, deyin ki: "Şahit olun, biz gerçekten Müslümanlarız."

1-Allahtan başkasına kulluk etmeyelim.

2-Ona hiçbir şeyi ortak koşmayalım.

3-Allah’ı bırakıp bir kısmımız bir kısmımızı rabler edinmeyelim

Yerleri ve gökleri yaratan Allah, insanların Dünya hayatında nasıl bir yaşam süreceğini yaşamlarının planını projesini yaratan Allah'tan almaları gerektiğini vurgulamaktadır.

Konuya geçmeden önce Kitap-ehlinin ne demek olduğunu tarif edelim. Kuran'da Geçen kitap ehli kelimesi Yahudi ve Hıristiyanları ve o özellikleri kendisinde barındıran herkesi, kastetmektedir.

Allah'tan varlığına ve birliğine inandıklarını peygamberlere, kitaplara,ve ahret âlemine iman ettiği halde Allahtan glen vahiy orijinli dini zan v tahminle bozaarak satarak gizleyerek Allahtan olmadığı halde bu Allah'tandır deyip din uyduranlara kuran'ın verdiği isimdir.
 
Allah'ın haram kıldığı, bazı şeylerin kendilerine helal, Allah'ın helal kıldığı, bazı şeylerin de kendilerine haram edildiğini sanan bir dinin mensubudurlar.

İşte Allah yeni bir peygamber ve yeni bir kitapla, doğru olan yerleri tasdik etmiş, yanlış olan yerleri de, düzelten tevhit dinini getirmiştir.

7/157- Onlar ki, yanlarındaki Tevrat'ta ve İncil'de (geleceği) yazılı bulacakları ümmi haber getirici (Nebi) olan elçiye (Resul) uyarlar; o, onlara marufu (iyiliği) emrediyor, münkiri (kötülüğü) yasaklıyor, temiz şeyleri helal, murdar şeyleri haram kılıyor. ve onların ağır yüklerini, üzerlerindeki zincirleri indiriyor. Ona inananlar, destek olup savunanlar, yardım edenler ve onunla birlikte indirilen nuru izleyenler; işte kurtuluşa erenler bunlardır.

Allah’ın insanlara gönderdiği dinde, İnsanlık tarihinin başlamasından bu tarafa hiçbir farklılık yoktur. Her peygamber kendilerinden önce gelen peygamberleri tasdik edip doğrulaması ve kendilerinden sonra gelecek olan peygamberleri de müjdelemeleri, Tevhit akidesini gündemde tutarak gelmiştir.

Her peygamberin getirmiş olduğu dinin adı islam, Teslim olanların adı da Müslüan'dır. Bu sebeple bir peygamberin getirdiklerinde Haram olanlar, diğer peygamberlerde de haram, bir peygamberin getirdiklerinde helâl olanlar, diğer peygamberlerde de helaldir. İslam müfessirlerinin söylediği gibi her peygamberin şeriatı farklıydı anlayışı kesinlikle Kuran'a aykırıdır.

Bütün peygamberlerde bir birliktelik ve tevhit vardır. Kuran'da geçen bazı ayetlerin doğru anlaşılmayışı bazı peygamberlere haram olanların diğer peygamberlere helal bazı peygamberlere helal olanların bazı peygamberlere haram olacağını sanmaktadırlar. Bir örnek verecek olursak.

6/146- Yahudi olanlara her tırnaklı (hayvanı) haram kıldık. Sığırlardan ve koyunlardan, sırtlarına veya bağırsaklarına yapışan veya kemiğe karışanlar dışında iç yağlarını da onlara haram kıldık. 'Azgınlık ve hakka tecavüzde bulunmaları' nedeniyle onları böyle cezalandırdık. Biz şüphesiz doğru olanlarız.

İslam toplumlarında hangi Müslümanım diyene bu ayetin kastettiği mana nedir diye soracak olsan, Yahudi olanlara ayette bahsedilenler haram ama Müslüman olanlara bunların helal olduklarını söylerler. Kuran'ın bütününe baktığımız zaman bir peygambere helal edilen diğer peygamberlere de helal edildiğini bir peygambere haram edilenlerin, diğer peygamberlere de haram edildiğini söylemektedir.

16/118- Yahudi olanlara da, bundan önce sana aktardıklarımızı haram kıldık. Biz onlara zulmetmedik, ancak onlar kendi nefislerine zulmediyorlardı.

Bundan önce sana aktardıklarımızı haram kıldık. Ayeti ile geçmiş olan peygamberlere Haram olanlar sana aktardığımız haram olanlardır. Yoksa onlara biz özel olarak helali haram etmedik onlar kendi kendilerine bunu haramlaştırdılar anlamında anlamak doğru olanıdır.

41/43- Sana söylenen şeyler, senden önceki elçilere söylenenden başkası değildir. Şüphesiz, Rabbin, hem elbette mağfiret sahibidir, hem de acı bir azap sahibidir.

İnsanoğlunun var oluşuyla beraber başlayan peygamberlik, en son gelen peygambere kadar getirdikleri dinin adı İslam ve teslim olanların adı da müslümandır.

5/111- Hani Havarilere: "Bana ve elçime iman edin" diye vahy (ilham) etmiştim; onlar da: "İman ettik, gerçekten Müslümanlar olduğumuza sen de şahid ol" demişlerdi.

6/163- "O'nun hiçbir ortağı yoktur. Ben böyle emrolundum ve ben Müslüman olanların ilkiyim."

Kuran'ın neresine bakarsanız bakın hangi peygamber olursa olsun hepsi ben Müslümanım diyerek gelmişlerdir. Öyleyse tevhidin çözüldüğü nokta. Müslüman sözcüğünün insanlardan uzaklaşıp yerine başka sözcükler kullanmalarıdır. Allah tarih boyunca peygamberlere iman edenlere Yahudi Hıristiyan Hanefi şafi, alevi isimlerini koyun dememiştir. Bu isimleri insanlar kendileri koymuşlardır. Allah ise iman ettim diyenlere Müslüman sözcüğünden başka bir sözcük kullanmamalarını emretmiştir. Ve o sözcüğü övmüştür.

41/33- Allah'a çağıran, Salih amelde bulunan ve: "Gerçekten ben Müslümanlardanım" diyenden daha güzel sözlü kimdir?

Bütün peygamberlerin getirdikleri ve insanlara sundukları din islâmdır. İman edenleri tek sancak altında toplayan Müslüman kelimesidir.

İslam toplumlarında bir olan dinde binlerce din, meşrep, mezhep, cemaatler oluşturularak, tevhidi zedeleyen inananları paramparça eden anlayışlar inanları şirke götürmektedir. Bu cemaat, Meşrep mezheplerin hangisine varsan en doğru kendi âlimlerinin koyduğu dinin olduğunu söylerler. Sorsan cennete de Yahudi ve Hıristiyanların söylediği gibi sadece kendilerinin gideceklerini kendilerinden başkası cennete gidemeyeceğini söylemektedirler.

2/111- Dediler ki: "Yahudi veya Hıristiyan olmayan hiç kimse kesin olarak cennete giremez." Bu, onların kendi kuruntularıdır. De ki: "Eğer doğru sözlüyseniz, kesin-kanıtınızı (burhan) getirin."

Kuran Doğru Bir dinin fotoğrafını şöyle göstermektedir.” Allah'tan başkasına kulluk etmeyelim, O'na hiçbir şeyi ortak koşmayalım ve Allah'ı bırakıp bir kısmımız (diğer) bir kısmımızı Rabler edinmeyelim."

Rab edinmek Tutup da onlara Allah demek anlamında değildir. Genelde dünya insanlarının yok denecek kadarının dışındakiler Allah'ın varlığını kabullenmektedirler. Asıl problem, Allah'ın sıfatlarını kendi peygamberlerine âlimlerine şeyhlerine papazlarına rahiplerine putlarına vermeleri onları şirke götürmektedir.

Bir bşka ifdeyle Allah'ın nebiler aracılığı ile göndermiş olduğu yaşam profilinin karşısında yaşam profili çizen, veya çizenleri kendilerine kılavuz olarak kbul eden puta tapıcılar ve Ehli kitap olan herkes Kuran'a göre müşrik olaraak tanımlanmıştır. 

39/ 38- Andolsun, onlara: "Gökleri ve yeri kim yarattı?" diye soracak olsan, elbette "Allah" diyecekler. De ki: "Gördünüz mü-haber verin; Allah'tan başka taptıklarınız, eğer Allah bana bir zarar dileyecek olsa, O'nun zararını kaldırabilirler mi? Ya da bana bir rahmet vermeyi istese, O'nun rahmetini tutup-önleyebilecekler mi" De ki: "Allah, bana yeter. Tevekkül edecek olanlar, O'na tevekkül etsinler."

Yahudi Hıristiyan ve yüzlerce mezhep, meşrepleri, incelediğiniz zaman bunlar Allah'ın sıfatlarını yaratıklardan kendilerine rab kabul ettiklerine vermektedirler. İman etmeyen puta tapıcılar da deizim zihniyetinde olanlar Allah’ı Kabul ettikleri halde Allah'ın dünya üzerinde insanları yönlendirmesi diye bir olay olmadığını, peygamber ahret kitaplar kavramlarının bulunmadığına inanmaktadırlar. "Yeriz yaşarız ve zaman bizi yok eder" İnancındadırlar.

9/30- Yahudiler: "Üzeyir Allah'ın oğludur" dediler; Hıristiyanlar da: "Mesih Allah'ın oğludur" dediler. Bu, onların ağızlarıyla söylemeleridir; onlar, bundan önceki inkâr edenlerin sözlerini taklit ediyorlar. Allah onları kahretsin; nasıl da çevriliyorlar?

9/31- Onlar, Allah'ı bırakıp bilginlerini ve rahiplerini rablar (ilahlar) edindiler ve Meryem oğlu Mesih'i de. Oysa onlar, tek olan bir İlah'a ibadet etmekten başka bir şeyle emrolunmadılar. O'ndan başka İlah yoktur. O, bunların şirk koştukları şeylerden Yücedir.

6/1- Hamd, gökleri ve yeri yaratan, karanlıkları ve aydınlığı (nuru) kılan Allah'adır. (Bundan) Sonra bile, inkâr edenler, Rablerine (birtakım varlıkları ve güçleri) denk tutuyorlar.

28/38- Firavun dedi ki: "Ey önde gelenler, sizin için benden başka ilah olduğunu bilmiyorum. Ey Haman, çamurun üstünde bir ateş yak da, bana yüksekçe bir kule inşa et, belki Musa'nın ilahına çıkarım çünkü gerçekten ben onu yalancılardan (biri) sanıyorum."

6/164- De ki: "O, her şeyin Rabbi iken, ben Allah'tan başka bir Rab mi arayayım? Hiçbir nefis, kendisinden başkasının aleyhine (günah) kazanmaz. Günahkâr olan bir başkasının günah yükünü taşımaz. Sonunda dönüşünüz rabbinizedir. O, size hakkında anlaşmazlığa düştüğünüz şeyleri haber verecektir."

Asıl Problem, İnananların ve ya inanmayanların Allah’ı Kabul ettikleri Halde Allah'ın veliliğinin, terbiye ediciliğinin, gözetip kollayıcılığının, sevk ve idare ediciliğinin yanında, yaratılmış olanlardan bazılarını kendilerini sevk ve idare ediciliğini rabliğini kabullenmeleridir.

Tarih boyunca hiçbir aklı olan toplum, ağacı taşı helvayı put olarak önüne koyup secde etmez. Onun Arkasında başka güçler ideolojiler sistemler veya kendilerine model aldıkları şeyhler papazlar hahamlar. Meşrepler mezhepler. v.s vardır. Onların Hayatlarını yaşam biçimlerini kendilerine model aldıkları yaratıkları örnek aldıklarından onları sembolleştirip. Heykelini ölümsüzleştirmeye çalışmışlardır. Şirk Budur. Tağut budur. Batıl budur haktan sapma budur. 

Tevhitle şirki ayıran çizgi, Allah'ın rabliği ile Allah'ın rabliği dışında kul olmak için seçim yapanların istedikleri hayat ve yaşam tarzıdır. İşte kendilerine Allah'tan başka rap arayanlar, bunlardır.

22/73- Ey insanlar, (size) bir örnek verildi; şimdi onu dinleyin. Sizin, Allah'ın dışında tapmakta olduklarınız -hepsi bunun için bir araya gelseler dahi- gerçekten bir sinek bile yaratamazlar. Eğer sinek onlardan bir şey kapacak olsa, bunu da ondan geri alamazlar. İsteyen de güçsüz, istenen de.

Allah Dünya hayatında insanları denemeye tabi tutmaktadır. Deneme yapılan salonda Allah'ın insanların birebirlerine müdahalesi ve evren yasaları  hariç, özel bir cezalandırma veya mükâfatlandırma yoktur. Ceza ve mükâfat Allah'ın adaletle hükmedeceği. Din gününün maliki rabbi olan Allah tarafından ahiret hayatında verilecektir. 

Dünya hayatında tağuti Güçlere inanıp onun uğrunda çalışanlar yeryüzünde iktidar sahibi olduklarında bulundukları yere zulüm getirmişlerdir. Rabbim Allah'tır diyenler de iktidar sahibi olduklarında ise yeryüzünde adalet dağıtmışlardır. Çünkü Allah adaletli davranmayı sever.

Tevhit ve Şirk insanın öz yapısında var olan yaratılışta iki eğilime gide bilme yeteneğini kendi tercihini kullanarak dilediği yönde kullanma sonucunda ortaya çıkmaktadır. Ama Allah insanlardan kendisine kul olmaya ve yaratılanlara kul olmamaya çağırmaktadır. Tiyatroda bir suflör gibi kendi oyuncularına nerde nasıl davranacağını fısıldamaktadır.

Kuran'da Bahsedilen Üç tip insanların bölümler halinde Şirk Koşanların ve tevhidi inançta olanları aktarmaya çalışalım. 

Önce Kuran Müşrik olanları İki Kısma ayırmaktadır.

1- Kâfir Olanların Müşriklikleri.

2- Ehli Kitap Olanların Müşriklikleri.

3- Tevhit İnancında olanlar.

KÂFİR OLANLARIN MÜŞRİKLİKLERİ.

39/3- Haberin olsun; halis (katıksız) olan din yalnızca Allah'ındır. O'ndan başka veliler edinenler (şöyle derler:) "Biz, bunlara bizi Allah'a daha fazla yaklaştırsınlar diye ibadet ediyoruz." Elbette Allah, kendi aralarında hakkında ihtilaf ettikleri şeylerden hüküm verecektir. Gerçekten Allah, yalancı, kâfir olan kimseyi hidayete erdirmez.

Kâfir olanlar Allah'a İnandıkları Halde, Ahret âlemi peygamberlere ve Peygamberlere gönderilen kitaplara inanmayanlardır. Kuran'da Bunlara şu isimler verilmektedir. Ümmler,puta tapıcılar, kafirler, ata dini mesupları, bilmeyenler,Bu günkü ataistler ve deistlerBunların, karşılığıdır.

62/2- O, ümmîler içinde, kendilerinden olan ve onlara ayetlerini okuyan, onları arındırıp-temizleyen ve onlara kitap ve hikmeti öğreten bir elçi gönderendir. Oysa onlar, bundan önce gerçekten açıkça bir sapıklık içinde idiler.

Kâfir Olanların Temel özellikleri Allah Yeryüzündeki insanlara kitap peygamber göndermez. İnsanların işlerini yönlendirmez. Kâinatı yaratmış her şey insanlar da dâhil kendi akışı içerisinde seyreder durur. Bu Anlayış Onları Öldükten sonra bir diriliş olmadığına götürür.

6/29- Onlar dediler ki: "Bu dünya hayatımızdan başkası yoktur. Ve bizler diriltilecek değiliz."

Kuran'a Göre İse Allah İnsanların iman edenlere bir peygamber ve kitaplar göndererek nerde nasıl davranacağını nelerin helal nelerin haram olduğunu net ve açık bir şekilde bildirerek bir hayat planı çizmiştir. Onlar Bu dünya hayatına boşuna gelmediklerini oyun ve eğlence olmadığını anlamaktadırlar. İşte İman edenlerin İnanç ve yaşam biçimleri budur. Evet, Allah Bu Projeyi insanlara sunmuş ama kesinlikle insanlara müdahale etmemiştir. Sadece sunmuştur.

İman etmeyen kâfirlerle iman edenlerin yaşadığı hayat birebirine tamamen zıttır. İşte Bir Topluma peygamber geldiği zaman Ona cinlenmişsin yabancılaşmışsın demelerindeki hikmet budur. Bilindiği gibi Mekke müşrikleri Allah'ın dışında bir takım dünyadaki işlerinin düzgün gitmesi için putlara taparlar onlara senenin belirli zamanlarında kurbanlar keserlerdi. Onlardan şefaat beklerlerdi.

6/94- Andolsun, sizi ilk defa yarattığımız gibi (bugün de) 'teker teker, yapayalnız ve yalın (bir tarzda)' Bize geldiniz ve size lütfettiklerimizi arkanızda bıraktınız. İçinizden, gerçekten ortaklar olduklarını sandığınız şefaatçilerinizi şimdi yanınızda görmüyoruz. Andolsun, aranızdaki (bağlar) parçalanıp-koparılmıştır ve haklarında zanlar besledikleriniz sizlerden uzaklaşmıştır.

Kâfir Olanlar Kendileri Müşrik oldukları gibi, Kitap ehlinin müşrikleri ile de ezeli bir düşmanlıkları vardır. Bakınız Şu ayet onu ne kadar güzel izah etmektedir.

3/75- Kitap Ehlinden öylesi vardır ki, bir kantar emanet bıraksan onu sana geri verir; öylesi de vardır ki, ona bir dinar emanet bıraksan, sen, onun tepesine dikilip durmadıkça onu sana ödemez. Bu onların "ümmiler (zayıf ve bilgisizler veya Ehl-i Kitap olmayanlar) konusunda üzerinizde bir yol (sorumluluk) yoktur" demiş olmalarındandır. Oysa kendileri (gerçeği) bildikleri halde Allah'a karşı yalan söylemektedirler.

Asıl Kâfirlerden Müşrik olanların düşmanlığı ehli kitaptan da öte tevhit akidesini gündemde tutanlaradır. Bildiğiniz Gibi Mekke toplumu içerisinde Muhammedül emin diye anılan Abdullah oğlu Muhammet ne zaman ben Allahtan gönderilmiş bir peygamberim dediği zaman yabancılaşmakla suçlanmış bir sürü laflar etmişlerdir. Asıl O toplumla son peygamberi Onlardan yabancıllaştıran olay Allah'tan vahiy almasıydı.

2/97- De ki: "Cibril'e kim düşman ise, (bilsin ki) gerçekten onu (Kitabı), Allah'ın izniyle kendinden öncekileri doğrulayıcı ve mü'minler için hidayet ve müjde verici olarak senin kalbine indiren Odur.

Burada Kullanılan Cibril, Allahın insanlar ile kendi arasında elçi seçerek vahiy iletme olayıdır. İşte İnananlarla inanmayanları bir birinden temel olarak ayıran bu olaydır. Bu Olay bu söz ortaya çıktığı zaman peygambere cinlenmişsin delirmişsin sapıtmışsın dediler. İşte Hazreti Meryem ile kendi toplumunu ayıran toplumu ile kendisi arasında perde çekilen olay vahye iman edip hayatını vahiyler güdümünde yönlendirmesi idi.

19/17- Sonra onlardan yana (kendini gizleyen) bir perde çekmişti. Böylece ona ruhumuz (Cibril'i) göndermiştik, o da, düzgün bir beşer kılığında görünmüştü.

Buradaki perde bildiğimiz kumaştan olan perde değil İman etmeyenlerle iman edenler arasındaki set sınır anlamındaki perdedir. Kuran bir de bunu iki denizin bir biriyle karışmaması anlamında da kullanmıştır.

55/19- Birbirleriyle kavuşmak üzere iki denizi salıverdi.

55/20- İkisi arasında bir engel (berzah) vardır; birbirlerinin sınırını geçmezler.

35/12- İki deniz bir değildir. Şu, tatlı, susuzluğu keser ve içimi kolay; şu da, tuzlu ve acıdır. Ancak her birinden taze et yersiniz ve takınmakta olduğunuz süs eşyalarını çıkarırsınız. O'nun fazlından aramanız ve umulur ki şükretmeniz için gemilerin onda (denizde) suları yara yara akıp gittiğini görürsün.

Kuran Burada İki Denizin karışmamasını tuzluluk oranlarının farklı oluşu anlamında kullandığı gibi, Yaşanan Hayata da Kuran deniz ifadesi kullanmıştır. Hayatta yaşayanlar içerisinde Ya İnsanlar kâfir, müşriktirler. Ya da müslümandırlar. İkisinin hayatta yaşam biçimleri tamamen farklıdır. Bir Vücutta nasıl iki kalp bulunmuyorsa yani iki inanç olmuyorsa toplumlarda da ya iman vardır Ya da küfür vardır. İkisi aynı anda kesinlikle bir arada barınamazlar.

33/4- Allah, bir adamın kendi (göğüs) boşluğu içinde iki kalp kılmadı ve kendilerini annelerinize benzeterek yemin konusu yaptığınız (zıharda bulunduğunuz) eşlerinizi sizin anneleriniz yapmadı, evlatlıklarınızı da sizin (öz) çocuklarınız saymadı. Bu, sizin (yalnızca) ağzınızla söylemenizdir. Allah ise, hakkı söyler ve (doğru olan) yola yöneltip-iletir.

İnsan yaşadığı hayatta devamlı denenmekte başlarına nusubetler gelmekte bazıları bu nusubetten ders alarak küfür yolunda ise imana gelip o yolda yürümeye başlıyor. bazıları da o olaylar. İman edenleri de imansızlığa isyana götürebilmektedir. Burada kişi yolunu dışarıdan müdahaleler olsa da kendisi çizmektedir.

Allah’ı Rab kabul edenlerle, Allah’ı rab kabul ettiğini sananlardan ayıran temel özellik Allah'ın insanlara vahiy gönderip göndermemesidir.

6/91- Onlar: "Allah, beşere hiçbir şey indirmemiştir" demekle Allah'ı, kadrinin hakkını vererek takdir edemediler. De ki: "Musa'nın insanlara bir nur ve hidayet olarak getirdiği ve sizin de (parça parça) kâğıtlar üzerinde yazılı kılıp (bir kısmını) açıkladığınız ve çoğunu göz ardı ettiğiniz kitabı kim indirdi? Sizin ve atalarınızın bilmediği şeyler size öğretilmiştir." De ki: "Allah." Sonra onları bırak, içine 'daldıkları saçma uğraşılarında' oyalanıp-dursunlar.

Kuran bize Kâfir ve ehli kitap olanların fotoğrafını ortaya koyarken, bu fotoğraf insanoğlunun yaratılışıyla beraber başlamış, şimdi var. Ve bu kıyametin sonuna kadar da devam edecektir. Onlar iman edenlere devamlı düşman olmuşlardır.

5/82- Andolsun, insanlar içinde, mü'minlere en şiddetli düşman olarak Yahudileri ve müşrikleri bulursun. Onlardan, iman edenlere sevgi bakımından en yakın olarak da: "Hıristiyanlarız" diyenleri bulursun. Bu, onlardan (birtakım) papaz ve rahiplerin olması ve onların gerçekte büyüklük taslamamaları nedeniyledir.

Kuran Asırlardır Mahcur bırakılmış, Kuran'ın anlatmak istediği asıl mesaj ortada yok. zaten Kuran'ı biz anlayamayız onu peygamber anlar denmiştir. Kuran Allah tarafından öyle ya da böyle korunması garantörlük altına alındığı halde, Hadislerde böyle bir garantörlük olmayınca keyfine gelen kendi menfaati için hadis uydurmuş. İslam toplumlarında anlaşılan, ortada dolaşan dinin Kuran'la bir alakası yoktur.

Farz edelim ki; peygamberlik devam ediyor. Yeni bir peygamber ve yeni bir kitap gelse, O peygambere ilk önce karşı çıkanlar. Alışıla gelmiş din adamlarının en önde gelenleri ile peygamberlik kitap ve ahret âlemi olduğuna iman etmeyenler karşı çıkarlar. Çünkü yeni bir peygamberin asıl problemi din adına gerek bir menfaat karşılığı dini satmaları, gerekse, Allah'ın koyduğu kelimeleri yerinden oynatarak başka anlamlar yüklemeleri nedeniyle gönderilmiş olan dini tahrif etmeleridir.

Kuran'a göre Hareket ve yaşam tarzlarını belirlemeyen din adamları, Bazı yuvarlak laflarla, insanları Kuran'ın dışında bir mecraya sürükleyerek, kendi dinlerini orada anlatmaya başlamışlar. Ve böylece, Kuran gibi bir kitabın, içeriğinden insanları uzaklaştırıp doğruyu anlamalarına engel olmuşlardır.

Kuran'da insanların ihtiyaçları olan her türlü açıklama ve örnek olduğu halde Kuran'da insanın her hangi bir konuda bulamayacağı hiçbir şey yokken korunmuş ve kıyametin sonuna kadar da bozulmayacak olan bir kitap vardır. İnsanları bu sağlam belge olduğu halde hadis adı altında belgesi olmayan miş muşlarla insanlara yalan yanlış yol sunmalarını ben şahsen anlamakta güçlük çekiyorum.

17/89- Andolsun, bu Kuran’da her örnekten insanlar için çeşitli açıklamalarda bulunduk. İnsanların çoğu ise ancak inkârda ayak direttiler.

6/38- Yeryüzünde hiçbir canlı ve iki kanadıyla uçan hiçbir kuş yoktur ki, sizin gibi ümmetler olmasın. Biz kitapta hiçbir şeyi noksan bırakmadık, sonra onlar Rablerine toplanacaklardır.

15/9- Hiç şüphesiz, zikri (Kur'an'ı) Biz indirdik Biz; onun koruyucuları da gerçekten Biziz.

43/44- Ve şüphesiz o (Kur'an), senin ve kavmin için gerçekten bir zikirdir. Siz (ondan) sorulacaksınız.

İnsanlar bu kadar açık ve net bir şekilde ayetleri gördükten sonra hala, başka mecralara çekmek istiyorlarsa, Allah'tan başka yaratıklara tapmaya onlara kul olmaya davet ediyorlarsa, şirkin en büyüğünü işliyorlar demektir. Şirk Koşmak ortaklıktan gelir. Allah’ı herkes kabul eder. Ama Allah'ın rabliği konusunda ayrılığa düşmektedirler. Asıl problem buradan kaynaklanmaktadır.

Allah hiçbir zaman kendisine ortak koşulmasını istemez Allahın ölürken af kapsamı dışında kalanlar Allaha şirk koşarak ölenlerdir.

4/48- Gerçekten, Allah, Kendisi'ne şirk koşulmasını bağışlamaz. Bunun dışında kalanı ise, dilediğini bağışlar. Kim Allah'a şirk koşarsa, doğrusu büyük bir günahla iftira etmiş olur.

Peygamberlere itaat etmek ile peygamberleri ilahlaştırmayı birbirine karıştırmamak lazımdır. Peygamberleri Allah’ın tanımladığı dışarısına koyup Allah’ı geri plana atarsan işte ilahlaştırmak budur. Yahudiler ve Hıristiyanların yapmış olduğu bu yanlışı bize bildiriyor ki Biz de onların yaptığı yanlışlığa düşmeyelim.

5/116- Allah: "Ey Meryem oğlu İsa, insanlara, beni ve annemi Allah'ı bırakarak iki İlah edinin, diye sen mi söyledin?" dediğinde: "Seni tenzih ederim, hakkım olmayan bir sözü söylemek bana yakışmaz. Eğer bunu söyledimse mutlaka Sen onu bilmişsindir. Sen bende olanı bilirsin, ama ben Sende olanı bilmem. Gerçekten, görünmeyenleri (gaybleri) bilen Sensin Sen." 

Peygamberler de Allah’ın kullarıdır. Onlara olan sevgi ve ihtiramı Allah’a olan sevgi ve ihtiramın önüne getirirsen elbette Onu Allah’a ortak etmiş oluruz. Bir mecliste bir toplantıda En Çok hamd en çok ismi geçmeye layık olan Allah’tır. Bakınız Kuran’da En çok sözü edilen Allah kelimesidir. İki bin sekiz yüz kelimenin üzerinde geçmektedir. Kuran'da Allah kelimesi kadar geçen hiçbir kelime yoktur.

Eğer meclislerde veya dini sohbetlerde Kuran'ın önüne âlimlerden veya peygamber sözü denilip de peygamber sözü ile alakası olmayan sözleri eğer Kuran'dan daha çok onlar anılıp konuşuluyorsa bu Allah'ın rabliğini kendi alimlerini ve peygamberlerini  oratak ediniyorlar demektir.

9/30- Yahudiler: "Üzeyir Allah'ın oğludur" dediler; Hıristiyanlar da: "Mesih Allah'ın oğludur" dediler. Bu, onların ağızlarıyla söylemeleridir; onlar, bundan önceki inkâr edenlerin sözlerini taklid ediyorlar. Allah onları kahretsin; nasıl da çevriliyorlar?

9/31- Onlar, Allah'ı bırakıp bilginlerini ve rahiplerini rabler (ilahlar) edindiler ve Meryem oğlu Mesih'i de. Oysa onlar, tek olan bir İlah'a ibadet etmekten başka bir şeyle emrolunmadılar. O'ndan başka İlah yoktur. O, bunların şirk koştukları şeylerden Yücedir.

Sonuç Olarak İnsanlar ya muttaki yoldadırlar onların yol göstericisi Kuran’dır. Ya da fısk ve fücur yolundadırlar onların yol göstericisi şeytandır. İnanıyorum diyenler kendilerini dinlerlerse ve Kuran gibi bir ölçüyle tartarlarsa hangi yolda olduklarını kestireblirler.

Doğrularım Allah'a yanlışlarım ise bana aittir.

ALİ RIZA BORAZAN

MERSİN-ANAMUR