8 Şubat 2013 Cuma

İSRA SURESİNİN ELLİ DOKUZUNCU AYETİN TEFSİRİ!


Rahman Rahim Olan Allah’ın adıyla

17/59- Bizi ayet (mucize)ler göndermekten, öncekilerin onu yalanlamasından başka bir şey alıkoymadı. Semud'a dişi deveyi görünür (bir mucize) olarak gönderdik, fakat onlar bununla (onu boğazlamakla) zulmetmiş oldular. Oysa Biz ayetleri ancak korkutmak için göndeririz.

Genelde müfessirler bu ayetten geçmiş peygamberlere mucize verildiğini, son peygambere ise Allah mucizeyi ahret aleminde ümmetinin şefaati için kullanacağı konusunda görüşlerini beyan etmişlerdir.

Kuran’da   Peygamberlere vahyin dışında mucize verildiğine dair hiçbir ayet geçmez.Mucizeler Allah’a aittir.

29/50- Dediler ki: "Ona Rabbinden ayetler (birtakım mucizeler) indirilmeli değil miydi?" De ki: "Ayetler yalnızca Allah'ın Katındadır. Ben ise, ancak apaçık bir uyarıcıyım."

 MUCİZE NE DEMEKTİR?

Konumuz ile ilgili ayet;  mucize kelimesinin ne anlama geldiğinin açıklanması ile ancak anlaşılabilir. İslam toplumlarında klasik olarak mucize, Peygamberlerin kendi peygamberliklerini iddia ve ispat etmek için göstermiş oldukları harikulade şeylerdir diye tarif edilmiştir.

Nebilere Allah, vahyin dışında İnsanları aciz bırakacak hiçbir mucize vermemiştir. Hazreti İsa’nın  ölüleri diriltmesi, körleri görür hale getirmesi, çamurdan kuş yapıp ona üfürdüğünde kuş olması,  hep mecazi anlamında kullanılan ifadelerdir. 

Konumuz bu olmadığı için, sadece Hazreti İsa’nın ölüleri nasıl  dirilttiğini kuran bütünlüğü içerisinde anlamını vermeye çalışalım. Zaten Kuran’da  diğer mucize olarak anlatılan olaylar buna benzediğinden sanırım meramımızı anlatmaya, yeterli olacaktır.

5/110- Allah şöyle diyecek: "Ey Meryem oğlu İsa, sana ve annene olan nimetimi hatırla. Ben seni Ruhu'l-Kudüs ile destekledim, beşikte iken de, yetişkin iken de insanlarla konuşuyordun. Sana Kitab’ı, hikmeti, Tevrat'ı ve İncil'i öğrettim. İznimle çamurdan kuş biçiminde (bir şeyi) oluşturuyordun da (yine) iznimle ona üfürdüğünde bir kuş oluveriyordu. Doğuştan kör olanı, alacalıyı iznimle iyileştiriyordun, (yine) Benim iznimle ölüleri (hayata) çıkarıyordun. İsrailoğulları’na apaçık belgelerle geldiğinde onlardan inkara sapanlar, "Şüphesiz bu apaçık bir sihirdir" demişlerdi (de) İsrailoğulları’nı senden geri püskürtmüştüm."

ÖLÜ KELİMESİNİN KARŞILIĞI KURANDA NEDİR?
Ölü Kelimesi, Kuran’da iki  Anlamda kullanılmıştır. Birinci anlamda kullanılan ölü; Hayati fonksiyonlarını yitirmiş bütün canlılar için kullanılan ölüdür ki, Bu ölümü gerçekleşen insanlar veya canlılar yemezler içmezler bu sebeple de hayattan bağları kesilmiş  olanlardır. Bunlar asla ahret alemi dışında bir daha dirilmeyecek ve yer yüzüne gelmeyeceklerdir.

21/95- Yıkıma uğrattığımız bir ülkeye (tekrar dünya hayatı) imkansız (haram)dır; hiç şüphesiz onlar, (dünyaya) bir daha geri dönmeyecekler.

İkinci anlamda Kullanılan ölü ise, İnsanlar için kullanıldığında  Yaratılış gayesinden uzaklaşarak Vahiyden nasibini almamış, İlahi mesajlardan uzaklaşarak dünyevileşen insanlara verilen bir addır. Bunların profilini kuran şöyle çizmektedir.

2/170- Ne zaman onlara: "Allah'ın indirdiklerine uyun" denilse, onlar: "Hayır, biz, atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye (geleneğe) uyarız" derler. (Peki) Ya atalarının aklı bir şeye ermez ve doğru yolu da bulamamış idiyseler?

2/171- İnkar edenlerin örneği bağırıp çağırmadan başka bir şey işitmeyip (duyduğu veya bağırdığı şeyin anlamını bilmeyen ve sürekli) haykıran (bir hayvan)ın örneği gibidir. Onlar, sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler; bundan dolayı akıl erdiremezler.

İnsanlar İlk yaratılırken, Allah’ı rab kabul edecek donanımda yaratılmışlardır. Yeryüzünde ve kainatta Allah’ın kendisine muhatap aldığı dünya hayatında tek yetkili ve sorumlu varlık insandır. Bu sebeple Halifenin bir anlamı da Yaratılmış olan bütün varlıklardan farklılaşarak Kendisine verilen Akıl ve iradeyle  onlara diz çöktüren  anlamını da vermektedir.

Söylediklerimizi Biraz daha açmaya çalışırsak, Allah Yerleri ve gökleri yaratmış, ve hala yaratmaya devam ediyor. Ama İnsanı  Sen bu yarattıklarımı yönet, onlardan istifade et  ye iç, Ama yeryüzünde azgınlık yapma , ekini ve nesli yok etme.  

Adam gibi sana verdiğim bir yaşam sürecinde yaşa. Diyerek kendisi  tabiri caizse tiyatrodaki bir senarist gibi  konuma gelmiştir. Yani  dileyen oyuncularını, bilemedikleri yerlerde kendilerine gönderilen nebi ve resullerle bilgilendirerek düzgün rol oynayabilmelerini sağlayarak  gözetlemektedir.

yaşamın anlamı onlarda kaybolmuş anlamında olan ölülerdir. Bu ifade Kuran’da  Rabbani yolun dışında olan herkes için kullanılmıştır. Onların dirilmesi de yaratılışta vermiş  olduğu “Rabbim Allah’tır.”  Sözüne tekrar  dönmesi anlamındadır.  Kuran’dan bir ayetle örneklendirelim.

2/73- Bunun için de: "Ona (cesede, kestiğiniz ineğin) bir parçasıyla vurun" demiştik. Böylece, Allah ölüleri diriltir ve size ayetlerini gösterir; ki akıllanasınız.

Uzun lafın kısası Hazreti İsa Peygamberin dirilttiği ölü bu anlamdadır. Hazreti İsa Allah’tan aldığı vahiyleri ruhsuz ölü bedenlere anlattığı zaman diriliyor. ve vahyin yolunda hayatını devam ettirmeye başlıyor. Yoksa Diriltmek de hem mecazi hem de gerçek anlamında Allah’a aittir.

İkinci Olarak mecazi anlamdaki diriltilme Hayvanlar için kullanılan diriltilmedir. İbrahim peygamberdeki kuşların diriltilmesi Onların eğitilerek verdiğin emirler karşısında duyarlı hale gelerek sana hizmet ve verdiğin emirlere itaat etmesidir.

2/260- Hani İbrahim: "Rabbim, bana ölüleri nasıl dirilttiğini göster" demişti. (Allah ona:) "İnanmıyor musun?" deyince, "Hayır (inandım), ancak kalbimin tatmin olması için" dedi. "Öyleyse, dört kuş tut. Onları kendine alıştır, sonra onları (parçalayıp) her bir parçasını bir dağın üzerine bırak, sonra da onları çağır. Sana koşarak gelirler. Bil ki, şüphesiz Allah, üstün ve güçlü olandır, hüküm ve hikmet sahibidir."

Burada Hayvanlardan dört tanesini kendisine kodlanmış olan bilgiler doğrultusunda eğiterek verdiğin emirlere itaat edecek şekilde alıştırılıp eğitilmesi anlamındaki diriltmedir ki, Günümüzde de olduğu gibi, Köpeklere eroin ve esrar buldurulması, depremlerde  ceset ve canlı insan arattırılması  köpeklerin  eğitilme sonucunda yapabilecekleri bir iştir. 

Burada sadece bir örnek verdik, Dünya üzerinde insanlığın hizmetinde olan bir çok hayvan çeşitleri eğitilerek kendi hizmet alanlarında onlardan müthiş bir şekilde istifade edilmektedir. 


İşte Hazreti İbrahim’in şahsında gerektiği zaman hayvanlar kendi yapabilecekleri marifetleri alanında eğitilerek duyarsız halden duyarlı hale gelerek dirilme ifadesi kullanılmıştır.Ayetteki ölü kuşların diriltilmesi bu anlamda kullanılmıştır.

DİŞİ DEVENİN MUCİZE OLUŞU  NE DEMEKTİR?

Müfessirler genelde  ayette geçen dişi deveyi, Salih peygamberin dağdan mucize olarak Dişi deve  doğurttuğunu Salih peygamberin bir mucize gösterisi olarak, anlatmaktadırlar. Oysa Kainatta yaratılmış olup da mucize olmayan hangi bir şey var ki? Dişi deve mucize olmasın? Her şey mucizedir. Bu ayette geçen devenin  de Salih peygamberin mucize olarak gösterdiği deve değil, Bildiğimiz Allahın Yarattığı, yükünden sütünden, tüylerinden, etinden istifade edilen bir devedir.

7/73- Semud (toplumuna da) kardeşleri Salih'i (gönderdik. Salih:) "Ey kavmim, Allah'a kulluk edin, sizin O'ndan başka İlahınız yoktur. Size Rabbinizden apaçık bir belge (mucize) gelmiştir: Allah'ın bu dişi devesi size bir belgedir; onu salıverin de Allah'ın arzında otlasın, ona bir kötülükle dokunmayın, sonra sizi acı bir azap yakalar" dedi.

Her toplumun kendilerine göre farklı ilahları olduğu gibi, Salih peygamberin kavmi de dişi deveyi ilahlaştırmışlardır. Yani Devenin asıl görevi sütünden gübresinden etinden tüylerinden istifade edilmek için yaratılmış olduğu halde, onlar deveyi kendi konumunun dışına çıkararak tapınılır hale getirmişlerdir.

11/64- "Ey kavmim, size işte bir ayet olarak Allah'ın devesi; onu serbest bırakın, Allah'ın arzında yesin. Ona kötülük (vermek niyeti)yle dokunmayın. Yoksa sizi yakın bir azap sarıverir."

Allah yerlerde ve göklerde yaratılmış olan ne varsa insan oğlu için yaratmıştır.

22/36- İri cüsseli develeri size Allah'ın işaretlerinden kıldık, sizler için onlarda bir hayır vardır. Öyleyse onlar bir dizi halinde (veya saf tutmuşcasına ayakta durup) boğazlanırken Allah'ın adını anın; yanları üzerine yattıkları zaman da onlardan yiyin, kanaatkara ve isteyene yedirin. İşte böyle, onlara sizin için boyun eğdirdik, umulur ki şükredersiniz.

16/12- Geceyi, gündüzü, güneşi ve ayı sizin emrinize verdi; yıldızlar da O'nun emriyle emre hazır kılınmıştır. Şüphesiz bunda, aklını kullanabilen bir topluluk için ayetler vardır.^

Deve insana bu konumuyla, secde etmektedir. Bir taraftan Allah deveyi insanların istifadesi için yarattığını söylerken, Bir taraftan insanlar onu, kendi yaratılış gayesinden çıkarıp tapınılır hale getirmeleri Kur'an'la çelişmektedir. Kur'an çelişkiler yumağı bir kitap değildir.

Helak; Yeryüzünde  halife olarak yaratılan insanların, Allah'a ibadet ve kullukla  ilgili görevleri vardır. Denenme kendisine sunulan alternatiflerden  doğru olanı kendi özgür iradeleriyle seçip o yolda yürüyerek maratonu tamamlamasıdır. 

Fakat insan bu asıl görevinden uzaklaşarak farklı kulvarlarda zamanını geçirmesi asıl kendisine yüklenen görevleri yerine getirmesinden kaçması  Ve geriye dönüşü mümkün olmayan bir konuma girmesi, ve ahret aleminde de kendisine ayrılan payı unutarak cehennemdeki yerini hazırlaması onun veya onların helaki olmaktadır.

İşte Kuran’da Anlatılan Nuh, Lut,  ad kavimlerin halakını mecazi bir şekilde böyle anlatmaktadır. Eğer bu anlamın dışında gerçek anlamında yerle bir edilmesi olarak anlaşılırsa denenmeni bir anlamı kalmaz   kurandaki diğer ayetlerle çelişirdi oysa kuranda asla çelişki yoktur.

AYETLERİN KORKUTMAK İÇİN GÖNDERİLMESİ:

Dünya hayatı Allah’ın adalet  dağıtığı yer değil, Dünya hayatı Allah’ın halife olarak yarattığı insanlara adaletle davranmaları için sınava tabi tuttuğu yerdir.

Adalet İlkesi insanın kendisinden zayıf olan insanlara ve toplumlara Kendi gücünü zulüm ve baskı aracı olarak kullanmamayı emreder. İşte Kavmin önde gelenlerinin halkı güç ve kuvvetleriyle  kendilerinin hakkı olmadıkları halde onları köleleştirmeleri ve kendi özgür iradeleriyle yer yüzünde dolaşmalarını engellemeleri  zalimliktir. ve zulümdür.

Allah Takva sahiplerinin güç ve iktidar olmasıyla  İnsanları köleleştiren, birlik ve beraberliği bozan ve ekini ve nesli yok etme çabasında olan zalimlerin elinden onları kurtarmak için güç kullanmayı kendi kullarına emretmektedir.

Ayet Kelimesi Yeryüzünde Allahın yaratmış olduğu zerreden küreye kadar ne varsa istisnasız genelleme olarak hepsine verilen bir isimdir. İşte Kuran’da  bu ayette geçen “Oysa Biz ayetleri ancak korkutmak için göndeririz.” Ayetler güç ve kuvvet ayetini temsil etmektedir.

Allah’ın kendi dinini tamamlaması, Ve insanlardan iman edenlerin elçi ve nebi olarak gönderilen önderlerini vahyin kontrolünde yaşanan bir hayatın  güç ve kuvvet haline gelerek  örnek bir yaşamı ortaya koymuşlardır.

2/ 143- Böylece Biz sizi, insanlara şahid (ve örnek) olmanız için orta bir ümmet kıldık; Peygamber de üzerinizde bir şahid olsun. Senin üzerinde bulunduğun (yönü, Ka'be'yi) kıble yapmamız, elçiye uyanları, topukları üzerinde gerisin geri dönenlerden ayırt etmek içindir. Doğrusu (bu,) Allah'ın hidayete ilettiklerinin dışında kalanlar için büyük (bir yük)tür. Allah, imanınızı boşa çıkaracak değildir. Şüphesiz, Allah, insanlara şefkat edendir, esirgeyendir.

Kuran’da ve sosyal hayatta reel olarak görüldüğü gibi, Güçlü olanların büyük bir kısmı güçsüz olanlar üzerinde kendi gücünü zulüm ve işkence aracı olarak kullanmaktadırlar. Oysa insanların farklı yaratılması bazılarının imtiyazlı bazılarının da imtiyazsız olması anlamına gelmez. Zayıf olanların sorumluluğu daha az, güçlü olanların da güçlü oluşundan dolayı daha çok sorumluluk yüklenmiştir. Mesela, hakkı olmadığı halde zayıf ve güçsüz olanları yerinden yurdundan sürmeleri, kendi dinlerini kendi özgürlükleri içerisinde yaşamalarına fırsat tanımamaları yaratan Allah tarafından onlar gözetlenmekte ve ahret hayatında yaptıkları zulüm ve işkencelerden dolayı tek tek hesaba çekilecek olmaları onlar için dezavantajdır.

49/13- Ey insanlar, gerçekten, Biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık ve birbirinizle tanışmanız için sizi halklar ve kabileler (şeklinde) kıldık. Şüphesiz, Allah Katında sizin en üstün (kerim) olanınız, (ırk ya da soyca değil) takvaca en ileride olanınızdır. Şüphesiz Allah, bilendir, haber alandır.

Bu dünya hayatında herkes insan olarak denenmekte ve yapmış oldukları küçük ve büyük bütün amelleri mercek altına alınıp, kendisine ahret aleminde  yaptıkları izlettirilerek hak ettikleri yere gideceklerdir. Sakın ola ki insanlar karanlıkta ve Allah’ın görmediği bir yer olduğunu sanıp orada kötülükleri planlamasınlar. Allah kalplerden geçenleri ve ertelediklerini bile bilmektedir.

6/59- Gaybın anahtarları O'nun Katındadır, O'ndan başka hiç kimse gaybı bilmez. Karada ve denizde olanların tümünü O bilir, O, bilmeksizin bir yaprak dahi düşmez; yerin karanlıklarındaki bir tane, yaş ve kuru dışta olmamak üzere hepsi (ve herşey) apaçık bir kitaptadır.

82/1- Gök, çatlayıp-yarıldığı zaman,

82/2- Yıldızlar, dağılıp-yayıldığı zaman,

82/3- Denizler, fışkırtılıp-taşırıldığı zaman,

82/4- Ve kabirlerin içi 'deşilip dışa atıldığı' zaman;

82/5- (Artık her) Nefis önceden takdim ettiklerini ve ertelediklerini bilip-öğrenmiştir.

82/6- Ey insan, 'üstün kerem sahibi' olan Rabbine karşı seni aldatıp-yanıltan nedir?

82/7- Ki O, seni yarattı, 'sana bir düzen içinde biçim verdi' ve seni bir itidal üzere kıldı.

82/8- Dilediği bir surette seni tertib etti.

Sonuç Olarak, İsra elli dokuzuncu ayette bahsedilen, Geçmiş peygamberlere kendi peygamberliğini iddia ve ispet etmek için  mucize verip son nebi ve resul olan  Muhammed’e  verilmedi anlayışı  kuranın söylediği bir şey değil, uydurma olan bir sözdür.

Ayet kelimesi bu ayette hak ve adaletten sapan, toplum içerisinde  çeteleşerek  masum insanları  döven öldüren, tecavüz eden ,  saldırgan  insanların bu tutumlarına son verdirmek ve onları ait olduğu yerde ve konumda tutmak için güç ve kuvvet gereklidir.

33/60- Andolsun, eğer münafıklar, kalplerinde hastalık bulunanlar ve şehirde kışkırtıcılık yapan (yalan haber yayan)lar (bu tutumlarına) bir son vermeyecek olurlarsa, gerçekten seni onlara saldırtırız, sonra orada seninle pek az (bir süre) komşu kalabilirler.

33/61- Lanete uğratılmışlar olarak; nerede ele geçirilseler yakalanırlar ve öldürüldükçe (sürekli) öldürülürler.

33/62- (Bu,) Daha önceden gelip-geçenler hakkında (uygulanan) Allah'ın sünnetidir. Allah'ın sünnetinde kesin olarak bir değişiklik bulamazsın.

Evet Allah İnsanlara gücü, mustazaf olanları ezsin , köleleştirsin diye değil, ezilen ve köleleştirilmiş insanları kalbinde maraz olanların ve münafık insanların elliden kurtararak ait olduğu yere yerleştirmek için kullanmamızı istemektedir.

Doğrular Allah'a yanlışlar bize aittir. En doğrusunu Allah bilir.



Ali Rıza Borazan

Mersin-Anamur

3 yorum:

HUSEYIN SASMAZ dedi ki...

AKIL Gerek klasik Yunan filozofları gerekse Müslüman ve Batılı bilim adamları olsun
http://www.rasidihilafet.org/kitaplar/Tefekkur/02.htm

HUSEYIN SASMAZ dedi ki...

SÜNNET VAHİY İLİŞKİSİ
http://www.islamdevleti.org/kitaplar/Sunnet_Vahy_iliskisi/index.htm
SÜNNET KURAN GİBİ TEŞRİ BİR KAYNAKTIR.
http://www.islamdevleti.org/kitaplar/Sunnet_Vahy_iliskisi/index.htm

Ali Rıza Borazan dedi ki...

Sünnet Korunmamış ammaa kuran korunmuştur. Elbette peygamberin yaşadığı hayat kuranın ta keendisidir. Ama Nerde O hayaat kim tarafından kaleme alınıp saklanıp korunmuştur?