28 Ocak 2011 Cuma

TEVRAT VE İNCİL NEDEN KORUNMADI DA KURAN KORUNDU?



RAHMAN VE RAHİM OLAN ALLAH'IN ADIYLA!


İslam dünyası ile Yahudi ve Hristiyan toplumlarının epey bu düşünce kafalarını karıştırmıştır. Kuran’da Kuran'ın Allah tarafından indirilip koruma altına alındığını söylediği halde, İncil ve Tevrat için böyle bir koruma söz konusu olmamıştır.Neden? hep insanların kafasını bu sorular işgal etmiştir.

15/9- Hiç şüphesiz, zikri (Kur'an'ı) Biz indirdik Biz; onun koruyucuları da gerçekten Biziz.

Allah insanlık tarihinin başlangıcından bu tarafa devamlı insanlara kendi içlerinden nebiler ve resuller göndermiştir. Nebi vahye muhatap olan Allah'ın gönderdiği vahiyleri insanlara ulaştıran elçilerdir.

İnsanlığın başlangıcı Allah’ın evrende yarattığı insanların dışındaki varlıkların hepsinin eksiksiz var olmasıyla başlamaktadır. Yani İnsan kainatta yaratılmış olan varlıkların en sonda gelenidir.

76/1- Gerçek şu ki, insanın üzerinden, daha kendisi anılmaya değer bir şey değilken, uzun zamanlardan (dehr) bir süre (hin) gelip-geçti.

İnsan hem yeryüzünde ve kainat içerisinde yaratılmış olan varlıkların en mükemmelidir. Kainatta insanın özelliklerinin bir benzeri insanların dışında yaratılmış olan hiçbir varlıkta yoktur. Ama insanın yaratılış biçimi kainattaki yaratılmış olan bütün varlıkların özelliklerinden taşımakla insan bir kainat, veya kainatın küçültülmüş bir halidir diyebiliriz.

İnsanların dışındaki yaratılmış olan bütün varlıklar kendilerine özgü bilgi kodlamasıyla görev alanları içerisinden de secdelerini yapmaktadırlar. Kainatın yaratılışında insanların dışında yaratılmış olan varlıklar hangi bir görevi üstlenmişlerse onu yerine getirmişlerdir. Arı bal yapıyorsa ilk yaratılışında milyarlarca yıl geçmesine rağmen bu bal yapmada bir değişikli olmamış devam edip aynı şeylerin tekrarını oluşturmaktadırlar.

Hayvanlardan bitkilerden aklına hangi bir varlık gelirse hepsi ilk kainatın yaratılışında insanların bozmaları hariç aynı görevi yapmaktadırlar. Ama insan ilk yaratılışında sıfır bilgi ile evrendeki gizli sırları çözmek için aday olmakla halife unvanında yeryüzünde anılmaktadır. 

İnsanlar bir taraftan Allah'ın evrene koyduğu bilgileri çözmeye aday olurken, bir taraftan da diğer varlıklardan farklılaşarak, denenmeye tabi tutulmasıyla yaptığı her işin attığı her adımın sorumluluğunu taşımaktadır. İşte Allah burada insanla diğer varlıkları temel olarak ayırmak için şöyle bir ifade kullanmaktadır.

33/72- Gerçek şu ki, Biz emanetleri göklere, yere ve dağlara sunduk da onlar bunu yüklenmekten kaçındılar ve ondan korkuya kapıldılar; onu insan yüklendi. Çünkü o, çok zalim, çok cahildir.

Kuran burada insanların dışındaki yaratılmış olan varlıklarla insanın yaratılış gayesini tamamen farklı kılarak insanların dünya hayatında yaşamanın halife olmanın bir sorumluluğu bir yükümlülüğü olduğunu açıklamaktadır. İnsanların dışında yaratılmış olan varlıklar içerisinde insanlara yaratılış olarak en yakın varlık hayvanlardır.

İnsanı açıp biyolojik yapısını incelediğimiz zaman, insanların biyolojik yapısıyla hemen hemen aynıdır. Fakat insanlarda hayvanlara ait olmayan üç farklı özellik bulunmaktadır. Akıl, takva, fısk fücur, İşte bu üç farlı özellik diğer yaratıklardan fiziki olarak daha güzel bir donanıma sahip oluşu ve manevra kabiliyetinin en güzel biçimde yaratılması insanı farklı bir konuma taşımaktadır.

95/4- Doğrusu, Biz insanı en güzel bir biçimde yarattık.

İnsan: Günah işleyen , tövbe eden sevap işleyen soran sorgulayan üzülen sevinen ağlayan gülen merhameti olan zalimleşen savaşan ölen öldüren karşısına çıkan problemleri çözen Allah'a ibadet eden kul olan bir donanıma sahiptir. Allah’ın iki eliyle özenip bezenerek yarattığı, mükemmel bir varlıktır.

38/75- (Allah) Dedi ki: "Ey İblis, iki elimle yarattığıma seni secde etmekten alıkoyan neydi? Büyüklen din mi, yoksa yüksekte olanlardan mı oldun?"

Bu kadar insan ile ilgili ön bilgilerden sonra, İnsanın karşısında iki yükümlülük beklemektedir. Birincisi Yol seçerek gittiği yolda hizmet vermesidir. Bu yol ya rabbani yoldur, yada şeytani yoldur. İkinci görevi ise evreni çözmek Allah'ın evrene koyduğu yasaları sırları çözerek dünya hayatında kendisine hayatını kolaylaştıracak teknolojiyi üretmektir.

İnsan İlk Yaratıldığında ilim ve teknoloji sıfır idi. Ama insan kendisine verilen akıl ile, Allah’ın yeryüzüne insanların yararlanmaları için yerleştirdiği kendi ihtiyaç duyduğu ne varsa yönelip gayretini gösterdiği taktirde her ihtiyacı cömertçe önüne konulmuştur. 

Bakınız kuran bütün insanların özelliklerini bir tipleme olarak ademin iki oğlundaki iki yol farklılığını anlattığı gibi, dünya hayatında insanların yeryüzünde yaratılmış olan varlıklara yönelmesiyle kendilerine gerekli bilgileri sunacağını açıklamaktadır.

5/27- Onlara Adem'in iki oğlunun gerçek olan haberini oku: Onlar (Allah'a) yaklaştıracak birer kurban sunmuşlardı. Onlardan birininki kabul edilmiş, diğerininki kabul edilmemişti. (Kurbanı kabul edilmeyen) Demişti ki: "Seni mutlaka öldüreceğim." (Öbürü de:) "Allah, ancak korkup-sakınanlardan kabul eder."

5/28- "Eğer beni öldürmek için elini bana uzatacak olursan, ben seni öldürmek için elimi sana uzatacak değilim. Çünkü ben, alemlerin Rabbi olan Allah'tan korkarım."

5/29- "Şüphesiz kendi günahını ve benim günahımı yüklenmeni ve böylelikle ateşin halkından olmanı isterim. Zulmedenlerin cezası budur."

5/30- Sonunda nefsi ona kardeşini öldürmeyi (tahrik edip zevkli göstererek) kolaylaştırdı; böylece onu öldürdü, bu yüzden hüsrana uğrayanlardan oldu.

5/31- Derken, Allah, ona, yeri eşeleyerek kardeşinin cesedini nasıl gömeceğini gösteren bir karga gönderdi. "Bana yazıklar olsun" dedi. "Şu karga kadar olup da kardeşimin cesedini gömmekten aciz miyim?" Artık o, pişman olmuştu.

Kuran bu kısa ve öz bir anlatım tarzıyla insanların iki zıt yönde düşünen ve yaşamak isteyen iki tip insanın oluşunu özetlerken aynı zamanda, bir problem karşısında hayvanlara yöneldiği zaman onlara verilmiş bilgilerle dünya yaşamını süslemelerini fısıldamaktadır.

Konumuzu ilgilendiren asıl yönü insanlara Allah'ın verdiği akıl ile karga örneği verip, hem insan hayvanlara yöneldiği zaman bilgiler öğrenebileceğini, hem de yanlış davranışlarda bulunması nedeniyle hayvanlar seviyesine hatta daha da aşağı konumlara düşerek büyük bir eleştiri almaktadır.

25/44- Yoksa sen, onların çoğunu (söz) işitir ya da aklını kullanır mı sayıyorsun? Onlar, ancak hayvanlar gibidirler; hayır, onlar yol bakımından daha şaşkın (ve aşağı) dırlar.

Ademin iki oğlunda anlatılmak istenen, ey insanlar, siz eşyanın yapısına yöneldiğiniz zaman hem doğru yolda gidebilecek hem de yanlış yolda gidebilecek örnekler görürsünüz. Ve onlara gerekli bilgi kotlanmış onlar insanlardan talep beklemektedirler. 

ve onlar insanlara secde etmek insanların dünya hayatında hangi yönde giderse o gitmiş oldukları yönde onlara yolları kolaylaştırmaktadırlar. Başka bir anlamı da insanların halife oluşuyla iki yol ve iki amaç karşısında insan dilediğini seçme özgürlüğü verildiğini vurgulamaktadır.

İnsanlık yaşamaya devam ediyor. Ademin iki oğlu için verilen iki değişik yaşam biçimine sahip olan insan ilk yaratılışta vardı şimdi de var. ve kıyametin kopuş anına kadar da olmaya devam edecektir.

5/31- Derken, Allah, ona, yeri eşeleyerek kardeşinin cesedini nasıl gömeceğini gösteren bir karga gönderdi. "Bana yazıklar olsun" dedi. "Şu karga kadar olup da kardeşimin cesedini gömmekten aciz miyim?" Artık o, pişman olmuştu.

Kuranda verilen ademin iki oğlundan birisinin kardeşini öldürerek ne yapacağını herhalde karga ağzına bir ölü kuşu getirip ey ahlaksız adam ben de bir kuş öldürdüm bak ben onu öldürdüğüm zaman ne yapacağımı biliyorum ve sana gösteriyorum. Demez ama onlarda böyle insanlara karşılaştıkları problemlerde yöneldikleri zaman bilgilere ulaşabileceklerinin sinyalini verir.

Allah'ın ademe bütün isimleri öğretmesinin ifadesinin altında bu yatmaktadır.

2/31- Ve Adem'e isimlerin hepsini öğretti. Sonra onları meleklere yöneltip: "Eğer doğru sözlüyseniz, bunları Bana isimleriyle haber verin" dedi.

İşte İnsan oğlunun yaratılışıyla başlayan öğrenme bilgi edinme ve evreni çözme maratonun başlangıç noktası ilk yaratılan insanın yaratılışı ile başlayan bilgi öğrenme kendisinden sonraki kuşaklara devrederek yeni kuşakların yeni bilgiler edinmesine yol açmaktadır.

İnsanlığın ilk başlangıcında sıfır olan bilgi kar toprağının yuvarlandıkça çığlara neden olacak şekilde büyümesi gibidir. Yani insanlar ilim ve teknolojide ilerlerken sayıların birden başlayarak sona ulaşmasındaki tren t gibi  ilerlemektedir İşte kuranın “Ve Adem'e isimlerin hepsini öğretti” ifadesiyle insan oğlunun var oluşuyla başlayan öğrenen menin yok oluşuna kadar geçen süreci sanat kullanarak geçmişi anı ve geleceği aynı anda kullanma sanatı yaparak özetlemiştir.

İlk yaratılan insanları hayata tutunabilmeleri ve Üzerlerinin çıplaklıktan kurtularak giyinmeleri kendilerini soğuktan ve sıcaktan koruna bilecek evler yapmaları demiri ve diğer madenleri kullanarak hayatlarını kolaylaştıracak var olanlardan bir şeyler icat edilerek rahatlamaları rahatladıkça daha çok rahatlayacak bir şeyler üretmeleri bin yılları almaktadır. Siz de taktir edersiniz ki insan oğlunun yaratılışından bu tarafa daha yeni yakına kadar elli bin yıl geçtiği söylenirken bu gün bu rakam yüz bin olduğu söylemlerine kulak şahitlik etmektedir.

İnsanın yaratılışıyla beraber başlayan öğrenme iki kanaldan gelmektedir. Birinci kanal Allah'ın insanlar arasından nebi seçerek her dönemde istisnasız insanların çağda oluşturulan ve insanlara nelerin haram nelerin helal olduğunu peygamberler aracılığı ile öğretmesi, ikinci bilgi de insanların evrendeki varlıkları inceledikçe onlara yerleştirilmiş bilgilere ulaşıldıkça onlardan öğrenilen bilgilerdir. 

Bu bilgilere ulaşanlara ressamın resmi konuşturması şairin kelimeleri dizerek insan beynini okunduğu zaman edebi bir söylemin zevkini mucidin kendi sahasındaki varlıkların bilgisine ulaşarak bir şeyler icat etmesi insan hayatının güzelleşmesini renklendirmektedir.

Bu zevkler ve renklilikler içerisinde dolaşan insanlara peygamberler çağın şartlarında vahiy bilgisi ile hangi üretilen şeylerin insanın zararına hangi üretilenlerin insanların faydasına olduğunu insanların hayatta yürürken nerede nasıl davranacağını her peygamber kendi çağındaki insanlara yolunu göstermektedir.

Dikkat edilirse her peygamber kendi çağlarına bakan yönünü kavimlerine açıklamışlardır.Peygamberler bir biyolog değil ama bir biyoloğun getirdiği vahiy bilgisi ile tezat teşkil etmeyecek bir söylemi ortaya koyar. Yani kuran hangi konu ve ilim dalına ait genel bir kanun vaaz etmişse ilmin getirdiği verilerde o söylemle tezat teşkil etmemiştir.

Yazı insanlık tarihinin başlangıcından bu tarafa elli bin yüz bin yıl geçmiş olmasına rağmen gelen rivayetlere göre milattan önce üç bin iki yüz ve üç bin beş yüz yıl öncelerine rastlamaktadır. Bir siteden yazının ik bulunuşu ile ilgili bir makaleyi aktarıyorum.

Nede oLsa 6. kadehten sonra hepsi aynı Gece gördümüzü sabah istemeyiz..
http://www.hossohbet.net/forum/images/rutbeler/siteorganizer.gif

Juke - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Yazı ne zaman bulundu?

İlk yazıyı M.Ö. 3200 yıllarında Sümerler buldular. İlk yazıları şekiller üzerine kurulu yani her varlık ve olay için bir şekil kullandılar. Çivi yazısı işaretleri geçmişteki bir resim yazısına dayanır. Bir kavramı ifade eden işaretlere ideogram adı verilir.

Sümerce'nin Hint-Avrupa ve Sami kökenli dillerle akraba olmadığı bilinmektedir. Dilin bazı özellikleri Ural-Altay grubu dilleriyle benzerlik gösterse de dil bu gruba dahil edilemez. Sümerce bugün yapılan pek çok araştırma Hint-Avrupa Dil Ailesi'nden çok sondan eklemeli yapısı sebebiyle Japonca, Korece, Moğolca ve Türkçe ile yakın akrabalıkları tahmin edilmektedir.

Bu konuda araştırmalar yapan yazar İbrahim Okur, Sümerce'nin Türkçe ile olan yakınlığını çeşitli kaynaklar göstererek göz önüne sermiştir. Her ne kadar Sümer halkı iktidarı daha sonraları başka halklara bıraksa da, her zaman en yaygın konuşulan dillerden olmuştur. Özellikle dini kayıtlarda büyük bir öneme sahip olmuştur. Sümerolog Muazzez İlmiye Çığ ..Çünkü Sümer diliyle Türkçe arasında o kadar benzerlik var ki... Mesela Sümerce alım-Türkçe alımlı, bab-baba, dim-dimdik, es-esmek, gim-kim, güles-güleç, ib-ip, ir-er, kıya-kıyı, ulu-ulu, kusu-koşmak gibi...[kaynak belirtilmeli]sözleriyle Sümerce-Türkçe arasında bir akrabalık olduğunu savunmaktadır.

Tarihte ilk yazılı hukuk kuralları Sümerler tarafından oluşturulmuştur. Bu özellikleri ile Sümerlere dünyadaki ilk Hukuk devleti denebilir. Otoritenin korunmak istenmesi hukuk kurallarının ortaya çıkmasına neden olmuştur. Lagaş Kralı Urukagine tarafından oluşturulan ilk yazılı kanunlar "fidye ve bedel" sistemine dayanıyordu. 

Sümerlerin en önemli edebiyat eserleri; Gılgamış Destanı, Yaradılış Destanı ve Tufan Hikayesi'dir. Sümerler Matematik ve Geometrinin temellerini atmışlardır. (Dört işlemi bulmuşlar, dairenin alanını hesaplamışlar, çarpma ve bölme cetvelleri hazırlamışlardır. Sümerler astronomide de gelişmişlerdir. (Burçları bulmuşlar, bir ayı 30, bir yılı 360 gün olarak hesaplamışlardır.Ayrıca güneş saatini icat etmişlerdir. Dünyada ilk kez ay yılı hesabına dayanan takvimi Sümerler bulmuşlardır. Akadlar tarafından egemenliklerine son verilmiştir.

Pozitif bilimlerin açıklamasına göre teknoloji; tikelden tümele doğru bir büyme trendi içerisinde büyüdüğünü söylemektedir. Bu da gösteriyor ki; genel olarak bir önceki döneme göre bir sonraki çağ daha medeniyette kültürde bilgide teknolojide ilerlemiş olarak karşımıza çıktığı anlamına gelmektedir.

Kuran'da bu konu ile ilgili ayetin nesh edilmesi bir anlamda bunu anlatmak istemektedir.

2/ 106- Biz, daha hayırlısını veya bir benzerini getirinceye (kadar) hiçbir ayeti neshetmez (hükmünü yürürlükten kaldırmaz) veya unutturmayız. Bilmez misin ki Allah, gerçekten her şeye güç yetirendir.

Bu ayet konu içerisinde Tevrat ve İncil sahiplerinin gönderilen vahye uymayan, yanlış davranışın Kuran'la düzeltilmesi anlamında söylenmiştir. Bir başka anlamı da insanların ürettikleri teknolojik bilgilerin yenileri gelince eskilerinin, tedavülden kaldırılması anlamında kullanılmıştır. 

Yazı icat edilmeden önce insanlar peygamberlere gelen vahiyle doğru ile yanlışı hak ile batılı haram ile helalı bile biliyorlardı. Ne zaman her örnekten bir örnek verildi. 

Hiçbir eksik bırakılmadı ve Allah'tan gelen vahiyleri belgeleyecek bir ortam oluştu artık Allah peygamberlik ayetini nesh ederek peygamberlere gelen vahiylerin Kuran'la zapt rapt altına alınmasıyla artık bütün peygamberlerdeki kıssası oluşan peygamberlerin hayat hikayelerinin de bütünleştiği bir kitapla yeni bir dönem yeni bir çağ başlamıştır.

Her peygamber, Kendisine gelen vahiylerle bulunmuş olduğu kendisiyle muhatap olan toplumlara mesajını ulaştırmaktadır. Elde yazılı ne bir metin var ne de bir kitap sadece Ben Allah'tan gönderilmiş peygamberim bana itaat ediniz diyerek karşılarına çıkmışlardır.

Peygamberlerin alınlarında peygamber olduklarına dair ne bir mühür ne de ellerinde kendilerinin peygamber olduğunu söyleyen sihirli bir değnek var. Sadece ondan süzülüp gelen konuştukları zaman vahiy konuşan Allah'ın gönderdiği bilgilerle hayatlarını düzenleyen engin ahlak sahibi bir insandır.

Fakat iman etmeyen toplumların peygamberlerden olağan üstü yapabilecek ve göstermelerini istedikleri bazı mucizeler istediklerinde Allah peygambere şöyle cevap vermesini istemektedir.

17/ 93- "Yahut altından bir evin olmalı veya gökyüzüne yükselmelisin. Üzerimize bizim okuyabileceğimiz bir kitap indirinceye kadar senin yükselişine de inanmayız." De ki: "Rabbimi yüceltirim; ben, elçi olan bir beşerden başkası mıyım?"

İşte Allah’ın kafir olanların istediklerine karşı peygamberlerden söylemesini istediği cevap.” De ki: "Rabbimi yüceltirim; ben, elçi olan bir beşerden başkası mıyım?"

Yazı yazacak malzemelerin kağıdın kalemin bulunmadığı dönemlerde insanlar kendilerinden sonraki kuşaklara peygamberler ölünce mesajlarını nasıl ulaştıracaktı? Peygamber söyledi denilip de istismarcıların soyguncuların din satıcılarının haram yiyicilerin ağzında bir sakız gibi koz olarak yamultarak masallara hikayelere dönüşecekti.

Ama Yazı kültürü gelişti kalem kağıt ortaya çıktı. Allah peygamberlik ayetini nesh ederek peygamberlik ayetinin yerini kuran ayetiyle yerini değiştirdi.

33/ 40- Muhammed, sizin erkeklerinizden hiçbirinin babası değildir; ancak O, Allah'ın Resûlü ve peygamberlerin sonuncusudur. Allah, herşeyi bilendir.

Yeni bir çağ yeni bir dönem başlamış artık. Allah insanlar arasından nebi olan bir resul seçerek yeni bir vahye muhatap olacak olan bir daha elçi gelmeyecek. Artık insanların yol göstericisi ve sadece ondan sorguya çekileceği bir kitap karşılarında beklemektedir.

2/ 2- Bu, kendisinde şüphe olmayan, muttakiler için yol gösterici olan bir Kitap'tır.

43/ 44- Ve şüphesiz o (Kur'an), senin ve kavmin için gerçekten bir zikirdir. Siz (ondan) sorulacaksınız.

Kuran'daki bir ayetin ne demek istediğini daha iyi anlamak için iki ayet örneği vereceğim.

15/9- Hiç şüphesiz, zikri (Kur'an'ı) Biz indirdik Biz; onun koruyucuları da gerçekten Biziz.

8/17- Onları siz öldürmediniz, ama onları Allah öldürdü; attığın zaman sen atmadın, ama Allah attı. Mü'minleri Kendinden güzel bir imtihanla imtihan etmek için (yaptı.) Şüphesiz Allah, işitendir, bilendir.

Ayetin birisinde kuranı biz indirdik onu koruyacak olan da bizi ifadesi kullanıyor. Birinde de de bedirde Müslümanlar ile kafirlerin çarpışması sonucunda Müslüman olanların galibiyetini anlatırken okları Müslüman olanların değil de kendisinin attığını söylüyor.

Peki Allah okları kafirlerin üzerine nasıl atmış? Eğer bu ifadeyi Kuran'ın bütünlüğündeki bütün ayetler hakkında bilgi sahibi olunmazsa ayetin ne demek istediği anlaşılamaz .

Ayette kastedilen manayı düşündüğümüz zaman aklı veren Allah , iman etmenin yollarını açan Allah, evrene o malzemeleri koyan Allah elleri gözleri veren de Allah peki insan neyi yapıyor? bu okları insan nasıl atıyor allahın verdikleriyle atıyor. İşte övünmenize böbürlenmen'e gerek yok sizi ve sizin sahip olduğunuz malzemeleri yaratan benim. Benim iznim olmamış olsaydı siz bunları yapamazdınız ifadesi kullanılıyor.

Şimdi Aynı olayı kuranın Allah tarafından indirilip Allah tarafından koruma altına alınmasını düşünelim.

Eğer Allah insana aklını vermemiş olsaydı, veya Allah insana takvayı vermemiş olsaydı eğer Allah kağıdı bulacak o kuranı hıfs edecek donanımı insanlara vermemiş olsaydı bu Kuran nasıl korunacaktı. Allah bu kuranı insanlar eliyle korumaktadır. 

Nasıl insanları sapmayı yaratıp sapan insanlara onları ben saptırdım. veya insanların hidayete gelenlere ve bağışlamayı yaratıp bağışlamanın malzemeleri de yaratarak hidayete getirdim bağışladım iadesi kullanıyor. Kuranı insanların korumak için gayret göstermesi ve ve Kuran'ın belgelenmesi ve Kuran'ı koruyabilecek teknolojiye ulaşmalarıyla Kuran korunmuştur.

6/91- Onlar: "Allah, beşere hiçbir şey indirmemiştir" demekle Allah'ı, kadrinin hakkını vererek takdir edemediler. De ki: "Musa'nın insanlara bir nur ve hidayet olarak getirdiği ve sizin de (parça parça) kağıtlar üzerinde yazılı kılıp (bir kısmını) açıkladığınız ve çoğunu göz ardı ettiğiniz kitabı kim indirdi? Sizin ve atalarınızın bilmediği şeyler size öğretilmiştir." De ki: "Allah." Sonra onları bırak, içine 'daldıkları saçma uğraşılarında' oyalanıp-dursunlar.

Bakınız kağıtlar üzerine yazılan kitaptan bahsediyor. Eğer kağıt ve kağıtlara yazacak kalem olmamış olsaydı bu kuran nasıl korunacaktı? Veya Bu kuranı kabul eden insanlar olmasaydı gelen vahiyler olmadığı gibi vahyin kaynağı olan Allah'ın göndermiş olduğu peygamberler düşmanlara karşı korunmamış olsaydı Allah bu kuranı biz koruduk ifadesini kullanmazdı.

Eğer kuranda geçen bu gibi kavramları Kuran ve evren yasaları bütünlüğünde anlamaz ve incelemezsek çarpık bir din anlayışı ortaya çıkar. Allah dünya hayatında yaratmış olduğu varlıklar içerisinde en mükemmel olan insana halife unvanı vermiştir. 

O denenmektedir Allah dünya hayatında ona sınırsız özgürlük vererek özgürlüğüne de müdahalede bulunmamıştır. Allah ahiret aleminde zorba zalim olanların hesabını soracaktır. İşte Kuran'da sık sık geçen din günün maliki ifadesi onu anlatmaktadır.

1/3- Din gününün malikidir.

Oysa Allah yerleri ve gökleri yaratan olduğu halde burada o kelimeye yüklenen mana sorgulama ve hesap günündeki bir tehdidi anlatmaktadır. Yesin içsin çalsın çırpsın öldürsün güldürsün allah insanların hiçbir zaman gidişatına müdahalede bulunmamıştır.

76/3- Biz ona yolu gösterdik; (artık o,) ya şükredici olur ya da nankör.

Allah şükreden kedi gödermiş olduğu peygamberler ve ona itaat edenlerle yer yüzünde bozgunculara zalimlere karşı mücadeleyi vermeleri dışında özel bir müdahalede bulunmamıştır.

22/40- Onlar, yalnızca; "Rabbimiz Allah'tır" demelerinden dolayı, haksız yere yurtlarından sürgün edilip çıkarıldılar. Eğer Allah'ın, insanların kimini kimiyle defetmesi (yenilgiye uğratması) olmasaydı, manastırlar, kiliseler, havralar ve içinde Allah'ın isminin çokça anıldığı mescidler, muhakkak yıkılır giderdi. Allah Kendi (dini)ne yardım edenlere kesin olarak yardım eder. Şüphesiz Allah, güçlü olandır, Aziz olandır.

ORİJİNAL OLAN TEVRAT ORİJİNAL OLAN İNCİL İLE KURAN ARASINDA FARK YOKTUR.

Kuran'da geçen bazı ayetlerin konu ve Kuran bütünlüğü içerisinde düşünülüp doğru anlaşılmadığından anlam kargaşası çıkmaktadır. şimdi kurandan İncil ve Tevrat hakkında söylenmiş olan bazı ayetleri naklederek ne anlatmak istediğini anlamaya çalışalım

5/47- İncil sahipleri Allah'ın onda indirdikleriyle hükmetsinler. Kim Allah'ın indirdiğiyle hükmetmezse, işte onlar, fasık olanlardır.

Şimdi ayetin içerisinde bahsettği “incil sahipleri” ifadesi bu gün dört tane insanların yazdığı incil mi? Yoksa Allahtan Hazreti isa peygambere gelen vahiy orjinli saklanmayan gizlenmeyen satılmayan incil mi ? Önce bu hususun aydınlatılması gerekir.

Allah peygamberlik halkası ile kendi gönderdiği dinini korumuştur. Her peygamber kendisinden öncekileri doğrulamış ve tasdik etmiş ve kendisinden sonra gelecek olan peygamberleri de müjdelemiştir.

61/6- Hani Meryem oğlu İsa da: "Ey İsrailoğulları, gerçekten ben, sizin için Allah'tan gönderilmiş bir elçiyim. Benden önceki Tevrat'ı doğrulayıcı ve benden sonra ismi "Ahmed" olan bir elçinin de müjdeleyicisiyim" demişti. Fakat o, onlara apaçık belgelerle gelince: "Bu, açıkça bir büyüdür" dediler.

Peygamberlerin kendilerinden önce gelen peygamberleri nasıl doğrular? Ve tasdik eder? Onların getirdikleri mesajların ilkelerini haramların ve helallerin ne olduğunu söylemek ve yaşamak la o ilkeleri devam ettirmekle onları tasdik eder ve doğrular. Bu anlayış, insanların ilk yaratılışındaki rabbim Allah'tır sözüyle örtüşen bütün peygamberlerin getirdikleri din anlayışındaki birliği tevhidi sağlayan bir ifadedir.

Bu rabbani yolda olan bütün insanların tekbir ümmet tek bir şeriat olduğunu gösterir. Allah bu peygamberlerin getirdikleri dinin adına islam kelimesi koymuştur Allah katında hüsnü kabul görecek olan dinin adı da İslamdır.

5/3-Bugün size dininizi kemale erdirdim, üzerinizdeki nimetimi tamamladım ve size din olarak İslam'ı seçip-beğendim.

Allah'ın gönderdiği vahiy orijinli Tevrat ve İncil'deki mesajlar da  bunların aynısıdır. Allah bütün ve temiz olan şeyleri bütün kavim ve topluluklara helal ve pis ve murdar olan şeyleri de haram kılmıştır. Yoksa Tevrat ve İncil sahiplerine haram ve helal olanları kuran sahiplerine de haram ve helal kılmıştır.

16/118- Yahudi olanlara da, bundan önce sana aktardıklarımızı haram kıldık. Biz onlara zulmetmedik, ancak onlar kendi nefislerine zulmediyorlardı.

Muhammet peygambere bütün yasaklanan haramlar kendisinden önce gelen yahudi ve hıristiyan ve daha önce gelmiş olan diğer kavimlere de haram edilmiştir. Helal olan bütün şeyler de kendinden önce gelmiş olan kavimlere de helal edilmiştir.

6/146- Yahudi olanlara her tırnaklı (hayvanı) haram kıldık. Sığırlardan ve koyunlardan, sırtlarına veya bağırsaklarına yapışan veya kemiğe karışanlar dışında iç yağlarını da onlara haram kıldık. 'Azgınlık ve hakka tecavüzde bulunmaları' nedeniyle onları böyle cezalandırdık. Biz şüphesiz doğru olanlarız.

Şunu hiç akıldan çıkarmamak gerekir. Allah sapmayı hidayete gelmeyi ve bağışlanmayı yaratır. Halife olan inana da sapmaya hidayete ve bağışlanmaya yönelecek yeteneği de verir. önüne de hem sapmaya hem hidayete gelmeye hem de bağışlanmaya yöneldiğinde istedikleri yönde malzemeleri vererek kişilere seçme hakkını kedi özgür iradeleriyle baş başa bırakır.

İşte Allah Peygamberler aracılığı ile İnsanların haram olanlardan yememelerini ve yapmamalarını, temiz ve helal olanlardan yemelerini ve yapmalarını bildirir ve dünyada imtihan eder.

İşte Kuran'da kullanılan dilediğimi saptırırım dilediğimi hidayete getiririm bağışlarım ifadesinin anlamı budur. Yoksa Allah birini dileyip saptırır sa birini dileyip hidayete getirirse Allah'ın adil sıfatıyla uyuşmaz birine zulüm olur birine de iltimas olur. Allah katında bütün insanlar eşittirler ve hiç kimseye Allah zulmetmez insanlar ancak kendi kendilerine zulme derler.

Ayette geçen ifadeye dikkat ederseniz” 'Azgınlık ve hakka tecavüzde bulunmaları' nedeniyle onları böyle cezalandırdık. Biz şüphesiz doğru olanlarız.”

Yani bunlar allahın tanımladığı ve kelimelere yüklediği manayı yerinden oynatarak allah onlara güzel ve temiz olan şeyleri helal kıldığı halde onlar kendilerine haram kılmışlardır. Böylece zalim olmuşlardır.

5/44- Gerçek şu ki, Biz Tevrat'ı, içinde bir hidayet ve nur olarak indirdik. Teslim olmuş peygamberler, Yahudilere onunla hükmederlerdi. Bilgin-yöneticiler (Rabbaniyun) ve yüksek bilginler de (Ahbar), Allah'ın Kitabını korumakla görevli kılındıklarından ve onun üzerine şahidler olduklarından (onunla hükmederlerdi.) Öyleyse insanlardan korkmayın, Benden korkun ve ayetlerimi az bir değere karşılık satmayın. Kim Allah'ın indirdiğiyle hükmetmezse, işte onlar, kafir olanlardır.

Bütün peygamberler, “Teslim olmuş peygamberler, Yahudilere onunla hükmederlerdi. Bilgin-yöneticiler (Rabbaniyun) ve yüksek bilginler de (Ahbar), Allah'ın Kitabını korumakla görevli kılındıklarından ve onun üzerine şahidler olduklarından (onunla hükmederlerdi.)”

Allah Kendi dinini dikkat ederseniz peygamberler ve bilginler ve yöneticilerle koruyormuş. Peygamberler ve bilginler ölünce onlara gelen rabbani olan yol yazılma saklanma belgelenme olmayınca saptırılarak mitolojilerde anlatılan menkıbelere sonradan kaleme alınıp insanlar arasında dolaşmasına neden olmuştur.

Allah'ın gönderdiği, emirlerin koruna bilmesi için iki şart vardır.1- Onu kabul eden insanların olması gerekir 2-Gelen vahiylerin kabul eden insanlar tarafından yazılması ve belgelenerek saklanması gerekir.

Eğer insanların yazma belgeleme sanatı yoksa peygamberler öldükten veya öldürüldükten sonra çarpıtılarak kasıtlı veya kasıtsız olarak insanlar arasında dolaşmaya başlar. İşte bozulma ve koruma budur. Yoksa Allah gökten melek gönderip mucizevi bir şekilde koruma altına almaz İnsanlar korursa Allah ona korudum ifadesi kullanır.

5/ 5- Ve dediler ki: "Bu, geçmişlerin uydurduğu masallardır, bir başkasına yazdırmış olup kendisine sabah akşam okunmaktadır."
Sonuç olarak. İnsanlar yeryüzünün ve kainatın içerisinde bulunan varlıkların her türlü manevra kabiliytine sahip olmakla, onu halife konumuna taşımaktadır. Allah sadece halife olan insanlara kendinden bilgilerle peygamberler aracılığı ile dinleyenlere itaat edenlere kılavuz olarak kitaplar veya vahiyler göndererek teklif sunar. Ama insanları sunduğu bu teklifi kabul etmelerini kendi özgür iradelerine bırakır ve dener.

Ama insanlara bu dünya hayatında suçlarından dolayı özel bir ceza vermez cezayı ahiret alemine erteler.

35/ 45- Eğer Allah, kazandıkları dolayısıyla insanları (azap ile) yakalayıverecek olsaydı, (yerin) sırtı üzerinde hiçbir canlıyı bırakmazdı, ancak onları, adı konulmuş bir süreye kadar ertelemektedir. Sonunda ecelleri geldiği zaman, artık şüphesiz Allah Kendi kullarını görendir.

ceza ve mükafatın karşılığının ahiret aleminde verileceğini de hatırlatarak insanlara karşılaşmanın ve hesaplaşmanın ahiret aleminde olacağını bildirir.

Bu sebeple kitabı koruyanlar da insanlar kitabı bozanlar da insanlardır. Yoksa Allah kurandan önce gelmiş geçmiş bütün vahiy orijinli kitapların korunmasını ihmal edip de kurana özgü bir özellik arz etmez diğer kitapları son nebi ve resule  inen kitapla onları zaten koruma altına almıştır.

Onların korunmuş hali kurandadır. Artık Allah kendi katından gönderdiği bilgileri kuranla toparlayarak kurandan sonra rabbani yolda yürümek isteyenlere insanlar eliyle korunan ve insanların ezberleme leriyle ayakta indiği şekliyle duran bir kitap var ellerinde.

Artık peygamberlik dönemi bitmiştir.

33/ 40- Muhammed, sizin erkeklerinizden hiçbirinin babası değildir; ancak O, Allah'ın Resûlü ve peygamberlerin sonuncusudur. Allah, her şeyi bilendir.

her örnekten bir örnek verilen hiçbir insanın arayıp da bulamayacağı eksiklik bırakılmadan ve her çağda teknolojinin getirdiği şartlara göre çağa hitabeden peygambersin kuranla vahiy iletişimin kurulduğu bir dönem başlamıştır.

Doğrularım Allah'a yanlışlarım ise bana aittir.

ALİ RIZA BORAZAN
MERSİN ANAMUR

http//kuranianlamametodu.blogspot.com
alirizaborazan@hotmail.com

23 Ocak 2011 Pazar

BİR ATEİSTİN SORULARI VE KURANDAN CEVAPLAR


Herkese merhaba, saygı sınırları içerisinde , Söylediklerinize birkaç söylemek istiyorum.

İncil ve tevratı Allah indirmiştir ve sonradan bozulmuştur veya değiştirilmiştir.Kabul edelim ki böyle,

Hicr 9 - Hiç şüphe yok ki, Kur'ân'ı biz indir...dik, elbette onu yine biz koruyacağız. (Elmalılı meali)

http://www.kuranikerim.com/melmalili/hicr.htm

Kuranı Allah indirdiğinden onu koruyacağını söylüyor ve size görede korumuştur. İncili ve Tevratıda O indirmiştir fakat neden korumamıştır? Ama tuhaf bir durumdur ki, Allah böyle birşey dememiştir. İncil ve Tevrat değiştirildi diye bir ayet indirmemiştir. Bu tamamen Allaha iftiradır.Söylemediği birşeyi söyledi diyerek. Alah Birçok ayette incili ve tevratı över


MAİDE 68 - De ki: "Ey kitap ehli! Tevrat'ı, İncil'i ve Rabbinizden size indirileni uygulamadıkça bir esas üzerinde değilsiniz. Şüphesiz ki, Rabbinden sana indirilenler, onların çoğunun azgınlığını ve inkârını artıracaktır. Şu halde kâfir olan bir toplum için üzülme!


Sadece kuran yetmez, İncil ve tevratı da uyguamak gerekir.


Ali İmran: 3 - 4 - O, sana kendisinden öncekileri tasdik edip doğrulayan bu kitabı hak ile indirdi. Daha önce insanlara hidayet olarak Tevrat'ı ve İncil'i de yine O indirmişti.. Evet bu Furkan'ı da O indirdi. Gerçek şu ki, Allah'ın âyetlerini inkâr edenler için çetin bir azap vardır. Allah çok güçlüdür, intikamını alır.

Ali imran: 84 - De ki: "Allah'a, bize indirilen (Kur'ân)e, İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a, Yakub'a ve torunlarına indirilene, Musa'ya, İsa'ya ve peygamberlere Rablerinden verilenlere inandık. Onların arasında hiçbir fark gözetmeyiz, biz O'na teslim olmuşlarız".


maide 46 - O peygamberlerin ardından, yanlarındaki Tevrat'ı doğrulayıcı olarak Meryemoğlu İsa'yı gönderdik ve ona içinde HİDAYET ve NUR olan, kendinden önceki Tevrat'ı tasdik eden ve Allah'dan korkanlar için bir hidayet rehberi ve bir ÖĞÜT olan İncil'i verdik.

http://www.kuranikerim.com/m_elmalili_index.htm

Daha bunun gibi ayetler var uzatmak istemiyorum.


İncilden bir ayet

'Size doğrusunu söyleyeyim, yer ve gök ortadan kalkmadan, her şey gerçekleşmeden, Kutsal Yasa'dan ufacık bir harf ya da bir nokta bile yok olmayacak'(Matta 5:19).


Bozulduğuna dair kanıtınız nedir.?

Elbette kuran burda da çelişmiştir, incili tasdikliyor ve incilde isa tanrının oğludur.Kuranda Tanrının oğlu değildir..

-------------------------------------------------

Ali Rıza borazan: allahın neshettği Allahın haram kıldığı halde helelleştiren allah helal kıldığı bazı şeyleri de haramlaştıran şeyler nesh etmiştir.
Haram Kelime Anlamı: Din kurallarına aykırı olan, dini bakımdan kesinlikle yasak olan eylemleri tanımlar. Kaynak-
http://tr.wikipedia.org/wiki/Haram
Yasak olan birşeyi sonradan helal edilir mi veya tersi?


nahl 101 - Biz bir âyeti değiştirip yerine başka bir âyet getirdiğimiz zaman Allah ne indirdiğini pek iyi bilmiş iken kâfirler Peygambere: "Sen, ancak bir iftiracısın" dediler. Hayır öyle değil; onların çoğu bilmezler.
Allah sanki yanlış bir hüküm, vermişte, başka bir hüküm getirerek bu yanlışlığı gidermiş. Böyle birşey düşünülebilir mi?

Bu ayet bu sebepten inmiştir.

Muhammed ayetleri değiştirince ve bazı kişiler "İftiracısın" veya “Muhammed bugün emrettiğini yarın yasaklayarak ashabıyla alay ediyor.” demişlerdir. Bunun birçok örnekleri var.

Güvenç Güngör-"Kuranda varmı o değiştirilen ayet var hala duruyor mu duruyor öyle bi şey olsa ayet mushaflardan sildirilir di öyle bişey olmadı hiç sadece bi inançsız safsatası." Bu kadar emin konuşma derim, şimdi veriyorum ayetleri.

Zina Eden Kadın

(Birinci Hüküm) Nisa 15 - Kadınlarınızdan zina edenlere karşı, içinizden dört şahit getirin. Eğer onlar, şahitlik yaparlarsa, bu kadınları, ölüm alıp götürünceye kadar veya Allah onlara bir çıkış yolu açıncaya kadar evlerde hapsedin.

(ikinci hüküm) Nur 2 - Zina eden kadın ve zina eden erkekten her birine yüz sopa vurun; Allah'a ve ahiret gününe inanıyorsanız, Allah dini(ni tatbik) hususunda sizi sakın acıma duygusu kaplamasın! Müminlerden bir grup da onlara uygulanan cezaya şahit olsun. (Burda bahsedilen şiddeti, acımasızlığı, ilkelliği görmezden geliyorum.)

Kaynak:
http://www.kuranikerim.com/melmalili

Anneya, babaya, akrabaya vasiyet nasıl yapılır?

(Birinci hüküm) Bakara 180 - Birinize ölüm geldiği vakit, bir hayır (bir mal) bırakacaksa, babası, anası ve en yakın akrabası için meşru bir surette vasiyet etmek, Allah'tan korkan kimseler üzerine yerine getirilmesi vacib bir hak olarak size farz kılındı.

Bakara 180'de vasiyet isteğe bağlı iken

Nisa 11-12'de taksim Allah tarafından yapılır.

(Bu Allah'ın miras paylaşımı ile ilgili matematik hatasını da görmezden geliyorum)

Nisa 11 - Allah size evlatlarınızın miras taksimini şöyle emrediyor: Çocuklarınızda, erkeğe iki kadın payı kadar, eğer hepsi kadın olmak üzere ikiden de fazla iseler, bunlara mirasın üçte ikisi ve eğer bir tek kadın ise o zaman ona malın yarısı vardır. Eğer ölen, ana ve baba ile birlikte çocuklar da bırakmışsa ana babanın her birine ölenin terekesinden altıda bir; şâyet ölenin çocuğu yok da, mirasçı olarak ana ve babası kalmışsa, ananın payı üçte birdir. Eğer ölenin kardeşleri varsa terekenin altıda biri ananındır. Bu paylar, ölenin borçları ödenip, vasiyeti de yerine getirildikten sonra hak sahiplerine verilir. Baba ve çocuklardan, hangisinin size fayda bakımından daha yakın olduğunu, siz bilmezsiniz. Bütün bunlar Allah tarafından farz kılınmıştır. Şüphesiz Allah alîmdir, hakîmdir.

Nisa 12 - Eğer hanımlarınızın çocukları yoksa, bıraktıkları mirasın yarısı sizindir. Şâyet bir çocukları varsa o zaman mirasın dörtte biri sizindir. Bu paylar, ölenin vasiyeti yerine getirildikten ve varsa, borcu ödendikten sonra verilir. Eğer siz çocuk bırakmadan ölürseniz, geriye bıraktığınız mirasın dörtte biri hanımlarınızındır. Şâyet çocuklarınız varsa o zaman bıraktığınız mirasın sekizde biri hanımlarınızındır. Bu paylar, yaptığınız vasiyetler yerine getirilip ve varsa borcunuz ödendikten sonra verilir. Eğer ölen bir erkek veya kadının çocuğu ve babası bulunmadığı halde kelâle olarak (yan koldan) mirasına konuluyor ve kendisinin bir erkek veya kızkardeşi bulunuyorsa, bunlardan herbirinin miras payı terekenin altıda biridir. Eğer mevcut olan kardeşler bundan daha çok iseler, bu takdirde kardeşler mirasın üçte birini zarara uğratılmaksızın aralarında eşit olarak taksim ederler. Bu paylar ölenin vasiyeti yerine getirilip ve varsa borcu ödendikten sonra verilir. Bunlar, Allah tarafından bir emirdir. Allah her şeyi bilen ve yarattıklarına çok yumuşak davranandır.


Şimdilik bu kadar örneği yeterli görüyorum ve daha niceleri var.
Bu bakara 106 ve nahl 101 tamamen muhammedin günlük siyasetinin ürünüdür. Yoksa Allah kanunu değiştirmesi düşünülemez. Bu kitap 23 senede günlük yaşama göre şekillenmiştir, bu duruma göre onu muhammed yazdı desek daha doğrudur.

Yoksa Allah fikir değiştirir mi?

Buna kabul etsek bile başka sorunlar çıkar.Aşağıdaki ayetle nahl 101 ve bakara 106 ayetiyle çelişmesidir.

Fetih 23 - Allah'ın öteden beri gelen kanunu budur. Allah'ın kanununda asla bir değişiklik bulamazsın.

Önceden beri derken, kanunlar herzaman buydu, değişmedi. Hiçbir zamanda olmayacak diyor.

Bu ayetten sonra iyice çıkılmaz bir hal almaya başladı. Öyleki birşey açıklamak neredeyse imkansız hale geldi.Devamını Gör
16 saat önce · Beğen
SORULAN SORULAR
Anlayabildiğim kadarı ile, toparlayarak sorulan soruları netleştirmeye çelışalım.
1-ALLAH FİKİR DEĞİŞTİRİR Mİ?

2-KURAN ALLAH TARAFINDAN İNDİRİLMİŞTİR. PEKİ KURANI ALLAH KORUDUM DEDİĞİ HALDE 

15/9 VE KURANDA DA İNCİL VE TEVRATIN DA ALLAH'TAN GELDİĞİ HALDE ONLAR NEDEN KORUNMAMIŞTI

3-ALLAH MATEMATİK HATASI YAPAR MI?

SORULAN SORULARA KURANDAN CEVAPLAR

Önce Kuran'daki bir ayetin kastettiği manayı yakalayabilmek için, Kuran'da geçen kelimenin ne anlama geldiğini Kuran'ın kendi içerisinde aramak lazımdır. Kuran'ın dışında sözlüklerde köküyle çapağı ile uğraşmalar, Kuran'daki kelimelerin ayetteki kastedilen manası yakalanamaz.

Sorulan sorular basite alınabilecek sorular değildir. Bu şüpheler Kuran'a iman etmeyen insanların ve toplumların temel yasalarını teşkil etmektedir. O bakımdan sorulan soruların bu konuda katmerleşmiş olan ateizmin demeyeyim ateizimde allah da yoktur. Deizmin yaşam biçimlerini sınırlarını çizmektedir. Bilinçli olanlar ve önderleri bu sorularla inananların beyinlerinde şüpheler uyandırmaktadırlar. 

Ama araştıran doğru olanları bulmak isteyen mutlaka yoğunlaşınca mucit icadını ressam resmini şair şiirini icra eder. Kuran'ı da doğru anlamak isteyen doğru bir Kuran anlayışını yakalayabilir.

Sorulara geçmeden önce kuranın anlaşılmasını temel metotlarını ve Kuran'daki ayetlerin Kuran'daki ayetler tarafından nasıl açıklanması gerektiği konusu üzerinde durmaya çalışalım.

KUR'ANDAKİ AYETLERİ ANLAMA METODU!

Kur’an, peygamberimizin peygamber oluşuyla peygamberlik tarihinin bitişi arasındaki bir kültürü bir edebi anlatım sanatını yansıtır. Kuran’ın inişinden önceki ve Kuran'ın inişinden sonraki Arap toplumlarının kullandığı dil Kuran’ın anlatım dilini yansıtmaz sözlüklerde geçen anlamlar Kuran’ın kastettiği manayı vermez. Bu sebeple, Kuran'daki kelime ve ayetlerin açıklamasını sözlüklerdeki anlamlarla anlaşılmaya veya açıklanmaya çalışılırsa. ilgi ve alakası olmayan, yorumlar ortaya çıkar. bir örnek verecek olursak.


Ümmi: Sözlükte.okuma yazma bilmeyen anlamında kullanıldığı halde Kuran’da hiç bir kitaba tabii olmayan Mekke müşriklerin Özelliklerini yansıtır. Yani Allah'a inandıkları halde Allah'tan gönderilmiş olan kitaplara, peygamberlere. ve ahiret alemine inanmayan toplum olarak anlatılır..


62/2 O ümmiler içinde kendilerinden olan ve onlara ayetlerini okuyan onları arındırıp temizleyen ve onlara kitap ve hikmeti öğreten bir elçi gönderendir. Oysa onlar bundan önce gerçekten açıkça bir sapıklık içindeydler.

29/48 Bundan önce sen hiç kitap okuyan değildin ve onu sağ elinle de yazmıyordun. Böyle olsaydı batılda olanlar kuşkuya kapılırlardı.

7/157 Onlar ki yanlarındaki Tevrat’ta ve İncil’de geleceği yazılı bulacakları ümmi haber getirici olan elçiye uyarlar o onlara ma’rufu emrediyor. Münkeri yasaklıyor. Temiz şeyleri helal, murdar şeyleri haram kılıyor. Ve onların ağır yüklerini üzerindeki zincirleri indiriyor, ona inananlar, destek olup savunanlar, yardım edenler ve onunla birlikte indirilen nuru izleyenler işte kurtuluşa erenler bunlardır

Demek ki ayette de geçtiği gibi ümmi kelimesi okuma yazma bilmeyen anlamında değil, hiçbir kitaba bağlı olmayan anlamındadır.


Zaten ilerde de bunları detayı ile anlatacağız inşallah. Bir ticaret yapan bir kişinin okuma yazma bilmemesi eşyanın yapısına uygun değildir.


Kuran'daki ayetler genelde iki Kısma ayrılmıştır.

1)-Müteşabih olan ayetler.

 2)-Muhkem olan ayetler:


3/7 "Sana kitabı indiren odur. Ondan kitabın anası(Temeli) olan bir kısım ayetler Muhkemdir. Diğerleri ise Müteşabihdir. Kalplerinde bir kayma olanlar fitne çıkarmak ve olmadık yorumlarını yapmak için ondan Müteşabih olanına uyarlar. Oysa onun tevilini Allah’tan başkası bilmez. İlimde derinleşenler ise biz ona inandık, tümü rabbimizin katındadır derler. Temiz akıl sahiplerinden başkası öğüt alıp düşünmez.

Muhkem olan ayetlerin anlamı açıktır. Yoruma ve tevile ihtiyaç yoktur. Ama Müteşabih olan ayetler inceleme ve tahlil neticesinde ancak kastettiği mana algılanabilir. Yani benzeşen farklı anlamlara gelebilen demektir. Muhkem ve Müteşabih ayetler hem Kuran'ın içinde vardır. Hem de eşyanın yapısında vardır. Kuran'dan bir müteşabih ayete örnek vermeye çalışalım.

4/157- Ve: "Biz, Allah'ın Resulü Meryem oğlu Mesih İsa'yı gerçekten öldürdük" demeleri nedeniyle de (onlara böyle bir ceza verdik.) Oysa onu öldürmediler ve onu asmadılar. Ama onlara (onun) benzeri gösterildi. Gerçekten onun hakkında anlaşmazlığa düşenler, kesin bir şüphe içindedirler. Onların bir zanna uymaktan başka buna ilişkin hiçbir bilgileri yoktur. Onu kesin olarak öldürmediler.

4/158- Hayır; Allah onu Kendine yükseltti. Allah üstün ve güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir

İşte bu ayetlerin kastettikleri manaları Kuran'ın bütünündeki onunla ilgili ayetler. bilinmezse. çözülemez. Burada. ölümün benzeri ifadesini kullanırken. hayati fonksiyonlarını yitirmiş anlamında. anlatmaktadır. Katımıza Yükselttik ifadesiyle de. onu şereflendirdik. onu re ettik ahiret aleminde de rızklanacak demektedir.

Bunları Hazreti İsa peygamber ile ilgili konuda detayına anlattım. şimdi Eşyanın yapısında olan müteşabih ile ilgili olan ayet ise Dağda bütün madenler olduğu halde onları tahlil ederek bakırını gümüşünü plastiğini vs. ayrıştırarak onu araba otobüs uçak haline getirilmesi o konuda uzman olmayı gerektirmesi gibidir.
Şimdide Muhkem olan bir ayete Kuran'dan örnek vermeye çalışalım.

2/136- Deyin ki: "Biz Allah'a; bize indirilene, İbrahim, İsmail, İshak, Yakub ve torunlarına indirilene, Musa ve İsa'ya verilen ile peygamberlere Rabbinden verilene iman ettik. Onlardan hiçbirini diğerinden ayırt etmeyiz ve biz O'na teslim olmuşlarız."

Bu Ayette peygamberler arasında ayırım yapılmayacağını, Allah'tan gönderilmiş bütün kitaplarına inanılması gerektiğini anlatıyor. Aynen güneş doğduğu zaman ortalığın aydınlanması gibi.

Şimdi de!

Kuran’ın anlaşılması ile ilgili metotları maddeler halinde sıralamaya çalışalım;

1-Kuran'daki geçen kelimeleri Kuran’ın bütünlüğünde arayarak onun ne anlama geldiğini öğrenmek gerekir.

2- Kur’an Allah’ın bir kitabıdır ayetleri yorumlamaya çalışırken hiçbir ayetin hiçbir ayetle çelişmemesine dikkat etmek lazımdır.
.
3-Ayetler hangi konu ile ilgili bir meseleden bahsediyorsa o ilim dalının verilerine ters düşmemesi gerekmektedir.

4- Kuran’ı kerim genelde kelimeleri hep çift kullanmıştır burada ayetten bir örnek vermek istiyorum.

18/109”de ki rabbimin sözlerini (yazmak) için deniz mürekkep olsa yardım için bir benzerini (bir o kadarını) dahi getirsek rabbimin sözleri tükenmeden önce elbette deniz tükeniverirdi ,” 

buradaki bahsedilen deniz nehirlerin biriktirdiği büyük su kütlesidir. Şimdi mecazi anlamda Kuran’ın kullandığı denizi Kuran’dan örneklendirmeye çalışalım.

18/60- “Hani Musa genç yardımcısına demişti; iki denizin birleştiği yere ulaşıncaya kadar gideceğim yada uzun zamanlar geçireceğim “

buradaki bahsedilen deniz de yine mecazi anlamda kullanılan hayat denizdir.

5- Kuran, diğer dillerde ve edebiyatlarda olduğu gibi kıssaları anlatırken sanatsal bir üslupla anlatmıştır yani geçmişi geleceği ve anı aynı anda kullanma sanatı yapmıştır.

6- Kuran, olayları anlatırken bir roman biçiminde değil de bir meseleyi Kuran’ın her tarafına serpiştir.

7- Kuran'daki geçen her kelime bir manayı ifade eder. Hiç bir kelime hiç bir kelimenin, yerine kullanılmamıştır.

8- Kur’an iki gayib haberinden bahseder. Birisi insan kültürünün geliştikçe ilerledikçe çözebilecek oldukları gayib haberidir. İkincisi de insan kültürünün ne kadar araştırsa incelese ilerlese de çözemeyecek oldukları gayib haberleridir.Bu ahret alemiyle ilgili yani kıyamet koptuktan sonraki ile ilgili bilgileri içerir.Zaten buna inananlara da mümin denir.

9- Kur’an’da Allah hitap ederken kendisi ile diyalog kurmak isteyenlere ancak hitap eder.Kur’an-ı Kerim’de ‘’Ey insanlar ,ey iman edenler, “ya resulüm” diye hitap ederken kafir olanlara peygamber aracılığıyla konuşuyor. Mesela diyelim ki “deki ey kafirler” ifadesini kullanıyor.


İşte Kuran'da ki ayetleri düzgün bir şekilde anlayabilmek için bu saydıklarımızdan genel olarak haberdar olmak gerekir.

BİRİNCİ SORUYA CEVAP VERELİM.

ALLAH SÖYLEDİĞİNE MUHALEFET ETMEZ.FİKİR DEĞİŞTİRMEZ

22/47 Onlar senden azabın çarçabuk getirilmesini istiyorlar.Allah vaadine kesin olarak muhalefet etmez.Gerçekten senin rabbin katında bir gün saymakta olduklarınızdan bin yıl gibidir Dünya hayatında Allah’ın insanlara dünyada yapmış olduğu yanlış davranış ve zulüm nedeni ile özel bir cezası yok. Mükâfat ve ceza ahret alemine aittir.

35/45”Eğer Allah kazandıkları dolayısı ile insanları (azap ile) yakalayıverecek olsaydı (yerin) sırtı üzerinde hiçbir canlıyı bırakmazdı. Ancak onları adı konulmuş bir süreye kadar ertelemektedir. Sonunda ecelleri geldiği zaman. Artık şüphesiz Allah kendi kullarını görendir.”

Ancak dünya hayatında insanlar birbirlerinin yapmış oldukları yanlış davranışlardan dolayı kimilerinin kimilerini def etmesi olayı hariç Allah’ın özel bir müdahalesi bulunmuyor.

22/40: “onlar yalnızca Rabbimiz Allah’tır demelerinden dolayı haksız yere yurtlarından sürgün edilip çıkarıldılar.eğer Allah'ın insanların kimilerini kimileriyle def etmesi olmasaydı manastırlar, kiliseler, havralar ve içinde Allah’ın çokça zikredildiği mescitler muhakkak yıkılır giderdi. Allah kendine yardım edenlere kesin olarak yardım eder. Şüphesiz Allah güçlü olandır.”

Allah kainatı ve insanları yaratmış, dünya hayatında insanlara aklını, takvasını fıskını vermiş önüne de doğruya ve yanlışa gidecek malzemeleri koymuş kitaplar, peygamberler göndererek doğru yolda yürümek isteyenlere velilik etmiş, ahret alemini de yaratarak bu dünya hayatında kendi yolunda yürüyenleri cennet ile; aksi olanları da cehennemle sonuçlanacağını bildirerek sonuçlarına katlanmak koşulu ile istediği yolda yürümesini kendi özgür iradesine bırakmıştır.

Dünya hayatında da kafir, mümin, müşrik gibi ayrım yapmadan onlara rızkını evrenin yasasına uygun olarak yöneldiği sürece vermiştir. Evrene hakim olan kimseyi dünya hayatında üstün tutmuş. Evrenin yasasına gereği çalışmayanları,değer vermeyeni de yenik düşürmüştür.

17/18: “ kim çarçabuk olanı(geçici dünya arzularını) isterse orada istediğimiz kimseye dilediğimizi çabuklaştırırız sonra ona cehennemi(yurt) kılarız; ona, kınanmış ve kovulmuş olarak gider.”

17/19: “kim de ahireti ister ve bir mü’min olarak ciddi bir çaba göstererek ona çalışırsa, işte böylelerinin çabası şükre şayandır.”
17/20: “hepsine, onlara da, bunlara da Rabbinin ihsanından ‘arttırarak veririz.’ Rabbinin ihsanı kesilmiş değildir.”

Ayetlerden de anlaşıldığı gibi Allah zalim olanların rızkını dünyada kesmiyor Müslüman olanların rızkını özel olarak arttırmıyor. Evrene bir yasa koyuyor bu yasa doğal süreci içerisinde işleyip gidiyor. Musluktan akan bir su evde yangın oldu diye kendi akış seyrini değiştirmiyor.

Yangın çıktığı zaman eşyanın kıymetli ya da kıymetsiz oluşuna bakmıyor. Yağmur veya kar yağmadığı zaman sular kıt oluyor. O insanların kıtlık çekeceğini bilmez. daha örnekleri çoğaltmak mümkündür. Allah söylediğine muhalefet etmez. Allah denizde yüzme bilmeyeni boğ demişse; onun kafir, Müslüman, peygamber oluşuna bakmaz hepsini boğar.

Uzun lafın kısası Allah fikir değiştirmez değiştirmemiştir de.

NESH VE MENSUH

Nesh etmek Kuran'a göre yanlış veya hatalı bir davranışın yerine doğrusunu, demode olmuş bir icadın daha güzeli gelmesiyle öncekilerin,terk edilmesi demektir.

2/106- Biz, daha hayırlısını veya bir benzerini getirinceye (kadar) hiçbir ayeti neshetmez (hükmünü yürürlükten kaldırmaz) veya unutturmayız. Bilmez misin ki Allah, gerçekten her şeye güç yetirendir.


İslam toplumlarında anlaşılan nesh, sanki Allah bir şeyi önceden yanlış söylemiş veya bilememiş sonradan bu yaptığı yanlışın farkına vararak düzeltmesi veya söylediğinden vaz geçerek değiştirmesi, Anlamında anlaşılmıştır.

Allah bu noksanlıklardan uzaktır. Nesh ilgili ayet konu içerisinde kendisinden önce gelen ayetlerden ne demek istediğinin anlaşılması gerekmektedir.

2/105- Kitap Ehlinden olan kafirler ve müşrikler, Rabbinizden üzerinize bir hayrın indirilmesini arzu etmezler. Allah ise, dilediğine rahmetini tahsis eder. Allah büyük fazl sahibidir.

İşte bu ayet nesh edilen olayın ne olduğunu bize açıklamaktadır.


Kuran'daki ayetlerin ne demek istediği Kuran'da onunla ilgili diğer ayetlerden anlaşılır. Kuran bir olayı bir konuyu anlatırken, masal ve hikâye gibi anlatmamıştır. Onları bir arada toplu bir halde bulamayız, Onunla ilgili ayetler Kuran'ın her tarafına serpiştirilmiştir. Doğru olan bir anlayışı ortaya çıkarmak için o konu hakkındaki kelime ve ayetlerin bir araya getirilip, orada o konunun bir bina gibi düzgün şekilde inşa edilmesi gerekir.


Bina yapacağın zaman, taşını bir yerden, çimentosunu bir yerden, demirini bir yerden kerestesini bir yerden kirecini başka bir yerden alıp bir usta ve işçiler nezaretinde yapılıyorsa. Kuran'daki bir konu da aynen öyle inşa edilir. Yazdığım makalelerde bu olayları sık sık tekrar ediyorum ki, anlaşılsın diye.

Nesh ile ilgili ayeti açıklayabilmek için önce orada kullanılan kelimelerin ne anlama geldiğini Kuran'da arayarak bulmakla mümkün olur.” Biz, daha hayırlısını veya bir benzerini getirinceye (kadar) hiçbir ayeti neshetmez (hükmünü yürürlükten kaldırmaz) veya unutturmayız ”


Nesh edilen ayet nedir? Onu Yakalamaya çalışalım


Ayet: Allah'ın Kâinatta yaratmış olduğu, zerreden küreye kadar var olan her şeyin adıdır. Kuran'da kullanılan kelimeler ve ayetler, ayet olduğu gibi. Kuran'ın dışında yaratılmış olan, maddeler ve insan yaşamını olumlu veya olumsuz etkileyen her şey de birer ayettir. Olaya bu açıdan baktığımız zaman nesh etme olayını daha güzel kavrarız kanaatindeyim.


Kuran'da geçen bir ayet, ayet olduğu gibi, deve de bir ayettir. Yanlış din de bir ayettir. Doğru din anlayışı da bir ayettir. Haram da bir ayettir. Helal da bir ayettir. savaş barış da bir ayettir. Ayet içerisinde geçen daha güzeli ve benzeri olan da bir ayettir.

Asıl toplumun yanlış anlayıp da Allah'ın gönderdiği dinlerin bozulmasına vesile olan anlayış Allah'ın Din olarak Peygamberlerle göndermiş olduğu dinin orijinalinden  çıkan kavimlerin din anlayışlarıdır.  Bu Ayetin kendinden önce gelen ayetlere dikkat ettiğimiz zaman, muhatap olan toplum, ehli kitap ve onların yaşadıkları yanlış din anlayışlarıdır. 

Yani Hazreti Musa peygambere ve hazreti İsa peygambere gelen vahiy orijinli dinin, mensupları tarafından saptırılarak veya yozlaştırılarak Allah adına Allah'tan olmayan uydurdukları ve yaşadıkları dindir. Nesh etmek, Doğru olan dinle yanlışların düzeltilerek yanlış olan din anlayışının hükmünün kaldırılmasıdır. Yoksa orijinal olan Musa’ya veya İsa’ya gelen dinin hükmü değildir.

7/ 157- Onlar ki, yanlarındaki Tevrat'ta ve İncil'de (geleceği) yazılı bulacakları ümmi haber getirici (Nebi) olan elçiye (Resul) uyarlar; o, onlara marufu (iyiliği) emrediyor, münkeri (kötülüğü) yasaklıyor, temiz şeyleri helal, murdar şeyleri haram kılıyor ve onların ağır yüklerini, üzerlerindeki zincirleri indiriyor. Ona inananlar, destek olup savunanlar, yardım edenler ve onunla birlikte indirilen nuru izleyenler; işte kurtuluşa erenler bunlardır.
Onların helallerini haram haramlarını haram yapan din orjial olan İsa Musa’ya gelen dinlerin helali haramı değil kendilerinin ortaya koydukları dinlerin helali haramıdır.


İnsanlık tarihinin başlangıcından bu tarafa Allah'ın peygamberler aracılığı ile göndermiş olduğu dinin adı İslam, gönderilmiş olan dine iman eden ve teslim olanların adı da Müslümandır.  Öyleyse peygamberler arasında helal ve haram farklılığı değil, Şartlar farklılığı vardır. Bu şartlar farklılığı aynı peygamberin yaşam döneminde olduğu gibi, farklı peygamberlerin dönemlerin de de yaşam ve şartlar farklılığı vardır.


At eti haram değilse, Allah bunu yasaklamamışsa onu kimsenin At eti yenmez Haram demeye hakkı yoktur. Ancak atı kesip yersek hayatımızın büyük olmazsa olmazlarını oluşturan yaşam hayatımız sekteye uğrar. Atı binek olarak, savaşta barışta yük götürmede, çift sürmede odun getirmede işimizi kolaylaştırırken onu çok az bir ihtiyaç için yok etmek bizim hayatımızın zorlaşmasına neden olduğu için kesip yemeyiz. (Ayet verilecek) Veya bizim et ihtiyacımız için özel olarak yaratılmış hayvanları kesip yeriz. Eğer kesip yemek o saymış olduğumuz gerekçelerden daha ön plana çıkarsa onu da keser yeriz burada şartlar değişmiştir.

16/ 118- Yahudi olanlara da, bundan önce sana aktardıklarımızı haram kıldık. Biz onlara zulmetmedik, ancak onlar kendi nefislerine zulmediyorlardı.
Bu hitap son peygamberedir. Ona neyin helal neyin haram oldğu kuranın diğer ayetlerinde açıklanmıştır.

5/ 4- Sana, kendilerine neyin helal kılındığını sorarlar. De ki: "Bütün temiz şeyler size helal kılındı." Allah'ın size öğrettiği gibi öğretip yetiştirdiğiniz avcı hayvanların yakalayıverdiklerinden de -üzerine Allah'ın adını anarak- yiyin. Allah'tan korkup-sakının. Şüphesiz Allah, hesabı çabuk görendir.

6/ 145- De ki: "Bana vahyolunanlar içinde, yiyen bir kimsenin yiyeceği (şeyler) için, ölü eti, dökülen kan, domuz eti -ki bu gerçekten murdardır- ya da Allah'tan başkası adına kesilmiş bir fısk dışında, haram kılınmış bir şey bulmuyorum. Kim kaçınılmaz bir ihtiyaçla karşı karşıya kalırsa, -saldırmamak ve haddi aşmamak şartıyla- (bu sayılanlardan ölmeyecek kadar yiyebilir). Şüphesiz senin Rabbin bağışlayandır, esirgeyendir.

İşte kuranın yasakladığı bütün yiyecekler kendilerinden önce gelen toplumlara da yasak kuranın yuemesini serbest kıldığı bütün şeylerde kendilerinden önceki gelenlere de helal veya serbesttir.





Bu Ayet örneklerinde de olduğu gibi, Kuran İki Kötüden mutlaka seçmek gerekirse daha az kötüyü, iki iyiden mutlaka daha çok iyiyi seçmemizi öğütler.

Kuranın Nesh ettiği ayet konu içerisinde bahsettiğimiz bu değildir. Konu içerisinde bahsedilen bozulmuş olan Musa ve İsa dininin doğru olanları aynı kalmak koşulu ile yanlış olan yerlerinin değiştirilerek yerine düzgün olanları getirilmesidir.

Allah insanlara Yahudilik ve Hıristiyanlık dinini göndermemiştir. Onlar kendileri böyle bir yakıştırma koymuşlardır. Onlar biz Hıristiyanlarız dediler. Ama Allah onlara müslüman olun demiştir. Allah İbrahim dinini örnek alın demiştir.
3/ 67- İbrahim, ne Yahudi idi, ne de Hıristiyandı: ancak, O hanif (muvahhid) bir Müslümandı, müşriklerden de değildi.



Kuranda Her dilde olduğu gibi bir anlatım sanatı vardır. Bir Ayetin buraya tercümesini aktardıktan sonra,

6/ 146- Yahudi olanlara her tırnaklı (hayvanı) haram kıldık. Sığırlardan ve koyunlardan, sırtlarına veya bağırsaklarına yapışan veya kemiğe karışanlar dışında iç yağlarını da onlara haram kıldık. 'Azgınlık ve hakka tecavüzde bulunmaları' nedeniyle onları böyle cezalandırdık. Biz şüphesiz doğru olanlarız.

Bu Ayet örneğinde Yahudi olanlara, “Sığırlardan ve koyunlardan, sırtlarına veya bağırsaklarına yapışan veya kemiğe karışanlar dışında iç yağlarını da onlara haram kıldık.” Zaten Kuranın bütünlüğü içerisinde mantıksal bir kavrama yeteneği olmayanlar, sanki Allah Yahudi olanlara bu sayılanların haram edildiğini sanmışlardır.


Allah insanlara iki yol göstermiştir. Birisi Hak yol doğru olan yoldur. diğeri, ise batıl yoldur. Yanlış olan yoldur. Allah evrene iki yolda yürüyebilecekler için malzemeleri yaratmıştır. Ama insanlara demiştir ki, Haram olanlardan yemeyin çünkü bunlar fısk ve murdardır. Temiz ve helal olanlardan yiyin demiştir.

Allahın yarattığı şeyler özel durumlar hariç aynı şartlar altında bir kavme helâl bir kavme haram olmaz. Bu kuran Ve evrenin yasalarıyla uyuşmaz. İşte Orada Yahudiler, Allahın dinini tanımayıp, kendi zan ve tahminlerine göre, bir din uydurduklarından dolayı kendi kendilerine haram ettiklerinden dolayı haram ettik ifadesini kullanmaktadır. İşte Orada ayetin ne dediği değil ne söylemek istediği anlaşılmazsa kavram kargaşalığı ortaya çıkar.

74/ 31- Biz o ateşin koruyucularını meleklerden başkasını kılmadık. Ve onların sayısını inkar edenler için yalnızca bir fitne (konusu) yaptık ki, kendilerine kitap verilenler, kesin bir bilgiyle inansın, iman edenlerin de imanları artsın; kendilerine kitap verilenler ve iman edenler (böylece) kuşkuya kapılmasın. Kalplerinde bir hastalık olanlar ile kafirler de şöyle desin: "Allah, bu örnekle neyi anlatmak istedi?" İşte Allah, dilediğini böyle şaşırtıp-saptırır, dilediğini böyle hidayete erdirir. Rabbinin ordularını Kendisi'nden başka (hiç kimse) bilmez. Bu ise, beşer (insan) için yalnızca bir öğüttür.


Dilediğimi saptırırım ayetinde olduğu gibi. Dilemek Kişilerin istediği yola gitmede Allah donanımlı bir hale getirdikten sonra yol seçme özgürlüğü ile olayları kendi isteklerine bırakılmasıdır.76/3- Biz ona yolu gösterdik; (artık o,) ya şükredici olur ya da nankör.”

Yoksa Allah birini dileyip saptırırsa birini dileyip hidayete getirirse birini dileyip bağışlarsa insanları deneme anında müdahale etmeden adil Allah anlayışını nereye oturtturacağız?

Nasıl Allah insanlar arasından her hangi birisini insanların özgürce yol seçme anlayışı dışında, gel kulum seni diliyorum saptırıyorum, gel kulum seni diliyorum hidayete getiriyorum, gel kulum seni diliyorum bağışlıyorum anlayışı doğru değil ise, Yahudi olanlara Allahın helal ve temiz kıldığı şeyleri de haram etmesi doğru değildir.


Allah hidayete ermeyi sapmayı bağışlamayı helal ve temiz olanları, haram olanları, yaratır. Bunu imtihana tabi tutmak için yarattığı insanların özgür iradesine sunar. İnsanlardan dileyen sapar dileyen hidayete gelir. Dileyen bağışlanmak ister. Dileyen haram yer dileyen de helâl olanlardan yer. Allah onların özgür iradelerine dünya hayatında insanların müdahalesi hariç müdahalede bulunmaz.

O zaman Allah’ın nesh ederek bir benzerini ve daha güzelini meydana getirdiği ayet nedir? Ehli Kitap ve müşriklerin anladığı ve yaşadığı din anlayışlarının doğru olanları yerinde kalmak koşulu ile yanlış olanların yerini yeni bir düzenlemeyle değiştirilmesidir.

İşte Aradan yuvarlak hesap bin beş yüz yıl geçmiş olan kuranın inişi ile şimdiki zaman arasında geçen toplumlardaki din anlayışlarının yeniden gözden geçirilerek, Kuranın düzgün olarak anlaşılıp, doğru olan kuranın anlattığı din anlayışı keşfedilerek, Doğru yerlerin aynen kalmak koşulu ile yanlış olan yerlerin doğrularla yeniden düzenlenmesi gerekir.


Allah, Peygamberlik ayetini nesh ederek ve bir daha peygamber gelmemek üzere noktalamıştır.
33/40- Muhammed, sizin erkeklerinizden hiçbirinin babası değildir; ancak O, Allah'ın Resûlü ve peygamberlerin sonuncusudur. Allah, herşeyi bilendir.

Yerini Her çağa hitap edecek her insanın alıp da kendisine bir kılavuz olan hayat kitabına bırakmıştır. Her insan elbette ki her ayeti anlayamaz, Ama Anlayamadığı yerleri de o konuda uzmanlaşan zikir ehlinden öğrenirler.

İnsanlar dünya hayatında değişik zekâ meziyet ilgi ilim, uğraşı alanlarına eğilim göstererek hepsi Allahın yarattığı kâinatı keşfetmede Küreselleşen dünyanın bir tuğlasını oluşturmuşlardır. Tıpta, biyolojide, inşaatta, fizikte, insanlar insanların hayatta daha güzel çağdaş müreffeh bir hayat yaşamalarında bir görev yapmaktadırlar.
Bir İnsan Aynı zamanda bir tıp ilmini, aynı zaman da bir din ilmini, aynı zamanda bir kimya ilmini başarmasına ne ömrü yeter, ne de beyni bunları kavramaya yeter. Genellemesini bile sayamadığımız milyonlarca çeşit yaratıkları ayrı ayrı keşfetmek ayrı ayrı insanların ilgilenmesi ile çözülecek olan olaylardır. Yeni konular ve yeni yazılarda buluşmak dileğiyle. Devamı var.
http//Kuranianlamametodu.blogspot.com
ALLAH KURANDA MATEMATİK HATASI YAPMAMIŞTIR.ANLAYAMAYANLAR ONU SÖYLEMEKTEDİR.

KURANA GÖRE ÖLENLERİN GERİDE BIRAKTIKLARIMİRASIN PAYLAŞTIRILMASI

4/11- Çocuklarınız konusunda Allah, erkeğe iki dişinin hissesi kadar tavsiye eder.
Eğer onlar ikiden çok kadın ise (ölünün) geride bıraktığının üçte ikisi onlarındır. Kadın (veya kız) bir tek ise, bu durumda yarısı onundur.
(Ölenin) Bir çocuğu varsa, geriye bıraktığından anne ve babadan her biri için altıda bir,
Çocuğu olmayıp da anne ve baba ona mirasçı ise, bu durumda annesi için üçte bir vardır.
Onun kardeşleri varsa o zaman annesi için altıda bir'dir. (Ancak bu hükümler, ölenin) Ettiği vasiyet veya (varsa) borcun düşülmesinden sonradır.
Babalarınız, oğullarınız, siz onların hangilerinin yarar bakımından size daha yakın olduğunu bilmezsiniz. (Bunlar) Allah'tan bir farzdır. Şüphesiz Allah, bilendir, hüküm ve hikmet sahibi olandır.
4/12- Eşlerinizin, eğer çocukları yoksa geride bıraktıklarının yarısı sizindir.
Şayet çocukları varsa, -onunla yapacakları vasiyetten ya da (ayıracakları)
Borçtan sonra- bu durumda bıraktıklarının dörtte biri sizindir.
Sizin çocuğunuz yoksa, geriye bıraktıklarınızdan dörtte biri onların (kadınlarınızın)dır.
Eğer sizin çocuğunuz varsa geriye bıraktıklarınızdan sekizde biri onların (kadınlarınızın)dır.
(Yine bu hükümler,) Edeceğiniz vasiyet veya (varsa) borcun düşülmesinden sonradır.
Mirası aranan erkek ya da kadın, çocuğu ve babası olmayan bir kimse olup erkek veya kız kardeşi bulunursa onlardan her biri için altıda bir vardır. Eğer bundan fazla iseler, bu durumda -kendisiyle yapılan vasiyette ya da (varsa) borçtan sonra- üçte bir'de -zarara uğratılmaksızın onlara ortaktırlar. (Bu size) Allah'tan bir vasiyettir, Allah, bilendir, (kullara) yumuşak olandır.
4/176- Senden fetva isterler. De ki:
"Allah, 'çocuksuz ve babasız olanın (kelle’nin)' mirasına ilişkin hükmü açıklar. Ölen kişinin çocuğu yok da kız kardeşi varsa, geride bıraktıklarının yarısı kız kardeşinindir.
Ama (ölen) kız kardeşinin çocuğu yoksa, kendisi (erkek kardeşi) ona mirasçı olur.
Eğer kız kardeşi iki ise, geride bıraktıklarının üçte ikisi onlarındır. Ama (mirasçılar) erkekler ve kız kardeşler ise, bu durumda erkek için dişinin iki payı vardır.
Allah, -şaşırıp sapmayasınız diye- açıklar. Allah, her şeyi bilendir
Kuranda dikkatinizi de çektiği gibi Miras hukuku ile ilgili nasıl paylaşılacağına ait, üç tane ayet var. Bu ayetlerde miras kimlere ne kadar hangi şartlarda ne kadar düşeceği açıklanmaktadır. Kuran okuyucularının da bildiği gibi, kuranda bir meseleyi anlayabilmek için o meselenin kuranın onunla ilgili konularda serpiştirilmiş olan ayetleri bir araya getirerek, çelişkisiz bir anlamı yakalamak gerekir. Kuranda geçen bu üç ayete göre Miras hakkına sahip olanları yakınlık derecesine göre sıralayalım.
1- Koca,2-karıları, 3- Çocukları.4- babaları, 5-anaları, 6- kardeşleri, 7- kardeşlerinin çocukları varsa mirastan fazlalaştırılarak verilmesidir.
ŞİMDİ BU MİRASÇILARIN NASIL PAY SAHİBİ OLACAKLARINI ANLATMAYA ÇALIŞALIM
1- KOCA ÖLÜRSE GERİDE KALANLARA ŞARTLARA GÖRE PAYLAŞTIRILMASI.
a)- soru -1 koca öldü. Geriye. Bir karısı, bir annesi, bir babası bir kız çocuğu bir erkek çocuğu mirasa hak sahibidirler. Borcun düşülmesi ve vasiyetin ödenmesinden sonra kalan miras 10.000 teledir. Nasıl pay edilir.
Önce Kuran mirasta erkeğe iki dişinin hakkı kadar verilmesinden yanadır. Bu paylaşımda değişmez bir kuraldır.” Çocuklarınız konusunda Allah, erkeğe iki dişinin hissesi kadar tavsiye eder.”
Birinci soruda ölen bir kocanın mirasından söz edilmektedir. Kadın veya erkek mirasçı olurken, çocukları varsa aldıkları miras payı değişmemektedir. Değişme kurallardan erkek ölürse ve erkek geriye çocuk bırakmazsa kadın mirasın yarısını alır. Kadı ölürse de geride çocuk bırakmamışsa erkek mirasın yarısını alırlar.”
4/12- Eşlerinizin, eğer çocukları yoksa geride bıraktıklarının yarısı sizindir.” Eşlerden her hangi birinin çocuğu varsa erkek için” Borçtan sonra- bu durumda bıraktıklarının dörtte biri sizindir.”
Erkek kadının mirasının dörte birin alır. Kadın ise erkeğin çocukları varsa sekizde birini alır. “Erkeğin çocukları varsa kadın erkekten kalan mirasın sekizde birini alır.” Eğer sizin çocuğunuz varsa geriye bıraktıklarınızdan sekizde biri onların (kadınlarınızın)dır.”
Burada kuran önemli bir konuya dikkat çekmek istiyor. Kuran çocukların sorumluluklarını babaya vermektedir. Bu sebeple çocuğu doğuran anne olduğu halde erkelerin çocukları ve kadının çocukları ayırımı nereden kaynaklanmaktadır? İşte kuran ile ilgili detaylı bir bilgisi olmayanlar bu sorunun yanıtını vermekte zorlanırlar. Kuranda erkekler, dul kadınlarla evlendikleri gibi bakir kadınlarla da evlenmektedirler. Eğer bir erkek başka birinin nikâhından boşanmış bir kadın olduğu halde onun başka kocasından çocukları varsa o çocukların hakkını korumak için bu hükmü getirmiştir. Ve ya kocaya ait başka bir kadından olan çocuklar da söz konusudur. Ama şu bir gerçek ki, her kadın kendi çocuklarına ait miras bırakabilir. Ama çocukların velayeti babaya aittir.
33/ 5- Onları (evlat edindiklerinizi) babalarına nisbet ederek çağırın; bu, Allah Katında daha adildir. Eğer babalarını bilmiyorsanız artık onlar, dinde sizin kardeşleriniz ve dostlarınızdır. Hata olarak yaptıklarınızda ise, sizin için bir sakınca (bir vebal) yoktur. Ancak kalplerinizin kasıt gözeterek (taammüden) yaptıklarınızda vardır. Allah, bağışlayandır, esirgeyendir.
2/ 233- Emzirmeyi tamamlamak isteyenler için anneler çocuklarını iki tam yıl emzirirler. Onların (annelerin) yiyeceği, giyeceği bilinen (örf)e uygun olarak, çocuk kendisinin olana (babaya) aittir. Kimseye güç yetireceğinin dışında (yük ve sorumluluk) teklif edilmez. Anne, çocuğu, çocuk kendisinin olan baba da çocuğu dolayısıyla zarara uğratılmasın; mirasçı üzerinde(ki sorumluluk ve görev) de bunun gibidir. Eğer (anne ve baba) aralarında rıza ile ve danışarak (çocuğu iki yıl tamamlanmadan) sütten ayırmayı isterlerse, ikisi için de bir güçlük yoktur. Ve eğer çocuklarınızı (bir süt anneye) emzirtmek isterseniz, vereceğinizi örfe uygun olarak ödedikten sonra size bir sorumluluk yoktur. Allah'tan korkup-sakının ve bilin ki, Allah yaptıklarınızı görendir.
Boşanmış olan kadınlar, eğer çocukları olup da kendi ayakları üzerinde duramayacak bir konumda ise bir başka deyişle anne sütüne ihtiyacı olup da anne yanında kalıyorsa günün şartlarına göre baba o çocuğun riskini yüklenmek zorundadır. Bunlar anlatırken miras konusunda akıllarına çarpık anlayışlar sokanları aydınlatmak anlamında anlatmaya çalıştım.
Yani Erkeğin kendisine ait malları olduğu gibi kadınların da kendisine ait malları vardır Az. veya çok kadına kendi yakınlarından miras düştüğü gibi, kadının kendi alın teriyle kazandığı mal da olmaktadır. Burada dikkat çekilmesi gereken husus kadının kendi alın teri dışında, yakınlarından kalan miras konusunda erkeğe iki dişinin hissesi verilir diye ondan kaynaklanmaktadır.
Bu kısa bilgilerden sonra tekrar konumuzun anasını oluşturan kalan mirasın paylaşımına gelecek olursak
Miras konusunda oluşabilecek şartları sıralayamaya çalışalım
1- Koca Öldüğü zaman oluşan şartlar
2- karısı öldüğü zaman oluşan durumlar.
a)- soru -1 koca öldü. Geriye. Bir karısı, bir annesi, bir babası bir kız çocuğu bir erkek çocuğu mirasa hak sahibidirler. Borcun düşülmesi ve vasiyetin ödenmesinden sonra kalan miras 10.000 Tl. dir. Nasıl pay edilir.”
Koca ölürse yine iki seçenek var. Seçeneklerden birisi kadın tek ise kocadan kalan mirasın yarısına hak sahibidirler. İkinci seçenek koca ölürse ölen kocanın karısı bir den çok olursa kadınlar kalan mirasın üçte ikisi oranına pay sahibi olurlar. bu mirası da her kadın eşit miktarda alır. Çünkü Erkek birden fazla değişik zamanlarda oluşan şartlardan dolayı dörde kadar evlenebilirler onun nedenlerini burada açıklayacak değiliz.
4/ 3- Eğer yetim (kız)lar konusunda adaleti yerine getiremeyeceğinizden korkarsanız, bu durumda, (onlarla değil) size helal olan (başka) kadınlardan ikişer, üçer, dörder olmak üzere nikâhlayın. Şayet adaleti sağlayamayacağınızdan korkarsanız, o zaman bir (eş) ya da sağ ellerinizin malik olduğu (cariye) ile (yetinin). Bu, sapmamanıza daha yakındır.
İşte bu sebepten dolayı ölen kişinin mirası kalan kadınlarının durumlarına göre farklılık oluşturmaktadır. Şimdi problemleri kalan mirasın yakınlarının bulunuş seyrine göre çözmeye çalışalım.
KOCALARI ÖLENLERDE MİRAS TAKSİMİ
1- Koca ölürse karısı tek ise, kalan mirasın, yarısını alır.
2- kadınlar iki veya dörde kadarsa hepsi kalan mirasın üçte ikisine ortaktırlar eşit olarak alırlar.
3- Ölen erkeğin çocuğu varsa kadın sekizde birini alır.
4-Ölen erkeğin çocuğu varsa, kadını da bir den çok ise kalan mirasın altıda birini alırlar.
EŞLERDEN HERHANGİ BİRİLERİ ÖLÜNCE MİRAS TAKSİMİ
3- ölen kişi kadın olsun erkek olsu hangisi iseler çocukları varsa, babası için altıda bir annesi için de altıda bir hisse vardır.
4- Eşlerden hangisi ölürse çocukları yoksa anne baba ona mirasçı ise mirasın anne üçte birini baba ise üçte ikisini alır.
ÖLEN KADIN İSE GERİDE KALANLARA MAL TAKSİMİ
5- Ölen kadın olup da kadının çocuğu yoksa erkek malın yarısını alır. Eğer çocuğu varsa, erkek mirasın dörtte birini alır.
6- Ölen erkeğin çocuğu varsa kadın sekizde birini alır.

ÇOCUĞU VE BABASI OLMAYANLARDA MİRAS TAKSİMİ

8- Kadın veya erkekten herhangi biri ölüp de babası ve çocuğu yoksa geriye erkek kardeşleri varsa, altıda bir
9- Kız kardeşleri varsa kalan mirasın yine altıda bir vardır.
10- kardeşler birden fazla iseler. Kalan mirasın, üçte biri onlarındır.
11- Ölen kişinin babası yok çocuğu da yok sadece kız kardeşi varsa iki de biri kız kardeşinindir.
12-kız kardeşinin çocuğu yoksa kız kardeşinin kendisi ona mirasçı olur.
13- Ölen kişinin babası yoksa kız kardeşi iki ise kalan mirasın üçte ikisi kız kardeşlerinindir.
14- erkekler ve kızlar karışık ise üçte ikisi kalan mirasa sahiptirler kardeşlerden kız olanlar erkeğin yarısını alarak bölüşürler.

a)- soru -1 koca öldü. Geriye. Bir karısı, bir annesi, bir babası bir kız çocuğu bir erkek çocuğu mirasa hak sahibidirler. Borcun düşülmesi ve vasiyetin ödenmesinden sonra kalan miras 10.000 teledir. Nasıl pay edilir.”

Miras 10.000 tl.
Cevap- Karısı=1/8=(çünkü kocanın çocukları var) 1.250 Baba1/6-= 1.667 Ana1/6 = 1.667 Toplam = 4.584
Diğer kalan miktar 10.000–4584=5.416 üç kız olunca üç eşit parçaya bölünür 1805,34 her bir kız için düşen paydır.
Eğer 2iki erkek bir kız olmuş olsaydı bir erkek iki kız hissesi alacağından kalan miktar beşe bölünür. Beş kız hissesi ortaya çıkar. Kız= 1.083.20 TL. Alır Erkek=1083.20X2= 2.166.40 Erkek 2.166.40
KIZ= 1.083.20 Toplam= 5.416.00 ________________________________________________________________________________________________________________________________
b) soru 2-Erkek öldü geriye mirasçı olarak 4 karısı +2 kız 2 erkek+anne ve baba mirasçı Miktar. 10.000 Tl.dir.
Kadınlar başka bu saydıklarımız mirasçılar olmadığı zaman mirasın üçte ikimsini alıyorlardı.
Ayetler böyle çok kadın ve anne baba ve çocuk örneği vermemiş ama bir kadın olduğu zaman bir bölü iki alan miktar bir bölü sekize düşmüş Burada bir oran mantığı ve matematiği yapmak gerekiyor.
10.000 Tle Çocuklar ve babaanne olmadığında bir kadın 5.000 tl. alıyordu Ama çocuklar ve anne baba olunca bu miktar bir bölü sekize düştü.
O zaman 10.000 liranın 1/8 zi 1.250 Tl. Tutar. Yani beş bin liranın bir bölü dördü kadar hisse alıyor. O zaman Kadınların normalde aldıkları hisse 10.000=2/3=6667 Tl. Bu oranın da bir bölü dördü oranda alıyorlarsa uğrarsa Çocuğu babası anası olan ölenin kadınların toplamının aldığı Aldığı miktar, 1/6 Olur o da 1.667= dört kadına düşen pay onu da dörde bölersek 416.67 Oran kadardır. Kadınların tamamı 1/6=1667 Baba 1/6=1667 Ana 1/6=1667 Toplam =5.000 Geriye kalan miktar iki kız hissesi bir erkek kadar olunca altı kız hissesi olur. 5.000 Bölü altı 833,34 Her bir kızın aldıkları 1.667 de her bir erkeğin aldıkları miktardır Kadın416.67 KadınX 4= 416.67= 1667 Kadınların aldığı miktar Baba 1667.00 ANA 1667.00
Toplam 5.000 Kız 833.34 Kız 833.34 Erkek1.667.00 Erkek 1667.00
T0p= 10.000, Anne baba ve kadınların aldığı toplam miktar beş bin geriye kalan iki kız ve iki erkek çocuğu da toplam beş bin lira alıyorlar ve toplam miras
on bin tl. Çıkıyor
________________________________________________________________________________________________________________________________

c) soru 3- Koca öldü geriye anne baba ve tek bir kadın ona mirasçı ise

10.000 tl. Yarısı kadına aittir on bin lirayı ikiye bölersek 5.000 tl kadına aittir. Geri kalan miktarın üçte biri annesi içindir üçte ikisi de babasına aittir. Kalan beş bini üçe böleriz biri anneye iki hisse de babaya ait olur.

Karısı ölen kocaya ait paylaşıma örnek:
d) soru 4- Kadın öldü geriye koca kadının annesi babası ve iki kızı var.
10.000. tl. Vasiyet ve borcun düşülmesinden sonra Kadının çocukları olunca koca kalan miktarın dörtte birine hak sahibi oluyordu.

10.000/ 4= 2.500. Tl Kocanın hissesi baba altıda bir ana altıda bir idi baba ve anaya her biri için 1.667. tl. düşer

2500
1667
1667
­_____
5.834 TL Hissesine sahip olurlar.10.000 – 5.834= kalan 4.166 lira iki kız arasında eşit miktarda bölüşülür. Oda her bir kız için 2.083 TL. Olur.

Çocuklar iki erkek ve bir kız olmuş olsaydı erkeğe düşen pey kızın iki katına eşit olacaktı. Yani 4.166.T. Miktar beş eşit parçaya bölünüp biri kıza düşen miktar kız hissesini de ikiyle çarparsak erkeğin hissesi ortaya çıkar.
________________________________________________________________

e) soru 5 – Kadın ölüp de kadının çocuklar yoksa bir koca ve anne babası varsa,
10.000/ 2= 5.000 TL. Koca malın yarasını alır. Geriye kalan miktar anne bir bölü üçünü babası da iki bölü üçüne hak sahibidir.
Eşlerden babası ve çocuğu olamayanlarda paylaşım Nasıldır?
f) soru–6- Koca öldü geriye bir erkek kardeşi varsa mirasın vasiyet ve borcun düşülmesinden sonra bir erkek kardeş olunca altıda birine hak sahibidir.
10.000 / 6= 1667 Miktar kardeşe ait geriye soruda babası yok çocuğu da yok diyor mirasçılardan sayılmayan kim var annedir. Annenin hissesi de belli idi o çocuğu olmayan baba ve ana sadece ona mirasçı olunca mirasın üçte birini alıyordu.10.000/3 = o da 3.333. Ti. Dır kardeşine düşen payla toplanınca onların toplamı, 5.000 tl. Ediyor. geriye kalan 5.000 .tl. de bir tek karınsa kalıyor. Sağlamasını yaptığımız zaman kocası ölen kadın bir tek ise kalan mirasın yarısına hak sahibidir ilkesiyle örtüşüyor.
g) soru -7- kadın öldü. Koca ve ona erkek kardeşi ona mirasçı ise yine zikredilmeyen asıl hak sahibi olan anne burada mirasın f şıkkında olduğu gibi hak payına eşittir sonuç aynıdır.
ğ- Soru 8-) baba ve çocuk yok. Bir erkek kardeş bir kız kardeş ona mirasçıdırlar. Bu hem erkek kardeşler hem de kız kardeşler bir den fazla olunca kalan mirasın üçte ikisine kardeşler hak sahibidirler. Geriye anılmayan mirasa hak sahibi anne vardı. Malın kardeşler üçte ikisini geriye kalan üçte birini olunca kardeşler erkek ve kız olduğu zaman iki kız hissesi bir erkek hissesi olacağı şekilde pay ederler.
AHİRET HAYATINDA ERKEK VE KADIN
Ahret hakkındaki insanların söyledikleri zan ve tahmine dayanmaktadır. Dünya hayatında, kadın, erkek, topal kör, sağır, hasta, beyaz, siyah, uzun, kısa, vs. Bunların hepsi bir denenmeydi. Ahret âleminde ise bunların hepsi kalkacak yeni bir yaratılışla yaratılan insanlar iki kısımda işlem göreceklerdir.
İman eden ve Salih amel işleyeyenleri dünya hayatında gösterdiği başarıya göre, cennette derecelerle ödüllendirilecekler. Bunlar erkek ve kadın diye ayrılmadan, diğerleri de iman etmeyen ve insanlara ve kendisine zulmedenlerin yeri de zulümlerindeki derecelere göre cehennemdeki yerlerini alacaklardır.
56/35- Gerçek şu ki, Biz onları yeni bir inşa (yaratma) ile inşa edip-yarattık
56/.61- (Yerinize) Benzerlerinizi getirip-değiştirme ve sizi şimdi bilemeyeceğiniz bir şekilde-inşa etme konusunda.
56/62- Andolsun, ilk inşa (yaratma)yı bildiniz; ama öğüt alıp-düşünmeniz gerekmez mi?
29/20- De ki: "Yeryüzünde gezip dolaşın da, böylelikle yaratmaya nasıl başladığına bir bakın, sonra Allah ahiret yaratmasını (veya son yaratmayı) da inşa edip yaratacaktır. Şüphesiz Allah, her şeye güç yetirendir.
İşte bu ayetlere göre Allah yeni bir yaratma tarzıyla insanları orada yaratacak ve bu dünyadaki anlamda kadın ve erkek değil, sınavlarını başarılı bir şekilde vermiş olanların cennette yeni bir yaratılış tarzıyla yaratılıp onlara eşler verilecektir. Kuranda eşlerden bahsederken onların özelliklerini sayarken
55/56- Orada bakışlarını yalnızca eşlerine çevirmiş kadınlar vardır ki, bunlardan önce kendilerine ne bir insan, ne bir cin dokunmuştur.
55/58- Sanki onlar yakut ve mercan gibidirler.
56/22- Ve iri gözlü huriler,
56/23- Sanki saklı inciler gibi;
56/24- Yaptıklarına bir karşılık olmak üzere (onlara sunulur);
Hurilerin ayetlerde erkeklere verileceğine dair hiçbir ayet yoktur. Oradaki eşler buradaki kadınılar gibi değil oradaki erkekler de buradaki erkekler gibi değildirler.
Dünya hayatında sadece insan olarak rol farklılığı ile rol alan insanların Ahret hayatında rollerini güzel oynayanlar tek tip yaratılışla yaratılıp onlar ya cennetle ödüllendirilecekler. Ya da rollerini kurallara göre oynayamayanlar da cehennemle cezalandırılacaklardır.
Hiç Kuranda cehennemde ve cennette kadın ve erkeklerin ayırım yaparak bahsettiğini görmüyoruz. İşte bu anlamda Ahiret âleminde Allah bir hurma çekirdeğinin lifleri kadar haksızlık yapmadan insanlara ceza ve mükâfatlarını verecektir.
33/35- Şüphesiz, Müslüman erkekler ve Müslüman kadınlar, mü'min erkekler ve mü'min kadınlar, gönülden (Allah'a) itaat eden erkekler ve gönülden (Allah'a) itaat eden kadınlar, sadık olan erkekler ve sadık olan kadınlar, sabreden erkekler ve sabreden kadınlar, saygıyla (Allah'tan) korkan erkekler ve saygıyla (Allah'tan) korkan kadınlar, sadaka veren erkekler ve sadaka veren kadınlar, oruç tutan erkekler ve oruç tutan kadınlar, ırzlarını koruyan erkekler ve (ırzlarını) koruyan kadınlar, Allah'ı çokça zikreden erkekler ve (Allah'ı çokça) zikreden kadınlar; (işte) bunlar için Allah bir bağışlanma ve büyük bir ecir hazırlamıştır.
Öyleyse kalplerinde maraz olanların, Allah ahret âleminde erkeklere huriler verilecek kadınlara ne verilecek? Sorusu mantıksızdır. Onlara cevap olarak huriler. Kadınlara da kılmanlar verilecek diyen din adamlarının verdikleri cevap da mantıksızdır.
Öyleyse Allah erkekleri kayırıyor mu? Sorusu olayların iç yüzünü kavrayamayan insanların sorusudur. Olayın iç yüzünü kavrayan insanların iman edenlere, layık olan anlayış onun cinsiyette güçte hastalıkta ki farklılıklar değildir.
Önemli olan her akleden insan bulunmuş olduğu konumu dünya hayatında tespit edip kendi üzerine düşen görevi yapıp yapmadığının muhasebesini yapmasıdır.
Cehenneme giden insanlar kadın ve erkek ayırt edilmeden orada ceza çekerlerken kuranın aktardığı tabloya bakınız.
56/41- "Ashab-ı Şimal", ne (mutsuzdur o) "Ashab-ı Şimal."
42- Hücrelere işleyen kavurucu bir sıcaklık ve kaynar su,
43- Ve kapkara dumandan bir gölge içindedirler.
44- Ki o, ne serindir, ne ferahlatıcı (kerim).
45- Çünkü onlar, bundan önce varlık içinde şımartılmış olanlardı.
46- Onlar, büyük günah üzerinde ısrarlı davrananlardı.
47- Ve derlerdi ki: "Biz öldüğümüz, toprak ve kemik olduğumuzda mı?gerçekten biz mi diriltilecekmişiz?"
48- "Önceden gelip-geçmiş atalarımız da mı?"
49- De ki: "Şüphesiz, öncekiler de ve sonrakiler de."
50- "Bilinen bir günün belli vaktinde mutlaka toplanacaklardır."
51- Sonra gerçekten siz, ey sapık olan yalanlayıcılar,
52- Şüphesiz zakkum olan bir ağaçtan yiyeceksiniz.
53- Böylece karınları(nızı) ondan dolduracaksınız.
54- Onun üzerine de alabildiğine kaynar sudan içeceksiniz.
55- Üstelik 'içtikçe susayan hasta develerin' içişi gibi içeceksiniz.
56- İşte bu, onların din (hesap ve ceza) gününde şölenleridir.
57- Sizleri Biz yarattık, yine de tasdik etmeyecek misiniz? Eğer dünyadaki gibi bir konumda olmuş olsalardı yanan ateşe nasıl ölmeden dayanabileceklerdi. İşte onların derileri dökülür tekrar yenilenerek yanmaya devam edecektir.