24 Eylül 2008 Çarşamba

KURANA GÖRE BOŞANMA (TALAK)



RAHMAN VE RAHİM OLAN ALLAH'IN ADIYLA!



Nikah: Müslüman olan bir erkeğin,Dünya hayatında Allah’ın emirlerini hayatına uygulayarak,koruyuculuğunu ve gözetimi altına aldığı Müslüman bir kadının ona itaat etme koşulu ile şahitler huzurunda yapılan sözleşmenin kayıt altına alınması demektir. İşte içlerinden herhangi birisi yapılan bu sözleşmeyi ihlal etmesi halinde ise sözleme akdi fesh olur.

Evlenme nikah ile ilgili bölümde de izah edildiği gibi Nikah olayının eşlerin her ikisinin de tevhit akidesine uygun olması ile gerçekleşebileceğini, söylemiştik. Bu sözleşme karşılıklı olarak herhangi birisi tarafından çiğnenirse de nikah olayı fesh edilir.

Genelde fıkıhçılar veya müfessirler, talak ile ilgili konuyu işlerken, Kuran’ın kendi içerisindeki Anlatış esprisine uygun olanı değil. Hikayeler yoluyla gelen bilgilere dayanarak, açıkladıklarından olayın özünü kavrayamamışlardır.

Genel olarak boşanma toplumda bir erkeğin kadına sen benden boşsun dediği zaman bir talak boş olduğunu, Dokuz talak sen benden boşsun dediği zaman da üç talak boş olur.  Anlayışı baskın görülmektedir. Bakınız Doğru olan talak bahsini kurandan ayetlerle örnek vererek açıkladığımız zaman şimdiye kadar genelde boşanma anlayışının ne kadar yanlış olduğunu göreceksiniz.

2/224” Bir de yeminlerinizi bahane ederek, İyilik yapmanız sakınmanız,ve insanların arasını düzeltmenize engel kılmayın. Allah işitendir.bilendir.”

Yemin kelimesi Evlilik Akdinin çözülmesi ile ilgili sadece ağızdan çıkan boş bir sözdür. Bakınız konu içerisinde işlenirken gelecek olan ayet onu nasıl izah ediyor.

2/225” Allah sizin yeminlerin-izdeki rast gele söylemlerinizden boş amaçsız sözlerden dolayı sorumlu tutmaz. Fakat kalplerinizin kazandıklarınızdan dolayı sorumlu tutar. Allah bağışlayandır yumuşak davranandır.”

Görüldüğü gibi,devam eden ayette ağızdan çıkan bir sözün kalp ile bütünleşmedikçe o sözleri Allah geçerli saymıyor. Ama her yapılan bir yanlış davranışın veya yanlış bir sözün bir bedeli mutlaka vardır.

Eşya üzerinde araştırma ve inceleme yaptığımız zaman, Her Eşya eskidi diye hemen çöpe atılmaz, Ancak tamiri mümkün olmayan eşyalar çöpe atılır. Bir motorun en çok eskiyen yeri en çok çalışan yeridir. Dizel motorlarında gömlek ve pistondur. Gömlek ve piston öldü diye motorun her yerini atmak yerine, Sadece gömlek ve pistonu yenileyerek büyük bir masraftan kurtulmuş oluruz.

Aynen onun gibi İlim ve hikmet sahibi olan Allah da Kadın ve erkeğin evlilik hayatlarının uzun müddet dayanıklı olması için bir projesi olduğu gibi, Arza ve problem meydana geldiği zaman, o problemin nasıl çözüleceğinin formülünü  bize vermektedir.

4/34”Allah’ın Bazısını bazısına üstün kılması ve onların kendi mallarından harcaması nedeni ile, Erkekler kadınlar üzerinde sorumlu ve gözeticidir. Saliha kadınlar,gönülden itaat edenler. Allah Nasıl koruduysa görünmeyeni koruyanlardır. Nüşuzundan korktuğunuz kadınlara öğüt verin, Yataklarında yalnız bırakın, Vurun, Size itaat ederlerse aleyhlerinde bir yol aramayın.Doğrusu Allah yücedir büyüktür.”

Hiç Tartışmaya gerek yok ; Dünya üzerinde bir araştırma ve inceleme yaptığımız zaman, Bütün yaratıklar dişili erkekli yaratılmışlardır.Tavukla horozun bir çiftlikte farklı konumlarda horoz lider konumundadır. Ailede de Allah Bir Aile düzeni kurarken Erkeği lider yapmıştır. Tabi ki bu anlayış bayanlar arasında kıyameti kopartacak bir söz ama, Bizim söylediğimiz Allah’a gönülden inanıp teslim olanlar içindir. Allah Yaptığından dolayı kimseye Hesap verici değildir o bir şeyi yapacağı zaman kimseye de danışmaz.

2/237”Eğer onlara mehir tesbit eder de el sürmeden boşarsanız.Bu durumda kendileri veya nikah bağını elinde bulunduranın bağışlaması hariç Tesbit ettiğiniz mehirin yarısı onlarındır. Sizin bağışlamanız takvaya daha yakındır. Aranızdaki üstünlük farkını unutmayın, Şüphesiz Allah yapmakta olduklarınızı görendir.”

Toplumlarda ve milletlerde genel olarak, Kadınlar erkeklere gelin olarak giderler Erkekler toplumlarda genelde sorumluluk duygusunu üzerine almış kişilerdir. Bakınız ayette, Erkeğin kadına göre yaratılış bakımından güçlü olduğunu Vurgulamaktadır. O Konu ile ilgili uzmanlar kadın ile erkek arasında kırk altı tane farklılık olduğunu söylemektedirler.

İşte erkeğin egemen olduğu ailelerde, Kadın eğer Allah’ın sınırlarını koruyamamış sa önce öğüt verilerek yapmış olduğu yanlışlıkları bırakmasını istemek gerekmektedir. Eğer o kadar gayret ve çaba bir fayda vermemişse ilerde ayetlerin ışığında bir süreç içerisinde . kadını boşalmalıdır.

Daha önce de bahsettiğim gibi, hiçbir insan veya hiçbir peygamber,hiçbir insanı kendisi istemedikçe yola getiremez. Hiçbir erkek veya hiçbir kadın evli olduğu eşini kendileri istemedikçe yola getiremezler. Yola gelmedi diye kadının dövülmesi olayı Allah’ın insanlara verdiği, yol seçme özgürlüğü ile bağdaşmaz.

Allah kesinlikle Müslüman olan bir erkekle Müslüman olmayan bir kadının evlenmelerini yasakladığı gibi, Müslüman olan kadıların Müslüman olmayan erkeklerle de evlendirilmelerini yasaklamıştır. Eğer, Evlendikten sonra kadın belirli bir zamandan sonra yoldan sapmış'sa onu dövmek değil, onu boşayarak kendi hayatını kendisine vermek gerekmektedir.

İşte Allah İnsanlardaki eksiklikten dolayı yapılan bir yanlışlığın bedelini hemen ödettirilerek telafisi mümkün olmayan bir uygulama yerine, Onların tedrici olarak yeminlerinin çözülmesini istemektedir Bu Hem işlenen bir fiilin insanın isteği dışındaki gayrı ihtiyari işlenen bir yanlışı önleyecek. Hem de psikolojik olarak tam bir boşanma hadisesi gerçekleşmeden önce onları evlilik hayatını yürütüp yürütemeyeceklerinin provası yapılmış olacaktır.

İşte ayette geçen öğüt verme. Ve yatakların ayrılması fayda vermemişse, vurun emriyle dövün değil boşamayı öğütlemektedir. Boşama olayı hemencecik sen benden boşsun sözüyle boş olması değil, onun bir süreç içerisinde olduğunu Kuran bakınız nasıl izah ediliyor.

2/226”Kadınlardan uzaklaşmaya yemin edenler için, dört ay bekleme süresi vardır.Eğer ( bu süre içinde) eşler dönerlerse, Şüphesiz Allah bağışlayandır .esirgeyendir.”

İnsanları ve kainatı yaratan İlim ve hikmet sahibi Allah. Ne söylemişse mutlaka doğrudur. İnsanlar o konu ile araştırma ve inceleme yaptıkları zaman ancak kavrayabilirler. Önce Kadını kuran boşamadan önce Dört ay bir bekleme süresinin olduğunu belirtiyor. 

İşte bu ayette geçen dört ay nisa suresindeki otuz dördüncü ayette geçen “ nüşuzundan korktuğunuz kadınlara öğüt verin, yataklarında yalnız bırakın,” Ayetinde yataklarında yalnız bırakın ifadesi bakara suresinin iki yüz yirmi altıncı ayetinde . Kadılardan uzaklaşmaya yemin edenler için dört ay bekleme süresi vardır.” İfadesiyle tefsir edilmiştir.


İşte bir birlerini açıklayan ayetlerden anlaşıldığı gibi dört ay kadını aynı evde aynı çatı altında cinsel ilgiden uzak, bir yaşam tarzıyla kadını kendi kedisiyle baş başa bırakarak düşünmeye davet etmiştir. Bu kendini Kolları ve kanatları arasına alan bir erkeğin, kendi yaptığı itaatsizlik saygısızlık sonucunda yavaş yavaş kendisinden uzaklaşarak bazı menfaatlerinin gittiğini bu hal böyle devam ederse kendisini daha büyük imtihanın beklemesi gerektiği ihtarını vermektedir. 

 İnsanlar tercih ederken bilgi sahibi oldukları şeylerde, hep daha iyiyi kendine daha çok menfaatli olanı tercih ederler. İşte kadın bu dört aylık dönem içerisinde ölçer biçer bir karara varır. Ya yapmış olduğu yanlış davranışlara pişman olur, özür dileyerek yönünü değiştirir, ya da yanlışlara devam ederek başına daha çok kaybedeceği güzelliklerin gidişine hazırlıklı olur.  Eğer Erkek kadının bu dört aylık deneme sonucunda bir değişiklik görememişse onu boşayarak üçüncü bir operasyonla. tekrar tedavi etmeye devam eder.

2/227” Eğer boşamada kararlı davranırsa, (erkek kadını boşar) şüphesiz Allah işitendir bilendir.

Boşamaya doğru giden süreç, Erkeğin Yaptığı Öğüt verme dört ay yatakları ayırma sonuçsuz kalmışsa artık Daha büyük bir ceza olarak kadını tamamen yalnızlaştırarak, boşarlar. Kuran'a Göre. Kadın ayrıldıktan sora kocasının kendine ait çocuğuna bakıyorsa örfe göre ücret verilir. onu ilerleyen zamanlarda inşallah işleyeceğiz.

2/228” Boşanmış Kadınlar kendi kendilerine üç ay hali ve temizlenme süresi beklerler. Eğer Allah’a ve ahiret gününe inanıyorlarsa, Allah’ın rahimlerde yarattığını saklamaları onlara helal olmaz. Kocaları bu süre içerisinde barışmak isterlerse, onları geri almada(başka kocalardan) daha çok hak sahibidirler. Onların, lehinde ve aleyhlerinde maruf hakka denk bir hak vardır.Yalnız erkekler için onlar üzerinde bir derece var. Allah azizdir hakimdir.”

Burada çok önemli dikkat çekilen bir şey var. Bu da kalbi marazlı olanları yanlış yorum yapmaya yönlendiriyor. Diyorlar ki; Kadın boşandıktan sonra üç ay iddet beklemesi, Rahimlerinde olan başkalarına ait çocuk içindir diyorlar. Bu Gün tıp anında bir damla idrarın tahlil edilmesi sonucunda çocuğun olup olmamasını anında öğrenebiliyor. O Halde bu ayetin hükmü geçmiştir deyip yorum yapıyorlar. Bu sebeple kadının üç ay beklemeden evlenmesinde bir sakınca yoktur diyorlar.

Daha öncede bahsettiğim gibi, Kuran iki gayıp haberinden bahseder.Birincisi insan kültürü geliştikçe çözülebilecek olan gayıp haberleri,  diğeri ise insan kültürü ne kadar gelişse de çözülemeyecek olan gayıp haberleridir. İşte bin beş yüz sene önce sadece çocuğun olup olmadığı fiziksel görüntü sonucu ortaya çıkıyordu. Evet doğru şimdi onun hükmü kalkmıştır . Ama göz ardı ettikleri ve olayın iç yüzünü kavrayamadıkları bir şey daha vardır.

Ayette geçen üç ay aynı zamanda kadının psikolojik olarak denenerek Kocası ile tekrar barışıp barışmayacağı gözlenmektedir, Sonuçta boşanmanın arkasından ne olup olmayacağını Allah’tan başka kim bilebilir? İşte bu günkü hakimler bile yaptıkları ani davranışların bedelini büyük bir şekilde ödemesinler diye boşanmayı belirli bir müddet geciktirmekteler.

Mucize olan Kuran Allah’ın bir sesidir. Allah gelecekte olacak olan olayların detayına girmeden sadece bir formül olarak verir geçer. Onların nedenini ve niçinini insanların o konuda uzmanlaş anlara bırakır. Dünyanın ve güneşin kendi miğferleri etrafında döndüğünü söyler. felsefe gibi, Bir Teori ortaya atar o konuda uzman olan ilim Adamlarına yol açar.

İşte Ayetin bir bölümünü alıp bir bölümünü diğer yerlerini göz ardı etmek ayeti yanlış yorumlamaya neden olur. Bakınız bununla ilgili başka bir ayette  şöyle buyruluyor.

65/4” Kadınlarınızdan artık adetten kesilmiş olanlarla henüz adet görmemiş bulunanların, iddetleri Eğer şüpheye düşecek olursanız,üç aydır. Hamile kadınların iddet beklemeleri ise, yüklerini bırakmaları ( ile biter.) Kim Allah’tan korkup sakınırsa ona işinde bir kolaylık gösterir.

Bilindiği gibi boşama hadisesi adet görme halinde iken olmaz. İnsanların öfkeli ve kızgınlık hallerinde vermiş oldukları kararlar. İsabetli olmadığı gibi, Kadınların da adet görme hallerindeki yanlış davranışlardan dolayı sinirli ve hırçın olduklarından boşama olayı olamaz. Onların gerçek hali ve doğru davranışları Adet hali dışındaki davranışlarıdır.

İşte Kuran ayrılmaya karar verme hadisesini, kadının sinirli ve stresli bir halde iken yasaklamaktadır. Artık Adetten kesilmiş olan ifadesiyle, kadıları hayız halinin bitişini kastettiği gibi, menopoz dönemini de kastetmektedir. Diğer taraftan Henüz adet görmemiş kadınların Bekleme sürelerinden bahsederken, de onların iddet beklemelerinin üç ay olduğunu belirtmektedir. Hamile olan kadınların iddetleri çocuk doğuncaya kadar devam etmektedir.

Bazılarının söylediği gibi Kadınları hamileliği biter bitmez evlenilir sözü yanlıştır. Ayette bahsedilen o üç ay mutlaka beklenerek gerçekleştirilmelidir.

Kuran Boşanmış kadınların konumunu Nişanlılık dönemine girmiş kadınlar ile hiç evlenmemiş kadınların Arasında bir yere oturtulmuştur. Ayette ifade edilen,” Kocaları bu süre içerisinde barışmak isterlerse,onları geri almada daha çok hak sahibidirler.”

İşte burada boşanmış kadınların konumu, hiç evlenmemiş kadınlardan farklılaşarak, Birinci derecede hak boşamış olan kocanın geri almada daha çok hak sahibi oluşudur. Ama Hiç evlenmemiş kadınlarda durum öyle değildir onları almak isteyen bütün erkeklerde öncelik hepsinde eş değerdedir.

Boşayan erkekle boşanan kadın bir birlerini geri alabilirler. Burada kız tarafının erkek tarafını istemeye değil istemeye giden erkek tarafı olduğu gibi öncelikle adımı atan erkek olmalıdır. Birinci derecede kadına göre erkek ön plana geçmektedir.

Talak 2- Buraya kadar izah edildiği gibi, bir talak boşama hadisesinin gerçekleşebilmesi için bu süreç geçmiştir. Birinci boşamanın ardından tekrar geri almanın ardından tekrar geçimsizlikler devam ederse aynı süreç tekrar işletilerek ikini defa da erkek boşar.

2/229” Boşanma iki defadır. Ya iyilikle tutmak yada güzellikle bırakmak (gerekir.) Onlara (kadınlara) verdiğiniz bir şeyi, geri almanız size helal değildir. Yalnız Allah’ın sınırlarını ayakta tutamayacaklarından korkmuş olmaları (durumu başka,) Eğer ikisinin evliliği Allah ın sınırlarını ayakta tutamayacaklarından korkarsanız. Fidye vermelerinde ikisi içinde bir günah yoktur.

İşte bunlar Allah’ın sınırlarıdır. Onlara tecavüz etmeyin. Kim Allah’ın sınırlarına tecavüz ederse. Onlar zalimlerin ta kendileridir.Allah İnsanlara öyle yumuşak öyle merhametli ki. Yapmış oldukları yanlışlara karşılık sabrediyor. Evli Düzgün yaşanan bir hayatın, nimet olarak Allah’ın bağışladığı en büyük ikramdır. Ne Yazıktır ki, insanlardan bazıları böyle bir nimetin şükrünü eda edemeyip nefsi ve gururu uğruna tepeleyip atıyorlar. Izdırab ve acılar içerisinde helak olup gidiyorlar.

Dayanabilme kötülüklere katlanabilme büyük bir meziyet istemektedir. Erkeğin o evin ihtiyaçlarını Karşılayabilmek için soğuk ve sıcak demeden. Karda ve kışta ne sıkıntı ve işkenceler çekerek çalışması., Kadının da Hem O erkeğin evini barkını namusuyla koruması, yemeğini pişirip çocuklarına yedirip onları giyindirme si Gerçekten katlanılması kolay işlerden değildir. 

Erkek için de kadın içinde bu tahammülü zor olan şeylere katlanmak ancak sevgi ve ibadet ruhu ile mümkün olur. Elbette insanlar eksik ve hatalı dırlar. Her insanın kendisine göre güzel tarafları varsa, Hatalı tarafları da vardır. O Güzelliklerinin hatırına kadın erkeğin erkek de kadının hatalı yönlerini görmezlikten gelmesi lazımdır. Bu da tabii ki Allah’ın çizdiği sınırları aşmadığı sürece!

4/19”- Ey iman edenler, kadınlara zorla mirasçı olmaya kalkışmanız helal değildir. Apaçık olan 'çirkin bir hayasızlık' yapmadıkları sürece, onlara verdiklerinizin bir kısmını gidermeniz (kendinize almanız) için onlara baskı yapmanız da (helal değildir.) Onlarla güzellikle geçinin. Şayet onlardan hoşlanmadınızsa, belki, bir şey hoşunuza gitmez, ama Allah onda çok hayır kılar.

İnsan yaratılış icabı olarak, göz farkı renk farkı güzellik ve çirkinlik kendi elinde olan bir şey değildir. Ama Huy ve davranışları güzelleştirmek kendi elinde olan bir şeydir. Zaten evlenirken, kadın ve erkek bir birlerini görerek ve tanıyarak evlenmesi bir zarurettir. Çünkü görmeden evlenirlerse, hoşuna gitmeyen gizli çirkinliklerin ortaya çıkışında her ikisinde tatsızlıklar ortaya çıkabilir. 

Bunu Önlemek için, kadın ve erkeğin kendilerinde ne gibi kusurları varsa ortaya dökmesi gerekmektedir. Evlendikten sonra mutlaka bu kusurlar ortaya çıkacaktır. Bu da tatsız bir ayrılığa neden olacaktır.

Böyle her şey açık ve net olarak ortaya konularak evlilik yapılmışsa, kadın ve erkekten herhangi birisi herhangi bir kusurdan dolayı onu kınaması doğru değildir. Hem demezler mi ki sen benim böyle olduğumu senden gizlemedim benimle bilerek evlendin. Şimdi böyle demeye ne hakkın var?

Dünya gibi kısa bir hayat için insanlar karşılarındakileri ufak tefek kusurlar için, üzmeye kalkışmamaları gerekir. Ama kendi eşlerini veya kocalarını telafisi mümkün olmayan bir davranış ortaya koymuşsa, o başkadır. İnsanlar yanlış bir davranış yaptıkları zaman, isterse O Kendileri bile olsa ona sahip çıkıp savunmamalıdır. Yanlışları desteklemek doğruları öldürmek için harekete geçmek demektir.

Samiri'nin yaptığı buzağı heykelini desteklemek Sami'ye iyilik değil Sami'yi Allah’a kulluktan uzaklaştırarak buzağıya tapmaya götürmek demektir ki oda onun manen ölümü demektir. İnsanların ne hayır diye yaptıkları,Hayır olmayabileceği gibi ne de şer sandıkları şeyler de şer olmayabilir. Bun Ancak Allah bilir.

2/216- Savaş, hoşunuza gitmediği halde üzerinize yazıldı (farz kılındı). Olur ki hoşunuza gitmeyen bir şey, sizin için hayırlıdır ve olur ki, sevdiğiniz şey de sizin için bir şerdir. Allah bilir de siz bilmezsiniz.

Talak ikiden kaldığımız yerden devam edelim. Ayette ifade edilen ya iyilikle tutmak, Ya da güzellikle bırakmaktır.İslamın temel felsefesi Davranışlardan seçerken güzel olanından daha güzeli kötü olanından da seçilmesi zorunlu olursa daha az kötüsünü seçmeyi öğütler.

Evliliklerde de Eğer kadını boşamayacak sa yanında güzellikle barındırmalı. Eğer boşayacak sa da ondan güzellikle ayrılmalıdır Doğru olanı kötülüğü en güzel biçimde savmaktır.Yalama yapmış bir cıvatayı yalama yapmış somun ile ne kadar tutturacağım diye uğraşsan tutmadığı gibi, laçkalaşmış olan evliliği ne kadar sürdüreceğim desen de artık o evlilik yenilenmesi gerekmektedir.

Birinci sefer evlenip boşanmış olan eşler ikinci birleşimde de aynı hatayı yapmaya devam ediyorsa artık onlar bu evliliğin kadrini kıymetini bilemeyip cezasın aynı kocayla vaya aynı kadınla bir daha evlenmemek üzere cezalarını ayrılmaları ile çekmeleri gerekmektedir .

Talak 3-2/230- Yine onu (kadını üçüncü defa) boşarsa, (kadın) onun dışında bir başka kocayla nikah olmadıkça ona helal olmaz. Eğer (bu koca da) onu boşarsa, onlar (ilk koca ile karısı) Allah'ın sınırlarını ayakta tutacaklarını sanıyorlarsa, tekrar birbirlerine dönmelerinde ikisi için günah yoktur. İşte bunlar, Allah'ın sınırlarıdır; bilen bir topluluk için bunları (böyle) açıklar.

Bu gün bazılarının söylediği gibi Kadın iki talak boşandığı zaman Başka bir koca ile bir gece kalıp tekrar geriye dönerek Evlenebilir anlayışı, çok yanlış ve saçmadır.

Çünkü; Evlilik önünde gelecek olan iyi veya kötü günlerde bir birlerinin velileri olarak ölüm gelinceye kadar yaşanması için yapılır. Yoksa şartlı olarak evlenme ve boşanma olamaz,İki Defa evlenip de boşanmış olan kadınlar. Dizel motorlarındaki Piston ve gömlekteki gibi bir yenileme ve rektefiye olması gerekmektedir. 

İlk Kocayla araları açılmış artık evlilik saygısını yitirmiş, Artık Bir Yenileme hadisesi olmadan Tekrar bir araya gelme lüzumsuz olacaktır. Çok Dikkat edilmesi gereken husus,Yeni kocayı eski kocayla evlenmek için aracı kullanmak için değil, Onunla bir hayat boyu hayat geçirmek için evlenilir. Eğer Yeni kocasıyla da geçimsizlik hüküm sürer veya yeni kocası ölürse o zaman eski kocayla eğer ikisi de isterlerse ancak evlenebilirler. Değilse üçüncü bir sefer evlenmek asla helal değildir.

Daha önce de bahsettiğim gibi Erkek ve kadın başlı başına birer insandırlar. Ve Allah’a ikisi de yapmış olduğu iyi veya kötü amellerden dolayı hesap vereceklerdir. Erkek kadının nüşuzundan korktuğu zaman boşanmaya doğru bir süreç gidiyorsa, Allah’ın Sınırlarını koruyamayan erkekten de kadının ayrılması gerekir.

4/128- Eğer bir kadın, kocasının nüşuzundan veya ondan yüz çevirip uzaklaşmasından korkarsa, barış ile aralarını bulup düzeltmekte ikisi için sakınca yoktur. Barış daha hayırlıdır. Nefisler ise 'kıskançlığa ve bencil tutkulara' hazır (elverişli) kılınmıştır. Eğer iyilik yapar ve sakınırsanız, şüphesiz, Allah, yaptıklarınızdan haberi olandır.

Kulluk Ve ibadet hem erkek için hem de kadın içindir. Her ikisi de Allah’ın Koyduğu kural ve prensipleri korumak için görevlidirler. Allah’a Olan Sevgiye Allah’ın Yarattıklarından hiç birine Allah'a denk veya Allah'ın sevgisi üzerinde bir sevgi gösterilemez, Eğer koca Allah'a olan ibadet ve kulluktan ayrılıp Allah’ın gönderdiği kurallara uymuyorsa Evlilik Adına Müslüman olan kadının orada kalması doğru değildir. Kocaya İtaat kocanın Allah’a itaati devam ettiği sürece vardır. Aksi halde Hem kocaya itaat olmaz hem de evlilik sözleşmesi fesh olur.

66/1- Ey Peygamber, eşlerinin hoşnutluğunu isteyerek, Allah'ın sana helal kıldıklarını niçin haram kılıyorsun? Allah, çok bağışlayandır, çok esirgeyendir.

Tarih boyunca Kuran'a Besmele ile yaklaşmayanlar, yani onun dışında bir anlayışla gelenler, Allah elçisine helal kıldığı fakat onu hanımlarının hoşnutluğu için haramlaştırdığı konusunda bal şerbeti mi zencefil mi diye tartışıp durmuşlardır. Halbuki Bunu Kuran'da aranması gerekirken zan ve tahminlerle Kuran'ın dışında arayıp durmuşlardır. Nasrettin hoca bunu bir nükte olarak çok güzel izah etmiştir.

Bir gün Nasrettin hoca yolun ortasında yana yakıla kıvranarak bir şeyler arar. Yoldan geçen bir vatandaş hocanın telaşının sebebini sorar. Hoca yüklü bir miktar para kaybettiğini söyleyince adam acınır ve sorar, Hoca parayı nerede kaybettin?hoca da çöplükte kaybettim der, peki neden çöplükte değil de parayı açık olan yolda arıyorsun? deyince hoca da çöplükte araması zor da onun için yolda arıyorum demiş. Doğru olanı Paranın yitirilen yerde aranması gerekirdi.

Aynen Onun gibi Kuran her örnekten bir örnek verdim dediği halde hiçbir eksik bırakılmadığını ve insanların ondan hesaba çekileceğini söylediği halde inananlar Kuran'ın dışına çıkarak yol yöntem aramaları  çok yanlıştır. Bakınız Kur’an Konu Bütünlüğünde olayı çok güzel izah ettiği gibi bu anlayış Kuran'ın bütünlüğündeki anlayışla da örtüşmektedir.

66/2- Allah, yeminlerin izin (keffaretle) çözülmesini size farz (veya meşru) kıldı. Allah, sizin mevlanız (sahibiniz, yardımcınız)dır. O, bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.

66/3- Hani Peygamber, eşlerinden bazılarına gizli bir söz söylemişti. Derken o (eşlerinden biri), bunu haber verip Allah da ona bunu açığa vurunca, O da (Peygamber) bir kısmını açıklamış bir kısmını (söylemekten) vazgeçmişti. Sonunda haberi verince (eşi) demişti ki: "Bunu sana kim haber verdi?" O da: "Bana bilen, (herşeyden) haberdar olan (Allah) haber verdi" demişti.

66/4- Eğer sizler (Peygamberin iki eşi) Allah'a tevbe ederseniz (ne güzel); çünkü kalpleriniz eğrilik gösterdi. Yok eğer ona karşı birbirinize destekçi olmaya kalkışırsanız, artık Allah, onun mevlasıdır; Cibril ve mü'minlerin salih olan(lar)ı da. Bunların arkasından melekler de onun destekçisidirler.

66/5- Belki onun Rabbi, -eğer o sizi boşayacak olursa- ona yerinize sizlerden daha hayırlı Müslüman, mü'min, gönülden itaat eden, tevbe eden, ibadet eden, oruç tutan dul ve bakire eşler' verir.

Bu Ayetleri Konu ve Kur’an bütünlüğünde Nasıl izah edilir? ona bir bakalım. Bir Defa Allah Peygamberin yaptığı bir yanlıştan dolayı uyarıyor. O Yapmış olduğu Yanlış Davranış Allah'a İman etmeyen ve imanını Salih amele dönüştürmeyen. Kadınların boşanmasını istiyor. peygamber de gerek toplumun dedikodusundan çekindiği, gerekse hanımlarını incitmeme duygusundan dolayı boşama olayını gündeme getirmiyor. 

Allah da Hanımlarından İki Tanesinin kendi aleyhinde Tuzak kurduklarını resulüne haber veriyor. Peygamber de Allah’ın verdiği haberle hanımlarının yaptıkları yanlışlıkları kedi aleyhinde tuzak kuran hanımlarına anlattığı zaman o iki hanımı şaşırarak biz bunları konuşurken ikimizden başka kimse yoktu sen bunu nereden bildin? dediklerinde bana Rabbim haber verdi. deyince şaşırıyorlar. İşte Allah da dört ve beşinci ayetlerde bahsettiği gibi!

66/4- Eğer sizler (Peygamberin iki eşi) Allah'a tevbe ederseniz (ne güzel); çünkü kalpleriniz eğrilik gösterdi. Yok eğer ona karşı birbirinize destekçi olmaya kalkışırsanız, artık Allah, onun mevlasıdır; Cibril ve mü'minlerin salih olan(lar)ı da. Bunların arkasından melekler de onun destekçisidirler.

66/5 Belki onun Rabbi, -eğer o sizi boşayacak olursa- ona yerinize sizlerden daha hayırlı Müslüman, mü'min, gönülden itaat eden, tövbe eden, ibadet eden, oruç tutan dul ve bakire eşler' verir.

Ayetlerden anlaşıldığı gibi Burada Allah’ın Helal kılıp da peygamberin haramlaştırdığı bal şerbeti pekmez şerbeti değil. Müslümanlıktan çıkan veya peygamber aleyhinde atıp tutan iki kadını boşamama zihniyetidir. Daha Önce Müslüman olan bir erkek Müslüman olmayan bir kadına. Müslüman bir kadın da Müslüman olmayan erkeğe haram demiştik.

60/10- Ey iman edenler, mü'min kadınlar hicret ederek size geldikleri zaman, onları imtihan edin. Allah, onların imanlarını daha iyi bilendir. Şayet (gerçekten) mü'min kadınlar olduklarını bilip-öğrenirseniz, artık sakın onları kafirlere geri çevirmeyin. (Çünkü) Ne bunlar onlara helaldir, ne onlar bunlara helaldir. Onlara (kafir kocalarına kendileri için) harcadıklarını verin. Onlara (hicret eden mü'min kadınlara) ücretlerini (mehirlerini) verdiğiniz takdirde onları nikahlamanızda size bir güçlük yoktur. Kafir (kadın)ların ismetlerini (nikahlarını) tutmayın ve (onlar için) harcadıklarınızı isteyin. Onlar da (mü'min kadınlara) harcadıklarını istesinler. Bu, Allah'ın hükmüdür; sizin aranızda hükmeder. Allah, bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.

İşte Kuran'da anlatılan talak (boşanma) benim anladığım kadarıyla böyledir. Okuyup da yanlışlarımı düzeltmek için beni uyaranlardan Allah Razı olsun Tabi ki belgeleri varsa!

Doğrularım Allah'a Yanlışlarım ise bana aittir. En doğrusunu Allah bilir.

ALİ RIZA BORAZAN
MERSİN-ANAMUR




23 Eylül 2008 Salı

İNSANLARIN İLK ÇOĞALMASI ADEM VE HAVADAN DEĞİLDİR.




RAHMAN VE RAHİM OLAN ALLAH'IN ADIYLA!


Bu güne kadar bize anlatılan dinde, İnsanların çoğalma şekli anlatılırken, Allah ilk önce hazreti Ademi yarattı.Daha sonra onun sağ kaburga kemiğinden hazreti havayı yarattı. Onlar evlendiler. Her Doğumda çocuklar ikiz doğuyordu. doğan çocukların mutlaka biri kız diğeri ise erkek doğuyordu. Her batından doğan çocukların biri biriyle evlenmeleri yasak, ama başka batından doğan erkek ve kız biri birlerini almaları ise helal diye anlatmışlar durmuşlardır.

Yani insanların ilk üreme şekli kardeş evliliği ile başlıyor. Bu Anlayış Allah'ın dinine bir iftiradır. Şimdi Kuran'dan İnsanların türeme şekli nasılmış ve nasıl olmalıdır onu incelemeye çalışalım.
Kuran'da anlatılan üreme ve yaratılış biçimi: Daha önce Adem, melek, iblis, şeytan, cin, kelimelerini Kuran'daki ayetler ışığında izah etmiştik. Bunları burada tekrar izah etmeye gerek yok. Şimdi insanların üreme şeklini bize anlatan ayetleri incelemeye çalışarak çelişkisiz bir dini anlatmaya çalışacağım inşallah.

71/17-“Allah sizi yerden bir bitki gibi bitirdi.” 

71/18”Sonra sizi oraya tekrar geri çevirecek, ve sizi bir çıkarışla diriltip çıkaracaktır.”

Ayetlerden anlaşıldığı gibi,ilk insanlar yaratılırken, bir tek insandan yaratılmadığı, bir çok insandan yaratıldığı vurgulanmaktadır. Şimdi Bu anlayışın tam aksine gibi bir anlam taşıyan ayeti nakletmeye çalışalım.

49/13”Ey İnsanlar gerçekten biz sizi,bir erkek ve bir dişiden yarattık. Birbirinizle tanışmanız için halklar ve kabileler kıldık. Şüphesiz Allah katında sizin en üstün olanınız,(soyca değil) Takvaca en ilerde olanınızdır.Şüphesiz Allah bilendir haber alandır.”

Kur’an burada İnsanları bir erkek ve dişiden yarattık ifadesini kullanırken, Üreme, çoğalma biçiminin, formülünden bahsetmektedir. Yani bir insanın çoğalma biçiminin oluşabilmesi için, Erkeğin sperması ile kadının yumurtalığının birleşmesi sonucunda olduğu anlatılmak istenmektedir. Yoksa klasik dinde anlatıldığı gibi Adem ve Havva değildir. Eğer öyle olmuş olsaydı Kuran'da bahsedilen kardeş evliliğinin haram olmasıyla ilgili ayete ters düşerdi.

4/23”Sizlere anneleriniz kızlarınız, kız kardeşleriniz,halalarınız, teyzeleriniz, erkek kardeşlerinizin kızları, sizi emziren anneleriniz, süt kız kardeşleriniz,kadınlarınızın anneleri, ve Kendisiyle gerdeğe girdiğiniz, kadınlarınızdan olup, koruyuculuğunuz altında bulunan, üvey kızlarınız, onlarla gerdeğe girmemişseniz,size bir sakınca yoktur.Sizin sülbünüzden olan oğullarınızın eşlerive iki kız kardeşi bir araya getirdiğiniz (evlilik ) haram kılındı ancak,(cahiliyede) geçen geçmiştir. Şüphesiz Allah bağışlayandır esirgeyendir.”

Anlatılan ayette Erkeklere haram olan kadınları sıralarken başkabir ayette de kadınlara haram olan erkekleri anlatmaktadır. Şimdi o ayeti nakletmeye çalışalım.

33/55” Onlar için babaları oğulları kardeşleri, erkek kardeşlerinin oğulları, kız kardeşlerinin oğulları, Kadınları ve sağ elinin malik olduğu (cariyeleri) hakkında bir sakınca yoktur.( ey Müslüman kadınlar) Allah tan sakının şüphesiz Allah her şeye şahid olandır.”

İlk Yaratılan insan topluluğu içerisinden Allah bir peygamber göndermiştir, Allah’a ve gönderilen peygambere bağlı olanların adı Müslümandır. En son peygamberin getirdiği dinin adı İslam bağlı olanların adı da Müslümandır.

Öyleyse İlk Yaratılan insanlarla Kıyametin kopuş anına kadar vahye bağlı insanların, dinleri arasında farklılık yoktur. Bir Toplumda zorunlu bir durum ortaya çıkmadıkça Helal olanlar diğer toplumlarda da helaldir. haram olanlar da diğer toplumlarda da haramdır. Şimdi nasıl aynı anneden doğan kardeş evliliği haram ise ilk insan topluluğundaki insanlarda da kardeş evliliği haram idi.

16/118” Yahudi olanlara da sana aktardıklarımızı haram kıldık. Biz onlara zulmetmedik ancak onlar kendi nefislerine zulmediyorlardı.”

Allah ilk insanların yaratılışından sonra bir sünnet koymuştur. Ve bu sünnetini bir erkek ve bir dişiden insanları türeterek devam ettirip durmaktadır. Allah’ın Yarattığı ve bir sünnet olarak devam ettirip durduğu dinin adı fıtrat dinidir İbrahim dinidir Hanif dinidir.

30/30 ”Öyleyse sen yüzünü Allah'ı Birleyen (bir Hanif ) olarak,dine Allah’ın Fıtratına çevir ki, İnsanları bunun üzerine yaratmıştır. Allah’ın Yaratışı için hiçbir değiştirme yoktur. İşte dimdik ayakta duran din ( budur. ) Ancak insanların çoğu bilmezler.”

Diyorlar ki Allah Kendi koyduğu kurallarına uymaya mecbur mu tutuyorsun?  Haşa Allah’a Böyle bir şey söylemek, bizim haddimize değildir. Allah Dilediğini dilediği gibi yapar  ve yaratır. Ona hiçbir sözümüz yoktur. ancak Allah vaat ettiğini yerine getirendir. Bir de Allah'ın koyduğu kanunlar ile pratik hayat uyuşmamış olsaydı. Kainat fesada uğrardı. Allah Her şeyi bir intizam ve düzen içinde yaratmıştır.

22/47”Onlar azabın senden çarçabuk getirilmesini istiyorlar,Allah Vadine kesin olarak muhalefet etmez,Gerçekten senin rabbin katında bir gün sizin saymakta olduklarınızdan bin yıl gibidir.”  

İnsanların Türeme şeklini bir adem değil de, bir çak adem veya bir çok adem yaratsaydı veya yaratmış olarak, anlaşılsaydı İnsanlara haram olan kardeş evliliği o zaman da haram  olma mantığı daha uygun olmaz mıydı? Çünkü Her peygamber kendinden önce gelen peygamberleri doğrulamış ve tasdik etmiş ve kendinden sonra gelecek olan peygamberi de müjdelemiştir. böylece Akaidi bozulmayan bir din ortaya çıkmıştır.

61/6” Hani Meryem oğlu İsa da, Ey İsrail oğulları, Gerçekten ben sizin için Allah’tan gönderilmiş bir elçiyim. Benden önce Tevratı doğrulayıcı, ve benden sonra ismi Ahmet olan, Bir elçinin de müjdeleyici siyim demişti. Fakat o onlara apaçık belgelerle gelince bu açıkça bir büyüdür demişlerdi.”

Allah İnsan oğlunun ilk yaratılışıyla, insan oğlunun son yaratılışı arasındaki hayat ağını Hiç hata ve eksik olmadan çelişkisiz bir biçimde peygamberler göndererek, çelişkisiz bir biçimde örmüştür. Her An ve her zaman elçileri peş peşe dizerek, kendi yolunda yürümek isteyenleri, Haram ve helal olanları bildirerek haramlardan sakınmayı helalleri yapıp ve yaptırmayı teşvik eden elçiler göndermiştir. Kendi özgür iradesiyle şeytanın yolunda gitmek isteyenlere de müdahale etmemiş serbest bırakmıştır.

Kuran Peygamberlerin yerini ve konumunu ortaya koyarken onlara bir değer biçmiştir. Onlar Allah’ın vermiş olduğu bir emri yerine getirmede kesinlikle çekimser kalmazlar. Onlar Allah'ın emirlerine karşı muhalefet edemezler. Allah’a şirk koşmazlar. Bakınız Adem kelimesini sadece peygamber olarak algılayanlar. Kuran'da geçen şu ayete muhalefet ederler. Şimdi ayeti buraya naklederek beraber düşünelim.

7/189”O sizi tek bir nefisten yarattı, Ve kendisiyle durulup yatışması için,ondan eşini var etti. Onu (eşini) Örtüp Bürüyünce, O da bir yük yüklendi, Bununla (bir süre) gezindi.nitekim ağırlaşınca ikisi Rableri olan Allah’a, dua ettiler.eğer bize Salih bir çocuk verirsen, andolsun şükredenlerden olacağız.

Ayette geçen tek bir nefis sözü, Bir Adamı sembolize ederek,ondaki yaratılış biçiminin aynısı olan kadını da aynı nefis cinsinden yarattığı anlaşılması gerekmektedir. Burada erkek ve kadınların Hepsinde akıl takva ve fısk ve fücur olduğu şeklinde anlaşılmalıdır.

Yoksa buradaki tek bir nefis ifadesini Hz. Adem peygamber olarak anlaşılmış olsaydı akabinde gelen ayete tezat teşkil ederdi.

7/190” Ama o onlara Salih (bir çocuk) verince kendilerine verdiği şey konusunda, ona ortaklar kılmaya başladılar. Allah onların şirk koştuklarından yücedir.”

Hiçbir peygamber müşrik değildir. Hiçbir peygamber çocuğunu Allah’tan daha çok sevemez. Öyleyse burada bahsedilen tek bir nefis adem peygamber değil insan oğlunun genelini kaplayan bir haslettir. Bu gün insanların geneli öyle değil mi? Çocuklarına olan sevgilerini Allah’a olan sevgilerinin önüne çıkarıp çocuklarını ilahlaştırmıyorlar mı? İnsanların genelinde mal ve Dünya tutkusu Allah’a olan sevginin önünde ilerlemektedir. 

Ama Peygamberler Allah’ın Kutsal ruh ile desteklediği elçilerdir Onlar Eğitimlerini peygamber olduktan sonra Allah'tan almışlardır. Onların nerede ne yapacağını Allah bildirir onlar Allah’ın koyduğu sınırlar içerisinde harekat ederler.

Elbette Kuran'da bir adem peygamber geçmektedir. ama bu adem çocuğunu Allah’a ortak eden adem değil peygamber olarak övülen ademdir.

3/33” Gerçek şu ki, Allah Ademi , Nuh’u İbrahim ailesini ve İmran ailesini Alemler üzerine seçti.”

İşte Adem peygamber Yaratılan İlk Ademler arasından Allah’ın Seçtiği ilk adem topluluğuna gönderdiği nebi ve resuldür. Yoksa ilk insan yaratıldığı zaman peygamber olmaz. Peygamberlik Sonradan kişilerin kendilerini Allah'a Yöneltmesiyle Allah’ın Seçmesi sonucunda peygamber olurlar.

Doğrularım Allah'a Yanlışlarım ise bana aittir.

ALİ RIZA BORAZAN

MERSİN- ANAMUR







EHLİ KİTAP VE KAFİRLARLE EVLENMEK HARAMDIR



RAHMAN VE RAHİM OLAN ALLAH'IN ADIYLA!



2/221- Müşrik kadınları, iman edinceye kadar nikahlamayın; iman eden bir cariye, -hoşunuza gitse de- müşrik bir kadından daha hayırlıdır. Müşrik erkekleri de iman edinceye kadar nikahlamayın; iman eden bir köle, -hoşunuza gitse de- müşrik bir erkekten daha hayırlıdır. Onlar, ateşe çağırırlar, Allah ise Kendi izniyle cennete ve mağfirete çağırır. O, insanlara ayetlerini açıklar. Umulur ki öğüt alıp-düşünürler.

İşte Fermanı Allah’tan olan bir ayetle konuya başladık. Önce bu güne kadar bu konu ile ilgili fıkıhçıların ve müfessirlerin Düştüğü yanlışlığı, bir skandal olarak nitelendiriyorum. Bakınız Bize klasik olarak anlatılıp durulan.”Müslüman bir erkek ehli kitap bir kadın ile evlenebilir ama ,Müslüman bir kadın ehli kitap bir erkekle evlenemez.

Anlayış bu Bu Anlayışı Maide suresinin beşinci Ayetini Mesnet olarak göstermişlerdir.

5/5- Bugün size temiz olan şeyler helal kılındı. (Kendilerine) Kitap verilenlerin yemeği size helal, sizin de yemeğiniz onlara helaldir. Mü'minlerden özgür ve iffetli kadınlar ile sizden önce (kendilerine) kitap verilenlerden özgür ve iffetli kadınlar da, namuslu, fuhuşta bulunmayan ve gizlice dostlar edinmemişler olarak -onlara ücretlerini (mehirlerini) ödediğiniz takdirde- size (helal kılındı.) Kim imanı tanımayıp küfre saparsa, elbette onun yaptığı boşa çıkmıştır. O ahirette hüsrana uğrayanlardandır.

Genelde müfessirlerin kendi düşüncelerine göre Delil gösterdikleri ayet budur.Daha öncede bahsettiğim gibi Kuran' daki bir ayetin anlatmak istediği manayı yakalayabilmek için, Onun ile ilgili bütün ayetler Kafada bir projektör gibi şavk armalı. Ve çelişkisiz olan Kuran'a çelişkili bir anlayış yerleştiril memelidir.

Bir taraftan ayet örneğinde, Müşrik olan kadınlarla evlenmek haramdır  hükmü verilirken, Bir taraftan Kuran’ın Puta tapıcıların Yolunu Takip ettiğinden dolayı müşrik damgası yiyen ehli kitapla evlenilir, hükmü verilmesi Kur’an ile uyuşmaz. Akıl ile uyuşmaz ,ilim ile uyuşmaz, pratik yaşamda da verim alınmaz.

Önce Kuran'da geçen ehli kitabın ne demek olduğunu açıklamaya çalışalım. Ayette de geçtiği gibi “Kendilerinden önce kitap verilenler” İfadesiyle değişik ayetlerde de izah edilen Hristiyan ve Yahudileri kastetmektedir. Zaten Kendilerine Allah’tan Gelmiş olan orijinal Tevrat ve incilin hükümlerini bozup çiğnedikleri için İslâm gelmiştir. İşte Allah’ın Dininin adı İslam dır.

Bozulmayan Ve Orijinalliği ilelebet bozulmayacak olan Bir Kitapla semavi dinin tamamlandığı dinin adıdır İslam.

5/3- Ölü eti, kan, domuz eti, Allah'tan başkası adına kesilen, boğulmuş, vurulmuş, yüksek bir yerden düşmüş, boynuzlanmış yırtıcı hayvan tarafından yenmiş, -(henüz canlıyken yetişip) kestikleriniz hariç,- dikili taşlar üzerine boğazlanan (hayvanlar) ve fal oklarıyla kısmet aramanız size haram kılındı. Bunlar fısktır (günahla yoldan sapmadır.) Bugün inkara sapanlar, sizin dininizden (dininizi yıkmaktan) umut kesmişlerdir. Bugün size dininizi kemale erdirdim, üzerinizdeki nimetimi tamamladım ve size din olarak İslam'ı seçip-beğendim. Kim 'şiddetli bir açlıkta kaçınılmaz bir ihtiyaçla karşı karşıya kalırsa' -günaha eğilim göstermeksizin- (bu haram saydıklarımızdan yetecek kadar yiyebilir.) Çünkü Allah bağışlayandır, esirgeyendir”

Elbette Tevrat ve  İncil de Allah tarafından gönderilmiş kitaplardır. Fakat Onlar tevhit. Özelliğini kaybettiklerinden dolayı. Bozulmuşlardı. Allah Toplumlardaki Tevhidi Peş peşe dizdiği peygamberlerle koruyordu.Artık İnsan oğlunun var oluşuyla beraber başlayan peygamber gönderme olayı Kuran'la yeni bir boyut kazanarak son bulmuştur.

33/40- Muhammed, sizin erkeklerinizden hiçbirinin babası değildir; ancak O, Allah'ın Resûlü ve peygamberlerin sonuncusudur. Allah, her şeyi bilendir.

Allah'tan Peygamberler aracılığı ile ele vahiy orijinli gönderilmiş olan bütün dinler aynıdır.Hiç bir peygambere verilen haram ve helaller arasında Diğer peygamberlere verilen haram ve helaller arasında çatışma olmaz. Her peygamber kendilerinden önceki gelen peygamberleri doğrular ve tasdik eder ve kendilerinden sonra gelecek olan peygamberleri de müjdeler.

7/157- Onlar ki, yanlarındaki Tevrat'ta ve İncil'de (geleceği) yazılı bulacakları ümmi haber getirici (Nebi) olan elçiye (Resul) uyarlar; o, onlara marufu (iyiliği) emrediyor, münkeri (kötülüğü) yasaklıyor, temiz şeyleri helal, murdar şeyleri haram kılıyor ve onların ağır yüklerini, üzerlerindeki zincirleri indiriyor. Ona inananlar, destek olup savunanlar, yardım edenler ve onunla birlikte indirilen nuru izleyenler; işte kurtuluşa erenler bunlardır.


Bazılarının söylediği gibi şu anda Hristiyan ve Yahudi dininde olanlar. Cennete girecek diye bir şey söylemeleri asla doğru değildir. Şirk İçinde olanları. olanların kendilerini değişmedikçe Allah onları bağışlamaz. Şu anda Yahudi ve Hristiyan olanlar. Allah’ın yasakladığı bir şirki işlemektedirler.

9/30- Yahudiler: "Üzeyir Allah'ın oğludur" dediler; Hristiyanlar da: "Mesih Allah'ın oğludur" dediler. Bu, onların ağızlarıyla söylemeleridir; onlar, bundan önceki inkar edenlerin sözlerini taklit ediyorlar. Allah onları kahretsin; nasıl da çevriliyorlar?

Görüldüğü gibi Kuran Kitap ehlini tanımlarken Onları aynen Mekke müşrikleri konumuna oturtmaktadır. Müşrik Allah'ı İnkar etmek demek değildir. Allah ile kedileri arasına aracı kılmak demektir. Ehli Kitapla Mekke müşrikleri arasındaki fark, Mekke müşrikleri de Allah'a inanırlar. Fakat onlar Allah'tan kitap ve peygamber gönderildiğini kabul etmeyip ahiret alemine de inanmazlar. Ehli Kitap ise Allah'tan kitap ve peygamber geldiğini ve ahiret Hayatına inandıkları halde Allah'tan gelen vahiyleri gizleme ve çarpıtma nedeni ile bozulmuş ve peygamberlerini ilahlaştırdıklarından dolayı, Allah’ın Helal kıldıklarını Haram, haram kıldıklarını da helal kılarak Kelimeleri yerlerinden oynatmışlar'dır. Bunların Kuran dilinde iki toplumun adı da müşrik'tir.

Eğer Ehli kitap Olanlar, Kendi Kitaplarında Geleceği müjdelenmiş olan Peygambere inanıp tabi olsaydılar onun helaller ini helal, haramların da haram olarak kabul etseydiler Doğru Bir Yola girmiş olurlar idi. Halbuki öyle olmamış. Nefisler indeki kıskançlık nedeni ile Kendi kitaplarında geleceği yazılı olan peygamberi yalanlamışlar'dır.

İslam Toplumu Sadece Ümmiler'den Meydana gelmedi. Her dinlerden aklını kullananlardan İslama goraf goraf gelmişlerdir. İşte Evlenme hukukunun oluşabilmesi için ehli kitap olanların Müslüman olması gerekmektedir yoksa Müslüman olmadan evlenilmesi kesinlikle Düşünülemez Bakınız Kuran Kurtuluşun Şartını nasıl ortaya koymuştur?

2/62- Şüphesiz, iman edenler(le) Yahudiler, Hristiyanlar ve Sabiler (den kim) Allah'a ve ahiret gününe iman eder ve salih amellerde bulunursa, artık onların Allah Katında ecirleri vardır. Onlara korku yoktur ve onlar mahzun olmayacaklardır.

Ayette İman  edenler, (İman edenler) Tabiri burada özel bir toplumun adını ortaya koymaktadır. Bilindiği gibi İslamın ilk tohumları Mekke toplumu içerisinde atılmıştı. Mekke Toplumunun Kuran da geçen adı ümmi toplumdur. Başka Yazılarımda Ümmiliğin Ne demek olduğunu Detayı ile yazmış idim. Şimdi burada uzun uzun tekrarlamayacağım. Yalnız değinip geçeceğim. Ümmiliği Okuma yazma bilmez anlamında değil, Allah'tan gönderilmiş hiçbir kitaba bağlı olmayan anlamında kullanmış olduğunu açıklamıştım.

İşte ayette geçen iman edenler sözcüğü, Burada özelleştirilerek, Mekke toplumu içerisinden Ümmiler'den derken Hiç bir kitaba tabi olmayanlardan, iman edenler anlamında kullanmıştır. Kuran Muttaki yolda olanları, Kurtulabilme ve cennete girebilme şartını. Nimet olarak bağışladığı İslamın şartlarını kabul etmesiyle ancak mümkün olmaktadır.

Kuran Bir Hanif dini bir fıtrat dininden bahsetmektedir. Yüzünü Allah'tan başka yönlere çevirerek yolu ölçüyü fıtrat dininin dışında arayanların dini asla Allah Katında hüsnü kabul görmeyecektir.

30/30- Öyleyse sen yüzünü Allah'ı birleyen (bir Hanif) olarak dine, Allah'ın o fıtratına çevir; ki insanları bunun üzerine yaratmıştır. Allah'ın yaratışı için hiçbir değiştirme yoktur. İşte dimdik ayakta duran din (budur). Ancak insanların çoğu bilmezler.

İşte tarif edilen bu fıtrat dinin dışında din sahibi olanların Yaşadıkları hayat ve din Allah katında değere tabi tutulmayacaktır. O Dinin adı da İslam'dır. Hatalardan şirklerden uzaklaştırılmış Hanif dini fıtrat dinidir onun adı.

Ayette belirtilen,İman edenler yerine, Hanifler tabirini koyacak olursak, Hanif'lerden Hıristiyanlardan Yahudilerden sabilerden kim Allah'a ve ahiret gününe iman eder, ve Salih amellerde bulunursa, Artık onların Allah Katında ecirleri vardır.onlara korku yoktur onlar Mahsun da olmayacaklardır.”

Kuran burada iman ile birlikte Salih ameli hiçbir zaman biri birinden ayırmamıştır. Maalesef Kuran'ın söylediği açık ve net olarak ortada iken, Asırlarca Amelsiz iman olur mu olmaz mı tartışması yapılıp durmuştur. Daha da ötesinde Yahudi Müslüman olabilir mi olamaz mı denip durulmuştur.

İşte Görüldüğü gibi, Ayetin Kuran bütünlüğü içerisindeki anlatmak istediği mana Ben Müslüman olmak istiyorum diyen, her kim, hangi din ve inançtan olursa olsun, Yahudi , Hristiyan, aptal, çingene, alevi Çerkez, İngiliz, Daha doğrusu, Aklını başına alan ne kadar ırk din dil sahipleri olursa olsun, hepsi istediği takdirde Müslüman olabilir.

İnsanlar Arasındaki sınıf din dil renk makam farkını ortadan kaldıran, Müslüman sözcüğü ile insanları bir araya getirebilen Allah tan başka hangi bir güç vardır.?Doğru Olanı Bütün insanları yaratan, ve onlara rızklarını veren, Öldüren, dirilten, hesaba çeken, sorgulayan, bir tek Allah’a İbadet ve Kulluk Etmektir. Bakınız; şu mesajı hangi dinde ve ideolojide Bulabilirsiniz?

43/13- Ey insanlar, gerçekten, Biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık ve birbirinizle tanışmanız için sizi halklar ve kabileler (şeklinde) kıldık. Şüphesiz, Allah Katında sizin en üstün (kerim) olanınız, (ırk ya da soyca değil) takvaca en ileride olanınızdır. Şüphesiz Allah, bilendir, haber alandır.”

İslam: İnsanlar Arasındaki sınıf dil, ırk renk, farklarını ortadan kaldırarak, Bütün insanlar Allah katında eşit uzaklıktadırlar. Onları  biri birlerinden  farklılaştıran kendisine verilen rolü ihlas ve samimiyetle  en güzel şekilde oynayarak yarışta başarılı olanlardır. Bir başka ifadeyle malları mülkleri makamları değil sadece v sadece takvaları dır.

İnsan işte o zaman kendini ve gerçek değerini bulmuş olur. Kendini ve gerçek değerini bulamayan insanlar, Hiçbir yere sığmazlar, Yiyeceği içeceği belirli bir ölçeği geçmediği halde, bütün Dünya onların olsa Karınları doyduğu halde gözleri yine doymaz. Hayatın ve ölümün anlamını kavrayamayanlar, Dünyadaki kazandıkları ve yığdıkları Kendilerinden sonraki gelecek olan nesillere mal hamallığından başka bir şey olamaz.

Eğer Kuran'ın İfadesiyle İnsanlar, Kendi dinlerinde Bölük Bölük Parça Parça Olmuşlarsa, ve Tutarsız Kendi dinleri içerisinde kendi dinleriyle bağdaşmayan, bir yaşam hayatı sürüyorlarsa bir düşünülmelidirler. Bu dağınıklığın bu çelişkili bir dinin yaşam bataklığından kendisini kurtarmanın çaresine bakmalıdırlar.

Bir Nehir'in Çıktığı Kaynağındaki saflık ve netlik ile Değişik Kollarla beslenerek Yüzlerce km. giderek binlerce kirli pasları da yanlarına alarak döküldüğü yerdeki saflık ve netlik  aynı olabilir mi?

Aynen onun gibi Allah’ın Gönderdiği saf ve orijinalliği bozulmamış bir kitap var iken, Yüzlerce yıl Ağızdan ağza dolaşarak gelen dinin saflığı ve netliği bir de olamaz. Kuran, Nehrin Saf Katıksız kaynağına hiçbir yabancı madde karışmamış hali gibidir. Doğru da odur. Net de odur. saf da odur. Bozulmamış da odur. Bozulmayacak da odur.

Hiçbir insan hiçbir insanı yola getirme gücüne sahip değildir.Hatta Hiçbir peygamber hiç bir insanı Allah izini olmadıkça yola getirme gücüne de sahip değildir. Eğer böyle bir güce sahip olmuş olsalardı, Önce kendi yakınlarını yola getirirlerdi. Hz. İbrahim babasını, Hz. Nuh Oğlunu ve karısını, Hz.Lut Karısını Yola getiremediği gibi. Bütün Dünyadaki insanlar Toplansa  bir araya gelseler, Kişi Kendisi istemedikçe Onu Ne doğru yola, ne de yanlış yola götürebilirler. Allah Yetkiyi ve sorumluluğu sadece ve sadece İnsanın kendisine vermiştir.

Allah Hiçbir zaman Kişiye kendi gücü üzerinde yük yüklememiştir. Kişi Bulunmuş Olduğu Konumda gerekli gayreti gösterip yapabileceğinin en mükemmelini yapmakla görevli ve sorumludur.

4/97- Melekler kendi nefislerine zulmedenlerin hayatına son verecekleri zaman derler ki: "Nerede idiniz?" Onlar: "Biz, yeryüzünde zayıf bırakılmışlar (müstaz'aflar) idik." derler. (Melekler de:) "Hicret etmeniz için Allah'ın arzı geniş değil miydi?" derler. İşte onların barınma yeri cehennemdir. Ne kötü yataktır o?

4/98- Ancak erkeklerden, kadınlardan ve çocuklardan müstaz'aflar olup hiçbir çareye güç yetiremeyenler ve bir yol (çıkış) bulamayanlar başka.”

Görüldüğü gibi Kur’an İnsanların Nerede ne yapabileceğinin sınırlarını çiziyor. Elli Kg. lık İş yapabilecek bir adama yüz kg.lık yük vurmuyor. Ancak götürebileceği kadar yük yüklüyor. Kişinin de yapabileceğinin en mükemmelini yaparak, Kendi üzerindeki yükümlülüğü yerine getirmesini istiyor.

Allah Başkalarını Hidayete getirme görevini kimseye vermemiştir. Buna Karısı ve çocukları da dahildir. Ama Nikahın oluşabilmesi için, veya ayakta kalabilmesi için.ikisinin de Allah'ın Emirlerini Yerine getirerek Sınırları koruması gerekmektedir.

Allah’ın Verdiği nimetlerden istifade ederek yaşamak elbette güzel bir şeydir. Bu Güzel Olanlardan Biri de Evlilik Hayatıdır. Evlilik hayatı hiçbir zaman Allah’ın emirlerini yaşamaya mani olmamalıdır. Eğer Evlilik hayatı Kadın ve erkek için Allah’ın Emirlerini içlerinden herhangi birisi yaşamaya mani olursa Ve Allah’tan uzaklaştıracak sa böyle bir evliliğin sona ermesi daha hayırlıdır. Yani Kadın ve erkeği Rabbani yolda yürümeyi evlilik engellememelidir.

İşte Kuran’ın İlk Ayetinin sırrı Burada gizlidir.

96/1” Yaratan rabbin adıyla oku.” 

Her şey onun emrine uygun Olmalı,her atılan adım onun adını anarak olmalı, Hiçbir güç hiçbir kuvvet seni onun yolundan alıkoymamalıdır. Evlenme de öyle olmalıdır. Evlilik Hayatı seni Allah’ın yolundan uzaklaştıracak sa bu evlilik yapılmamalıdır.

NİKAH: Özgür bir erkek ile özgür bir kadının,hayatları boyunca,İmtihan olunan dünya hayatında, Erkek Allah’a Olan görev ve sorumluluğunu yerine getirdiği sürece,kadının ona ailede bir reis olarak ite atını, Kadın'ın da Allah’a ibadet ve kulluk görevini yerine getirdiği sürece de onu gözetme velayeti ve sorumluluğunu üzerine alarak, Toplum huzurunda yaptıkları sözleşmenin, kayıt altına altına alınmasının adıdır.

Evlilik hayatı, İman etmiş ve Salih amellerde bulunan bir erkekle, İman etmiş ve imanını Salih amellere dönüştürmüş kadın arasında ancak gerçekleşebilir. Kuran’ın Nikah Diye tanımladığı olay budur.Köle ve cariyelerle Onlar Müslüman olmadıkça evlenme nikah olmaz. Onun Kuran da ayrı bir hukuku vardır. ilerde inşallah onu inceleyeceğiz.

Evlilik Olayının veya nikahın yapılabilmesi için, oluşması gereken şartları Kur’an dan İncelemeye çalışalım.

60/10” Ey İman edenler mümin kadınlar size geldikleri zaman,Onları imtihan edin. Allah onların imanlarını daha iyi bilendir.Şayet mümin kadınlar olduklarını bilip öğrenirseniz artık sakın onları kafirlere geri çevirmeyin.ne bunlar onlara helaldir ne onlar bunlara helaldir Onlara harcadıklarını (mallarını) verin,Onlara ücretlerini verdiğiniz taktirde, onları nikahlamanız da size bir güçlük yoktur. Kafir kadınların ismetlerini (nikahlarını) Tutmayın,(onlar için) Harcadıklarınızı isteyin. Onlar da harcadıklarını ( mümin kadınlara) istesinler . Bu Allah’ın Hükmüdür.sizin aranızda hükmeder. Allah Bilendir hüküm ve hikmet sahibidir.”

İşte size Allah’ın Kesin ve net bir hükmü Bundan daha açık bundan daha net bir hüküm olabilir mi.? Kuran’ın da ifade ettiği gibi, İnsanlar hayatları boyunca hep aynı istikamette sürdürmemişlerdir. Genel olarak başka dinlerden İslama insanlar akın akın gelirken, bazen de İslamdan dönenler de olmuştur. İslam dilinde buna mürtet denir. İnsanlarda olgunlaşma bir süreç içerisinde gelişmiştir. Tıpkı Bir ağaçta oluşan büyüme ve olgunlaşma süreci gibi!

Bilindiği gibi bir ağaç bir tohumdan oluşmuştur. İslam da ilk tohumlarını Mekkede atmış idi. İman etme olayı, bir toplum içerisinde evli olan kadın ve erkeklerden herhangi birisine nasip olduğu gibi, Evlenmemiş bekar erkek ve kadınlara da nasip olmuştur. Evli olanlardan imanı her ikisi de aynı anda kabul edecek diye kayıt ve şart yoktur. Küfür halinde yaşayan bir ailede, Kadından veya erkekten herhangi biri Müslüman olmuşsa, Bir birine uymayan iki dişlinin gacırtı ses çıkardığı gibi, Erkeğin veya kadının herhangi birisinin Müslüman olmasıyla da ses gacırtı çıkmaya fırtınalar esmeye başlar.

İşte mekkede atılan İslam tohumu Aile içlerinde kimlik değiştirilmesine sebep olunca, Medine'de otorite olma yoluna doğru giden İslam,  Olgunlaşarak, yavaş yavaş kimlik farklılığı olanlarla savaş olmuş saflar netleşmiş, Artık Herkes kendi bulunacağı yeri belirlemişti. Dolayısı ile iman edenler ayrı bir toplum iman etmeyenler ayrı bir toplum oluşturmuştu. Ta ki İslam güç ve iktidar oluncaya kadar.

9/71”Mümin erkekler ve mümin kadınlar bir birlerinin velileridir.iyiliği emrederler kötülükten sakındırırlar. Namazı dosdoğru kılarlar, zekatı verirler. Ve Allah’a ve resulüne iteat ederler.İşte Allah’ın kendilerine rahmet edeceği bunlardır.Şüphesiz Allah Üstün ve güçlüdür hüküm ve hikmet sahibidir.”

Mümin erkekler mümin kadınların velileridir.Mümin kadınlar da mümin erkeklerin velileridirler. İkisinden herhangi birisi Dünya hayatında yanlışa doğru bir sapma olduğu zaman diğeri onu Kur’an çizgisine davet etmesi gerekmektedir . Eğer sapan kadın veya erkekten herhangi birisi, Yoldan sapana Bir süreç içerisinde gerekli uyarıları yaptığı halde Düzelmemişse, ( Düzeltme imkanı kalmamışsa) Ondan Kuran’ın tarif ettiği ölçüler içerisinde ayrılması gerekir. Bunu da İnşallah Talak bahsinde detayı ile incelemeye çalışacağız inşallah.

Günümüz Toplumlarındaki evlilikler, Allah'ın Tarif ettiği gibi değil, Geleneksel İslam anlayışının diğer alanlara yansıdığı gibi evlilik hayatlarına da yansımıştır. Dünya Hayatı ahiret hayatına göre daha ön planda tutulmuş tevhit inancı özde kalmamış.sadece üzerleri cilalanmış,  içi boş bir teneke halini almıştır. Allah Adına Yaşam kişilerin şahsiyetlerinden uzaklaşınca, Kadın ve erkekten her ikisi de saflarını netleştirememiş yamuk bir evlilik hayatından yamuk bir toplum ortaya çıkmıştır. 

Şeytan da bunu fırsatı ganimet bilerek, onların sağından solundan önlerinden ve arkalarından yaklaşarak doğru yoldan alıkoymuştur. Onlar için sadece dünya hayatı vardır. Ahiret hayatına inandıkları halde ahiret onlar için uzun bir gelecektir. Dünya Hayatı onlar için güzel olsun da ahiret onlar için hiç önemli değildir. Her sene araba modelleri değiştirmek, her sene evin üzerine bir kat daha yaptırmak, Her sene serasının yanına bir dönüm daha eklemek, başkalarından daha çok zengin olmak, Çocuklarını Başkalarının çocuklarına göre daha yüksek yerlerde okutma adet ve yarış haline gelmiştir.

İnanıp Salih Amel işleyen Düşünen bir Müslüman için, Dünya hayatı bir imtihan ve deneme salonudur.İnsanın nerede ne zaman öleceği bilinmeyen bir şeydir. Belki bir saniye sonra belki de bir ecel kadar yaşayacak. O da en çok yaşasa yüz yüzeli sene kadardır. Ahiret hayatı ise ebedidir bir anlık dünya için ahiret hayatını terk etmek akıllıca bir insanın yapabileceği bir iş değildir.

47/36”Gerçekten Dünya hayatı ancak bir oyun ,ve tutkulu bir oyalanmadır. Eğer iman ederseniz ve sakınırsanız, o size ecirlerini verir ve mallarınızı da istemez.”

Teşbihte hata olmaz derler, taş eksen can bitecek derecede birinin yüzlerce dönüm arazisi var..Ama O bölgede su yok. Bir Su mühendisi geldi, buranın altmış metre altında artezyen vurdurursanız istediğiniz suyu bulursunuz dedi. Akıllı olan bir insan o kadar bolluğun ve rahatlığın geleceği yerde az bir masraf ve az bir emeği esirger mi? Belki de bir birime karşılık karşılığında bin misli gelir sağlayacak. Aynen onun gibi Dünya'daki Çekilen az bir emek ve sıkıntının karşılığında Ebedi bir rahatlık ve bolluğa kavuşacaktır.

İşte insanlar asıl önemli olanı yapmak ve ondan, yüzlerce kat istifade etmek yerine, Değersiz olanı tercih ederek,ahiretten pay almayı ihmal ediyorlar.Doğru Olan bir evlilik hayatı, Yaratılış olarak eksik olan erkek ve kadının, Bir birlerinin eksik yönlerini tamamlayarak, Vahyin gölgesinde, fertten topluma doğru giden vahiy gemisine binerek. Sağ salim birbirlerini destekleyerek karaya ulaşmalarıdır.

Her İnanan erkek ve kadın yanlış davranışlarda bir birlerini desteklememeli Ama Yapılan her güzel davranışlarda ise bir birlerine destek olmalıdırlar. Baba Anne ve çocuklardan oluşan ailede evde baba reistir. Reissiz bir hayat insan fıtratına aykırıdır. Her Köyde her kasabada her ilçede her vilayette bir reisin olduğu gibi, Aile içerisinde de reis erkektir.

4/34”Allah’ın bazısını bazısına üstün kılması,ve Onların kendi mallarından harcaması nedeniyle, Erkekler kadınlar üzerinde sorumlu ve gözeticidir.Saliha kadınlar gönülden iteat edenler, Allah Görünmeyeni nasıl koruduysa koruyanlardır. Nüşuzundan korktuğunuz kadılara öğüt verin, Yataklarında yalnız bırakın, vurun,size iteat ederlerse aleyhlerinde bir yol aramayın. Doğrusu Allah Yücedir büyüktür.”

Şurada Bir Saptama yapmak istiyorum. Mütercimler genelde vurun kelimesini hafifçe dövün anlamında yorumlamışlardır. Fakat Bu Kuran’ın Anlatış esprisine uygun değildir. çünkü Kuran Ayetin geliş seyrine bakıldığı zaman yataklarından ayrılmasından sonra eğer verilen öğüt ve uygulama fayda vermemişse boşamak gerekmektedir. Bakınız Bakara suresi talakla ilgili bölüm ,bunu da talak bahsinde inşallah ele alacağız.

Kuran’ın Emir ve yaptırımları Ancak inanalar içindir. Görüldüğü gibi aile içerisinde son sözü söyleyen erkektir. İnsanların ürettikleri bütün sistemler İslamin gerisindedir. Bu Günkü Cumhuriyet ve demokrasi sözcükleri insanların deneme yanılma yoluyla olgunlaşarak ürettikleri en son geliştirilmiş sözcüklerdir, bunlar insanların ürünleridir.

İslam'da mutlak Hakimiyet Allah'ındır. Her İnanan ve aklı olanlar kabul eder ki, Yaratıcı herhangi bir konuda bir söz söylemişse, Yaratıklardan hiç birinin Allah’ın Söylediğinin üzerine söz söyleme hakları  yoktur.

İslam toplumlarında vahiylerin geldiği dönemlerde, Devlet başkanları ve liderleri peygamberler idi. Peygamberlere itaat Allah’a İtaat ile beraber anılıyordu. Çünkü Her Peygamber Allah’ın verdiği emirlerinin dışında bir davranışta bulunamaz idi.
Peygamberlik hayatı noktalanınca,Peygamber rolünü Kur’an üslenmiş temsilde hata olmaz ise tabi, inanan toplumlardaki Her Devlet başkanı O Kuran'ın Dışında Hareket edemez. ederse de toplumdan destek göremezdi.

İslam'da iş konusunda, Peygamber ve devlet başkanları toplumda değişik alanlarda ve değişik konularda uzmanlaşmış zikir ehli diye bahsettiği ilim ehliyle iletişim kurulmasını müşavere edilmesini istemektedir. Diğer Konularda tam bir teslimiyet ve itaat Allah’a ve resulü nedir.

24/51”Aralarında hükmetmen için, Allah’a ve elçisine çağrıldıkları zaman, Mümin Olanların sözü işittik ve itaat ettik demeleridir. İşte felaha kavuşanlar bunlardır.”

Bakınız Hiç bir mümin erkek ve kadın Allah ve resulü herhangi bir konuda hüküm verdiği zaman ona tam bir teslimiyet vardır.

33/36”Allah ve Resulü bir işe hükmettiği zaman,mümin bir erkek ve mümin bir kadın için,o işte kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur.K,m Allah’a ve resulüne isyan ederse,artık gerçekten o apaçık bir sapıklıkla sapmıştır.”

Düşünüldüğü zaman insan aklı bir yaratıktır. Onun belli bir tartma ölçme kapasitesi vardır. Ön yargılı davranmadığı zamanlarda izleyebildiği yerler doğrudur. İnceleme ve tahlil yapamadığı yerlerde söylenen her söze şüpheyle bakmak lazımdır. Ama Allah, tabiri caiz ise her şeye kuş bakışı bakarak olayları net bir şekilde görür ve bilir. İman edenlerin de vazifesi,Allah’ın söyledikleri hakkında Kuşku ve şüphelerden uzak, doğruluğunda endişe etmemelidir. Tam bir teslimiyetle teslim olmalıdır Allah Resulü de onun bildirdiklerini aktaran bir elçi olduğu için, ona da gönlünde bir sıkıntı duymadan iman etmelidir.

4/65”Hayır öyle değil rabbine andolsun,aralarında çekiştikleri şeylerde seni hakem kılıp, sonra senin verdiğin hükme tam bir teslimiyetle teslim olmadıkça,iman etmiş olmazlar,”

İşte İslamiyeti demokrasiden ayıran fark budur. Demokrasilerde halkın çoğunluğunun söylediği isterse doğru olsun, isterse  yanlış olsun Çoğunluğun verdiği karar geçerlidir, İslam hem toplum içerisinden uzmanlıkla ilgili alanlarda mesafe kat etmiş olanların görüşünü almakla, demokrasiyi içine almakta hem de onların görüşlerinin kainatın yaratıcısının ve elçisinin emirlerine Uygun olup olmadığı denetlenmektedir. Böylece yanlışın önüne geçilerek mutlak doğru yakalanmış olmaktadır.

3/159” Allah’tan bir rahmet dolayısı ile onlara yumşak davrandın, Eğer kaba katı yürekli olsaydın,Onlar çevrenden dağılır giderlerdi. Öyleyse onları bağışla onlar için bağışlama dile, ve iş konusunda onlarla müşavere et, Eğer azmedersen Allah’a tevekkül et. Şüphesiz Allah tevekkül edenleri sever.”

Görüldüğü gibi bir peygamber hayatını verimli hale getirebilmesi için, İnsanların değişik sahalarda uzmanlaşmış olanların bilgi ve becerilerine ihtiyacı vardır. Eğer öyle olmamış olsaydı bütün peygamberler, Allah’ın Halk Dilinde Mucize olarak verdiği güçleri ile her şeyi yapar, ve yıkarlardı. Ama Öyle olmamış Dövülmüşler kovulmuşlar ve büyük bir kısmı da öldürülmüşlerdir.

İslam: Demokrasilerin ulaştığı, istişare cumhuriyet anlayışını ve halkı bir tarafa atmadan, Onlarla iş birliği içerisinde olmayı öngörmüş, Hem de Halkın ürettiklerinin ve söylediklerinin, Demokrasilerin göz ardı ettiği Mutlak bilgi sahibi olan Allah’ın Emirlerine uygun olup olmadığı değerlendirilmiştir.

Öyleyse olayları şöyle toparlamaya çalışalım. Devlet ve toplumların bir numunesi olan aile, Fertlerden başlayarak her insan önce kendi yaşamındaki hayatı mercek altına alması lazımdır. Kendi yaşamındaki her davranışın Onun emirlerine uygun olup olmadığına bakmalı, Kendi içinden gelen (takvadan, Ve fıskve fücurdan) sesleri kontrol ederek, onun gönderdiği kitaba uygun olanı seçmeli ve o yolda yürümelidir. 

Bir Aile içerisinde yaşayan her fert Allah'a iman eden kul olarak Allah’ın Ön Gördüğü yaşam biçimini orada bayraklaştırması. Allah’ın emirlerine muhalefet eden sözler , ister diğer kardeşlerden isterse anne ve babasından gelsin asla kabul edilmemelidir. Takva temeli üzerine kurulan bir aile de toplum ve devletin küçültülmüş bir halidir.

Ailede temel düzen kurulursa, küçük küçük ailelerden meydana gelen toplumlarda da  temel düzen kurulmuş oluyor. Yani herkes kedi evinin önünü temizlediğinde tıpkı şehrin temiz olması gibidir.

Nasıl yirmi birinci asra gelinceye kadar, insanlar tarafından kültür aşamasıyla, demokrasiyi cumhuriyeti yakalamışsa Geliştikçe ilerledikçe düşündükçe de Allah’ın dünyada iman edenlere hayat tarzı olarak projelendirdiği İslamı bulacaklardır. Şimdi en büyük demokrasi diyen insanlar o zaman da en büyük Allah ve İslam diyeceklerdir.

İslam her insana Başkalarının özgürlük alanına girilmediği, Şiddet gösterip, başkalarının düşüncelerini gasp etmediği sürece, her insanın dilediği gibi düşünme, düşündüklerini başkalarıyla paylaşabilme ve inandıklarını yaşama hakkını kendisine verir.

Ancak Evlilik Hayatı öyle değildir, Erkek ve kadın her ikisi de Müslüman olmalıdır. Bunlar cıvatanın orijinal somunu ile uyum halinde olduğu gibi, uyum halinde olmalıdır. Elbette her ikisi de evlenmeden önce farklı farklı düşünce ve yaşam biçiminde olabilirler ama evlendikten sonra uyum halinde olmazlarsa yalama yapan cıvata gibi evlilik hayatı yalama yapar ve laçkalaşır.

Erkek ve kadın Nikah akdi ile gerçekleşen sözleşmelerden uzaklaşma durumu var ise uzaklaşan tarafa dayak zorlama gibi baskı uygulama ,asla yoktur. Kuran'ın verdiği ölçüler içerisinde ayrılma olayını gerçekleştirilerek istedikleri yaşam tarzı kendilerine verilmelidir.

33/28”Ey Peygamber,eşlerine söyle,eğer siz dünya hayatını ve onun süslü çekçiliğini istiyorsanız. Gelin sizi yararlandırayım.ve güzel bir salma tarzı ile sizi salıvereyim.”

İşte Müslümanların ilki olmakla emir olunan ve söylediklerini hayata aktarmada zerre kadar kuşku duyulmayan Allah resulü.kendisine itaat etmeyen hanımlarına zorlama ve baskı yapmadan Onlar eğer ahirete inanmıyorlarsa, dünyanın çekici süslerini istiyorlarsa, Kendi istekleriyle baş başa bırakmayı teklif etmiştir Eğer kendisiyle evli kalmak istiyorlarsa da Allah ve resulünün koyduğu sınırlar içerisinde kalmalarını şart koşmaktadır..

33/29”Eğer siz Allah’ı resulünü ahiret yurdunu istiyorsanız,Hiç şüphesiz Allah içinizden.güzellikte bulunanlar için,büyük bir ecir hazılamıştır..”

Demek oluyor ki, bir koca karısı Allah'ın koyduğu sınırlar içerisinde hareket etmez ise, karısını dövme ve zorlama hakkına sahip değildir.Onu Ancak boşayarak serbest bırakma hakkına sahiptir.

İnsanlara bu kadar hayatta yaşama özgürlüğü veren başka bir ideoloji var mı.? İşte ülkemizde demokrasi var dendiği halde, Baş örtüsüyle adaylığını koymuş,ve millet vekili olmuş, bir bayanın apar topar dışarı atılması her şeyin ne olduğunu açıkça göstermektedir.

İslam;Dünya hayatında yaşamda düşünmede,insanları serbest bırakarak,Bulunmuş olduğu konumu saptırmadan,olduğu gibi açık yüreklilikle, dinlerini yaşayanları, başka dinler tarafından engelleyenleri kolları kanatları arasına almıştır.

Allah her yapılan işin olması gerekenin en mükemmelini tarif ederek, öyle bir yaşam şeklini öğütlemiş,ve bu ölçüler içerisinde yaşayanların da, Dünyada ve ahirette mutlu olacağını söylemiştir.İman edenlerin de vazifesi bu tarif edilen emirler doğrultusunda yaşamaktır.

Ehli–Kitap ile evlenilmez konusu ile söylediklerimizi toparlayacak olursak,

1-Allah’ın Göndermiş olduğu kitaplar ve peygamberler doğrultusunda inanalar ve Salih amel işleyenler ancak evlenebilirler.

2-Hiçbir Müslüman kadın, Hıristiyan Yahudi ve müşrik olan erkeklerle nikahlanamaz ve evlenemez

3-Müslüman olan erkeklerle de, Hristiyan Yahudi müşrik kadınlar da evlenemediği gibi müslümanım deyip de müşrik ve ehli-kitap özelliği taşıyanlarla da evlenilmesi kadın olsun erkek olsun haramdır.

Doğrularım Allah'a Yanlışlarım ise bana aittir.

Ali Rıza Borazan
Mersin- Anamur