29 Kasım 2008 Cumartesi

ÖZGEÇMİŞİM



RAHMAN VE RAHİM OLAN ALLAH'IN ADIYLA!



Mersin Anamur ilçesinin, Ovabaşı köyünde 10-04-1950 yılında altı erkek kardeşten dördüncüsü olarak dünyaya gelmişim. Babam ekmeğini çiftçilik ve bahçıvanlıkla kazanan köyün orta hallilerinden biriydi. İlkokulu aynı köyde ortaokul ve düz liseyi köyümüze on bir km. uzaklıkta olan ilçede güç koşullar altında, Bazen her gün yürüyerek, gidip geliyorduk, bazen de ilçede bir ev kiralayıp, gaz lambasının ışığı altında hem dersimize çalışıyor hem de, kendi yemeğimizi bulaşığımızı kendimiz, yapıp yıkıyorduk. 

Anamur lisesini bu şartlar altında bitirdikten sonra. Konya Selçuk eğitim enstütüsünün sosyal bilgiler bölümünü kazandım. Ve bu arada hem okuyor hem de Zirai donatım kurumunda memur olarak çalışıyordum. 1979 yılında okulu bitirdim. Zirai donatım kurumunda çalışmış olduğum görevimden ayrılmadım.terfimi yükselttiler maaşım da o şartlar altında daha iyi olduğu için öğretmenliğe ayrılmayıp aynı kurumda çalışmaya devam ettim. Daha sonra 1989 yılında çeşitli nedenlerle çalıştığım kurumdan ayrıldım. Ticaret hayatına atılarak hayatımı sürdürmeye çalışıyorum. Evliyim, iki kız ve bir erkek çocuk babasıyım.

Bir Taraftan da toplumdaki din anlayışı yapılan ibadet şekilleri örf ve adetler, beni düşündürüyor, ve rahatsız ediyordu.Sorumun cevaplarını yüzlerce fıkıh,tefsir, fikir kitapları okuyarak bulmaya çalışıyordum. o günlerde toplum içerisinde, gündemi oluşturan, iki yol var idi. birisi Allah’a inandığını iddia eden milliyetçilik, diğeri Komünist Rusyayı örnek edinen solculuk idi. Ben imanlı olduğum için Allah diyen yerde kendimi bulmuştum. 

Ama onların inançları dinleri ve yaşam biçimleri, benim aradıklarıma uygun değildi. O günlerde olayları detayına kadar bilemiyorduk ama, geleneksel de olsa bir bilgi olarak, içkinin haramlığını, kumarın ve fuhuşun yasak olduğunu biliyordum.. Baktım ki Bu yasak olan şeyler bulunduğum gurup içerisinde hepsi işleniyor.. Dedim ki benim yeri burası değil. 

Daha sonra M.T.T.B. diye bir teşkilatla tanıştım.  uzunca bir zaman da orada oyalandık onlarda da bazı alimleri ilahlaştırarak. Allah’ın önüne getiriyorlardı. Benim yerim. Burası da değil ben sizin şirk Koştuklarınızdan Allah’a sığınırım. Hz İbrahim'in ilah arayışı gibi ben de gerçek olan Allah'ı bulmaya çalışıyordum.

6/78- Sonra Güneş’i (etrafa ışıklar saçarak) doğar görünce: “İşte bu benim Rabbim, bu en büyük” demişti. Ama o da kayboluverince, kavmine demişti ki: “Ey kavmim, doğrusu ben sizin şirk koşmakta olduklarınızdan uzağım.”

679- “Gerçek şu ki, ben bir muvahhid olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana çevirdim. Ve ben müşriklerden değilim.”

İşte Hazreti İbrahim peygamberin yaptığı gibi, ben yüzümü yerleri ve gökleri yaratan Allah’a çevirdim. Allah da beni Kuran ile tanıştırdı. Yıl 1980 idi. Kendi kendime şu soruyu sordum. Madem ki bu dinin kaynağı orijinli kurandır. Neden biz bu dini Kuran'dan değil de Kuranı anladım diyen veya Kuran'dan anlattığını iddia edenlerden öğrenelim.?

İşte O zaman uyandım.  Ya Allah Ya bismillah dedim ve Kuran'ın tercümesinden okumaya başladım. Arapça bilmek ve Kuran'ın orijinalinden okuyup kendim tercüme edebilsem bu daha güzeldi ama, Kuran'ın dilini çözmek Kuran'ı anlamak ayrı bir ilim,  Arapça bilmek ayrı bir ilimdir. Bütün ilimleri bilmek Allah’a mahsustur. Ancak her ilimi öğrenmeye insan ömrü yetmez. Ben ömrümün şimdiye kadar, olan otuz yıla yakın bir zamanını Kuran'ın dilini tercüman aracılığı ile çözmeye çalıştım.

Allah Ondan Razı olsun mütercimlerden Ali Bulaç bey kardeşimizin tercüme edilmiş kuranını genelde kendime baz aldım. Ama diğer tercüme edilmiş mealler ve orijinali ile karşılaştırdım. Yer yer o da tercüme ederken hatalar yapmış ama genelde kendi yorumlarını parantez içerisine alarak, Ayetlerin tercüme ederken orjinalinden sapmamaya gayret göstermiş. İyi bir Kuran okuyucusu eğer Kuran'ın anlatım sanatını kavraya bilmişse Arapça bilmese bile, yanlış tercüme edilmiş bir ayeti Kuran'ın anlatım ritminden hemen anlar.

Beni en çok etkileyen ayetlerden biri Rum suresinin otuzuncu ayeti oldu.

 30/30- Öyleyse sen yüzünü Allah'ı birleyen (bir Hanif) olarak dine, Allah'ın o fıtratına çevir; ki insanları bunun üzerine yaratmıştır. Allah'ın yaratışı için hiçbir değiştirme yoktur. İşte dimdik ayakta duran din (budur). Ancak insanların çoğu bilmezler.

Bu Ayet bana Kuran'la Kuran'ın, kainatla kainatın, ve Kuran'la kainatın  çatışmadığı din Allah'ın insanlara sunduğu dindir. Fıtrat dini, Hanif dini Budur dimdik ayakta duran din de budur. Allah’ın verdiği Akılla çeliş kisizliği yakalayıp hayata uygulanan bir Hanif dinini öğretti. Bir Taraftan böyle bir dinin temellerini atarken, bir taraftan da bütün peygamberlerin çektiği ekonomik koşulların verdiği sıkıntılar benim de yakamı bırakmadı.

Adamın yaptığı gibi, elinde kitap, ayağının altında hamur teknesi arkasında tuluk, hoplayıp duruyor. Bunu gören bir tanesi soruyor. Nedir bu hal? adam anlatıyor, ayağımla hamur yoğuruyorum ekmek yapmak için, elimde Kuran var Allah’ın bana gönderdiği dini öğrenme için, arkamda tuluk var onunla ineklerden olan yoğurdu yayıp yağ ve ayran yapmak için! Deyince o da diyor ki, neden bunların hepsini birden yapmaya çalışıyorsun? Tek tek yapsana Deyince, adam da diyor ki. “Zaman Dar Yapılacak iş çok” diyor. İşte bizim ki de onun gibi, bir taraftan Allah’ın dini öğrenmeye çalışırken bir taraftan da ,ekmek kazanılıp yaşanacaktı.

İşte böyle bir dini yani Allah’ın Her Örnekten bir örnek verdiği,

30/58-“ Andolsun, Biz bu Kuran'da insanlar için her örneği gösterdik. Şüphesiz, sen onlara bir ayetle geldiğin zaman, o inkar edenler, mutlaka: "Siz ancak muptil olanlardan başkası değilsiniz" derler.” 

Hiçbir eksiğin bırakılmadığı,

6/38- “Yeryüzünde hiçbir canlı ve iki kanadıyla uçan hiçbir kuş yoktur ki, sizin gibi ümmetler olmasın. Biz kitapta hiçbir şeyi noksan bırakmadık, sonra onlar Rablerine toplanacaklardır.

43/44- Ve şüphesiz o (Kur'an), senin ve kavmin için gerçekten bir zikirdir. Siz (ondan) sorulacaksınız. Diye Allah’ın söylediği Bir kitap var elimizde. Bizi yani iman edenleri Ancak dosdoğru yola götüren , bize rehberlik eden o kitaptır. 

2/2- Bu, kendisinde şüphe olmayan, muttakiler için yol gösterici olan bir Kitaptır.

İşte ben Allah’ın insanlara sunduğu bu Hanif dinini, fıtrat dinini İbrahim dinini buldum. Herkesin arayıp da bulamadığı din budur. Benim adım Müslüman ben ne bir mezhepten ne bir cemaatten ne bir partiden, ne de herhangi bir gruptanım Ben insanları Allah’a çağırıyorum.

41/ 33- Allah'a çağıran, salih amelde bulunan ve: "Gerçekten ben Müslümanlardanım" diyenden daha güzel sözlü kimdir?

İşte ben insanları Allah’a çağırmak için yıllarca uyutulmuş kandırılmış insanları uyandırmak gerçek Allah’ın sunduğu dini sunmak için yola çıktım. İlk olarak Kuran'ın Anlaşılmasına doğru  Web sayfamda makalelerimi yayınlamaya başladım. Allah Hata yaptıysam sizlerin eleştirileriyle benim Yanlışlarımı düzeltsin. 

Doğrularım Allah’a yanlışlarım da bana aittir.



Web. Kuranianlamametodu.blogspot.com

İş Tel: 03248147885
Ali Rıza Borazan
Mersin- Anamur

9 yorum:

Adsız dedi ki...

doğrusu büyük cesaret...

arapça bilmeden, bir meali (ya da mealleri) kendine baz alarak kur'an-ı anladım iddiası...

meal nedir?
meal, meali yazanın kur'an dan anladığının ifade edebildiği şeklidir.

ne kadar anlamıştır?
anladığını ne kadar ifade edebilmiştir?
okuyan ifade edildiği kadarını ne kadar anlayabilmiştir?

bunlar büyük soru işaretleri olsa gerektir.

hele hele arapça bilmeden, bu şekilde bir arayışa çıkarak, sonuçta buldum demek!

kur'an arapçasından bahsediyorum. inanın, her arap kur'an ı hakkıyla anlayamıyor. kur'an arapçası çok üst düzey bir arapçadır.

hele hele, tüm mealler arasında ayetlerin anlamı olduğu söylenen açıklamalar arasında dağlar kadar fark ve bunlardan kaynaklanan dev anlayış farklılıkları cesaretinizi katmerlendiriyor.

oysa kur'an da Allah'ın neyi murad ettiğini en iyi O bilir. bizlere düşen tartışmalı konulardan uzak durarak, ümmet alimlerinin icma ettiği hususlarda ortada kalmak, kenarlarda gezmemektir. akıllıca olan budur. sınırda gezen, bir gün uçuruma düşebilir.

ama tabi insanın nefsi marjinal olmak, sürüden ayrılmak, kurtlarla yüzleşmek ister.

sürüden ayrılanın sonu malumdur. kurdu boğan kuzu henüz görülmemiştir.

yapılması gereken, itidalli olmaktır.

yazdıklarınız bin yıl önce (bin yıldan beri) yazıldı. tartışıldı. görüşler öne sürüldü. genel bir kanı, bir icma oluştur. bu konuları deşeleyip durmak aklın kısalığından olsa gerektir.

hadisleri reddetmek, mucizeleri reddetmek, 1400+ yıllık islam alimlerini reddetmek, yazılan tefsirleri, milyonlarca islami eseri, icma oluşmuş konuları yeni bir şey bulmuş havası ile sunmak akıllı insanın yapacağı bir şey değildir. nefse hoş bile gelse, din gününde hesabı mutlaka sorulacaktır. (tüm yazılarınızı okumadığım için bu saydıklarımı sizin tümüyle yaptığınız anlamında söylemiyorum. örnek olsun diye yazdım)

tüm bu yazdıklarınızı ne için yazdığınızı bir oturup düşünün. amacınız nedir?

gerçekten ortada yanlış olan bir şeyler var ve bu konuda kesin hakikat sizdedir ve bununla insanları Allah rızası için aydınlatmaya mı çalışmaktasınız?

yoksa nefsiniz, şeytanın ilkası ile sizi buna mı yönlendirmektedir?

en güzeli temel itikat konularını sindirerek bir (ebubekir sifil hocanın dediği gibi) büyük islam ilmihali alıp okuyarak hayata tatbik etmek, ilim işlerini de ehline bırakmak olsa gerektir.

Allah size ve bize hidayet versin.

Ali Rıza Borazan dedi ki...

Adsız kardeşim Allahın dinini Nereden öğrenelim o zaman binlerce oluşan anlayışlardan madem arapça bilmekle bu kuran anlaşılıyor. neden her arapça bilen bu kuranı farklı farklı anlaşılıyor.?

baryam_43 dedi ki...

salat kelimesinin lugatta 41 tane anlamını buldum,secde kelimesinin 23 tane anlamını buldum ruku (rka) kelimesinin bir anlamını buldum(diz çökmek) şimdi size çok mühim bir şey bir teklifte bulunuyorum.Bu kelimeleri anlamları ve alternatifleriyel bir cümle çevirme proğramına yüklesek(gogılınki falan olamaz,tarzanca anlamlar veriyor)aceba insanlardan daha anlamlı bir cümle yapıp,daha anlamlı meal oluşturulamaz mı?insanlar madem kendi zihniyetlerine göre kelimelere anlamlar veriyorsa,bunu tarafsız bir sözlük veya çeviri proğramına yükleyip tarafsız bir cümle kurmasını sağlayamaz mıyız.Bence bu müthiş bir araştırma konusu olmalıdır.Evet bundan çıkacak olan cümleleri bağnaz olanlar yine kabul etmeyeceklerdir,ama en azından tarafsız cümle ve mealler elimize geçmiş olacak ve insanlığın hizmetine sunmuş olunacaktır,ne dersiniz.?

baryam_43 dedi ki...

salat kelimesinin lugatta 41 tane anlamını buldum,secde kelimesinin 23 tane anlamını buldum ruku (rka) kelimesinin bir anlamını buldum(diz çökmek) şimdi size çok mühim bir şey bir teklifte bulunuyorum.Bu kelimeleri anlamları ve alternatifleriyle bir cümle çevirme proğramına yüklesek(gogılınki falan olamaz,tarzanca anlamlar veriyor)aceba bu Kur'an kelimelerinden daha anlamlı bir cümle yapıp,daha anlamlı meal oluşturulamaz mı?insanlar madem kendi zihniyetlerine göre kelimelere anlamlar veriyorsa,bunu tarafsız bir sözlük veya çeviri proğramına yükleyip tarafsız bir cümle kurmasını sağlayamaz mıyız.Bence bu müthiş bir araştırma konusu olmalıdır.Evet bundan çıkacak olan cümleleri bağnaz olanlar yine kabul etmeyeceklerdir,ama en azından tarafsız cümle ve mealler elimize geçmiş olacak ve insanlığın hizmetine sunmuş olunacaktır,ne dersiniz.?

Ali Rıza Borazan dedi ki...

Bayram 43 Kardeşim; Allah razı olsun her çaba ve gayret mutlaka insanları bir sonuca götürür. eğer iyi niyetli ise hakka kötü niyetli ise şeytana götürür. Kuranda her kelimenin kullanıldığı iki anlam var bir gerçek anlamı ikincisi de mecazi anlamıdır bu anlamlar bulunduğu yerde diğer kelimelerle beraber birleşerek sentezleşerek anlamlaşıyorlar. mesela can kelimesi ağaca geliyor ağaçta bir yer işgal ediyor hayvana geliyor hayvanda bir yer işgal ediyor. ama bunların ikisi de candır enerjidir. işte kuranda bu kelimenin orada kastettiği mana bulunmuş olduğu yere göre değerlendirilir ve adlandırılır.
Kuran orjinal olarak kalmalı ve mütercim tercüme ederken onu meallendirmeli yani tercüme ederken kendi anlayışını tırnak içerisine almalı ki okuyucular kendi anlayışlarını sapmadan orjinale bağlı kalarak yorumlayabilsinler.

Adsız dedi ki...

slmkum. konyadan pramid. allah ilminizi artırsın.

ücretlerini dünyada ki insanlardan alanların meali ne kadar doğru bilemem. örnek peygamber diye bağırır peygamberin ücreti allaha ait al onu örnek deyince yamutur.

insan işteeeee

Ali Rıza Borazan dedi ki...

Allah razı olsun piramit kardeşim samimi insanlar olmadıkça, insanlar hak uğruna başına gelecek her türlü ölüm de dahil belalara katlanmaya riske almadıkça allahın gönderdiği din yeşermez.

zeki dedi ki...

zeki arslan malatya sayın hocam ben de rum 30'dan sizin gibi etkilenenlerdenim gerçek şu ki 'ben müslüman anne ve babadan doğmakla çok şanslıyım ve Allaha şükrediyorum' demekten daha büyük bir gaflet olamaz ve değerlendirmeleri bu kavramlar üzerinden değerlendirir ve hareket eder isek doğruya ulaşacagımıza inanıyorum saygılar

Ali Rıza Borazan dedi ki...

evet Zeki kardeşim. Eğer Allah insanların bulunduğu ortam onların şanslı oluşunu oluştursaydı adaletsizlik olurdu. Nuhun oğlunun imansızlığı firavunun hanımının imanlı oluşu babası ölen isanın büyümesinde imanlı olması olayları olmazdı. demek ki insanların doğru yolu bulmalarında kendi ceht ve gayretleri olmadıkça bir anlam taşımıyormuş. selam ve dua ile.