23 Mayıs 2010 Pazar

YENİ BR PEYGAMBER GELSE VERECEK OLDUĞU MESAJLAR ŞUNLAR OLURDU.



RAHMN VE RAHİM OLAN ALLAH'IN ADIYLA!?


 Ey ben müslümanım diyen kardeşlerim! Geliniz, Kendi aramızda ortak olan bir kelimeye gelelim.

3/64- De ki: "Ey Kitap Ehli, bizimle sizin aranızda müşterek (olan) bir kelimeye (tevhide) gelin. Allah'tan başkasına kulluk etmeyelim, O'na hiçbir şeyi ortak koşmayalım ve Allah'ı bırakıp bir kısmımız (diğer) bir kısmımızı Rabler edinmeyelim." Eğer yine yüz çevirirlerse, deyin ki: "Şahid olun, biz gerçekten Müslümanlarız."

Allahtan başkasına kulluk etmeyelim.

Ona hiçbir şeyi ortak koşmayalım.

Allah’ı Bırakıp bir kısmımız bir kısmımızı rabler edinmeyelim.

İşte bu üç şeyi kendi aramızda yaygınlaştırabilirsek, Aramızdaki, ihtilaflar gidecek, Ayette de belirtililiği gibi, Bizleri yaratan Allah’ tır. O bizim dünya hayatında nasıl yaşayacağımıza ait. Projeyi peygamberler aracılığı ile göndermiştir. Temelde İnsanlar arasında hiçbir üstünlük farkı yoktur. Üstünlük sadece Allah'ın vermiş olduğu görevlere bağlı kalarak kulluğu yerine getirenlerdedir.

49/13- Ey insanlar, gerçekten, Biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık ve birbirinizle tanışmanız için sizi halklar ve kabileler (şeklinde) kıldık. Şüphesiz, Allah Katında sizin en üstün (kerim) olanınız, (ırk ya da soyca değil) takvaca en ileride olanınızdır. Şüphesiz Allah, bilendir, haber alandır.

Farklı renklerde, farklı dilerde farklı cinslerde Olmamız bizi üstün kılmaz. Bizi üstün kılan Allah'ın peygamberler aracılığı ile gönderdiği vahiy çizgisinde samimiyet ve ihlâsla yürümemizle ölçülür. Dünya hayatında herkes bir rol üslenmektedir. Kim bu üslenmiş olduğu rolü Allah'ın tanımladığı şekilde oynaya bilirse Allah katında üstün olan odur. Biz malda mülkte makamda mevkide yarışmak yerine takvada yarışalım.

Allah katında Kabul görecek olan din islamdır. Bütün peygamberlerin getirdikleri dinin adı İslam, O peygamberlerin getirdiklerine teslim olanların adı da müslümandır. Müslümanlar, Tek bir ümmet ve tek bir şeriat içindedirler. Allah teslim olanlara islamı seçip beğenmiştir. Hiçbir müslümana Müslüman kelimesinden başka isim koymayı, İslam kelimesinden başka din edinmeyi emretmemiştir.

41/33- Allah'a çağıran, salih amelde bulunan ve: "Gerçekten ben Müslümanlardanım" diyenden daha güzel sözlü kimdir?

5/3- Ölü eti, kan, domuz eti, Allah'tan başkası adına kesilen, boğulmuş, vurulmuş, yüksek bir yerden düşmüş, boynuzlanmış yırtıcı hayvan tarafından yenmiş, -(henüz canlıyken yetişip) kestikleriniz hariç,- dikili taşlar üzerine boğazlanan (hayvanlar) ve fal oklarıyla kısmet aramanız size haram kılındı. Bunlar fısktır (günahla yoldan sapmadır.) Bugün inkâra sapanlar, sizin dininizden (dininizi yıkmaktan) umut kesmişlerdir. Bugün size dininizi kemale erdirdim, üzerinizdeki nimetimi tamamladım ve size din olarak İslam'ı seçip-beğendim. Kim 'şiddetli bir açlıkta kaçınılmaz bir ihtiyaçla karşı karşıya kalırsa' -günaha eğilim göstermeksizin- (bu haram saydıklarımızdan yetecek kadar yiyebilir.) Çünkü Allah bağışlayandır, esirgeyendir.

Allah; Kuran'la artık helal ve haram olanları belirlemiş, Hiçbir kimse kendilerinin anlayışına göre şu helal bu haram deme yetkisi ve salahiyeti yoktur. Hiçbir peygamber de Allah'ın helal kıldığını haram, haram kıldığını da helal yapamaz. Her peygamberin kendilerinden önce gelen peygamberleri doğrulayıp tasdik etmesi ve kendilerinden sonara gelecek olan peygamberleri de müjdelemesi onu ifade etmektedir.

61/6- Hani Meryem oğlu İsa da: "Ey İsrailoğulları, gerçekten ben, sizin için Allah'tan gönderilmiş bir elçiyim. Benden önceki Tevrat'ı doğrulayıcı ve benden sonra ismi "Ahmed" olan bir elçinin de müjdeleyicisiyim" demişti. Fakat o, onlara apaçık belgelerle gelince: "Bu, açıkça bir büyüdür" dediler.

Allah ehli kitap olan Yahudi ve Hıristiyanlara Yahudi ve Hıristiyan ismi vermemiştir. Onlar bu isimleri kendi kendilerine vermişlerdir. Onlar kendi zan ve tahminlerle kendilerine bir takım şeyleri Haram olmadığı halde haram helal kılmadığı halde helal etmeleri sebebiyle, haram ve helal ettik ifadesi kullanmaktadır. Yeni gelen peygamberle onların bozmuş oldukları vahiy orijinli dini tekrar dizayn ederek yerine doğrularını getirmiştir.

5/157- Onlar ki, yanlarındaki Tevrat'ta ve İncil'de (geleceği) yazılı bulacakları ümmi haber getirici (Nebi) olan elçiye (Resul) uyarlar; o, onlara marufu (iyiliği) emrediyor, münkeri (kötülüğü) yasaklıyor, temiz şeyleri helal, murdar şeyleri haram kılıyor ve onların ağır yüklerini, üzerlerindeki zincirleri indiriyor. Ona inananlar, destek olup savunanlar, yardım edenler ve onunla birlikte indirilen nuru izleyenler; işte kurtuluşa erenler bunlardır

Ayette bazılarının söylediği gibi, peygamber onlara haramı helal, helali haram etmiyor. Peygamber Allah'ın bir kulu ve elçisidir. O vahyin dışında kendi kendisine böyle bir yetkisi yok. Allah’ın emirlerini Allahın resulü söyler ve yaşar.

Ey ben insanım diyenler. Hangi dinden hangi dilden hangi cinsten olursanız olun, Sizi yaratan bir Allah vardır. Siz hayatınızı ona borçlusunuz. Sizi yediren içiren, size gözler gönüller veren odur. Sizin ilah olarak taptıklarınızı da o yerleri ve gökleri yaratan Allah'tır. Siz eğer kendi sesinizi gizlemeden açığa çıkarmak istiyorsanız, o sizin ilahınız yerlerin ve göklerin bir tek yaratanı olduğunu söyler.

Ey Benim kitabım Kuran diyen İslam toplumları, Allah size Akıl ve irade vermiş, size elinizde okumakta olduğunuz Kuran'ı göndermiş. Sizin yaşamakta olduğunuz hayatın gerçek projesi o kitaptadır. 

Kitap ehlinin yaptıkları yanlışlar gibi, siz de yanlışlığa düşmeyin. Onlar kendi peygamberlerini Allah'ın önüne geçirip ilahlaştırdıkları gibi, siz de peygamberinizi Allah'ın önüne geçirip ilahlaştırmayınız. 

Onlar bir ömür yaşadı ve öldüler gittiler. Muhammet Allah'ın resulü ve kuludur. O bir Allah değildir. O Allah'ın vahiy gözetiminde diğer peygamberlerde olduğu gibi, kendisine tabi olanlarla birlikte bir ömür sürdüler gittiler. Biz kendimize bakalım onların yaşadıkları hayatı en güzel doğrusunu ve yanlışını Allah bilir. Kimin nasıl düşündüğünü en güzel kalplerden geçenleri bile bilen Allah’tır.

Onlar bir ümmetti gelip geçti biz onlar hakkında didişip durmayalım onların kazandıkları kendilerinin bizim kazandıklarımız da bize aittir. Biz onların yaptığından onlar da bizim yaptığımızdan sorumlu değildir.

Peygamberler bizim için güzel birer örnektirler. Peygamberler yanlışlık yaptıkları zaman Allah onları düzeltmiştir. Ama peygamberler dışındaki olanları, Allah düzeltmemiştir. Hiçbir peygamber aramızda yok. Onların hepsi öldüler. Onlar vahyin gözetiminde yaşadıkları hayatlar bizim için ölçü kaynağıdır. O da Allah’ın Peygamberlik ayetini silerek, yerine emsali görülmemiş duyarlı insanların sahiplenerek koruduğu elimizde vahiy orijinli bir kitabımız kuranı kerim var.

O Kitap bizim, insanlık tarihinden bu tarafa değişik toplumların başlarından geçen olayları da içine alarak, her örnekten bir örnek verilmiş ve hiçbir eksiklik bırakılmamış ve indiği dönemlerin dışındaki çağlara hitap edecek nitelikte dizayn edilmiştir.

Gelin ey kitap ehli ve aklını kullanabilen insanlar, şu dünya hayatındaki kısacık ömrümüzü Bize yerleri ve gökleri bahşeden Allah’ımıza kulluk ederek geçirelim. Yeryüzünde bozgunculuk çıkarmayalım. Ekini ve nesli yok etmeyelim.

Biri birimizi öldürmeyelim. Biri birimizin mallarını değişik bahanelerle gasp etmeyelim. Zina etmeyelim, hırsızlık yapmayalım. Allah'ın bize bahşettiği mallardan ihtiyaç sahiplerine verelim.

Onları düşmüş oldukları sıkıntılardan kurtaralım. Anaya babaya saygımızı hürmetimizi esirgemeyelim. Yetimlerin mallarını yemeyelim borçlu olan ödeme güçlüğüne düşüp de intihar edenlerin bu eylemlerini kendi aramızda toplanarak onların borçlarını ödeyelim. Bilin ki her insan her an ve her zaman onların düşmüş olduğu sıkıntılara düşebilir. Onları o acı ızdıraptan kurtarmanın ne kadar önemli olduğunu kendimiz de o duruma düştüğümüzde anlarız.

Allahın haram kıldıklarında mutlaka bir hikmet olduğunu bilmemiz gerekiyor. Haramı yaygınlaştırmayalım. Haramı yaygınlaştırmak isteyenlere asla destek olmayalım. Hayrı yaygınlaştıralım hayrı yaygınlaştıranların yanında duralım. Onlara destek verelim.

YENİ BİR PEYGAMBER GELMİŞ OLSAYDI DÜNYAYA NASL BİR MESAJ VERİRDİ?

1-Ey İnsanlar! Size Son Peygamberle bir kitap gönderdim. Sizi ondan hesaba çekeceğim.

2-O göndermiş olduğum kitap eğer Allahtan değil de, insanlar tarafından uydurulmuş bir kitap olsaydı içerisinde birçok aykırılıklar bulunurdu.

3- Yerleri ve gökleri yaratan Allah bir tanedir. Eğer iki tane Allah olsaydı, kâinat fesada uğrardı. Kendi aralarında çatışma çıkardı.

4-Allah İnsanlara, insanlar içerisinden, elçi olarak seçtiği peygamberler ve kitaplar göndermiştir. Allahın göndermiş olduğu kitaplardaki yasalarla, yaratmış olduğu kâinat arasında tam bir uyumluluk vardır.

5-Allah son olan peygamberle İslam dinini tamamlamış. Allahın yeryüzünde din olarak islamı seçmiş İslamın dışında insanların zan ve tahminle ortaya koydukları bütün dinleri iptal etmiştir.

6-Allah son peygamberle peygamberlik ayetini kaldırarak, yerine korunmuş kuran ayetini getirmiş ve insanlara kılavuz olarak onu göstermiştir.

7-Kuranda, İnsanları Hayatlarında çıkabilecek olan her bir problemin örneğini vermiş hiçbir problemi çözümsüz bırakmamıştır.

8-Allah katında bütün peygamberler arasında hiçbir farklılık yoktur. Hiçbir peygamberin diğer peygambere karşı üstünlüğü yoktur.

9-Peygamberleri diğer insanlardan ayıran özellik, vahiyle onları ayırmaktadır. Onlar yanıldıkları zaman düzeltilmeleridir.

10- Artık, ehli kitap’ın ve İslam toplumlarının zan ve tahminde bulundukları gibi, peygamberler, insanları imana getirmeleri için mucize göstermemişlerdir.

11-Allah hem evrene, hem de, insanlara bir yaratış biçimi koymuştur. Bu Allahın sünnetidir. Kesinlikle Allahın sünnetinde bir değişiklik bulamazsın

12- Artık Hazret İsa peygamber hakkında söylenenler. Net olarak belirginleşmiş, diğer insanların yaratılışı nasılsa hazreti İsa peygamberin yaratılmışı da öyle yaratılmıştır.

13- Yani Hazreti İsa peygamber babasız değildir.

14- Diğer peygamberler ve şehitlerin öldüğü gibi İsa peygamberde ölmüştür. Yeni bir diriliş ahret âlemindedir. Dünyada ölen kesinlikle geri gelmez İsa peygamber de diğer canlıların ve peygamberlerin öldüğü gibi ölmüş bir daha geriye dönmeyecektir.

15-Hazret İsa peygamberin gerçek anlamında ölen ölüleri diriltmesi kesinlikle mümkün değil, Ölüleri ancak Allah diriltir. Hazreti İsa peygamberin dirilttiği ölü, vahiylere karşı duyarsız olanlar anlamındaki, duyarlı hale gelmesi anlamında Allah'ın dirilttiği ölülerdir.

16- Ölen insan Artık, İmtihan süreci bitmiş, gidecek olduğu yerin bileti kesilmiş Ahret âleminde o bilete uygun yer de hazırlanmıştır. orada söz değişikliğe uğratılmayacaktır.

17- Ölen insanlara Arkasından, okunan dualar, kılınan namazlar, okunan kuranlar, çekilen tespihler, verilen yemekler, yaptırılan hayır hasenatlar, hiçbir zaman onlara ulaşmaz. Fayda da vermez.

18- Her akıl eden ve bunaklık ve ölüm dönemine kadar kendisinin belirlemiş olduğu yola göre, dünyadaki yaptıklarıyla karşılık görecektirler.

19-Dünya Hayatında Her akıl baliğ çağına erişmiş insan kendi yolunu kendisi belirlemeden ölmeyecek, insan ya takva yolundadır iman eder ve Salih ameller işler. Bunların gideceği yer cennettir. Yada fısk yolundadır. Küfreder isyan eder bunların gideceği yerde cehennemdir.

20-Bir Vücutta iki tane kalp bulunmaz. Ve bir insanda aynı zamanda iki ayrı yolda olmaz ya insan küfür yolundadır. Yada insan hak yolundadır.

21-Kâinatta Allahın yarattıkları hep çift yaratılmışlardır. Bu sebeple temel olarak yaratılan varlıklar, insanlar ve meleklerdir. Etrafa ve kâinata baktığımız zaman, bu iki varlık dışında varlık yoktur. Ya insanlardan ya da meleklerdendir.

22- Melekler, insanoğlunun emrine amade olarak yaratılmış olan varlıklardır. Onlar yaratılış biçimi ile verilen emrin dışına çıkmamakla hem insanoğluna secde etmektedirler. Hem de Allaha secde etmektedirler.

23- Hemen Akla Cin Şeytan İblis gelecek bunlar ne olacak? Sorusu gelecek. Evet, cinler ve şeytanlar insan taifesindendirler. İblis ise cinlerden olup, insanlara kötülük yapmayı teklif etmesi sebebiyle insana secde eden melek gurubundan ayrılarak, ve asıl insanı yaratılış dışına çıkarmayı teklif sunmakla cinleşmekte olan ayrı bir melektir.

24-Şeytan: İblisin insana kötülüğü teklif etmekle bu teklifi kabul eden ve kibirlenen gururlanan isyan eden geriye dönüşü olmayan bir yola giden insanın adıdır.

24- Cin: Dünyayı Tabulaştıran, ilimde teknolojide ileri giderek, asıl yaratılış gayesinin dışında hayat süren yabancılaşmış insanın adıdır.

25-Cinler ve şeytanlar. İnsanlardan oldukları için ateşten değil topraktan yaratılmış varlıklardır. Ve kuranda da cinleri ve şeytanların ateşten yaratıldığına dair hiçbir ayet yoktur.

26- Can enerjidir. Dumansız ateşten yaratılmıştır. İblis de ateşten yaratılmıştır.

27-Kuranda Geçen hiçbir kelime hiçbir kelimenin yerine kullanılmamıştır. Her kelimenin farklı bir anlamı vardır.

28-Melek: İnsanların fiziki yapısı da dahil olmak üzere, insanların dışındaki Allah'ın insanların hizmetine verdiği yaratıkların hepsinin adıdır.

29-Melekler, Allahın kendilerine verdiği görev ve sorumlulukların dışına asla çıkamazlar. Bu sebeple Allah evrende yarattıkları varlıklardaki sünnetulllah çerçevesinde değişikliğe uğramadan görevlerini eksiksiz sürdürürler onlarda akıl yoktur. Kotlanmış bilgiler vardır.

30- Ateş bir melektir. Görev ve sorumluğu, insanlar ateşle yemeklerini pişirirler. sularını ateşle ısıtırlar, soğuk zamanlarda ateşle ısınırlar. Görevi yakmaksa bu görevin seyrini değiştirmezler. İşte Hazreti İbrahim’i de Ateş yaktı ama kuran değişmeceli sanatla ateşe serin ol dedi. Bu ateşin yakmadı anlamında değil, bu Hazreti İbrahim peygamberi tebrik etme onaylama anlamında anlatılan bir sanattır.

31-Allah halife olarak yaratılan insanların Dünya hayatında yapmış olduğu suçlar nedeni dünyada özel bir ceza vermez. Dünya hayatı denenme yeridir. Yapılan yanlışların cezasını ya evrendeki yasalara ya da insanların biri birlerine müdahale etmesiyle cezalandırır Allahın cezalandıracağı yer ahret âlemindedir.

32-Allah hem evrene koyduğu yasalarla hem de göndermiş olduğu yasalarla tam bir uyum halinde bir din göndermiştir. Allah kesinlikle koyduğu yasalara muhalefet etmez.

33-Elçi Kelimesi ile nebi kelimesi kuranda biri birinden ayrı kullanılmıştır. Her nebi elçidir. Ama her elçi nebi olmayabilir. Elçi meleklerden ve insanlardan olabilir ama nebi, sadece insanlardan olur. Meleklerden peygamber olmaz.

34- nebi olan elçiler yanıldıkları zaman vahiyle düzeltilirler ama nebi olmayan elçilerin düzeltilmesi elçi aracılığı ile gelen vahiylerle düzeltilirler.

35-Her insan kendi ameli ile yargılanacaktır. Ahret âleminde hiç bir insan hiçbir insanı kurtaramayacaktır. Orada torpil ve şefaat yoktur.

36-Müslüman olanlar şu büyük günahları işlemezler. 1- Allaha şirk koşmazlar,2- zina etmezler, 3- haklı nedene dayanmadan adam öldürmezler. 4- içki kumar, gibi zorunlu nedenler dışında içip oynayamazlar.

37- Yaratış biçimi iki ölüş iki yaratılış biçimindedir. 1- ilk yaratılış yokken bir adı ölü iken ilk yaratılmadır. 2-bir erkek ve bir dişiden yaratılış biçimidir. Bu Yaratılış biçimi de Anne karnındaki bir çocuğun oluşumu ile dünya hayatındaki bir ömür sürmesi farklı farklıdır. Bu yaratılış biçimi Allahın sünnetidir. Değişmez. 3- diğer yaratılış ahret yaratmasıdır. Bu yaratılış biçimleri tamamen birebirlerinden farklıdır.

38-Cennet ve cehennem süresizdir. Cennete gidenler ebedi cennettedirler cehenneme gidenler de ebedi cehennemdedirler. Hıristiyanları söylediği gibi cehennemde belirli bir miktar yandıktan sonra cennete gitme diye bir olay yoktur.

39-Dünya hayatında İnsanlar özgür bir halde imtihana tabi tutulmaktadırlar. Bir kimse kendi gidiş şeklini ister müspet yönde isterse menfi yönde değiştirmedikçe Allah o kişinin gidişatını değiştirmez. Kişinin kendisi ile ilgili konulardaki kaderini Allah ona yazmaz kişi kendisi ile ilgili kaderini kendisi çizer.

40-Çocuklar öldükleri zaman toprak olacaklardır. Cennet ve cehennem günah ve sevap işleme sonucunda gidilecek olay yerlerdir. Çocuklar ise akıl baliğ çağına ermeden öldükleri için ceza ve mükâfat görmezler. Çünkü denemeye imtihana tabi tutulmadan ölmüşlerdir.

41- Her insanın imtihanı, akıl baliğ çağına erdikten sonra başlar. Bunaklık ve ölümle imtihanı sona erer. Eğe kişi ölümü gördükten sonra iman ederse bu iman ona bir kazanç sağlamaz. Ya kişi iman ettikten sonra iman etmesine uygun hayatını düzenlemesi gerekir yada ölmeden önce iman ettği zaman imanını hayra dönüştürecek bir fırsatı olmadan ölmüşse o da iman etmiş kategorisindedir.

42- namaz oruç haç zekât, peygamberlere iman, peygamberlerin getirdiklerine iman ve öldükten sonra dirilip hesaba çekilmeye iman edenler. Her peygamberin getirdikleri sünnetlerdendir. Bunlar olmadan kişi tam bir iman ve tam bir Salih amel edemez. Bunlar müslüman olanların yaşam biçimi hayat tarzıdır.

43-İnsanlık tarihinin başlangıcından bu tarafa, bütün peygamberlerin getirdikleri dinin adı islamdır. Her peygamberin kendisinden sonra gelecek olan peygamberi müjdelemesi, kendi dönemlerindeki vahiy orijinli dinin bozulmasıyla yeni gelen peygamberler, doğru olanlar aynen kalmak koşulu ile yanlış olan yerlerini düzeltmeleri onları, gelen yeni peygamberi kabullenmeye ve ona itaati zorunlu kılmaktadır. Yeni gelen peygamberleri kabul etmeyenlerin dini Allah katında kabul görmeyeceklerdir. Yahudiyiz ve Hıristiyanlarız diyenler gibi.

44- Nikâh: müslüman olan erkek ve müslüman olan kadın için geçerlidir. Müslüman olmayan kadın müslüman olan bir erkekle evlenemez. Müslüman olan bir erkek de müslüman olmayan bir kadınla evlenemez. Eğer müslüman olan erkek ve müslüman olan bir kadın evli kaldıkları dönemlerde içlerinden herhangi birisi Müslümanlığı terk ederse nikah akdi bozulmuştur.

45- Allah’ın dininde kesinlikle başka dinde olanların dinlerine müdahale hakkı yoktur. Seni ve senin dinine müdahale etmediği sürece tabi ki.

46-İslam da devlet, iman eden bir toplumun hayat tarzlarını hem kendi aralarındaki hukuku hem gayrı müslümanlar ile hukuku hem insanların dışındaki varlıklar la hem de Allah olan hukukla ilgili yaşam biçimlerini dizayn eder.

47- Zekât. İslam otoritesinin müslüman olan toplumdan Müslümanların kendi özgür iradeleriyle vermedikleri infakı kendisinin adil olarak ihtiyaç sahiplerine ve toplumun genelini kapsayan yerlere harcamak için devletin aldığı verginin adıdır. Ondaki oran devletin ihtiyaçlarına göre otorite tarafından düzenlenir. Bu vergi müslüman olmayanlardan alındığında ismi cizye ve haraç olmaktadır.

48- Faiz Allah katından tamamen yasaklanmıştır. Müslüman olan kesinlikle bir yere faizle para vererek karşılığında geriye üzerine para ekleyerek alamaz böyle yapanlar Allah ve resullerine savaş açmış demektir. Ama zorunlu duruma düşüp de şiddetli bir ihtiyaç ve kaçınılmaz bir ihtiyaçla karşı karşıya kalındığında diğer haramlarda olduğu gibi o ihtiyacı ölmeyecek kadar almasında bir sakınca yoktur.

49- Allah bir taraftan faizi yasaklarken bir taraftan da parayı tabu haline getirenleri de eleştirmektedir. İslam toplumlarında her inanan müslümanlar Kazandıklarının ihtiyaçtan arta kalanını yoksul ve ihtiyaç sahiplerine verdikleri zaman onları Ancak Allah hidayete eriştirir.

50- Bir köyde bir mahallede bir beldede bir kişi açlığından dolayı veya herhangi bir ihtiyaçtan dolayı ölmüşse o köy o belde veya o mahalle halkı o ölenin katilidir. O halk dünya hayatında helak olmuş demektir. Onlar dünya hayatında asla hidayete eremezler. Kör ve sağır olarak ahret âleminde hasrolunacaklardır.

Doğru olanlarım Allah'a yanlış olanlarım ise bana aittir.

ALİ RIZA BORAZAN
MERSİN -ANAMUR
kuranianlamametodu.blogspot.com

3 Mayıs 2010 Pazartesi

VAHİY GEMİSİ



RAHMAN VE RAHİM OLAN ALLAH'IN ADIYLA!


İnsan; yerleri ve gökleri yaratan Allah’ın yeryüzünde yarattığı en mükemmel olan bir varlıktır. O Aklıyla diğer varlıklardan evrenin esrarını çözmekle ve ilim ve teknolojide zaman ilerledikçe gelişerek bir tirent içerisinde hayatı kendisine kolaylaştırmaktadır. Ama insanın dışında olan varlıklarda böyle bir haslet yoktur. Onlar kendilerine kodlanmış olan bilgilerle yetinip kendi görev ve sorumlulukları içerisinde hayatlarını sürdürüp gitmektedirler.

İnsanlar kendilerine verilmiş olan bu farklılığın, yanı sıra onları denemeye tabi tutulmasının asıl malzemelerini oluşturan hem iyi yola hem de kötü yola gidebilme seçeneği sunulmuştur. İnsan Halife olarak yaratılmakla öyle dünya hayatında başıboş yaratıldığını sanmasın. Onlar için yeryüzünde Attığı her adım yaptığı her davranış konuştuğu her kelime Onlara bir sorumluluk yüklemektedir.

İşte her iki yöne de gidebilme eğiliminde yaratılan insan, Dünya hayatında istediği yolda gitme istediğini söyleme ve yaşama hakkı sonucuna katlanmak koşulu ile yalnız kendi özgür iradesine bırakılmıştır. Allah'ın yeryüzünde Halife olarak yaratığı insana İki yasa koyarak onları disiplin altına almayı önermiştir.

1- Allah’ın evrene koyduğu yasalar, bir adı da sünnetler (sünnetullah)

2- Allahın insanlar arasındaki yaşamı belirleyen yasalardır. Vahiylerdir.

Allah İnsanlar için everene koyduğu yasalarla insanların dünya hayatında evrende yaratılmış bütün varlıklar arasında bir bağ olduğunu evrende yaratılan her varlığın veya yaratılmış olan her bir maddenin başlı başına bağımsız varlık olmadığını her bir varlığın bütün kâinatta yaratılmış olan varlıkların özelliklerini yansıttığını ima ederek insanlara bunların sırlarını çözmelerini istemiştir.

Allah İnsanların önlerine, her madeni her malzemeleri koymuş, insanlar evrende bulunan malzemelerle deneme yanılma yöntemiyle aklını kullanalar için dünya hayatında kendilerinin göstermiş olduğu performansa göre kendileri ve kendilerinin dışında bulunan varlıklarla kendilerine mamul varlıklar üretmelerini kolaylaştırmıştır.

Ortada yağ şeker un var. insanoğlu da bunları birleştirip helva yapacak. İnsanın yapacak olduğu bütün icatların malzemeleri ortada var insanoğlu onlardan bir şeyler üretip bir şeyler yapması gerekiyor.

Allah'ın everene koyduğu yasalarla, Allah'ın sosyal bir toplum olan insanların yaşam biçimlerine ait koyduğu yasalar kesinlikle birbirleriyle çatışmaz. İşte Allah insanların kendi kafalarından ürettikleri yaşam biçimlerinin dışında Allah kendi katından İnsanlarla kendisi arasında elçi olarak seçtiği peygamberler aracılığı ile sosyal olarak insanlarla insanlar, insanlarla Allah ve insanlarla insanlar dışındaki diğer yaratıklar arasında nasıl bir davranış izleneceğine dair vahiyler göndermiştir. 

Bu yasaların adı vahiy yasasıdır. Bu yasalara göre hayatlarını düzenleyen toplumlar ve insanlar. Hem dünya hayatında hem de ahret hayatında emin ve eman içindedirler. Allah’ın Peygamberlere verdiği mucize, bu vahiy bilgisidir. Vahiylerden başka peygamberlere kitap ehli ve İslam toplumlarının sandığı gibi kendi peygamberliğini göstermek için olağan üstü harikulade mucizeler verilmemiştir.

Allah Kâinatı yaratmış ve insanoğlunun yaşayabileceği ortamı önlerine sunmuş, içerisinde hem haram yani insanların zararına olacak malzemeleri hem de insanların temel ihtiyaçları olan helal ve temiz olan malzemeleri koymuş. İnsanlara demiş ki; temiz ve helal olanlardan dilediğiniz gibi yiyin için ve israf etmeyin. Ama pis murdar ve haram olanlardan yemeyin diye bildirerek insanları bunları idrak edecek kapasiteyi de vererek insanları denemeye tabi tutmuştur.

Dünya hayatında, insanın öz yapısına koyduğu birbirine zıt ve düşman olan iki sesin uzantısı olan toplumlar oluşmuştur. İşte bu toplumların vahye bağlı olarak hayatını şekillendirenlerin adına kuran Müslüman ve müslüman toplum bunun dışında hayatını şekillen direnlerlere de bir adı gayri Müslimler bir adı da puta tapıcılar ve müşrikler diye tanımlamıştır.

Allah her iki topluma da dünya hayatında gittikleri istikamette yoğunlaşmaları ölçüsünde hiç ayırım yapmamış hepsine vermiştir. Dünya hayatını isteyene dünyayı ahret hayatını isteyene de ahreti hem dünya hem de ahreti isteyenlere hem dünya ve hem de ahreti vereceğini vaat etmiştir.

İslam toplumlarında Peygamberler aracılığı ile gönderilen vahiyler doğru anlaşılıp pratik hayata doğru uygulandığı zaman, müslüman olanlar vahiy gemisinde sağ salim hayatlarını güven içerisinde geçirerek dünyada medeniyetler bırakmışlardır. Ve o vahiy gemisine binenler esenlik içerisinde yaşamışlardır. 

Eğer, Allah'ın everene koyduğu yasaları müslüman olamayanlar çözerek, onlar gerekli gayreti göstermişlerse Allah onlara dünya hayatında iktidarı vermiş. Eğer müslüman olanlar evrenin yasasını gerekli gayreti gösterip çözdükleri zamanlar da müslüman olanlara iktidar vermiştir. Bu dünya hayatı iman edenlerle iman etmeyenlerin eşit şartlarda Allah'ın hiç birisini kayırmadan adil şartlarda yarış etmeye tabi tutmuştur. Kim Bu maratonu everenin yasasına uygun olarak tamamlarsa o devamlı başarılı olmuş ve söz iktidar onun eline geçmiştir.

Kuran Kısalarında anlatılan, Nuh kavminin, lut kavminin, samut kavminin gönderilmiş olan peygamberlere uyanların bir gemiye bindirilip kurtuılması veya Musa peygamberin denize vurarak asası ile denizi ikiye ayrılarak iman edenlerin vahyin gölgesinde kurtulmalarının mecazi anlatım sanatı ile anlatılan olaylardır.

Yoksa Eğer bu olaylar kurandaki anlatılmış olan kıssaları gerçek anlamında anlamış olsak hem Allahın kuranda koyduğu yasalara hem de Allahın evrene koyduğu yasalara ters düşerdi.

Allah bir taraftan dünya hayatını insanlar için deneme salonu yaptığını söylesin, bir taratan da deneme salonunda insanlar yanlış yaptıkları anda cezalandırsın.

35/45- Eğer Allah, kazandıkları dolayısıyla insanları (azap ile) yakalayıverecek olsaydı, (yerin) sırtı üzerinde hiçbir canlıyı bırakmazdı, ancak onları, adı konulmuş bir süreye kadar ertelemektedir. Sonunda ecelleri geldiği zaman, artık şüphesiz Allah Kendi kullarını görendir.

Allah bir taraftan kuranda ölenler dünyaya bir daha gelmeyeceğini söylesin.

21/95- Yıkıma uğrattığımız bir ülkeye (tekrar dünya hayatı) imkansız (haram)dır; hiç şüphesiz onlar, (dünyaya) bir daha geri dönmeyecekler.

bir taraftan da hazreti İbrahim’in ölü kuşları dirilttiğini.

,2/260- Hani İbrahim: "Rabbim, bana ölüleri nasıl dirilttiğini göster" demişti. (Allah ona:) "İnanmıyor musun?" deyince, "Hayır (inandım), ancak kalbimin tatmin olması için" dedi. "Öyleyse, dört kuş tut. Onları kendine alıştır, sonra onları (parçalayıp) her bir parçasını bir dağın üzerine bırak, sonra da onları çağır. Sana koşarak gelirler. Bil ki, şüphesiz Allah, üstün ve güçlü olandır, hüküm ve hikmet sahibidir."

Hazreti İsa peygamberin ölü adamları dirilttiğini,

5/110- Allah şöyle diyecek: "Ey Meryem oğlu İsa, sana ve annene olan nimetimi hatırla. Ben seni Ruhu'l-Kudüs ile destekledim, beşikte iken de, yetişkin iken de insanlarla konuşuyordun. Sana Kitab’ı, hikmeti, Tevrat'ı ve İncil'i öğrettim. İznimle çamurdan kuş biçiminde (bir şeyi) oluşturuyordun da (yine) iznimle ona üfürdüğünde bir kuş oluveriyordu. Doğuştan kör olanı, alacalıyı iznimle iyileştiriyordun, (yine) Benim iznimle ölüleri (hayata) çıkarıyordun. İsrailoğulları’na apaçık belgelerle geldiğinde onlardan inkara sapanlar, "Şüphesiz bu apaçık bir sihirdir" demişlerdi (de) İsrailoğulları’nı senden geri püskürtmüştüm."

bir toplumun ölen birini inek bacağı vurarak dirildiğini söylesin.

2/73- Bunun için de: "Ona (cesede, kestiğiniz ineğin) bir parçasıyla vurun" demiştik. Böylece, Allah ölüleri diriltir ve size ayetlerini gösterir; ki akıllanasınız.

Bunlar Kuran'da anlatılan mecazi sanatlardır. Bunların kastettikleri manaları kuran bütünlüğünde geçen konularda ve ayetlerde aranması gerekmektedir.

Günümüze kadar gelmiş olan İslam âlimlerinin düşmüş oldukları temel yanlışlar. Kuran'da geçen bir kelime ve ayetin ne anlama geldiğini Kuran içerisinde çözmek yerine veya onun ne anlama geldiğini Kuran'da aramak yerine Kuran'ın dışında aramalarından kaynaklanmaktadır. 

 Kuran'da geçen kelimeler ve ayetler ancak Kuran içerisinde arandığı zaman kastettikleri anlamaları verir. Kuran Peygamberimizin peygamber oluşu ile peygamberlik tarihinin bitişi arasındaki bir kültürü bir edebiyatı yansıtır. Ondan önce ve ondan sonra gelen Arap edebiyatı ve sanatları kuran edebiyatını anlatamazlar.

Allah dünya hayatında kendi özgür iradeleri ile serbest bıraktıkları insanlardan nefsin azgın istekleri onları sarp yokuşa tırmanmak, çok zor gelmiştir. Ahret hayatı onlara uzun gelmiş, kısacık dünyanın çekici süsleri onları aldatarak, sapmışlardır. Bir Topluma Allahtan bir peygamber geldiği zaman o peygamberleri ya öldürmüşler ya da yerinden yurdundan sürüp çıkarmışlardır. Toplumlarda çok azı ancak iman edip gönderilen peygamberlere tabii olmuşlardır. Büyük çoğunluk yanlış yola sapmışlardır.

6/116- Yeryüzünde olanların çoğunluğuna uyacak olursan, seni Allah'ın yolundan şaşırtıp-saptırırlar. Onlar ancak zanna uyarlar ve onlar ancak 'zan ve tahminle yalan söylerler.'

6/119- Ne oluyor ki size, kaçınılmaz bir ihtiyaçla karşı karşıya kalmanız dışında, O, size haram kıldıklarını ayrı ayrı açıklamışken, üzerinde Allah'ın ismi anılan şeyleri yemiyorsunuz? Gerçekten çoğu, bir ilim olmaksızın kendi heva (istek ve tutku)larıyla (kimilerini) saptırıyorlar. Şüphesiz, senin Rabbin haddi aşanları en iyi bilendir.

17/62- Demişti ki: "Şu bana karşı yücelttiğine bir bak; andolsun, eğer bana kıyamet gününe kadar süre tanırsan, onun soyunu -pek az dışında- kuşkusuz kendime bağlı kılacağım.

Eğer peygamberlerde anlatılanlar gibi sihir büyü olağan üstü mucizeler olmuş olsaydı peygamberleri öldüremezler dünya hayatında devamlı peygamberler ve taraftarları galip gelirlerdi. Maalesef öyle olmamış insanlık tarihinin başlangıcından bu tarafa o ağır yükü yüklenen toplumların sayısı çok az olmuştur. Kuran'da ismi zikredilen peygamberlerin sayısı yirmi beşi geçmemiştir. Peygamberlerin büyük bir çoğunlu ben Allah'tan gönderilmiş bir peygamberim dedikleri zaman öldürülmüşler yâda sürülmüşlerdir.

2/61- Siz (ise şöyle) demiştiniz: "Ey Musa, biz bir çeşit yemeğe katlanmayacağız, Rabbine yalvar da, bize yerin bitirdiklerinden bakla, acur, sarmısak, mercimek ve soğan çıkarsın." (O zaman Musa:) "Hayırlı olanı, şu değersiz şeyle mi değiştirmek istiyorsunuz? (Öyleyse) Mısır'a inin, çünkü (orada) kendiniz için istediğiniz vardır" demişti. Onların üzerine horluk ve yoksulluk (damgası) vuruldu ve Allah'tan bir gazaba uğradılar. Bu, kuşkusuz, Allah'ın ayetlerini tanımazlıkları ve peygamberleri haksız yere öldürmelerindendi. (Yine) bu, isyan etmelerinden ve sınırı çiğnemelerindendi. 

3/21- Allah'ın ayetlerini inkâr edenler, peygamberleri haksız yere öldürenler ve insanlardan adaleti emredenleri öldürenler; işte onlara acıklı bir azabı müjdele.

5/70- Andolsun, Biz İsrailoğulları’ndan kesin söz almış (misak) ve onlara elçiler göndermiştik. Onlara ne zaman nefislerinin hoşuna gitmeyen bir şeyle bir elçi geldiyse, bir bölümünü yalanladılar, bir bölümünü de öldürdüler.

Elçileri Allah peş peşe dizerek, hiçbir kavim uyarıcısız bırakılmamıştır. Kuran'da sayısı ne kadar olduğu bilinmeyen elçiler gelip geçtiği halde sadece Kuran'da kıssası oluşmuş peygamberlerden söz edilmiştir. Bu sebeple ismi zikredilmeyen peygamberler Kuran'da geçmemiştir. Şimdi Kuran'da geçen Allah'ın yasaları, hem evrendeki yasaları hem de sosyal bir hayat tarzı ile ilgili yasaları ayrı ayrı inceleyerek vahiy gemisini inşa etmeye çalısalım.

ALLAHIN EVRENE KOYDUĞU YASALAR (SÜNNETULLAH)

67/3- O, biri diğeriyle 'tam bir uyum’ (mutabakat) içinde yedi gök yaratmış olandır. Rahman (olan Allah)ın yaratmasında hiçbir 'çelişki ve uygunsuzluk’ (tefavüt) göremezsin. İşte gözü(nü) çevirip-gezdir; herhangi bir çatlaklık (bozukluk ve çarpıklık) görüyor musun?

67/4- Sonra gözünü iki kere daha çevirip-gezdir; o göz (uyumsuzluk bulmaktan) umudunu kesmiş bir halde bitkin olarak sana dönecektir.

Allah'ın kâinatta yarattığı varlıkları derinden derine incelediğimiz zaman, muazzam bir uyumluluk içerisinde görüyoruz. Yaratılmış olan her varlık, kendisi içerisinde uyumlu olduğu gibi, everende yaratılan varlıkların bütünü ile de uyum halindedir. Her canlı varlık olan insanlar ve hayvanlar başlı başına bir organizmadır.

Yiyip içmesi ile sindirim sistemi ile kendisinde bulunan bütün organların bir birleri ile uyum halinde çalışmalarını o konudaki ilim adamlarının incelemelerine baktığınız zaman hayretten dona kalmamak elde değildir.

Allah Evrende her varlığı bir yere oturtmuş ve ona bir değer vermiştir. Bozguncu insanlar müdahale etmediği sürece o varlıklar kendi görevleri ve kendilerine yüklenen bilgi çerçevesi dâhilinde seyrederler dururlar. Kâinatta yaratılmış hiçbir varlık hiçbir varlığa benzemez benzer sandığımız bazı varlıklarda benzemeyen mutlaka farklı yönleri vardır. Ama bunu o konuda insanlar bilgilerini arttırdıkça ancak anlayabilirler.

Güneş hem kendi miğferi etrafında döner hem dünyaya ısı ışık gönderir. hem de bizim bilmediğimiz kendisi üzerindeki kodlanmış olan bilgiler dâhilinde bilinmeyen bir müstakkara doğru ilerleyip semada seyrini sürdürür. 

Güneşten biz yararlanıyoruz diye ona tapılmaz ondan medet beklenmez. Biz onu bize yaralı kılan yaratıcıya bize verdiği bir nimetten dolayı ona şükreder ve ona kulluk yaparız. Gözlerimizi semaya çevirdiğimiz zaman görebildiğimiz ve göremediğimiz her bir yıldızların ve galaksilerin bize mutlaka bir yararı olduğu muhakkaktır. 

Eğer kâinatta bulunan varlıklardan bir tanesi kendi üzerine düşen bir görevi yerine getirmemiş olsaydı kâinat yerinden oynar birbirine karışırdı. Realizm deizim gibi ideolojiler Allahın evrene koyduğu yasalar çerçevesinde düşünürler. Ve söylemlerini oluştururlar. 

Evet, Kâinatta hiçbir varlık kâinattan ayrı soyutlanamadığı gibi Kâinat içerisinde bulunan bir varlığın tamamı da denilemez. Kâinatta bulunan hiç bir ilim diğer konularda başka ilimlerle çelişmez kendi sahaları ilgili ilim dallarında Olanlarla, başka ilimler arasında bir uyumluluk vardır. Pozitif bilimlerden matematik fizik biyoloji kimya vs ilimler kesinlikle birinin ortaya koymuş olduğu bir yasayı diğer ilimler onaylarlar.

ALLAHIN SOSYAL TOPLUMLARA KOYDUĞU YASALAR.

İlhamını ve yaşam biçimlerini Allah''ın koyduğu yasalardan alan toplumlarla, ilhamını Allah'ın koyduğu yasalar dışından alan toplumların yaşam biçimlerinde ve hayata bakış açılarında taban tabana bir zıtlık görülmektedir. Evrende bir halife olarak yaratılmış olan insan insanların kendilerine müdahale eden diğer insanlar olmadığı sürece onlara verilmiş akıl ve iradeyle, istediği gibi davranma yaşama salahiyetine sahiptirler. 

Zaten Kantın söylediği gibi insanların içerisindeki yasalar insanların yaşam biçimlerini oluştururlar. Bu anlayış doğru olmakla birlikte, insanın içerisinde keşfedemediği aklın yetmediği konularda ilahi vahyin insanlara susamış topraklara yağmurun verdiği ruhla toprakta bulunan bütün tohumlar canlandığı gibi, insanın içerisinde üzerleri toplumlar tarafından örtülüp de dışa çıkamayan hakikatleri vahiy dışarı çıkarmaktadır. 

Elbette evrendeki yasaları Allah'a inanmayan ve yasaların çözülmesinde gerekli gayreti keşfeden ve uygulayan toplumlara insanların kendilerine inanmadıkları Allahtan bir vahiyle bilgi geldiğinin farkında bile değildirler. Kâinatta Bulunan Bütün varlıklara Allah'ın vahyi ulaşmaktadır. 

Ama Halife olarak yaratılan insanlara gelen vahiylerle insanların dışındaki varlıklara gelen vahiylerde farklılıklar oluştuğu gibi, İnsanlardan iman edenlerle iman etmeyenler arasında da vahiylerde farklılıklar oluşmaktadır. Hatta insanlardan iman edenlerle peygamberlere gelen vahiylerde de farklılıklar oluşmaktadır. Şimdi Bunlara ayrı ayrı kurandan örnekler vererek açıklamaya çalışalım.

İNSANLARIN DIŞINDA OLAN VARLIKLARLA ALLAH'IN KONUŞMASI!

Allah Kâinatta insanların dışında yaratılmış olan varlıklarla diyalog halindedir. Kuranın tabiriyle onların adı melektir. Allah kâinatta yaratılmış akıl ve irade sahibi olmayan varlıklara bilgi kotlamış her bir varlık veya diğer bir adıyla her bir melek kendisine kotlanmış olan bilgiler çerçevesinde bir süreç içerisinde seyrini tamamlayarak hayatları son bulur. Bu varlıklar, akıl ve irade sahibi olmadıklarından dolayı kendi seyirleri dışında manevra kabiliyetleri yoktur. Yaşadıkları hayatlardan dolayı sorumlu da değildirler.

Bu Varlıklar Kendi aralarında iki kısma ayrılırlar. Canlı varlıklar, Cansız varlıklar. Canlı varlıklar kendi içerisinde de iki kısma ayrılırlar. Hayvanlar-Bitkiler. Diğer ayrıntıları kendi aralarında ayrı ayrı inceleme yapan ilim adamlarına bırakıyorum. Gerçek olan odur ki; yaratılmış olan her bir varlığı ayrı ayrı incelediğimiz zaman hepsine kotlanmış olan bilgileri bulunmaktadır ama her bir varlık kotlanmış olan bilgilerin dışında bir bilgileri yoktur.

2/32- Dediler ki: "Sen Yücesin, bize öğrettiğinden başka bizim hiçbir bilgimiz yok. Gerçekten Sen, her şeyi bilen, hüküm ve hikmet sahibi olansın." 

Arılar da akıl ve irade sahibi olmadıkları halde insanların toplanıp da yapamayacakları balı kendilerine kotlanmış olan bilgiler çerçevesinde yapmaktadırlar.

16/67- Hurmalıkların ve üzümlüklerin meyvelerinden kurdukları çardaklarda hem sarhoşluk verici içki, hem güzel bir rızık edinmektesiniz. Şüphesiz aklını kullanabilen bir topluluk için, gerçekten bunda bir ayet vardır.

16/68- Rabbin bal arısına vahyetti: Dağlarda, ağaçlarda ve onların kurdukları çardaklarda kendine evler edin. 

16/69- Sonra meyvelerin tümünden ye, böylece Rabbinin sana kolaylaştırdığı yollarda yürü-uçuver. Onların karınlarından türlü renklerde şerbetler çıkar, onda insanlar için bir şifa vardır. Şüphesiz düşünen bir topluluk için gerçekten bunda bir ayet vardır.

Kuran'da anlatılan insanlar dışındaki varlıkları incelediğimiz zaman her bir varlık kendi görevini kendisine Allah'ın vah yettiği ölçüler içerisinde yapmaktadırlar. 

Ve bunların hepsi insanoğlunun hizmetine verilmiştir. Eğer bu varlıklar olmamış olsalardı insanoğlu yaratılalıdan bu tarafa yerinden bile kımıldayamazlardı. Köpeklerde akıl ve irade olmadığı halde insanlardan daha verimli eğitildikleri zaman işler becermektedirler. Eroin araması depremlerde ölenlerin veya canlı olanların yerini keşfetmesi Allahın onlara yüklemiş olduğu bilgi çerçevesinde hareket edip durmaktadırlar.

Ateşe yakma görevi veriştir. Ateş yakılmaya elverişli olan her varlığı yakar, onda akıl olmadığından peygamberi ateşin içerisine attıkları zaman peygamberleri de yakar. Veya denizde yüzmesini bilemeyen insanlar denizde boğulurlar. 

Onun peygamber veya kâfir olmasına bakmaz, yeryüzünde ve kâinatta aklına ne gelirse o varlıkların kendilerine özel bir görevleri vardır. Bu görevlerin dışına çıkamazlar o görevlerini hakkıyla yerine getirmede kusur etmezler. İşte Allah evrende yaratılan bütün varlıkların kendi görevleri içerisinde seyirlerini düzenlemeleri vah yetmekle olmaktadır.

ALAHIN İNSANLARLA KONUŞMASI!

Allahın insanlarla konuşması üç şekilde olmaktadır. Bir ayet örneği vererek anlatmaya çalışalım.

42/51- Kendisiyle Allah'ın konuşması, bir beşer için olacak (şey) değildir; ancak bir vahiy ile ya da perde arkasından veya bir elçi gönderip Kendi izniyle dilediğine vah yetmesi (durumu) başka. Gerçekten O, Yüce olandır, hüküm ve hikmet sahibidir. 

Ayette görüldüğü gibi Allah insanlarla konuşmasını üç şekilde yapmaktadır.

1-Peygamberlerle
 
2-peygamberlere iman edenlerle.

3- Allaha peygamberlere iman etmeyenlerle konuşması.

PEYGAMBERLERLE ALLAH'IN KONUŞMASI

İşte dünya üzerinde ne kadar insan varsa bu insanlardan bir bölümü, Allah'ın varlığına, peygamberler aracılığı ile Allah insanlara vahiyler göndererek dünya hayatında yasalar koyduğuna ve öldükten sonra insanlar şu dünya hayatında konuştuğu her sözün, yaptığı her davranışın, kameraya alınarak ahret âleminde bunların hesabını vereceğine inanlardır. Ve yaşayanlardır. Bunların adı Kuran'da müslüman olarak tanımlanır. Bu tip insanların dünya hayatında yaşam biçimlerini kendilerine gelmiş olan kitaplar şekillendir.

İman edenlerle iman etmeyenleri ayıran temel çizgi Allah''tan insanları doğru yola götürecek vahyin gelip gelmemesi ile ilgilidir.

2/97- De ki: "Cibril'e kim düşman ise, (bilsin ki) gerçekten onu (Kitabı), Allah'ın izniyle kendinden öncekileri doğrulayıcı ve mü'minler için hidayet ve müjde verici olarak senin kalbine indiren odur.

2/98- Her kim Allah'a, meleklerine, elçilerine, Cibril'e ve Mikail'e düşman ise, artık şüphesiz Allah da kâfirlerin düşmanıdır."

İnsanları iman eden etmeyen diye ayıran bu olaydır. Hazreti Muhammet sav kavmi karşısında sevilen güvenilen sahiplenilen iken, ne zaman bana Allah'tan vahiy geldi ben size peygamber olarak gönderildim dediği zaman düşmanlıklar baladı. sen delirmişsin sen cinlenmişsin ifadeleri kullanmaya başladılar.

Peygamberler topluma geldikleri zaman, toplumda bir hareket başlar. Nasıl bir buzu sıcak bir ortama attığın zaman sıcak ve soğuk hava akımı oluşmaya başlıyorsa, peygamberler de batıla inanmış bir topluma hakkı anlatmaya başlandığı zaman halk iki kısma ayrılmaktadır. Orası çalkalanmakta orada rahatsızlıklar oluşmaya başlamaktadır.

Genelde peygamberler, geldiği zaman peygamberlerin getirdikleri yaşam biçimleri toplumlar içerisinde makam mevki, belamların firavun vari insanların hoşlarına gitmemiştir.

Allah katında her insan, dünya hayatında hür özgür bir şekilde doğarlar. İstediği bir dini seçmek istediği yaşam biçimini kimsenin hakkına tecavüz etmeden yaşamak haklarına sahiptirler. Ama toplumlarda güç sahibi önde gelenler, bir taraftan halkı bölmüşler ve onları zayıflatarak, güçsüzleştirmişlerdir. 

Onların kendi dinlerinde kendileri istedikleri şekilde yaşama haklarını ellerinden alınarak yeryüzünde ekini ve nesli yok ederek bozgunculuk çıkarmışlardır.

Peygamberler geldikleri zaman toplumlarda yapılan yanlışlıkları güç ve kuvvet oluşturabilirlerse, Allahın gözetimi altında hangi bir yanlışlık varsa o gün toplumlarda onları usulüne uygun olarak düzeltmişlerdir. Bütün vahiy orijinli dinler evrenseldir. Bütün peygamberlerdeki temel amaç iman edeleri aralarındaki ihtilafları çözerek onları bir çatı altında birleştirmektir. 

Dünya üzerinde Halife olarak yaratılan insanlar. Allahın dünya hayatında istediği gibi yaşama hakkına sahip olmaları sebebiyle ne tarafa yönelirlerse yöneldikleri yollarda ilerleyebilmeleri için yollar açıktır. Ama temel olarak insanları ayıran ve yaşam biçimlerini Allah’ı rab olarak kabul edenlerin Yollarının projesini Allah tarafından seçilmiş peygamberler tarafından dizayn edilmektedir. Buna iman edenler o gönderilmiş olunan vahiyler çerçevesinde hayatlarını düzenlerler ve düzenlemek zorundadırlar.

Vahye inanmayanlar da everendeki yasalarla veya kendi akıllarına göre hayatlarını yaşam biçimlerini düzenledikleri için ayrı ayrı ümmet ve ayrı ayrı yaşam biçimlerine sahiptirler. Bunlara Allah'tan bir peygamber, kitap geldiğine inandık dedikleri halde inançlarının zan ve tahminden öteye gitmeyen ehli kitabı da ekleyecek olursak yüzlerce binlerce yaşam biçimleri farklılığı oluşturmuşlardır.

42/13-O: 'Dini dosdoğru ayakta tutun ve onda ayrılığa düşmeyin' diye dinden Nuh'a vasiyet ettiğini ve sana vah yettiğimizi, İbrahim'e, Musa'ya ve İsa'ya vasiyet ettiğimizi sizin için de teşri' etti (bir şeriat kıldı). Senin kendilerini çağırdığın şey, müşriklere ağır geldi. Allah, dilediğini buna seçer ve içten kendisine yöneleni hidayete erdirir.

İşte Peygamberlere gönderilen vahyin kaynağı Allah’tır. Bu sebeple onlar arasında hiçbir ayırım olmadığı gibi getirmiş oldukları helal ve haramlarda da bir farklılık yoktur. Bütün Peygamberler ve o peygamberlere iman edip, onların getirdikleri mesajlar doğrultusunda yaşayanlar Bir ailedirler. Onlar tek bir ümmet tek bir şeriattırlar.

ELÇİLER ARACILIĞI İLE ALLAHIN KONUŞMASI!

Kuran'ın tanımladığı elçiler aracılığı ile konuşma peygamber anlamında eçilerdir. Bir başka peygamberlerin direk olarak aracısız vahiy almaları ve yaşadıkları hayatlarında yaşamış oldukları yanlış davranışlarında düzeltilerek kovulmuş şeytanın katmasının olmadığı bir kitapla toplumun karşısına çıkmışlardır.22/52

İşte gerek peygamberin yaşadığı hayat döneminde gerekse peygamber döneminde sonraki çağlarda insanlar eliyle Allah'ın koruma altına aldığı o kitabı kendilerine rehber edinenler Allah ile konuşmaktadırlar. 

Müslüman olanlar arasında temel ilke kuran olduğu halde peygamberler de o vahyin gözetimi altında hareket ettikleri halde peygamberimizin yaşadığı dönemdeki Kuran'da geçen peygamberle ilgili ayetleri sanki peygamber öldükten sonra. Da peygamber hayatta imiş gibi anlaşılmasından dolayı kavram kargaşası ortaya çıkmıştır.

Doğrularım Allah'a yanlışlaarım ise bana aittir.

ALİ RIZA BORAZAN
MERSİN ANAMUR.

Kuranianlşamametodu.blogspot.com
alirizaborazan@hotmail.com