RAHMAN RAHİM OLAN ALLAH’IN ADIYLA!
Karia
suresi Kuran sıralamasına göre yüz
birinci, nüzul sırasına göre de otuzuncu sure olup, mekkede nazil olmuştur. on
bir ayetten ibadettir.
101/1-
Kaari’a...
Dikkat edilirse
Kuran Kendi içerisinde kullandığı bir
kelimenin ne anlama geldiğini konu içerisinde anlatmaktadır.
101/2-
Nedir Kaari’a?
Soruyor ve kendisi
cevap veriyor.
101/3-
Sana o Karia’yı bildiren nedir?
İnsanların
bilmediği, sadece ve sadece Allah’ın nebiler aracılığı ile iman edenlere ait olan gayıb bilgisini, yani olmamış ve gelecekte olacak olan bir kıyamet
sahnesini anlatmaktadır.
101/4-
İnsanların, 'her yana dağılmış' pervaneler gibi olacakları gün,
101/5-
Ve dağların 'etrafa saçılmış' renkli yünler gibi olacakları (gün),
Kıyamet suresinde de kıyamet sahnesi şöyle
tasvir edilmektedir.
75/1- Hayır, kalkış (kıyamet) gününe and ederim.
75/2- Ve yine hayır; kendini kınayıp duran nefse de
and ederim.
75/3- İnsan, onun kemiklerini Bizim kesin olarak bir
araya getirmeyeceğimizi mi sanıyor?
75/4- Evet; onun parmak uçlarını dahi
derleyip-(yeniden) düzene koymaya güç yetirenleriz.
75/5- Ancak insan, önündeki (sonsuz geleceği)ni de
'fücurla sürdürmek ister.'
75/6- "Kıyamet günü ne zamanmış" diye sorar.
75/7- Ama göz 'kamaşıp da kaydığı,'
75/8- Ay karardığı,
75/9- Güneş ve ay birleştirildiği zaman;
75/10- İnsan o gün: "Kaçış nereye?" der.
75/11- Hayır, sığınacak herhangi bir yer yok.
75/12- O gün, 'sonunda varılıp karar kılınacak yer
(müstakar)' yalnızca Rabbinin katıdır.
75/13- İnsana o gün, önceden takdim ettikleri ve
erteledikleri şeylerle haber verilir.
75/14- Hayır; insan, kendi nefsine karşı bir
basirettir.
75/15- Kendi mazeretlerini ortaya atsa bile.
Nebilerin, Yani
vahye muhatap olan peygamberlerin getirmiş oldukları en büyük haberlerden
birisi de ahret alemi ile ilgili getirdikleri bilgilerdir. Dünya hayatında
nebilerin dışında hiç bir insan
Öldükten sonra ahret aleminde bir diriliş ve hesaba çekiliş olacağını bilemez.
İşte gelen peygamberleri diğer insanlardan ayıran en büyük özelliklerden birisi Allah’ın onları ahret ve dünya hayatında insanların başlarına bazı şeyler gelmeden, yapmış oldukları yanlış davranışların sonucunda Allah’ın bildirmesiyle gayıptan, ötelerin ötesinden neler gelebileceğini haber vermeleridir.
İşte gelen peygamberleri diğer insanlardan ayıran en büyük özelliklerden birisi Allah’ın onları ahret ve dünya hayatında insanların başlarına bazı şeyler gelmeden, yapmış oldukları yanlış davranışların sonucunda Allah’ın bildirmesiyle gayıptan, ötelerin ötesinden neler gelebileceğini haber vermeleridir.
81/24-O, gayb (haberlerin)e
karşı (söylediklerinden dolayı) suçlanamaz (ya da cimrilikte bulunup kıskançlık yapmaz.)
Kuran’da Allah,
İnkar edenlerin temel özelliklerinden bahsederken, Ahret alemi ile bilgileri
inkar etmeleridir. Bunların isimleri Kuran’da, Bilmeyenler, müşrikler, puta tapıcılar, ata
dini mensupları olarak değişik sureler içerisinde kelimelerle ifade edilmişlerdir.
Bunlar Ahret hayatında insanların diriltilerek yapmış oldukları iyi veya kötü davranışlarından dolayı hesaba çekilip ceza ve mükafat göreceklerine inanmazlar. Onlar için ne varsa olup biten dünya hayatındadır. Öldükten sonra diriltilmeyeceklerini yaşamın ölümün sadece dünya hayatında olduğunu söylemektedirler.
Bunlar Ahret hayatında insanların diriltilerek yapmış oldukları iyi veya kötü davranışlarından dolayı hesaba çekilip ceza ve mükafat göreceklerine inanmazlar. Onlar için ne varsa olup biten dünya hayatındadır. Öldükten sonra diriltilmeyeceklerini yaşamın ölümün sadece dünya hayatında olduğunu söylemektedirler.
23/ 33- Kendi kavminden, inkar edip ahirete kavuşmayı
yalanlayan ve kendilerine, dünya hayatında refah verdiğimiz önde gelenler dedi
ki: "Bu, sizin benzeriniz olan bir beşerden başkası değildir, kendisi de
sizin yediklerinizden yemekte ve içtiklerinizden içmektedir."
23/34- "Eğer sizin benzeriniz olan bir beşere
boyun eğecek olursanız, andolsun, siz gerçekten hüsrana uğrayanlar
olursunuz."
23/35- "O, öldüğünüz, toprak ve kemik haline
geldiğiniz zaman, sizin mutlaka (yeniden diriltilip) çıkarılacağınızı mı
va'dediyor?"
23/36- "Heyhat, size va'dedilen şeye
heyhat..."
23/37- "O (bütün gerçek), yalnızca bizim
(yaşamakta olduğumuz bu) dünya hayatımızdan ibarettir; ölürüz ve yaşarız, biz
diriltilecekler değiliz."
23/38- "O ise, yalnızca bir adam (insan)dır,
Allah'a karşı yalan uydurmaktadır, bizler de ona inanacak değiliz."
Günümüz
toplumlarında iki tip insanlar ahret olgusuna inanmamaktadırlar. Bunlardan birisi Kuran’ın ifadesiyle
ata dinine mensup olanlar. Bunlar günümüz toplumlarında karşılığı ateistlerdir.
Bunlar Allah’a peygamberlere, Allah’ın
gönderdikleri kitaplara ve ahret alemine iman etmezler. Kuran’dan bir ayetle örneklendirmeye
çalışalım.
2/ 28- Nasıl oluyor da Allah'ı inkar ediyorsunuz? Oysa
ölü iken sizi O diriltti; sonra sizi yine öldürecek, yine diriltecektir ve
sonra O'na döndürüleceksiniz.
2/29- Sizin için yerde olanların tümünü yaratan O'dur.
Sonra göğe yönelip (istiva edip) de onları yedi gök olarak düzenleyen O'dur. Ve
O, her şeyi bilendir.
İkinci tip ahret
alemini inkar edenler deistlerdir. Bunlar, Allah’ın varlığını kabul ettikleri
halde yine ateistler gibi Allah’ın Gönderdikleri peygamberlere kitaplara ve
ahret alemini kabul etmediklerinden dolayı
onlarda müşrik olarak tanımlanmaktadırlar.
39/ 38- Andolsun, onlara: "Gökleri ve yeri kim
yarattı?" diye soracak olsan, elbette "Allah" diyecekler. De ki:
"Gördünüz mü-haber verin; Allah'tan başka taptıklarınız, eğer Allah bana
bir zarar dileyecek olsa, O'nun zararını kaldırabilirler mi? Ya da bana bir
rahmet vermeyi istese, O'nun rahmetini tutup-önleyebilecekler mi" De ki:
"Allah, bana yeter. Tevekkül edecek olanlar, O'na tevekkül etsinler."
Demek ki Allah’ı
kabul etmek Allah’ın rabliğini kabul
edip onun nebiler aracılığı ile gönderdiği kurallar çerçevesinde yaşamadıkça
hiçbir anlam taşımamaktadır. Bu gün deizmin bir ürünü olan laiklik,
demokrasi,sekülerizim pozitivizmim vs.
gibi akımlar.
Allah’ın rabliğini gündemden kaldırarak dünya yaşamını kendi akıllarından çıkardıkları kanunlarla idare ederek yönetmektedirler. Bu sebeple dünya, ahlaki çöküntülerin doruk noktasına ulaşmıştır. Adam öldürme silahlı saldırılar, gasp hırsızlık, zina fuhuş intihar içki kumar gibi daha bir çok bağımlılık yapan alışkanlıklar her toplumlarda ala bildiğine yaygınlaşmış toplumlar mutsuz hüzünlü karamsar bir profil ile karşımızda gözlenmektedir.
Allah’ın rabliğini gündemden kaldırarak dünya yaşamını kendi akıllarından çıkardıkları kanunlarla idare ederek yönetmektedirler. Bu sebeple dünya, ahlaki çöküntülerin doruk noktasına ulaşmıştır. Adam öldürme silahlı saldırılar, gasp hırsızlık, zina fuhuş intihar içki kumar gibi daha bir çok bağımlılık yapan alışkanlıklar her toplumlarda ala bildiğine yaygınlaşmış toplumlar mutsuz hüzünlü karamsar bir profil ile karşımızda gözlenmektedir.
Düşünen insanların
kafalarında bu olayların neden ve niçin oldukları soru işaretleri bırakmaz mı? Gidilen yolda
bir mutlak bir yanlışlık olması gerekir ki toplumlar bu kadar nasıl sarsıldılar.
101/6-
İşte, kimin tartıları ağır basarsa,
101/7-
Artık o, hoşnut olunan bir hayat içindedir.
Tartıların ağır
basmasını klasik din adamları sanki her yapılan günah ve sevaplar toplanacak
bir teraziye konacak Günah miktarı ağır basanlar cehenneme sevap miktarı ağır
basanlar da cennete gidecek anlayışı hakimdir. Oysa insanlar dünya hayatında
iki sınıf olarak karşımıza çıkmaktadırlar.
Ya Müslüman olur, hayatının her alanında Allah’ın kendisine yüklemiş olduğu sorumluluklar içerisinde yaşar ve ölür. Arkasından onu cennet takip eder. Ya da insanlar rabbani yolun dışında bir yola girer ve yaşar. sonucu da cehennem olur. Cennet ve cehennem süresizdir. Cehenneme giren ebedi cehennemlik cennete giden de ebedi cennetliktir.
Ya Müslüman olur, hayatının her alanında Allah’ın kendisine yüklemiş olduğu sorumluluklar içerisinde yaşar ve ölür. Arkasından onu cennet takip eder. Ya da insanlar rabbani yolun dışında bir yola girer ve yaşar. sonucu da cehennem olur. Cennet ve cehennem süresizdir. Cehenneme giren ebedi cehennemlik cennete giden de ebedi cennetliktir.
11/105- (Kıyametin) Geleceği günde, O'nun izni
olmaksızın, hiç kimse söz söyleyemez. Artık onlardan kimi 'bedbaht ve mutsuz',
(kimi de) mutlu ve bahtiyardır.
11/106- Mutsuz olanlar ateştedirler, onlar için orada
(kahırla ve acıyla) nefes alıp vermeler vardır.
11/107- Onlar, Rabbinin dilemesi dışında gökler ve yer
sürüp gittikçe, orada süresiz kalacaklardır. Çünkü Rabbin, gerçekten dilediğini
yapandır.
11/108- Mutlu olanlar da, artık onlar cennettedirler.
Rabbinin dilemesi dışında gökler ve yer sürüp gittikçe, orada süresiz
kalacaklardır. (Bu) kesintisi olmayan bir ihsandır.
İnsanlar Yaratılış
olarak eksik ve hatalıdırlar. Mutlaka peygamberler de dahil olmak üzere
kovulmuş lanetlenmiş şeytan insanlara musallat olmaktadır. Allah insanlara ergenlik döneminden bunaklık ve
ölüm dönemine kadar süre vermektedir.
Bu süreç içerisinde ölüm gelmeden önce eğer yanlış yolda ise kendisini değiştirerek doğru yola girmeye karar verir. Ve kararında durursa veya iman ettiği halde imanını hayra dönüştürecek fırsat bulamadan ölürse, Allah da onu cennet kervanına eklemektedir.
Bu süreç içerisinde ölüm gelmeden önce eğer yanlış yolda ise kendisini değiştirerek doğru yola girmeye karar verir. Ve kararında durursa veya iman ettiği halde imanını hayra dönüştürecek fırsat bulamadan ölürse, Allah da onu cennet kervanına eklemektedir.
Allah tövbeyi bağışlamayı sapmayı, ve bağışlamaya sapmaya
gidebilecek hem eğilimi hem de malzemeleri vererek, insanlar denenmektedirler.
Bir taraftan nebiler ve resullerle vahyi bilgilerin, bir taraftan da iblis ve
şeytanların vesveseleriyle insan muhatap
olmaktadır.
Allah insanlara hem sapmanın yolunda gidebilecek malzemeleri verdiği gibi, rahmanın yolunda gidebilecek malzemeleri de vermiştir. İnsan karşısına çıkan her iki yola girdiği zaman yaşamında bir değişikliği hem çevredeki insanlar hem de kendisi rahatlıkla fark edebilmektedir.Turunçgiller familyasından olan turuncu bir yafa ,limon, velense vaşington gibi türlerden hangisini aşılamış san o meyveyi vermektedir.
Allah insanlara hem sapmanın yolunda gidebilecek malzemeleri verdiği gibi, rahmanın yolunda gidebilecek malzemeleri de vermiştir. İnsan karşısına çıkan her iki yola girdiği zaman yaşamında bir değişikliği hem çevredeki insanlar hem de kendisi rahatlıkla fark edebilmektedir.Turunçgiller familyasından olan turuncu bir yafa ,limon, velense vaşington gibi türlerden hangisini aşılamış san o meyveyi vermektedir.
İnsanlar da
öyledirler. İnsanlar hayata bakarlarken hangi şekilde kendilerine bir yaşam
tarzı seçeceklerine kendileri karar verirler. İnsanlar ya Muttaki yoldadırlar
ya da şeytani yoldadırlar.
Muttaki yolda olan her hangi birisine içki versen veya zinaya gitmeyi teklif etsen gider mi? Eğer Allah’ın kendisine kesin olarak yasakladığı bir şeyi teklif edildiğinde giderse o mutlaka yol çizgisini değiştirmiş demektir. Bir vücutta iki kalp bulunmadığı gibi, bir kişide birbirine zıt iki inanç ve yaşam da bulunmaz.
Muttaki yolda olan her hangi birisine içki versen veya zinaya gitmeyi teklif etsen gider mi? Eğer Allah’ın kendisine kesin olarak yasakladığı bir şeyi teklif edildiğinde giderse o mutlaka yol çizgisini değiştirmiş demektir. Bir vücutta iki kalp bulunmadığı gibi, bir kişide birbirine zıt iki inanç ve yaşam da bulunmaz.
33/4- Allah, bir adamın kendi (göğüs) boşluğu içinde
iki kalp kılmadı ve kendilerini annelerinize benzeterek yemin konusu yaptığınız
(zıharda bulunduğunuz) eşlerinizi sizin anneleriniz yapmadı, evlatlıklarınızı
da sizin (öz) çocuklarınız saymadı. Bu, sizin (yalnızca) ağzınızla
söylemenizdir. Allah ise, hakkı söyler ve (doğru olan) yola yöneltip-iletir.
İnsan ya Allah'ı ilah olarak kabul eder onun nebilerle gönderdiği vahiylerle hayatını düzenler. Ya da insan
Allah’ın dışındaki taptıkları ilahların
koydukları ilkelerle hayatını düzenler. Nasıl aynı anda bir kapı hem açık hem
kapalı olamıyorsa, insan aynı anda hem Müslüman hem de gayri Müslim olamaz. Bir
kişiye iman girerse küfür çıkar. Küfür
girerse iman çıkar.
İnsanlar
kendilerine nasıl bir yol seçmişlerse o yolda güçlenerek devam ederler. Başlangıç noktası sıfır veya
nötr olan iki kişi zıt yönde yürümeye
başladıklarında her ileriye attıkları
adımlar onları birbirinden daha da uzaklaştırıyorsa inkar ya da şirk yolunu
tercih edenlerle iman ve Salih amel işleyenler de hayatta yaşadıkça kendilerini
değiştirmedikçe yol farklılıkları birbirlerinden o derece uzaklaşmaya başlar.
Eğer inkar yolunu
seçmiş bir adam, gittiği yolun yanlışlığının farkına vararak iman eder imanını
Salih amele götürürse İman etmenin ve
imanla yaşamanın hazzını tatmış ve mutmain olmuş bir konumdadır. Eğer kişi bu
güzelliklerin farkına varıp, sonradan yine inkar eder ve inkar yolunda
ilerlerse artık o tekrar iman edip Salih amel işlemesi zorlaşmaktadır.
4/137- Gerçek şu, iman edip sonra inkara sapanlar,
sonra yine iman edip sonra inkara sapanlar sonra da inkarları artanlar… Allah
onları bağışlayacak değildir, onları doğru yola da iletecek değildir.
Allah Her ne
şartta olursa olsun Dünya hayatında gittiği yanlış yoldan değişim
dönüşüm yaparsa bağışlar. Ama bağımlılık yapan alışkanlıklar onu asla
bağışlanmak için çaba göstermesine ve bağışlanmasına engel olur. Nasıl dişleri yalama yapmış bir
cıvata işlevini yitirip görev yapamıyorsa, iman edip sonra inkar eden , sonra
iman edip yine inkar edenler ve inkarı arttıranlar cıvatanın işlevini yitirmesi
gibi işlevlerini yitirirler.
Her insan bir
hayat serüveni boyunca Hayatta yaşarken
kendi yolu doğrultusunda olan malzemelerle
hayatlarını örerler. İman eden ve Salih amel işlemede karar verenler, Allah’ın
yasaklamış olduğu haram şeylere karşı o yolda olgunlaştıkça duyarsızlaşırlar.
İşte hazreti Yusuf’un vezirin karısının
baskı ve zorlamasına karşı kendisi de arzuladığı halde öyle bir zina suçunu
işlememesi, isterse insan kendisini, koruyup arındırabiliyor muş.
12/22- Erginlik çağına erişince, kendisine hüküm ve
ilim verdik. İşte Biz, iyilik yapanları böyle ödüllendiririz.
12/23- Evinde kalmakta olduğu kadın, ondan murad almak
istedi ve kapıları sımsıkı kapatarak: "İsteklerim senin içindir,
gelsene" dedi. (Yusuf) Dedi ki: "Allah'a sığınırım. Çünkü o benim
Efendimdir, yerimi güzel tutmuştur. Gerçek şu ki, zalimler kurtuluşa
ermez."
12/24- Andolsun kadın onu arzulamıştı, -eğer Rabbinin
(zinayı yasaklayan) kesin kanıt (burhan)ını görmeseydi- o da (Yusuf da) onu
arzulamıştı. Böylelikle Biz ondan kötülüğü ve fuhşu geri çevirmek için (ona
delil gönderdik). Çünkü o, muhlis kullarımızdandı.
Eğer Yusuf öyle
bir yanlışlığı yapmış olsaydı, o yanlışa giden yolun temelini atarak hayatta
şeytani yolda yürümeye aday birisi olarak karşımıza çıkacaktı. İşte direnerek
saray eşrafının ve halkının baskı ve zulmüne rağmen zindana atmakta
birleştikleri halde onu doğru yoldan ayıramamışlardır. Ve Allah da onu kararlı
takva duygusunun istediği istikamette hayatını öre-bilmiş onu ülkenin yöneticisi
konumuna taşımıştır.
Her insan mutlaka
iki yoldan birisinde ilerleyerek yol almaktadır. İlk başlarda insanların kafaları
karışık olsa da, zaman geçtikçe yollar netleşmekte ya insan Allah yolunda, ya da
tağutlar yolunda ölüp öldürülecek kadar yolunda sabitleşmektedirler.
4/76- İman edenler Allah yolunda savaşırlar; inkar
edenler ise tağut yolunda savaşırlar öyleyse şeytanın dostlarıyla savaşın. Hiç
şüphesiz, şeytanın hileli-düzeni pek zayıftır.
Orta yerde hiçbir
insan kalmayacaktır.mutlaka Allah onları görünmezlikte deneyecek dünya
hayatında ahret alemindeki gideceği yeri kendisi belirlemeden ölmeyecektir.
5/93- İman edenler ve salih amellerde bulunanlar için
korkup-sakındıkları, iman ettikleri ve salih amellerde bulundukları, sonra
korkup-sakındıkları ve iman ettikleri ve sonra (yine) korkup-sakındıkları ve
iyilikte bulundukları takdirde (yasaklanmadan önce) dedikleri dolayısıyla bir
sorumluluk yoktur. Allah, iyilik yapanları sever.
5/94- Ey iman edenler, Allah görünmezlikte (gaybte)
Kendisi'nden kimin korktuğunu ortaya çıkarmak için ellerinizin ve
mızraklarınızın erişeceği avdan bir şeyle andolsun sizi deneyecektir. Artık kim
bundan sonra haddi aşarsa, onun için acı bir azap vardır.
Bağışlama:
Kişilerin doğru bir istikamet tutturarak
bilgilendikçe yapmış olduğu yanlışlardan vaz geçerek kendilerini düzeltmeleridir. Allah bağışlamayı da yaratmış sapmayı da
yaratmıştır.
Allah kimseyi kendi istemedikçe bağışlamaz ve saptırmaz da dünya hayatından insanların denenmesi budur. Allah kimseyi kendisi istemedikçe cennete de atmaz cehenneme de atmaz.Allah insanlara cennete ve cehenneme gidecek malzemeleri verir.
İnsanlar isterlerse kendilerine cennet, isterlerse kendilerine cehennem hazırlarlar. Eğer Allah birini cennete birini de cehenneme atmış olsaydı, insanların özgür iradesi dışında olay gerçekleşirdi bu da adil olan Allah’a adaletsiz sıfat yakıştırılmış olurdu.
Allah kimseyi kendi istemedikçe bağışlamaz ve saptırmaz da dünya hayatından insanların denenmesi budur. Allah kimseyi kendisi istemedikçe cennete de atmaz cehenneme de atmaz.Allah insanlara cennete ve cehenneme gidecek malzemeleri verir.
İnsanlar isterlerse kendilerine cennet, isterlerse kendilerine cehennem hazırlarlar. Eğer Allah birini cennete birini de cehenneme atmış olsaydı, insanların özgür iradesi dışında olay gerçekleşirdi bu da adil olan Allah’a adaletsiz sıfat yakıştırılmış olurdu.
Kuran günahı
kendisini kuşatanlar derken, inkar ve küfür yolunu seçerek Allah’ın yasakladığı
şeyleri yaparak hayatını birleştirmesi anlamındadır.
Zaten inkar edenlerin kötü ve yanlış davranışlarının yanında güzel davranışlar da bulunsa da onların yapmış oldukları güzel davranışlar Allah katında kabul görmeyecek. İnsanların Amellerinin geçerli olması için insanlar önce Allah’ın rabliği karşısında başka rablere inanmamalıdır. Allah’ın şirk koşanları bağışlamaması da bu anlama gelmektedir.
Zaten inkar edenlerin kötü ve yanlış davranışlarının yanında güzel davranışlar da bulunsa da onların yapmış oldukları güzel davranışlar Allah katında kabul görmeyecek. İnsanların Amellerinin geçerli olması için insanlar önce Allah’ın rabliği karşısında başka rablere inanmamalıdır. Allah’ın şirk koşanları bağışlamaması da bu anlama gelmektedir.
4/115- Kim kendisine 'dosdoğru yol' apaçık belli
olduktan sonra, elçiye muhalefet ederse ve mü'minlerin yolundan başka bir yola
uyarsa, onu döndüğü şeyde bırakırız ve cehenneme sokarız. Ne kötü bir yataktır
o!..
4/116- Hiç şüphesiz, Allah, Kendisi'ne şirk koşanları
bağışlamaz. Bunun dışında kalanlar ise, (onlardan) dilediğini bağışlar. Kim
Allah'a şirk koşarsa elbette o uzak bir sapıklıkla sapmıştır.
İnkar edenlerde
günah ve sevap diye bir kavram yoktur. Onların inkar etmekle zaten günahların
en büyüğünü işlemiş olmaktadırlar. Diğer günahların hepsi İnkarın gölgesi altında kalmaktadır. Nasıl güneş
doğduğu zaman yıldızlar onun parıltısı karşısında kayboluyorsa şirkin dışında
kalan bütün günahlar şirkin karşısında
kaybolup gitmektedir.
2/264- Ey iman edenler, Allah'a ve ahiret gününe inanmayıp,
idirnsanlara karşı gösteriş olsun diye malını infak eden gibi minnet ve eziyet
ederek sadakalarınızı geçersiz kılmayın. Böylesinin durumu, üzerinde toprak
bulunan bir kayanın durumuna benzer; üzerine sağnak bir yağmur düştü mü, onu
çırılçıplak bırakıverir. Onlar kazandıklarından hiçbir şeye güç yetiremez(elde
edemez)ler. Allah, kafirler topluluğuna hidayet vermez.
Tartıları ağır
basanlar Müslüman olanlardır. Onların ışığı meşalesi vahiydir.
101/8-
Kimin tartıları hafif kalırsa,
101/9- Artık onun da anası (son durağı)
"haviye"dir (uçurum).
Tartıları hafif
gelenler kafir ve müşrik olanlardır. Müşrik olanlar ya Allah adına din uydurup
bu Allah’tandır diyen ehli kitap toplumlarıdır. Ya da puta tapıcıların söylem ve eylemleridir.
2/ 79- Artık vay hallerine; Kitabı kendi elleriyle
yazıp, sonra az bir değer karşılığında satmak için "Bu Allah
Katındandır" diyenlere. Artık vay, elleriyle yazdıklarından dolayı onlara;
vay kazanmakta olduklarına.
2/80- Dediler ki: "Sayılı günlerin dışında, ateş
asla bize değmeyecektir." De ki: "Allah Katından bir ahid mi aldınız?
-ki Allah asla ahdinden dönmez- Yoksa Allah'a karşı bilmediğiniz bir şeyi mi
söylüyorsunuz?"
2/81- Hayır; kim bir kötülük işler de günahı kendisini
kuşatırsa, (artık) onlar, ateşin halkıdırlar, orada süresiz kalacaklardır.
İslam
toplumlarında bilinen ölürken ağzından çıkan son kelimesi kelimeyi tevhit olup da ne kadar
günah işlerse işlesin cezası miktarınca cehennemde yanıp cennete gideceği
inancı ehli- kitap inancından gelmiştir.
Ya insanlar inanır inancını Allah’ın koyduğu kurallar çerçevesinde yaşar. ölünceye kadar bu istikamette olur.
Ebedi cenneti gösterdiği performansa göre derecelerle hak eder. Ya da insanlar vahyin dışında yol seçer insanların koydukları kuralları kendilerine ilke edinir müşrik ve kafir olarak yaşar bu yol üzerinde ölür. cehenneme gider, orada ebedi olarak ceza çeker. Bir kişinin ben inandım deyip de inancını fiili hayatla bütünleştirmediği sürece Allah katında onun imanı geçerli değildir.
Ebedi cenneti gösterdiği performansa göre derecelerle hak eder. Ya da insanlar vahyin dışında yol seçer insanların koydukları kuralları kendilerine ilke edinir müşrik ve kafir olarak yaşar bu yol üzerinde ölür. cehenneme gider, orada ebedi olarak ceza çeker. Bir kişinin ben inandım deyip de inancını fiili hayatla bütünleştirmediği sürece Allah katında onun imanı geçerli değildir.
3/142- Yoksa
siz, Allah, içinizden cihad edenleri belirtip-ayırt etmeden ve sabredenleri de
belirtip-ayırt etmeden cennete gireceğinizi mi sandınız?
3/143- Andolsun, siz onunla karşılaşmadan önce ölümü
temenni ediyordunuz. İşte onu gördünüz, ama bakıp duruyorsunuz.
9/ 14- Onlarla çarpışınız. Allah, onları sizin
ellerinizle azaplandırsın, hor ve aşağılık kılsın ve onlara karşı size zafer
versin, mü'minler topluluğunun göğsünü şifaya kavuştursun.
9/15- Ve kalplerindeki öfkeyi gidersin. Allah
dilediğinin tevbesini kabul eder. Allah bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.
9/16- Yoksa siz, içinizden cihad edenleri ve Allah'tan
ve Resûlü’nden ve mü'minlerden başka sır-dostu edinmeyenleri Allah 'bilip
(ortaya) çıkarmadan' bırakılıvereceğinizi mi sandınız? Allah yaptıklarınızdan
haberdardır.
Evet bu ayetler
insanların ağızlarından çıkan sözlerin bedelini mutlaka ödemeden bir anlam
taşımadığının delilleridir. Ziraatta, sanatta
tıpta biyolojide ve hangi ilim dalında olursa olunsun kişi kendi
uzmanlık dalı ile ilgili mesleğini icra etmemişse onun uzmanlığının bir anlam
ve önemi kalmadığı gibi, Kişilerin iman ettim dediği zaman da eğer inancı ile
ilgili gerektiği zaman canı da dahil
bütün kazandıklarını riske atmadıkça bir anlam taşımaz..
9/111- Hiç şüphesiz Allah, mü'minlerden -karşılığında
onlara mutlaka cenneti vermek üzere- canlarını ve mallarını satın almıştır.
Onlar Allah yolunda savaşırlar, öldürürler ve öldürülürler; (bu,) Tevrat'ta,
İncil'de ve Kur'an'da O'nun üzerine gerçek olan bir vaaddir. Allah'tan daha çok
ahdine vefa gösterecek olan kimdir? Şu halde yaptığınız bu alış-verişten dolayı
sevinip-müjdeleşiniz. İşte 'büyük kurtuluş ve mutluluk' budur.
İnsanlar hangi
yola giderse o yolda inancının gereklerini yerine getirmesi bir bedel ödemesi
gerekir. Hani lafla peynir gemisi yürümez derler ya, evet inandık demekle
inancının gereklerini yerine getirmeden iman olmaz.
Ben Müslümanım dediği zaman ölüm dahil inancı uğruna
başına geleceklerin riskini alması gerekir. Ancak mustazaf ve mazlum olanlar zorba ve zalimlerin
ellerinden iman edenler birbirlerine destek olarak onların zulmünden
kurtulabilirler.
2/ 243- Binlerce kişinin ölüm korkusuyla yurtlarından
çıktıklarını görmedin mi? Allah onlara: "Ölün" dedi, sonra da onları
diriltti. Şüphesiz Allah, insanlara karşı fazl sahibidir. Ancak, insanların
çoğunluğu şükretmez.
2/244- Allah yolunda savaşın ve bilin ki, şüphesiz
Allah işitendir, bilendir.
2/245- Allah'a karşılığını çok artırma ile kat kat
artıracağı güzel bir borcu verecek olan kimdir? Allah, daraltır ve genişletir
ve siz O'na döndürüleceksiniz.
2/246- Musa'dan sonra İsrailoğulları’nın önde
gelenlerini görmedin mi? Hani, peygamberlerinden birine: "Bize bir melik
gönder de Allah yolunda savaşalım" demişlerdi, O: "Ya üzerinize savaş
yazıldığı halde savaşmayacak olursanız?" demişti. "Bize ne oluyor ki
Allah yolunda savaşmayalım? Ki biz yurdumuzdan çıkarıldık ve çocuklarımızdan
(uzaklaştırıldık.)" demişlerdi. Ama onlara savaş yazıldığı (öngörüldüğü)
zaman, az bir kısmı hariç yüz çevirdiler. Allah zalimleri bilir.
13/ 18- Rablerine icabet edenlere daha güzeli vardır.
O'na icabet etmeyenler ise, yeryüzündekilerin tümü ve bununla birlikte bir katı
daha onların olsa mutlaka (kurtulmak için) bunu fidye olarak verirlerdi.
Sorgulamanın en kötüsü onlar içindir. Onların barınma yerleri cehennemdir, ne kötü
bir yaratıktır o!..
101/10-
Onun ne olduğunu (mahiyetini) sana bildiren nedir?
2/ 83- Hani İsrailoğulları’ndan, "Allah'tan
başkasına kulluk etmeyin, anneye-babaya, yakınlara, yetimlere ve yoksullara
iyilikle davranın, insanlara güzel söz söyleyin, namazı dosdoğru kılın ve
zekatı verin" diye misak almıştık. Sonra siz, pek azınız hariç, döndünüz
ve (hala) yüz çeviriyorsunuz.
2/84- Hani sizden "Birbirinizin kanını dökmeyin,
birbirinizi yurtlarınızdan çıkarmayın" diye misak almıştık. Sonra sizler
bunu onaylamıştınız, hala (buna) şahitlik ediyorsunuz.
2/85- Sonra (yine) siz, birbirinizi öldürüyor, bir
bölümünüzü yurtlarından sürüp-çıkarıyor ve günah ve düşmanlıkla aleyhlerinde
ittifaklar kuruyor ve size esir olarak geldiklerinde onlarla fidyeleşiyordunuz.
Oysa onları çıkarmanız, size haram kılınmıştı. Yoksa siz, kitabın bir bölümüne
inanıp da bir bölümünü inkar mı ediyorsunuz? Artık sizden böyle yapanların
dünya hayatındaki cezası aşağılık olmaktan başka değildir; kıyamet gününde de
azabın en şiddetli olanına uğratılacaklardır. Allah, yaptıklarınızdan gafil
değildir.
2/86- İşte bunlar, ahireti verip dünya hayatını satın
alanlardır; bundan dolayı azapları hafifletilmez ve kendilerine yardım edilmez.
101/11-
O, kızgın bir ateştir.
Allah haviye’yenin
ne olduğunu yine konu içerisinde açıklamaktadır. “O, kızgın bir ateştir.” Allah insanların bildikleri şeylerden
bilmedikleri şeyleri açıklamaktadır. Ahret yaratması dünyadaki yaratılanlardan farklıdır.
Dünyada insanlar bir zaman dilimi içerisinde hem günah işlemeye hem de sevap işlemeye müsait iken, ahret hayatında ise günah ve sevap yok. Ya ceza var ya da mükafat vardır. Bu sebeple ceza çekmek de ebedidir. Mükafat görmek de ebedidir. dünyada iken insanı ateşe atsan yanar ve ölür. Ama ahret hayatında öyle olmayacak, insan ebedi bir azap çekmeye dayanıklı hale getirilecek şekilde yaratılacaklardır.
Dünyada insanlar bir zaman dilimi içerisinde hem günah işlemeye hem de sevap işlemeye müsait iken, ahret hayatında ise günah ve sevap yok. Ya ceza var ya da mükafat vardır. Bu sebeple ceza çekmek de ebedidir. Mükafat görmek de ebedidir. dünyada iken insanı ateşe atsan yanar ve ölür. Ama ahret hayatında öyle olmayacak, insan ebedi bir azap çekmeye dayanıklı hale getirilecek şekilde yaratılacaklardır.
29/ 20- De ki: "Yeryüzünde gezip dolaşın da,
böylelikle yaratmaya nasıl başladığına bir bakın, sonra Allah ahiret
yaratmasını (veya son yaratmayı) da inşa edip yaratacaktır. Şüphesiz Allah,
herşeye güç yetirendir.
Kuran
cehennemde azap çekenlerin hallerini
tasvir ederken şöyle anlatmaktadır.
4/ 56- Ayetlerimize karşı inkara sapanları şüphesiz
ateşe sokacağız. Derileri yanıp döküldükçe, azabı tatmaları için onları başka
derilerle değiştireceğiz. Gerçekten, Allah, güçlü ve üstün olandır, hüküm ve
hikmet sahibidir.
Orada ölmek
isteyecekler ölmeyecekler, toprak olmak isteyecekler toprak olamayacaklar,
geriye dönmek isteyecekler geri de dönemeyeceklerdir.
6/ 27- Ateşin üstünde durdurulduklarında onları bir
görsen; derler ki: "Keşke (dünyaya bir daha) geri çevrilseydik de
Rabbimiz'in ayetlerini yalanlamasaydık ve mü'minlerden olsaydık."
Ama ne yazık ki, pişmanlık ancak dünya
hayatında geçerlidir.Allah zaten onlara dünyada iken büyük azap gelmeden önce
uyarılar vermiş ve uyarıcılar göndermişti. Artık insanlara ölüm geldi mi?
geriye bir daha dönüş yoktur. İnsan nasıl dünyada ekin ekmişse onun karşılığını
almak üzere oraya sevk edilmişlerdir.
Hatalar ve
kusurlar bize aittir. Hatasızlık ve kusursuzluk yerleri ve gökleri yaratan
Allah’a aittir.
Ali Rıza Borazan
Mersin-Anamur
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder