RAHMAN RAHİM OLAN ALLAH'IN
ADIYLA!
Kureyş suresi, nüzul
sırasına göre yirmi dokuz, Kuran sıralamasına göre de yüz altıncı sure
olup,dört ayetten ibarettir. Mekkede nazil olmuştur.
106/1- (Hiç değilse kendilerini) Kureyş’i ‘bir araya
getirip anlaştırdığı’
Mekke’ye vahyin
gelişiyle beraber farklı din ve yaşam biçimine sahip olan insanlar, Tek tip Müslüman olarak kardeş
oldular. Tabi ki bu onların mekkede
ölümü göze alarak Medine’de dirilene
kadar on üç yıldan fazla bir zaman geçti.
2/243- Binlerce kişinin ölüm korkusuyla yurtlarından
çıktıklarını görmedin mi? Allah onlara: "Ölün" dedi, sonra da onları
diriltti. Şüphesiz Allah, insanlara karşı fazl sahibidir. Ancak, insanların
çoğunluğu şükretmez.
İşte Allah’ın
rabliği altında Müslüman’ım diyenler, bir araya gelerek tek bir ümmet haline
geldiler. Her tip insanlardan aklını
kullananlar gelen bilgilere karşı beyin antenlerini açık tutanlar fırka
fırka son nebi ve resulün önderliğinde
bir araya gelerek tek bir ümmet oldular. Bazı müfessirlerin anlattığı gibi şeriat ve ümmet farklılığı
nebiler ve nebiler yolunda gidenlerde değil, nebilerin getirdikleri vahyin
dışında kendilerine Allah’tan başka rab edinenlerin yollarıdır.
5/48- Sana da (Ey Muhammed,) önündeki kitap(lar)ı
doğrulayıcı ve ona 'bir şahid-gözetleyici' olarak Kitab'ı (Kur'an'ı) indirdik.
Öyleyse aralarında Allah'ın indirdiğiyle hükmet ve sana gelen haktan sapıp
onların heva (istek ve tutku)larına uyma. Sizden her biriniz için bir şeriat ve
bir yol-yöntem kıldık. Eğer Allah dileseydi, sizi bir tek ümmet kılardı; ancak
(bu,) verdikleriyle sizi denemesi içindir. Artık hayırlarda yarışınız.
Tümünüzün dönüşü Allah'adır. Hakkında anlaşmazlığa düştüğünüz şeyleri size
haber verecektir.
Burada ifade
edilen” . Sizden her biriniz için bir
şeriat ve bir yol-yöntem kıldık.” Allah’ın
nebiler aracılığı ile gönderdiği vahyin
dışında yol alanlar için kullanılmış olan bir ifadedir.
Ümmet. Aynı din ve
yaşam biçiminde olanların bir araya gelerek tek ses haline gelmelerinin adıdır.
Kuran’ı anlamda Müslüman olanlar tek bir ümmettirler. Ve onların şeraitleri de tek bir şeraittir. Yani şeriat
farklılığı nebiler ve onun yolunda gidenlerde değil, nebilerin getirdikleri
dışında, diğer insanlar arasındaki yol farklılığıdır.
Müslüman Olanların
gönüllerinde tek bir ilah vardır. O da yerleri ve gökleri yaratan Allah olan ilahtır. Emir verme kanun koyma , hüküm verme sadece ve
sadece ona aittir. Başta nebi ve resuller olmak üzere her Müslüman’ım diyenin
terbiye edicisi ölümü dirimi her şeyi ona aittir.
6/161- De ki: "Rabbim gerçekten beni doğru yola
iletti, dimdik duran bir dine, İbrahim'in hanif (muvahhid) dinine… O,
müşriklerden değildi."
6/162- De ki: "Şüphesiz benim namazım,
ibadetlerim, dirimim ve ölümüm alemlerin Rabbi olan Allah'ındır."
6/163- "O'nun hiçbir ortağı yoktur. Ben böyle
emrolundum ve ben Müslüman olanların ilkiyim."
İşte her Müslüman
olanın söylem ve eylemi bu olmalıdır. Kendilerini bu yola yöneltmek isteyenleri Allah yöneltti ve onların kalplerini birleştirdi
kardeş yaptı.
3/ 102- Ey iman edenler, Allah'tan nasıl
korkup-sakınmak gerekiyorsa öylece korkup-sakının ve siz, ancak Müslüman
olmaktan başka (bir din ve tutum üzerinde) ölmeyin.
3/103- Allah'ın ipine hepiniz sımsıkı sarılın. Dağılıp
ayrılmayın. Ve Allah'ın sizin üzerinizdeki nimetini hatırlayın. Hani siz
düşmanlar idiniz. O, kalplerinizin arasını uzlaştırıp-ısındırdı ve siz O'nun
nimetiyle kardeşler olarak sabahladınız. Yine siz, tam ateş çukurunun
kıyısındayken, oradan sizi kurtardı. Umulur ki hidayete erersiniz diye, Allah,
size ayetlerini böyle açıklar.
3/104- Sizden; hayra çağıran, iyiliği (marufu) emreden
ve kötülükten (münkerden) sakındıran bir topluluk bulunsun. Kurtuluşa erenler
işte bunlardır.
Kuran; Bütün
insanların ortak yönlerinin ön plana çıkarılmasının kitabıdır. Vicdanının
sesini dinleyen, nefsin ve arzularının peşinde koşmayan her insan Kuran’ın
söylediklerinde buluşurlar. İnsanlar gerek insanların gerekse de kendi nefsinden gelen isyan inkar, baş kaldırma kibir gurur, kötülük gibi olumsuzluklar
içerisinde gerek farkında olarak gerekse farkında olmadan Rab yolunun dışında bulunmuşlar, ve
bulunabilmektedirler.
İşte Allah kendi katından verdiği bilgilerle uyarıcılar aracılığı ile her dönemde toplumlar uyarılmıştır. Ama ne yazık ki insanların büyük bir çoğunluğu bu uyarıcılara karşı duyarsız kalarak o toplum kör ve sağır olarak yaşamışlardır. Ne zaman ki toplumlar içerinde uyarıcılara karşı uyanık olan onların getirdiklerini kendilerinde ilke haline getirenler olduğu zaman vahiy orada yeşermiş ve güç ve kuvvet bulmuştur.
İşte Allah kendi katından verdiği bilgilerle uyarıcılar aracılığı ile her dönemde toplumlar uyarılmıştır. Ama ne yazık ki insanların büyük bir çoğunluğu bu uyarıcılara karşı duyarsız kalarak o toplum kör ve sağır olarak yaşamışlardır. Ne zaman ki toplumlar içerinde uyarıcılara karşı uyanık olan onların getirdiklerini kendilerinde ilke haline getirenler olduğu zaman vahiy orada yeşermiş ve güç ve kuvvet bulmuştur.
İşte son nebi ve
resul ile Allah kendi dinini tamamlamış. Her örnekten örnek verildiği ve hiçbir
eksiğin kalmadığı kuran ile İnsanların
örnek olarak Fertten toplum halinde İslam’ın
nasıl yaşandığını Allah insanlara göstererek ahret aleminde inkarlarına mazeret
bulamamalarının belgesini ortaya koymuştur.
2/143- Böylece Biz sizi, insanlara şahid (ve örnek)
olmanız için orta bir ümmet kıldık; Peygamber de üzerinizde bir şahid olsun.
Senin üzerinde bulunduğun (yönü, Ka'be'yi) kıble yapmamız, elçiye uyanları,
topukları üzerinde gerisin geri dönenlerden ayırt etmek içindir. Doğrusu (bu,)
Allah'ın hidayete ilettiklerinin dışında kalanlar için büyük (bir yük)tür.
Allah, imanınızı boşa çıkaracak değildir. Şüphesiz, Allah, insanlara şefkat
edendir, esirgeyendir.
Allah’ın
emirleri tam olarak, Ancak kendi
katından gönderdiği vahiyle ve örnek bir nebi resulle toplum ve otorite haline
gelindiğinde uygulanabileceği görülmüş ve gösterilmiştir.
Artık bir daha
nebi gelmeyecek, Kuran’ı Allah insanlar eliyle koruyacak ve doğru yolda yürümek
isteyen insanlar sapmadan Kuran’ın verdiği mesajla dünya hayatında
yaşayabileceklerdir.
106/2- Yaz ve kış yolculuğunda onları (güvenliğe
kavuşturduğu ya da başkalarıyla) ısındırıp yakınlaştırdığı için,
İnsanlar Allah’ın kendilerine verdiği bir zaman dilimi
içerisinde Hem dünya hayatında hem de dünya hayatının arkasından gelecek olan
ahret hayatına yolculuk yapmaktadırlar.İşte bu yolculukta rabbin verdiği yoldan
sapmadan yürümek her insana kendi gafletinden dolayı nasip olmamıştır. Allah
İnsanlara kendi katından vahiylerle yönlendirdiği nebilerle doğru yolu
göstermiştir. Eğer Allah nebi ve resuller göndermemiş olsaydı yüzlerce binlerce
yollar içerisinden doğru yolu bulup o yolda istikrarlı bir şekilde yürümek
imkansızdı.
Her ne şartta
olursa olsun, insanlar istedikleri zaman
ister müşrik toplumlar içerisinde, ister ehli kitap toplumları
içerisinde olsunlar, mutlaka doğru yolu bularak Müslüman olma yeteneğine
sahiptirler. Kuran insanlar içerisinden Örnek verirken hazreti İbrahim!den
örnek vererek bizi bilgilendirmektedir.
3/ 96- Gerçek şu ki, insanlar için ilk kurulan Ev,
Bekke (Mekke) de, o, kutlu ve bütün insanlar (alemler) için hidayet olan
(Ka'be)dir.
3/97- Orada apaçık ayetler (ve) İbrahim'in makamı
vardır. Kim oraya girerse o güvenliktedir. Ona bir yol bulup güç yetirenlerin
Ev'i haccetmesi Allah'ın insanlar üzerindeki hakkıdır. Kim de inkar ederse,
şüphesiz, Allah alemlere karşı muhtaç olmayandır.
Kabe, Tevhit
dininin insanlık tarihinin
başlangıcından bu tarafa nebiler ve resullerin din ve yaşam biçiminin sembolize
edildiği makamın adıdır. İnsanlar her ne şartta
hangi toplumda hangi inançta hangi dinde olurlarsa olsunlar dönüp
dolaşacakları yer orasıdır.
Yer yer o makam putların eline geçmiş yer yer de kendilerini rab yoluna adayanların eline geçmiştir. Kuran Hazreti İbrahim peygamberden örnek verirken onun içinde bulunduğu toplumun ona karşı verdiği mücadele karşısında O yapa yalnız tek başına bir ümmet olarak o yerleri ve gökleri yaratan Allah’ı bularak ona teslim olmayı başarabilmiştir.
Yer yer o makam putların eline geçmiş yer yer de kendilerini rab yoluna adayanların eline geçmiştir. Kuran Hazreti İbrahim peygamberden örnek verirken onun içinde bulunduğu toplumun ona karşı verdiği mücadele karşısında O yapa yalnız tek başına bir ümmet olarak o yerleri ve gökleri yaratan Allah’ı bularak ona teslim olmayı başarabilmiştir.
16/120- Gerçek şu ki, İbrahim (tek başına) bir
ümmetti; Allah'a gönülden yönelip itaat eden bir muvahhiddi ve o müşriklerden
değildi.
İnsanları farklı
din ve yaşam biçiminden uzaklaştırarak fıtratlarından gelen takva sesiyle
vahyin buluştuğu tek din Allah’ın
dinidir.
30/30- Öyleyse sen yüzünü Allah'ı birleyen (bir hanif)
olarak dine, Allah'ın o fıtratına çevir; ki insanları bunun üzerine
yaratmıştır. Allah'ın yaratışı için hiçbir değiştirme yoktur. İşte dimdik
ayakta duran din (budur). Ancak insanların çoğu bilmezler.
Maalesef bu din
ortada toplum ve otorite olarak dünyada yok. İşte dünya böyle bir din ve yaşam
biçimini toplum ve devlet olarak görmeyi hasretle beklemektedir. Bu din geldiği
zaman mazlum zalimin elinde zulüm malzemesi olmayacak. İnsanlar isteklerine
göre başkalarını öldüremeyecek, kadınlar şiddet görmeyecek zayıf olanlar yer
yüzünde Allah’ın temsilcisi olan Müslüman otoritenin koruması altına alınarak
zulme uğratılmayacaktır.
Dünyada her mazlum kendi din ve yaşam ve yaşam biçiminden dolayı zulme uğramayacaktır. Böylece dünya zalimlerin elinden kurtulacak ve mazlum olanların iniltilerine kulak verilerek zulmeden zalimlerin elleri onların üzerinden çektirilecektir.
Dünyada her mazlum kendi din ve yaşam ve yaşam biçiminden dolayı zulme uğramayacaktır. Böylece dünya zalimlerin elinden kurtulacak ve mazlum olanların iniltilerine kulak verilerek zulmeden zalimlerin elleri onların üzerinden çektirilecektir.
4/74- Öyleyse, dünya hayatına karşılık ahireti satın
alanlar, Allah yolunda savaşsınlar; kim Allah yolunda savaşırken, öldürülür ya
da galip gelirse ona büyük bir ecir vereceğiz.
4/75- Size ne oluyor ki, Allah yolunda ve:
"Rabbimiz, bizi halkı zalim olan bu ülkeden çıkar, bize Katından bir veli
(koruyucu sahib) gönder, bize Katından bir yardım eden yolla" diyen
erkekler, kadınlar ve çocuklardan zayıf bırakılmışlar adına savaşmıyorsunuz?
4/76- İman edenler Allah yolunda savaşırlar; inkar
edenler ise tağut yolunda savaşırlar öyleyse şeytanın dostlarıyla savaşın. Hiç
şüphesiz, şeytanın hileli-düzeni pek zayıftır.
Allah Dünya hayatını deneme ve imtihan salonu
yapmıştır. Elbette Allah isteseydi insanları melekler gibi verdiği görevin
dışına çıkamayan varlık olarak yaratıp tek bir ümmet halinde yaratabilirdi. Ama
öyle yapmamış insanlara iki yol iki amaç göstererek sonucuna katlanmak koşulu
ile yetkiyi ve sorumluluğu her insanın
kendisine yükleyerek onları kendi özgür iradesiyle serbest kılmıştır.
Allah, Dünya hayatında
kendi yolunda gitmek isteyenlere nebiler ve resuller göndererek dünyada
doğru yolda yürümelerine imkan tanıdığı
gibi, kendisini inkar edenleri de şeytanı onlara vesile kılarak, kendi yolunun
dışında yol arayanlara da kılavuzluk
yapmıştır.
43/36- Kim Rahman (olan Allah)ın zikrini görmezlikten
gelirse, Biz bir şeytana onun 'üzerini kabukla bağlattırırız'; artık bu, onun
bir yakın dostudur.
43/37- Gerçekten bunlar (bu şeytanlar), onları yoldan
alıkoyarlar; onlar ise, kendilerinin gerçekten hidayette olduklarını sanırlar.
43/38- Sonunda Bize geldiği zaman, der ki: "Keşke
benimle senin aranda iki doğu (doğu ile batı) uzaklığı olsaydı. Meğer ne kötü
yakın-dost(muşsun sen)."
43/39- (Bu söylenmeleriniz,) Bugün size kesin olarak
bir yarar sağlamaz. Çünkü zulmettiniz. Şüphesiz azapta da ortaksınız.
Vahyin dışında yol alan gerek ehli kitap, gerekse de
puta tapıcılardan hangisine sorsan kendi gittiği yolun en doğru yol olduğunu
söyler. Oysa doğru yol Allah’ın gösterdiği yoldur. O da Kuran’ın gösterdiği yoldur.
106/3- Şu Ev (Ka’be’n)in Rabbinn kulluk etsinler;
Kabe Hazreti İbrahim peygamber döneminde asaletine
kavuşmuş tevhidin doruk noktasına ulaştığı bir mekanı temsil etmektedir. Fakat
son peygambere kadar putçuluğun ön plana
çıktığı insanlar Allah’tan başkalarını rab edindiği bir dönem başlamış ve bu
dönem son peygambere kadar sürmüştür.
Son nebi ve
resulün insanlardan destek veren onu etten duvarla koruyarak güç ve otorite
haline gelen İslam Kabe’yi bir başka ifadeyle rabbin insanlara sunduğu
din ve yaşam biçimi otorite olarak gelince, Kabe putlardan arındırılmış bir
makam olarak karşımıza çıkmıştır.
İslam;Ayrı
dinlerdeki insanları Müslüman etmek için değil, ayrı dinlerdeki insanların
başka dinlerdeki insanlara kendi dinlerini zulüm ve işkence olarak kullanmasını
ortadan kaldırarak bütün insanları esenlik içerisine almak demektir. Şu ayetler,
bunun en güzel misalidir.
9/1- (Bu,) Müşriklerden kendileriyle antlaşma
imzaladıklarınıza Allah'tan ve Resulü’nden kesin bir uyarıdır.
9/2- Bundan böyle yeryüzünde (size tanınmış bir süre
olarak) dört ay dolaşın. Ve bilin ki Allah'ı aciz bırakacak değilsiniz.
Gerçekten Allah, inkar edenleri hor ve aşağılık kılıcıdır.
9/3- Ve büyük Hacc (Hacc-ı Ekber) günü, Allah'tan ve
Resûlü’nden insanlara bir duyuru: Kesin olarak Allah, müşriklerden uzaktır,
O'nun Resûlü de… Eğer tevbe ederseniz bu sizin için daha hayırlıdır; yok eğer
yüz çevirirseniz, bilin ki Allah'ı elbette aciz bırakacak değilsiniz. İnkar
edenleri acı bir azapla müjdele.
9/4- Ancak müşriklerden kendileriyle antlaşma
imzaladıklarınızdan (antlaşmadan) bir şeyi eksiltmeyenler ve size karşı hiç
kimseye yardım etmeyenler başka; artık antlaşmalarını, süresi bitene kadar
tamamlayın. Şüphesiz, Allah muttaki olanları sever.
9/5- Haram aylar (süre tanınmış dört ay) sıyrılıp-bitince
(çıkınca) müşrikleri bulduğunuz yerde öldürün, onları tutuklayın, kuşatın ve
onların bütün geçit yerlerini kesip-tutun. Eğer tevbe edip namaz kılarlarsa ve
zekatı verirlerse yollarını açıverin. Gerçekten Allah, bağışlayandır,
esirgeyendir.
9/6- Eğer müşriklerden biri, senden 'eman isterse',
ona eman ver; öyle ki Allah'ın sözünü dinlemiş olsun, sonra onu 'güvenlik
içinde olacağı yere ulaştır.' Bu, onların elbette bilmeyen bir topluluk
olmaları nedeniyledir.
9/7- Mescid-i Haram yanında kendileriyle anlaştıklarınız
dışında, müşriklerin Allah Katında ve Resûlünün katında nasıl bir ahdi
olabilir? Şu halde o (anlaşmalı olanlar), size karşı (doğru) bir tutum
takındıkça, siz de onlara karşı doğru bir tutum takının. Şüphesiz Allah,
muttaki olanları sever.
9/8- Nasıl olabilir ki!.. Eğer size karşı galip
gelirlerse size karşı ne 'akrabalık bağlarını', ne de 'sözleşme hükümlerini'
gözetip-tanırlar. Sizi ağızlarıyla hoşnut kılarlar, kalpleri ise karşı koyar.
Onların çoğu fasık kimselerdir.
Tövbe suresinde
birden sekize kadar olan ayetler Müslüman olanların güç ve otorite halinde
olduğu bir dönemin profilini bize çizmektedir.
106/4- Ki O, kendilerini açlıktan (kurtarıp) doyuran
ve korkudan güvenliğe kavuşturandır.
İnsanlara Hem
sapma eğilimi veren, hem de doğru yolu bulma eğilimi veren Allah’tır. Allah
insanlara sermayeyi vermiş ama bu sermayeyi doğru yönde doğru kararla
güzellikler için kullanmayı istemiştir.
Fakat insanlardan bazıları hem de büyük çoğunluğu bu sermayeyi kötülükler uğrunda kullanmıştır. Hangi bir insan Allah’ın mülkünden çıkarak rızık bulabilir? Ve açlığını giderebilir? Allahın mülkünde yesin içsin fakat Allah’ı rab olarak değil de onun dışındakileri kendisine rab kabul etsin Allah bundan asla razı olmaz.
Fakat insanlardan bazıları hem de büyük çoğunluğu bu sermayeyi kötülükler uğrunda kullanmıştır. Hangi bir insan Allah’ın mülkünden çıkarak rızık bulabilir? Ve açlığını giderebilir? Allahın mülkünde yesin içsin fakat Allah’ı rab olarak değil de onun dışındakileri kendisine rab kabul etsin Allah bundan asla razı olmaz.
16/75- Allah, (Kendisi'ne ortak koştuğunuz ilahlar
konusunda) hiçbir şeye gücü yetmeyen ve başkasının mülkünde olan ile,
tarafımızdan kendisine güzel bir rızık verdiğimiz, böylelikle ondan gizli ve
açık infak eden kimseyi örnek olarak gösterdi; bunlar hiç eşit olur mu? Hamd
Allah'ındır; fakat onların çoğu bilmezler.
Evet Allah’ın
dışında olan bütün varlıklar Allah’ın yarattıkları ve Allah’ın mülkünde olan
varlıklardır. Eğer o varlıklar ve ilah edindiğin insanlar, herhangi bir ikramda
bulunurlarsa, onlar Allah’ın mülkünden alıp sana ikram etmektedirler.
Eğer o sermaye Allah tarafından onlara verilmemiş olsaydı onlar sana ikramda bulunamazlardı. İşte sana Allah’tan alıp da vereni ilah değil, asıl sermayeyi yaratan ve veren Allah’ı ilah edinmemiz gerekmektedir.
Eğer o sermaye Allah tarafından onlara verilmemiş olsaydı onlar sana ikramda bulunamazlardı. İşte sana Allah’tan alıp da vereni ilah değil, asıl sermayeyi yaratan ve veren Allah’ı ilah edinmemiz gerekmektedir.
İşte kendilerine
Allah’ın sermaye verdiği insanlar başka mazlum olan insanlara Allah’ın
verdiklerinden aktararak onları Allah’ın yolundan alıkoymaları ve insanları
kendilerine kul ederek Allah’ın yolundan ayırmaları büyük bir haksızlık ve zulümdür.
Hazreti Meryem’e
Zekeriya peygamber sorduğunda başka insanlardan gelen yiyecekleri sana kim
verdi dediğinde Allah’ın gönderdiğini söylemesi buna en güzel bir örnektir.
3/37- Bunun üzerine Rabbi onu güzel bir kabulle kabul
etti ve onu güzel bir bitki gibi yetiştirdi. Zekeriya'yı ondan sorumlu kıldı. Zekeriya
her ne zaman mihraba girdiyse, yanında bir yiyecek buldu: "Meryem, bu sana
nereden geldi?" deyince, "Bu, Allah Katındandır. Şüphesiz Allah,
dilediğine hesapsız rızık verendir" dedi.
Ama Karun o
hazineleri kendi aklı sayesinde kazandığını söylemesi büyük bir haksızlık ve
zulümdü.
28/76- Gerçek şu ki, Karun, Musa'nın kavmindendi,
ancak onlara karşı azgınlaştı. Biz, ona öyle hazineler vermiştik ki,
anahtarları, birlikte (taşımaya) davranan güçlü bir topluluğa ağır geliyordu.
Hani kavmi ona demişti ki: "Şımararak sevinme, çünkü Allah, şımararak
sevince kapılanları sevmez."
28/77- "Allah'ın sana verdiğiyle ahiret yurdunu
ara, dünyadan da kendi payını (nasibini) unutma. Allah'ın sana ihsan ettiği
gibi, sen de ihsanda bulun ve yeryüzünde bozgunculuk arama. Çünkü Allah,
bozgunculuk yapanları sevmez."
28/78- Dedi ki: "Bu, bende olan bir bilgi
dolayısıyla bana verilmiştir." Bilmez mi, ki gerçekten Allah, kendisinden
önceki nesillerden kuvvet bakımından kendisinden daha güçlü ve insan-sayısı
bakımından daha çok olan kimseleri yıkıma uğratmıştır. Suçlu-günahkarlardan
kendi günahları sorulmaz.
28/79- Böylelikle kendi ihtişamlı-süsü içinde kavminin
karşısına çıktı. Dünya hayatını istemekte olanlar: "Ah keşke, Karun'a
verilenin bir benzeri bizim de olsaydı. Gerçekten o, büyük bir pay
sahibidir" dediler.
28/80- Kendilerine ilim verilenler ise: "Yazıklar
olsun size, Allah'ın sevabı, iman eden ve salih amellerde bulunan kimse için
daha hayırlıdır; buna da sabredenlerden başkası kavuşturulmaz" dediler.
28/81- Sonunda onu da, konağını da yerin dibine
geçirdik. Böylece Allah'a karşı ona yardım edecek bir topluluğu olmadı. Ve o,
kendi kendine yardım edebileceklerden de değildi.
Bütün insanların
dünyaya gelmelerinin sebebi Allah’a ibadet ve kulluk içindir. Ve Allah’tan başka
rab edinmemek sadece ve sadece onu ilah kabul ederek onun gönderdiği vahiylerle
hayatı yaşamaktır.
Doğrularım Allah'a yanlışlarım ise bana aittir.
ALİ RIZA BORAZAN
MERSİN ANAMUR
Doğrularım Allah'a yanlışlarım ise bana aittir.
ALİ RIZA BORAZAN
MERSİN ANAMUR
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder