RAHMAN VE RAHİM
OLAN ALLAH’IN ADIYLA!
Kıyamet
suresi Kuran sırasına göre yetmiş beş iniş sırasına göre de otuz birinci sure
olup, mekkede nazil olmuştur. Toplam kırk ayetten ibarettir.
75/1- Hayır, kalkış (kıyamet) gününe and ederim.
Kıyamet haberi; Nebilerin ötelerin ötesinden getirdikleri en önemli haberlerdendir.
Yerleri ve gökleri yaratan Allah ahret
yaratmasını da yaratabilir. Mülk onundur neyi nasıl dilerse öyle yapar. Allah
dünya hayatında en mükemmel bir varlık olan insanı yaratmış, ve bütün yeryüzü
ve kainatı insanın emrine vererek bir zaman dilimi içerisinde dünya hayatında denemeye tabi tutmuştur.
Dünya hayatında kendinin gönderdiği vahiyler çerçevesinde yaşayanları ,ahret yaratması ile cennet ile ödüllendireceğini, kendisine ibadet ve kulluk yapmayanları da cehennem ile cezalandıracağını bildirmiştir. Bu gerçek olan bir vaadidir. Olmaması mümkün değildir.
Dünya hayatında kendinin gönderdiği vahiyler çerçevesinde yaşayanları ,ahret yaratması ile cennet ile ödüllendireceğini, kendisine ibadet ve kulluk yapmayanları da cehennem ile cezalandıracağını bildirmiştir. Bu gerçek olan bir vaadidir. Olmaması mümkün değildir.
9/111- Hiç
şüphesiz Allah, mü'minlerden -karşılığında onlara mutlaka cenneti vermek üzere-
canlarını ve mallarını satın almıştır. Onlar Allah yolunda savaşırlar,
öldürürler ve öldürülürler; (bu,) Tevrat'ta, İncil'de ve Kur'an'da O'nun
üzerine gerçek olan bir vaaddir. Allah'tan daha çok ahdine vefa gösterecek olan
kimdir? Şu halde yaptığınız bu alış-verişten dolayı sevinip-müjdeleşiniz. İşte
'büyük kurtuluş ve mutluluk' budur.
75/2- Ve yine hayır; kendini kınayıp duran nefse de
and ederim.
Nefis Kuran'da iki
anlamda kullanılmıştır. Birincisi insanın kendisi anlamındaki nefis, ikincisi
de her insanda var olan insana kötülüğü teklif sunan nefistir.
Burada kastedilen nefis günahları kendisini kuşatmış olan,Allah’ın emirlerini kabul etmeyen, ahret olgusunu inkar eden nefisin insanın kendisi, olduğu konunun akışından belli olmaktadır. İnkar eden bir nefisin ahret inancı olmadığı ve onların dünya hayatındaki söylemlerini gündeme getirmektedir.
Burada kastedilen nefis günahları kendisini kuşatmış olan,Allah’ın emirlerini kabul etmeyen, ahret olgusunu inkar eden nefisin insanın kendisi, olduğu konunun akışından belli olmaktadır. İnkar eden bir nefisin ahret inancı olmadığı ve onların dünya hayatındaki söylemlerini gündeme getirmektedir.
Her Olay
karşısında insana iki ses gelmektedir. Birisi insanın dünyevileşme isteklerinin
tetikleyicisi olan inkar büyüklenme kibirlenme bencileşme isyan fahşa gibi insanı vahyin dışına çıkaracak
mekanizması olan ses, diğeri ise
Düşünmeyi yaptığı ve yapacağı her olumsuz söz ve davranışların
karşısında İnsanı uyaran bir sestir.
İşte İnsan bu her iki sesin hem söyleminin hem de eylemlerinin mekanizmasını oluşturan nötr bir varlıktır. İnsan davranışlarının hepsi güzellikleri ve çirkinliklerinin şekillenmesini ve olgunlaşmasını bu iki materyal oluşturmaktadır. Psikoloji bilim adamları bu olgunun birisine alt ben ve üst be veya içimizdeki baba ve çocuk kavramlarıyla bunları açıklamaya çalışmışlardır.
İşte İnsan bu her iki sesin hem söyleminin hem de eylemlerinin mekanizmasını oluşturan nötr bir varlıktır. İnsan davranışlarının hepsi güzellikleri ve çirkinliklerinin şekillenmesini ve olgunlaşmasını bu iki materyal oluşturmaktadır. Psikoloji bilim adamları bu olgunun birisine alt ben ve üst be veya içimizdeki baba ve çocuk kavramlarıyla bunları açıklamaya çalışmışlardır.
Allah her iki
yönde yol almak isteyen insanları, kendi özgür iradesini vererek dünya
hayatında serbest bırakmıştır. Sermaye Allahtan
hangi yönde kullanıp kullanmayacağının
seçimi insanın kendisine aittir. Bazıları bu sermayeyi nefsin azgın
istekleri karşısında kullanarak azdıkça azarak kendisini felakete atar bazıları
da bu sermayeyi rabbin nebiler aracılığı
ile gönderdiği vahiyler çerçevesinde kullanır kurtuluşa erer.
Kıyamet suresi
Allahın kendisine verdiği sermayeyi nefsin azgın istekleri uğruna harcayan
insanların sonucunda karşılaşacakları
felaketleri başlarına o felaketler gelmeden evvel hatırlatmakta ve
uyarmaktadır.
75/3- İnsan, onun kemiklerini Bizim kesin olarak bir
araya getirmeyeceğimizi mi sanıyor?
İnkar edenler
ahret aleminde insanlar ölüp toprak olduktan sonra tekrar bir araya getirilip
diriltileceği konusunda kuşku duymaktadırlar. Allaha inanan ve Allaha güvenen
insanlar insanı nasıl yoktan var etmişse insanların ölüp de kemiklerini bir
araya getirip dirilteceğinden hiç kuşku duymazlar.
23/35- "O, öldüğünüz, toprak ve kemik haline
geldiğiniz zaman, sizin mutlaka (yeniden diriltilip) çıkarılacağınızı mı
va'dediyor?"
23/36- "Heyhat, size va'dedilen şeye
heyhat..."
23/37- "O (bütün gerçek), yalnızca bizim
(yaşamakta olduğumuz bu) dünya hayatımızdan ibarettir; ölürüz ve yaşarız, biz
diriltilecekler değiliz."
Allah İnsanların
kendi içlerinden nebiler seçerek
insanları Ahret aleminde başlarına felaket gelmeden önce uyarmaktadır. Ki orada
mazeret kullanmasınlar. Dünya hayatında insan olup da uyarılmamış insan yoktur,
Allah her kavme ve her insana mutlaka elçilerini göndererek uyarmıştır.
36/6- Babaları uyarılmamış, böylece kendileri de gafil
kalmış bir kavmi uyarman için (gönderildin).
Burada babaları
uyarılmamış ifadesini kuran kullanırken
onlara nebi ve resullerin gelmemiş olduğunu değil onlara gelen nebiler ve
resullere karşı duyarsız olduklarını ima etmektedir. Yoksa Allah uyarıcı
göndermediği bir insana ve kavme azap etmez. Her aklı olan ve ergenlik çağına
ulaşmış insan mutlaka denenmeye aday olan bir varlıktır.
Bu gün Doğru yolu bulmak isteyen insanlar için kuran
gibi bir kitabı bulamaması mümkün mü? Kuran gelmeden önce Allah nebiler ve
resulleri peş peşe dizerek tevhidi
gündemde tutuyordu. Ama nebilik bir daha gelmemek üzere Muhammed peygamberle son buldu.
33/40- Muhammed, sizin erkeklerinizden hiçbirinin
babası değildir; ancak O, Allah'ın Resûlü ve peygamberlerin sonuncusudur.
Allah, herşeyi bilendir.
75/4- Evet; onun parmak uçlarınırını dahi
derleyip-(yeniden) düzene koymaya güç yetirenleriz.
Bu güne kadar
dünyada yüz milyar insanın gelip geçtiği tahmin edilmektedir. Bu gün
insanlardaki parmak mührünün farklılığını insanlar daha yeni fark etmişlerdir.
Dünya üzerinde ne kadar insan varsa
hiçbir insan yumurta ikizleri de
dahil olmakla beraber hiçbir insana benzememektedirler. Her insanın parmak çizgileri de farklı farklı
olduğuna kuran işaret etmektedir. Sadece insanlarda bu farklılık değil kainatta
yaratılmış olan hiçbir şey de hiçbir şeyin aynısı değildir.
Bir ağaç üzerinde
milyonlarca yaprak olsa da hiçbir yaprak hiçbir yaprağın aynısı değildir. Yağan
kar dolu ve yağmur daneleri bile hiç biri hiç birinin aynısı değildir. Kuran’da
da hiçbir kelime hiçbir kelimenin aynısı değildir. Bu herhalde inkar edenlerin söyledikleri gibi tesadüfe
bırakılan bir şey değildir.
Evet Allah bir ahret alemi yaratacak Dünya hayatında denemek için yaratmış olduğu
ve her nimeti önüne sererek ve bütün kainattaki varlıklara boyun eğdirerek
halife kıldığı insanı sorguya çekecektir. Bu Allah’ın gerçek bir vaadidir.
Dünya hayatında
inkar edenler, ve yollarının dosdoğru olduğunu sanarak ahret alemine inkarlarıyla gidenlerin yanıldıklarını orada fark edecekler ve kesin olarak orada
inanmadıkları şeyleri hak olduğunu fark
edecekler ama ne yazık ki pişmanlıklarını
dile getireceklerdir.
78/40-Gerçekten Biz sizi
yakın bir azab ile uyardık. Kişinin kendi ellerinin önceden takdim ettiklerine
bakacağı gün, kafir olan: 'Ah, keşke ben bir toprak oluverseydim' diyecek.
Ama insan Ne yazık
ki, dünya hayatını bir oyun eğlence
olarak sanarak nefsin istekleriyle süslemektedir.
75/5- Ancak insan, önündeki (sonsuz geleceği)ni de
'fücurla sürdürmek ister.'
Ayette bahsedilen
insan, tabi ki inkar eden ve müşrik olan insandır. Daha önce de belirttiğim gibi, insan hem doğruya hem de
yanlış yapmaya meyilli nötr bir
varlıktır. Yani her insanın mayasında hem iblisin dürtüsü vardır. hem de
takvanın dürtüsü vardır. Ve doğal olarak da karşımıza hem iblisin meyvelerini
veren insan, hem de takvanın meyvelerini veren insan türü karşımıza
çıkmaktadır.
75/6- "Kıyamet günü ne zamanmış" diye sorar.
Bu soruş tabi ki
Olmayacağını sandıklarından dolayı bir soruştur.
75/7- Ama göz 'kamaşıp da kaydığı,'
75/8- Ay karardığı,
75/9- Güneş ve ay birleştirildiği zaman;
Nasıl İnsanlar
dünya hayatında Allah’a ibadet ve kulluk
yapmaları için gelmişlerse, Kainatta var olan her şeyde ibadet ve kulluk yapası
için gönderilen insanın emrine amade olmak için birleşmişlerdir. Artık insanlar
yeryüzünde kendilerine ayrılmış hilafet sürecinin sona ermesi evrenin de sonunu
getirmektedir. Güneşin ayın
yıldızların ve evrendeki bütün
varlıkların kendilerine yüklenmiş olan
görev bitmiş, artık insan oğlunun görevlerinin sona ermesiyle Onların görevleri
de son bulmuş olmaktadır.
14/48- Yerin başka bir yere, göklerin de (başka
göklere) dönüştürüldüğü gün, onlar tek olan, kahhar olan Allah'ın huzuruna
çıka(rıla)caklardır.
Evet dünya
hayatında insanların denenme süreçleri bitmiş. Buna orantılı olarak da insan için yaratılmış olan evrenin de görevi bitmiştir. Artık şimdi de
insana hesap sorulma zamanı gelerek her şeyin yeni bir yaratılışla yaratılacağı
ahret yaratması karşımıza çıkacaktır.
Yakıldığı zaman ölmeyen mükafatlar verildikçe azıp şımarmayan
nefislerindeki kıskançlığın kalmadığı her şeyin adil olarak yargılandığı bitmek
tükenmek bilmeyen, bir ahret yaratması olacaktır.
29/19- Onlar görmediler mi ki, Allah yaratmaya nasıl
başlıyor, sonra onu iade ediyor? Şüphesiz, bu Allah'a göre kolaydır.
29/20- De ki: "Yeryüzünde gezip dolaşın da,
böylelikle yaratmaya nasıl başladığına bir bakın, sonra Allah ahiret
yaratmasını (veya son yaratmayı) da inşa edip yaratacaktır. Şüphesiz Allah, her
şeye güç yetirendir.
29/21- Dilediğini azaplandırır, dilediğine merhamet
eder. O'na çevrilip-götürüleceksiniz.
Kafir Olanlar,
inkar etseler de , O gün mutlaka gelecektir.
75/14- Hayır; insan, kendi nefsine karşı bir
basirettir.
75/15- Kendi mazeretlerini ortaya atsa bile.
Artık İnsanlar
ölüp de dirilme yoktur dedikleri, O
büyük gün gelmiş çatmış herkes dünya hayatındaki yapmış oldukları amellerinin
bir rehinesi olarak bölük bölük gidecekleri yerlere sevk edilmeye başlamıştır.
Müşrikler ve kafirler için zorlu bir gün, iman eden ve Salih amel işleyen
Müslümanlar içinse güzel amellerinin karşılığında derecelere göre ödüllerinin
dağıtılacağı kolay ve mutluluk günüdür.
İnkar edenler veya
inandım dediği halde inancının gereği gibi yaşamayanlar artık ceza yerinin haşmeti karşısında inkarlarının ve yaptıkları
kötü amellerin hesabını vermek üzere toplandıklarında herkes mazeretler
uydurmaya başlayacaktır. Fakat Allah dünya hayatında onların mazeretlerinin
geçerli olmaması için, her imkanı sunmuş. Onlar ise o sunulan nimetleri şükür
vesilesi değil, azgınlığı arttırma vesilesi olarak kullanmışlardı.
Sapan ve
saptıranların mazeretlerini çekişmelerini ortaya koyan bir sahneyi kuran şöyle
anlatır.
50/ 26- Ki o, Allah'la beraber başka bir İlah
edinmişti. Artık ikiniz, onu en şiddetli olan azabın içine atın.
50/27- Onun yakın-dostu (saptırıcı) dedi ki:
"Rabbimiz, ben onu kışkırtıp-azdırdım. Ancak kendisi (haktan) uzak bir
sapıklık içindeydi."
50/28- (Allah buyurur:) "Benim Huzurumda
çekişip-durmayın. Ben size daha önce 'kesin bir uyarı' göndermiştim."
50/29- "Huzurumda söz değişikliğe uğratılmaz ve
Ben kullara zulmedici değilim."
50/30- O gün cehenneme diyeceğiz: "Doldun
mu?" O da: "Daha fazlası var mı?" diyecek.
Artık onların ne
çekişmeleri ne de pişmanlıkları fayda
vermeyecektir. Çok geç kalmıştır. Çünkü dünyada iken onlara bütün deliller
geldiği halde ya iman etmemiş, ya da inandığı halde inancı ile amel etmemişlerdi.
75/16- Onu (Kur'an'ı, kavrayıp belletmek için) aceleye
kapılıp dilini onunla hareket ettirip-durma.
Bütün nebilerde ilk vahiyle muhatap olduklarında bir endişe
ve tedirginlik mutlaka yaşanmıştır. Toplumlarda sosyal realiteler onları üzmekte
ve kendilerinde onların yükünü hissetmektedirler. Allah da onların nerde nasıl davranacaklarını bir tertil
içerisinde bilgilendirmekte ve onların izleyeceği metodu onlara anlatmaktadır.
İşte Kuran’ın yirmi üç yıllık bir zaman dilimi içerisinde,
müşrik bir toplumdan devlet ve otorite haline gelen toplumdaki olayları vahiyle
bilgilendirerek nerde hangi konuda nasıl bir yol izleneceğinin metodolojisini
vermektedir.
75/17- Şüphesiz, onu (kalbinde) toplamak ve onu (sana)
okutmak Bize ait (bir iş)tir.
Son nebi ve
resulün endişelerini Allah gidermeye devam ediyor. Bir taraftan toplum
içerisinde yaşarken toplumdan tepki duyanlar olup onun getirdiklerine karşı
mücadele edenler çıktığı gibi, bir taraftan da iman eden ve onların sorunlarına
cevap vermesi gerekiyordu. İşte Allah onlar hakkında endişelenmemesini zamanı
zemini geldikçe her olayın üstesinden
nasıl gelineceğini resulüne izah ediyordu.
75/18- Şu halde, Biz onu okuduğumuz zaman, sen de onun
okunuşunu izle.
Nebi ve resulün
tek yapması gereken şeyin vahyin kontrolü altında Söyleneni yapması gerektiği
açıklanmaktadır.
75/19- Sonra muhakkak onu açıklamak Bize ait (bir
iş)tir.
Açıklamak Mücmel
bilinmeyen bir şeyin bilinir anlaşılır hale gelmesi demektir. Kuran’ın yirmi üç
yıllık zaman dilimi içerisinde hakla
batılın, doğru ile yanlışın iyi ile kötünün ne olduğunu, her yanlışın
doğrusuyla değiştirilerek hem söylem hem de eylemle buluşturularak pratik
hale götürülmesinin adıdır.
Kadir suresinde anlatılmak istenen de o değil mi? Müşrik bir toplumdan çıkan bir nebi ve resulün hem fert halindeki hem de toplum halinde karşısına çıkan problemlerin bir bir çözülerek her şeyi aydınlığa kavuşturulması bunu izah etmektedir. İsterseniz Kurandan yanlış yapıla gelen bir adetin düzeltilmesini örnek olarak verelim.
Kadir suresinde anlatılmak istenen de o değil mi? Müşrik bir toplumdan çıkan bir nebi ve resulün hem fert halindeki hem de toplum halinde karşısına çıkan problemlerin bir bir çözülerek her şeyi aydınlığa kavuşturulması bunu izah etmektedir. İsterseniz Kurandan yanlış yapıla gelen bir adetin düzeltilmesini örnek olarak verelim.
EVLATLIKLARIN
HANIMIYLA BOŞANDIKLARINDA EVLENME YASAĞININ KALDIRILMASI.
33/ 37- Hani sen, Allah'ın kendisine nimet verdiği ve
senin de kendisine nimet verdiğin kişiye: "Eşini yanında tut ve Allah'tan
sakın" diyordun; insanlardan çekinerek Allah'ın açığa vuracağı şeyi kendi
nefsinde saklı tutuyordun; oysa Allah, Kendisi'nden çekinmene çok daha layıktı.
Artık Zeyd, ondan ilişkisini kesince, Biz onu seninle evlendirdik; ki
böylelikle evlatlıklarının kendilerinden ilişkilerini kestikleri (kadınları
boşadıkları) zaman, onlarla evlenme konusunda mü'minler üzerine bir güçlük
olmasın. Allah'ın emri yerine getirilmiştir.
Allah’ı rab
edinmek demek ancak onun koyduğu yasalarla hayatı düzenlemekten geçer.
Toplumlardan gelen sesler nebi ve resulleri ilgilendirmemesi gerekir. Ayette
bahsedilen peygamberin yanında olan
evlatlığın eşi ile aralarında geçen bir sorun yüzünden nebinin gelecekte ne
olacağı konusunda bilemeyeceği bir şeyin muhalifine bir davranışını Allah
gündeme getiriyor.” Hani sen, Allah'ın
kendisine nimet verdiği ve senin de kendisine nimet verdiğin kişiye:
"Eşini yanında tut ve Allah'tan sakın" diyordun; insanlardan
çekinerek Allah'ın açığa vuracağı şeyi kendi nefsinde saklı tutuyordun;”
Peygamberin
yaptığı örf ve adet olarak doğru olan bir davranıştı. Ayette bahsedilen” Allah'ın açığa vuracağı şeyi kendi
nefsinde saklı tutuyordun;” “nefsinde
saklı tutmak” Sanki peygamber bunun sonucunda neler olacağını biliyormuş
gibi bir anlam ortaya çıkmaktadır. Oysa peygamber Allah’ın bildirmediği gayıbı
nereden bilsin. İşte inkar edenlerin ağzında bu olay bir eleştiri malzemesi
olarak kullanılmaktadır.
Evlatlığın eşinden
Boşandığı zaman onunla evlenmek kurandaki hangi bir emrin sınırını ihlal
etmektedir?
33/4- Allah, bir adamın kendi (göğüs) boşluğu içinde
iki kalp kılmadı ve kendilerini annelerinize benzeterek yemin konusu yaptığınız
(zıharda bulunduğunuz) eşlerinizi sizin anneleriniz yapmadı, evlatlıklarınızı
da sizin (öz) çocuklarınız saymadı. Bu, sizin (yalnızca) ağzınızla
söylemenizdir. Allah ise, hakkı söyler ve (doğru olan) yola yöneltip-iletir.
“evlatlıklarınızı da sizin (öz) çocuklarınız saymadı.”
4/ 22- Kadınlardan babalarınızın nikahladıklarını
nikahlamayın. Ancak (cahiliyede) geçen geçmiştir. Çünkü bu, 'çirkin bir
hayasızlık' ve 'öfke duyulan bir iğrençliktir.' Ne kötü bir yoldu o!..
4/23- Sizlere anneleriniz, kızlarınız, kız
kardeşleriniz, halalarınız, teyzeleriniz, erkek kardeşlerin kızları, kız
kardeşlerin kızları, sizi emziren (süt) anneleriniz, süt kız kardeşleriniz,
kadınlarınızın anneleri ve kendileriyle (gerdeğe) girdiğiniz kadınlarınızdan
olup koruyuculuğunuz altında bulunan üvey kızlarınız -onlarla gerdeğe
girmemişseniz, size bir sakınca yoktur-, sizin sulbünüzden olan oğullarınızın
eşleri ve iki kız kardeşi bir araya getirdiğiniz (evlilik) haram kılındı. Ancak
(cahiliyede) geçen geçmiştir. Şüphesiz, Allah, bağışlayandır, esirgeyendir.
“sizin sulbünüzden olan oğullarınızın eşleri” Allah Kuran’da dikkat ederseniz hiçbir çelişki
oluşturacak bir emir vermemiştir. Evlatlıkların
bir insanın kendi sulbünden olmadığını
onların eşlerinden ayrıldıkları zaman
onların eşleriyle evlenmenin de bir sakıncası olmadığını vurgulayarak, toplumlarda süre gelen bir
yanlışlığı bizzat peygamberin hayatında yaşatarak düzeltip, açıklamaktadır.
Böylece peygamber döneminden sonra gelen
kuşaklarda bu uygulamanın bir sıkıntı yaratmayacağını anlatmaktadır.
75/20- Hayır; siz çarçabuk geçmekte olanı (dünyayı)
seviyorsunuz.
75/21- Ve ahireti terk edip-bırakıyorsunuz.
Allah bu ayetlerle
gerek inandım dediği halde inanmanın gereğini yerine getirmeyenler, gerekse
inkar edenlerin profilini çizmektedir. İnkar
edenlerle inandım dediği halde kendilerine yüklenmiş olan İnançları ile ilgili görevleri yerine
getirmeyenler arasında bir fark bulunmamaktadır.
Geleneksel İslam toplumlarında kelimeyi şahadeti son nefesinde yerine getirenler günahları miktarınca yanıp cennete gidecek anlayışı Kuran’la uyuşmamaktadır. İman edip arkasından onu Salih amelleriyle hayatını örmesi gerekmektedir ki, Allah katında imanı kabul görsün. İnsanlar ya iman eder imanlarını gereği gibi dünya yaşamlarını sürdürerek ölürler. Ebedi cennete giderler. Ya da inkar eder inkarlarının gereği, dünya yaşamını sürdürerek ölür ebedi cehennemi boylarlar. Bunun ikisi arasında bir yol yoktur.
Geleneksel İslam toplumlarında kelimeyi şahadeti son nefesinde yerine getirenler günahları miktarınca yanıp cennete gidecek anlayışı Kuran’la uyuşmamaktadır. İman edip arkasından onu Salih amelleriyle hayatını örmesi gerekmektedir ki, Allah katında imanı kabul görsün. İnsanlar ya iman eder imanlarını gereği gibi dünya yaşamlarını sürdürerek ölürler. Ebedi cennete giderler. Ya da inkar eder inkarlarının gereği, dünya yaşamını sürdürerek ölür ebedi cehennemi boylarlar. Bunun ikisi arasında bir yol yoktur.
75/22- O gün yüzler ışıl ışıl parlar.
75/23- Rablerine bakıp-durur.
Dünya hayatında
nebilerin getirdikleri vahiyler çerçevesinde hayatını düzenleyenlerin profilini
bu iki ayet çizmektedir. Tıpkı Derslerine iyi çalışmış öğrencilerin yıl sonunda
ellerine karneleri verildiğinde almış oldukları taktir ve teşekkür belgeleriyle yüzlerinde okunan mutluluk
gibidir.
75/24- O gün, öyle yüzler vardır ki
kararmış-ekşimiştir.
75/25- Kendisine, beli büken işlerin yapılacağını
anlamaktadır.
Bu ayetler de
dünya hayatında Allah’ın Göndermiş
olduğu vahiylerden Habersiz üstelik haberleri olup vahyin kontrolünde
yaşayanlarla savaş yapmayı kendilerine görev bilenler için kullanılmıştır.
Tıpkı dersine
çalışmayan ve üstelik çalışanları engelleyen bozgunculuk çıkararak yıl sonunu getiren, ve sınıfta kalan öğrencilerin
yüzlerindeki mutsuzluğun yansıması gibidir.
33/ 72- Gerçek şu ki, Biz emanetleri göklere, yere ve
dağlara sunduk da onlar bunu yüklenmekten kaçındılar ve ondan korkuya
kapıldılar; onu insan yüklendi. Çünkü o, çok zalim, çok cahildir.
İşte; “insan yüklendi. Çünkü o, çok zalim, çok
cahildir.” Çok cahil çok zalim olan
insan inkar eden ve müşrik olan insanlardır.
75/26- Hayır; can, köprücük kemiğine gelip dayandığı
zaman,
75/27- "Son müdahaleyi yapacak kim" denir.
75/28- Artık gerçekten, kendisi de bir ayrılık
olduğunu anlamıştır.
75/S29- (Ölüm korkusundan) Ayaklar birbirine
dolaştığında;
Artık tövbelerin
Kabul olmadığı Bir ayrılık anı
gelmiştir. İnsan artık inandım dese de
fark eden bir şey yoktur. Onun inandım demesini Allah kabul
etmeyecektir.
4/ 18- Tevbe; ne, kötülükleri yapıp-edip de onlardan
birine ölüm çatınca: "Ben şimdi gerçekten tevbe ettim" diyenler, ne
de kafir olarak ölenler için değil. Böyleleri için acı bir azap hazırlamışızdır.
Ölüm anındaki
tövbe geçerli değildir. Tıpkı Firavunun
ölüm anında inanmasının geçerli olmadığı
gibi.
10/ 90- Biz, İsrailoğulları'nı denizden geçirdik;
Firavun ve askerleri azgınlıkla ve düşmanlıkla peşlerine düştü. Sular onu
boğacak düzeye erişince (Firavun): "İsrailoğulları'nın kendisine inandığı
(İlah'tan) başka İlah olmadığına inandım ve ben de Müslümanlardanım" dedi.
Hani Öcalan
yakalanmadan önce masum çocukları öldürmek için örgütlemişti. Türk devleti onu
yakalandığında ben Türk devletine teslim oldum onun kulu ve askeri olacağım
demişti. Onun bu pişmanlığı korkudan dolayı idi. eğer o yakalanmadan önce bu
söylemini gerçekleştirmiş olsaydı o zaman inandığı gerçek olurdu.
5/ 33- Allah'a ve Resûlü’ne karşı savaş açanların ve
yeryüzünde bozgunculuğa çalışanların cezası, ancak öldürülmeleri, asılmaları ya
da elleriyle ayaklarının çaprazca kesilmesi veya (bulundukları) yerden
sürülmeleridir. Bu, dünyadaki aşağılanmalarıdır, ahirette onlar için büyük bir
azap vardır.
5/34- Ancak, sizin onlara güç yetirmenizden önce tevbe
edenler başka. Bilin ki, şüphesiz Allah bağışlayandır, esirgeyendir.
75/30- O gün sevk, yalnızca Rabbinedir.
Din Günün maliki
olan Allah işte bu ayette anlamını bulmaktadır. İnsanlar, Dünya hayatında
kendilerine sunulmuş bir zaman dilimi içerisinde denenmekte ve her insan kendi
özgür iradeleriyle yer yüzünde dolaşmaktadırlar. Ama bir gün ölüm onu alıp
götürünce, Dünya hayatındaki hükümranlığı sona ermiş, ve Allah’ın huzuruna
herkes toplanarak hesap vermek üzere
bekletilmektedir.
Dünya hayatında
onlara Allah kendi mülkünden güç ve iktidar vermiş, Onlara bu güçlerini zayıf
olanları ezme malzemesi olarak değil, adaleti hakkı ayakta tutmak için
vermişti. Maalesef insanların büyük bir çoğunluğu kendilerine verilmiş olan
mülk onları azdırmış, Halkı fırkalara ayırarak zayıflatıp kendilerine köle
ederek onlara zulüm yapma aracı olarak kullanmışlardır.
Eğer dünya hayatı
kısa ve geçici olmamış ve ölümsüz olmuş
olsaydı, zalim olanlar devamlı iktidar ve güç sahibi olarak kalırlardı. Mazlum
olanlar üzerinde zulüm ve işkencelerini sürdürür dururlardı. İşte dünya
hayatında firavunlar Karunlar nemrutlar
ölüm karşısında tutunamayıp yok oldular gittiler. Ve dünya hayatının
arkasından yeniden bir yaratılış ve diriltilişle insanlar yaratılıp
diriltilecek, ve yapmış oldukları zulüm inkar isyan ve insanlara yaptıkları işkencelerin bedellerini
ödeyeceklerdir.
Bu gün dünya
hayatında, O zalim olanların bir zaman
dilimi içerisinde yer yüzünde ellerini kollarını sallayarak dolaşmaları onları
sevindirmesin ve mazlum olanları da
onlara imrendirmesin. Onlar bu dünyada kısa bir süre ancak bu hükümranlığını
sürdürebileceklerdir.
Onlar Rabbim Allah’tır diyen insanları yerlerinden yurtlarından sürerek zulmettiler. Eğer mustazaf olan insanlar bir araya gelip birlik ve beraber hareket etmedikçe, Allah onların dünya hayatındaki bu zulüm ve işkencelerine müdahale etmemektedir. Bu da insanların denenmesi içindir.
Onlar Rabbim Allah’tır diyen insanları yerlerinden yurtlarından sürerek zulmettiler. Eğer mustazaf olan insanlar bir araya gelip birlik ve beraber hareket etmedikçe, Allah onların dünya hayatındaki bu zulüm ve işkencelerine müdahale etmemektedir. Bu da insanların denenmesi içindir.
22/ 40- Onlar, yalnızca; "Rabbimiz
Allah'tır" demelerinden dolayı, haksız yere yurtlarından sürgün edilip
çıkarıldılar. Eğer Allah'ın, insanların kimini kimiyle defetmesi (yenilgiye
uğratması) olmasaydı, manastırlar, kiliseler, havralar ve içinde Allah'ın
isminin çokça anıldığı mescidler, muhakkak yıkılır giderdi. Allah Kendi
(dini)ne yardım edenlere kesin olarak yardım eder. Şüphesiz Allah, güçlü
olandır, Aziz olandır.
İnsan, hem firavunlar nemrutlar Karunlar üreten zulmün
ham maddesi olduğu gibi, Aynı zamanda hakkın adaletin timsali olan
nebiler resuller ve Allah dostlarının da
ham maddesidir. Her iki insan gurupları
insandan türemektedir. İnkar
edenler işbaşına geçtikleri zaman ekini ve nesli yok etme çabasındadırlar.
2/ 204- İnsanlardan öylesi vardır ki, dünya hayatına
ilişkin sözleri senin hoşuna gider ve kalbindekine rağmen Allah'ı şahid
getirir; oysa o azılı bir düşmandır.
2/205- O, iş başına geçti mi (ya da sırtını çevirip
gitti mi) yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaya, ekini ve nesli helak etmeye çaba
harcar. Allah ise, bozgunculuğu sevmez.
2/206- Ona: "Allah'tan kork" denildiğinde,
büyüklük gururu onu günaha sürükler, kuşatır. Böylesine cehennem yeter; ne kötü
bir yataktır o.
Ama Rabbim Allah’tır
diyenler iş başına geçtiklerinde
ise onların hayatlarının yaşam projesi
Allah’a aittir.
22/41- Onlar ki, yeryüzünde kendilerini yerleştirir,
iktidar sahibi kılarsak, dosdoğru namazı kılarlar, zekatı verirler, ma'rufu
emrederler, münkerden sakındırırlar. Bütün işlerin sonu Allah'a aittir.
75/31- Fakat o, ne doğrulamış ne de namaz kılmıştı.
75/32- Ancak o, yalanlamış ve yüz çevirmişti.
75/33- Sonra çalım satarak yakınlarına gitmişti.
İnkar edenler ve müşrik olanlar, Allah’ın rabliğini
tanımamışlar, ve yer yüzünde büyüklük taslayarak Allah’ın gönderdiği nebi ve resulleri
küçümsemişler yer yüzünde adaleti emredenleri öldürmüşler ve bozgunculuk
çıkararak ömürlerini tüketmişlerdir.
Kendilerine verilmiş olan fırsatları insanlara iyilik yapma yerine
zayıfları köleleştirme ve işkence
malzemesi olarak kullanmışlardır.
Allah iman
edenlere güç ve iktidar sahibi yapmasının
sebebini mustazaf olanları ezmek sömürmek için değil, mustazaf olanların
zalimler tarafından ezilmesini zulmedilmesini engelleme ve onları korkutma aracı olarak kullanmayı
istemektedir.
75/34- Sen buna müstahaksın, dahasına müstahaksın.
75/35- Yine müstahaksın, dahasına da müstahaksın.
İşte Allah o inkar
eden ve müşrik olanların dünyadaki alabildiğine özgürlük verilmesi onları
şımardıkça şımartmış maalesef kendilerini yeryüzünün Allah’ı olarak görmeye
başlamışlardır. Allah din gününe kadar onlara süre tanımıştır. Ama din günü
geldiğinde de yaptıklarının cezasını misliyle ödeyerek ebedi cehennemde
kalacaklardır.
20/ 108- O gün, kendisinden sapma imkanı olamayan
çağırıcıya uyacaklar. Rahman (olan Allah)a karşı sesler kısılmıştır; artık bir
hırıltıdan başka bir şey işitemezsin.
20/109- O gün, Rahman (olan Allah)'ın kendisine izin
verdiği ve sözünden hoşnut olduğu kimseden başkasının şefaati bir yarar
sağlamaz.
Ayet içerisinde
Şefaat kelimesi geçince şefaat
kelimesinin buradaki karşılığını kısacık olarak izah etmeye çalışalım. Çünkü
İslam toplumlarının büyük bir çoğunluğu ahret aleminde bazı izin verilen
kişilerin şefaat edeceği konusunda
birleşmektedirler.
Oysa Allah’ın izin verdikleri sözünden dünya hayatında rabbani yolda yürümeye kendilerini yönlendirmiş kişiler olarak anlatılmaktadır. Allah ahret hayatında ne şehitler ne çocukken ölenler ne alimler ne şeyhler ne peygamberler asla şefaat edemeyecekler Hatta Allah da şefaat etmeyecektir. Çünkü dünya hayatında insanlara Allah aklını takvasını fıskını vererek özgür iradeleriyle kişileri, sonuçlarına katlanmak koşulu ile baş başa bırakmıştı.
Oysa Allah’ın izin verdikleri sözünden dünya hayatında rabbani yolda yürümeye kendilerini yönlendirmiş kişiler olarak anlatılmaktadır. Allah ahret hayatında ne şehitler ne çocukken ölenler ne alimler ne şeyhler ne peygamberler asla şefaat edemeyecekler Hatta Allah da şefaat etmeyecektir. Çünkü dünya hayatında insanlara Allah aklını takvasını fıskını vererek özgür iradeleriyle kişileri, sonuçlarına katlanmak koşulu ile baş başa bırakmıştı.
İşte Rabbani yolda
yürüyen ve dünya hayatında Ölümü dirimi
hayatı Allah adına olanlar kendi
amelleriyle ancak kendilerini o büyük
azaptan kurtaracaklar yoksa Allah ve Allah’tan başka şefaat ediciler olmuş olsaydı
adil olmazdı. Eğer öyle olmuş olsaydı, şefaat
edilenler torpilli olurlardı.
İnsanlar ya
cehennemliktirler orada ebedi olarak
kalıp ceza çekecekler, Ya da cennetliktirler orada nimetlerle donatılıp ebedi
olarak konuklanacaktırlar.
75/36- İnsan, 'kendi başına ve sorumsuz'
bırakılacağını mı sanıyor?
Allah insanı Özgürce dolaşmasını sağlamışsa kırın dökün öldürün istediğinizi yapın diye
göndermedi. Kim güçlü ise ona bir sorumluluk ve emanet yükledi.
Trafik işaretleri nasıl insanların yol seyirlerini trafik işaretlerinin yanışlarına göre düzenliyorlarsa, Dünyada her insanın yapması uygun olan ve uygun olmayan da işaretler bulunmaktadır. Adem ve eşine yasaklanan ağaç bu kırmızı ışıklardır. Yapılması yasak olanlar karşısına çıktığında çaresiz kalırsa anca o haramlardan haddi aşmamak saldırmamak koşulu ile, o şeyleri yemesine içmesine ve yapmasına ruhsat vardır.
Trafik işaretleri nasıl insanların yol seyirlerini trafik işaretlerinin yanışlarına göre düzenliyorlarsa, Dünyada her insanın yapması uygun olan ve uygun olmayan da işaretler bulunmaktadır. Adem ve eşine yasaklanan ağaç bu kırmızı ışıklardır. Yapılması yasak olanlar karşısına çıktığında çaresiz kalırsa anca o haramlardan haddi aşmamak saldırmamak koşulu ile, o şeyleri yemesine içmesine ve yapmasına ruhsat vardır.
5/ 3- Ölü eti, kan, domuz eti, Allah'tan başkası adına
kesilen, boğulmuş, vurulmuş, yüksek bir yerden düşmüş, boynuzlanmış yırtıcı
hayvan tarafından yenmiş, -(henüz canlıyken yetişip) kestikleriniz hariç,-
dikili taşlar üzerine boğazlanan (hayvanlar) ve fal oklarıyla kısmet aramanız
size haram kılındı. Bunlar fısktır (günahla yoldan sapmadır.) Bugün inkara
sapanlar, sizin dininizden (dininizi yıkmaktan) umut kesmişlerdir. Bugün size
dininizi kemale erdirdim, üzerinizdeki nimetimi tamamladım ve size din olarak
İslam'ı seçip-beğendim. Kim 'şiddetli bir açlıkta kaçınılmaz bir ihtiyaçla
karşı karşıya kalırsa' -günaha eğilim göstermeksizin- (bu haram
saydıklarımızdan yetecek kadar yiyebilir.) Çünkü Allah bağışlayandır,
esirgeyendir.
Ayette Allah
kırmızı ve yeşil ışıkları
göstermekte ve nerde durulması nerde
geçilmesi gerektiğini vurgulamaktadır.
75/37- Kendisi, akıtılan meniden bir damla su değil
miydi?
Allah ayette
insanın yaratılışının nerden meydana
geldiğine dikkat çekerek, bir damla sudan
düşünen sorgulayan hem takva yolunda
hem de fısk yolunda yürüyebilen kendi kararlarını kendisi verebilecek ve
sonuçlarına katlanabilecek mükemmel bir
insan meydana gelmektedir.
38/ 75- (Allah) Dedi ki: "Ey İblis, iki elimle yarattığıma
seni secde etmekten alıkoyan neydi? Büyüklendin mi, yoksa yüksekte olanlardan
mı oldun?"
75/38- Sonra bir alak (embriyo) oldu, derken (Allah,
onu) yarattı ve bir 'düzen içinde biçim verdi.'
Allah hac ve mümin
un suresinde insanın yaratılışından şöyle bahseder.
22/ 5- Ey insanlar, eğer dirilişten yana bir kuşku
içindeyseniz, gerçek şu ki, Biz sizi topraktan yarattık, sonra bir damla sudan,
sonra bir alak'tan (embriyo), sonra yaratılış biçimi belli belirsiz bir çiğnem
et parçasından; size (kudretimizi) açıkça göstermek için. Dilediğimizi, adı
konulmuş bir süreye kadar rahimlerde tutuyoruz. Sonra sizi bebek olarak
çıkarıyoruz, sonra da erginlik çağına erişmeniz için (sizi büyütüyoruz). Sizden
kiminizin hayatına son verilmekte, kiminiz de, bildikten sonra hiçbir şey
bilmeme durumuna gelmesi için ömrün en aşağı ucuna (yaşlılığa) geri
çevrilmektedir. Yeryüzünü kupkuru ölü gibi görürsün, fakat Biz onun üzerine
suyu indirdiğimiz zaman titreşir, kabarır ve her güzel çiftten (ürünler)
bitirir.
23/ 12- Andolsun, Biz insanı, süzme bir çamurdan
yarattık.
23/13- Sonra onu bir su damlası olarak, savunması
sağlam bir karar yerine yerleştirdik.
23/14- Sonra o su damlasını bir alak (embriyo) olarak
yarattık; ardından o alak'ı (hücre topluluğu) bir çiğnem et parçası olarak
yarattık; daha sonra o çiğnem et parçasını kemik olarak yarattık; böylece
kemiklere de et giydirdik; sonra bir başka yaratışla onu inşa ettik.
Yaratıcıların en güzeli olan Allah, ne Yücedir.
23/15- Sonra bunun ardından siz gerçekten ölecek
olanlarsınız.
Allah ilk
yaratılıştan sonra insanları yaratırken
sperma ile yumurtanın ilgi alaka kurarak döllenmesi sonucunda yaratmıştır. Bu Allah’ın yaratma sünnetidir. Allah’ın
sünnetinde asla bir değişiklik yok dönüşüm de yoktur. Asırlardır hazreti
İsa’nın babasız yaratılma olayı uydurmadan başka bir şey değildir. O da diğer
insanlar nasıl bir anne babadan meydana gelmişse o da öyle yaratılmıştır.
75/39- Böylece ondan, erkek ve dişi olmak üzere çift
kıldı.
Düşünen aklenden insanlara insanların yaratılış biçimini anlattıktan
sonra, şimdide yaratılırken dişili ve erkekli yaratıldıklarından
bahsetmektedir. Kainatta ne kadar yaratılmış olan varlık varsa hepsi mutlaka
dişili erkekli yaratılmışlardır. Çiçeklerde dişi organ erkek organ diye ayrılırken, diğer canlı ve cansız varlıklarda pozitif
negatif, artı eksi yük, gece gündüz, karanlık aydınlık, sağ sol,vs. say saya
bildiğin kadar. Ne varsa kainatta her şey çift yaratılmışlardır.
75/40- (Öyleyse Allah,) Ölüleri diriltmeye güç yetiren
değil midir?
Allah Ölülerin nasıl diriltileceği konusunda Kuran’da
değişik yerlerde bize bilgi vermektedir. Bir taraftan duyarsız olan hayvanları eğitildikleri zaman nasıl duyarlı
hale geldiklerini hazreti İbrahim’in şahsında, bize şöyle anlatarak misal
vermektedir.
2/ 260- Hani İbrahim: "Rabbim, bana ölüleri nasıl
dirilttiğini göster" demişti. (Allah ona:) "İnanmıyor musun?"
deyince, "Hayır (inandım), ancak kalbimin tatmin olması için" dedi.
"Öyleyse, dört kuş tut. Onları kendine alıştır, sonra onları (parçalayıp)
her bir parçasını bir dağın üzerine bırak, sonra da onları çağır. Sana koşarak
gelirler. Bil ki, şüphesiz Allah, üstün ve güçlü olandır, hüküm ve hikmet
sahibidir.
Müfessirlerin
tefsirlerde anlattıkları gibi, burada hazreti İbrahim’e ölülerin diriltilmesi konusunda verilen örnek,
hayatı fonksiyonlarını yitirmiş anlamdaki ölüler değil, duyarsız hayvanların
eğitilip alıştırıldıkları zaman senin isteklerine cevap vermesidir. Aynı Olay
hazreti İsa peygamber hakkında da geçmektedir.
5/ 110- Allah şöyle diyecek: "Ey Meryem oğlu İsa,
sana ve annene olan nimetimi hatırla. Ben seni Ruhu'l-Kudüs ile destekledim,
beşikte iken de, yetişkin iken de insanlarla konuşuyordun. Sana Kitab’ı,
hikmeti, Tevrat'ı ve İncil'i öğrettim. İznimle çamurdan kuş biçiminde (bir
şeyi) oluşturuyordun da (yine) iznimle ona üfürdüğünde bir kuş oluveriyordu.
Doğuştan kör olanı, alacalıyı iznimle iyileştiriyordun, (yine) Benim iznimle
ölüleri (hayata) çıkarıyordun. İsrailoğulları’na apaçık belgelerle geldiğinde
onlardan inkara sapanlar, "Şüphesiz bu apaçık bir sihirdir"
demişlerdi (de) İsrailoğulları’nı senden geri püskürtmüştüm."
Ayette geçen “ Benim iznimle ölüleri (hayata)
çıkarıyordun.” Bu ifade hayati
fonksiyonlarını yitirmiş anlamındaki ölüler değil, Yaratılış gayesinden
uzaklaşmış vahye karşı duyarlılığını kaybetmiş anlamındaki ölü ruhların
diriltilerek vahyin kontrolüne girmesi demektir. Yoksa başak türlü anlaşılmış
olsaydı, şu ayetle çelişmiş olurdu.
21/95- Yıkıma uğrattığımız bir ülkeye (tekrar dünya
hayatı) imkansız (haram)dır; hiç şüphesiz onlar, (dünyaya) bir daha geri
dönmeyecekler.
Belki bir anlamı
da inkar ederek gelen nebi ve resullere karşı çıkış sebebiyle gözleri olup da doğruyu göremeyenlerin, kulakları olup da
doğru olanları işitemeyenlerin kalpleri olup da mühürlenerek geriye dönüşü mümkün
olmayan bir yola girerek ölü ruhların dirilmeyeceklerini de bahsetmiş olabilir ama,
Asıl burada
bahsedilen ölüp de kıyametten sonra dirilme hariç insanların ölüp de geriye
gelmeyen ölülerden bahsetmektedir. Evet, Dünya hayatında ölüp de dirilme görülmemiştir bu ne peygamberlerde mucize
olarak ne de sünnetullah olarak olmamıştır. Evrensel yasalarda, Her canlı doğar
büyür, ve ölürler. Bu Allah’ın değişmez yasası ve sünnetidir.
30/ 55- Kıyamet-saatinin kopacağı gün,
suçlu-günahkarlar, tek bir saatin dışında (dünya hayatı) yaşamadıklarına and
içerler. İşte onlar böyle çevriliyorlardı.
30/56- Kendilerine ilim ve iman verilenler ise,
dediler ki: "Andolsun, siz Allah'ın Kitabında (yazılı süre boyunca)
diriliş gününe kadar yaşadınız; işte bu dirilme günüdür. Ancak siz
bilmiyordunuz."
30/57- Artık o gün, zulmedenlerin ne mazeretleri bir
yarar sağlayacak, ne (Allah'tan) hoşnutluk dilekleri kabul edilecektir.
Ölüleri Allah’tan
başka hiç kimse diriltemez Allah hiç kimseye böyle bir yetki de vermemiştir.
41/39- O'nun ayetlerinden biri de, senin gerçekten
yeryüzünü huşu içinde (solmuş, boynu bükülmüş ve kupkuru) görmendir. Ama Biz
onun üzerine suyu indirdiğimiz zaman, deprenir ve kabarır. Şüphesiz onu
dirilten, ölüleri de elbette dirilticidir. Çünkü O, herşeye güç yetirendir.
41/40- Bizim ayetlerimiz konusunda çarpıtma yapanlar,
Bize gizli kalmazlar. Öyleyse ateşin içine bırakılan mı daha hayırlıdır yoksa
kıyamet günü güvenle gelen mi? Siz dilediğinizi yapın. Çünkü O yaptıklarınızı
gerçekten görendir.
36/12- Şüphesiz Biz, ölüleri Biz diriltiriz; onların
önden takdim ettiklerini ve eserlerini Biz yazarız. Biz herşeyi, apaçık bir
kitapta tespit edip korumuşuz.
Allah’tan
başka hiç kimse gerçek anlamda ölüleri
diriltemez. Ve diriltme izni de vermemiştir. Dünya hayatında insanlara ölülerin
nasıl diriltildiğine ait örnekler vererek ahret alemi yaratıp ölen insanların
tekrar nasıl diriltileceğini örnekler
vererek bize anlatmaktadır.
Yanlışlarım ve
hatalarım bana, doğrularım ise yerleri ve gökleri yaratan Allah’a aittir.
ALİ RIZA BORAZAN
MERSİN ANAMUR
ALİ RIZA BORAZAN
MERSİN ANAMUR
Mersin- Anamur
Tel-0324 814 78 85
.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder