1 Ocak 2015 Perşembe

KURAN; EHLİ –KİTAP OLANLARLA EVLENMEYİ MÜSLÜMAN OLANLARA YASAKLIYOR





 .

RAHMAN VE RAHİM OLAN ALLAH’IN ADIYLA!

Genel olarak bütün fıkıh kitaplarında ve tefsirlerde, Müslüman erkekler, Yahudi veya Hristiyan kadınlarla evlenebilir ama, Müslüman olan kadınlar Yahudi ve Hristiyan olan erkeklerle evlenemez anlayışı içerisindedirler.

Şimdi Kuran’a bir bakalım böyle bir hükmü nereden çıkarmışlar?

5/ 5- Bugün size temiz olan şeyler helal kılındı. (Kendilerine) Kitap verilenlerin yemeği size helal, sizin de yemeğiniz onlara helaldir. Mü’minlerden özgür ve iffetli kadınlar ile sizden önce (kendilerine) kitap verilenlerden özgür ve iffetli kadınlar da, namuslu, fuhuşta bulunmayan ve gizlice dostlar edinmemişler olarak -onlara ücretlerini (mehirlerini) ödediğiniz takdirde- size (helal kılındı.) Kim imanı tanımayıp küfre saparsa, elbette onun yaptığı boşa çıkmıştır. O ahirette hüsrana uğrayanlardandır.

Kuran’da geçen bir ayet, eğer doğru yorumlanmışsa Kuran bütünlüğü içerisinde geçen hiçbir ayetle çelişmez. Kuran hikmetle dolu bir kitaptır. Hikmetle Kuran’a bakanlar Kuran’daki o çelişkisizliği ancak görebilirler. Bütün peygamberlere Allah kitap ve hikmet verdik buyurur. Kitap, bilgi ve ilim demektir. Hikmet ise o bilgiyi o ilmi doğru anlama yeteneği doğru anlama feraseti doğru anlama kabiliyeti demektir.

2/ 151- Öyle ki size, kendinizden, size ayetlerimizi okuyacak, sizi arındıracak, size kitap ve hikmeti öğretecek ve bilmediklerinizi bildirecek bir elçi gönderdik.
6/ 88- Bu, Allah’ın hidayetidir; kullarından dilediğini bununla hidayete erdirir. Onlar da şirk koşsalardı, elbette bütün yapıp-ettikleri ‘onlar adına’ boşa çıkmış olurdu.
6/89- Bunlar, kendilerine kitap, hikmet ve peygamberlik verdiklerimizdir. Eğer bunları tanımayıp-küfre sapıyorlarsa, andolsun, Biz buna (karşı) inkara sapmayan bir topluluğu vekil kılmışızdır.
Eğer, Peygamber kendilerine gelen vahiyleri, kavrama anlama yeteneği verilmemiş olsaydı, ayetler arasındaki mantıklı bir bağı kuramaz ve anlayamazlardı.  Onlar hayatı ve evreni hikmetle bakıp okudukları için, Allah onları peygamber olarak seçmiştir. Yoksa ne söylediğini ne yaptığını bilmeyen bir insan nasıl diğer insanlara mesajı getirir ve anlamını insanlara açıklayabilirdi?
16/ 64- Biz kitabı ancak, hakkında ihtilafa düştükleri şeyi onlara açıklaman ve inanan bir kavme rahmet ve hidayet olması dışında (başka bir amaçla) indirmedik.
Şimdi, Hikmetli bir bakış mantıklı bir anlayış içerisinde Maide beşinci ayeti nasıl anlamamız gerekir? Onu yakalamaya çalışalım. Yine Bir ayeti doğru anlamanın kuralı önce kendisinden önce gelen ve kendisinden sonra gelen ayetlerle beraber düşünerek anlamak gerektiğini vurgulamak istiyorum. Eğer o ayet kendisi ile ilgili geçen konu içerisinde doğru bir yere oturtturulabilmişse, Hem Kuran bütünlüğü içerisindeki ayetlerle çatışmaz çelişmez,  hem de evren yasaları ile çatışıp çelişmez.
5/ 1- Ey iman edenler, akitleri yerine getirin. İhramlı iken avlanmayı helal saymaksızın ve size okunacaklar dışta tutulmak üzere, hayvanlar size helal kılındı. Şüphesiz Allah, dilediği hükmü verir.
5/2- Ey iman edenler, Allah’ın şiarlarına, haram olan ay’a, kurbanlık hayvanlara, (onlardaki) gerdanlıklara ve Rablerinden bir fazl ve hoşnutluk isteyerek Beyt-i Haram’a gelenlere sakın saygısızlık etmeyin. İhramdan çıktınız mı artık avlanabilirsiniz. Sizi Mescid-i Haram’dan alıkoyduklarından dolayı bir topluluğa olan kininiz, sakın sizi haddi aşmaya sürüklemesin. İyilik ve takva konusunda yardımlaşın, günah ve haddi aşmada yardımlaşmayın ve Allah’tan korkup-sakının. Gerçekten Allah (ceza ile) sonuçlandırması pek şiddetli olandır.
5/3- Ölü eti, kan, domuz eti, Allah’tan başkası adına kesilen, boğulmuş, vurulmuş, yüksek bir yerden düşmüş, boynuzlanmış yırtıcı hayvan tarafından yenmiş, -(henüz canlıyken yetişip) kestikleriniz hariç,- dikili taşlar üzerine boğazlanan (hayvanlar) ve fal oklarıyla kısmet aramanız size haram kılındı. Bunlar fısktır (günahla yoldan sapmadır.) Bugün inkara sapanlar, sizin dininizden (dininizi yıkmaktan) umut kesmişlerdir. Bugün size dininizi kemale erdirdim, üzerinizdeki nimetimi tamamladım ve size din olarak İslam’ı seçip-beğendim. Kim ‘şiddetli bir açlıkta kaçınılmaz bir ihtiyaçla karşı karşıya kalırsa’ -günaha eğilim göstermeksizin- (bu haram saydıklarımızdan yetecek kadar yiyebilir.) Çünkü Allah bağışlayandır, esirgeyendir.
5/4- Sana, kendilerine neyin helal kılındığını sorarlar. De ki: “Bütün temiz şeyler size helal kılındı.” Allah’ın size öğrettiği gibi öğretip yetiştirdiğiniz avcı hayvanların yakalayıverdiklerinden de -üzerine Allah’ın adını anarak- yiyin. Allah’tan korkup-sakının. Şüphesiz Allah, hesabı çabuk görendir.
5/5- Bugün size temiz olan şeyler helal kılındı. (Kendilerine) Kitap verilenlerin yemeği size helal, sizin de yemeğiniz onlara helaldir. Mü’minlerden özgür ve iffetli kadınlar ile sizden önce (kendilerine) kitap verilenlerden özgür ve iffetli kadınlar da, namuslu, fuhuşta bulunmayan ve gizlice dostlar edinmemişler olarak -onlara ücretlerini (mehirlerini) ödediğiniz takdirde- size (helal kılındı.) Kim imanı tanımayıp küfre saparsa, elbette onun yaptığı boşa çıkmıştır. O ahirette hüsrana uğrayanlardandır.
Maide suresinde birinci ayetten, beşinci ayete kadar, Bir konu işlenmektedir. Bu ayet kendi anlatım üslubu içerisinde Medine’de Müslüman olanların güç ve kuvvet olduğu bir dönemde indiği anlaşılıyor. Şimdi Konu içerisinden ayetlerden konumuzla ilgili önemli kesitlerden aktararak beşinci ayette ne anlatılmak istendiğini anlamaya çalışalım.
“Bugün inkara sapanlar, sizin dininizden (dininizi yıkmaktan) umut kesmişlerdir. Bugün size dininizi kemale erdirdim, üzerinizdeki nimetimi tamamladım ve size din olarak İslam’ı seçip-beğendim.”
Üçüncü ayette geçen bu ifade, Lokomotif nebi ve resulün elinde, Artık Allah kendi dinini hem söylem hem de kendi dinine destek veren, değişik din anlayışlarından akın akın gelerek güç ve kuvvet oluşmasından sonra yaşanılır bir halde oluşunu bize örnek vermektedir. Allah’ın da muradı bu idi. Allah’ın istediği, kendi dinini yaşayan ve ayetlerin söylem ve eylemlerini pratik hayata götüren bir topluluk olmasıydı. İşte o topluluk da oluşturulmuştur.
2/ 143- Böylece Biz sizi, insanlara şahid (ve örnek) olmanız için orta bir ümmet kıldık; Peygamber de üzerinizde bir şahid olsun. Senin üzerinde bulunduğun (yönü, Ka’be’yi) kıble yapmamız, elçiye uyanları, topukları üzerinde gerisin geri dönenlerden ayırt etmek içindir. Doğrusu (bu,) Allah’ın hidayete ilettiklerinin dışında kalanlar için büyük (bir yük)tür. Allah, imanınızı boşa çıkaracak değildir. Şüphesiz, Allah, insanlara şefkat edendir, esirgeyendir.
Bu topluluğun içerisinde Allah’tan vahiy alan vahye muhatap bir peygamber ve ölümleri dirimleri namazları ibadetleri hayatları vahiyle olan vahiyle yatıp kalkan, bir topluluk bulunaktadır. Bu topluluk, Ağırlık olarak farklı olan dört yaşam biçimi üzerinde olan değişik din ve yaşam biçimlerinde olan insanların oluştuğu Müslüman olan bir topluluktur.
2/ 62- Şüphesiz, iman edenler(le) Yahudiler, Hıristiyanlar ve Sabiiler(den kim) Allah’a ve ahiret gününe iman eder ve salih amellerde bulunursa, artık onların Allah Katında ecirleri vardır. Onlara korku yoktur ve onlar mahzun olmayacaklardır.
Bu ayeti bir makale olarak web sayfamda açıklamıştım. Ancak ayetin vermiş olduğu temel mesajı aktarıp geçeceğim. Bu ayette değişik dört din mensubu olan topluluktan söz etmektedir. “İman eden” ümmilerden, yani müşrik olanları kastetmektedir. Yahudiler derken, Tevrat mensuplarını, Hristiyanlar derken İncil sahiplerini, sabiler derken yıldıza tapan ve bunların dışında olan toplulukları kastetmektedir.
Bu ayeti Kuran’ın bütünlüğü içerisindeki ayetler içerisinden süzülüp gelen anlayışı yorumlayarak ayeti doğru olan yere oturtturmaya çalışalım. “Ümmilerden Yahudilerden, Hristiyanlar’dan ve bunlar dışında olan din mensuplarından, Kim Allah’a ahiret gününe,  Allah’ın meleklerine peygamberlerine kitaplarına iman eder, ve imanlarını Salih amellerle bütünleştirirlerse kurtuluşta olan onlardır. “
Konumuzla ilgili olan, ayeti tekrar alalım.
5/5- Bugün size temiz olan şeyler helal kılındı. (Kendilerine) Kitap verilenlerin yemeği size helal, sizin de yemeğiniz onlara helaldir. Mü’minlerden özgür ve iffetli kadınlar ile sizden önce (kendilerine) kitap verilenlerden özgür ve iffetli kadınlar da, namuslu, fuhuşta bulunmayan ve gizlice dostlar edinmemişler olarak -onlara ücretlerini (mehirlerini) ödediğiniz takdirde- size (helal kılındı.) Kim imanı tanımayıp küfre saparsa, elbette onun yaptığı boşa çıkmıştır. O ahirette hüsrana uğrayanlardandır.
Bu ayeti dört şık olarak ayırarak anlamaya çalışalım.
1- “Bugün size temiz olan şeyler helal kılındı.”
Ümmi olanların temel özellikleri, Ahiret âlemine, Allah’ın göndermiş oldukları peygamberlere kitaplara inanmazlar. Onlar dünya yaşamında helal ve haramları kendileri koyarlardı.
Asıl Burada Ehli kitap olanların kendilerine helal kılınmış bazı şeyleri haram, haram kılınmış olan bazı şeyleri de haramlaştırmışlardı. Musa’nın ve İsa’nın dininde olanlarla Muhammed’in dininde olanlar arasında hiçbir farklılık yoktur. Yahudileriz Hıristiyanlarız diyen kendileridir. Allah ne Yahudilik diye bir din, ne de Hıristiyanlık diye bir din göndermiştir. İnsanlık tarihinin başlangıcından bu tarafa Allah’ın peygamberler aracılığı ile gönderdiği dinin adı İslam bu dine iman edip teslim olanların adı da müslümandır. Bunlar tek bir ümmet tek bir şeriat içerisinde olanlardır.  
Bir peygamber ve kavimlerine, haram ve helal olanlarla diğer peygamberler ve kavimlerine,haram ve helaller arasında hiçbir farklılık yoktur.
16/ 118- Yahudi olanlara da, bundan önce sana aktardıklarımızı haram kıldık. Biz onlara zulmetmedik, ancak onlar kendi nefislerine zulmediyorlardı.
Bütün tefsir ve fıkıh kitaplarında, Her peygamberin şeriatlarının farklı farklı olduğu inancı ve anlayışı vardır. Oysa farklı ümmet ve farklı şeriatler peygamberlerin getirdikleri vahiy orijinli dinin dışında din seçenler içerisinde olan farklılıklardır.
5/ 48- Sana da (Ey Muhammed,) önündeki kitap(lar)ı doğrulayıcı ve ona ‘bir şahid-gözetleyici’ olarak Kitab’ı (Kur’an’ı) indirdik. Öyleyse aralarında Allah’ın indirdiğiyle hükmet ve sana gelen haktan sapıp onların heva (istek ve tutku)larına uyma. Sizden her biriniz için bir şeriat ve bir yol-yöntem kıldık. Eğer Allah dileseydi, sizi bir tek ümmet kılardı; ancak (bu,) verdikleriyle sizi denemesi içindir. Artık hayırlarda yarışınız. Tümünüzün dönüşü Allah’adır. Hakkında anlaşmazlığa düştüğünüz şeyleri size haber verecektir.
Sizden her biriniz için bir şeriat ve bir yol-yöntem kıldık.”
Ayet içerisinde geçen bu ifade peygamberler için değil, peygamberlerin getirdiği vahiylere iman etmeyen ve uymayan insanlar için kullanılmış bir ifadedir.
Şimdi yine birinci şıkta geçen, “Bugün size temiz olan şeyler helal kılındı.” Allah daha önce hangi pis olanları onlara helal kılmış ki, şimdi o söylediğini değiştirip, temiz olanları helal kılsın? Sizce böyle bir anlayış Kuran mantığı ile asla uyum sağlayabilir mi? Allah her peygambere her zaman temiz ve güzel şeyleri helal pis ve murdar olan şeyleri de haram kılmıştır. Temiz ve güzel olan şeyleri kendilerine haramlaştıran ve pis ve murdar olan şeyleri de kendilerine helalleştiren vahiy orijinli dinden sapan yoldan çıkan insanlardır. Bir ayetle bunu teyit etmeye çalışalım.
7/157- Onlar ki, yanlarındaki Tevrat’ta ve İncil’de (geleceği) yazılı bulacakları ümmi haber getirici (Nebi) olan elçiye (Resul) uyarlar; o, onlara marufu (iyiliği) emrediyor, münkeri (kötülüğü) yasaklıyor, temiz şeyleri helal, murdar şeyleri haram kılıyor ve onların ağır yüklerini, üzerlerindeki zincirleri indiriyor. Ona inananlar, destek olup savunanlar, yardım edenler ve onunla birlikte indirilen nuru izleyenler; işte kurtuluşa erenler bunlardır.
Ayette bahsedilen Tevrat ve incilin aslından sapmamış, fakat neyin helal neyin haram olduğu konusunda netliğe kavuşmamış hanif olan Tevrat ve İncil mensuplarından söz etmektedir. Eğer, Tevrat ve İncil ifadesinden insanların uydurdukları milattan sonra üç yüz yirmi beş yılında İznik konsülünde eski ahit yeni ahit olarak kendi elleri ile yazdıkları Tevrat ve inciliden söz ediliyorsa o Tevrat ve İncil değildir.
Ayette bahsedilen Tevrat ve İncil, Allah’ın Musa ve İsa’ya göndermiş olduğu orijinliği bozulmamış Tevrat ve İncil’dir. Allah Koyunun iç yağlarını ve çift tırnaklı hayvanları Muhammed’e helal ettiği gibi, Musa’ya da helal etmiştir. İşte Onlar helal olanı kendi kendilerine haramlaştırdıkları için biz Yahudi olanlara haram ettik ifadesini kullanmıştır.
6/146- Yahudi olanlara her tırnaklı (hayvanı) haram kıldık. Sığırlardan ve koyunlardan, sırtlarına veya bağırsaklarına yapışan veya kemiğe karışanlar dışında iç yağlarını da onlara haram kıldık. ‘Azgınlık ve hakka tecavüzde bulunmaları’ nedeniyle onları böyle cezalandırdık. Biz şüphesiz doğru olanlarız.
Sayılan temiz ve güzel olan yiyecekleri, haram kılmayı yaratan Allah’tır. Fakat haram eden insanların kendileridir. Onun için,” ‘Azgınlık ve hakka tecavüzde bulunmaları’ nedeniyle onları böyle cezalandırdık.”
Allah Domuz etini ve sarhoşluk veren içecekleri haram kılmıştır. Fakat Hıristiyan olanlar, haram olan bu yiyecek ve içecekleri kendilerine helalleştirmişlerdir.
İşte Konumuz olan ayette geçen birinci şıktaki, “Bugün size temiz olan şeyler helal kılındı.” Yahudi olup da kendilerine haramlaştırdıkları, Hıristiyan olup da kendilerine haramlaştırdıkları şeyler,  Son nebi ve resulün getirmiş olduğu vahiylerle yeniden dizayn edilerek temiz olanlar helal edilerek pis ve murdar olan şeyler de haramlaştırılarak her şey net bir şekilde ortaya konmaktadır.
2-“ Kitap verilenlerin yemeği size helal, sizin de yemeğiniz onlara helaldir.”
Ayetin bu şıkkında Ümmi olanlardan iman edenlerle, ehli kitap olanlardan iman edenleri kıyaslamaktadır Her ikisi de Müslüman olmadan önce biri birbirlerine karşı büyük kin ve düşmanlıkları vardı. Bir ayetle bunu açıklamaya çalışalım.
3/75- Kitap Ehlinden öylesi vardır ki, bir kantar emanet bıraksan onu sana geri verir; öylesi de vardır ki, ona bir dinar emanet bıraksan, sen, onun tepesine dikilip durmadıkça onu sana ödemez. Bu onların “ümmiler (zayıf ve bilgisizler veya Ehl-i Kitap olmayanlar) konusunda üzerinizde bir yol (sorumluluk) yoktur” demiş olmalarındandır. Oysa kendileri (gerçeği) bildikleri halde Allah’a karşı yalan söylemektedirler.
İşte ehli kitapla Ümmiler arasındaki doruk noktasına ulaşan bu düşmanlık her ikisinin de Allah’a onun gönderdiği peygambere kitaplara ahiret gününe iman etmeleri ile kalpler yumuşamış kin ve nefret sevgiye, düşmanlık da dostluğa bürünmüş olarak birbirleri ile kardeş olmuşlardır. Ali İmran suresinde farklı din anlayışında olup düşmen olan toplulukları dile getirirken şöyle anlatır.
3/102- Ey iman edenler, Allah’tan nasıl korkup-sakınmak gerekiyorsa öylece korkup-sakının ve siz, ancak Müslüman olmaktan başka (bir din ve tutum üzerinde) ölmeyin.
3/103- Allah’ın ipine hepiniz sımsıkı sarılın. Dağılıp ayrılmayın. Ve Allah’ın sizin üzerinizdeki nimetini hatırlayın. Hani siz düşmanlar idiniz. O, kalplerinizin arasını uzlaştırıp-ısındırdı ve siz O’nun nimetiyle kardeşler olarak sabahladınız. Yine siz, tam ateş çukurunun kıyısındayken, oradan sizi kurtardı. Umulur ki hidayete erersiniz diye, Allah, size ayetlerini böyle açıklar.
3/104- Sizden; hayra çağıran, iyiliği (marufu) emreden ve kötülükten (münkerden) sakındıran bir topluluk bulunsun. Kurtuluşa erenler işte bunlardır.
İkinci şıkta ayette geçen şu ifade Onların aralarındaki düşmanlık dostluğa kin ve nefret sevgiye, ayrılık da kardeşliğe dönüşmüş olarak hepsi İslam kelimesi altıda birleşenlerdir. “Kitap verilenlerin yemeği size helal, sizin de yemeğiniz onlara helaldir.” Başka bir ayette de bu olay şöyle anlatılır.
24/ 61- Kör olana güçlük yoktur, topal olana güçlük yoktur, hasta olana da güçlük yoktur; sizin için de, gerek kendi evlerinizden, gerekse babalarınızın evlerinden, annelerinizin evlerinden, erkek kardeşlerinizin evlerinden, kız kardeşlerinizin evlerinden, amcalarınızın evlerinden, halalarınızın evlerinden, dayılarınızın evlerinden, teyzelerinizin evlerinden, anahtarına malik olduğunuz (yerlerden) ya da dostlarınızın (evlerin)den yemenizde bir güçlük yoktur. Hep birarada veya ayrı ayrı yemenizde de bir günah yoktur. Evlere girdiğiniz vakit, Allah tarafından kutlu, güzel bir yaşama dileği olarak birbirinize selam verin. İşte Allah, size ayetleri böyle açıklar, umulur ki aklınızı kullanırsınız.
Vermiş olduğum bu ayetlere göre, Eğer Yahudi olanlar ve Hıristiyan olanlar, iman edenlere karşı tutum ve davranışlarını değiştirmedikleri sürece onlarla nasıl bir arada olabilir? Nasıl hep bir arada yemek yiyebilir? İslam kardeşliği olup birebirlerine kız alıp verilebilirler?
9/ 29- Kendilerine kitap verilenlerden, Allah’a ve ahiret gününe inanmayan, Allah’ın ve Resûlü’nün haram kıldığını haram tanımayan ve hak dini (İslam’ı) din edinmeyenlerle, küçük düşürülüp cizyeyi kendi elleriyle verinceye kadar savaşın.
9/30- Yahudiler: “Üzeyir Allah’ın oğludur” dediler; Hıristiyanlar da: “Mesih Allah’ın oğludur” dediler. Bu, onların ağızlarıyla söylemeleridir; onlar, bundan önceki inkar edenlerin sözlerini taklid ediyorlar. Allah onları kahretsin; nasıl da çevriliyorlar?
9/31- Onlar, Allah’ı bırakıp bilginlerini ve rahiplerini rablar (ilahlar) edindiler ve Meryem oğlu Mesih’i de. Oysa onlar, tek olan bir İlah’a ibadet etmekten başka bir şeyle emrolunmadılar. O’ndan başka İlah yoktur. O, bunların şirk koştukları şeylerden Yücedir.
Bu ayetler Müslüman olmayan ehli kitap olduğunu söyleyen Yahudi ve Hıristiyan onların müşrik olduklarına delil olarak yetmez mi?
2/ 120- Sen onların dinlerine uymadıkça, Yahudi ve Hıristiyanlar senden kesinlikle hoşnut olacak değillerdir. De ki: “Şüphesiz doğru yol, Allah’ın (gösterdiği) yoludur.” Eğer sana gelen bunca ilimden sonra onların heva (arzu ve tutku)larına uyacak olursan, senin için Allah’tan ne bir dost vardır, ne de bir yardımcı.
3-“ Mü’minlerden özgür ve iffetli kadınlar ile sizden önce (kendilerine) kitap verilenlerden özgür ve iffetli kadınlar da, namuslu, fuhuşta bulunmayan ve gizlice dostlar edinmemişler olarak -onlara ücretlerini (mehirlerini) ödediğiniz takdirde- size (helal kılındı.)”
Konumuzun, anlaşılmasında zorluk çekilen ve çarpık anlayışlara sebep olan ayetin bu şıkkı ve bu bölümüdür. Şimdi, Kuran’da geçen başka ayetlerden Ayetin bu bölümünde anlatılmak istenen mesajı anlamaya çalışalım.  İşte Allah Kuran’da Bunların her ikisi ile Müslüman olanların kadın ve erkeklerin evlenmelerini Allah yasaklamaktadır.
2/ 221- Müşrik kadınları, iman edinceye kadar nikahlamayın; iman eden bir cariye, -hoşunuza gitse de- müşrik bir kadından daha hayırlıdır. Müşrik erkekleri de iman edinceye kadar nikahlamayın; iman eden bir köle, -hoşunuza gitse de- müşrik bir erkekten daha hayırlıdır. Onlar, ateşe çağırırlar, Allah ise Kendi izniyle cennete ve mağfirete çağırır. O, insanlara ayetlerini açıklar. Umulur ki öğüt alıp-düşünürler.
Evet, Kuran’da Müşrik kelimesi genel başlık olarak ümmi olanları, puta tapanları, Allah’a peygamberlere kitaplara Cibril’e iman etmeyen deist ve ateist olanları, kastetmektedir. Müşrik; Kurani ifadeyle Allah’ın insanlar için göndermiş olduğu yaşam biçimi karşısında ideoloji ve hayat tarzları koyanlara verilen bir sıfattır.
Kitap- ehli Kendilerine gönderilmiş olan peygamberlerin getirdikleri vahiy orijinli dinden saparak Allah’tan olmayan hükümleri sanki Allah’tanmış gibi zannederek din ve yaşam biçimi uyduranlara verilen bir sıfattır. Dolayısı ile puta tapıcılar da vahiy orijinli dinden nasiplerini almamış olarak müşrik olmaktadırlar. Kitap ehli olanlar da puta tapıcıları taklit ettiklerinden dolayı müşrik olmaktadırlar.
9/9/ 30- Yahudiler: “Üzeyir Allah’ın oğludur” dediler; Hıristiyanlar da: “Mesih Allah’ın oğludur” dediler. Bu, onların ağızlarıyla söylemeleridir; onlar, bundan önceki inkar edenlerin sözlerini taklid ediyorlar. Allah onları kahretsin; nasıl da çevriliyorlar?
Demek ki, Müşrik olanları taklit etmek de insanları müşrik yapıyormuş. Şimdi Kurandan yine müşrik olanlarla kesin olarak evlenmenin haram olduğu ile ilgili bir ayet daha nakledelim.
60/10- Ey iman edenler, mü’min kadınlar hicret ederek size geldikleri zaman, onları imtihan edin. Allah, onların imanlarını daha iyi bilendir. Şayet (gerçekten) mü’min kadınlar olduklarını bilip-öğrenirseniz, artık sakın onları kafirlere geri çevirmeyin. (Çünkü) Ne bunlar onlara helaldir, ne onlar bunlara helaldir. Onlara (kafir kocalarına kendileri için) harcadıklarını verin. Onlara (hicret eden mü’min kadınlara) ücretlerini (mehirlerini) verdiğiniz takdirde onları nikahlamanızda size bir güçlük yoktur. Kafir (kadın)ların ismetlerini (nikahlarını) tutmayın ve (onlar için) harcadıklarınızı isteyin. Onlar da (mü’min kadınlara) harcadıklarını istesinler. Bu, Allah’ın hükmüdür; sizin aranızda hükmeder. Allah, bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.
4- Kim imanı tanımayıp küfre saparsa, elbette onun yaptığı boşa çıkmıştır. O ahirette hüsrana uğrayanlardandır.”
Bu ifade Konumuz olan ehli kitap olanlarla evlenilir ayetinin son şıkkını teşkil etmektedir. Allah Bir taraftan,” Kendilerine kitap verilenlerden, Allah’a ve ahiret gününe inanmayan, Allah’ın ve Resûlü’nün haram kıldığını haram tanımayan ve hak dini (İslam’ı) din edinmeyenlerle, küçük düşürülüp cizyeyi kendi elleriyle verinceye kadar savaşın.” Desin bir taraftan da Ehili kitap olanlarla evlenilebilir ifadesi kullansın. Bu çelişkisiz olan bir kitabı çelişki haline dönüştürmez mi?
Sonuç olarak diyebiliriz ki. Kuran’da tanımlanan evlilik, Allah’a onun gönderdiği peygamberlere kitaplara ve ahiret gününe iman eden Müslüman olan erkeklerle aynı inanç ve yaşam biçimini, paylaşan kadınların nikâhları ile evlilik gerçekleşebilir. Yoksa biri birlerinin velisi nasıl olabilir?
9/ 71- Mü’min erkekler ve mü’min kadınlar birbirlerinin velileridirler. İyiliği emreder, kötülükten sakındırırlar, namazı dosdoğru kılarlar, zekatı verirler ve Allah’a ve Resûlü’ne itaat ederler. İşte Allah’ın kendilerine rahmet edeceği bunlardır. Şüphesiz, Allah, üstün ve güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir.
9/72- Allah, mü’min erkeklere ve mü’min kadınlara içinde ebedi kalmak üzere, altından ırmaklar akan cennetler ve Adn cennetlerinde güzel meskenler vadetmiştir. Allah’tan olan hoşnutluk ise en büyüktür. İşte büyük kurtuluş ve mutluluk budur.
Öyleyse Kuranın Maide suresi beşinci ayette bahsedilen,” Mü’minlerden özgür ve iffetli kadınlar ile sizden önce (kendilerine) kitap verilenlerden özgür ve iffetli kadınlar da, namuslu, fuhuşta bulunmayan ve gizlice dostlar edinmemişler olarak -onlara ücretlerini (mehirlerini) ödediğiniz takdirde- size (helal kılındı.)  Daha önce Ehli- kitap olup da son nebi ve resule iman eden o nuru izleyenler için kullanılan bir ifade olduğu bilinmelidir.
Yoksa Kuran’ın hiçbir ayetinde, sizden önce (kendilerine) kitap verilenlerden özgür ve iffetli kadınlar ile evlenebilirsiniz ayetini destekleyen hiçbir ayet yoktur.
Doğrularım Allah’a yanlışlarım ise bana aittir.

ALİ RIZA BORAZAN

MERSİN-ANAMUR

Hiç yorum yok: