.
RAHMAN VE RAHİM OLAN ALLAH’IN
ADIYLA!
Genel olarak bütün fıkıh
kitaplarında ve tefsirlerde, Müslüman erkekler, Yahudi veya Hristiyan kadınlarla evlenebilir ama, Müslüman olan kadınlar Yahudi ve Hristiyan olan erkeklerle evlenemez anlayışı içerisindedirler.
Şimdi Kuran’a bir bakalım
böyle bir hükmü nereden çıkarmışlar?
5/ 5- Bugün size temiz olan
şeyler helal kılındı. (Kendilerine) Kitap verilenlerin yemeği size helal, sizin
de yemeğiniz onlara helaldir. Mü’minlerden özgür ve iffetli kadınlar ile sizden
önce (kendilerine) kitap verilenlerden özgür ve iffetli kadınlar da, namuslu,
fuhuşta bulunmayan ve gizlice dostlar edinmemişler olarak -onlara ücretlerini
(mehirlerini) ödediğiniz takdirde- size (helal kılındı.) Kim imanı tanımayıp
küfre saparsa, elbette onun yaptığı boşa çıkmıştır. O ahirette hüsrana
uğrayanlardandır.
Kuran’da geçen bir ayet, eğer
doğru yorumlanmışsa Kuran bütünlüğü içerisinde geçen hiçbir ayetle çelişmez.
Kuran hikmetle dolu bir kitaptır. Hikmetle Kuran’a bakanlar Kuran’daki o
çelişkisizliği ancak görebilirler. Bütün peygamberlere Allah kitap ve hikmet
verdik buyurur. Kitap, bilgi ve ilim demektir. Hikmet ise o bilgiyi o ilmi
doğru anlama yeteneği doğru anlama feraseti doğru anlama kabiliyeti demektir.
2/ 151- Öyle ki size,
kendinizden, size ayetlerimizi okuyacak, sizi arındıracak, size kitap ve
hikmeti öğretecek ve bilmediklerinizi bildirecek bir elçi gönderdik.
6/ 88- Bu, Allah’ın
hidayetidir; kullarından dilediğini bununla hidayete erdirir. Onlar da şirk
koşsalardı, elbette bütün yapıp-ettikleri ‘onlar adına’ boşa çıkmış olurdu.
6/89- Bunlar, kendilerine kitap, hikmet ve
peygamberlik verdiklerimizdir. Eğer bunları tanımayıp-küfre sapıyorlarsa,
andolsun, Biz buna (karşı) inkara sapmayan bir topluluğu vekil kılmışızdır.
Eğer, Peygamber kendilerine gelen vahiyleri,
kavrama anlama yeteneği verilmemiş olsaydı, ayetler arasındaki mantıklı bir
bağı kuramaz ve anlayamazlardı. Onlar
hayatı ve evreni hikmetle bakıp okudukları için, Allah onları peygamber olarak
seçmiştir. Yoksa ne söylediğini ne yaptığını bilmeyen bir insan nasıl diğer
insanlara mesajı getirir ve anlamını insanlara açıklayabilirdi?
16/ 64- Biz
kitabı ancak, hakkında ihtilafa düştükleri şeyi onlara açıklaman ve inanan bir
kavme rahmet ve hidayet olması dışında (başka bir amaçla) indirmedik.
Şimdi, Hikmetli bir bakış
mantıklı bir anlayış içerisinde Maide beşinci ayeti nasıl anlamamız gerekir?
Onu yakalamaya çalışalım. Yine Bir ayeti doğru anlamanın kuralı önce kendisinden
önce gelen ve kendisinden sonra gelen ayetlerle beraber düşünerek anlamak
gerektiğini vurgulamak istiyorum. Eğer o ayet kendisi ile ilgili geçen konu
içerisinde doğru bir yere oturtturulabilmişse, Hem Kuran bütünlüğü içerisindeki
ayetlerle çatışmaz çelişmez, hem de
evren yasaları ile çatışıp çelişmez.
5/ 1- Ey iman edenler,
akitleri yerine getirin. İhramlı iken avlanmayı helal saymaksızın ve size
okunacaklar dışta tutulmak üzere, hayvanlar size helal kılındı. Şüphesiz Allah,
dilediği hükmü verir.
5/2- Ey iman edenler, Allah’ın şiarlarına,
haram olan ay’a, kurbanlık hayvanlara, (onlardaki) gerdanlıklara ve Rablerinden
bir fazl ve hoşnutluk isteyerek Beyt-i Haram’a gelenlere sakın saygısızlık
etmeyin. İhramdan çıktınız mı artık avlanabilirsiniz. Sizi Mescid-i Haram’dan
alıkoyduklarından dolayı bir topluluğa olan kininiz, sakın sizi haddi aşmaya
sürüklemesin. İyilik ve takva konusunda yardımlaşın, günah ve haddi aşmada
yardımlaşmayın ve Allah’tan korkup-sakının. Gerçekten Allah (ceza ile)
sonuçlandırması pek şiddetli olandır.
5/3- Ölü eti, kan, domuz eti, Allah’tan
başkası adına kesilen, boğulmuş, vurulmuş, yüksek bir yerden düşmüş,
boynuzlanmış yırtıcı hayvan tarafından yenmiş, -(henüz canlıyken yetişip)
kestikleriniz hariç,- dikili taşlar üzerine boğazlanan (hayvanlar) ve fal
oklarıyla kısmet aramanız size haram kılındı. Bunlar fısktır (günahla yoldan
sapmadır.) Bugün inkara sapanlar, sizin dininizden (dininizi yıkmaktan) umut
kesmişlerdir. Bugün size dininizi kemale erdirdim, üzerinizdeki nimetimi tamamladım
ve size din olarak İslam’ı seçip-beğendim. Kim ‘şiddetli bir açlıkta kaçınılmaz
bir ihtiyaçla karşı karşıya kalırsa’ -günaha eğilim göstermeksizin- (bu haram
saydıklarımızdan yetecek kadar yiyebilir.) Çünkü Allah bağışlayandır,
esirgeyendir.
5/4- Sana, kendilerine neyin helal kılındığını
sorarlar. De ki: “Bütün temiz şeyler size helal kılındı.” Allah’ın size
öğrettiği gibi öğretip yetiştirdiğiniz avcı hayvanların yakalayıverdiklerinden
de -üzerine Allah’ın adını anarak- yiyin. Allah’tan korkup-sakının. Şüphesiz
Allah, hesabı çabuk görendir.
5/5- Bugün size temiz olan şeyler helal
kılındı. (Kendilerine) Kitap verilenlerin yemeği size helal, sizin de yemeğiniz
onlara helaldir. Mü’minlerden özgür ve iffetli kadınlar ile sizden önce
(kendilerine) kitap verilenlerden özgür ve iffetli kadınlar da, namuslu,
fuhuşta bulunmayan ve gizlice dostlar edinmemişler olarak -onlara ücretlerini
(mehirlerini) ödediğiniz takdirde- size (helal kılındı.) Kim imanı tanımayıp
küfre saparsa, elbette onun yaptığı boşa çıkmıştır. O ahirette hüsrana
uğrayanlardandır.
Maide suresinde birinci ayetten, beşinci ayete
kadar, Bir konu işlenmektedir. Bu ayet kendi anlatım üslubu içerisinde
Medine’de Müslüman olanların güç ve kuvvet olduğu bir dönemde indiği
anlaşılıyor. Şimdi Konu içerisinden ayetlerden konumuzla ilgili önemli
kesitlerden aktararak beşinci ayette ne anlatılmak istendiğini anlamaya
çalışalım.
“Bugün inkara sapanlar, sizin dininizden
(dininizi yıkmaktan) umut kesmişlerdir. Bugün size dininizi kemale erdirdim,
üzerinizdeki nimetimi tamamladım ve size din olarak İslam’ı seçip-beğendim.”
Üçüncü ayette geçen bu ifade, Lokomotif nebi
ve resulün elinde, Artık Allah kendi dinini hem söylem hem de kendi dinine
destek veren, değişik din anlayışlarından akın akın gelerek güç ve kuvvet
oluşmasından sonra yaşanılır bir halde oluşunu bize örnek vermektedir. Allah’ın
da muradı bu idi. Allah’ın istediği, kendi dinini yaşayan ve ayetlerin söylem
ve eylemlerini pratik hayata götüren bir topluluk olmasıydı. İşte o topluluk da
oluşturulmuştur.
2/ 143- Böylece
Biz sizi, insanlara şahid (ve örnek) olmanız için orta bir ümmet kıldık;
Peygamber de üzerinizde bir şahid olsun. Senin üzerinde bulunduğun (yönü,
Ka’be’yi) kıble yapmamız, elçiye uyanları, topukları üzerinde gerisin geri
dönenlerden ayırt etmek içindir. Doğrusu (bu,) Allah’ın hidayete ilettiklerinin
dışında kalanlar için büyük (bir yük)tür. Allah, imanınızı boşa çıkaracak
değildir. Şüphesiz, Allah, insanlara şefkat edendir, esirgeyendir.
Bu topluluğun içerisinde Allah’tan vahiy alan
vahye muhatap bir peygamber ve ölümleri dirimleri namazları ibadetleri
hayatları vahiyle olan vahiyle yatıp kalkan, bir topluluk bulunaktadır. Bu
topluluk, Ağırlık olarak farklı olan dört yaşam biçimi üzerinde olan değişik
din ve yaşam biçimlerinde olan insanların oluştuğu Müslüman olan bir
topluluktur.
2/ 62-
Şüphesiz, iman edenler(le) Yahudiler, Hıristiyanlar ve Sabiiler(den kim)
Allah’a ve ahiret gününe iman eder ve salih amellerde bulunursa, artık onların
Allah Katında ecirleri vardır. Onlara korku yoktur ve onlar mahzun
olmayacaklardır.
Bu ayeti bir makale olarak
web sayfamda açıklamıştım. Ancak ayetin vermiş olduğu temel mesajı aktarıp
geçeceğim. Bu ayette değişik dört din mensubu olan topluluktan söz etmektedir.
“İman eden” ümmilerden, yani müşrik olanları kastetmektedir. Yahudiler derken,
Tevrat mensuplarını, Hristiyanlar derken İncil sahiplerini, sabiler derken
yıldıza tapan ve bunların dışında olan toplulukları kastetmektedir.
Bu ayeti Kuran’ın bütünlüğü
içerisindeki ayetler içerisinden süzülüp gelen anlayışı yorumlayarak ayeti
doğru olan yere oturtturmaya çalışalım. “Ümmilerden Yahudilerden, Hristiyanlar’dan
ve bunlar dışında olan din mensuplarından, Kim Allah’a ahiret gününe, Allah’ın meleklerine peygamberlerine kitaplarına
iman eder, ve imanlarını Salih amellerle bütünleştirirlerse kurtuluşta olan onlardır.
“
Konumuzla ilgili olan, ayeti
tekrar alalım.
5/5- Bugün size temiz olan şeyler helal
kılındı. (Kendilerine) Kitap verilenlerin yemeği size helal, sizin de yemeğiniz
onlara helaldir. Mü’minlerden özgür ve iffetli kadınlar ile sizden önce
(kendilerine) kitap verilenlerden özgür ve iffetli kadınlar da, namuslu,
fuhuşta bulunmayan ve gizlice dostlar edinmemişler olarak -onlara ücretlerini
(mehirlerini) ödediğiniz takdirde- size (helal kılındı.) Kim imanı tanımayıp
küfre saparsa, elbette onun yaptığı boşa çıkmıştır. O ahirette hüsrana
uğrayanlardandır.
Bu ayeti dört şık olarak
ayırarak anlamaya çalışalım.
1- “Bugün size temiz olan şeyler helal
kılındı.”
Ümmi olanların temel özellikleri, Ahiret
âlemine, Allah’ın göndermiş oldukları peygamberlere kitaplara inanmazlar. Onlar
dünya yaşamında helal ve haramları kendileri koyarlardı.
Asıl Burada Ehli kitap olanların kendilerine helal
kılınmış bazı şeyleri haram, haram kılınmış olan bazı şeyleri de haramlaştırmışlardı.
Musa’nın ve İsa’nın dininde olanlarla Muhammed’in dininde olanlar arasında
hiçbir farklılık yoktur. Yahudileriz Hıristiyanlarız diyen kendileridir. Allah
ne Yahudilik diye bir din, ne de Hıristiyanlık diye bir din göndermiştir.
İnsanlık tarihinin başlangıcından bu tarafa Allah’ın peygamberler aracılığı ile
gönderdiği dinin adı İslam bu dine iman edip teslim olanların adı da
müslümandır. Bunlar tek bir ümmet tek bir şeriat içerisinde olanlardır.
Bir peygamber ve kavimlerine, haram ve helal
olanlarla diğer peygamberler ve kavimlerine,haram ve helaller arasında hiçbir
farklılık yoktur.
16/ 118- Yahudi
olanlara da, bundan önce sana aktardıklarımızı haram kıldık. Biz onlara
zulmetmedik, ancak onlar kendi nefislerine zulmediyorlardı.
Bütün tefsir ve fıkıh
kitaplarında, Her peygamberin şeriatlarının farklı farklı olduğu inancı ve
anlayışı vardır. Oysa farklı ümmet ve farklı şeriatler peygamberlerin
getirdikleri vahiy orijinli dinin dışında din seçenler içerisinde olan
farklılıklardır.
5/ 48- Sana da (Ey Muhammed,)
önündeki kitap(lar)ı doğrulayıcı ve ona ‘bir şahid-gözetleyici’ olarak Kitab’ı
(Kur’an’ı) indirdik. Öyleyse aralarında Allah’ın indirdiğiyle hükmet ve sana
gelen haktan sapıp onların heva (istek ve tutku)larına uyma. Sizden her biriniz
için bir şeriat ve bir yol-yöntem kıldık. Eğer Allah dileseydi, sizi bir tek
ümmet kılardı; ancak (bu,) verdikleriyle sizi denemesi içindir. Artık
hayırlarda yarışınız. Tümünüzün dönüşü Allah’adır. Hakkında anlaşmazlığa
düştüğünüz şeyleri size haber verecektir.
“Sizden her
biriniz için bir şeriat ve bir yol-yöntem kıldık.”
Ayet içerisinde geçen bu
ifade peygamberler için değil, peygamberlerin getirdiği vahiylere iman etmeyen
ve uymayan insanlar için kullanılmış bir ifadedir.
Şimdi yine birinci şıkta
geçen, “Bugün size temiz olan şeyler helal kılındı.” Allah daha
önce hangi pis olanları onlara helal kılmış ki, şimdi o söylediğini değiştirip,
temiz olanları helal kılsın? Sizce böyle bir anlayış Kuran mantığı ile asla
uyum sağlayabilir mi? Allah her peygambere her zaman temiz ve güzel şeyleri
helal pis ve murdar olan şeyleri de haram kılmıştır. Temiz ve güzel olan
şeyleri kendilerine haramlaştıran ve pis ve murdar olan şeyleri de kendilerine
helalleştiren vahiy orijinli dinden sapan yoldan çıkan insanlardır. Bir ayetle
bunu teyit etmeye çalışalım.
7/157- Onlar
ki, yanlarındaki Tevrat’ta ve İncil’de (geleceği) yazılı bulacakları ümmi haber
getirici (Nebi) olan elçiye (Resul) uyarlar; o, onlara marufu (iyiliği)
emrediyor, münkeri (kötülüğü) yasaklıyor, temiz şeyleri helal, murdar şeyleri
haram kılıyor ve onların ağır yüklerini, üzerlerindeki zincirleri indiriyor.
Ona inananlar, destek olup savunanlar, yardım edenler ve onunla birlikte
indirilen nuru izleyenler; işte kurtuluşa erenler bunlardır.
Ayette bahsedilen Tevrat ve incilin
aslından sapmamış, fakat neyin helal neyin haram olduğu konusunda netliğe
kavuşmamış hanif olan Tevrat ve İncil mensuplarından söz etmektedir. Eğer,
Tevrat ve İncil ifadesinden insanların uydurdukları milattan sonra üç yüz yirmi
beş yılında İznik konsülünde eski ahit yeni ahit olarak kendi elleri ile
yazdıkları Tevrat ve inciliden söz ediliyorsa o Tevrat ve İncil değildir.
Ayette bahsedilen Tevrat ve
İncil, Allah’ın Musa ve İsa’ya göndermiş olduğu orijinliği bozulmamış Tevrat ve
İncil’dir. Allah Koyunun iç yağlarını ve çift tırnaklı hayvanları Muhammed’e
helal ettiği gibi, Musa’ya da helal etmiştir. İşte Onlar helal olanı kendi
kendilerine haramlaştırdıkları için biz Yahudi olanlara haram ettik ifadesini
kullanmıştır.
6/146- Yahudi olanlara her
tırnaklı (hayvanı) haram kıldık. Sığırlardan ve koyunlardan, sırtlarına veya
bağırsaklarına yapışan veya kemiğe karışanlar dışında iç yağlarını da onlara
haram kıldık. ‘Azgınlık ve hakka tecavüzde bulunmaları’ nedeniyle onları böyle
cezalandırdık. Biz şüphesiz doğru olanlarız.
Sayılan temiz ve güzel olan
yiyecekleri, haram kılmayı yaratan Allah’tır. Fakat haram eden insanların
kendileridir. Onun için,” ‘Azgınlık ve hakka tecavüzde bulunmaları’ nedeniyle
onları böyle cezalandırdık.”
Allah Domuz etini ve
sarhoşluk veren içecekleri haram kılmıştır. Fakat Hıristiyan olanlar, haram
olan bu yiyecek ve içecekleri kendilerine helalleştirmişlerdir.
İşte Konumuz olan ayette
geçen birinci şıktaki, “Bugün size temiz olan şeyler helal kılındı.” Yahudi olup
da kendilerine haramlaştırdıkları, Hıristiyan olup da kendilerine
haramlaştırdıkları şeyler, Son nebi ve
resulün getirmiş olduğu vahiylerle yeniden dizayn edilerek temiz olanlar helal
edilerek pis ve murdar olan şeyler de haramlaştırılarak her şey net bir şekilde
ortaya konmaktadır.
2-“ Kitap verilenlerin yemeği size helal,
sizin de yemeğiniz onlara helaldir.”
Ayetin bu şıkkında Ümmi olanlardan iman
edenlerle, ehli kitap olanlardan iman edenleri kıyaslamaktadır Her ikisi de
Müslüman olmadan önce biri birbirlerine karşı büyük kin ve düşmanlıkları vardı.
Bir ayetle bunu açıklamaya çalışalım.
3/75- Kitap
Ehlinden öylesi vardır ki, bir kantar emanet bıraksan onu sana geri verir;
öylesi de vardır ki, ona bir dinar emanet bıraksan, sen, onun tepesine dikilip
durmadıkça onu sana ödemez. Bu onların “ümmiler (zayıf ve bilgisizler veya
Ehl-i Kitap olmayanlar) konusunda üzerinizde bir yol (sorumluluk) yoktur” demiş
olmalarındandır. Oysa kendileri (gerçeği) bildikleri halde Allah’a karşı yalan
söylemektedirler.
İşte ehli kitapla Ümmiler arasındaki
doruk noktasına ulaşan bu düşmanlık her ikisinin de Allah’a onun gönderdiği
peygambere kitaplara ahiret gününe iman etmeleri ile kalpler yumuşamış kin ve
nefret sevgiye, düşmanlık da dostluğa bürünmüş olarak birbirleri ile kardeş
olmuşlardır. Ali İmran suresinde farklı din anlayışında olup düşmen olan
toplulukları dile getirirken şöyle anlatır.
3/102- Ey iman edenler,
Allah’tan nasıl korkup-sakınmak gerekiyorsa öylece korkup-sakının ve siz, ancak
Müslüman olmaktan başka (bir din ve tutum üzerinde) ölmeyin.
3/103- Allah’ın ipine hepiniz sımsıkı sarılın.
Dağılıp ayrılmayın. Ve Allah’ın sizin üzerinizdeki nimetini hatırlayın. Hani
siz düşmanlar idiniz. O, kalplerinizin arasını uzlaştırıp-ısındırdı ve siz
O’nun nimetiyle kardeşler olarak sabahladınız. Yine siz, tam ateş çukurunun
kıyısındayken, oradan sizi kurtardı. Umulur ki hidayete erersiniz diye, Allah,
size ayetlerini böyle açıklar.
3/104- Sizden; hayra çağıran, iyiliği (marufu)
emreden ve kötülükten (münkerden) sakındıran bir topluluk bulunsun. Kurtuluşa
erenler işte bunlardır.
İkinci şıkta ayette geçen şu ifade Onların
aralarındaki düşmanlık dostluğa kin ve nefret sevgiye, ayrılık da kardeşliğe
dönüşmüş olarak hepsi İslam kelimesi altıda birleşenlerdir. “Kitap verilenlerin
yemeği size helal, sizin de yemeğiniz onlara helaldir.” Başka bir ayette de bu
olay şöyle anlatılır.
24/ 61- Kör
olana güçlük yoktur, topal olana güçlük yoktur, hasta olana da güçlük yoktur;
sizin için de, gerek kendi evlerinizden, gerekse babalarınızın evlerinden,
annelerinizin evlerinden, erkek kardeşlerinizin evlerinden, kız kardeşlerinizin
evlerinden, amcalarınızın evlerinden, halalarınızın evlerinden, dayılarınızın
evlerinden, teyzelerinizin evlerinden, anahtarına malik olduğunuz (yerlerden)
ya da dostlarınızın (evlerin)den yemenizde bir güçlük yoktur. Hep birarada veya
ayrı ayrı yemenizde de bir günah yoktur. Evlere girdiğiniz vakit, Allah
tarafından kutlu, güzel bir yaşama dileği olarak birbirinize selam verin. İşte
Allah, size ayetleri böyle açıklar, umulur ki aklınızı kullanırsınız.
Vermiş olduğum bu ayetlere
göre, Eğer Yahudi olanlar ve Hıristiyan olanlar, iman edenlere karşı tutum ve
davranışlarını değiştirmedikleri sürece onlarla nasıl bir arada olabilir? Nasıl
hep bir arada yemek yiyebilir? İslam kardeşliği olup birebirlerine kız alıp
verilebilirler?
9/ 29- Kendilerine kitap
verilenlerden, Allah’a ve ahiret gününe inanmayan, Allah’ın ve Resûlü’nün haram
kıldığını haram tanımayan ve hak dini (İslam’ı) din edinmeyenlerle, küçük
düşürülüp cizyeyi kendi elleriyle verinceye kadar savaşın.
9/30- Yahudiler: “Üzeyir Allah’ın oğludur”
dediler; Hıristiyanlar da: “Mesih Allah’ın oğludur” dediler. Bu, onların
ağızlarıyla söylemeleridir; onlar, bundan önceki inkar edenlerin sözlerini
taklid ediyorlar. Allah onları kahretsin; nasıl da çevriliyorlar?
9/31- Onlar, Allah’ı bırakıp bilginlerini ve
rahiplerini rablar (ilahlar) edindiler ve Meryem oğlu Mesih’i de. Oysa onlar,
tek olan bir İlah’a ibadet etmekten başka bir şeyle emrolunmadılar. O’ndan
başka İlah yoktur. O, bunların şirk koştukları şeylerden Yücedir.
Bu ayetler Müslüman olmayan ehli kitap
olduğunu söyleyen Yahudi ve Hıristiyan onların müşrik olduklarına delil olarak
yetmez mi?
2/ 120- Sen
onların dinlerine uymadıkça, Yahudi ve Hıristiyanlar senden kesinlikle hoşnut
olacak değillerdir. De ki: “Şüphesiz doğru yol, Allah’ın (gösterdiği) yoludur.”
Eğer sana gelen bunca ilimden sonra onların heva (arzu ve tutku)larına uyacak
olursan, senin için Allah’tan ne bir dost vardır, ne de bir yardımcı.
3-“ Mü’minlerden özgür ve iffetli kadınlar ile
sizden önce (kendilerine) kitap verilenlerden özgür ve iffetli kadınlar da,
namuslu, fuhuşta bulunmayan ve gizlice dostlar edinmemişler olarak -onlara
ücretlerini (mehirlerini) ödediğiniz takdirde- size (helal kılındı.)”
Konumuzun, anlaşılmasında zorluk çekilen ve
çarpık anlayışlara sebep olan ayetin bu şıkkı ve bu bölümüdür. Şimdi, Kuran’da
geçen başka ayetlerden Ayetin bu bölümünde anlatılmak istenen mesajı anlamaya
çalışalım. İşte Allah Kuran’da Bunların
her ikisi ile Müslüman olanların kadın ve erkeklerin evlenmelerini Allah
yasaklamaktadır.
2/ 221- Müşrik
kadınları, iman edinceye kadar nikahlamayın; iman eden bir cariye, -hoşunuza
gitse de- müşrik bir kadından daha hayırlıdır. Müşrik erkekleri de iman
edinceye kadar nikahlamayın; iman eden bir köle, -hoşunuza gitse de- müşrik bir
erkekten daha hayırlıdır. Onlar, ateşe çağırırlar, Allah ise Kendi izniyle
cennete ve mağfirete çağırır. O, insanlara ayetlerini açıklar. Umulur ki öğüt
alıp-düşünürler.
Evet, Kuran’da Müşrik
kelimesi genel başlık olarak ümmi olanları, puta tapanları, Allah’a
peygamberlere kitaplara Cibril’e iman etmeyen deist ve ateist olanları,
kastetmektedir. Müşrik; Kurani ifadeyle Allah’ın insanlar için göndermiş olduğu
yaşam biçimi karşısında ideoloji ve hayat tarzları koyanlara verilen bir
sıfattır.
Kitap- ehli Kendilerine
gönderilmiş olan peygamberlerin getirdikleri vahiy orijinli dinden saparak Allah’tan
olmayan hükümleri sanki Allah’tanmış gibi zannederek din ve yaşam biçimi
uyduranlara verilen bir sıfattır. Dolayısı ile puta tapıcılar da vahiy orijinli
dinden nasiplerini almamış olarak müşrik olmaktadırlar. Kitap ehli olanlar da
puta tapıcıları taklit ettiklerinden dolayı müşrik olmaktadırlar.
9/9/ 30- Yahudiler: “Üzeyir Allah’ın oğludur” dediler;
Hıristiyanlar da: “Mesih Allah’ın oğludur” dediler. Bu, onların ağızlarıyla
söylemeleridir; onlar, bundan önceki inkar edenlerin sözlerini taklid
ediyorlar. Allah onları kahretsin; nasıl da çevriliyorlar?
Demek ki, Müşrik olanları taklit etmek de
insanları müşrik yapıyormuş. Şimdi Kurandan yine müşrik olanlarla kesin olarak
evlenmenin haram olduğu ile ilgili bir ayet daha nakledelim.
60/10- Ey iman
edenler, mü’min kadınlar hicret ederek size geldikleri zaman, onları imtihan
edin. Allah, onların imanlarını daha iyi bilendir. Şayet (gerçekten) mü’min
kadınlar olduklarını bilip-öğrenirseniz, artık sakın onları kafirlere geri
çevirmeyin. (Çünkü) Ne bunlar onlara helaldir, ne onlar bunlara helaldir.
Onlara (kafir kocalarına kendileri için) harcadıklarını verin. Onlara (hicret
eden mü’min kadınlara) ücretlerini (mehirlerini) verdiğiniz takdirde onları
nikahlamanızda size bir güçlük yoktur. Kafir (kadın)ların ismetlerini
(nikahlarını) tutmayın ve (onlar için) harcadıklarınızı isteyin. Onlar da
(mü’min kadınlara) harcadıklarını istesinler. Bu, Allah’ın hükmüdür; sizin
aranızda hükmeder. Allah, bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.
4- Kim imanı tanımayıp küfre saparsa, elbette
onun yaptığı boşa çıkmıştır. O ahirette hüsrana uğrayanlardandır.”
Bu ifade Konumuz olan ehli kitap olanlarla
evlenilir ayetinin son şıkkını teşkil etmektedir. Allah Bir taraftan,” Kendilerine
kitap verilenlerden, Allah’a ve ahiret gününe inanmayan, Allah’ın ve Resûlü’nün
haram kıldığını haram tanımayan ve hak dini (İslam’ı) din edinmeyenlerle, küçük
düşürülüp cizyeyi kendi elleriyle verinceye kadar savaşın.” Desin bir taraftan
da Ehili kitap olanlarla evlenilebilir ifadesi kullansın. Bu çelişkisiz olan
bir kitabı çelişki haline dönüştürmez mi?
Sonuç olarak diyebiliriz ki. Kuran’da
tanımlanan evlilik, Allah’a onun gönderdiği peygamberlere kitaplara ve ahiret
gününe iman eden Müslüman olan erkeklerle aynı inanç ve yaşam biçimini, paylaşan
kadınların nikâhları ile evlilik gerçekleşebilir. Yoksa biri birlerinin velisi
nasıl olabilir?
9/ 71- Mü’min erkekler ve mü’min kadınlar
birbirlerinin velileridirler. İyiliği emreder, kötülükten sakındırırlar, namazı
dosdoğru kılarlar, zekatı verirler ve Allah’a ve Resûlü’ne itaat ederler. İşte
Allah’ın kendilerine rahmet edeceği bunlardır. Şüphesiz, Allah, üstün ve
güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir.
9/72- Allah, mü’min
erkeklere ve mü’min kadınlara içinde ebedi kalmak üzere, altından ırmaklar akan
cennetler ve Adn cennetlerinde güzel meskenler vadetmiştir. Allah’tan olan
hoşnutluk ise en büyüktür. İşte büyük kurtuluş ve mutluluk budur.
Öyleyse Kuranın Maide suresi beşinci ayette
bahsedilen,” Mü’minlerden özgür ve iffetli kadınlar ile sizden önce
(kendilerine) kitap verilenlerden özgür ve iffetli kadınlar da, namuslu,
fuhuşta bulunmayan ve gizlice dostlar edinmemişler olarak -onlara ücretlerini
(mehirlerini) ödediğiniz takdirde- size (helal kılındı.) Daha önce Ehli- kitap olup da son nebi ve
resule iman eden o nuru izleyenler için kullanılan bir ifade olduğu
bilinmelidir.
Yoksa Kuran’ın hiçbir ayetinde, sizden önce
(kendilerine) kitap verilenlerden özgür ve iffetli kadınlar ile
evlenebilirsiniz ayetini destekleyen hiçbir ayet yoktur.
Doğrularım Allah’a yanlışlarım ise bana
aittir.
ALİ RIZA BORAZAN
MERSİN-ANAMUR
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder