RAHMAN VE RAHİM OLAN ALLAH’IN ADIYLA!
72/8- “Doğrusu biz göğü yokladık; fakat onu
güçlü koruyucular ve şihablarla kaplı (doldurulmuş) bulduk.”
72/9- “Oysa gerçekte biz, dinlemek için onun
oturma yerlerinde otururduk. Ama şimdi kim dinleyecek olsa, (hemen) kendisini
izleyen bir şihab bulur.”
Bu ayetler inkâr eden cinlerin, Yerlerin ve
göklerin yaratılışı hakkında detaylı bir araştırma yaptıklarını ve ne kadar da
insanları kandırmak için yerlerin ve göklerin yaratılışı hakkında bazı
yanlışları onlara aktararak insanları kandırdıklarını söylemektedir. Kuran
gelince, artık bu söyledikleri yanlışların yanlış olduğunu ortaya koyan bir
ayet olduğunu itiraf ederek teslim olduklarını vurgulamaktadır.
Kuran içerisinde iki yerde şihab kelimesi
geçmektedir. O kelimeler de vermiş olduğum iki ayette bulunmaktadır.
Şihab; konu ve kuran bütünlüğü içerisinde
Kuran’ın bu kelimeye yüklediği anlam muhkem kılınmış korunmuş başka anlamlar
yüklendiği zaman onun yerini ve çehresini değiştirerek bozması anlamını
taşımaktadır.
Kuran kendi içerisinde geçen ayetleri
sınıflandırarak muhkem ve müteşabih olarak ayırmaktadır. “Muhkem olan ayetler-
müteşabih olan ayetler “ Müteşabih ayetler farklı anlamlara gelebilen ayetlerdir.
İşte inkar eden cinler kendi yollarının doğruluğunu müteşabih ayetlerin
arkasına sığınarak kanıtlamaya çalışıyorlardı.
3/7- Sana
Kitab’ı indiren O’dur. Ondan, Kitab’ın anası (temeli) olan bir kısım ayetler
muhkem’dir; diğerleri ise müteşabihtir. Kalplerinde bir kayma olanlar, fitne
çıkarmak ve olmadık yorumlarını yapmak için ondan müteşabih olanına uyarlar.
Oysa onun tevilini Allah’tan başkası bilmez. İlimde derinleşenler ise: “Biz ona
inandık, tümü Rabbimiz’in Katındandır” derler. Temiz akıl sahiplerinden başkası
öğüt alıp-düşünmez.
Kuran içerisinde geçen bir
yetin konu içerisinde bir tek anlamı vardır. Ancak bir ayet farklı anlamlara
gelebildiği halde o bir tek anlamı yakalamak ancak derin ilim sahipleri ve
Allah o ayetin hangi anama geldiğini anlayabileceği, vurgulanmaktadır. Yoksa
müteşabih olan ayetler anlaşılmaz anlamında değildir.
Konumuzu ilgilendiren
ayetlerde inkâr eden ve aklını kullanarak inkârlarından dönerek iman
ettiklerini, Kuran bize haber vermektedir.
Kuran yaklaşık olarak, on beş
yerde aklını kullanma ilgili ayet geçmektedir.
16/12- Geceyi, gündüzü,
güneşi ve ayı sizin emrinize verdi; yıldızlar da O’nun emriyle emre hazır
kılınmıştır. Şüphesiz bunda, aklını kullanabilen bir topluluk için ayetler
vardır.
Kuran’ı doğru anlamak için evreni
doğru anlamaya, evreni doğru anlamak için de Kuranı doğru anlamaya ihtiyaç
vardır. Kuran’da bir taraftan evrendeki çelişkisiz bir yaratılıştan söz ederken
bir taraftan da Kendi içerisindeki çelişkisizlikten söz etmektedir. Aklını
kullanabilen bir insan için sorular sorarak hem Kuran’daki çelişkisizliği hem
de evrendeki çelişkisizliği yakalamak ve doğru dini bularak inanmak ve yaşamak
düşer.
4/82- Onlar hala Kur’an’ı
iyice düşünmüyorlar mı? Eğer o, Allah’tan başkasının Katından olsaydı, kuşkusuz
içinde birçok aykırılıklar (çelişkiler, ihtilaflar) bulacaklardı.
67/3- O, biri diğeriyle
‘tam bir uyum’ (mutabakat) içinde yedi gök yaratmış olandır. Rahman (olan
Allah)ın yaratmasında hiçbir ‘çelişki ve uygunsuzluk’ (tefavüt) göremezsin.
İşte gözü(nü) çevirip-gezdir; herhangi bir çatlaklık (bozukluk ve çarpıklık)
görüyor musun?
67/4- Sonra gözünü iki kere daha
çevirip-gezdir; o göz (uyumsuzluk bulmaktan) umudunu kesmiş bir halde bitkin
olarak sana dönecektir.
30/30- Öyleyse
sen yüzünü Allah’ı birleyen (bir hanif) olarak dine, Allah’ın o fıtratına
çevir; ki insanları bunun üzerine yaratmıştır. Allah’ın yaratışı için hiçbir
değiştirme yoktur. İşte dimdik ayakta duran din (budur). Ancak insanların çoğu
bilmezler.
Yukarıda peş peşe vermiş
olduğum ayetler, düşünen aklını kullanan insanlar için, imanı inanmayı test
eden inancının doğru olup olmadığını ölçen ayetlerdir. Eğer bir söylemin veya bir
eylemin doğru olup olmadığı hakkında ihtilafa düşerseniz, Onu Kuran ayetleri
ile, evren yasaları ile ve hem de Kuran ve evren yasalarının uyum sağlayıp
sağlamaması ile test ettikten sonra onların hiç biriyle tezat teşkil etmiyorsa
o söylem ve eylem doğrudur demektir.
Kuran apaçık kitaptır deyip
de her kendi diline tercüme edilmiş kitabı önüne alarak ayetler arasında bağ
kurmadan şu ayet böyle diyor bu ayet şöyle diyor deyip de hüküm çıkarmaya
kalkarsa ortalıkta dolaşan bir dinde yüzlerce din anlayışları çıkması gayet
doğaldır. Elbette Kuran da apaçıktır
evren de apaçıktır. Allah kimseye her ikisini de insanlara anlamayı öğrenmeyi
kapamamıştır.
Ama Allah bilenlerle
bilmeyenleri ayırmıştır.
39/9- Yoksa o, gece saatinde
kalkıp da secde ederek ve kıyama durarak gönülden itaat (ibadet) eden,
ahiretten sakınan ve Rabbinin rahmetini umud eden (gibi) midir? De ki: “Hiç
bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Şüphesiz, temiz akıl sahipleri öğüt
alıp-düşünürler.”
Kuran’da geçen bir ayeti veya
evrendeki bir maddeyi doğru anlamak ve onu ait olduğu yere koymak için, hem
Kuran hakkında detaylı bir bilgiye sahip olmak hem de evren yasaları hakkında
detaylı bir bilgiye sahip olmak gerekir. Şimdi inkar eden cinlerin oturma
yerlerine oturup da, kuran geldiği zaman onu izleyen şihab neymiş onu anlamaya
çalışlım.
72/8- “Doğrusu biz göğü yokladık; fakat onu
güçlü koruyucular ve şihablarla kaplı (doldurulmuş) bulduk.”
72/9- “Oysa gerçekte biz, dinlemek için onun
oturma yerlerinde otururduk. Ama şimdi kim dinleyecek olsa, (hemen) kendisini
izleyen bir şihab bulur.”
Gök kelimesi, ayet içerisinde
hem insanların etrafa baktıkları zaman bitkileri hayvanları dağları ovaları
tarlaları bahçeleri içerisine aldığı gibi aynı zamanda yıldızları ayı güneşi de
içerisine almaktadır.
20/80- Ey İsrailoğulları,
andolsun, sizi düşmanlarınızdan kurtardık. Tur’un sağ yanında sizinle
vaadleştik ve üzerinize kudret helvasıyla bıldırcın indirdik.
Kudret helvası ile bıldırcın
her halde yıldızlardan güneşten gelmedi. İnsana nimet olarak gelen ister
vahiyler olsun ister sarımsak acur soğan olsun hepsine indirdik diye Kuran
ifade kullanır. O zaman ayette geçen cinlerin göğü yoklamaları yıldızları ayı
güneşi yoklamaları değil dağları bitkileri hayvanları incelemeleri ve onlardaki
mükemmel yaratılışı izlemeleri ve anlamaları anlamındadır.
İslam toplumlarının Cinler
hakkındaki yanlış bilgilerinin ster istemez Kuran’da Cinlerle ilgili geçen
ayetlerin de yanlış anlaşılmasına neden olmuştur. İslam âlimlerinin hemen hemen
tamamı cinlerin beş duyularla algılanamayan dumansız ateşten yaratılmış
varlıklar olduğu hakkında görüş birliği içerisindedirler.
Konumuz cinlerin yaratılışı
ve mahiyeti hakkında bilgi vermek değil. Ancak Cinlerin Kuran’da beş duyulurla
algılanamayan dumansız ateşten yaratılmış olduğuna dair hiçbir ayet
yoktur. Cinlerin yaratılışı Dumansız
ateş olunca ister istemez ışıkla ilişki kurulmakta ve cinlerin ışık hızı ile
hareket ettiklerinden haşa yedinci kat semada Allah algısının oluşu ve Cebrail
peygambere Allah’tan vahiy getirirken cinleri bilgi hırsızlığına kadar işi
götürmektedirler.
15/ 16- Andolsun, gökte
burçlar kıldık ve onu gözleyenler için süsledik.
15/17- Ve onu her kovulan şeytandan koruduk.
15/18- Ancak kulak hırsızlığı yapan olursa,
onu da parlak bir ateş izler.
Kulak hırsızlığı yapmak Cebrail ile hâşâ Allah
konuşurken veya Cebrail’e Allah vah yederken onu dinleyip çalma anlamında
değil, Kulak hırsızlığı yapmak eşyanın hakikatinin doğru olan yönlerini
gizleyerek yanlış yönlerini açığa çıkararak insanları kandırmaları anlamında kullanılan
bir ifadedir. Bir başka ifadeyle Müteşabih olan ayetleri kendi hevalarına göre
anlayarak insanları kandırmalarıdır.
Bu ayetlerde Anlaşılması zorunlu olan burç
kelimesine kuranın hangi anlamını yüklediğini yakalamaktır. Kuran’da dört yerde
Burç kelimesi geçmektedir. Burç kelimesine Kuran’ın yüklediği anlamı yakalamak
için dört ayeti de buraya nakletmek istiyorum.
7/ 46- İki
taraf arasında bir engel ve burçlar (A’raf) üstünde hepsini yüzlerinden tanıyan
adamlar vardır. Cennete gireceklere: “Selam size” derler, ki bunlar, henüz
girmeyen fakat (girmeyi) ‘şiddetle arzu edip umanlardır.’
15/ 16- Andolsun, gökte
burçlar kıldık ve onu gözleyenler için süsledik.
25/ 61- Gökte burçlar kılan,
onların içinde bir aydınlık ve nurlu bir ay vareden (Allah) ne Yücedir.
85/ 1- Burçları olan göğe
andolsun,
Burçlarla ilgili ayetler
üzerinde Kuran bütünlüğü üzerinde tefekkür ettiğimiz zaman İki farklı yolların
her ikisine de gidecek tırmanış ve hem sapacak hem de hidayete gelecek
malzemelerin olduğuna Kuran dikkat çekmektedir. Yiyeceklerin haramları olduğu
gibi helalleri de vardır. İçeceklerin haramları da vardır helalleri de vardır.
Yapılması gereken davranışların haram olanları da vardır helal olanları da
vardır. Yolun hak olanı da vardır batıl olanları da vardır. İnsanların
şükredenleri de vardır nankör olanları da vardır.
İşte Cinlerin bir başka
ifadeyle batıl yolda olan insanların insanları yanlış yollara sürükleyebilecek
yolları seçerek kendilerinin yollarına insanları kandırarak davet etmektedirler.
Oysa insanlar tefekkür edip düşünselerdi yolun doğru yolu da olduğunu ve doğru
yolda gidebilecek malzemeleri de görebileceklerdi. Allah Onun için “aklını kullanmayanların
üzerine pislik yağdırırız “ ifadesini kullanarak öğüt almak isteyenler üzerine
dikkat çekmektedir.
10/100- Allah’ın izni
olmaksızın, hiç kimse için iman etme (imkanı) yoktur. O, akıl erdiremeyenlerin
üzerine iğrenç bir pislik kılar.
21/18- Hayır, Biz hakkı
batılın üstüne fırlatırız, o da onun beynini darmadağın eder. Bir de bakarsın
ki, o, yok olup gitmiştir. (Allah’a karşı) Nitelendire geldiklerinizden dolayı
eyvahlar size.
Bu açıklamalardan sonra,
Cinlerin İnsanların oturm yerlerine oturarak insanları kandırması aldatması
yanlış yollara saptırası ve Allah’ın dışında bir takım putlar ilahlar türeterek
saptırmaları Kuran gelince artık her yanlışın yanlış olduğunu belgeleyen bir
ayetin olduğunu anlatmaktadır. Cin suresinde aklını kullanan cinlerin Kuran
gibi bir kitap gelince aradıkları her şeyin onda var olduğunu gördüklerinde şu
itirafı açık ve net bir dil ile ifade etmektedirler.
72/12- “Biz şüphesiz,
Allah’ı yeryüzünde asla aciz bıraka mıyacağımızı, kaçmak suretiyle de O’nu
hiçbir şekilde aciz bıraka mayacağımızı anladık.”
72/13- “Elbette biz, o yol gösterici
(Kur’an’ı) işitince, ona iman ettik. Artık kim Rabbine iman ederse, o ne
(ecrinin) eksileceğinden korkar ve ne de haksızlığa uğrayacağından.”
Bu açıklamalardan sonra, Artık iki yol farklılığı
açık ve net bir şekilde belli olmuştur. “Batıl yol – hak yol” Hak yolda bir
konuda bir tek doğru vardır. Ama batıl olan yolda bir konuda birçok doğrular
olduğu sanılmaktadır.
Hangi yolda olan insana sorsan, hepsi kendi
yolunun dosdoğru olduğunu söyleyecektir. Oysa eğer yol doğru ise onun bir elde
bir belgesi bir delili olması gerekmektedir.
35/40- De ki:
“Siz, Allah’ın dışında taptığınız ortaklarınızı gördünüz mü? Bana haber verin;
yerden neyi yaratmışlardır? Ya da onların göklerde bir ortaklığı mı var? Yoksa
Biz onlara bir kitap vermişiz de onlar bundan (dolayı) apaçık bir belge
üzerinde midirler? Hayır, zulmedenler, birbirlerine aldatmadan başkasını
vadetmiyorlar.
Belgelenen ve doğru yolda
olduğunu iddia edip de gerçekten doğru yolda olanlar vahiy orijinli din
üzerinde olan Müslümanlardır. Diğer dinlerde ve yollarda olanlar ne kadar da
kendilerinin doğru yolda olduklarını iddia etseler de Kuran’a göre onların
yolları yanlıştır.
43/36- Kim Rahman (olan
Allah)ın zikrini görmezlikten gelirse, Biz bir şeytana onun ‘üzerini kabukla
bağlattırırız’; artık bu, onun bir yakın dostudur.
43/37- Gerçekten bunlar (bu şeytanlar), onları
yoldan alıkoyarlar; onlar ise, kendilerinin gerçekten hidayette olduklarını
sanırlar.
Dünya üzerinde ne kadar meşrepler mezhepler tarikatlar
ve ayrı din mensupları ve hatta deist olanlar ve ateist olanlar da dâhil olmak
üzere hepsi kendi yollarının dosdoğru olduğunu zan ederler ve iddia ederler.
Hatta Kuran okuyanlar Kuran insanları en doğru
yola götürdüğünü iddia edenler bile farklı farklı yolların fırkaların adamları
olmuşlardır. Bunu âcizane söylerken üzülerek söylüyorum. Evet, Kuran insanları
en doğru yola yöneltip iletir. Kuran kendisine halis niyetle yöneleni asla
sapıtmaz. Ancak kalbi marazlı olanları Kuran sapıtır.
Şimdi, Kuran gelmezden önce batıl yolda
olanlar, bir başka ifadeyle cinler nasıl insanların oturma yererine oturup da
insanları sapıtıyorlarsa şimdi de kuran olduğu halde Kuran’daki ayetleri
çarpıtma yaparak Kuran’daki ayetleri inkâr etme ve başka anlamlarla insanları yanıltmaktadırlar.
İslam dışı güçler, Müslüman olanların ellerinden Kuranı alamadılar. Ancak onların
Kuran’ı anlama konusundaki yeteneklerini gerek tarikatlarla gerek mezheplerle
gerek cemaatlerle fırkalara ayırarak biri birlerine düşürerek bölerek parçalayarak,
Kuran’dan insanları uzaklaştırmışlar haşa Kuran zeytin yağı yazan bir teneke
kutusunun içerisindeki yağı boşaltarak boş bir Kuran olarak bize sunmuşlardır.
Bu konu ile ilgili yapılan bazı yanlışlara
dikkat çekmek istiyorum.
İki farklı şeyhin iki farklı müridi kendi
şeyhlerinin kerametlerini anlatırlar.
Birisi der ki Benim şeyhim sabah namazını Cidde’de,
öğle namazını Çin’de, ikindi namazını Bağdat’ta, akşam nazmını Berlin’de yatsı
namazını da sultan Ahmet’te kılar der. Öbür mürit de derki o benim şeyhimin
yanında hiç kalır, oralara gitmeye gerek kalmadan oradaki mescitleri ayağına
getirir der.
Kuran, şeyhleri havada uçuran ölenlerin
ruhlarını konuşturan peygamberleri Burak’la havada gezdirerek Allah ile
buluşturan el işareti ile ayı ikiye ayıran şeyh ve peygamber fotoğraflarını
asla ve asla kabul etmez. Bunların söylediklerinin ne evrensel yasalarda bir
yeri ve değeri vardır, ne de Kuran’da geçen ayetler içerisinde yeri ve değeri
vardır.
Allah Hiçbir peygambere Gönderilen vahiyler
dışında ayetler, bir başka ifadeyle mucizeler vermediği gibi şeyhlere
kerametler, inkârcılara istihraç da vermemiştir.
29/50- Dediler
ki: “Ona Rabbinden ayetler (birtakım mucizeler) indirilmeli değil miydi?” De
ki: “Ayetler yalnızca Allah’ın Katındadır. Ben ise, ancak apaçık bir
uyarıcıyım.”
29/51- Kendilerine okunmakta
olan Kitab’ı sana indirmemiz onlara yetmiyor mu? Şüphesiz, bunda iman eden bir
kavim için gerçekten bir rahmet ve bir öğüt (zikir) vardır.
Bu açıklamalardan sonra,
kendilerini kuran okudukların zan eden bazı kişilerin Kuran’da namaz yok,
Kuran’da oruç yok, Kuran’da örtünme Yok Kuran’da hac yok söylemleri ile Kuran’dan
bazı ayetlerden örneklerLE Kuran ayetlerini nasıl çarpıtarak insanları
yanıltmak istediklerini göstereceğim. Yukarıda başlık olarak verdiğimiz cinlerin
insanların oturma yerlerine oturdukları gibi oturmaktalar ve Kuran’da onların
yanlışlarını delip yok eden ayetlerle onların uydurduklarını param parça
etmektedir. Bunlardan en önemli olanlardan birisi salât konusudur. Eğer salât
insanlardan kalkarsa İslam diye ortada bir din olmaz. Ben inanıyorum ki bu dış
güçlerin bir oyunudur.
KURAN’DA SALAT (NAMAZ)
KAVRAMI VE ÇARPITMALAR.
RAHMAN VE RAHİM OLAN ALLAH'IN ADIYLA!
Son
Zamanlarda namaz konusunda epey değişik anlayışlar gelmektedir. Bazıları
namazın salât olduğunu Allah'ın güzel emirlerinin pratik hayata fiilen
yansıtılması, yaşanılması, olduğunu söylerken, şekillenmiş veya mekanik bir
namazın olmadığını anlamışlar ve anlatmaya çalışmışlardır.
Bazıları
da Kuran'da namazın tarifi kılınış şekli yok onu peygamberimiz tarif etmiştir.
Deyip, geleneksel olan peygamberin sünneti ile Allah'ın emrettiği namazı
hadislerden anlayabiliriz namazın kılınış şekli ve tarifi Kuran’da yoktur, biz
ancak peygamberden öğrenebiliriz demişlerdir. Bazıları namazın vakitleri konusunda
üç vakittir beş vakittir diyerek değişik görüşlerini ortaya koymuşlardır.
Âcizane otuz
dört yıl gibi bir zamandır. Kuran'ı Kuran'la anlamaya çalışan birisi
olarak Kuran'da tanımlanan salatın şekillerini ritüel salatın kılınışı ve
vakitlerini anladığım kadarıyla Kuran’dan ayetlerle anlatmaya çalışacağım
inşallah.
KUR’ANDA
MEKANİK VEYA ŞEKİLSEL NAMAZIN OLMADIĞINI SÖYLEYENLERE CEVAP!
Öncelikle
Kuran'ın bir masal veya hikâye kitabı olmadığını
bilmemiz gerekiyor. Kuran okuyanların da bildiği gibi Kuran’da hem
müteşabih hem de muhkem olan ayetler vardır. Müteşabih kelimesini Kuran'ın
anlaşılmasına doğru isimli Web, sayfasında değişik yerlerde anlatmaya
çalışmıştım. Burada sadece konunun anlaşılması açısından tanımlayıp
geçeceğim.
Müteşabih;
karmaşık ikişerli kendi anlamı dışından farklı anlamlara gelebilen ayetler
demektir. Bir başka ifadeyle Müteşabih bir ayetin Anlaşılması inceleme ve
tahlil yapıldıktan sonra o konunun uzman olanlarının kararı ve yorumu ile ne
anlama geldiği anlaşılabilen. Ayetler demektir.
Aynen
Dağdaki madenleri ayrıştırarak insanların önlerine yemek tabaklarının gelişi,
araba uçak gemi olarak yorumlanması, tıpkı Kuran'da müteşabih
ayetlerin açıklaması onun gibidir. Bu sebeple Kuran'da ne bazılarının dediği
gibi onu sadece peygamber anlar onu da hadislerle açıklamıştır, Anlayışı, doğru
olmadığı gibi, ne Kuran'daki ayetler kolay anlaşılır açıktır. Deyip de Kuran'da
şu yoktur bu yoktur demeleri kesinlikle doğru değildir.
Kuran'dan
bazı kardeşlerimizin söylediği hayatın pratiğini kuşatan salâtı veya hayat
namazı tanımlamalarına kesinlikle yürekten katılıyorum. Asıl olan bu namaz
toplumlardan kaldırılmış, yüzeysel şekilsel olan namaz yerini almıştır. Bu da
Toplumlarda, aç, fakir, borçlular, köleler, daha nice ihtiyaç sahipleri unutulmuş,
kapitalist bir sınıfı doğurarak yığdıkça yığan bir sınıfın doğmasına sebep
olarak güç yetiremeyenler toplumda rezil rüsva haline düşmüştür.
16/71-
Allah rızıkta kiminizi kiminize üstün kıldı; üstün kılınanlar, rızıklarını
ellerinin altında bulunanlara onda eşit olacak şekilde çevirip-verici
değildirler. Şimdi Allah'ın nimetini inkâr mı ediyorlar?
Yerleri
ve gökleri yaratan Allah’tır. İnsanları da yaratan Allah’tır. Allah kişilerin
bazılarına güç ve yetenek vermişse o gücünden ve yeteneğini verilmeyenlerle
paylaşmalarını istemektedir. Ama insanlar azgınlık yapıp Allah'ın paylaşmak
için verdiği malları paylaşmayan topluluğa da hidayet vermiyor.
Kuran
asıl bunları Allah adına yaptıktan sonra güçleri olanlar bu yükü omuzlarına
aldıklarında, kimin adına bu yükleri omuzladığını
belirginleştirmesini, İstemektedir. Ve asıl namazın doğuya ve batıya yüzü
dönmeden daha çok bunların yapılmasının, yaşanmasının önemine dikkat çekmek
istemektedir.
2/177-
Yüzlerinizi doğuya ve batıya çevirmeniz iyilik değildir. Ama iyilik, Allah'a,
ahiret gününe, meleklere, Kitaba ve peygamberlere iman eden; mala olan
sevgisine rağmen, onu yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa,
isteyip-dilenene ve kölelere (özgürlükleri için) veren; namazı dosdoğru kılan,
zekâtı veren ve ahidleştiklerinde ahidlerine vefa gösterenler ile zorda,
hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanlarda sabredenler(in tutum ve
davranışlarıdır). İşte bunlar, doğru olanlardır ve muttaki olanlar da
bunlardır.
Kuran,
burada Müslüman’ım diyenin tam bir fotoğrafını çizmektedir. Bir taraftan
çalışarak yeryüzünde kendi üzerine düşen görevi yapmaya eşyanın esrarını
çözmeye davet ederken, bir taraftan da ihtiyaç sahiplerine kazanmış olduğu
mallardan onu dağıtmayı ifade ederken, bir taraftan da Allah'ın Kuran'da
tanımladığı inanç esaslarını ortaya koyarak yaşadığı hayatla kıldığı namazın
bütünleşmesini istemektedir. Bu ayete göre Kazandığı mallarından, başkalarına
dağıtırken namaz kılmanın bir gereği iken, Namaz kılmayan tarafından dağıtılan malların
Allah katında hiç bir anlam ve önemi olmadığını vurgulamaktadır.
İman
etmeyenler yakınlarını yetimleri Allah'a yöneldiği, yaptıkları güzel
davranışları Allah adına yaptığını belirginleştirmeden yaptıkları güzel
amellerin boşa gideceğini söylemektedir.
2/264-
Ey iman edenler, Allah’a ve ahiret gününe inanmayıp, insanlara karşı gösteriş
olsun diye malını infak eden gibi minnet ve eziyet ederek sadakalarınızı
geçersiz kılmayın. Böylesinin durumu, üzerinde toprak bulunan bir kayanın
durumuna benzer; üzerine sağnak bir yağmur düştü mü, onu çırılçıplak
bırakıverir. Onlar kazandıklarından hiçbir şeye güç yetiremez(elde edemez)ler.
Allah, kâfirler topluluğuna hidayet vermez.
9/54-
İnfak ettiklerinin kendilerinden kabulünü engelleyen şey, Allah'ı ve elçisini
tanımamaları, namaza ancak isteksizce gelmeleri ve hoşlarına gitmiyorken infak
etmeleridir.
107/1-
Dini yalanlayanı gördün mü?
107/2-
İşte yetimi itip-kakan;
107/3-
Yoksulu doyurmayı teşvik etmeyen odur.
107/4-
İşte (şu) namaz kılanların vay haline,
107/5-
Ki onlar, namazlarında yanılgıdadırlar,
107/6-
Onlar gösteriş yapmaktadırlar
107/7-
Ve �ufacık bir yardımı (veya zekatı) da engellemektedirler.
Maun
suresinde bahsedildiği gibi, namaz kılıp da bu yaptıkları eylemlerin hiçbir
anlamı olmadığı gibi bunlar ahiret âleminde yaptıkları bu davranışlar yürek
acısı olacaktır. Kuran Hem güzel işlerin Allah adına yapılmasını emrederken hem
de yapılan eylemin Allah adına yapıldığını namazla göstermesi gerekmektedir.
Diyelim
ki, Bir kişi gidiyor. İhtiyar dünyada kendi yükünü taşıyamayan birinin yükünü
omuzlayıp onlara yardım ettiği halde, Allah'ın gönderdiği peygamberlere
kitaplara ahiret âlemine iman etmediğini söylüyorsa, Allah böyle güzel
amellerin ahiret âleminde kendilerine hiçbir yararı olmayacağını söylemektedir.
Bu yapmış oldukları davranışlar Allah için değilse, Allah kendi katında bunları
kabul görmemektedir.
Aynı
davranışı Allah'a ve ahiret gününe iman eden gönderilmiş olan peygamberlere
kitaplara ahiret güne inanan bir kişi olursa bunları Allah kendi katında
yaptıkları güzel amelleri, ancak kabul edeceğini söylemektedir.
Allah
insanların yapmış oldukları güzel olan davranışların kimin adına yaptığını
bildiği gibi kalplerden geçenleri de bilmektedir. İnsanların yapmış olduğu
güzel davranışların kime ait olduğunu belirginleştirmesi gerekir. Allah inananları
bir arada bulunmayı şekilsel olarak Hıristiyanların kilisesi Yahudilerin havraları
müşriklerin de senenin belirli günlerinde putlarının önünde bel büküp
eğilmeleri onların din ve yaşam biçimlerinin farklılığı ile onlar
bilinmektedir. Müslüman olanlar da namazları ve mescitleri ile diğer din
mensuplarından ayrılmaktadırlar. Dünya üzerinde hangi insana sorsan namaz kılan
birisinin hangi dinden olduğunu sorsan Müslüman olduğunu söyleyecektir
Namaz
Müslüman olanların parolasıdır. Müslüman olanların tek komuta mercii Allah’tır.
Eğer o Müslüman olduğunu söyleyip de insanları kandırmaya kalkarsa mutlaka
Allah’ın ona yüklemiş olduğu emirleri yaşamına götürürken İnançları ile
yaşamlarının testten geçirilmesini Allah inanlara bilgi vermektedir. Aşağıdaki
ayet onu bize çok güzel açıklamaktadır.
60/10-
Ey iman edenler, mü'min kadınlar hicret ederek size geldikleri zaman, onları
imtihan edin. Allah, onların imanlarını daha iyi bilendir. Şayet (gerçekten)
mü'min kadınlar olduklarını bilip-öğrenirseniz, artık sakın onları kafirlere
geri çevirmeyin. (Çünkü) Ne bunlar onlara helaldir, ne onlar bunlara helaldir.
Onlara (kafir kocalarına kendileri için) harcadıklarını verin. Onlara (hicret
eden mü'min kadınlara) ücretlerini (mehirlerini) verdiğiniz takdirde onları
nikahlamanızda size bir güçlük yoktur. Kafir (kadın)ların ismetlerini
(nikahlarını) tutmayın ve (onlar için) harcadıklarınızı isteyin. Onlar da
(mü'min kadınlara) harcadıklarını istesinler. Bu, Allah'ın hükmüdür; sizin
aranızda hükmeder. Allah, bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.
Allah
Kuran’da değişik yerlerde kimin münafık kimin Müslüman kimin kâfir veya müşrik
olduklarını yaşam biçimlerinden söz ederek bize bilgiler vermektedir. Biz o
verilmiş olan bilgilere göre o gelen kadınları test edip imanlı olup olmadığı
konusunda samimi mi değil mi konusunda karar vermemizi istemektedir.
Bu
Kısa açıklamalardan sonra, iman edenlerin, Kuran’a iman ettiğini söyleyen ve
tek Kuran diyen kardeşlerimizin. Yaşanan hayatın salât olduğunu, hayat namazı
olduğunu söylediklerini ve bu hayatın bütün yaşamlarında kendilerine boyunları
çözmeğe, aklına gelen ne varsa güzel olan davranışların hepsine namaz veya
salât dediklerine istisnasız katılıyorum. Bunu kabullendik. Ancak bu salâtlardan
Allah hangisi için salata kalktığınız zaman abdest almağa çağırmaktadır?
5/6-
Ey iman edenler, namaza kalktığınız zaman yüzlerinizi ve dirseklere kadar
ellerinizi yıkayın, başlarınızı meshedin ve her iki topuğa kadar ayaklarınızı
da (yıkayın.) Eğer cünüpseniz temizlenin (gusül edin); eğer hasta veya
yolculukta iseniz ya da biriniz ayakyolundan (hacet yerinden) gelmişse yahut
kadınlara dokunmuşsanız da su bulamamışsanız, bu durumda, temiz bir toprakla
teyemmüm edin (hafifçe) yüzlerinize ve ellerinize ondan sürün. Allah size
güçlük çıkarmak istemez, ama sizi temizlemek ve üzerinizdeki nimeti tamamlamak
ister. Umulur ki şükredersiniz.
Köleyi
Özgürlüğe kavuşturmak namaz veya salât, bahçe çapalamak salât, okumak salât
birilerine yardım yapmak salât, evlenmek salât savaşa çıkmak salât, zekât oruç salât
peygambere destek vermek salât, zihinsel eğitim salât toplanıp kuran okumak salât
vs. bunların hangisi için abdest alınacak?
İşte
burada cinlerin oturma yerlerine oturduğu zaman dinleyecek olsa hemen arkasından
onu izleyen şihab bulur derken kurandan hemen bir ayet söylenilen bir şeyin
yanlış olduğunu başka bir ayet onu bize anlatmaktadır.
Eğer
abdesti temizlik olarak kabul edenlere sesleniyorum. Su bulunmadığı zaman
teyemmüm etmeğe çağırıyor. Toprağa elleri sürüp onu yüze sürmek insanın nesini
temizler?
Kuran
İnsanlar için yaşamlarında her örnekten bir örnek vermiş hiçbir eksik de
bırakmamıştır.
17/89-
Andolsun, bu Kuran’da her örnekten insanlar için çeşitli açıklamalarda
bulunduk. İnsanların çoğu ise ancak inkârda ayak direttiler. Kurana uygun
olmayan bir söz söylediklerinde hemen o sözün yanlışlığını ortaya koyan mutlaka
bir ayet vardır.
72/9-
"Oysa gerçekte biz, dinlemek için onun oturma yerlerinde otururduk. Ama
şimdi kim dinleyecek olsa, (hemen) kendisini izleyen bir şihab bulur."
Şimdi
Kuran’da şekillenmiş olan namaz yok diyen kardeşlerimin, bu görüşleri eğer
doğru olmuş olsaydı. Şu arazlar ortaya çıkmazdı.
1-
Eğer namaz olmasaydı İman eden ve Salih amel işleyenlerle, iman etmediği halde
aynı ameli işleyenler arasında kimin Müslüman kimin Müslüman olmadığı ayırt
edilmezdi.
2-
Namaz Kılanları Allah Bir disipline sokmaktadır. Eğer o yürekten namaz
kılıyorsa onun veliliğini Allah kendisi üslenmekte ve o namaza ihlâsla devam
ettiği sürece onu fahşalardan korumaktadır.
29/45-
Sana Kitap'tan vah yedileni oku ve namazı dosdoğru kıl. Gerçekten namaz, çirkin
utanmazlıklar (fahşa)dan ve kötülüklerden alıkoyar. Allah'ı zikretmek ise
muhakkak en büyük (ibadet)tür. Allah, yaptıklarınızı bilir.
3-
Namaz Vücutta iki kalpten birini işgal eder. İnsan ya müslümandır Allah yolunda
ölümü dirimi Allaha aittir. Ya da şeytan yolundadır ölümü dirimi tağutlar
içindir
33/4-
Allah, bir adamın kendi (göğüs) boşluğu içinde iki kalp kılmadı ve kendilerini
annelerinize benzeterek yemin konusu yaptığınız (zıharda bulunduğunuz)
eşlerinizi sizin anneleriniz yapmadı, evlatlıklarınızı da sizin (öz)
çocuklarınız saymadı. Bu, sizin (yalnızca) ağzınızla söylemenizdir. Allah ise,
hakkı söyler ve (doğru olan) yola yöneltip-iletir. Namaz kılanlar kendilerine
şeytandan bir kışkırtma geldiğinde hemen Allaha sığınır Allah adına kılmış
olduğu namaz onu diğer kötülüklerin gelmesini engeller kişi ya namazı Allaha
olan yönelişini kaldırır ya da tağuta olan yönelişini kaldırır kişi aynı anda hem
tağuta hem de Allaha kulluk edemez. Bu insanın yaratılışına terstir.
4-
Allah Kâinatta yarattığı bütün varlıkları çift yaratmıştır. salat da çifttir
bir hayat namazı bir de şekilsel namaz.
13/3-
Ve O, yeri yayıp uzatan, onda sarsılmaz-dağlar ve ırmaklar kılandır. Orada
ürünlerin her birinden ikişer çift yaratmıştır; geceyi gündüze bürümektedir.
Şüphesiz bunlarda düşünen bir topluluk için gerçekten ayetler vardır.
Öyleyse
Namaz gerçekten müminin Allaha olan bağlılığının, bir göstergesi bir
terazisidir. Kötülük yapmamayı Allah Müslüman’a böyle bir silah vererek koruma
altına almıştır. İmanın fanusudur. Şimdi Kuranda geçen namaz ile ilgili
ayetlerden bir kaçını nakletmeye çalışalım.
2/3-
Onlar, gaybe inanırlar, namazı dosdoğru kılarlar ve kendilerine rızık olarak
verdiklerimizden infak ederler.
2/43-
Namazı dosdoğru kılın, zekatı verin ve rüku edenlerle birlikte siz de rüku
edin.
2/110-
Namazı dosdoğru kılın, zekatı verin; önceden kendiniz için hayır olarak neyi
takdim ederseniz, onu Allah Katında bulacaksınız. Şüphesiz Allah,
yaptıklarınızı görendir.
2/125-
Hani Evi (Ka'be�yi) insanlar için bir toplanma ve güvenlik
yeri kılmıştık. "İbrahim'in makamını namaz yeri edinin", İbrahim ve
İsmail'e de, "Evimi, tavaf edenler, itikafa çekilenler ve rüku ve secde
edenler için temizleyin" diye ahid verdik.
4/77-
Kendilerine; "Elinizi (savaştan) çekin, namazı kılın, zekatı verin"
denenleri görmedin mi? Oysa savaş üzerlerine yazıldığında, onlardan bir grup,
insanlardan Allah'tan korkar gibi- hatta daha da şiddetli bir korkuyla- korkuya
kapılıyorlar ve: "Rabbimiz, ne diye savaşı üzerimize yazdın, bizi yakın
bir zamana ertelemeli değil miydin?" dediler. De ki: "Dünyanın metaı
azdır, ahiret, ise muttakiler için daha hayırlıdır ve siz 'bir hurma çekirdeğindeki
ip-ince bir iplik kadar' bile haksızlığa uğratılmayacaksınız."
Şimdi
de namazın kuranda beş vakit olduğunu ispat etmeye çalışalım.
KURANDA
TARİF EDİLEN NAMAZ BEŞ VAKİTTİR;
Bazı
Kardeşlerimiz namazı kabullendikleri halde namazın üç vakit olduğunu
söylemektedirler. Namaz Kuran’da beş vakit olarak anlatılmaktadır. Sadece
Peygambere ait olan namaz da ekenince altı vakittir. Şimdi bunları tek tek
anlatmaya çalışalım.
4/103-
Namazı bitirdiğinizde, Allah'ı ayaktayken, otururken ve yan yatarken zikredin.
Artık 'güvenliğe kavuşursanız' namazı dosdoğru kılın. Çünkü namaz, mü'minler
üzerinde vakitleri belirlenmiş bir farzdır.
Bu
ayet hem Kuran’da mekanik olarak günün belirli vakitlerde kılınması gereken bir
namaz olduğu gibi, hem de belirli vakitlere hasredilmesi ile diğer salatlardan
ritüel salatı ayırmaktadır. Denizde boğulmak üzere olan birisini boğulmaktan
kurtarmak için harekete geçmek bir salâttır. Bunun vakti bir iki dakika
içerisinde yapılması gerekir değilse bir can kaybedilir. Bu salat bile ritüel
salatın farklılığını bize anlatmaya yeter ve artar bile.
SABAH
NAMAZI:
50/39-
Öyleyse sen, onların dediklerine karşılık sabret ve Rabbini güneşin doğuşundan
önce ve batışından önce hamd ile teşbih et.
Burada
önemli olan bir şeye dikkat çekmek istiyorum. Vakitleri belirlenmiş bir zaman
dilimi içerisinde yapılması gereken bir salâttan bahsediyorsa Bunu hamd, tespih
veya başka ifadeler kullanılması hiç önemli değildir. Onun vakitleri tanımlayarak
o vakit içerisinde olması onun ritüel bir salat olduğunun bir delilidir. Çünkü
Kuranda hiçbir namaz salâtının dışında olan salâtlar için böyle bir ifadeye
rastlanılmaz.
Güneşin
doğuşundan önceki namaz sabah namazıdır. Buna sanmıyorum itiraz edecek olanı.
Sabah bilindiği gibi Kuranda tarif edilirken zamanı şöyle tanımlanır.
2/187-
Oruç gecesinde kadınlarınıza yaklaşmak size helal kılındı. Onlar, sizin
örtüleriniz, siz de onlara örtüsünüz. Allah, gerçekten sizin, nefislerinize
ihanet etmekte olduğunuzu bildi, tevbenizi kabul etti ve sizi bağışladı. Artık
onlara yaklaşın ve Allah'ın sizin için yazdıklarını dileyin. Fecir vakti, sizce
beyaz iplik siyah iplikten ayırt edilinceye kadar yiyin, için, sonra geceye
kadar orucu tamamlayın. Mescidlerde itikafta olduğunuz zamanlarda onlara
(kadınlarınıza) yaklaşmayın. Bunlar, Allah'ın sınırlarıdır, (sakın) onlara
yanaşmayın. İşte Allah, insanlara ayetlerini böylece açıklar; umulur ki
sakınırlar.
Bakara
yüz seksen yedinci ayete baktığımız zaman gören gözler için burada üç vakti
tarif ediyor., Gece kelimesini güneşin batışı ile doğuşu arasındaki karanlık
bölgeyi tanımlamaktadır. Karanlık bölgenin gündüze yakın olan iki vakitten söz
etmek mümkündür. Birisi güneşin batışından sonra gelen akşam diğeri güneşin
doğuşundan önce gelen sabah kelimesidir. İşte sabah namazını tanımlarken,
“Rabbini güneşin doğuşundan önce” ifadesini kullanmaktadır. Dikkat edilirse
namaz vakitleri, ardı arkası kesilmeden bir namazın bitişi ile diğer namazın
başlaması arasında kalan vakitler için geçerlidir. Eğer güneş doğmadan önce
sabah namazı kılınamamışsa o namaz ertelenmesi veya kılamaması gerekmez. Ne
zaman fırsat bulunmuşsa o namaz güneş doğduktan veya öğleye erdikten sonra
kılamadığı sabah namazını kılıp daha sonra öğleyi kılman gerekir. İşte namazın
kazası yoktur anlayışı da burada çözülmüş oluyor.
Öyleyse
Allah’ın sınırladığı sabah namazının vakti sizce beyaz iplik siyah iplikten
ayırt edilinceye kadar yiyin, İşte kuranda gecenin tanımı beyaz iplik siyah
iplikten ayırt edilinceye kadar. Sabah namazı da bu zamandan güneşin doğuşuna
kadar olan bölümdür. Sizce beyaz iplik siyah iplikten ayırt edilinceye kadar
yiyin, için, sonra geceye kadar orucu tamamlayın ne zamana kadar? Sonra geceye
kadar orucu tamamlayın. İşte orucun tutuluş sınırları, Gece kelimesi eğer
güneşin batışından sonra başlayıp beyaz iplikle siyah ipliğe kadar kalan bölge
ise gündüz de diğer kalan zaman dilimidir. Şimdi onları tanımlayalım.
ÖĞLE
NAMAZI:
30/18-
Hamd O'nundur; göklerde ve yerde, günün sonunda ve öğleye erdiğiniz vakit de.
Kuran
okuyucuların kuranda yok dediği vakitlerden birisi de öğle namazıdır.
30/
17- Öyleyse akşama girdiğiniz vakit de, sabaha erdiğiniz vakit de Allah'ı
tesbih edip (yüceltin).
Kuran
gördüğünüz gibi namaz vakitlerini tanımlarken sabah ve akşamdan bahsediyor daha
sonra gelen ayette de öğleye erdiğiniz vakit de ifadesini kullanıyor bu tabii
ki namazı kabullenip üç vakit diyenler içindir. Namaz yoktur diyen
kardeşlerimize diyeceğim bir şey yoktur. Öğle namazının oluşunu destekleyen bir
ayet daha var.
20/
130- Şu halde onların söylediklerine karşı sabırlı ol, güneşin doğuşundan ve
batışından önce Rabbini hamd ile tespih et (yücelt). Gecenin bir bölümünde ve
gündüzün uçlarında da tespihte bulun ki hoşnut olabilesin.
Bu
Ayet anlaya bilenler için dört vakit namazı tanımlamaktadır. Sabah, öğle
ikindi, yatsı, namazlarıdır. Buradaki,” gündüzün uçlarında “ ifadesi zeval
vaktini işaret ediyor. Yani her yokuşun son anını ve daha sonra inişe başladığı
yeri gösterdiği gibi güneş de gündüzün zirve yaptığı yer demektir. Bu namazın
süresi de ikindi vaktine kadardır. Bunu da bu konuyla ilgilenen uzmanlara
bırakıyorum.
Öğle
namazını destekleyen bir ayet daha nakledelim.
24/
58- Ey iman edenler, sağ ellerinizin malik olduğu ile sizden olup da henüz
erginlik çağına ermemiş olan (çocuk)lar, (odalarınıza girmek için şu) üç
vakitte izin istesinler: Sabah namazından önce, öğleyin üstünüzü çıkardığınız
vakit ve yatsı namazından sonra. (Bu) Üçü sizin için mahrem (vakitleri)dir.
Bunların dışında size de, onlara da bir sakınca yoktur; onlar yanınızda
dolaşabilirler, birbirinizin yanında olabilirsiniz. İşte Allah, size ayetleri
böyle açıklamaktadır. Allah bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.
İKİNDİ
NAMAZI:
Yine
burada dört namaz vaktini de içine alan bir ayeti vereceğim.
20/
130- Şu halde onların söylediklerine karşı sabırlı ol, güneşin doğuşundan ve
batışından önce Rabbini hamd ile tespih et (yücelt). Gecenin bir bölümünde ve
gündüzün uçlarında da tespihte bulun ki hoşnut olabilesin.” batışından önce
Rabbini hamd ile tespih et (yücelt bu ayette batışından önce diye bahsedilen
namaz ikindi denilen namazdır.
Bu
Namaz diğer namazlarla beraber devamlı anıldığı için uzun uzadıya bahsetmeye
gerek yok. İkindi namazını tanımlamaktadır.
AKŞAM
NAMAZI:
30/17-
Öyleyse akşama girdiğiniz vakit de, sabaha erdiğiniz vakit de Allah'ı teşbih
edip (yüceltin).
Akşam
namazının da nasıl gecenin bitişi ile güneşin doğdu arasındaki kalan bölüm ise
akşam namazının vakti de güneşin batışı ile gecenin başlangıcına kadar geçen
zamandır. Yine bu zamanının sınırlarını dakikasını koyan ilim adamlarına
bırakıyorum. Ama şu gerçek var ki sabah namazı vakti kadar da akşam namazı
olduğu kesindir.
YATSI
NAMAZI:
20/130-
Şu halde onların söylediklerine karşı sabırlı ol, güneşin doğuşundan ve
batışından önce Rabbini hamd ile tespih et (yücelt). Gecenin bir bölümünde ve
gündüzün uçlarında da tespihte bulun ki hoşnut olabilesin.
Burada
bahsedilen” Gecenin bir bölümünde” dediği namaz yatsı namazıdır. Bu namazın
vakti de. Akşam namazının bitişi ile başlar. Sabah namazının başlangıcına kadar
devam eder.
SADECE
PEYGAMBERE HAS NAFİLE NAMAZI:
17/79-
Gecenin bir kısmında kalk, sana ait nafile olarak onunla (Kur'an'la) namaz kıl.
Umulur ki Rabbin seni övülmüş bir makama ulaştırır.
Bu
namaz da peygamberlere emredilen diğer Müslümanlar üzerinde sorumluluk olamayan
bir namazdır. Ama diğer peygambere ait olan namazı kılanları da Allah övgü ile
bahsetmiştir.
Bazıları
ayetlerde geçen teşbih edin zikredin kelimelerini namaz olarak görmeyebilirler
ama namazın Müslüman’ım diyenler üzerindeki vakitleri belirlenmiş farzdır ayeti
başka türlü nasıl açıklanabilirdi?
Sonuç
olarak, Cinlerin veya batıl yolda olanların söylemiş ve yapmış oldukları
yanlışları kuran kendi bütünlüğü içerisinde anlatarak her yanlış söylem ve
yorumun yanlış olduğunu söyleyen bir şihab izler veya bir ayet onu izler
ayetinin anlamı budur.
Daha
Kuran’da sayılamayacak konularda insanların söylem ve eylemlerde yapmış
oldukları yanlışlıkları aklını kullanan vahiyleri düzgün olarak anlamak
isteyenler için açıklamaktadır.
Doğrularım
Allah’a yanlışlarım ise bana aittir.
ALİ
RIZA BORAZAN
MERSİN
–ANAMUR.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder