RAHMAN VE RAHİM OLAN ALLAH’IN
ADIYLA!
MİRAS PAYLAŞIMI!
Şimdi tarihselcilerden Fazlur
Rahman’ın bu konudaki görüşünü kendi ağzından naklederek, Kur’an’ın anlayışını
ortaya koymaya çalışalım.
“Hocam, Peygamber
(as.) döneminde miras ayetiyle, geçim mesuliyetleri olmadığı için kadınlara
yarım pay verilmiş. Ama bugün kadınlar geçim mesuliyetlerini alıyorlar, idari
sorumluluklara geliyorlar. Bugün bu miras eşitlenebilir. Siz böylemi düşünüyorsunuz?”
dedim.
“Hoca ayağa
kalktı.”Evet” dedi.”Hatta günümüzde kadınlara erkeklerden daha fazla pay vermek
Kur’an hukukuna ve ahlakına daha uygundur.”(10)”
Tarihselci
bir görüşe sahip olan, Fazlur Rahman
Şartlar değiştiği için kadın ve erkeğe miras ile ilgili paylaşım eşit olduğunu
söylüyor. Gerçekten söylediği doğru mu? Şimdi Kur’an ve evren yasalarını da göz
önünde bulundurarak bu sorunu Kur’an ışığında gözler önüne sermeye çalışalım.
Kur’an’nı
neden erkeğe iki kadına bir oranında paylaşımdan pay ayrıldığını önce Erkek ve
kadının sosyal toplumda değişmez sosyolojik psikolojik ve biyolojik olarak
farklı konumda yaratıldıklarını Erkek ve kadın hakkında Kur’an’ın ve bu konuda
pozitif bilimlerin ortaya koydukları verileri de masaya yatırarak mantıklı bir şekilde,
çözmeye çalışalım.
4/
11- Çocuklarınız konusunda Allah, erkeğe iki dişinin hissesi kadar tavsiye
eder. Eğer onlar ikiden çok kadın ise (ölünün) geride bıraktığının üçte ikisi
onlarındır. Kadın (veya kız) bir tek ise, bu durumda yarısı onundur. (Ölenin)
Bir çocuğu varsa, geriye bıraktığından anne ve babadan her biri için altıda
bir, çocuğu olmayıp da anne ve baba ona mirasçı ise, bu durumda annesi için
üçte bir vardır. Onun kardeşleri varsa o zaman annesi için altıda bir’dir.
(Ancak bu hükümler, ölenin) Ettiği vasiyet veya (varsa) borcun düşülmesinden
sonradır. Babalarınız, oğullarınız, siz onların hangilerinin yarar bakımından
size daha yakın olduğunu bilmezsiniz. (Bunlar) Allah’tan bir farzdır. Şüphesiz
Allah, bilendir, hüküm ve hikmet sahibi olandır.
“Çocuklarınız
konusunda Allah, erkeğe iki dişinin hissesi kadar tavsiye eder.”
Gerçekten
bu ayet Kur’an’ın indiği dönemde sadece uygulanması gerekebilen bir ayet mi?
Yoksa şimdi ve kıyamete kadar mümin olanlar var olup, yaşadıkça
uygulanabilirliğini koruyan bir ayet mi? Şimdi onun üzerinde detaylı bir
şekilde ortaya koymaya çalışalım.
Bunu
anlayabilmek için, Önce Kur’an’ın erkek ve kadını kendi sistematiği içerisinde
koyduğu yeri Kur’an bütünlüğü içersinde sörf yaparak kelime ve ayetler arasında
mantıklı bir bağ kurarak anlamaya çalışalım.
ERKEKLERLE KADINLAR ARASINDAKİ
YARATILIŞ FARKLILIKLARI!
Erkekler
niye böyle` diye düşünmeye gerek yok! Kadınlar ve erkekler arasında 45 temel
fark olduğunu biliyor muydunuz?
Ergenlik
sivilcesi: Erkeklerin sivilce sorunu daha fazladır. Bu da daha çok testosteron
hormonundan kaynaklanmaktadır. Bu hormon yağ bezlerini uyarır ve derideki
gözeneklerin tıkanmasına, dolayısıyla da sivilceye neden olur.
Vücut
kokusu: Erkeklerin vücut kokusu kadınlardan çok daha güçlüdür.
Saldırganlık:
Erkekler kadınlardan daha saldırgan olup bedensel güç kullanımına daha
eğilimlidirler. Bunun açıklaması da testosterona bağlanmaktadır. Buna karşılık
kadınlar kelimelerle saldırır ve savaşırlar.
Spor:
Spor konusunda erkekler kadınlardan daha hızlıdır ancak kadınlar daha
dayanıklıdırlar.
Kan:
Erkeklerde 4.5, kadınlarda 3.6
litre kan vardır. Erkek kanı daha koyu kıvamlıdır, bir
damlasında 1 milyon kan hücresi vardır. Toplam olarak erkeklerde 1
santimetreküp kanda 5 milyon alyuvar vardır, bu da kadınlara kıyasla yüzde
yirmi fazlalık demektir. Erkeklerin tansiyonu da kadınlardan yüksektir: 140/88.
Bu değer kadınlarda 130/80`dir.
AIDS:
Her dört AIDS hastasından sadece biri kadındır. Nedeni ise kadınların baskın
olan X kromozomundan iki tane taşımasıdır. Çünkü bir sağlıklı, bir hasta gene
sahip olsalar bile sağlıklı gen hasta gene baskın çıkar ve hasta değil taşıyıcı
olurlar. Erkeklerde ise Y geni hastalıklı X genini baskılayamaz.
Yüzme
yeteneği: Kadınlar derilerinin altındaki yağ tabakası nedeniyle daha iyi
yüzerler.
Yaş
dönümü: Kadınlar menopoz döneminde ateş basması, uykusuzluk, şişmanlama, gece
terlemeleri ve vajina kuruluğu gibi belirtiler yaşarlar. Erkekler andropoz
denen yaş döneminde hemen hemen hiçbir bedensel belirti yaşamazlar.
Vücut
ısısı: Erkeklerin vücut ısısı kadınlardan daha yüksektir.
Su:
Erkek vücudunun yüzde 60-70`i sudan ibarettir. Kadın vücudundaki su oranı ise
yüzde 50-60 arasındadır.
Cinsel
organlar: Ana cinsel organlar erkekte vücudun dışında bulunur ve kolayca
yaralanabilir. Kadında vücudun içine gizlenmiş olup korunmadadır.
İskelet:
Erkeklerin omuzları daha geniş, kolları ve bacakları daha uzun, kemikleri daha
ağır, eklemleri de daha büyüktür. Buna karşılık kadınların kalça kemikleri daha
geniş, eklemleri daha esnektir.
Ses
telleri: Kadınların ses telleri daha kısa olduğundan sesleri daha tizdir.
Vücudun
ağırlık noktası: Omuz ve kalça iskeletleri farklı olduğundan, kadınların
ağırlık noktası erkeklerinkinden daha aşağıdadır.
Duyu
organları: Kadınların işitme ve koklama duyuları daha güçlüdür. Buna karşılık
erkekler ışığa karşı daha hassastır. Erkek gözü ayrıntıları daha iyi seçer.
Enerji
harcaması: Erkekler hareketsiz halde, vücudun metrekaresi başına ortalama 39,5
kalori yakarlar. Kadınlar ise 37 kalori. Erkeğin günlük kalori ihtiyacı 2700
kalori, kadınınki 2000 kaloridir.
Yağ:
Erkeklerde kadınlarınkinin yarısı kadar yağ dokusu vardır. Kadınlarda yağ
dokusu vücudun yüzde 27`sini oluştururken, bu değer erkeklerde yüzde 15`tir.
Kadın vücudunda erkeklerden 3,5
kg daha fazla yağ vardır. Yağ, erkeklerde karın
bölgesinde toplanırken kadınlarda daha çok kalça, baldır ve göbekte yoğunlaşır.
Hastalıklar:
Erkekler hayatları boyunca kadınlardan ortalama 40 gün daha az hastalanırlar.
Dirsek:
Kadınlar erkeklere kıyasla kollarını dirsekten 6 derece daha fazla açabilirler.
Kromozomlar:
Erkek ve dişilerde toplam 46 kromozom vardır. Bunların yarısı babadan, yarısı
anneden gelir. Bu 46 kromozomun içinden iki tane cinsiyet hormonu vardır ki; bu
erkekte XY, kadında XX olarak bulunur.
Saçlar:
Kadınların saçları daha sık ve daha dirençlidir. Saç kökleri iki milim daha
derinde olduğu için erkeğinki kadar çabuk dökülmez.
Deri:
Erkeklerin toplam 1,8
metrekare , kadınların 1,6 metrekare
derileri vardır. Kadını derisi daha ince ve kuru, bu yüzden de daha hassastır.
Erkekte ter bezleri ve deri altı yağ bezleri daha fazla olduğundan derisi
yağlıdır ve daha çok terler.
Mastürbasyon:
Erkeklerin yüzde 93`ü, kadınların yüzde 62`si kendini mastürbasyonla tatmin
eder.
Akciğerler:
Erkeklerin akciğerleri kadınlarınkinden yüzde 50 daha geniş hacme sahiptir.
Yemek:
Aynı kilodaki kişilerden, erkekler kadınlardan daha çok yemek ihtiyacı
duyarlar; çünkü metabolizmaları daha hızlıdır.
Antikorlar:
Kadınlar daha çok antikor üretirler, bu yüzden de erkeklere kıyasla bakteri ve
virüs hastalıklarına daha seyrek yakalanırlar.
Ağlamak:
Kadınlar erkeklerden 5 kat fazla ağlarlar. Genellikle de saat 19.00-22.00
arası.
Beyin:
Erkek beyni yüzde 14 daha ağırdır. Buna karşılık kadınlarda iki yarım küre
arasındaki iletişim daha iyidir.
Dölleyebilme
yeteneği: Erkekler ileri yaşa kadar, kadınlar ise menopoza (yaklaşık 50 yaş
civarı) kadar dölleyebilme ve döllenebilme yeteneğine sahiptir. Erkeklerde
sıcaklığın artışıyla dölleyebilme yeteneği azalır. Kadınların döllenmeye müsait
oldukları en uygun olan oda sıcaklığı 17 derecedir.
Safrakesesi
taşı: Kadınların yüzde 20`sinde, erkeklerin yüzde 8`inde safrakesesi taşı
oluşur.
Kalp
atışı: Erkeklerin kalbi daha büyüktür ve daha yavaş çarpar: Dakikada ortalama
72. Bu değer kadınlarda 80`dir.
Gelişme:
Buluğ çağına kadar kızlar erkeklerden daha hızlı büyürler (10`a 8 oranında).
Erkek çocuklar 14-15 yaşları arasında gelişmeye başlarlar ve 20 yaşına kadar bu
büyüme gerçekleşebilir. Kız çocukları en hızlı 12-13 yaşları arasında gelişirken
17-18 yaşında bu gelişme durur.
Sıcaklık
duyarlılığı: Kadınlar kalın yağ dokuları nedeniyle soğuğa daha dayanıklıdırlar.
Yaşlanmak:
Erkekler kadınlardan daha hızlı yaşlanırlar. 55 yaşındaki bir kadın bedensel
gücünün yüzde 90`ına sahiptir. Oysa aynı yaştaki bir erkek gücünün sadece yüzde
70`ine sahiptir. 35 yaşındaki bir erkeğin damar sistemi 50 yaşındaki bir
kadınınkine eşdeğerdir. Buna karşılık kadında sadece cilt daha ince olduğundan
çabuk yaşlanıp kırışır. Kadınlar yaşlanma olayını psikolojik olarak erkeklerden
çok daha kolay kabullenirler.
Kaslar:
Erkekler kadınlardan yüzde 50 oranında fazla kas gücüne sahiptir. Buluğ çağında
erkeklerde kas hücrelerinin sayısı 20 misli, kadınlarda 10 misli artar.
Erkekler kadınlardan üçte bir oranında daha güçlüdürler.
Buluğ:
Erkekler buluğ çağını 10-15, kadınlar 9-14 yaşları arasında yaşarlar.
Yaşam
süresi: Erkeklerin ortalama omrü 71,5 yıl, kadınların 78 yıldır.
Bacaklar:
Erkeklerin bacakları daha uzun ve kaslıdır. Bu yüzden kadınlardan daha hızlı
koşar, daha uzağa zıplarlar.
Vücut
ölçüleri: Erkek ortalama 175
cm boyunda ve 73,5 kg ağırlığındadır. Göğüs çevresi 98,5cm ,
beli 80,4cm`dir. Kadın ortalama 160
cm boyunda olup 61,2 kg`dir. Göğüs çevresi 90,1; kalça
genişliği 96,5 cm ;
beli 74,3 cm`dir.
Adem
elması: Gırtlaktaki adem elması adlı çıkıntı sadece erkeklere hastır.
Solunum:
Erkekler dakikada ortalama 16 kez soluk alıp verir. Kadınlar ise dakikada 20-22
kez soluk alıp verir. Her iki cinsin günde soludukları miktar ise aynı olup 12
bin litredir.
Tüylenme:
Kadınların belli kısımlarında tüylenme olurken erkeklerin göğüs ve sırtında
çene ve bıyıkta tüylenme olur.
numberonestars
KUR'ANDA TANIMLANAN ERKEK VE KADIN!
RAHMAN
VE RAHİM OLAN ALLAH'IN ADIYLA!
Toplumlarda
sık sık gündeme gelmesi nedeniyle Kuran'da geçen erkek ve kadının konulduğu
yeri, Tekrar gündeme alma ihtiyacı hissettim. Önce Kur’an’ı düzgün anlayabilmek
için, ön bilgi ve yargılardan uzaklaşarak Kur’an'ın bütünlüğü içinde her şeyi
arayarak çözmek gerekmektedir. Çünkü Kur’an’da insanlar için her örnekten bir
örnek verilmiş ve hiçbir eksik de bırakılmamıştır. Kur’an'daki anlatılmak
istenen bir meseleyi düzgün olarak anlayabilmek için bazı kavramları bilmek
gerekiyor.
Kuran
gerçekten Yerleri ve gökleri yaratan Allah tarafından gönderilmiş bir kitaptır.
Her onu okuyan dikkatlice okumaya başladığı zaman onda bir harikuladelik
olduğunu sezer. Bu sebeple Kur’an çelişkisiz bir kitaptır. Elbette akıl Kur’an'ı
anlamada önemli bir yer tutar. Ama sadece akıl ile yol alanlar göremedikleri
bilemedikleri bir problem karşılarına çıktığı zaman, bir yere tosla
maktadırlar.
Kur’an
Allah'ın göndermiş olduğu bir hayat projesinin adıdır. Belki içerisinde insan
kendisine uygun olmayan konularda ters veya dezavantajlı olduğu konularda
kabullenmek istemese de. İman ettim diyenler için asla bu doğru olmaması
gerekir. Allah hiç bir zaman yaratmış olduğu kullar içerisinde, tamamen
kayırdığı veya tamamen nefret ettiği, insan yoktur.
Allah
imtihana tabi tuttuğu bütün insanlara eşit mesafededir. Düşünün ki, Kâinatta
yaratılmış olan insanlar arasında yaratılışta, konum olarak çok büyük
farklılıklar olduğu gibi, İnsanların dışında yaratılmış olan varlıklar arasında
da çok büyük farklılıklar olmaktadır. Bu kâinat incelendiği zaman gören gözler
için Bunlarda bir takım ayetler vardır.
O
zaman şöyle bir yargıya varabiliriz. Dünya Hayatı Allah'ın adalet dağıttığı yer
değil dünya hayatı farklı şekillerde yaratılan insanlara, Adaletle davranmayı
emrettiği bir yerdir. Biz bir yaratılmış kul olarak yerleri ve gökleri
yaratan Allah'ı tövbe hâşâ eleştirmek yerine Allah'ın bize
göndermiş olduğu mesajı iyi anlayıp ve o mesaja kendi aleyhimizde olsa bile
uymamız gerekiyor.
Allah
huzurundan İblisin kovulması, yaptığı davranışların yanlışlığı ve isyanının
Allah tarafından hoş görülmemesinden kaynaklanmaktadır. İnsanların iblis gibi
davranmalarının yanlışlıkları anlatılmaktadır.
7/12-
(Allah) Dedi: "Sana emrettiğimde, seni secde etmekten alıkoyan
neydi?" (İblis) Dedi ki: "Ben ondan hayırlıyım; beni ateşten
yarattın, onu ise çamurdan yarattın."
Şimdi,
erkek kalksa dese ki ben kadından hayırlıyım beni erkek yarattın onu ise kadın
yarattın dese bu Allah’a ir başkaldırı bir isyan olmaz mı?
DÜNYA
HAYATINDA ERKEK İLE KADININ YERİ VE KONUMU!
ŞAHİTLİK
KONUSUNDA BİR ERKEK İKİ KADIN!
İşte
Kur’an’ın burada insanlara vermek istediği temel mesaj, Allah kendisini hangi
konuma yerleştirmişse o konumda görevini isyan ve baş kaldırmadan yapması, onu
Allah katında üstünlüğe götürmektedir. Bunun erkek olması kadın olması, akıllı
olması, aklının zayıf olması beyaz olması siyah olması İngiliz olması Arap
olması fark etmez.
Onun
bulunmuş olduğu konumu ve görevi ne ise, o görevi bulunmuş olduğu konumda
istenilen şekilde yerine getirmesidir. İşte üstünlük budur. İşte meziyet budur.
Onun padişah olması onun patron olması, onun köle veya fakir olması önemli
değil. Onun bulunmuş olduğu konumda yapılması gerekenin en mükemmeli
yapılmasıyla anlam kazanmaktadır. Şu Ayetin anlatmak istediği o değil mi?
49/13-
Ey insanlar, gerçekten, Biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık ve
birbirinizle tanışmanız için sizi halklar ve kabileler (şeklinde) kıldık.
Şüphesiz, Allah Katında sizin en üstün (kerim) olanınız, (ırk ya da soyca
değil) takvaca en ileride olanınızdır. Şüphesiz Allah, bilendir, haber alandır.
İnsanlardaki
asıl problem Kadın olması, erkek olması zengin olması, fakir olması problemi
değil, onların kendilerine verilmiş olan sorumlulukları, öyle ya da böyle
sebeplerden dolayı yerine getirip getirmemeleri problemidir. Allah da
insanlarda bu farklı yaratılışından dolayı veya farklı rol almalarından dolayı,
hesaba çekmeyecektir. Allah katında bunların hiçbirinin önemi yoktur. Allah
katında önemli olanı onların takvasıdır.
22/37-
Onların etleri ve kanları kesin olarak Allah'a ulaşmaz, ancak O'na sizden takva
ulaşır. İşte böyle, onlara sizin için boyun eğdirmiştir; O'nun size hidayet
vermesine karşılık Allah'ı tekbir etmeniz için. Güzellikte bulunanlara müjde
ver.
Erkek
ve kadın konusundaki farklılıkların oluşu, bazı Kur’an’ı anlayamayanlar veya
iman etmeyenler tarafından yanlış aktarılmakta veya eleştirilmektedir.
Erkekler
ve kadınlar dünya hayatında farklı yaratılmış ve farklı mevzilere
yerleştirilmiştir. Ahiret hayatında erkekle kadından her ikisi de Allah katında
ödül verilirken onların dünyada iken güçlü veya zayıf oluşuna göre ödül veya
ceza değil, Onların dünya hayatında yapmış olduğu kulluğu yerine getirme
derecesine göre değerlendirilecektir. Öyleyse Kur’an’ın Dünyadaki erkek ve
kadınlara verdiği roller, farklı olmasına karşılık Ahiret hayatındaki almış
oldukları ödül ve cezalar yönünden ikisi arasında hiçbir farklılık yoktur.
Bunları biraz açmaya çalışalım.
Kur’an’da
geçen erkekler ile ilgili ayetlere bir göz attığımız zaman, yaratılış olarak
erkeklerin kadınlara göre güçlü yaratıldığı konusunda biyolog ve sosyologların
da katıldığı gibi bir ihtilaf yoktur.
Kuran
peygamberleri erkeklerden seçtik demesi, Erkekleri kadınlar üzerine sorumlu ve
gözetici kıldık demesi, erkekleri devamlı kadınlardan, önce zikretmesi,
Şahitlik hususunda iki kadının karşısında bir erkekten bahsetmesi, miras
hukukunda kendisiyle alakalı olmayan konularda erkeğe iki kadınlara bir
verilmesi, İmran’ın karısının bir kız doğurdum kız erkek gibi değildir demesi,
evlenirken, erkeklerin dörde kadar alma ruhsatının olup da kadınlara böyle bir
ruhsat verilmemesi, Zorunlu durumlar olmadıkça boşama hakkının erkeğe
verilmesi, evlenme teklifinin genelde erkek tarafından gelmesi istenmesi,
Aranızdaki üstünlüğü unutmayın demesi, erkekle kadının farklılığını
ortaya koymaktadır.
4/ 32-
Allah’ın kendisiyle kiminizi kiminize göre üstün kıldığı şeyi (malı) temenni
etmeyin. Erkeklere kazandıklarından pay (olduğu gibi), kadınlara da
kazandıklarından pay vardır. Allah’tan onun fazlını (ihsanını) isteyin.
Gerçekten, Allah herşeyi bilendir.
2/237--
Eğer onlara mehir tespit eder de, el sürmeden boşarsanız, bu durumda -kendileri
veya nikah bağı elinde olanın bağışlaması hariç- tespit ettiğiniz (mehr)in
yarısı onlarındır. Sizin (tümünü veya fazlasını) bağışlamanız takvaya daha
yakındır. Aranızdaki üstünlüğü (derece farkını) unutmayın. Şüphesiz Allah,
yapmakta olduklarınızı görendir.
Hep
Kur’an’da erkeğin kadına göre aile içerisinde erkeği hakim kılarak, uzun
ömürlü, aile hayatının oluşmasında önemli bir yer tutmaktadır.
Bazı
Kur’an okuyucu kardeşlerimizin realist düşüncelere şirin görünmek adına Kur’an’da
tanımlanan erkek ve kadını kabul etmeyip veya yanlış anlayıp, kadınla erkeğin
aynı yaratıldığına veya dünya hayatında aynı haklara sahip olduğunu anlamakta
ve anlatmaktadırlar. Kur’an devletlerin ve toplumların temelini oluşturan
aileye çok önem vermiş, uyanlar için kolay kolay yıkılmayacak hale
getirmiştir.
Kur’an
kâinatın rabbinin bir tane Allah olduğunu, eğer kâinatta iki tane Allah olsaydı
kâinatın fesada uğrayacağını söylemektedir. O zaman aile hayatında söz sahibi,
iktidar sahibi de bir kişinin olması gerektiğini söylemesi ve yaratmış olduğu
varlıkları en güzel bilmesi insanları neden rahatsız etmektedir? Kur’an ideal
olan bir evlilikten söz ederken takva sahibi bir erkeğin takva sahibi bir
kadınla kendi özgür iradeleriyle topluluk huzurunda sözleşmeleri ve bu
sözleşmelerin şahitler huzurunda kayıt altına alınmasının adıdır. Mutlaka
ikisinden birisi o aileyi yönetip sevk ve idare etmesi gerekmektedir. Allah da
bu görevi erkeğe vermiştir.
Erkeği
aile hayatında reis yapmıştır. Siz olsanız ne yapardınız, Eğer iki tane reis
olsun derseniz bu aile hayatında kesinlikle fesat başlatır. Eğer kadını erkeğin
konumunda, erkeği de kadının konumunda yaratmış olsaydı, bu sefer kadını ailede
sorumlu gözetici kılarlardı o zaman da itiraz edenler neden kadın reis de erkek
değil sorusunu sorarlardı. Eğer kadın olsun derseniz kadının yaratılış biçimi
buna müsait değildir. Reis olan kişinin şu özellikleri taşıması gerekir. Aile
içerisinde en güçlü onun olması gerekir.
Koruyan
kollayan gözeten, sahiplenen ve aile içerisindeki olumlu ve olumsuz olan her
davranışın sorumluluğunu üzerine alabilecek ve çözebilecek birisi olması
gerekir. Hele hele hayat her zaman güllük gülistanlık gitmiyor. Omzuna silahını
alıp gerektiği zaman düşmanlara karşı vatanını ailesini koruması gerekmektedir.
Erkekler ve kadınların ruhsal ve biyolojik yaratılışlarını, o konunun
uzmanlarına bırakıyorum. Ama bir gerçek var ki o da genel olarak kadınlara göre
erkekler daha güçlüdür.
Erkeğin
reis olması demek, onun Allah katında üstün olması şah padişah anlamında değil,
sadece dünya hayatındaki ihtilafın ortadan kalkarak bir yöne yönelmesi
anlamındadır. Hani derler ya, bir baş bin işçi diye. Yoksa, çok küçük
meselelerde bile aynı hedefe giden yol farklılaşır aile içerisinde
geçimsizlikler başlar ve akabinde aile hayatları ayrılıkla sonuçlanır.
Bu
da gelecek olan çocuklarında mutsuz bir yaşam ve ruhsal yönden toplumsal
bozulmalar meydana getirir. Aile, toplumların ve milletlerin küçültülmüş bir
parçasıdır. Aile içerisinde her hangi bir konuda karar verileceği zaman reis
olan erkek, aile içerisindeki fertleri toplar, onların o konu ile ilgili
görüşlerini alır. Gerekirse insanlar arasında o konunun uzmanlarıyla görüşülür
bir karara varılır. Erkek olan şahsın da buradaki görevi o kararı uygulama
konusunda yetkili olmasıdır.
Peygamberlerde
ve başarılı devlet adamlarının da yaptıkları o değil miydi? Belkıs, Kendisine
Süleyman peygamberden gelen mektup konusunda kurmaylarıyla bir araya gelip o
konuda görüşler alarak ne yapılması konusunda istişare yapması istişarenin
önemli oluşundandır. Süleyman peygamber de, ilim adamlarından o konu hakkında
bilgi toplaması, Hazreti Muhammed, iş konularında o konu ile ilgi duyan
uzmanlarla istişare ederek, danışılması, müşavere yapılmasının ne kadar önemli
olduğunu göstermektedir. İşte aile içerisinde bazı konularda kadınlar erkeklere
göre bilgili ve maharetli olabilir. Ama sevk ve idare etmede erkek yönetici
olması yaratılış biçiminin gereğidir.
Bu
anlayış insanlar üzerinde serpiştirilmiş olan ilimlerin bir araya gelerek
birbirlerini dinleme ve onlar bilgilerini paylaşmasından daha güzel ne
olabilir? Kibirlilik ve gururla hayatlarını sürdürenler ben bilirim ben yaparım
diyenler, kesinlikle değişik konularda değişik maharet ve ilimlerde
serpiştirilmiş olan insanların bilgilerinden istifade etmekten mahrum
kalmaktadırlar. Akılını kullananlar Allah'ın bütün peygamberlere de öğütlediği
gibi istişare yaparak geçmişlerden ve günün toplumlarından istifade ederek
başaran insanlardır.
2/282-
Ey iman edenler, belirli bir süre için borçlandığınız zaman onu yazınız.
Aranızdan bir kâtip doğru olarak yazsın, kâtip Allah'ın kendisine öğrettiği
gibi yazmaktan kaçınmasın, yazsın. Üzerinde hak olan (borçlu) da yazdırsın ve
Rabbi olan Allah'tan sakınsın, ondan hiçbir şeyi eksiltmesin. Eğer üzerinde hak
olan (borçlu), düşük akıllı ya da zaaf sahibi veya kendisi yazmaya güç
yetiremeyecekse, velisi dosdoğru yazdırsın. Erkeklerinizden de iki şahit tutun;
Eğer
iki erkek yoksa, şahitlerden rıza göstereceğiniz bir erkek ve biri şaşırdığında
öbürü ona hatırlatacak iki kadın (da olur). Şahitler çağırıldıkları zaman
kaçınmasınlar. Onu (borcu) az olsun, çok olsun, süresiyle birlikte yazmaya
üşenmeyin. Bu, Allah Katında en adil, şahitlik için en sağlam, şüphelenmemeniz
için de en yakın olandır. Ancak aranızda devredip durduğunuz ve peşin olarak
yaptığınız ticaret başka, bunu yazmamanızda sizin için bir sakınca yoktur.
Alış-veriş ettiğinizde de şahid tutun. Yazana da, şahide de zarar verilmesin.
(Aksini) Yaparsanız, o, kendiniz için fısk (zulüm ve günah)tır. Allah'tan
sakının. Allah size öğretiyor. Allah her şeyi bilendir.
Eğer
iki erkek yoksa şahitlerden rıza göstereceğiniz bir erkek biri şaşırdığında,
öbürü ona hatırlatacak iki kadın” Kuran elbette cinsiyet olarak sadece burada
erkeklerden bahsetmemektedir yaratılırken vermiş olduğu söze sadakat gösteren
erkek anlamında kadını da içine alarak böyle bir ifade kullanmıştır. Bu Anlamda
erkek kadından da olmuştur,
33/36-
Allah ve Resûlü, bir işe hükmettiği zaman, mü'min bir erkek ve mü'min bir kadın
için o işte kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur. Kim Allah'a ve Resûlü’ne
isyan ederse, artık gerçekten o, apaçık bir sapıklıkla sapmıştır.
İmran’ın karısı Meryem buna bir örnektir. Bitki gibi
yetiştirilmesi insanların bozulduğu gibi bozulmadığını anlatmaktadır. Bazı
müfessirler bu ayeti tefsir ederlerken, Erkekle kadın arasındaki bu
farklılığın, kalktığını söylemektedirler.
İnsan kültürü ilerledikçe ve teknoloji
geliştikçe, Yaşamdaki bazı şeyler kolaylaşmakta, geçimlerini Kur’an’ı elleriyle
yazarak sürdürenler, matbaa icat edilince o alanda çalışanlar, geçimlerini
başka alanlara kaydırmışlardır. İnşaat sektöründe binalar yapılırken betonarmeleri, insan
eliyle yaparlarken yerini makinelere bırakması bunlardan bir
kaçıdır.
Noterin
çıkışıyla da söz vermenin yerini, iki erkek veya bir erkek iki kadın değil,
sözlerini tutup tutmayacağı tereddüde bırakılmadan kayıt altına
alınmakta ve noter huzurunda verilmiş olan sözün cayma ihtimali de ortadan
kalkmaktadır. Şimdi bir erkek iki kadın veya iki erkek şahide de, gerek yoktur.
Böyle olması demek insanın yapısında değişiklik olması anlamına gelmez.
Kadınlarda psikolojik sosyolojik bir değişiklik olmamıştır. Erkek yine aynı
erkek kadın yine kadındır.
Kur’an’ın
insanlara vermek istediği temel mesaj, bulunmuş olunan konumda malzeme olarak
ihtiyaçları karşılamak için üretilmişlerin o konu ile ilgili olanın en idealini
en iyisini kullanarak, ihtiyaçları sürdürmeyi öğütlemektedir. Bilindiği gibi Kuran
insanoğlunun var oluşuyla, insanoğlunun ömrünün son buluşuna kadar geçen
hayatın kitabını oluşturmaktadır. Her peygamber bulunmuş olduğu çağda
insanların geliştirdiği teknolojik ve kültüre göre nerde ne yapılmasının yaşam
tarzını vahyin kontrolünde doğru bir şekilde hayatlarına uygulamışlar ve çağa
doğru bir yaşam tarzının örnekliğini sunmuştur.
Asıl
olan onların getirdiği vahiylerin Ahlaki insani boyutlardaki var oluşla yok
oluş arasında hiç bir değişme olmadığı, ama teknolojik yöndeki gelişmelerde
haram ve helaller konusunda değişikliklerin, kendi bulunmuş
olduğu çağa uyarlanmasıdır. Bir başka deyişle adapte edilmesidir. Vahiy; Aklı
örten insan düşünmesini engelleyen bir içkinin insan sağlığına vermiş olduğu
zararı söyler. Ve o özellikte bulunan bütün içkileri yiyecekleri yasaklar.
Bunların isimleri değişebilir ama içlerindeki temel özellik sarhoş etmesi ve
bağımlılık kazanarak insana zara vermesi nedeniyle aynı konuma girmektedir.
Bakınız
Kur’an’ın indiği dönemde bildiğim kadarıyla bağımlılık yapan sadece şarap
vardı.
Ama
şimdi ise, o döneme ait içki çeşidi olarak şarap varlığını koruduğu gibi,
sayılamayacak kadar da aynı özellikleri ve benzerlerini insanlar ürettiler. Viski,
bira, rakı, eroin, esrar, vs. değişikleri ortaya çıktı. Bunun haram ve
helalliğini Kur’an üzerinde uzman olan bir kişinin, o konu ile ilgili zikir
ehli ile istişare eder. Tahlil ve inceleme sonucunda aynı ve benzer özellikleri
taşıyorsa ondan aldığı bilgiye göre haram hükmüne kıyas yaparak varır. Peygamberlerle
Kuran okuyucular arasındaki fark, yanlış anlaşılan ve uygulanan bir dinin
peygamberin yaptıkları yanlışların düzelticisi Allah’ın onları direk vahiyle
düzeltilmeleridir. Kur’an üzerinde çalışanlarda ise, Kur’an bütünlüğü
içerisinde o yoruma ters olan ayetlerdir. Bir başka ifadeyle Yanlış anlayışları
ve yanlış yorumları Kur’an düzeltmektedir.
O
zaman kadınların şahitliği konusundaki erkeklerden farklılığı kadının
sosyolojik ve psikolojik yönünün değişmesi değil, teknolojinin gelişmesiyle
öyle bir kuralın gündemden kalkmasıdır. Şartlar aynı olduğu zaman yine Kur’an’ın
tanımladığı anlamda şahitlikte bir erkek ve iki kadın olmasıdır.
Demek
oluyor ki, Tarihselcilerin iddia ettiği gibi, erek şahitlik konusunda gerekse
miras konusunda bilginin ve teknolojinin gelişmesi ile miras konusunda
erkeklere iki kadınlara bir hükmü değişmemektedir. Burada asıl illet erkeğin
mali ve iktisadi yönden sorumluluğun erkeğe yüklenmesi ve erkeğin ailedeki
liderliğinin korunması amaçlanmaktadır.
MİRASTA
ERKEĞE İKİ KADINA BİR!
4/11-
Çocuklarınız konusunda Allah, erkeğe iki dişinin hissesi kadar tavsiye eder.
Eğer onlar ikiden çok kadın ise (ölünün) geride bıraktığının üçte ikisi
onlarındır. Kadın (veya kız) bir tek ise, bu durumda yarısı onundur. (Ölenin)
Bir çocuğu varsa, geriye bıraktığından anne ve babadan her biri için altıda
bir, çocuğu olmayıp da anne ve baba ona mirasçı ise, bu durumda annesi için
üçte bir vardır. Onun kardeşleri varsa o zaman annesi için altıda bir'dir.
(Ancak bu hükümler, ölenin) Ettiği vasiyet veya (varsa) borcun düşülmesinden
sonradır. Babalarınız, oğullarınız, siz onların hangilerinin yarar bakımından
size daha yakın olduğunu bilmezsiniz. (Bunlar) Allah'tan bir farzdır. Şüphesiz
Allah, bilendir, hüküm ve hikmet sahibi olandır.
4/12-
Eşlerinizin, eğer çocukları yoksa, geride bıraktıklarının yarısı sizindir.
Şayet çocukları varsa, -onunla yapacakları vasiyetten ya da (ayıracakları)
borçtan sonra- bu durumda bıraktıklarının dörtte biri sizindir. Sizin çocuğunuz
yoksa, geriye bıraktıklarınızdan dörtte biri onların (kadınlarınızın)dır. Eğer
sizin çocuğunuz varsa geriye bıraktıklarınızdan sekizde biri onların
(kadınlarınızın)dır. (Yine bu hükümler,) Edeceğiniz vasiyet veya (varsa) borcun
düşülmesinden sonradır. Mirası aranan erkek ya da kadın, çocuğu ve babası
olmayan bir kimse olup erkek veya kız kardeşi bulunursa onlardan her biri için
altıda bir vardır. Eğer bundan fazla iseler, bu durumda -kendisiyle yapılan
vasiyette ya da (varsa) borçtan sonra- üçte bir'de -zarara uğratılmaksızın
onlara ortaktırlar. (Bu size) Allah'tan bir vasiyettir, Allah, bilendir, (kullara)
yumuşak olandır.
4/176-
Senden fetva isterler. De ki: "Allah, 'çocuksuz ve babasız olanın
(kelale’nin)' mirasına ilişkin hükmü açıklar. Ölen kişinin çocuğu yok da kız
kardeşi varsa, geride bıraktıklarının yarısı kız kardeşinindir. Ama (ölen) kız
kardeşinin çocuğu yoksa, kendisi (erkek kardeşi) ona mirasçı olur. Eğer kız
kardeşi iki ise, geride bıraktıklarının üçte ikisi onlarındır. Ama (mirasçılar)
erkekler ve kız kardeşler ise, bu durumda erkek için dişinin iki payı vardır.
Allah, -şaşırıp sapmayasınız diye- açıklar. Allah, her şeyi bilendir.
Kur’an’da
tanımlanan Hak ve adalet, insanlara eşit olarak mal paylaştırarak vermek değil,
insanların hak edene hak ettiği kadar vermektir. Hamallık yapan iki kişiden
birisi güç ve kuvvet olarak öbürünün tam iki katı, ise ikisine de aynı yükü
eşitlik olsun diye yüklemek, hak olmaz. Hak olan iki kat güçlü olana, hem
ücretin iki kat verilmesi, hem de yüklenen yükün iki kat olmasıdır.
Allah
erkek ve kadının kendi üzerlerine düşen görevleri sıralamış, temel olarak kadın
ve erkeklerin kazanmış oldukları kendilerine ait olan malların kendilerinin
olduğunu belirtmiştir.
4/32-
Allah'ın kendisiyle kiminizi kiminize göre üstün kıldığı şeyi (malı) temenni
etmeyin. Erkeklere kazandıklarından pay (olduğu gibi), kadınlara da
kazandıklarından pay vardır. Allah'tan onun fazlını (ihsanını) isteyin.
Gerçekten, Allah her şeyi bilendir.
Miras
hukukundaki paylaşım kendilerine ait olan malda değil miras olarak erkek olan
kardeşlerin alacakları paylaşımdan söz etmektedir.”çocuklarınız konusunda Allah
iki dişinin hissesi kadar tavsiye eder.” Ayete baktığımız zaman burada
kadınların haksızlığa uğradığı bir izlenim vermektedir. Ama şu bir gerçek ki,
Allah insanlara kesinlikle zulmetmeyi emretmez. Ama iman eden erkek ve kadın
için Allah'ın vermiş olduğu bir emre de muhalefet etme hakkı da vermez.
Kâinatta
yaratılmış olan her varlık ve sistem kedi koymuş olduğu kanunlar ve kurallar
içerisinde değerlendirilmelidir. Allah’ın insanlık tarihinin başlangıcından bu
tarafa göndermiş olduğu dinin adı İslam teslim olanların adı da müslümandır.
Müslüman olanların yaşam biçimlerini hayat tarzlarını vahiyler belirler. Bir
kişi ben Müslüman’ım dediği zaman hayatında yaşamda kendi istekleri değil Allah
ve resulünün getirdikleri emirler ve istekler yerini alır.
33/ 36-
Allah ve Resûlü, bir işe hükmettiği zaman, mü’min bir erkek ve mü’min bir kadın
için o işte kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur. Kim Allah’a ve Resûlü’ne
isyan ederse, artık gerçekten o, apaçık bir sapıklıkla sapmıştır.
Ayda
çekim farklılığı nedeniyle on dört kat daha hafif kalmaktadır. Dünyadan on dört
kg. aya altın götürüp satmaya kalksan bir kg. ağırlığa düşer yani on dört kat
zarar edersin. Aynen onun gibi İslam toplumlarındaki kurallara göre uyarlanan
bir erkeği İslam dışındaki kurallara göre hukuk uygulayan bir topluluğa gittiği
zaman kadın iki kat karlı, erkek ise iki kat zararlı olmaktadır.
İslami
kurallara göre kadın erkekten boşandığı zaman Çocukların velayeti erkeğe ait
olması emredilmektedir. Hatta çocuk yeni doğduğu zaman, iki yıl emzirilmesi ve
ya emzirtilmesi gerekiyor işte zorunlu olarak çocuğun annesinin yanında kaldığı
sürece onun bedeli erkeğe ödettirilmektedir.2/233 evlenirken mehiri erkek
vermektedir.
2/237
Şu bir gerçek ki kadınlar ne kadar zengin olurlarsa olsunlar, Fıtratlarındaki
ses bağışı, harcamaları, besleyen yediren içiren erkeğin olmasını
istemektedirler. Peki, Allah gökten bir mucize olarak erkeklere ayrıca bir mal
indirmediğine göre nasıl bu bedelleri karşılayacak? Bu değirmenin suyu nereden
gelir.
Çocuk
okula gidecek masraflarını baba karşılayacak, çocuk evlenecek masrafını baba
karşılayacak, eve ekmek yiyecek gelecek baba karşılayacak. Bunları karşılamak
için didinip çalışacak kadınla erkek eşit olacak. bu anlayış Allah'ın adaletine
sığmaz. Neden kuranda geçen erkek ve kadına ait sorumlulukların sadece miras ve
şahitlik konularındaki ayetleri gündeme getiriyorlar da anlattığım ayetleri göz
ardı ediyorlar.
Bedeli
ödeyen, Sorumlu olandır. Eğer erkeğin üstlendiği bu görevi kadın üslenip
yapıyorsa. Bunda bir terslik vardır. Bektaşi ye sormuşlar abdestsiz namaz
kılınır mı demişler o da kılınmaz demiş. Bir tanesi demiş ki ben kıldım dediği
zaman kıldıktan sonra kılınır demiş. Aynen onun gibi Kur’an evde reis erkektir
demiş bir tane kadın ben reisim dediği zaman sen reisim dedikten sonra olur.
Miras
hukukunda erkeğe iki kadına bir verilmesi bazıları tarafından
eleştirilmektedir. Güya Kur’an’ın indiği dönemlerde savaşan, çalışan, bütün
yükleri omuzlayan erkek olduğundan dolayı böyle bir paylaşım olduğunu savunmaktadırlar.
Ama günümüzde ise erkek de kadın da çalışmaktadır. Bu sebeple aile içerisinde
erkek ve kadının mirasta eşit almasını savunmaktadırlar. O zaman onlara şöyle
bir soru sormak gerekir.
Şimdi
Kur’an’daki bu hüküm, eşi çalışan kadınlarda değil de, eşi çalışmayan kadınlar
için geçerli olması gerekir desek, doğru olur mu? Günümüzde çalışmayan
kadınlarda evde reis erkek ve miras taksiminde erkek iki, kadın bir alır. Ama
kadın çalıştığı zaman mirasta pay olarak erkek ve kadın ikisi de eşit alır desek
uygun olur mu? Mademki itiraz konusu, kadının da çalışma farklılığıdır.
Pratik
hayatta kadın ve erkeğin eşit olduğu toplumlarda evlilik huzur mutluluk sürekli
mi acaba? Neden her imkâna sahip olan ailelerde geçimsizlik oluşuyor?
İstatistiklerde kadınların ekonomik özgürlükleri arttıkça boşanmalar da o
oranda artmakta bu da toplumları mutsuz, hayata küsmüş bir hale götürmektedir. Öyleyse
bunda mutlaka bir terslik olması gerekmektedir. İşte iblis bulunmuş olduğu
konumu beğenmemekle Allah onu huzurundan kovmuştur. Şu iyi bilinmeli ki
Allah'ın huzurundan kovulanlar asla kurtuluşa eremezler.
Üzerinde
ısrarla durmak istediğim, Allah asla insanlara kötülüğü ve çirkin olanı fahşayı
emretmez. Allah güzel olan şeylerin yapılmasını emreder. Kibirlenenleri
ve gururlananları da asla hidayete erdirmez. İman eden erkek ve
kadınlar için, Allah ve resulün vermiş olduğu emirler, kendi isteklerine ters
olsa bile muhalefet etme hakları yoktur.
AHİRET
HAYATINDA ERKEK VE KADIN!
Ahiret
hakkında Kur’an’nın dışında insanların söyledikleri zan ve tahmine
dayanmaktadır. Dünya hayatında, kadın, erkek, topal kör, sağır, hasta, beyaz,
siyah, uzun, kısa, vs. Bunların hepsi bir denemeydi. Ahiret âleminde ise
bunların hepsi kalkacak yeni bir yaratılışla yaratılan insanlar iki kısımda işlem
göreceklerdir. İman eden ve Salih amel işleyenleri Allah, dünya hayatında
gösterdiği başarıya gösterdiği performansa göre, cennette derecelerle
ödüllendirecektir. Bunlar erkek ve kadın diye ayrılmadan cennette tek bir cins
olarak bulunacaklardır. Diğer, iman etmeyen ve insanlara ve kendisine
zulmedenler de tek bir cins olarak, zulümlerinde inkâr ve zulümde gösterdikleri
derecelere göre cehennemdeki yerlerini alacaklardır.
56/35-
Gerçek şu ki, Biz onları yeni bir inşa (yaratma) ile inşa edip-yarattık
56/.61-
(Yerinize) Benzerlerinizi getirip-değiştirme ve sizi şimdi bilemeyeceğiniz bir
şekilde-inşa etme konusunda.
56/62-
Andolsun, ilk inşa (yaratma)yı bildiniz; ama öğüt alıp-düşünmeniz gerekmez mi?
29/20-
De ki: "Yeryüzünde gezip dolaşın da, böylelikle yaratmaya nasıl
başladığına bir bakın, sonra Allah ahiret yaratmasını (veya son yaratmayı) da
inşa edip yaratacaktır. Şüphesiz Allah, her şeye güç yetirendir.
İşte
bu ayetlere göre Allah yeni bir yaratma tarzıyla insanları orada yaratacak ve
bu dünyadaki gibi, kadın ve erkek değil
imtihanlarını başarılı bir şekilde bitirmiş olanların cennette yeni bir
yaratılış tarzıyla yaratılıp onlara eş olarak diğer nimetlerin verildiği gibi,
huri kadınlar ve eşler verilecektir. Kur’an’da eşlerden bahsederken onların
özelliklerini sayarken şöyle anlatır.
55/56-Orada
bakışlarını yalnızca eşlerine çevirmiş kadınlar vardır ki, bunlardan önce
kendilerine ne bir insan, ne bir cin dokunmuştur.
55/58- Sanki
onlar yakut ve mercan gibidirler.56/22- Ve iri gözlü huriler,
56/23- Sanki
saklı inciler gibi;
56/24-
Yaptıklarına bir karşılık olmak üzere (onlara sunulur);
Cennette
Hurilerin erkeklere verileceğine dair hiçbir ayet yoktur. İman eden ve Salih
amel işleyenlere verileceğine göre burada erkek ve kadın ayırt edilmeden
olacağı vurgulanmaktadır. Oradaki eşler buradaki kadınılar gibi değil, oradaki
erkekler de buradaki erkekler gibi değildir.
Dünya
hayatında sadece insan olarak rol farklılığı ile rol alan insanların Ahiret
hayatında rollerini güzel oynayanlar tek tip yaratılışla yaratılıp onlar ya
cennetle ödüllendirilecekler. Ya da rollerini Allah’ın koyduğu kurallara göre
oynamayanlar, cehennemle cezalandırılacaklardır. Hiç Kur’an’da cehennemde ve
cennette kadın ve erkeklerin ayırım yaparak bahsettiğini görmüyoruz. İşte bu
anlamda Ahiret âleminde Allah bir hurma çekirdeğinin etrafında bulunan lifler
kadar haksızlık yapmadan insanlara ceza ve mükâfatlarını verecektir.
33/ 35-
Şüphesiz, Müslüman erkekler ve Müslüman kadınlar, mü’min erkekler ve mü’min
kadınlar, gönülden (Allah’a) itaat eden erkekler ve gönülden (Allah’a) itaat
eden kadınlar, sadık olan erkekler ve sadık olan kadınlar, sabreden erkekler ve
sabreden kadınlar, saygıyla (Allah’tan) korkan erkekler ve saygıyla (Allah’tan)
korkan kadınlar, sadaka veren erkekler ve sadaka veren kadınlar, oruç tutan
erkekler ve oruç tutan kadınlar, ırzlarını koruyan erkekler ve (ırzlarını)
koruyan kadınlar, Allah’ı çokça zikreden erkekler ve (Allah’ı çokça) zikreden
kadınlar; (işte) bunlar için Allah bir bağışlanma ve büyük bir ecir
hazırlamıştır.
Öyleyse
kalplerinde maraz olanların, Allah ahiret âleminde erkeklere huriler verilecek
kadınlara ne verilecek? Sorusu mantıksız ve anlamsızdır. Onlara cevap olarak
erkeklere huriler, kadınlara da kılmanlar verilecek diyen din adamlarının
verdikleri cevap da mantıksızdır.
Öyleyse
Allah erkekleri kayırıyor mu? Sorusu olayların iç yüzünü kavrayamayan
insanların sorusudur. Olayın iç yüzünü kavrayan insanların iman edenlere, layık
olan anlayış onun cinsiyette güçte hastalıkta ki farklılıklar değil, önemli
olan her akleden insan bulunmuş olduğu konumu dünya hayatında tespit edip kendi
üzerine düşen görevi yapıp yapmadığının muhasebesini yapmaktır.
Cehenneme
giden insanlar kadın ve erkek ayırt edilmeden orada ceza çekerlerken Kur’an’ın
aktardığı fotoğrafa ve tabloya bakınız.
56/41-
"Ashab-ı Şimal", ne (mutsuzdur o) "Ashab-ı Şimal."
56742-
Hücrelere işleyen kavurucu bir sıcaklık ve kaynar su,
56/43-
Ve kapkara dumandan bir gölge içindedirler.
56/44-
Ki o, ne serindir, ne ferahlatıcı (kerim).
56/45-
Çünkü onlar, bundan önce varlık içinde şımartılmış olanlardı.
56/46-
Onlar, büyük günah üzerinde ısrarlı davrananlardı.
56/47-
Ve derlerdi ki: "Biz öldüğümüz, toprak ve kemik olduğumuzda mı, gerçekten
biz mi diriltilecekmişiz?"
56/48-
"Önceden gelip-geçmiş atalarımız da mı?"
56/49-
De ki: "Şüphesiz, öncekiler de ve sonrakiler de."
56/50-
"Bilinen bir günün belli vaktinde mutlaka toplanacaklardır."
56/51-
Sonra gerçekten siz, ey sapık olan yalanlayıcılar,
56/52-
Şüphesiz zakkum olan bir ağaçtan yiyeceksiniz.
56/53-
Böylece karınları(nızı) ondan dolduracaksınız.
56/54-
Onun üzerine de alabildiğine kaynar sudan içeceksiniz.
56/55-
Üstelik 'içtikçe susayan hasta develerin' içişi gibi içeceksiniz.
56/56-
İşte bu, onların din (hesap ve ceza) gününde şölenleridir.
56/57-
Sizleri Biz yarattık, yine de tasdik etmeyecek misiniz?
Eğer
dünyadaki gibi bir konumda olmuş olsalardı yanan ateşe nasıl ölmeden
dayanabileceklerdi. İşte onların derileri dökülür tekrar yenilenerek yanmaya
devam eder.
KURANDA MİRAS HUKUNDA ÇELİŞKİ ARAYANLARA
CEVAP
KURANA GÖRE ÖLENLERİN GERİDE BIRAKTIKLARI
MİRASIN PAYLAŞTIRILMASI
4/11- Çocuklarınız konusunda Allah, erkeğe iki dişinin hissesi kadar tavsiye eder.
Eğer onlar ikiden çok kadın ise (ölünün)
geride bıraktığının üçte ikisi onlarındır.
Kadın (veya kız) bir tek ise, bu durumda
yarısı onundur.
(Ölenin) Bir çocuğu varsa, geriye
bıraktığından anne ve babadan her biri için altıda bir,
Çocuğu olmayıp da anne ve baba ona mirasçı
ise, bu durumda annesi için üçte bir vardır.
Onun kardeşleri varsa o zaman annesi için altıda bir'dir.
(Ancak bu hükümler, ölenin) Ettiği vasiyet veya (varsa) borcun düşülmesinden sonradır.
Babalarınız, oğullarınız, siz onların hangilerinin yarar bakımından size daha yakın olduğunu bilmezsiniz. (Bunlar) Allah'tan bir farzdır. Şüphesiz Allah, bilendir, hüküm ve hikmet sahibi olandır.
4/12- Eşlerinizin, eğer çocukları yoksa geride bıraktıklarının yarısı sizindir.
Şayet çocukları varsa, -onunla yapacakları vasiyetten ya da (ayıracakları)
Borçtan sonra- bu durumda bıraktıklarının
dörtte biri sizindir.
Sizin çocuğunuz yoksa, geriye bıraktıklarınızdan dörtte biri onların (kadınlarınızın)dır.
Eğer sizin çocuğunuz varsa geriye bıraktıklarınızdan sekizde biri onların (kadınlarınızın)dır.
(Yine bu hükümler,) Edeceğiniz vasiyet veya (varsa) borcun düşülmesinden sonradır.
Mirası aranan erkek ya da kadın, çocuğu ve babası olmayan bir kimse olup erkek veya kız kardeşi bulunursa onlardan her biri için altıda bir vardır.
Eğer bundan fazla iseler, bu durumda -kendisiyle yapılan vasiyette ya da (varsa) borçtan sonra- üçte bir'de -zarara uğratılmaksızın onlara ortaktırlar.
(Bu size) Allah'tan bir vasiyettir, Allah, bilendir, (kullara) yumuşak olandır.
4/176- Senden fetva isterler. De ki:
"Allah, 'çocuksuz ve babasız olanın (kelle’nin)' mirasına ilişkin hükmü açıklar.
Ölen kişinin çocuğu yok da kız kardeşi varsa, geride bıraktıklarının yarısı kız kardeşinindir.
Ama (ölen) kız kardeşinin çocuğu yoksa, kendisi (erkek kardeşi) ona mirasçı olur.
Eğer kız kardeşi iki ise, geride bıraktıklarının üçte ikisi onlarındır.
Ama (mirasçılar) erkekler ve kız kardeşler ise, bu durumda erkek için dişinin iki payı vardır.
Allah, -şaşırıp sapmayasınız diye- açıklar. Allah, her şeyi bilendir
Kur’an’da dikkatinizi çektiyse, Miras hukuku ile
ilgili nasıl paylaşım yapılması gerektiği ile ilgili, üç tane ayet vardır. Bu
ayetlerde miras kimlere ne kadar hangi şartlarda ne ölçüde ne kadar düşeceği
açıklanmaktadır. Kur’an okuyucularının da bildiği gibi, Kur’an’da bir meseleyi
doğru bir şekilde anlayabilmek için, o meselenin Kur’an’ın onunla ilgili
konularda serpiştirilmiş olan bütün ayetleri bir araya getirerek, çelişkisiz
bir anlamı yakalamak gerekir. Kur’an’da
geçen bu üç ayete göre Miras hakkına sahip olanları yakınlık derecesine göre sıralamaya
çalışalım.
1- Koca,2-karıları, 3- Çocukları.4- babaları,
5-anaları, 6- kardeşleri, 7- kardeşlerinin çocukları varsa mirastan
kardeşlerine fazla pay verilmesidir.
ŞİMDİ BU MİRASÇILARIN NASIL PAY SAHİBİ
OLACAKLARINI ANLATMAYA ÇALIŞALIM
1- KOCA ÖLÜRSE GERİDE KALANLARA ŞARTLARA GÖRE
PAYLAŞTIRILMASI.
a)- soru -1 koca öldü. Geriye. Bir karısı, bir
ölenin annesi, bir babası bir kız çocuğu bir erkek çocuğu mirasa hak
sahibidirler. Borcun düşülmesi ve vasiyetin ödenmesinden sonra kalan miras
misal olarak 10.000 Türk lirası olsun. Nasıl pay edilir?
Önce Kur’an mirasta erkeğe çocuklar konusunda,
iki dişinin hakkı kadar verilmesinden yanadır. Bu paylaşımda değişmez bir
kuraldır.
”Çocuklarınız konusunda Allah, erkeğe iki
dişinin hissesi kadar tavsiye eder.”
Birinci soruda ölen bir kocanın mirasından söz
edilmektedir. Kadın veya erkek
mirasçı olurken, çocukları varsa aldıkları miras payı değişmemektedir. Değişme
kurallardan erkek ölürse ve erkek geriye çocuk bırakmazsa kadın mirasın dörtte
birini alır. Kadın ölürse de geride kadın geriye çocuk bırakmamışsa erkek
mirasın yarısını alırlar.”
4/12- Eşlerinizin, eğer çocukları yoksa geride
bıraktıklarının yarısı sizindir.” Eşlerden her hangi birinin çocuğu varsa erkek
için” Borçtan sonra- bu durumda bıraktıklarının dörtte biri sizindir.”
Eğer ölen eş kadın ise ve kadının çocukları da
varsa erkek kadının mirasının dörtte birin alır. Eğer ölen eş erkek ise, erkeğin çocukları
varsa kadın erkeğin mirasından sekizde birini alır.
“Erkeğin çocukları varsa kadın erkekten kalan
mirasın sekizde birini alır.”
Eğer sizin çocuğunuz varsa geriye
bıraktıklarınızdan sekizde biri onların (kadınlarınızın)dır.”
Burada Kur’an önemli bir konuya dikkat çekmek
istiyor. Kur’an çocukların sorumluluklarını babaya vermektedir. Bu sebeple çocuğu
doğuran anne olduğu halde erkelerin çocukları ve kadının çocukları ayırımı nereden
kaynaklanmaktadır? İşte Kur’an ile ilgili detaylı bir bilgisi olmayanlar bu
sorunun yanıtını vermekte zorlanırlar. Kur’an’da erkekler, dul kadınlarla
evlendikleri gibi bakir kadınlarla da evlenmektedirler. Eğer bir erkek başka
birinin nikâhından boşanmış veya ölmüşse kadın, onun başka kocasından çocukları
varsa o çocukların hakkını korumak için bu hükmü getirmiştir. Veya kocaya ait
başka bir kadından olan çocuklar da söz konusudur. Ama şu bir gerçek ki, her
kadın kendi çocuklarına ait miras bırakabilir. Ama çocukların velayeti babaya
aittir.
33/ 5- Onları (evlat edindiklerinizi)
babalarına nisbet ederek çağırın; bu, Allah Katında daha adildir. Eğer
babalarını bilmiyorsanız artık onlar, dinde sizin kardeşleriniz ve
dostlarınızdır. Hata olarak yaptıklarınızda ise, sizin için bir sakınca (bir
vebal) yoktur. Ancak kalplerinizin kasıt gözeterek (taammüden) yaptıklarınızda
vardır. Allah, bağışlayandır, esirgeyendir.
2/ 233- Emzirmeyi tamamlamak isteyenler için
anneler çocuklarını iki tam yıl emzirirler. Onların (annelerin) yiyeceği,
giyeceği bilinen (örf)e uygun olarak, çocuk kendisinin olana (babaya) aittir.
Kimseye güç yetireceğinin dışında (yük ve sorumluluk) teklif edilmez. Anne,
çocuğu, çocuk kendisinin olan baba da çocuğu dolayısıyla zarara uğratılmasın;
mirasçı üzerinde(ki sorumluluk ve görev) de bunun gibidir. Eğer (anne ve baba)
aralarında rıza ile ve danışarak (çocuğu iki yıl tamamlanmadan) sütten ayırmayı
isterlerse, ikisi için de bir güçlük yoktur. Ve eğer çocuklarınızı (bir süt
anneye) emzirtmek isterseniz, vereceğinizi örfe uygun olarak ödedikten sonra
size bir sorumluluk yoktur. Allah'tan korkup-sakının ve bilin ki, Allah
yaptıklarınızı görendir.
Boşanmış olan kadınlar, eğer çocukları olup da kendi ayakları üzerinde duramayacak bir konumda ise bir başka deyişle anne sütüne ihtiyacı olup da anne yanında kalıyorsa günün şartlarına göre baba o çocuğun riskini yüklenmek zorundadır. Bunlar anlatırken miras konusunda akıllarına çarpık anlayışlar sokanları aydınlatmak anlamında anlatmaya çalıştım.
Yani Erkeğin kendisine ait malları olduğu gibi
kadınların da kendisine ait malları vardır. Az veya çok kadına kendi
yakınlarından miras düştüğü gibi, kadının kendi alın teriyle kazandığı mal da
olmaktadır. Burada dikkat çekilmesi gereken husus kadının kendi alın teri
dışında, yakınlarından kalan miras konusunda erkeğe iki dişinin hissesi kadar
verilir, hükmü ondan kaynaklanmaktadır.
Tarihselciler Kur’an’da geçen bu hükmün Mekke
Medine dönemine hapsederek çağımızda bu hüküm nesh edilmiştir veya hükmü
ortadan kalkması gerekir diye düşünmeleri bence Kur’an’a büyü bir haksızlık
yapılmaktadır.
Yine zerine basa basa vurgulamak istiyorum.
Allah Kadının ve erkeğin kendi mallarından değil, miras yolu ile düşen malların
pay edilmesi konusunda erkek iki kadına bir verilmektedir. Tarihselcilerin bu
konudaki görüşlerini tekrar aktararak üzerinde konuşmaya ve düşünmeye devam
edelim.
“Hocam, Peygamber
(as.) döneminde miras ayetiyle, geçim mesuliyetleri olmadığı için kadınlara
yarım pay verilmiş. Ama bugün kadınlar geçim mesuliyetlerini alıyorlar, idari
sorumluluklara geliyorlar. Bugün bu miras eşitlenebilir. Siz böylemi
düşünüyorsunuz?” dedim.
“Hoca ayağa
kalktı.”Evet” dedi.”Hatta günümüzde kadınlara erkeklerden daha fazla pay vermek
Kur’an hukukuna ve ahlakına daha uygundur.”(10)”
Fazlur Rahman ve diğer tarihselciler, Miras
paylaşımındaki farklılığı yani erkeğin kadına göre iki kat almasını sadece
Kur’an’ın indiği döneme ait olduğunu söylemelerinin sebebini Kadın sosyal
olarak eve kapatılmış kamuda ticarette ve idari liderlik konularında belirli
makamlara gelmiş olmalarına dayandırmakta ve illetini buna bağlamaktadırlar.
Kur’an Hükümleri ne örfe ne adetlere öre ne de
toplumların ekonomik yönden geri kalıp ileri gitmesine göre verilir. Yine
Tarihselci ve evrenselci olanların durumlarını tekrar aktararak Kur’an’ın verdiği hükmilere uygun olanı
yakalamaya çalışalım.
1. Tarihsellik ve Evrenselliği Kur’an’ın
tamamında bulmak gerekmiyor. Kur’an’ın tarihsel nitelikli hükümleri olabileceği
gibi evrensel nitelikte de hükümleri olabilir. Bu görüşe göre Kur’an’ın temel
ilkeleri evrensel iken sosyal yapı ile ilgili önerdiği düzenlemeler,
tarihseldir. Çünkü kaynağı ne olursa olsun sosyal yapının aynı kalması mümkün
değildir. Öte yandan evrensel ilkeler ise hiçbir zaman değişemeyen ve insanın
fıtratıyla uyumlu olan ortak vicdanın sesidir. Bunları da tarihsel görmek
mümkün değildir. Bu açıdan bir kısmının tarihsel diğer bir kısmının evrensel
olduğunu söylemekten başka bir seçenek kalmıyor. Peygamberler tarihi
şeriatların değiştiği ama ilkelerin değişmediği örneklerle doludur. Diğer
peygamberlerin de aslında çıkış amaçları evrensel ilkeler vermek idi, fakat
imkânlarının kıtlığı sebebiyle belirli bir coğrafya ve belirli bir zamana
hapsolmuşlardır.
2. Hükümler, verdikleri mesaj açısından evrensel, kullandıkları örnekler açısından ise tarihsel olabilir. Bu durumda verdiği örnekler sadece bir formdur ve diğer insanları bağlamayabilir ancak mesajından alınacak bir örnek olabilir. Yani bunlara göre evrensel olan hükmün lafızları değil, lafızların içerisinden çıkarılacak olan mesajlardır. Sebeb-i nüzul, hükmün lafzı açısından değerlendirilirse hükmün sebebidir ve tarihsel bir sebep olmaktan başka bir durumu olmaz. Ancak hükmün mesajı açısından bakılırsa nüzulün yegâne sebebi değil, benzer durumlarda da aynı hükmün uygulanacağı mesajını veren örnek bir sebeptir.
2. Hükümler, verdikleri mesaj açısından evrensel, kullandıkları örnekler açısından ise tarihsel olabilir. Bu durumda verdiği örnekler sadece bir formdur ve diğer insanları bağlamayabilir ancak mesajından alınacak bir örnek olabilir. Yani bunlara göre evrensel olan hükmün lafızları değil, lafızların içerisinden çıkarılacak olan mesajlardır. Sebeb-i nüzul, hükmün lafzı açısından değerlendirilirse hükmün sebebidir ve tarihsel bir sebep olmaktan başka bir durumu olmaz. Ancak hükmün mesajı açısından bakılırsa nüzulün yegâne sebebi değil, benzer durumlarda da aynı hükmün uygulanacağı mesajını veren örnek bir sebeptir.
3. Bir hükmün tarihsel bir niteliğinin olması onun sadece o tarihin bir özelliği olacağı anlamına gelmez. Şartlara göre, kavramlara göre bu değiştirilebilir. Dolayısıyla, Kur’an-ı Kerim’in Arapça olması, Kureyş lehçesi ile gelmiş olması, önce Arapları muhatap alması, Mekke’yi, Medine’yi muhatap alması ve halkayı gittikçe genişletmesi, bunlar elbette, orada, o şartlarda, o gün geldiği için öyledir. Başka yerlerde gönderilmiş olsaydı muhtemelen başka olacaktı. Ama bunların böyle olması Kur’an-ı Kerim’in söylediklerinin tarihsel okunmasını gerektirmez. Neticede kuran evrensel ve aşkın olan mutlak bir varlıktan tarihsel olan ve göreceli olan varlıklara inmiştir. Böyle bir durumda çıkan ürünün göreceli olmasından başka bir seçenek olamaz. Ama bu durumda sonraki dönemleri ilgilendirmediği düşüncesi çıkarılamaz.
4. İslam’ı bir bütün olarak tarihsel görmek dinde sabitenin olmadığı kapısını açar. Bu açıdan dinde değişebilenler ile değişemeyenlerin birbirlerinden ayırt edilmesi gerekiyor. Bu yapılırken tamamen dinin gereksinimleri göz önünde bulundurulmalı, asrın bakış açıları tek ölçü olmamalıdır. Dindeki içtihad mekanizmasının özellikle sosyal hayata önemli bir düşünce gelişimini getirdiği düşünürsek değişebilenlerin ne olduğunu da göreceğiz.
D. Sonuç Ve Değerlendirme!
İslam düşünce tarihinde İslami hükümleri evrensel olarak görenler ile tarihsel olarak görenler olmak üzere iki bakış açısı olduğu düşünülmesine rağmen konu hakkında detaylı bir araştırma yapıldığında kısmen evrenselliği veya kısmen tarihselliği kabul eden üçüncü bir görüşün de olduğu ortaya çıkmaktadır. Üçüncü görüş, henüz dar bir alanda tartışılıyorsa da ilk iki görüşün birbirleriyle olan tartışmalarını aza indirecek ve birbirlerini daha iyi anlamalarına sebep olacak bir görüş olabilir. Ne var ki şu an itibariyle üçüncü görüş, konu hakkındaki soruları daha da artırmış bulunmaktadır. Dinde değişebilenler ile değişemeyenlerin hangi açıdan birbirleriyle ayırt edilebileceği konusu tartışma halindedir. İçtihadların değişebileceği konusunda geniş bir görüş birliği olmasına rağmen kuran hükümlerinin de kısmen de olsa değişebileceğini düşünenler fazla yoktur. Meccellede “Mevrid-i nassta içtihada mesağ yoktur”(kuran ve hadislerde içtihat olmaz) derken diğer taraftan ile “ezmanın tağayyuru ile ahkâmın tağayyuru inkâr olunmaz”(zamanın değişmesiyle hükümlerin de değişeceği inkâr olunmaz” demektedir. Tarafların daha detaylı tartışmaları durumunda sorunun düzelmesi imkânı bulunmaktadır. Bu çalışmamız da bu sorunun çözümü için bir katkı konumundadır.
“Tarihsellik ve Evrenselliği
Kur’an’ın tamamında bulmak gerekmiyor. Kur’an’ın tarihsel nitelikli hükümleri
olabileceği gibi evrensel nitelikte de hükümleri olabilir.”
Benim de tarihsellik ve
evrensellik ile görüşüm ve kanaatim bu yöndedir. Bunu bir ayet örneği ile
belgelemeye çalışalım.
33/ 53-
Ey iman edenler (rastgele) Peygamberin evlerine girmeyin, (Bir başka iş için
girmişseniz ille de) yemek vaktini beklemeyin. (Ama yemeğe) çağrıldığınız zaman
girin, yemeği yiyince dağılın ve (uzun) söze dalmayın. Gerçekten bu, peygambere
eziyet vermekte ve o da sizden utanmaktadır; oysa Allah, hak (kı açıklamak)tan
utanmaz. Onlardan (peygamberin eşlerinden) bir şey isteyeceğiniz zaman, perde
arkasından isteyin. Bu, sizin kalpleriniz için de, onların kalpleri için de
daha temizdir. Allah’ın Resûlü’ne eziyet vermeniz ve ondan sonra eşlerini
nikahlamanız size ebedi olarak (helal) olmaz. Çünkü böyle yapmanız, Allah
Katında çok büyük (bir günah)tır.
“Onlardan (peygamberin eşlerinden) bir
şey isteyeceğiniz zaman, perde arkasından isteyin. Bu, sizin kalpleriniz için
de, onların kalpleri için de daha temizdir. Allah’ın Resûlü’ne eziyet vermeniz
ve ondan sonra eşlerini nikahlamanız size ebedi olarak (helal) olmaz. Çünkü
böyle yapmanız, Allah Katında çok büyük (bir günah)tır.”
İşte Vermiş olduğum ayetin bu bölümü
tarihseldir. O döneme ait ve o döneme hasrolunan ayetlerden birisidir. Çünkü
Bir daha peygamber emleyecek bir daha peygamber hanımları müminlerin anneleri
olmayacaktır.
33/ 40- Muhammed, sizin
erkeklerinizden hiçbirinin babası değildir; ancak O, Allah’ın Resûlü ve
peygamberlerin sonuncusudur. Allah, her şeyi bilendir.
Ayete Göre, Bir daha ne peygamber gelecek, ne
peygamber eşleri olacak, ne de peygamber eşleri mümin olanların anneleri olup
onlarla ebedi olarak evlenmek haram kılınacaktır. O Kur’an’ın indiği dönemde
kalmış bir daha o dönem, geri gelmeyecektir.
Eğer Peygamberlik hala daha devam etmiş
olsaydı, yine peygamber eşleri olacak yine onlarla evlenmek haram olacaktı.
Burada yine nesh ile ilgili ayet gündeme gelmektedir.
2/ 106- Biz, daha hayırlısını
veya bir benzerini getirinceye (kadar) hiçbir ayeti neshetmez (hükmünü
yürürlükten kaldırmaz) veya unutturmayız. Bilmez misin ki Allah, gerçekten her şeye
güç yetirendir.
Yani Allah Peygamberlik ayetini nesh etmiş
onun yerine benzeri ve daha güzeli olan Kur’an ayetini getirmiştir. Burada kast
ettiğim nesih Bir daha peygamberlik gelmesi hükmünün kaldırılması anlamındadır.
Sadece daha önceleri, Kendi vahiylerini
peygamberler aracılığı ile ileten Allah, zamanın ve şartların olgunlaşması ve
değişmesi ile Bütün peygamberlerin getirmiş oldukları mesajları içerisinde
barındıran ve teknolojinin gelişmesi ile insanlar eliyle korunmuş elde bir
kitap bulunmaktadır. İşte o kitap bu güne kadar insanlar eliyle korunmuş ve
kıyamete kadar insanlar eliyle korunmaya devam edecektir. İşte Allah
Peygamberlik ayetini nesh etmiş ama yerine daha güzel olan, Kur’an ayeti ile
herkesin ulaşa bileceği yeni bir dönem yeni bir çağ başlatmıştır.
Kur’an başlı başına vahyin ön gördüğü bir
yaşam biçimi hayat tarzıdır. Kur’an’ın ortaya koyduğu yaşamla Kur’an’ın
dışındaki ideolojilerin ortaya koydukları yaşam içimleri hayat tarzları tamamen
biri birlerinden farklıdır. Şimdi Şimdiye kadar kadın ve erkek arasındaki
yaratılış farklılıklarını biyologlardan ve o konuda değişik uzmanlık alanları
içerisinde çalışanlardan öğrenmeye çalıştık.
Şimdi de Kur’an’ın erkeğe ve kadına bakış tarzını ve onlara yüklenen
görevi ayetler ışığı altında incelemeye ve anlamaya çalışalım.
KUR’AN’IN ERKEĞE VE KADINA BAKIŞ AÇISI
NASILDIR?
4/32- Allah’ın kendisiyle kiminizi kiminize göre
üstün kıldığı şeyi (malı) temenni etmeyin. Erkeklere kazandıklarından pay (olduğu
gibi), kadınlara da kazandıklarından pay vardır. Allah’tan onun fazlını
(ihsanını) isteyin. Gerçekten, Allah her şeyi bilendir.
Allah, Fiziksel, biyolojik ve psikolojik yönden
Kadın ve erkeği farklı yaratmıştır. Yaratılış bakımından Erkeğin kadına göre,
farklı ve üstün yaratıldığı gerek o konunun uzmanları gerekse de Kur’an
tarafından açık ve net bir şekilde belirtilmektedir.
Sakın ola ki üstün yaratılma olayını takva
üstünlüğü olarak algılamayın. Erkeğin kadına göre üstünlüğü, sadece güç ve
kuvvet üstünlüğü anlamındadır.
Yeryüzü Allah’ın adalet dağıttığı yer değil,
Yeryüzü halife olarak yaratılan, insanlara güçlü olanların zayıf olanlara zayıf
olanların güçlü olanlara, adaletle davranıp davranmamasını denemek için
imtihana tabi tutulduğu yerdir.
Kadının yaratılış olarak farklı ve zayıf
olarak yaratılması, onu ne avantajlı, ne de dezavantajlı bir konuma sokmaz.
Allah, Erkek ve kadının her ikisine de birer tiyatrodaki gibi tabiri caizse,
rol vermiştir.
İşte ayete bahsedilen; “Allah’ın kendisiyle
kiminizi kiminize göre üstün kıldığı şeyi (malı) temenni etmeyin. Erkeklere
kazandıklarından pay (olduğu gibi), kadınlara da kazandıklarından pay vardır.”
Dünya hayatı bir sınav deneme salonudur.
Ahiret hayatı da bu sınav sonucunda kim kendisine verilen rolü, ister erkek
olsun, isterse de kadın olsun Allah’ın istediği şekilde yerine getirmiş ve
sınavını başarı ile vermişse, onları ebedi bir cennette ağırlayacağını vaad
etmektedir. İman eden bir erkek ve iman eden bir kadın için, kısacık bir dünya
hayatında hangi rolde olmasının ve oynamasının bir önemi, var mı?
67/ 2- O, amel
(davranış ve eylem) bakımından hanginizin daha iyi (ve güzel) olacağını denemek
için ölümü ve hayatı yarattı. O, üstün ve güçlü olandır, çok bağışlayandır.
Güzel olan ve Kur’an’nın
Salih amel diye bahsettiği amel vahyin emrettiği şekilde yapılan iman ve
yapılan güzel davranışlardır.
Aile düzeni, toplumların ve
milletlerin çekirdeğini oluşturur. Aile temelleri düzgün atılmış olan
toplumlar, dünya yaşamında uzun ömürlü, huzurlu ve mutlu toplumlara gebe
kalırlar.
Nasıl kâinatın yaratıcısı bir
tek Allah ise, Eğer Kâinatı yaratan Allah iki tane olsaydı, kâinat fesada
uğrardı. İşte Köyde bir muhtar kazada bir kaymakam, ilde bir vali ve devlette
bir devlet başkanı varsa ailede de bir reis olması gerekir. Eğer ailede iki
reis olsa aile de fesada uğrar ve yıkılır giderlerdi ve iki reisli ailelerde
gördüğünüz gibi yıkılıp gitmektedirler.
21/ 22- Eğer her ikisinde
(gökte ve yerde) Allah’ın dışında ilahlar olsaydı, elbette, ikisi de bozulup
gitmişti. Arşın Rabbi olan Allah onların nitelendiregeldikleri şeylerden yücedir.
Evet, yerlerde ve göklerde
iki ilah olsaydı, yerler ve gökler bozulur giderdi. Peki, Kadın ve erkek eşit
olmuş olsaydı ve her ikisi de ailede yönetici ve eşit olmuş olsaydı, o ailede
fesat çıkıp aile darmadağın olmaz mıydı?
Öyleyse İnanan bir Müslüman
erkek ve inanan bir kadın, buna karşı çıkabilir mi? Çıkarsa zaten inanmamış olur.
Allah yaptıklarından sorguya çekilmez sorguya çekilecek olan sadece ve sadece
insanlardır.
21/ 23- O, yaptıklarından
sorulmaz, oysa onlar sorguya çekilirler.
Yukarıda anlattıklarımızdan
anlaşılıyor ki, Yerleri ve gökleri yaratan bir tek Allah varsa ki öyledir.
Yeryüzü ve evren düzenli bir şekilde idare edilmektedir. Yeryüzünde Halife
olarak yarattığı insana peygamberler aracılığı ile neye inanıp neye
inanmayacaklarını nerde nasıl davranacaklarını daha doğrusu yaşam kuralını
hayat projesini ortaya koyan bir din göndermiştir. Bir başka ifadeyle hayatta
yaşama ve hayatı kullanma prospektüsü göndermiştir. İşte Allah’ın İnsanların
yaratılışından bu tarafa göndermiş olduğu dinin adı İslam, bu dine iman
edenlerin ve bu dinin kurları ile yaşamayı tercih edenlerin adına da Kur’an
Müslüman ismini koymuştur.
41/33- Allah’a çağıran, salih
amelde bulunan ve: “Gerçekten ben Müslümanlardanım” diyenden daha güzel sözlü
kimdir?
Allah, bu dini kabul eden, bu
dinin kurallarını kendilerine yaşam biçimi hayat tarzı olarak tercih edenlerin
rabbidir. Bir başka ifadeyle, terbiye edicisi kollayıcısı, gözeticisi
eğiticisidir. İşte biz de bir Müslüman olarak, bu dine inanan ve teslim olanlara
bir şeyler söyleyip anlata biliyoruz. Yoksa bu dinin dışında din ve ilah
seçenlere değildir.
Bu dinde olanlar şiddetli bir
açlık şiddetli bir ihtiyaç durumunda kalmadıkları sürece, Bu dinin yap
dediklerini yapan, yapma dediklerini yapmayanlar Müslüman olanlardır.
Bunlar insanlık tarihinin
başlangıcı ile birlikte Vahyin kontrolünde yaşamlarını ve hayatlarını
sürdürenler tek bir ümmet tek bir şeriat içerinde olanlardır. Allah , Bu yolun dışında olanların ayrı ümmet
ve şeriat içerinde olduklarını söylemektedir.
5/48- Sana da (Ey Muhammed,)
önündeki kitap(lar)ı doğrulayıcı ve ona ‘bir şahid-gözetleyici’ olarak Kitab’ı
(Kur’an’ı) indirdik. Öyleyse aralarında Allah’ın indirdiğiyle hükmet ve sana
gelen haktan sapıp onların heva (istek ve tutku)larına uyma. Sizden her biriniz
için bir şeriat ve bir yol-yöntem kıldık. Eğer Allah dileseydi, sizi bir tek
ümmet kılardı; ancak (bu,) verdikleriyle sizi denemesi içindir. Artık
hayırlarda yarışınız. Tümünüzün dönüşü Allah’adır. Hakkında anlaşmazlığa
düştüğünüz şeyleri size haber verecektir.
Tarihselcilerin yanıldıkları
En büyük konulardan birisi Ayrı peygamberlerin ayrı ümmet ve şeraitte
olmalarını söylemeleridir. Oysa her peygamberin kendilerinden önce gelen
peygamberleri doğrulması ve tasdik etmesi, kendilerinden sonra gelen
peygamberleri müjdelemeleri bunun bir kanıtıdır. Yani Allah bir peygambere neyi
helal neyi haran kılmışsa diğerlerine de onu helal onu haram kılmıştır.
Allah’ın Göndermiş olduğu din
çekirdek bir insan çekirdek bir toplumda Bir ağacın kendi genlerini kendi
özelliklerini taşıyarak gelişip büyüyüp olgunlaşıyorsa Hiç kendi
özelliklerinden ayrılmadan yaşamını bitirip tamamlıyorsa, ilk insan ve ilk insan
toplulukları da kendi yaratılışlarındaki genleri taşıyarak son insana ve insan
toplululuklarına kadar sürdürmeye devam edecektir. Bunu Kur’an’da geçen bir
konu ve ayetlerden örnekler vererek açmaya çalışalım.
7/11- Andolsun, Biz sizi
yarattık, sonra size suret (biçim-şekil) verdik, sonra meleklere: “Adem’e secde
edin” dedik. Onlar da İblis’in dışında secde ettiler; o, secde edenlerden
olmadı.
7/12- (Allah) Dedi: “Sana emrettiğimde, seni
secde etmekten alıkoyan neydi?” (İblis) Dedi ki: “Ben ondan hayırlıyım; beni
ateşten yarattın, onu ise çamurdan yarattın.”
7/13- (Allah:) “Öyleyse oradan in, orda
büyüklenmen senin (hakkın) olmaz. Hemen çık. Gerçekten sen, küçük
düşenlerdensin.”
7/14- O da: “(İnsanların) dirilecekleri güne
kadar beni gözle(yip ertele.)” dedi.
7/15- (Allah:) “Sen
gözlenip-ertelenenlerdensin” dedi.
7/16- Dedi ki: “Madem öyle, beni azdırdığından
dolayı onlar(ı insanları saptırmak) için mutlaka Senin dosdoğru yolunda (pusu
kurup) oturacağım.”
7/17- “Sonra muhakkak önlerinden,
arkalarından, sağlarından ve sollarından sokulacağım. Onların çoğunu şükredici
bulmayacaksın.”
İblis, takva, melek, şeytan, cin, insan, can,
ruh, kelimeleri ilgili, web sayfamda geniş geniş Kur’an’ın o kelimelere
yüklemiş olduğu anlamlar konusunda makaleler yazmaya çalıştım. Burada bunlar
hakkında geniş geniş anlatacak değilim. Ancak Konumuzu ilgilendiren İblis ile
ilgili biraz Konunun daha güzel anlaşılması açısından durmak istiyorum.
İblis; İnsanı yaratılışta vermiş olduğu
“Rabbim Allah’tır” sözünden caydırmayı teklif sunmakla Kendi öz yapısında var
olan görevli bir melektir. Her insanda
ilk insanlardan başlayarak şu anda ve kıyamete kadar var olacak olan bu iblis,
insana devamlı inkarı fuhşu adalesizliği haram yiyiciliği kibirlenmeyi kötülüğü
adam öldürmeyi teklif sunar.
İşte Kur’an’da Allah’ın sanat kullanarak
anlattığı iblise kıyamete kadar süre verilmesinin altında bu anlam yatmaktadır.
Yani, İnsan var oldukça genlerinde var olan iblis olgusunun da var olması bu
anlamı taşımaktadır.
7/14- O da: “(İnsanların) dirilecekleri güne
kadar beni gözle(yip ertele.)” dedi.
7/15- (Allah:) “Sen
gözlenip-ertelenenlerdensin” dedi.
Allah sebebi bilinen bir olayı daha güzel bir
sebebe bağlayıp hüsnü tahlil sanatı yaparak olayı anlatmıştır. Allah’tan
İblisin süre istemesi ile iblise süre verilmiyor. Zaten istese de istemese de
bu süre insanın denenmesi için mutlaka verilmiş ve verilecekti.
İblis Olmasaydı, İnsanlar da diğer meleklerden
farkı kalmayacaktı. Melekler Kendilerine bilgiler kodlanmış kendilerine
kodlanan bilgiler dışında görev yapmazlar. Onların önlerinde tek seçenek
vardır. Ama insanların önüne iki seçenek çıkmakla onlardan ayrılmaktadırlar.
İnsan; Hem sapma yönüne eğilimli hem de
bağışlanma yönüne eğilimli akılı ile nötr bir varlıktır. Bu sebeple Allah
insanlara sapmayı teklif sunmakla görevli olan İblisin tekliflerine Yasak ağaç
tabirini kullanmaktadır.
2/35- Ve dedik ki: “Ey Adem, sen ve eşin
cennette yerleş. İkiniz de ondan, neresinden dilerseniz, bol bol yiyin; ama şu
ağaca yaklaşmayın, yoksa zalimlerden olursunuz.”
2/36- Fakat şeytan, oradan ikisinin ayağını
kaydırdı ve böylece onları içinde bulundukları (durum)dan çıkardı. Biz de:
“Kiminiz kiminize düşman olarak inin, sizin için yeryüzünde belli bir vakte
kadar bir yerleşim ve meta vardır” dedik.
İlk erkek ve ilk kadında yasaklanan bu iblisin
teklifleri, yasak ağaç varsa şimdi de var ve kıyamete kadar yaratılmış olan
inanlarda var olmaya devam edecektir.
Dolayısı ile Tarihselcilerin söyledikleri gibi
olmuş olsaydı Yasak ağaç âdem ve eşine yerleştirilip veya yasaklanıp diğer
insanlara yasaklanmaması gerekirdi. Elbette Kur’an İlk insanlarda İlk var ediş
bir tarihi vermektedir. Ama onun Evrenselliği ise aynı olan çekirdek yapısının
şu anda var olması ve kıyamete kadar var olmaya devam edecek olması onu
evrenselleştirmektedir.
Adem ve eşine iblis olgusu yüklenmesi, Her
ikisinin de ergenlik çağına ulaşması ile başlamaktadır. İşte dem ve eşinin
çocukluk çağından ergenlik çağına gelmesi ile günahsız bir ortamdan günah
işleyen ve günahından dolayı tövbe edebilen bir konuma geçmesini Kur’an
cennette çıkarılması ifadesiyle anlatmıştır. Yani şimdi ve kıyamete kadar her
yaratılan insanda bu aşamalar bir sünnet olarak gelmekte ve gelmeye devam
etmektedir.
Eğer âdem yasak ağaçtan yemişse ve dolayısı
ile cennetten çıkarılmışsa şimdi de yasak ağaçtan yenmekte yasaklanmakta ve
kıyamete kadar yasaklanmaya devam edecektir. Biz Bunları ne için dile getirdik?
Çünkü Kur’an içerisinde anlatılan olayları tarihsel deyip de insanlar
sosyolojik kültürel ve teknolojik olarak boyut değiştirmeleri ile Kur’an
hükümlerinin de değiştirileceği anlayışının Kuran ile çeliştiğini anlatmak için
anlattık.
Biz miras Konusunda Erkeğe verilenin kadının
iki katı olmasını tarihsel değil, Yaşamında Kur’an yolunu tercih edenlerin İlk
insandan, Kur’an’ın indiği döneme ve kıyamete kadar rabbani yolda yürüyenler
için, değişmez evrensel bir yasa, değişmez bir kural, değişmez bir kanun,
olduğunu kabul ediyor ve öyle inanıyoruz.
Modern ve seküler toplumlarda İnsan
yaratılışında ne değişti de Kur’an’ın miras paylaşımı ile önerdiği Kadının
erkeğin yarısını alması değişsin!
Zaten Kur’an’ın emirlerine iman eden ve
duyarlı olanlar onun dediklerini yerine getirirler. Kur’an’a iman etmeyen bir
insan getirmez elbette. Allah’ın Emirlerinin bütünsel olarak tam mükemmel bir
şekilde uygulandığı dönem son nebi ve resulün Güç ve iktidar sahibi olduğu dönemdir.
2/143- Böylece
Biz sizi, insanlara şahid (ve örnek) olmanız için orta bir ümmet kıldık;
Peygamber de üzerinizde bir şahid olsun. Senin üzerinde bulunduğun (yönü,
Ka’be’yi) kıble yapmamız, elçiye uyanları, topukları üzerinde gerisin geri
dönenlerden ayırt etmek içindir. Doğrusu (bu,) Allah’ın hidayete ilettiklerinin
dışında kalanlar için büyük (bir yük)tür. Allah, imanınızı boşa çıkaracak
değildir. Şüphesiz, Allah, insanlara şefkat edendir, esirgeyendir.
İşte Bu hayat yaşam Müslüman
olanların kıblesi döneceği yöndür. Bu kıblede inanan insanların yaşamlarını
vahiyler belirler. Allah Böyle bir model bir insan, model bir toplumla
kendisine iman edenlerin nerede nasıl yaşayacağının formülünü vermiş bu çağdan
sonraki çağlarda iman edenler için bir kılavuz ve örneklik teşkil etmiştir.
İlk insan topluluğu Yolun
yöntemin indiği tolum ve kültürle ilgili olanı indiği dönemde tarihsel, fakat
çağlarda o indiği dönemdeki psikolojik sosyolojik verilere ters düşmeden,
Kur’an’ın indiği dönemle de sınırlı kalmayarak daha sonraki çağlardaki
toplumlara Vahyi kuralara ters düşmeden uygulanır halde olması evrenseldir.
İşte miras hukuku ile ilgili hükümlerde bunlardan birisidir.
4/33- Anne-babanın ve
yakınların geride bıraktıklarından ve her birine mirasçılar kıldık. Yeminlerinizin
(akid ile) bağladığı kimselere de kendi paylarını verin. Şüphesiz, Allah, her şeye
şahid olandır.
“- Anne-babanın ve
yakınların geride bıraktıklarından ve her birine mirasçılar kıldık.”
Bu konu üzerinde
aşağıda detayları ile, Kur’an’ın tanımladığı şekilde nasıl pay edildiğini
örneklendirerek anlatmaya çalışacağız.
4/34- Allah’ın, bazısını bazısına üstün
kılması ve onların kendi mallarından harcaması nedeniyle erkekler, kadınlar
üzerinde ‘sorumlu gözeticidir.’ Saliha kadınlar, gönülden (Allah’a), itaat
edenler, Allah nasıl koruduysa görünmeyeni koruyanlardır. Nüşuzundan
korktuğunuz kadınlara (önce) öğüt verin, (sonra onları) yataklarda yalnız
bırakın, (bu da yetmezse hafifçe) vurun. Size itaat ederlerse aleyhlerinde bir
yol aramayın. Doğrusu Allah Yücedir, büyüktür.
“Allah’ın, bazısını bazısına üstün kılması ve
onların kendi mallarından harcaması nedeniyle erkekler, kadınlar üzerinde
‘sorumlu gözeticidir.’”
Allah Aile hayatında erkeği kadına göre
mal,fiziksel psikolojik ve sosyolojik olarak güçlü yaratmış ve sorumluluğu da
reisliği de erkeğe vermiştir. Dolayısı ile nikah bağıda erkeğin elindedir. Biz
burada gerek kadın tarafından gerekse erkek tarafından yana değil, sadece
Allah’ın bize göndermiş olduğu Kur’an’ı doğru bir şekilde anlama ve doğru bir
şekilde hayata uygulamadan yanayız.
Kuran
da geçen erkekler ile ilgili ayetlere bir göz attığımız zaman, yaratılış olarak
erkeklerin kadınlara göre güçlü yaratıldığı konusunda biyolog ve sosyologların
da katıldığı gibi bir ihtilaf yoktur.
Kur’an
içerisinde geçen ayetlere şöyle bir göz
attığımız zaman, peygamberleri erkeklerden seçtik demesi, Erkekleri kadınlar
üzerine sorumlu ve gözetici kıldık demesi, erkekleri devamlı kadınlardan, önce
zikretmesi, Şahitlik hususunda iki kadının karşısında bir erkekten bahsetmesi,
miras hukukunda kendisiyle alakalı olmayan konularda erkeğe iki kadınlara bir
verilmesi, İmran’ın karısının bir kız doğurdum kız erkek gibi değildir demesi,
evlenirken, erkeklerin dörde kadar alma ruhsatının olup da kadınlara böyle bir
ruhsat verilmemesi, Zorunlu durumlar olmadıkça boşama hakkının erkeğe
verilmesi, evlenme teklifinin genelde erkek tarafından gelmesi istenmesi,
Aranızdaki üstünlüğü unutmayın demesi, erkekle kadının farklılığını
ortaya koymaktadır.
2/237--
Eğer onlara mehir tespit eder de, el sürmeden boşarsanız, bu durumda -kendileri
veya nikah bağı elinde olanın bağışlaması hariç- tespit ettiğiniz (mehr)in
yarısı onlarındır. Sizin (tümünü veya fazlasını) bağışlamanız takvaya daha
yakındır. Aranızdaki üstünlüğü (derece farkını) unutmayın. Şüphesiz Allah,
yapmakta olduklarınızı görendir. hep Kur’an’da erkeğin kadına göre aile
içerisinde erkeği hakim kılarak, uzun ömürlü aile hayatının oluşmasında önemli
bir yer tutmaktadır.
Bazı
Kur’an okuyucu kardeşlerimizin realist düşüncelere şirin görünmek adına Kur’an’da
tanımlanan erkek ve kadını kabul etmeyip veya yanlış anlayıp, kadınla erkeğin
eşit olarak yaratıldığına veya dünya hayatında aynı haklara sahip olduğunu
anlamakta ve anlatmaktadırlar. Kur’an devletlerin ve toplumların temelini oluşturan
aile yapısını sağlam bir temele yerleştirilmesini istemiştir.
Kur’an
kâinatın rabbinin bir tane Allah olduğunu, eğer kâinatta iki tane Allah olsaydı
kâinatın fesada uğrayacağını söylemektedir. O zaman aile hayatında söz sahibi,
iktidar sahibi de bir kişinin olması gerektiğini söylemesi ve yaratmış olduğu
varlıkları en güzel bilmesi insanları neden rahatsız etmektedir? Kur’an ideal
olan bir evlilikten söz ederken, takva sahibi bir erkeğin, takva sahibi bir
kadınla kendi özgür iradeleriyle topluluk huzurunda sözleşmelerinin kayıt
altına alınarak nikâhlanmalarıdır. Mutlaka ikisinden birisi o aileyi yönetip
sevk ve idare etmesi gerekmektedir. Allah da bu görevi erkeğe vermiştir.
Erkeği
aile hayatında reis yapmıştır. Siz olsanız ne yapardınız, Eğer iki tane reis
olsun derseniz bu aile hayatında kesinlikle fesat başlatır. Eğer kadını erkeğin
konumunda, erkeği de kadının konumunda yaratmış olsaydı, bu sefer kadını ailede
sorumlu gözetici kılarlardı o zaman da itiraz edenler neden kadın reis de erkek
değil sorusunu sorarlardı. Eğer kadın olsun derseniz kadının yaratılış biçimi
buna müsait değildir. Reis olan kişinin şu özellikleri taşıması gerekir. Aile
içerisinde en güçlü onun olması gerekir.
Koruyan
kollayan gözeten, sahiplenen ve aile içerisindeki olumlu ve olumsuz olan her
davranışın sorumluluğunu üzerine alabilecek ve çözebilecek birisi olması
gerekir. Hele hele hayat her zaman güllük gülistanlık gitmiyor omzuna silahını
alıp gerektiği zaman düşmanlara karşı vatanını ailesini koruması gerekmektedir.
Erkekler ve kadınların ruhsal ve biyolojik yaratılışlarını, o konunun
uzmanlarına bırakıyorum. Ama bir gerçek var ki o da genel olarak kadınlara göre
erkekler daha güçlüdür.
Erkeğin
reis olması demek, onun Allah katında üstün olması şah padişah olması anlamında
değil, sadece dünya hayatındaki ihtilafın ortadan kalkarak bir yöne yönelmesi
anlamındadır. Hani derler ya bir baş bin işçi diye. Yoksa çok küçük meselelerde
bile aynı hedefe giden yol farklılaşır aile içerisinde geçimsizlikler başlar ve
akabinde aile hayatları ayrılıkla yıkımla sonuçlanır.
Evlenirken
Mehiri erkek versin, Boşandıkları zaman çocukların bakımını erkek üstlensin, boşanmada çocuklara nafakayı içecek sütü dahi
erkek üstlensin, her türlü harcamaları erkek yapsın bu değirmenin suyu nereden
gelir.
Dikkat
çekmek istiyorum. Miras paylaşımı Erkek ve kadının kendi kazançlarından değil,
erkeğin ve kadının ana baba ve yakınlarından ölenlerden geride bıraktıkları
malların paylaşımlarında Kur’an erkeğe iki kadına bir oranında vermeyi tavsiye
etmektedir. Tarihselcilerden Fazlur
rahmanın kadının çağımızda çalışması ve liderlik makamlarına getirilmesi kadına
düşen payın erkekle eşit olması hatta kadına daha pay verilmesini söylemesi
Doğru Kur’an anlayışına büyük gölge düşürmektedir.
Fazlur
rahman’ın söylediklerini yineleyelim.
“Hocam, Peygamber
(as.) döneminde miras ayetiyle, geçim mesuliyetleri olmadığı için kadınlara
yarım pay verilmiş. Ama bugün kadınlar geçim mesuliyetlerini alıyorlar, idari
sorumluluklara geliyorlar. Bugün bu miras eşitlenebilir. Siz böylemi
düşünüyorsunuz?” dedim.
“Hoca ayağa
kalktı.”Evet” dedi.”Hatta günümüzde kadınlara erkeklerden daha fazla pay vermek
Kur’an hukukuna ve ahlakına daha uygundur.”(10)”
Kur’an’ın
Kendi bütünlüğünde, çelişkisiz olması ve aynı zamanda evrensel yasalarda da bir
çelişkinin olmaması yaratılış kuralları ile gönderilen vahyi emirlerin tutarlı
olmasını gerektirir.
Kur’an’nın
temel mesajı, hak edene hak ettiği kadar vermek, Mallarından harcayan kişi ile
başkasının malından yiyen kişilerin aynı konumda olmadığının mesajını vermekte,
aynı zamanda Kur’an erkeğin ailede liderlik ve yöneticilik vasfının
kaybolmaması üzerinde dikkatleri toplamaktadır.
Nasıl
bir fabrikatörle bir işçinin konumlarının farklı olması, Okulda bir müdürle bir
müdür yardımcısının farklı konumlarda olması bir başbakan ile bakanların farklı
konumlarda olması sizi ve düşünen insanları rahatsız etmiyorsa ailede kadının
konumu ile erkeğin konumunun farklı olması da tarihselcileri ve modernistleri
rahatsız etmemesi gerekir. Güçlü olana fazla yük fazla sorumluluk
gerektirir. Zayıf olana da az yük güçlü
olanlara da itaati gerektirir. İlahi nizam böyledir.
İnsanlık
tarihinin yaratılışından bu tarafa erkek ve kadının yaratılışında hiçbir
değişiklik yoktur. Çağlar değiştikçe erkeğe ve kadına Kur’an’ın ön gördüğü
değer ve paylaşım sisteminde de asla ve asla değişmez ve değişmeyecektir.
Bu bilgilerden
sonra tekrar konumuzun anasını oluşturan, yakınları ölenlerden kalan mirasın
paylaşımına gelelim. Önce miras konusunda oluşabilecek şartları sıralayamaya
çalışalım. Miras Konusu Kur’an’ı bütünsel olarak anlayamayanlar ve detaylı bir
hikmet ve mantık anlayışını yakalamayanlar çözemezler. Çünkü Miras konusu müteşabih
ve anlaşılması ve çözülmesi en zor konulardan birisidir.
ÖLEN
KİŞİLERİN GERİDE BIRAKTIKLARI YAKINLARI KİMLERDİR ŞARTLARA GÖRE KİMLERE NE
KADAR NİRAS DÜŞER?
4/11- Çocuklarınız
konusunda Allah, erkeğe iki dişinin hissesi kadar tavsiye eder. Eğer onlar
ikiden çok kadın ise (ölünün) geride bıraktığının üçte ikisi onlarındır. Kadın
(veya kız) bir tek ise, bu durumda yarısı onundur. (Ölenin) Bir çocuğu varsa,
geriye bıraktığından anne ve babadan her biri için altıda bir, çocuğu olmayıp
da anne ve baba ona mirasçı ise, bu durumda annesi için üçte bir vardır. Onun kardeşleri
varsa o zaman annesi için altıda bir’dir. (Ancak bu hükümler, ölenin) Ettiği
vasiyet veya (varsa) borcun düşülmesinden sonradır. Babalarınız, oğullarınız,
siz onların hangilerinin yarar bakımından size daha yakın olduğunu bilmezsiniz.
(Bunlar) Allah’tan bir farzdır. Şüphesiz Allah, bilendir, hüküm ve hikmet
sahibi olandır.
4/12- Eşlerinizin, eğer çocukları yoksa geride
bıraktıklarının yarısı sizindir. Şayet çocukları varsa, -onunla yapacakları
vasiyetten ya da (ayıracakları) borçtan sonra- bu durumda bıraktıklarının
dörtte biri sizindir. Sizin çocuğunuz yoksa, geriye bıraktıklarınızdan dörtte
biri onların (kadınlarınızın)dır. Eğer sizin çocuğunuz varsa geriye
bıraktıklarınızdan sekizde biri onların (kadınlarınızın)dır. (Yine bu
hükümler,) Edeceğiniz vasiyet veya (varsa) borcun düşülmesinden sonradır.
Mirası aranan erkek ya da kadın, çocuğu ve babası olmayan bir kimse olup erkek
veya kız kardeşi bulunursa onlardan her biri için altıda bir vardır. Eğer
bundan fazla iseler, bu durumda -kendisiyle yapılan vasiyette ya da (varsa)
borçtan sonra- üçte bir’de -zarara uğratılmaksızın onlara ortaktırlar. (Bu
size) Allah’tan bir vasiyettir, Allah, bilendir, (kullara) yumuşak olandır.
4/176-
Senden fetva isterler. De ki: “Allah, ‘çocuksuz ve babasız olanın (kelale’nin)’
mirasına ilişkin hükmü açıklar. Ölen kişinin çocuğu yok da kız kardeşi varsa,
geride bıraktıklarının yarısı kız kardeşinindir. Ama (ölen) kız kardeşinin
çocuğu yoksa, kendisi (erkek kardeşi) ona mirasçı olur. Eğer kız kardeşi iki
ise, geride bıraktıklarının üçte ikisi onlarındır. Ama (mirasçılar) erkekler ve
kız kardeşler ise, bu durumda erkek için dişinin iki payı vardır. Allah,
-şaşırıp sapmayasınız diye- açıklar. Allah, her şeyi bilendir.
Miras paylaşımı ile ilgili
konu yaklaşık olarak bu üç ayet içerisinde özetlenmektedir. Önce Mirasın Bu
ayetler içerisinde hangi şartlarda kimler mirasçıdır. Onu maddeler halinde
yakınlık derecesine göre, sıralamaya çalışalım.
Kur’an’a göre Erkeğe ve
kadına en yakın olanı eşleridir. O zaman eşlerden herhangi birisi ölürse kalan
eşlerine ve ölenlerin yakınları kimlerdir.
MİRASTAN PAY ALANLAR
KİMLERDİR?
1-Mirastan pay alanlar
eşlerdir.
2-Erkek ve kız çocuklarıdır.
3-anne ve babadır.
4-erkek kardeşleri ve kız
kardeşleridir.
5- vasiyet ve borçlardır.
Yukarıda nisa suresinin on birinci,
on ikinci ve yüz yetmiş altıncı ayetlerde üç farklı ana başlık altında ve
seçenekte miras paylaşımından söz etmektedir.
1-Nisa on birinci ayette Ölen
kişilerin eşleri olmayan ve adı zikredilen, kişilere nasıl pay edileceğinin
hükmü açıklamaktadır.
2-Nisa on ikinci ayette, ölen
eşlerin herhangi birisinin ölmesi ve çocukları olması veya olmaması durumunda,
eşlere düşecek olan pay konusunda hükmü, Allah açıklamaktadır.
Aynı zamanda babasız ve
çocuksuz olan Kadın eşin geriye bıraktığı mallardan, Kadın eşin, yakınlarından,
kardeşlere ve anneye düşecek olan mirastan söz edilmektedir.
Belki bu ayette, Kadın olan eşin mallarının paylaşımı hakkında
açık bir şekilde belirtilmemektedir. Ama konu ve Kur’an bütünlüğü içerisinde,
diğer ayetlerle beraber düşündüğümüzde o anlaşılmaktadır.
3-Nisa suresinin on ikinci
ayetin son bölümünde, ölen eşlerden, ölen kadın eşin yakınlarından babasız ve
çocuksuz olan konumda anne ve kardeşlere düşen payın nasıl pay edileceği ele
alınmaktadır.
4-Nisa suresinin yüz yetmiş
altıncı ayette, Ölen eşlerden erkek olan eşin, çocuksuz ve babasız olan konumunun
mirası nasıl pay edileceğini ele almaktadır. Bu akrabalar kardeş kardeşler ve
annedir.
ŞİMDİ BU ŞIKLAR İÇERİSİNDE VE
AYETLER IŞIĞI ALTINDA ÖLENNLERİN MİRASI İLE İLGİLİ PAYLARINI DEEĞİŞİK
ALTARNETİFLERLE AÇIKLAMAYA ÇALIŞALIM.
1-ÖLENLERİN EŞLERİ OLMAYAN
KONUMDAKİ PAYLAŞIM ŞEKLİ:
a)-“ Çocuklarınız
konusunda Allah, erkeğe iki dişinin hissesi kadar tavsiye eder.”
Miras ile ilgili Kur’an’da geçen ayetler
bütünlüğü içerisinde olayı değerlendirdiğimiz zaman bu ayette ölen kişilerin
eşlerinin bulunmayıp da diğer miras düşebilecek kişilere mirasın nasıl
paylaştırılacağı ile ilgili konu ele alınmaktadır.
Nisa on birinci ayette geçen bu ifade geçmişte
şimdiki zamanda ve gelecek zamanlarda değişmez bir kuraldır.” Çocuklarınız
konusunda Allah, erkeğe iki dişinin hissesi kadar tavsiye eder.”
b)-“Eğer onlar ikiden çok kadın ise (ölünün)
geride bıraktığının üçte ikisi onlarındır.”
Kur’an bu ayette ölen bir kişinin eşi yok ve erkek
çocukları da yoksa, sadece iki veya daha fazla kız çocuğu olup da, bir de
mirasçı olan anasının ve babasının bulunması halindeki paylaşımı gündeme
getirir.
İşte Kur’an’daki, Ayetler arasında öyle bir
bağ kurabilmeli ki, bir hükmü açıklarken diğer ayetlerdeki hükmü göz önünde
bulundurarak tezat teşkil etmeden açıklamak gerekir.
c)-“ Kadın (veya kız) bir tek ise, bu durumda
yarısı onundur.”
Ayetin bu bölümünde, Ölen kişinin eşi yoksa,
erkek çocukları da yoksa, sadece mirasçı bir tek kız çocuğu ve anne babası var
ise, bu durumda kız çocuğu mirasın yarısına sahip olur. Diğer kalanı ise anne
babasına pay edilir. Bu durumda, üçte ikisi babanın, üçte birini de ananındır.
d)-“ Bir çocuğu varsa, geriye bıraktığından
anne ve babadan her biri için altıda bir”
Ayetin bu bölümünde, ölen kişinin mirasçısı
bir tek erkek çocuğu ve anne babasından başka mirasçısı olmayan bir konumu
gündeme getirmektedir.
Bu durumda kalan mirasın üçte
ikisi erkek çocuğa kalan üçte biri anne ve babaya düşen miktar olmaktadır. Bu
durumda baba altıda bir anne de altıda bir oranında eşit olarak pay
almaktadırlar.
e)-“ çocuğu olmayıp da
anne ve baba ona mirasçı ise, bu durumda annesi için üçte bir vardır.”
Ayetin bu bölümünde mirasçı olarak sadece anne
ve baba varsa bu durumda mirasın tamamının üçte birisi anneye, üçte ikisi de
babaya pay edilir.
Ayette anlaşılması gereken önemli olan bölümü
eğer eş çocukları ve babaları olmayıp da sadece ölen kişilerin anneleri varsa o
zaman kardeşlerine pay düşmektedir. Anne baba her ikisi mirasçı olursa
kardeşleri olsa bile kardeşlere pay düşmediğinin bilinmesi gerekir.
f)-“ . Onun kardeşleri varsa o zaman annesi
için altıda bir’dir.”
Ayetin bu bölümünde, çocukların babanın
olmadığı sadece annenin olduğu bir durumda mirasın nasıl pay edileceğinden, söz edilmektedir. İşte ayetin bu bölümü nisa
yüz yetmiş altıncı ayetle anlaşılmaktadır. Orada Diğer mirasçılara düşen
hisseleri hesapladığımız zaman da anneye mirasın altıda biri düşmektedir. Bu da
gösteriyor ki o miras paylaşımı erkek olan eşin yakınları için düzenlenmiş bir
ayettir.
Mirasın çocukların ve babanın olmaması
durumunda sadece anne varsa kardeşler devreye girmektedir. Unutulmamalıdır ki,
kardeşleri eğer ölüp de, annenin miras hissesi altıda bir ise bilinmeli ki, bu
pay erkek ölüp de, ölen kişinin
mirasının bölüşüm sırasında olmaktadır. Bu durum Nisa yüz yetmiş altıdaki
ayette de gündeme gelmektedir.
Mirasın altıda biri annenin geri kalan miktar
da kardeşlerindir.
g)-“ (Ancak bu hükümler, ölenin) Ettiği
vasiyet veya (varsa) borcun düşülmesinden sonradır.”
Bu ifade Kur’an’ın miras hukukunda değişmez
bir kuralıdır. Devamlı miras paylaşımları vasiyet ve borcun ödenmesinden sonra
kalan miktardır.
2-BU BÖLÜMDE ÖLEN EŞLERDEN HERHANGİ BİRİSİ
BULUNURSA BÖLÜŞÜLEN MİRASTAN SÖZ EDİLMEKTEDİR.
a)- “Eşlerinizin, eğer çocukları yoksa geride
bıraktıklarının yarısı sizindir.”
Bu ayetin bu bölümde, karısı ölüp de, mirasçı
olan erkeğe miras ile ilgili pay durumu, gündeme getirilmektedir.
Yani ölen kadın ise ve kadının da çocukları yoksa
bu durumda erkeğe mirasın yarısı pay edilmektedir. Kalan yarısı da ölen kadının
babasına ve anasına pay olarak verilir.
10.000.T.L olan miras yarısı yani beş bin lirası
erkek olan eşe düşmektedir. Geri kalan Yarısı ise beş bin liranın üçte birisi
anneye üçte ikisi de babaya aittir.
Babaya düşen pay miktar =3333.3 anneye düşen
miktar=1666.6. hepsini topladığın zaman 10.000.T.L eder.
b)-“Şayet çocukları varsa, -onunla yapacakları
vasiyetten ya da (ayıracakları) borçtan sonra- bu durumda bıraktıklarının
dörtte biri sizindir. Diğer kalan miktar çocuklarındır.
Erkek eşe düşen miktar=10.000/4=2.500.tl.
Çocuklar iki kız bir erkek olursa Kalan yedi
bin beş yüz tele olduğuna göre yedi bin beş yüz lira dörde bölünür her kıza bir
hisse erkek çocuğa da iki hisse düşer.
Kızlardan her birisi= 1875 teledir. İki kız
olduğuna göre 3750 tl erkeğe, iki kız hissesi olduğuna göre 3750 TL de erkek
çocuğa düşen pay miktarı olmaktadır. Hepsinin toplamı=baba=2500+İki kız 3750+
erkek çocuk=3750=Toplam 10.000.Tl. Olmaktadır. *******************************
Ayetin yine bu bölümünde Karısının ölüp de
geriye bıraktığı mirasın eğer çocukları varsa erkek eşine düşecek olan mirası
gündeme getirmektedir. O da dörtte biridir. Diğer kalan miktar çocuklarına
erkek ve kızlara tarif edilen oranda bölüştürülmektedir. Burada annesi ve
babasına pay düşmemektedir.
10.000.T.L. Kalan miras kadının çocukları olması
durumunda mirasın erkek eşine dörtte bir oranında olduğuna göre, iki bin beş
yüz lirası pay olarak düşmektedir. Geri kalan miktar da Çocuklara erkeğe iki
dişi hakkı verilmek üzere pay edilmektedir.
Yani Bir çocuk olsa bile çocuğa düşen miktar
yedi bin beş yüz lira düşmektedir. Duruma göre erkek ve dişiler iseler bu
miktarın dişilerin iki katı erkek çocuklara düşecek edilecek şekilde pay
edilir.
c)-Sizin çocuğunuz yoksa, geriye
bıraktıklarınızdan dörtte biri onların (kadınlarınızın)dır.
Bu ayette erkek eş ölür de kadın eş ona
mirasçı kalırsa erkek eşin çocuğu da yoksa erkek eşin mirasından dörtte bir hakka
sahiptir. Geri kalan miktar ölen erkeğin annesine ve babasına, kalır. Üçte biri
annenin üçte ikisi babaya olmak üzere paylaştırılır.
10.000.T.L. Kadın için dörtte bir, Kalan
mirasın üçte birisi erkeğin anasının üçte ikisi de erkeğin babasınındır.
d)-“ Eğer sizin çocuğunuz varsa geriye bıraktıklarınızdan
sekizde biri onların (kadınlarınızın)dır.”
Ayetin bu bölümünde, eğer ölen eş erkek ise
erkeğin çocukları da varsa karısına kalan mirasın sekizde biri pay olarak düşer,
geri kalan çocuklarındır. Anne ve babaya bu durumda miras düşmez.
10.000.T.L. Mirasın sekizde birisi karısına
düşer geri kalan miktar da Çocukludan erkek olanlara iki dişinin hissesi kadar
pay edilerek dağıtılır.
g)-“ Mirası aranan erkek ya da kadın, çocuğu
ve babası olmayan bir kimse olup erkek veya kız kardeşi bulunursa onlardan her
biri için altıda bir vardır.”****
Ayetin doğru anlaşılmasında en zor olan konu
burasıdır. On ikinci ayetin bu bölümde bahsedilen miras ölen kadın eşin babasız
ve çocuksuz olan, annesine ve kardeşlerine nasıl pay edilişinin hükmü
açıklanmaktadır.
Yani mirasçı bir anne ve kardeşlerden birisi
erkek birisi kadın olması durumunda Erkek kardeş olsun kadın kardeş olsun
ayırım yapılmadan her birine mirasın altıda biri verilmesi gerektiği
vurgulanmaktadır. Geri kalan miras ise ölen kadının annesinindir. Oda
gösteriyor ki anne mirasın üçte ikisine sahip olmaktadır.
10.000.Tl. Erkek ve kız kardeş Her birisi için
altıda bir olduğun göre ikisinin toplamı mirasın altıda ikisi olur. Anne o
zaman mirasın üçte ikisine sahip olur.
Örnek olsun diye Bir de bu mirası rakamsal
olarak çıkaralım.
Bu hesapta önce bilineni bir ortaya çıkarmaya
çalışalım. On bin liranın altıda biri erkek ve kız kardeşler eşit olarak
alacaklarına göre, 10.000/6=1666,6 Bir kardeşe düşen miktar iki kardeşe düşen
miktar iki ile çarpılır.3333,3 yaklaşık olarak çıkar kardeşlere düşen bu payı
mirasın tamamından çıkarılınca kadın ölen eşin annesinin mirası ortaya çıkar.
Annenin payı=6666.7 yaklaşık olarak çıkmaktadır.
4/176- Eğer kız
kardeşi iki ise, geride bıraktıklarının üçte ikisi onlarındır.
Bakınız on ikinci ayette
erkek ve kız kardeş mirasçı olup da mirastan her birisi için altıda bir pay
alırken bu ayette iki kız kardeş olsa bile mirasın üçte ikisine sahip
olmaktadırlar.
Dikkat ederseniz on ikinci
ayette anneye düşen pay oranı artarken yüz yetmiş altıncı ayette kardeşlere
verilen oran artmaktadır. Bu bir çelişki değil bu bir çelişiksizliktir
anlayabilenler için tabi ki!
4/176-Eğer kız kardeşi iki
ise, geride bıraktıklarının üçte ikisi onlarındır. Ama (mirasçılar) erkekler ve
kız kardeşler ise, bu durumda erkek için dişinin iki payı vardır. Allah,
-şaşırıp sapmayasınız diye- açıklar. Allah, her şeyi bilendir.
Yani, bir kız kardeş olunca,
mirasın yarısı, iki kardeş olunca mirasın üçte ikisi iki veya daha fazla
kardeşler olması durumunda daha çok hisse almaları dile getirilmektedir. Bu
durumda anne çok kardeşli oldukları zaman mirasın altıda birine hak kazandığı
görülmektedir.
f)-“ Eğer bundan fazla iseler, bu durumda
-kendisiyle yapılan vasiyette ya da (varsa) borçtan sonra- üçte bir’de -zarara
uğratılmaksızın onlara ortaktırlar.”****
Ayetin bu bölümünde kardeşler erkek olsun
kadın olsun iki veya ikiden fazla iseler bu durumda mirasın üçte biri
kardeşlerin geri kalan üçte iki de anneye aittir.
10.000.T.L. Mirasın üçte biri kardeşlerin olduğuna
göre anne payın üçte ikisini almaktadır kardeşler de kendi aralarında Kalan
miktarı erkek olsun kadın olsun kalan mirasın üçte birini kendi aralarında eşit
olarak pay edilir.
Yine önemli olan bir konu da söz konusu on
ikinci ayette bahsedilen mirasta kardeşler ikiden çok olsa bile anne mirasın
üçte ikisine malik olduğu halde nisa yüz yetmiş altıncı ayette kardeşler ikiden
fazla olduğu zaman mirasın üçte birisine sahip olmaktadırlar.
Miras paylaşımında bu farklı inceliği de
gözler önüne sermek istedim.
NİSA YÜZ YETMİŞ ALTINCI AYETTE BABASIZ VE
ÇOCUKSUZ MİRAS PAYLAŞIMI.
4/176-
Senden fetva isterler. De ki: “Allah, ‘çocuksuz ve babasız olanın (kelale’nin)’
mirasına ilişkin hükmü açıklar. Ölen kişinin çocuğu yok da kız kardeşi varsa,
geride bıraktıklarının yarısı kız kardeşinindir. Ama (ölen) kız kardeşinin
çocuğu yoksa, kendisi (erkek kardeşi) ona mirasçı olur. Eğer kız kardeşi iki
ise, geride bıraktıklarının üçte ikisi onlarındır. Ama (mirasçılar) erkekler ve
kız kardeşler ise, bu durumda erkek için dişinin iki payı vardır. Allah,
-şaşırıp sapmayasınız diye- açıklar. Allah, her şeyi bilendir.
Bu ayet de Nisa on ikinci ayette ölen kadın
eşin babasız ve çocuksuz olan miras paylaşımından söz etmekteydi nisa yüz
yetmiş altıncı ayette ise ölen erkek eşin babasız ve çocuksuz anne ve
kardeşlere düşen mirasın paylaşımından söz etmektedir.
a)-“ Senden fetva
isterler. De ki: “Allah, ‘çocuksuz ve babasız olanın (kelale’nin)’ mirasına
ilişkin hükmü açıklar.
On ikinci ayette Çocuksuz ve
babasız bir kadının geride kalan mirasçıları gündeme getirmiştik. Onun
mirasının baba ve çocuklar olmadığı zamanda, kadının annesine ve kadındın erkek
ve kız kardeşlere mirasın paylaştırıldığını görmekteyiz.
Nisa Yüz yetmiş altıncı
ayette ise Çocuksuz ve babasız olup da ölen bir erkeğin mirasının anneye ve
kardeşlere nasıl paylaştırılması söz konusudur. Babasız ve çocuksuz olduğuna
göre, sadece anne ve kardeşleri gündeme gelmektedir.
b)-“ Ölen kişinin çocuğu yok
da kız kardeşi varsa, geride bıraktıklarının yarısı kız kardeşinindir.”
Ayetin bu bölümünde Ölen erkek
eşin, miras paylaşımında, babası ve çocuğu olmayan, sadece Anne ile sadece bir
kız kardeş vardır.
Ölen kişinin sadece bir kız
kardeşi varsa mirasın yarısını annesi, yarısını da kız kardeşi almaktadır.
Unutulmamalıdır ki, Kur’an
Bilinen şeyleri ortaya koyar bilinmeyen şeyleri biz o bilinenlerden hareket
ederek tezat teşkil etmeyecek şekilde bilinmeyenleri çıkarırız.
10.000.T.L. Yarısı kız
kardeşin diğer kalan yarısı başka bir mirasçı olmadığına göre, ölen erkeğin
annesinindir.
c)-“ Ama (ölen) kız
kardeşinin çocuğu yoksa kendisi (erkek kardeşi) ona mirasçı olur.”
Yine Ayetin bu bölümünde İki
kardeşten söz edildiğini diğer ayetler bütünlüğünden anlamak gerekir. Birisi
erkek kardeş diğeri kız kardeştir. Kız kardeşinin çocuğu olmayıp da ölmüşse,
kız kardeşine, erkek kardeş kız kardeşe düşecek payları da beraber almasından
söz etmektedir. Yani mirasın üçte ikisi erkek kardeşin eri kalan miktar ölen
kız kardeş ve annesindir.
Bu ayette Bir bilinmeyen
vurgu daha yapılmaktadır. Eğer kız kardeşin çocuğu olmuş olsaydı Demek ki ölen
kız kardeşe düşen pay çocuğuna intikal edecekti. Olmayınca ölen kız kardeşinin
payını da erkek kardeş almaktadır.
10.000.T.L. Bir erkek kardeş
anne kız kardeş ve olduğu zaman üç kız hissesi bir de anne hissesi gündeme
gelmektedir. Mirasın üçte ikisine erkek kardeş sahip olduğuna göre anne ve kız
kardeş mirasın üçte birine sahip olmaktadırlar.
En zor paylaşımlardan birisi
ayetin bu bölümüdür.
Ayetin bu bölümünde Mirasçı
olarak erkek annesi ve erkek kardeş gündeme gelmektedir. Ayrıca ölmüş olan bir
kız kardeş de çocuğu olmayıp düşecek olan payı da öldüğü için erkek kardeşe
düşmesinden söz ediliyor. O zaman şöyle pay edilir.
10.000/6= 1666,6 Altıda
birisi annenin olduğuna göre Erkek kardeşe düşen payı hesaplayalım.
Erkek kardeş=iki kız kardeş
hissesi aldığına göre iki hisse de erkeğin olmaktadır. O zaman
10.000/3=3333,3 düşen^miktar
üçte iki olduğuna göre bunun iki katı da 6666,7 +1666,6= Toplam miktar yaklaşık
olarak 8333,3 erkek kardeşe düşen paydır. Bu miktarın yarsı da 1666,6 toplam erkek
kardeşe düşen miktardır.
Sağlamasını yapmaya
çalışalım.8333,3 erkek kardeşe +1666.7 anneye düşen miktar=10.000Tldir.
O zaman 10.000T.L. üç eşit
parçaya bölünür iki eşit miktar erkek kardeşin geri kalan üçte bir miktar iki
eşit parçaya bölünür yarısı annenin yarısı ölen kız kardeşin idi o kız kardeşin
hakkı da erkek kardeşe düşünce Anne mirasın altıda birine sahip olmaktadır. Erkek
kardeş de altıda beşine hak sahibi olmaktadır. Bakınız bu paylaşım şu paylaşım
şekliyle de örtüşmektedir.” Onun kardeşleri varsa o zaman annesi için altıda
bir’dir.”
d)-“ Eğer kız kardeşi iki
ise, geride bıraktıklarının üçte ikisi onlarındır.”
Ölen erkeğin iki kız kardeşi
varsa bu durumda mirassın üçte ikisi iki kız kardeşindir. Kalan miktar da
annesine aittir o da üçte bire isabet etmektedir.
10.000.T.L. Üç eşit parçaya
bölünür anne iki kız kardeş her biri mirasın üçte birine hak sahibi olmuş
oluyor.
e)-“ Ama (mirasçılar)
erkekler ve kız kardeşler ise, bu durumda erkek için dişinin iki payı vardır.”
Ayetin bu bölümünde, Ölen
erkeğin kardeşleri kızlar ise anne mirasın altıda birine kardeşler de kalan
mirasın altıda beşine isabet etmektedir.
10.000.T.L. Miktar altı da
birisi annenin geri kalan altı da beşi kaç kız ve erkek varsa erkek iki dişinin
hissesi kadar alacak şekilde pay edilir.
Annenin payı 10.000./6=1666.6
Dört kız kardeş iki de erkek
kardeş olsun Ayette her erkek kardeş iki dişi payı alacak olduğuna göre klan
miras sekiz dişi payı eder.
Her dişi için= 1388,6 Pay
düşmektedir. Miras miktarı 10.000 TL. Olduğuna göre 10.000.-1666,6=8333,3 eder.
Bu miktar kardeşler payıdır. Her erkek iki dişi payı aldığına göre her erkek
2083.3pay alır. iki erkek olunca=4166.6 erkek kardeşlere düşen pay olur.
Dört kız miras toplamı=4166,6=erkek
kardeşler alınan miras toplamı=4166,6.anne miras=1666,7 hepsinin
toplamı=10.000. Türk lirası idi. bölüşülenlerin toplamı o olduğuna göre demek ki,
Allah hesap yapmasını biliyormuş.
İsterseniz zor gibi görülen
bu matematiksel paylaşımı da yapmaya çalışalı
KUR’AN ÜÇ FARKLI KONUMDA
ÖLENLERİN GERİDE BIRAKTIĞI MİRASIN PAYLAŞIM FARKLILĞINI ANLATIR.
1-ÖLENLERİN EŞLERİNİN
OLMADIĞI DURUMDA KALAN MİRASÇILARA PAYLAŞIM ŞEKLİ.
a)-“ Çocuklarınız
konusunda Allah, erkeğe iki dişinin hissesi kadar tavsiye eder.”
Şimdi kişilere konumlara göre Ölen kişilerden
kalan mirasın vasiyet ve borcun düşülmesinden sonra örnek olarak on bin Türk
lira mirası kalmış olsun.
10.000 T.L Bu miktar eğer ölenin bir erkek
çocuk bir de kız çocuğu varsa bu durumda erkek çocuk kız çocuğuna iki kız
hissesi tavsiye edildiğine gere on bin T.L üç eşit parçaya bölünür kız çocuğuna
bir hisse, erkek çocuğuna iki hisse olarak pay edilir.
b)-“Eğer onlar ikiden çok kadın ise (ölünün)
geride bıraktığının üçte ikisi onlarındır.”
Ayetin bu bölümünde iki veya daha çok kız
çocuğu olması durumunda kalan mirasın üçte ikisi kız çocukların geri kalan mirasın
üçte biri de anneye ve babaya pay olarak verilmektedir. Yine vasiyet ve borcun
düşülmesinden sonra kalan miras on bin Türk lirası olsun. Bu durumda!
10.000 T.L. üçte ikisi kızların kız sayısı kaç
ise üçte ikisi eşit olarak sayıya göre bölünür.
10.000.T.L. üçte birisi anneye ve babaya
kalmaktaydı Bu miktarın da üçte birisi annenin üçte ikisi de babanındır.
c)-“ Kadın (veya kız) bir tek ise, bu durumda
yarısı onundur.”
Ayetin bu bölümünde ölen kişinin sadece bir
kız çocuğu ve anne babasının mirasçı oluşunu ele almaktadır. Bu durumda kalan
mirasın yarısı kız evladın ise diğer yarısı da anne ve babaya aittir. Bu
durumda!
10.000.T.L sının yarısı kız çocuğunun diğer
kalan yarısının da anne ve baya ait olmaktadır. Baba kalan yarısının üçte
ikisine anne de üçte birine hak sahibidirler.
d)-“ Bir (erkek) çocuğu varsa, geriye
bıraktığından anne ve babadan her biri için altıda bir”
Ayetin bu bölümünde ölenlerden sadece bir
erkek çocuğunun olup diğer mirasçılardan anne ve babanın olması durumundaki
mirasın paylaşımını ele almaktadır.
Mirasın sadece bir kız çocuğu olduğunda
yarısına sahip oluyorsa bu durumda sadece bir erkek çocuk ve anne bası olduğu
konumda erkek çocuk mirasın otomatik olarak üçte ikisine sahip olduğu gündeme gelmektedir.
Yapılan varis veya kalan borçtan sonra on bin
Türk lirası miras kalmış olsun. Bu urumda!
10.000.T.L. Mirasın bu bölümünde, Mirasçı olan
anne baba ve erkek çocuktur. Anne ve baba birasın her biri altıda birine sahip
olduğuna göre mirasın tamamının altıda ikisi anne babanın geriye kalan altıda
dördü de erkek çocuğun olduğu belirlenir.
Oda gösteriyor ki üçte ikisi erkek evlada üçte birisi de anne ve babaya
düşmektedir.
e)-“ çocuğu olmayıp da
anne ve baba ona mirasçı ise, bu durumda annesi için üçte bir vardır.”
Kur’an ayetin bu bölümünde, çocuğu yoksa anne
babası ona mirasçı olduğu bir konumdan bahsetmektedir Bu da gösteriyor ki, çocuk
yok, eş yok, sadece ölenin mirası anne ve babaya düşmektedir.
10.000.T.L. Bu miktar üç eşit parçaya
bölünecek üçte ikisi babanın üçte birisi de annenindir.
f)-“ . Onun kardeşleri varsa o zaman annesi
için altıda bir’dir.”
Bu bölümde Mirasa kardeş girdiği zaman
bilinmelidir ki baba çocuklar ve eşler olmadığı anlaşılmalıdır.
Ayetin bu bölümünde de çok önemli bir noktaya
temas ettiğini görmekteyiz. Burada Mirası bölüşülen ölen kadın olan annesi ve
kardeşleri gündeme gelmektedir.
10.000.T.L. Kalan mirasın altıda birisi
çıkarılır geri kalan miktar kardeşler arasında
2-ÖLENLERİN EŞLERDEN HER HANGİ BİRİSİNİN
BULUNDUĞU KONUMDAKİ PAYLAŞIM ŞEKLİ;
a)- “Eşlerinizin, eğer çocukları yoksa geride
bıraktıklarının yarısı sizindir.”
Bu Ayetin bu bölümde karısı ölüp de, mirasçı
olan erkeğin miras ile ilgili konumu gündeme getirilmektedir.
Yani ölen kadın ise, kadının da çocukları
yoksa bu durumda erkeğe mirasın yarısı pay olarak verilmektedir. Kalan miktar
da kadının annesi ve babasınadır.
Mirasın vasiyet ve borcun düşülmesinden sonra
yine on bin lira miras olsun.
10.000.T.l. Bu ayete göre kadın ölüp de
kadının malından eğer çocukları yoksa yarısını hayatta kalan erkek eş sahiptir.
Bu durumda on bin ikiye bölündüğünde erkeğe düşen miras beş bin liradır.
Geri kalan miktarda kadının anasına ve
babasına pay edilir. On birinci ayetin şu bölümüne göre pay edilir.
e)-“ çocuğu olmayıp da
anne ve baba ona mirasçı ise, bu durumda annesi için üçte bir vardır.”
Ani beş bin liranın üçte birisi annenin üçte
ikisi de babanındır.
b)-“Şayet çocukları varsa, -onunla yapacakları
vasiyetten ya da (ayıracakları) borçtan sonra- bu durumda bıraktıklarının
dörtte biri sizindir. Diğer kalan miktar çocuklarındır.
Ayetin yine bu bölümünde Karısının ölüp de
geriye bıraktığı mirasın eğer çocukları varsa erkek eşine düşecek olan mirası
gündeme getirmektedir. O da dörtte biridir. Diğer kalan miktar çocuklarına
erkek ve kızlara tarif edilen oranda bölüştürülmektedir.
c)-Sizin çocuğunuz yoksa, geriye
bıraktıklarınızdan dörtte biri onların (kadınlarınızın)dır.
Yani kadın ölür erkek mirasçı kalırsa kadının
da çocukları varsa bu durumda erkek mirasın dörtte birini alır diğer kalanı
çocuklarındır.
d)-“ Sizin çocuğunuz yoksa, geriye
bıraktıklarınızdan dörtte biri onların (kadınlarınızın)dır.”
Ayetin bu bölümünde eşlerden eğer erkek ölür
kadın ona mirasçı kalırsa eğer erkeğin çocuğu da yoksa bu durumda kadın mirasın
dörtte birine sahip olur. Geri kalan da erkeğin anasına babasına pay edilir.
f)-“ Eğer sizin çocuğunuz varsa geriye
bıraktıklarınızdan sekizde biri onların (kadınlarınızın)dır.”
Ayetin bu bölümünde, eğer ölen eş erkek ise
erkeğin çocukları da varsa karısına kalan mirasın sekizde biri pay olarak düşer
geri kalanı çocuklarındır. Anne ve babaya bu durumda miras düşmez.
g)-“ Mirası aranan erkek ya da kadın, çocuğu
ve babası olmayan bir kimse olup erkek veya kız kardeşi bulunursa onlardan her
biri için altıda bir vardır.”****
Ayetin doğru anlaşılmasında en zor olan konu
burasıdır. Biz On ikinci ayetin bu bölümde bahsedilen miras ölen kadın eşin
babasız ve çocuksuz olan yakınlarına nasıl pay edildiğini anlıyoruz.
Yani mirasçı bir anne ve kardeşlerden birisi
erkek birisi kadın olması durumunda Erkek kardeş olsun kadın kardeş olsun
ayırım yapılmadan her birine mirasın altıda biri verilmesi gerektiği
vurgulanmaktadır. Geri kalan miras ise ölen kadının annesinindir. Oda gösteri
yor ki anne mirasın üçte ikisine sahip olmaktadır.
4/176- Eğer kız
kardeşi iki ise, geride bıraktıklarının üçte ikisi onlarındır.
Bakınız on ikinci ayette
erkek ve kız kardeş mirasçı olup da mirastan her birisi için altıda bir pay
alırken bu ayette iki kız kardeş olsa bile mirasın üçte ikisine sahip olmaktadırlar.
Dikkat ederseniz on ikinci
ayette anneye düşen pay oranı artarken yüz yetmiş altıncı ayette kardeşlere
düşen pay artmaktadır.
4/176-Eğer kız kardeşi iki
ise, geride bıraktıklarının üçte ikisi onlarındır. Ama (mirasçılar) erkekler ve
kız kardeşler ise, bu durumda erkek için dişinin iki payı vardır. Allah,
-şaşırıp sapmayasınız diye- açıklar. Allah, her şeyi bilendir.
Yani, bir kız kardeş olunca,
mirasın yarısı, iki kardeş olunca mirasın üçte ikisi iki veya daha fazla
kardeşler olması durumunda daha çok hisse almaları dile getirilmektedir. Bu
durumda anne çok kardeşli oldukları zaman mirasın altıda birine hak kazandığı
görülmektedir.
f)-“ Eğer bundan fazla iseler, bu durumda
-kendisiyle yapılan vasiyette ya da (varsa) borçtan sonra- üçte bir’de -zarara
uğratılmaksızın onlara ortaktırlar.”
Ayetin bu bölümünde kardeşler erkek olsun
kadın olsun iki veya ikiden fazla iseler bu durumda mirasın üçte biri
kardeşlerin geri kalan üçte iki de anneye aittir.
Yine önemli olan bir konu da söz konusu on
ikinci ayette bahsedilen mirasta kardeşler ikiden çok olsa bile anne mirasın
üçte ikisine malik olduğu halde nisa yüz yetmiş altıncı ayette kardeşler ikiden
fazla olduğu zaman mirasın altıda birisine sahip olmaktadır.
Miras paylaşımında bu farklı inceliği de gözler
önüne sermek istedim.
Sonuç olarak, Kur’an’da en zor anlaşılabilen
konulardan birisi Miras paylaşımıdır. Kur’an’ın tanımladığı şekilde
Paylaştırabilmek için Miras ayetleri ile ilgili bütün alternatif kuralları
bilmek ve ayetler arasında güçlü bir bağ kurarak ancak doğru bir çözüm
gerçekleştirilebilir.
Doğrularım Allah’a yanlışlarım ise bana
aittir. En doğrusunu Allah bilir.
ALİ RIZA BORAZAN
MERSİN -ANAMUR
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder