RAHMAN VE RAHİM OLAN
ALLAH’IN ADIYLA!
30/2- Rum (orduları)
yenilgiye uğradı.
30/3- Yakın bir yerde. Ama onlar,
yenilgilerinden sonra yeneceklerdir.
30/4- Birkaç yıl içinde. Bundan önce de, sonra
da emir Allah’ındır. Ve o gün mü’minler sevineceklerdir.
Bu ayetler İman edenlere nasıl bir mesaj
vermektedir?
1-Peygamberlerin gelecekle ilgili verdiği gayibi
bilgilerin gerçekleşmesiyle mümin olanların imanlarının artması.
2-Rabbim Allah’tır diyen Müslümanları yerinden
yurdundan sürerek zulmeden bir kavmin daha ehven olan birilerinin onları
yenmeleriyle Müslüman olanların rahat bir nefes almaları.
3-İnkâr edenlerin zulmedenleriyle zulüm
yapmayanların arasındaki farkı anlatarak onlara karşı nasıl davranılacağının
yolunu yöntemini göstermektedir.
Şimdi bu ayetler ışığı altında Allah, Kuran’da
geçen inkâr eden insanları, iki kısma ayırmaktadır.
1-ANLAŞMALI OLANLAR; 2-ANLAŞMAYI BOZANLAR;
1-ANLAŞMALI OLANLAR;
9/7- Mescid-i
Haram yanında kendileriyle anlaştıklarınız dışında, müşriklerin Allah Katında
ve Resûlünün katında nasıl bir ahdi olabilir? Şu halde o (anlaşmalı olanlar),
size karşı (doğru) bir tutum takındıkça, siz de onlara karşı doğru bir tutum
takının. Şüphesiz Allah, muttaki olanları sever.
Kuran bütünlüğü içerisinde
düşündüğümüz zaman, anlaşmalı olanlar demek, kendi din ve yaşam biçimini,
Allah’ın göndermiş olduğu kitapları peygamberleri ve ahiret gününü inkâr ettiği
halde, “Rabbim Allah’tır” diyenleri yerinden sürüp kovmayan onları inancından
dolayı öldürmeyen toplum ve kavimlere verilen bir isimdir.
Şimdi Kuran içerisinde sörf
yaparak bu söylediklerimizi ayetlerle izah etmeye çalışalım.
60/6- Andolsun, onlarda
sizlere, Allah’ı ve ahiret gününü umud edenlere güzel bir örnek vardır. Kim yüz
çevirecek olursa, artık şüphesiz Allah, Ğaniy (hiçbir şeye ihtiyacı olmayan),
Hamid (övülmeye layık olan)dır.
60/7-
Belki Allah, sizlerle onlardan kendilerine karşı düşmanlık besledikleriniz
arasında bir sevgi-bağı kılar. Allah, güç yetirendir. Allah, çok bağışlayandır,
çok esirgeyendir.
60/8-
Allah, sizinle din konusunda savaşmayan, sizi yurtlarınızdan
sürüp-çıkarmayanlara iyilik yapmanızdan ve onlara adaletli davranmanızdan sizi
sakındırmaz. Çünkü Allah, adalet yapanları sever.
60/9-
Allah, ancak din konusunda sizinle savaşanları, sizi yurtlarınızdan
sürüp-çıkaranları ve sürülüp-çıkarılmanız için arka çıkanları dost edinmenizden
sakındırır. Kim onları dost edinirse, artık onlar zalimlerin ta kendileridir.
5/80- Onlardan çoğunun inkara sapanlarla
dostluklar kurduklarını görürsün. Kendileri için nefislerinin takdim ettiği şey
ne kötüdür. Allah onlara gazablandı ve onlar azapta ebedi kalacaklardır.
5/81- Eğer Allah’a, peygambere ve ona
indirilene iman etselerdi, onları dostlar edinmezlerdi. Fakat onlardan çoğu
fasık olanlardır.
5/82- Andolsun, insanlar içinde, mü’minlere en
şiddetli düşman olarak Yahudileri ve müşrikleri bulursun. Onlardan, iman
edenlere sevgi bakımından en yakın olarak da: “Hıristiyanlarız” diyenleri
bulursun. Bu, onlardan (birtakım) papaz ve rahiplerin olması ve onların
gerçekte büyüklük taslamamaları nedeniyledir.
5/83- Elçiye indirileni dinlediklerinde hakkı
tanıdıklarından dolayı gözlerinin yaşlarla dolup taştığını görürsün. Derler ki:
“Rabbimiz inandık; öyleyse bizi şahidlerle birlikte yaz.”
5/84- “Hem Rabbimiz’in bizi salihler
topluluğuna katmasını umarken ne diye Allah’a ve bize Hak’tan gelene
inanmayalım?”
Yukarıda iki farklı sureden İnkâr edenlerin
hepsinin bir olmadığı ile ilgili ayetlerden örnekler vermeye çalıştık. Bu iki
sureden iki ayet anlatmak istediğimiz konunun özetini vermektedir.
60/8-
Allah, sizinle din konusunda savaşmayan, sizi yurtlarınızdan
sürüp-çıkarmayanlara iyilik yapmanızdan ve onlara adaletli davranmanızdan sizi
sakındırmaz. Çünkü Allah, adalet yapanları sever.
5/83- Elçiye indirileni dinlediklerinde hakkı
tanıdıklarından dolayı gözlerinin yaşlarla dolup taştığını görürsün. Derler ki:
“Rabbimiz inandık; öyleyse bizi şahidlerle birlikte yaz.”
Allah Bütün insanlara eşit uzaklıktadır.
Allah’a en yakın olan insan Kendisini Allah’ın söylediklerini En çok yerine
getiren insandır. Allah’a en uzak olan insan da Allah’ı inkâr eden ve onun
gönderdiklerine karşı en çok düşman olan insandır. Demek ki Allah’ın insanlara
uzaklaşması ve yakınlaşması insanların kendi tutum ve davranışlarıyla ilgili
bir meseledir.
İnsanları Müşrik veya ehli kitap olmaları,
elbette ailesi yakınları ve toplumların yakından alakası vardır. Ama her insan geleneklerden
adetlerden gelen alışkanlıklarını kendisine verilen donanımla doğrusunu bularak
yürüyebilecek yeteneğe sahiptir. İşte, aklını kullanmayan ve kendi öz yapısında
olan cevheri kullanma zahmetinde bulunmayanların üzerine pislik yağdırması bu
anlama gelmektedir.
10/100-
Allah’ın izni olmaksızın, hiç kimse için iman etme (imkanı) yoktur. O, akıl
erdiremeyenlerin üzerine iğrenç bir pislik kılar.
Sakın ola ki, İman
etmeyenlere Allah izin vermediği için iman etmedi diye aklınıza bir şey
emlesin. Allah İman etmeyi de inkâr etmeyi de yaratandır. İman etmeyenler kendi
özgür iradeleriyle iman etmemeyi, iman edenler de aklını kullanarak kendisine
verilen donanımı kullandıkları için iman etmeyi tercih etmişlerdir.
Bu konuları değişik
makalelerimde sık sık gündeme getirmeye çalıştım. Tekrar üzerinde derinliğine
durmayacağım. Ama şu bir gerçek ki, Dünya hayatı bir deneme ve imtihan
salonudur. Allah kim sapmayı dilerse onun sapma yollarını açmakta, kim hidayete
gelmeyi dilerse de onun hidayete gelme yollarını, açmaktadır.
Yukarıda Kuran’dan örnek
olarak vermiş olduğum ayetler, İman edenler için imanını arttıran olduğu gibi inkâr
edenler için de inkârlarını arttıran ayetler olarak anlaşılmalıdır.
Allah İman edenlere ancak
velilik eder. Çünkü Peygamberliği kabul edenler Ve kendilerine peygamber olarak
gönderilenler ancak Allah’tan vahiy alırlar. İnkâr edenlere Allah’ın
söylediklerini söylediğin zaman gülerler geçerler üstelik bir de alay ederler.
Tabiri caizse Allah,
Tiyatroda seyircilerin duyamadığı sadece oynayanların işiteceği şekilde
senaristin yönlendirdiği gibi, Kendisine iman edenleri yönlendirir. Onların
nerede nasıl davranacaklarını yolunu yöntemini vahiyle belirler. Ama inkâr
edenler, Allah’ın gönderdiği peygamberleri, kitapları ve yargılanacak oldukları
ahiret âlemini kabul etmediklerinden, bu güzel nimetlerden mahrum
kalmaktadırlar.
Dünya hayatında Bir babanın
kendisine ait olan iki oğluna sermayeyi verip bu sermayeyi geçiminizi temin edin
dediğinde, Birisi içkide kumarda oyunda oynaşta harcarken, diğeri bu sermayeyi
kendi geleceği için israf etmeden doğru bir şekilde kullanması gibidir.
Bu ikisinin durumu aynı
mıdır? Ahiret hayatında o sermayeyi yanlış yerlerde kullanmasının cezası düşünülmese
bile, kısacık dünya hayatını rezil olarak sürdürmekte ve perişan olarak ölüp
gitmektedir. Ama kendisine verilen sermayeyi doğru yerde düzgün olarak kullanan
bir kişi ise dünya hayatında başı dik kimseye bağımlı kalmadan onurlu bir
şekilde maratonu tamamlamış ahiret hayatında da onu onurlu bir karşılama
vardır.
16/76- Allah şu örneği verdi:
İki kişi; bunlardan birisi dilsiz, hiçbir şeye gücü yetmez ve her şeyiyle
efendisinin üstünde (bir yük), o, onu hangi yöne gönderse bir hayır getirmez;
şimdi bu, adaletle emreden ve dosdoğru yol üzerinde bulunanla eşit olabilir mi?
Elbette Kim iman eder Ve
imanın gereği gibi dünya hayatında yaşarsa kendi lehine kim de iman etmez ve
inkâr ederse de kendi aleyhinedir. Herkes Ahiret âleminde hesabını inkâr etse
de iman etse de Allah’a karşı kendisi verecektir. Ancak Dünya hayatında kim
kendi din anlayışını inkârını veya imanını başkaları üzerinde baskı ve zulüm
aracı olarak kullanmaya kalkışırsa, İşte
doğru yol tutturanların mücadelesi bunlarla başlamaktadır.
Yukarıda örneklerini verdiğim
ayetlerde, İnkâr edenlerin inkârlarını başkaları üzerinde zulüm yapanlarla,
yapmayanların farklılığını bize anlatmakta, onlara karşı bizim nasıl
davranacağımızın yolunu yöntemini anlatmaktadır.
60/8-
Allah, sizinle din konusunda savaşmayan, sizi yurtlarınızdan
sürüp-çıkarmayanlara iyilik yapmanızdan ve onlara adaletli davranmanızdan sizi
sakındırmaz. Çünkü Allah, adalet yapanları sever.
İnkâr
edenlerden Bu tip insanların inkârları ancak kendilerine zarar getirmektedir.
Onların hesabını Allah ahiret âleminde Allah verecektir. İşte, iyi ilişkiler
kurulabilecek olanlar bunlar olduğunu Bu tutumlarını düzgün olarak
sürdürdükleri takdirde onlarla iyi geçinmemiz Gerektiğini bize anlatmaktadır.
60/9-
Allah, ancak din konusunda sizinle savaşanları, sizi yurtlarınızdan
sürüp-çıkaranları ve sürülüp-çıkarılmanız için arka çıkanları dost edinmenizden
sakındırır. Kim onları dost edinirse, artık onlar zalimlerin ta kendileridir.
Asıl
düşmanlık ve mücadele bu tip inkâr edenlere karşıdır. İşte Müslüman olanların
zayıf olduğu, savaş yapacak güç ve takatlerinin bulunmadığı bir dönemde Allah
onların imanlarını güçlendirmek için kendilerine iman ettiklerinden dolayı
zulüm ve işkence edenlerin, Rum ordularının yenilgilerinden sonra yenecekler
ayetinin gelmesi Müslüman olanların yüreklerine soğuk su serpilmiştir.
30/2- Rum (orduları)
yenilgiye uğradı.
30/3- Yakın bir yerde. Ama onlar,
yenilgilerinden sonra yeneceklerdir.
30/4- Birkaç yıl içinde. Bundan önce de, sonra
da emir Allah’ındır. Ve o gün mü’minler sevineceklerdir.
Rum
orduları konu ve kuran bütünlüğü içerisinde düşündüğümüz zaman Müntehine surenin
sekizinci ayete muhatap olan müşrikler
olduğu görülmektedir. Bunlar Allah’ın rabliğini kabul etmiyorlar. Ama Allah’ın
Rabliğini kabul edenleri de yerinden yurdundan sürmek için çaba da
harcamıyorlar.
Eğer, Rum orduları Kuran’ın tanımladığı
şekilde, Müslüman olmuş olsalardı. Kuran onlara arka çıkmayı ve destek olmayı
emrederdi. Onlar Müslüman olanların ne velileri ne de arkadaşları olabilirler.
Ancak iki biri birine düşman olan müşrik topluluğun, içerisinde zulmeden ile
zulüm yapmayanlara karşı davranış biçimini Kuran belirlemektedir.
Şimdi Asıl meselenin özüne gelelim. Tağut’i
düzenler Müslüman olanların asla ne velisi ne de biat edeceği güç ve otorite
olabilir. Demokrasiler çoğunluğun kabul ettikleri hak, azınlığın kabul
ettikleri doğru da olsa batıl olarak görülmektedir. Oysa Kuran Bütün dünyadaki
insanlar bir araya gelse, Allah’ın söylediği bir şeye muhalefet etse o
yanlıştır.
6/115- Rabbinin sözü, doğruluk bakımından da,
adalet bakımından da tastamamdır. O’nun sözlerini değiştirebilecek yoktur. O,
işitendir, bilendir.
6/116- Yeryüzünde olanların çoğunluğuna uyacak
olursan, seni Allah’ın yolundan şaşırtıp-saptırırlar. Onlar ancak zanna uyarlar
ve onlar ancak ‘zan ve tahminle yalan söylerler.’
Bu yolu kendisine ilke edinmiş olanlar, Ancak
Müslüman olanların emiri resulü olabilirler.
Bu yolda olmayıp bu yolda olanların yaşam biçimlerine dinlerine
saldırmayanlar diğer tağuti güçlerle mücadelelerinde, Kendilerine
dokunmayanların iktidar sahibi olmalarını diğerlerine göre daha ehven görürler.
Ve onlara biat etmeseler de onların yenmelerine karşı sevinç duyarlar.
Sonuç olarak,
İnancından dolayı kuran okudu, namaz kıldı, başını örttü diye onları
hapse atan kesen doğrayan asan iktidarlarla onların din özgürlüklerini
kendilerine veren iktidarlar anı olabilir mi? İşte Müslüman olanlara zulüm
yapmayanlar iktidar sahibi olduklarında onlara biat etmezler ama onların
iktidar sahibi olmalarını diğerlerine göre tercih ederler ve sevinirler. Olayın
özü özeti budur.
Doğrularım Allah’a yanlışlarım ise bana
aittir.
ALİ RIZA BORAZAN
MERSİN ANAMUR.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder