CAHİT
KARA ALP’IN MAKALELERİME ELEŞTİRİSİ VE
VERDİĞİM CEVAPLAR!
İlmi hiçbir yetkinliği bulunmayan, keyfi düşünmenin dışında hiçbir sermayesi bulunmayan bu haddini bilmez şahsın farklı fikir sürmesi değil, tefsir mirasını göz önünde bulundurmaması, tefsir geleneğini bilmemesi ve kendini otorite görmesi beni bu yazıya s
SEN KUR’AN OKUMA!
Ali Rıza Borazan isimli sözde bir yazar… Kendi deyimi ile, hiç arapça
bilmemekte ama yıllarca Kur’an mealleri üzerinde etütler yapmaktadır… Aslı
astarı olmayan hiçbir delile dayanmayan, tamamen atmasyona dayanan farklı
fikirleri gündeme getirmekte ve maalesef bu kelam müsveddesi sözleri köşe
yazısı olarak yayınlamaktadır…
Facebook ve “kuranianlamametodu.blogspot.com” hesabından da yazılarını yayınlayan
söz konusu şahıs, maalesef ilmi temel alt yapıya bile sahip değildir…İlmi
hiçbir yetkinliği bulunmayan, keyfi düşünmenin dışında hiçbir sermayesi
bulunmayan bu haddini bilmez şahsın farklı fikir sürmesi değil, tefsir mirasını
göz önünde bulundurmaması, tefsir geleneğini bilmemesi ve kendini otorite
görmesi beni bu yazıya sevketmiştir…
Yazar Yalova merkezde yayın yapan “Hakimiyet Haber.Com” sitesinde skandal
yazılara imza atmakta ve maalesef benimde köşe yazarlığı yaptığım bu site yönetimi
hala bu cehalet ile malul şahsın yazılarını yayınlamaya devam etmektedir…
Sözde yazarın yayınladığı “Hz. İsan’nın Babası Hz. Zekeriyya’dır” yazısı benim
için bardağı taşıran son damla olmuştur… Hiç kimsenin Kur’an üzerinden ün
yapmak, kendini tanıtmak gibi bir hakkı yoktur… Kur’an’ı yorumlarla tahrif
etmek, tefsir adı altında tahriplerde bulunmak kimsenin haddi değildir…
Farklı fikirlere saygım var ancak Kur’an’ın yalan yanlış bir şekilde tahrif
edilmesine saygım olmaz… Kendisine değer verdiğim site yöneticisi abimize de
sesleniyorum! “Siz her eline kalemi alanı köşe yazarı mı yapıyorsunuz? Farklı
ama temelsiz iddialarda bulunan herkese köşe mi veriyorsunuz? Kusuruma bakmayın
eğer aynı şahıs sitenizde bu tip saçmalıkları yazmaya devam ederse ben köşe
yazılarımı sitenizden çekmek zorunda kalacağım… Bu şahısla aynı sitede yazmak
bana zor gelir…”
Neden bu kadar kızdığımı merak etmişsinizdir… Ali Rıza Borazan isimli şahıs
Kur’an ayetlerinden yola çıkarak Hz. İsa’nın babasının Hz. Zekeriyya olduğunu
söylüyor ve hiçbir delil göstermeden tamamen keyfi yorumlarda bulunuyor… Akıl
tutulması yaşamış birinin söyleyebileceği sözler sarf eden sözde yazar,
mucizevi bir şekilde anlatılan Hz. Meryem’in hamile kalması ve doğurması sürecini
olağan bir dille anlatmakta ve küstahlığın büyüğünü yaparak Hz. Zekeriyya’yı
Hz. Meryem’e koca yapmaktadır…
Ayetler arasında uyuma dikkat etmeyen, işine geldiği yerlerde mecaz diye
hakikatten kaçan bu cehl malulü yazarın hangi sözüne reddiyede bulunacağımı
bilmiyorum… Melekleri “bitki” yapan, “meleğin bir beşer suretine
girmesini” Zekeriyya olarak yorumlayan, “bana bir beşer dokunmamışken
nasıl çocuğum olur” ayetini saçma sapan bir şekilde tevil eden,
Hz. Zekeriyya’nın Meryem’i tekeffül etmesini evlenmesi olarak yorumlayan, Hz.
Yahya’nın doğmasının İsa’yı tasdik edeceği konusunda tek söz etmeyen, İsa’nın
neden ebeveyni değil de sadece annesini zikredip durduğuna açıklık getirmeyen,
Toplumun içine gitmekten korkan Meryem’in aslında babasız doğumdan dolayı değil
din farklılığından dolayı çekindiğini, orada kavmin ileri gelenlerinin
Meryem’in anne ve babasının kötülük ve fuhşiyattan uzak olduklarını
söylemelerinin Meryem’i zina ithamı altında bıraktıkları anlamına gelmediğini,
Meryem’in farklı din anlayışı içinde olduğu için toplum tarafından kınandığını
vs. söyleyen, daha doğrusu saçmalıkları kelam gören yazarın tarihten,
Kur’an’dan, Arap dilinden hiçbir delili yok, üstelik bu konulardan haberi bile
yoktur… Yazarın ilmi delilleri olmadığından iddialarını ayrıntılı bir şekilde
irdeleyip cevaplamanın zaman israfı olduğunu düşündüğümden yazıyı fazla uzatmak
istemiyorum…
Mecazdan bahseden sözde yazarın Arap dil ve belağatı ile yakından uzaktan bir
alakası yoktur… Eline aldığı Türkçe meallerle kendine göre bir Kur’an algısı
oluşturan bu sözde yazarın asılsız, mesnetsiz, çelişkili ve keyfi yazılarını
geri çekmesini, okuyuculardan özür dilemesini ve haddini bilmesini bekliyorum…
CAHİT BEY SEN KURAN OKUMAAYA DEVAM ET ÇÜNKÜ KURAANI
OKUYUP KENDİLERİNE YAŞAM BİÇİMİ OLARAK KABUL EDENLER KURTULMUŞ DİĞERERİ HELK
OLMUŞTUR.
1-Cahit
bey benim Arapça bilmediğimden söz ediyor. Doğru Eğer ben Arapça bilseydim
benim ilgi alanım dağılır kuranda bahsedilen bazı gerçekleri yakalayamazdım.
Arapça bilmek ayrı bir ilim Kuran’ı anlamak ayrı bir ilimdir. Eğer Arapça
bilenler bu kuranı anlamış olsalardı. Araplar ve Arapça bilenler allameyi cihan
olurlardı. Veya Arapça bilen müfessirler kuran anlayışında bu kadar farklılık
oluşturmazlardı.
2-Kuran’ı
doğru olarak anlayabilmek için Şu dört şartın biri birleri ile uyum halinde
olması gerekir.
1-Kuranda
çelişki yoktur. 4/82
2-
evrenin yaratılışında kanunlarında bir çelişki yoktur.67/3,4
3-akıl
ile Allahın göndermiş olduğu dinin verileri ile yaratmış olduğu evrenin
verileri ile çelişki olmadığını akıl çıkarmaktadır
4-eğer
doğru bir din anlayışı ortaya çıkmışsa hayatta yaşamda da bir uyumluluk vrdır.
ŞİMDİ
BU ÖLÇÜLER İÇERİSSİNDE CAHİT BEYİ YAPMIŞ OLDUĞU İFTİRA VE ELEŞTİRİLER SİZCE
DOĞRU MU? BUYURUN İNCELEYİN.
HAZRETİ İSA PEYGAMBER BABASIZ
DEĞİLDİR.
BABASI HAZRETİ ZEKERİYA
PEYGAMBERDİR.
RAHMAN RAHİM OLAN ALLAH’IN
ADIYLA BAŞLIYORUM.
Hz İsa peygamberin
babasız olması ile ilgili Kuran’da hiçbir ayet yoktur. Bu anlayış Hıristiyanlar
tarafından uydurulmuş bir inançtır. Zaten İslam toplumlarındaki Kuran’a
dayanmayan sözlerin büyük bir kısmı ya Yahudilerin uydurduğu ya da
Hıristiyanların uydurduğu hikâyelerdir.
Daha önce de belirttiğimiz gibi bir şeyin doğru olması için şu dört şeyin uyum içinde olması gerekir demiştik. (Kuran, ilim akıl ve pratik hayat)
Şimdi Kuran’da geçen Hz İsa ile ilgili ayetlerden Hz İsa peygamberin babasız mı babalı mı olduğunu, Kuran’da aramaya çalışalım.
3/35- Hani İmran'ın karısı: "Rabbim, karnımda olanı, 'her türlü bağımlılıktan özgürlüğe kavuşturulmuş olarak' Sana adadım, benden kabul et. Şüphesiz işiten bilen Sensin Sen" demişti.
Belki okuyucuların
aklına İsa’nın babasız oluşu ile ilgi ve alakası olmayan bu ayetleri neden
veriyor diye düşünebilirler.
Hayır, öyle düşünmeyin.
Kuran’da geçen hiçbir kelime ve ayet hiçbir kelime ve ayetin yerine
kullanılmamıştır. Aynı zamanda Kuran’da kullanılan hiçbir kelime ve ayet de
birebirlerinden bağımsız değillerdir. Her kelime ve ayetin birebirlerine
yakından ve uzaktan bağımlıdırlar. Tıpkı bir vücutta bulunan organ ve organlar
gibidir.
Bu ayetlerden
başlamamın sebebi Meryem’in ailesi ile de ilgili bilgiler vermektir. Kuran’da
İmran ailesi övülenler arasında yer almaktadır.
33/ 33- Gerçek şu ki, Allah, Adem'i, Nuh'u,
İbrahim ailesini ve İmran ailesini alemler üzerine seçti;
3/36- Fakat onu doğurduğunda -Allah onun ne doğurduğunu daha iyi bilirken- dedi ki: "Rabbim, doğrusu bir kız (çocuğu) doğurdum. Erkek ise, kız gibi değildir. Ona Meryem adını koydum. Ben onu ve soyunu o taşa tutulmuş (kovulmuş) şeytandan Sana sığındırırım."
İmran’ın karısının bu
duası onu hayata bakış açısını göstermektedir. Yani yaratılıştaki Rabbim
Allah’tır sözüne sadakat gösteren erkek adamların içerisinde ismi zikredilmeye
layık birisidir. Burada İmran’ın karısı
“her türlü bağımlılıktan Allah’a adadığı kızın ilerde başına neler
geleceğini bilmezken Allah ondan âlemlere rahmet olacak olan Allah’ın bir
kelimesi ve ruh olduğunu Allah bilmektedir.
Allah bir insanın
gelecekte nasıl bir amel işleyeceğini bilmez diyenlerin kulakları çınlasın.
3/37- Bunun üzerine Rabbi onu güzel bir kabulle kabul etti ve onu güzel bir bitki gibi yetiştirdi. Zekeriya'yı ondan sorumlu kıldı. Zekeriya her ne zaman mihraba girdiyse, yanında bir yiyecek buldu: "Meryem, bu sana nereden geldi?" deyince, "Bu, Allah Katındandır. Şüphesiz Allah, dilediğine hesapsız rızık verendir" dedi.
Önce bu ayette geçen
bazı sözlerin ne demek istediğini anlamaya çalışalım
1- Bunun üzerine Rabbi
onu güzel bir kabulle kabul etti
Bu ayette Allah Hüsnü
tahlil sanatı yapmıştır. Eğer Meryem hakkında İmran’ın karısının yaptığı dua
onun yol çizgisini belirleyecek olsaydı Nuh’un oğlu ve karısı için yaptığı dua
da geçerli olurdu. Burada Meryem yaratılıştaki vermiş olduğu rabbim Allah’tır
sözüne sadakat göstererek ailesinin çizdiği çizgide yürümeyi kendisine görev
bilmiş ve hayata bu pencereden bakarak Allah da onun o yolda yürüyebilecek
donanımını geliştirmiş ve açmıştır.
2- ve onu güzel bir
bitki gibi yetiştirdi.
Allah burada bir
benzetme yaparak Meryem’in hayata bakış ve yetişme şeklinin bir bitkiye
benzeterek anlatmıştır. Bitkiler melektirler. Melekle ilgili bilgiyi burada sen
ol da açıklama.
Kâinatta temel olarak
iki varlık vardır. Melekler- İnsanlar. Birisi emreden varlıklar birisi
emredilen varlıklardır. Burada uzun uzun bunları anlatmayacağım ama sizin
anlayacağınız şekilde kısacık da olsa izah edip geçeceğim.
16/ 49- Göklerde ve yerde olan ne varsa,
canlılar ve melekler Allah'a secde ederler ve onlar büyüklük taslamazlar
Meleklerin temel
özellikleri kendilerine kotlamış olan bilgilerin dışına çıkmazlar. Onlarda akıl
yok irade yok imtihan edilme yoktur. Ama en akıllı insanlar hata yaparlar ama
melekler hata yapmazlar. Eşya yalan söylemez derler ya aynen öyledir.
Bitkiler de meleklerin
sıfatlaşarak isim almasıdır.
Allah Meryem’in
yetişme ve büyütülme şeklini bir meleğe benzeterek anlatmış.
Bazılarının söylediği
gibi bitkiye benzetilmesinin kocasız doğurganlık anlamına değil ahlaki yönden
iblisin tekliflerine karşı kendisini koruma anlamında bitkiye benzetilmiştir
3- Zekeriya'yı ondan
sorumlu kıldı.
Dünya hayatında hiç
bir insan hiçbir insana karşı sorumluluğu yoktur. Sadece evli olan kadın ve
erkek birbirlerine karşı sorumludurlar. Erkek kadının velisi kadın da erkeğin
velisidir. Eğer evliliğin başlamasından itibaren erkek veya kadından birisi
Dünya hayatında Allahın tanımladığı yoldan ayrılmışsa ya onlar ayrılanı aynı
çizgiye tekrar davet edecek eğer gelmezse de evlilik akdi bir süreç içerisinde
bitirilecektir.
Çünkü evlilik devam
ederse, hırsızın yanında duran adam gibi olur. Hırsızlık yapmasa da onun
yanında durması aynı suça ortak olması demektir. Allah genelde erkeği kadına göre farklı
kılmış ve donanım olarak farklı kılınınca da ona bazı fazla sorumluluklar da
yüklemiştir. Bunu Allah söylüyor ben söylemiyorum.
4/ 34- Allah'ın, bazısını bazısına üstün
kılması ve onların kendi mallarından harcaması nedeniyle erkekler, kadınlar
üzerinde 'sorumlu gözeticidir.' Saliha kadınlar, gönülden (Allah’a), itaat
edenler, Allah nasıl koruduysa görünmeyeni koruyanlardır. Nüşuzundan
korktuğunuz kadınlara (önce) öğüt verin, (sonra onları) yataklarda yalnız
bırakın, (bu da yetmezse hafifçe) vurun. Size itaat ederlerse aleyhlerinde bir
yol aramayın. Doğrusu Allah Yücedir, büyüktür.
Allah erkeğe böyle bir yetki vermiş
dileyen kabul etsin dileyen de reddetsin O kendi bilecekleri bir iştir.
“Allah'ın, bazısını bazısına üstün
kılması ve onların kendi mallarından harcaması nedeniyle erkekler, kadınlar
üzerinde 'sorumlu gözeticidir.'”
Sorumlu kılması tefsirlerde anlatıla gibi Meryem’in çocukluk
çağındaki yetimin sorumluluğunu alması değil,Bizzat Zekeriya’nın bir koca
olarak Meryem’i sorumluluğu altına alma anlamında kullanılmıştır.
3/44- Bunlar, gayb
haberlerindendir; bunları sana vahyediyoruz. Onlardan hangisi Meryem'i sorumluluğuna
alacak diye kalemleriyle kur'a atarlarken sen yanlarında değildin;
çekişirlerken de yanlarındadeğildin.
Eğer
Meryem’in yetim olma özelliğinden dolayı sorumluluğu altına almaktan
bahsediyorsanız, ondan önce gelen ayette Meryem’in yetişkin sorumluluk yaşında
bir kadın olduğu anlatılıyor.
3/ 43- "Meryem, Rabbine gönülden
itaatte bulun, secde et ve rüku edenlerle birlikte rüku et."
“Zekeriya'yı ondan
sorumlu kıldı.” İfadesiyle karı koca anlamında olduğu anlaşılıyor.
Bu ayetten anlaşılıyor
ki, Zekeriya Meryem’in kocası ve dolayısı ile İsa’nın da babası olmaktadır.”
4-“ Zekeriya her ne
zaman mihraba girdiyse, yanında bir yiyecek buldu: "Meryem, bu sana
nereden geldi?" deyince, "Bu, Allah Katındandır.
Rızk azık genelde
Kuran’da ahiret âlemi için güzel ameller olarak anlatılmıştır. Karun ben kazandım ben ettim diyor. Ama
Meryem Bana rabbim verdi diyor. İman edenle inkâr edenlerin arasındaki fark
budur.3/38- Orada Zekeriya Rabbine dua etti: "Rabbim, bana Katından
tertemiz bir soy armağan et. Doğrusu Sen, duaları işitensin" dedi.
3/ 38- Orada Zekeriya Rabbine dua etti:
"Rabbim, bana Katından tertemiz bir soy armağan et. Doğrusu Sen, duaları
işitensin" dedi.
Dua; İstek ve arzunun
fiiliyatla bütünleşmesi demektir. Bütün peygamberlerin istekleri kendilerinden
sonra kendi dinlerini teslim edece birini aramalarıdır. Hiçbir peygamber mal
mülk hastası değildir. Olmamıştır da Ve öyle anlaşılıyor ki Zekeriya kavmine
vahyi tebliğ etmekte zorlanmış ve konuşmama orucu adamıştır.
3/39- O mihrapta namaz
kılarken, melekler ona seslendi: "Allah, sana Yahya'yı müjdeler. O,
Allah'tan olan bir kelimeyi (İsa'yı) doğrulayan, efendi, iffetli ve salihlerden
bir peygamberdir."
Yahya Zekeriya
peygamberin başka bir eşinden olan bir çocuktur.
Zekeriya’nın tam
ümidinin kesildiği bir anda, Allah’tan müjde geliyor. Yahya İsa’dan önce olup
İsa geldikten sonra İsa’yı destekleyen ve ona arka çıkan üvey kardeşidir. Şu
ayet sıralamada onu anlatmaktadır.
6/85-
Zekeriya'yı, Yahya'yı,
İsa'yı ve İlyas'ı da (hidayete eriştirdik.) Onların hepsi salihlerdendir.
3/40- Dedi ki: "Rabbim, bana gerçekten ihtiyarlık ulaşmışken ve karım da kısırken nasıl bir oğlum olabilir?" "Böyledir" dedi, "Allah dilediğini yapar."
Kısırlık burada ocuk
doğuramama kısırlığından ziyade, İlahi mesaja duyarlı bir çocuğun olamamasından
Zekeriya şikayet etmektedir. İhtiyarlığın ulaşması senelerce topluma verdiği
tebliğ ve mesajların fayda vermemesi onun ümidinin kesildiğini göstermektedir.
3/41- (Zekeriya) "Rabbim, bana bir alamet (ayet) ver." dedi. "Sana alamet, işaretleşme dışında, insanlarla üç gün konuşmamandır. Rabbini çokça zikret ve akşam sabah O’nu tesbih et." dedi.
Bu ayette,
Zekeriya’nın alamet işaret istemesi sözün bittiği artık belge ve delilin olması
gerektiği bir andan söz edilmektedir. Tıpkı Meryem ve İsa gibidir. Üç gün
konuşma insanlara kendi dinini ispat edecek başka birinin gelmesine kadar
konuşmama orucu ile beklemesi tavsiye edilmektedir.
Dikkat ederseniz bu
sesiz bekleyişin ardından Hemen Zekeriya Meryem ilişkisi gündeme gelmeye başladı.
3/42- Hani melekler: "Meryem, şüphesiz Allah seni seçti, seni arındırdı ve âlemlerin kadınlarına üstün kıldı," demişti.
3/43- "Meryem, Rabbine gönülden itaatte bulun, secde et ve rüku edenlerle birlikte rüku et."
3/44- Bunlar, gayb
haberlerindendir; bunları sana vah yediyoruz. Onlardan hangisi Meryem'i
sorumluluğuna alacak diye kalemleriyle kur'a atarlarken sen yanlarında
değildin; çekişirlerken de yanlarında değildin.
3/45- Hani melekler,
dediler ki: "Meryem, doğrusu Allah Kendinden bir kelimeyi sana
müjdelemektedir. Onun adı Meryem oğlu İsa Mesih'tir. O, dünyada ve ahirette'
seçkin, onurlu, saygındır' ve (Allah'a) yakın kılınanlardandır."
3/47- "Rabbim, bana bir beşer dokunmamışken, nasıl bir çocuğum olabilir?" dedi. (Fakat) Allah neyi dilerse yaratır. Bir işin olmasına karar verirse, yalnızca ona "ol" der, o da hemen oluverir."
3/48- "Ona Kitab’ı, hikmeti, Tevrat’ı ve İncil’i öğretecek."
3/49- İsrailoğulları’na elçi kılacak. (O, İsrailoğulları’na şöyle diyecek:) "Gerçek şu, ben size Rabbinizden bir ayetle geldim. Ben size çamurdan kuş biçiminde bir şey oluşturur, içine üfürürüm, o da hemencecik Allah'ın izniyle kuş oluverir. Ve Allah'ın izniyle doğuştan kör olanı, alaca hastalığına tutulanı iyileştirir ve ölüyü diriltirim. Yediklerinizi ve biriktirdiklerinizi size haber veririm. Şüphesiz, eğer inanmışsanız bunda sizin için kesin bir ayet vardır."
3/50- "Benden önceki Tevrat'ı doğrulamak ve size haram kılınan bazı şeyleri helal kılmak üzere size Rabbinizden bir ayetle geldim. Artık Allah'tan korkup bana itaat edin."
3/51- "Gerçekten Allah, benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir. Öyleyse O'na ibadet edin. Dosdoğru olan yol işte budur."
3/52- Nitekim İsa, onlarda inkarı sezince, dedi ki: "Allah için bana yardım edecekler kimdir?" Havariler: "Allah'ın yardımcıları biziz; biz Allah'a inandık, bizim gerçekten Müslümanlar olduğumuza şahid ol" dediler.
3/53- "Rabbimiz, biz indirdiğine inandık ve elçiye uyduk. Böylece bizi şahidlerle beraber yaz."
3/54- Onlar (inanmayanlar) bir düzen kurdular. Allah da (buna karşılık) bir düzen kurdu. Allah, düzen kurucuların en hayırlısıdır.
3/55- Hani Allah, İsa'ya demişti ki: "Ey İsa, doğrusu senin hayatına Ben son vereceğim, seni Kendime yükselteceğim, seni inkar edenlerden temizleyeceğim ve sana uyanları kıyamete kadar inkara sapanların üstüne geçireceğim. Sonra dönüşünüz yalnızca Banadır, hakkında anlaşmazlığa düştüğünüz şeyde aranızda Ben hükmedeceğim."
3/56- "İnkar edenleri ise, dünyada ve ahirette şiddetli bir azapla azaplandıracağım. Onların hiç yardımcıları yoktur."
3/57- "İman edip salih amellerde bulunanların ecirleri eksiksiz ödenecektir. Allah, zalim olanları sevmez."
3/58- Bunları Biz sana ayetlerden ve hikmetli zikirden (Kur'an'dan) okuyoruz.
3/59- Şüphesiz, Allah Katında İsa'nın durumu, Adem'in durumu gibidir. Onu topraktan yarattı, sonra ona "ol" demesiyle o da hemen oluverdi.
Şimdi Hz İsa ile ilgili geniş açıklama yapan bir surede geçen ayetleri de İncelemeye çalışalım.
MERYEM SURESİ
19/16- Kitap'ta Meryem'i de zikret. Hani o, ailesinden kopup doğu tarafında bir yere çekilmişti.
Bu ayet Meryem’le
kavmi arasında bütün peygamber ve Allah dostlarında olduğu gibi, bir
gerginliğin bir uyuşamazlığın olduğunu anlatmaktadır.
19/17- Sonra onlardan yana (kendini gizleyen) bir perde çekmişti. Böylece ona ruhumuz (Cibril'i) göndermiştik, o da, düzgün bir beşer kılığında görünmüştü.
Bu ayette üç tane
geçen kelimenin ve deyimin ne anlama geldiğinin çözülmesi konunun
anlaşılmasının yapı taşını oluşturacaktır.
1-perde ne demektir?
17/45-
Kur'an okuduğun zaman seninle ahirete inanmayanlar arasında görünmez bir perde kıldık.
2-Ruh kelimesi hangi
anlamda kullanılmıştır?
Kuran’da yirmi iki
ayette ruh kelimesi geçmektedir. Konu içerisinde kullanılan bu ruh kelimesinin
hangi anlamında kullanıldığını yakalamak ve onu oraya yerleştirmek gerekir.
İsterseniz bunlardan
birkaç tanesini sayalım.
Ruh: Allah anlamında
kullanmıştır.
17/85- Sana
ruh'tan sorarlar; de ki: 'Ruh, Rabbimin emrindendir, size
ilimden yalnızca az bir şey verilmiştir.'
Ruh:
Peygamber anlamında kullanılmıştır.
4/171-
Ey Kitap Ehli, dininiz konusunda taşkınlık etmeyin, Allah'a karşı gerçek
olandan başkasını söylemeyin. Meryem oğlu Mesih İsa, ancak Allah'ın elçisi ve
kelimesidir. Onu ('OL' kelimesini) Meryem'e yöneltmiştir ve O'ndan bir ruhtur.
Öyleyse Allah'a ve elçisine inanınız; 'üçtür' demeyiniz. (Bundan) kaçının,
sizin için hayırlıdır. Allah, ancak bir tek ilahtır. O, çocuk sahibi olmaktan
yücedir. Göklerde ve yerde her ne varsa Onundur. Vekil olarak Allah yeter.
Ruh: Kitap anlamında
kullanılmış
42/52-
Böylece sana emrimizden bir ruh vahyettik. Sen, kitap nedir, iman nedir
bilmiyordun. Ancak Biz onu bir nur kıldık; onunla kullarımızdan dilediklerimizi
hidayete erdiririz. Şüphesiz sen, dosdoğru olan bir yola yöneltip-iletiyorsun.
Daha
birçok ruh ile ilgili ayetler var. İnsana üflenene ruh ifadesi kullanmış
Cibril’e ruh ifadesi kullanmış vs.
konu
içerisinde bu kullanılan ruh kelimelerinden hangi anlamda kullanıldığını yakalamak
gerekir.
3-Düzeltilmiş
beşer ne demektir?
Kuran
düzeltilmiş beşer kelimesini sadece ve sadece nebiler için ulanmıştır bir başka
ifadeyle peygamberler için kullaşmıştır. Onun dışındaki insanlar için asla
kullanmamıştır bir ayetle örnek verelim.
22/ 52- Biz senden önce hiçbir Resul ve Nebi
göndermiş olmayalım ki, o bir dilekte bulunduğu zaman, şeytan, onun dilediğine
(bir kuşku veya sapma unsuru) katıp bırakmış olmasın. Ama Allah, şeytanın
katıp-bırakmalarını giderir, sonra Kendi ayetlerini sağlamlaştırıp-pekiştirir.
Allah, gerçekten bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.
Ayeti şimdi açıklamaya
çalışalım Meryem müşrik olan kavminden din ve yaşam biçimi ile ayrıldığında
nebi ve resul olan bir peygamber Meryem’e geldi.
19/18- Demişti ki: "Gerçekten ben, senden Rahman (olan Allah)a sığınırım. Eğer takva sahibiysen (bana yaklaşma)."
Bu ayette Allah
kavminin Meryem hakkında bühtanlar yağdırdığı Meryem’in temiz bir kadın
olduğunu anlatıyor.
Bakınız alttaki ayette
geleneksel toplumun Meryem’e gelenin Cebrail olduğu inancını kuran nasıl
yalanlıyor ona gelen Cebrail değil ona gelen bir beşer olan aynı zamanda vahye
muhatap olan nebi ve resuldür.
19/19- Demişti ki: "Ben, yalnızca Rabbinden (gelen) bir elçiyim; sana tertemiz bir erkek çocuk armağan etmek için (buradayım)."
Bu ayetleri doğru bir
şekilde anlayabilmek için Kuranda altı kalın çizgilerle çizilmesi gereken
ayetlerin mutlaka bilinmesi gerekmektedir.
Rabbinden gelen
elçiler sadece nebiler ve resullerdir. Nebi ve resul olmayan bir kişi Allah
bildirmeden nasıl gelecekte erkek İsa gibi bir peygamberin geleceğini bilip
söyleyebilirler. Bu Allah’ın sadece peygamberlerine has verdiği bir
ayrıcalıktır.
19/20- O: "Benim nasıl bir erkek çocuğum olabilir? Bana hiçbir beşer dokunmamışken ve ben azgın utanmaz (bir kadın) değilken" dedi.
Evet, Allah Meryem’in
arınmışlığını ve temizliğini bir daha vurgulayarak, Daha önce o nebi ve resul
gelmeden hiçbir beşerle bir ilişkisinin olmadığını izah etmektedir.
19/21- "İşte böyle" dedi. "Rabbin, dedi ki: -Bu Benim için kolaydır. Onu insanlara bir ayet ve Bizden bir rahmet kılmak için (bu çocuk olacaktır)." Ve iş de olup bitmişti.
Dikkat ederseniz konu
elçi Allah ve Meryem üçlüsü arasında dönüp dolaşıp seyrediyor. Allah emrediyor
nebi ve Resul olan elçi Meryem’le bir sünnetulllah çerçevesi içerisinde evlenip
Allah’ın nasıl insanları yarattığı şekilde Meryem İsa’ya gebe kalıyor. Olay bu
kadar basit bir şekilde gelişiyor.
19/22- Böylelikle ona gebe kaldı, sonra onunla ıssız bir yere çekildi.
Artık Allah’ın muradı
gerçekleşmiş Zekeriya ile Meryem evlenmiş ve İsa’ya gebe kalmıştır. Dikkat
ederseniz bir daha Zekeriya’dan söz edilmemekte Meryem yine yalnız yine
toplumda uzaklaşmış yine ekonomik ve psikolojik sıkıntı ve zorluklar içerisinde
rabbinin yolunu ödün vermeden sürdürmeye çalışmaktadır.
19/23- Derken doğum sancısı onu bir hurma dalına sürükledi. Dedi ki: "Keşke bundan önce ölseydim de, hafızalardan silinip unutuluverseydim."
Burada bahsedilen
hurma dalı bir hayata tutunmak için nimetler kazanıp yemek, aynı zamanda
gelecekte ümitle beklediği biricik oğlunun toplumun karşısına çıkarak kendisi
haklında söylenenleri aklamak için sabırla beklemektedir.
19/24- Altından (bir
ses) ona seslendi: "Hüzne kapılma, Rabbin senin alt (yan)ında bir ark
kılmıştır."
Ayette hayatta yapa
yalnız karnında çocuk yaşamsal zorluklar bir taraftan bir taraftan halkın ona
yaptığı baskı öyle bir bunalıma sokmuştu ki, tavadan gelen bir ses ona “her
sıkıntının ardında bir rahatlığın olduğunu ima ederek onu rahatlatıyordu.
Üzülme kendine gel, ve
korkma Allah seninle beraberdir hayata bu zorluklara rağmen tutunmaya çalış ve
gayretini göster yaşamaya çalış yardım sana yakın bir zamanda gelecektir.
19/25- Hurma dalını kendine doğru salla, üzerine henüz oluşmuş-taze hurma dökülüversin."
Nimetlerden temiz ve
güzel olanları yiyip içmekle çaba göster.
19/26- Artık, ye, iç, gözün aydın olsun. Eğer herhangi bir beşer görecek olursan, de ki: "Ben Rahman (olan Allah)' a oruç adadım, bugün hiç kimseyle konuşmayacağım."
Artık İsa dünyaya
gelmiş doğumun verdiği bir rahatlık içerisinde o büyüyüp nebi ve resul oluncaya
kadar sessizliğini koru ve ergenlik yaşına geldiğinde ona kitap hikmet verilip
peygamber olduğunda toplumun karşısına bir belge ve ayet olarak çıkarsın.
19/27- Böylece onu taşıyarak kavmine geldi. Dediler ki: "Ey Meryem, sen gerçekten şaşırtıcı bir şey yaptın."
Artık Meryem sadece
kendisinin söz ve yaşamla anlatamadığı dini yanında ona destek olan oğlu ve
aynı zamanda bir peygamberle kavminin karşısına çıkmıştır. Kavmi hala eski
düşünce ve söylemlerinden vazgeçmemiş Meryem’le aynı diyalogu sürdürmek
istemektedirler.
19/28- "Ey Harun'un kız kardeşi, senin baban kötü bir kişi değildi ve annen de azgın, utanmaz (bir kadın) değildi."
Dikkat ederseniz
Meryem ile Harun arasında bin beş yüz yılla yakın bir zaman geçtiği halde “ey
Harun’un kız kardeşi” diye hitabe dilmektedir. Bu da gösteriyor ki kavmi ehli
kitap olan bir toplum olduğu anlaşılıyor. Meryem’in algıladığı din ile
toplumların algıladığı din anlayışı tamamen farlıdır. Bu gün Kurani olmayan din
ile kuranın anlattığı dinin farklılığı gibidir.
Toplum burada
Meryem’in zina yapan fuhuş yapan birisi olduğu anlamında değil Meryem’in din ve
yaşam bakımdan farklı anlayış ve yaşamı toplumu rahatsız etmektedir. Olaya
toplumun baktığı anlayışı yakalayamadığımızdan dolayı İsa’nın zina yoluyla
meydana geldiği veya babasız meydana geldiği anlayışı ortaya çıkmıştır. Bu da
kuran okuma ekzersizliğinin çok zayıf olduğunu göstermektedir.
19/29- Bunun üzerine ona (çocuğa) işaret etti. Dediler ki: "Henüz beşikte olan bir çocukla biz nasıl konuşabiliriz?"
Bu ayette artık İsa
büyümüş, ergenlik yaşına gelmiş kitap ve hikmet verilmiş biri olarak Meryem
oğlu ile toplumun karşısına çıkmıştır. "Henüz beşikte olan bir çocukla biz
nasıl konuşabiliriz?"
İfadesi mecazi anlamda
kullanılan bir ifadedir. Beşikte kelimesi yeni doğmuş kundağa bağlanmış birisi
anlamında değil daha İsa hakkında bilgileri olmayan bir toplumun biz onu değil
seni biliyoruz anlamında söylenmiş bir söz anlamında anlaşılıyor. Nitekim
aşağıdaki ayet onun hangi yaşlarda birisi olduğuna işaret etmektedir.
19/30- (İsa) Dedi ki: "Şüphesiz ben Allah'ın kuluyum. (Allah) Bana kitabı verdi ve beni peygamber kıldı."
Her insana sorumluluğu
akıl baliğ çağına geldiği zaman yüklenmektedir. Âdeme yasaklanan ağaç,
cennetten çıkarılması denemeye tabi tutulması hep ergenlik yaşından sonra
gündeme gelmektedir.
Her insanın akıl baliğ
çağına girmeden sorumluluk yüklenmeyeceğini herkes bildiği halde beşikteki bir
çocuğa kitap ve hikmet verilmesini nasıl açılayabiliyorlar ben şahsen onu
anlamakta güçlük çekiyorum
19/31- "Nerede olursam (olayım,) beni kutlu kıldı ve hayat sürdüğüm müddetçe, bana namazı ve zekatı vasiyet (emr) etti."
Bu ayet de gösteriyor
ki, İsa’nın en az 20- 30 yaşları aralığında bir olgunluğa erişmiş bir kişi
olduğu anlaşılıyor.
19/32- "Anneme itaati de. Ve beni mutsuz bir zorba kılmadı."
Hep bu ifadeler olgun
kişilik Sahibi yolunu Allah’tan yana seçmiş bir insan olduğunu göstermektedir.
19/33- "Selam üzerimedir; doğduğum gün, öleceğim gün ve diri olarak yeniden-kaldırılacağım gün de."
Dedesi Müslüman ebesi
Müslüman babası Müslüman anası Müslüman bir zürriyetten gelme övülmüş anılmış
Allah katında bir makamı bir mevkisi olan bir kişi olduğunu söylüyor ve öyledir
de.
19/34- İşte Meryem oğlu İsa; hakkında kuşkuya düştükleri "Hak Söz".
İşte insanların Meryem
ve isa hakkında İsanın babasız oluşu ile ilgili sözler bunlrdır.
19/35- Allah'ın çocuk edinmesi olacak şey değil. O Yücedir. Bir işin olmasına karar verirse, ancak ona: "Ol" der, o da hemen oluverir.
Allah asla çocuk
edinmemiştir o doğmamış doğurmamıştır ve doğuramamıştır sadece yaratmıştır. İsa
diğer insanlar bir sünnet çerçevesi içerisinde nasıl bir anne bir babadan
meydana gelmişse İsa da bir ana bir babadan meydana gelmiştir.
"Ol" der, o
da hemen oluverir. Bu ifade Allaha göre zaman olayını kaldırarak “ol” kelimesiyle her şey bir diplin
içerisinde bir sünnet çerçevesinde insanların algılayacağı bir zamana dönüşerek
zamana yayılarak oluşmaktadır.
İşte Kuran’da Hz İsa ve Meryem hakkında geçen ayetler bunlardır. Ayetlere dikkat ettiğimiz zaman Hz İsa’nın babasız olduğunu ima eden bir ayet yoktur. İnsanların bugüne kadarki ağızlarına doladıkları “Hz İsa babasızdır” sözü Hıristiyanların uydurdukları bir sözdür. Şimdi Kuran’dan naklettiğimiz bu ayetlerden Hz İsa’nın babasının olmadığı ile ilgili bir anlam var mı? Bunu Kuran’ın kendi bütünlüğünde o konunun ilminde akla ve pratik hayata ters düşmeden güçlü bir mantık ölçüsü içerisinde incelemeye çalışalım.
İnsanların Hz İsa hakkında söylediklerini zan ve tahminle konuştuklarına karşılık Kuran” şüphesiz Allah katında İsa’nın durumu âdemin durumu gibidir. Onu topraktan yarattı sonra ona ol demesiyle o da hemen oluverdi.”
Kuran’ın sanatsal bir
üslupla anlattığı olaylar insanlar tarafından algılanamadığından neticesi
düzgün olmayan bir anlayış ortaya çıkarmaktadır. Temeli düzgün atılmayan bir
bina düzgün yapılamadığı gibi temeli düzgün olmayan bir dinin neticesi de
düzgün olamaz.
Bakınız Kuran Hz İsa’nın yaratılışını âdeme benzetirken âdemin nasıl yaratıldığını izah ediyor.
22/5: Ey insanlar, eğer dirilişten yana bir kuşku içindeyseniz, gerçek şu ki, Biz sizi topraktan yarattık, sonra bir damla sudan, sonra bir alaktan (embriyo), sonra yaratılış biçimi belli belirsiz bir çiğnem et parçasından; size (kudretimizi) açıkça göstermek için. Dilediğimizi, adı konulmuş bir süreye kadar rahimlerde tutuyoruz. Sonra sizi bebek olarak çıkarıyoruz, sonra da erginlik çağına erişmeniz için (sizi büyütüyoruz). Sizden kiminizin hayatına son verilmekte, kiminiz de, bildikten sonra hiçbir şey bilmeme durumuna gelmesi için ömrün en aşağı ucuna (yaşlılığa) geri çevrilmektedir. Yeryüzünü kupkuru ölü gibi görürsün, fakat Biz onun üzerine suyu indirdiğimiz zaman titreşir, kabarır ve her güzel çiftten (ürünler) bitirir.”
23/12 - Andolsun, Biz insanı, süzme bir çamurdan yarattık.
23/13- Sonra onu bir su damlası olarak, savunması sağlam bir karar yerine yerleştirdik.
23/14- Sonra o su damlasını bir alak (embriyo) olarak yarattık; ardından o alak'ı (hücre topluluğu) bir çiğnem et parçası olarak yarattık; daha sonra o çiğnem et parçasını kemik olarak yarattık; böylece kemiklere de et giydirdik; sonra bir başka yaratışla onu inşa ettik. Yaratıcıların en güzeli olan Allah, ne Yücedir.
23/15- Sonra bunun ardından siz gerçekten ölecek olanlarsınız.
İşte Kuran mümin ve haç surelerinde geçen ayetlerde “ol dedi mi oluverdi” ayetini böyle açıklıyor. Yani bir insanın oluşabilmesi için erkek sperminin kadın rahminde yumurtalıkla alaka kurarak orada belirli aşamalardan geçtikten sonra ancak doğuyor ve yeni bir hayatla karşılaşıyor.
Bakınız ayetleri çok iyi tahlil ettiğimiz zaman öyle olduğu anlaşılır.
“ Ona ruhumuzu göndermiştik, O da düzgün bir beşer kılığında görünmüştü.”
Bu ayet orada ruh kelimesinin ne anlama geldiğini anlamakla ancak anlaşılabilir. Dikkat edilirse, Peygamberlerin özelliklerinden biri de yanlışlık yaptıkları zaman vahiyle düzeltilirler. Diğer insanlarda böyle bir haslet yoktur.
Vahyin gözetimine giren her insan, Düzeltilmiş bir beşerdir. Vahyin kontrolüne giren peygamberler de kendi istek ve arzularına göre yaşamaz ve söylemez.
53/3” O hevadan konuşmaz o ( söyledikleri vahyolunmakta olan vahydir.)
Allah’ın kedi ruhundan üflediği ve onu kutsal ruhla desteklediği, bir peygamber Hz. Meryem karşısına dikiliyor. Ve konuşmalar başlıyor.
19/18:” Demişti ki: "Gerçekten ben, senden Rahman (olan Allah)a sığınırım. Eğer takva sahibiysen (bana yaklaşma)."
Genelde müfessirler Hz Meryem’in karşısına gelen kişinin Cebrail olduğunu söylemişlerdir. Bu anlayış hem Hıristiyan âlemini teslis(üç Allah) inancına götürerek bu inanç Hz İsa’nın babası yok anlayışıyla İslam müfessirlerine sıçramıştır.
Hz Meryem’in karşısına gelen Cebrail değil Allah’ın peygamber olarak gönderdiği bir elçidir.
19/19: Demişti ki: "Ben, yalnızca Rabbinden (gelen) bir elçiyim; sana tertemiz bir erkek çocuk armağan etmek için (buradayım)."
Şimdi yine gelen elçinin bir peygamberin bir erkek çocuktan söz ederek müjdelemesi bize birçok şeyleri çağrıştırıyor.
33/23:” Mü'minlerden öyle erkek-adamlar vardır ki- Allah ile yaptıkları ahide sadakat gösterdiler; böylece onlardan kimi adağını gerçekleştirdi, kimi beklemektedir. Onlar hiçbir değiştirme ile (sözlerini) değiştirmediler.
Dikkat edildiği zaman hep ayetler hem birbirleriyle çelişkisiz bir halde dizilmiş hem de birbirleriyle diyalog halindedir. Erkek adamın verdiği söz neymiş Kuran’dan ona bir bakalım.
7/172:” Hani Rabbin, Âdemoğullarının sırtlarından zürriyetlerini
Almış ve onları kendi
nefislerine karşı şahidiler kılmıştı: "Ben sizin Rabbiniz değil
miyim?" (demişti de) Onlar: "Evet (Rabbimiz'sin), şahid olduk"
demişlerdi. (Bu,) Kıyamet günü: "Biz bundan habersizdik" dememeniz
içindir.
İşte Kuran da bahsedilen ve sözünde duran erkek adam ve çocuk budur. Allah’tan başka rab kabul etmeyen, ölümü, dirimi, hayatı Allah’a ait olan adamlardır.
Yine konumuza dönecek
olursak Allah’ın gönderdiği ruh; bir elçi olan peygamberdir. Her peygamber
kendinden öncekileri doğrular ve tasdik eder ve kendinden sonraki gelecek olan
peygamberi müjdeler. İşte elçinin müjdelediği erkek çocuk insanlara bir ayet ve
bir belge olan Hz İsa’dır. Bakınız Hz İsa da gelecek olan bir peygamberi nasıl
müjdelemektedir.
61/6:” Hani Meryem oğlu İsa da: "Ey İsrail oğulları, gerçekten ben, sizin için Allah'tan gönderilmiş bir elçiyim. Benden önceki Tevrat'ı doğrulayıcı ve benden sonra ismi "Ahmed" olan bir elçinin de müjdeleyicisiyim" demişti. Fakat o, onlara apaçık belgelerle gelince: "Bu, açıkça bir büyüdür" dediler.
Demek ki bu gelen elçi Rast gele bir elçi değil Allah’ın bildirmesiyle geleceği bilebilen gayıptan haber verebilen bir elçidir..
Yine elçi ile Hz Meryem arasında konuşma devam ediyor.
19/20”O benim nasıl erkek bir çocuğum olabilir. Bana hiçbir beşer dokunmamışken. Ve ben azgın utanmaz (bir kadın)değilken dedi.”
Kuran burada toplumun Hz Meryem hakkındaki yanlış düşünce ve anlayışından onu temizleyip arındırıyor. Bir de asıl önemli olanı da Hz Meryem’in Topluma karşı yabancılaşması idi.
19/21”İşte böyle dedi Rabbim dedi ki bu benim için kolaydır. Onu insanlara bir ayet ve Bizden bir rahmet kılmak için,(bu Çocuk olacaktır.) ve iş de olup bitmiştir.
Kuran her halde O Elçinin evliliğinden söz ederken, Düğünün nasıl geçtiğini kaç kişi ile düğün yapıldığını, Kimlerin düğüne davet edilip edilmediğini, Yatak odasının kaç katlı olup olmadığını, Anlatacak değildir herhalde.
Bakınız olupbitti Ol Dedi hemen oluverdi ifadesini kullanıyor arkasından,
19/22: Böylelikle ona gebe kaldı, sonra onunla ıssız bir yere çekildi.
Soruyorlar, Allah isterse babasız çocuk meydana getiremez mi?
Elbette Allah
dilediğini dilediği gibi yaratır. Kuran’ın kendi bütünlüğü içerisinde olayları
eşyanın yapısına akıla ve pratik hayatla özdeşleştirdiğimiz zaman Allah’ın
Evrene koyduğu yasayla uyuşmaz çelişki meydana gelir.
Eğer öyle her şeyde bir intizam ve kural olmasaydı kâinat fesada uğrardı. Şimdi Kuran da geçen altı kalın çizgilerle çizilmesi gereken olmazsa olmazları belirleyen bazı ayetleri konu içerisinde nakletmeye çalışalım.
22/47:” Onlar senden, azabın çarçabuk getirilmesini istiyorlar; Allah, vaadine kesin olarak muhalefet etmez. Gerçekten, senin Rabbinin Katında bir gün, sizin saymakta olduklarınızdan bin yıl gibidir.”
Allah evrende bir yasa koymuştur. Bu yasa kesinlikle doğal seyri içerisinde işler durur. Dünya dönmez diyenlere onlar dönmez dese de Galileo’nun dediği gibi döner durur.
30/30: “Öyleyse sen yüzünü Allah'ı birleyen (bir hanif) olarak dine, Allah'ın o fıtratına çevir ki insanları bunun üzerine yaratmıştır. Allah'ın yaratışı için hiçbir değiştirme yoktur. İşte dimdik ayakta duran din (budur). Ancak insanların çoğu bilmezler.”
İşte bu ayet insanlardaki geleneksel bir din anlayışını kökünden söküp atarak Hz İbrahim’in oluşturduğu bir din anlayışına insanları davet ediyor. Israrla devamlı üzerine basa basa vurguladığım din anlayışı Allah’ın yarattığı varlıklarla gönderdiği vahiylerin çatışmadığı bir din anlayışıdır. İşte Allah insanların üreme biçimlerini izah ederken bir erkek ve bir dişiden olduğunu söylüyor. Ve bununla ilgili bir yaratış biçimi koyduğunu vurgularken Hz İsa’nın babasız ve erkeksiz meydana geldiği inancı İbrahim dinini fıtrat dinini kökünden söküp atıyor.
30/43: “Öyleyse sen, Allah'tan (bir takdir olarak) geri çevrilmesi mümkün olmayan gün gelmeden önce, yüzünü dimdik ayakta duran dine çevir. O gün parça parça bölünecekler.”
Deveye demişler ki; boynun neden eğri? o da demiş ki nerem doğru ki demiş. Aynen onun gibi bugünkü toplumun algıladığı yaşadığı din de öyle değil mi? Sadece Hz İsa’nın babasız doğduğu inancı değil, daha sayılamayacak kadar yanlışlıklarla dolu bir din anlayışı ortada dolaşmaktadır. Onları ilerde inşallah zamanı geldikçe izah etmeye çalışacağım.
Peygamberlik dönemi devam ederken toplumların sorunlarını, helallerini ve haramlarını Allah kesin olarak seçtiği elçiler aracılığı ile bildiriyordu. Fakat bunlar peygamberler öldüğü zaman peygamber söyledi denilip de peygamber söylemediği halde toplumlarda yanlış bir din anlayışı oluşturulmuşladır.
Şimdi de Kuran ortada
olduğu halde orijinalliği bozulmamış ve bozulmayacak bir şekilde Allah’ın
korunması altında olduğu halde Kuran da ki söylenenleri değil Kuran’ın dışında
hikâyeler ve yalan hadislerle İslam diye bahsedilen dinin yozlaştığı
görülmüştür.
İşte Tevrat ve
İncil’in bozulduğu gibi Kuransız olan İslam da bozulmuştur.
Kuran bir zikir ehlinden bahsetmektedir. Kuran’ın bahsettiği bu zikir ehli eşyanın esrarını düşünen, çözen ve kendi sahasında uzman olanlardır. Dünyadaki hangi konu ile ilgili bir ilim dalı varsa onların onlarla uğraşanların adı hep zikir ehlidir. Bir doğruya ulaşmak için onların hangisi ile ilgili bir bilgi edinilecekse o konu ile ilgili uzmana sorulduğu zaman doğru bir bilgi alınır. Peygamberler vahyin dışında bilmediği bir konu hakkında bilgi edinecekleri zaman onlarda Allah tarafından zikir ehline yönlendiriliyorlardı.
3/159: “Allah'tan bir rahmet dolayısıyla, onlara yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı yürekli olsaydın onlar çevrenden dağılır giderlerdi. Öyleyse onları bağışla, onlar için bağışlanma dile ve iş konusunda onlarla müşavere et. Eğer azmedersen artık Allah'a tevekkül et. Şüphesiz Allah, tevekkül edenleri sever.”
Düşünüldüğü zaman peygamberler bazılarının söylediği gibi eğer o konularda ihtisas görmemişse bir doktor, bir psikoloji veya bir astronomi uzmanı değildir. O Allah’ın vah yettiği dışında hiçbir şey bilmez.
Bakınız din ve yaşam biçimi otorite haline gelmiş Hz Süleyman peygamber kendine tabi olmuş halkın dışında değişik inanç ve yaşam biçimlerine sahip olan yabancılardan ordu kurarak düşman karşısında güçlü bir hale gelmeyi başarıp zafer kazanmıştır.
27/17: “Süleyman'a
cinlerden, insanlardan ve kuşlardan orduları toplandı ve bunlar bölükler
halinde dağıtıldı.”
Başka ayetlerde de;
Başka ayetlerde de;
34/12: “Süleyman için de, sabah gidişi bir ay, akşam dönüşü bir ay (mesafe) olan rüzgara (boyun eğdirdik); erimiş bakır madenini ona sel gibi akıttık. Onun eli altında Rabbinin izniyle iş gören bir kısım cinler vardı. Onlardan kim Bizim emrimizden çıkıp-sapacak olsa, ona çılgın ateşin azabından taddırırdık.
34/13-Ona dilediği şekilde kaleler, heykeller, havuz büyüklüğünde çanaklar ve yerinden sökülmeyen kazanlar yaparlardı. "Ey Davud ailesi, şükrederek çalışın." Kullarımdan şükredenler azdır.”
Akıllı insan hem kendi aklını kullanan, hem de başkalarının aklından istifade etmeyi bilen insandır. Bir işe kendi gücü yetmediği zaman başkalarını da devreye sokarak o işin üstesinden gelebilir. Bununla ilgili bir kıssa aklıma geldi.
Filozof Beydaba anlatıyor; Toygar kuşu diye bir kuş varmış bu kuş o kadar küçükmüş ki deve kuşu yumurtasının içine filin geçtiği yol üzerine bir yuva yapmış. Hem de yavruları da varmış. Bir gün Toygar kuşu yavrularına yem bulmaya çıktığında filin yolu üzerinde bulunan yuvayı fil çiğnemiş. Toygar kuşu da filin önüne hazır olup, demiş ki “sen benim yuvamı büyük olduğun, kibirlenip büyüklendiğin için mi çiğnedin?”. Filde “evet” diyor. Toygar kuşu da ben senin hesabını görürüm deyip ayrılıyor. Ve saksağan ile karganın yanına varıyor. Başından geçenleri onlara anlatıyor.
Saksağan ve karga
duruma çok üzüldüklerini fakat yapacak bir şeylerinin olmadığını söylüyorlar.
“Kocaman file biz ne yaparız” deyince toygar kuşu diyor ki; “siz beninle gelin
ben ne dersem onu yerine getirin” filin yanına geldiklerinde gözlerini oyun diyor.
Kargayla saksağan filin gözlerini oyuyorlar. Filin gözleri kör olunca bulunduğu
yerden ayrılamıyor. Oradaki otlarla yiyeceklerle yetiniyor.
Fil o kadar susuyor ki
bu sefer su içeceği zaman toygar kuşu bir nehrin kenarına gidiyor, kurbağalara
başından geçenleri anlatıyor. Kurbağalar iyi ama “biz kocaman file ne
yapabiliriz ki” diyorlar. Toygar kuşu diyor ki “filin gözleri görmüyor, filin
çevresinde de büyük bir uçurum var o uçuruma varacaksınız ve ötmeye
başlayacaksınız.
Filde orada su var
sanacak ve uçurumdan aşağıya yuvarlanıp geberecek. Böylece onun şerrinden
kendimizi koruyacağız ve toygar kuşunun dediği gibi yapıyorlar. Fil
kurbağaların öttüğü yerde su var sanıp yürüdüğü zaman, uçurumdan yuvarlanıp
yere yatıyor. Toygar kuşu üzerine çıkıyor “ey fil sen büyüksün gururlusun
öylemi?” diyor.
CAHİT
KARA ALP’IN MAKALELERİME ELEŞTİRİSİ VE
VERDİĞİM CEVAPLAR!
İlmi hiçbir yetkinliği bulunmayan, keyfi düşünmenin dışında hiçbir sermayesi bulunmayan bu haddini bilmez şahsın farklı fikir sürmesi değil, tefsir mirasını göz önünde bulundurmaması, tefsir geleneğini bilmemesi ve kendini otorite görmesi beni bu yazıya s
SEN KUR’AN OKUMA!
Ali Rıza Borazan isimli sözde bir yazar… Kendi deyimi ile, hiç arapça
bilmemekte ama yıllarca Kur’an mealleri üzerinde etütler yapmaktadır… Aslı
astarı olmayan hiçbir delile dayanmayan, tamamen atmasyona dayanan farklı
fikirleri gündeme getirmekte ve maalesef bu kelam müsveddesi sözleri köşe
yazısı olarak yayınlamaktadır…
Facebook ve “kuranianlamametodu.blogspot.com” hesabından da yazılarını yayınlayan
söz konusu şahıs, maalesef ilmi temel alt yapıya bile sahip değildir…İlmi
hiçbir yetkinliği bulunmayan, keyfi düşünmenin dışında hiçbir sermayesi
bulunmayan bu haddini bilmez şahsın farklı fikir sürmesi değil, tefsir mirasını
göz önünde bulundurmaması, tefsir geleneğini bilmemesi ve kendini otorite
görmesi beni bu yazıya sevketmiştir…
Yazar Yalova merkezde yayın yapan “Hakimiyet Haber.Com” sitesinde skandal
yazılara imza atmakta ve maalesef benimde köşe yazarlığı yaptığım bu site yönetimi
hala bu cehalet ile malul şahsın yazılarını yayınlamaya devam etmektedir…
Sözde yazarın yayınladığı “Hz. İsan’nın Babası Hz. Zekeriyya’dır” yazısı benim
için bardağı taşıran son damla olmuştur… Hiç kimsenin Kur’an üzerinden ün
yapmak, kendini tanıtmak gibi bir hakkı yoktur… Kur’an’ı yorumlarla tahrif
etmek, tefsir adı altında tahriplerde bulunmak kimsenin haddi değildir…
Farklı fikirlere saygım var ancak Kur’an’ın yalan yanlış bir şekilde tahrif
edilmesine saygım olmaz… Kendisine değer verdiğim site yöneticisi abimize de
sesleniyorum! “Siz her eline kalemi alanı köşe yazarı mı yapıyorsunuz? Farklı
ama temelsiz iddialarda bulunan herkese köşe mi veriyorsunuz? Kusuruma bakmayın
eğer aynı şahıs sitenizde bu tip saçmalıkları yazmaya devam ederse ben köşe
yazılarımı sitenizden çekmek zorunda kalacağım… Bu şahısla aynı sitede yazmak
bana zor gelir…”
Neden bu kadar kızdığımı merak etmişsinizdir… Ali Rıza Borazan isimli şahıs
Kur’an ayetlerinden yola çıkarak Hz. İsa’nın babasının Hz. Zekeriyya olduğunu
söylüyor ve hiçbir delil göstermeden tamamen keyfi yorumlarda bulunuyor… Akıl
tutulması yaşamış birinin söyleyebileceği sözler sarf eden sözde yazar,
mucizevi bir şekilde anlatılan Hz. Meryem’in hamile kalması ve doğurması sürecini
olağan bir dille anlatmakta ve küstahlığın büyüğünü yaparak Hz. Zekeriyya’yı
Hz. Meryem’e koca yapmaktadır…
Ayetler arasında uyuma dikkat etmeyen, işine geldiği yerlerde mecaz diye
hakikatten kaçan bu cehl malulü yazarın hangi sözüne reddiyede bulunacağımı
bilmiyorum… Melekleri “bitki” yapan, “meleğin bir beşer suretine
girmesini” Zekeriyya olarak yorumlayan, “bana bir beşer dokunmamışken
nasıl çocuğum olur” ayetini saçma sapan bir şekilde tevil eden,
Hz. Zekeriyya’nın Meryem’i tekeffül etmesini evlenmesi olarak yorumlayan, Hz.
Yahya’nın doğmasının İsa’yı tasdik edeceği konusunda tek söz etmeyen, İsa’nın
neden ebeveyni değil de sadece annesini zikredip durduğuna açıklık getirmeyen,
Toplumun içine gitmekten korkan Meryem’in aslında babasız doğumdan dolayı değil
din farklılığından dolayı çekindiğini, orada kavmin ileri gelenlerinin
Meryem’in anne ve babasının kötülük ve fuhşiyattan uzak olduklarını
söylemelerinin Meryem’i zina ithamı altında bıraktıkları anlamına gelmediğini,
Meryem’in farklı din anlayışı içinde olduğu için toplum tarafından kınandığını
vs. söyleyen, daha doğrusu saçmalıkları kelam gören yazarın tarihten,
Kur’an’dan, Arap dilinden hiçbir delili yok, üstelik bu konulardan haberi bile
yoktur… Yazarın ilmi delilleri olmadığından iddialarını ayrıntılı bir şekilde
irdeleyip cevaplamanın zaman israfı olduğunu düşündüğümden yazıyı fazla uzatmak
istemiyorum…
Mecazdan bahseden sözde yazarın Arap dil ve belağatı ile yakından uzaktan bir
alakası yoktur… Eline aldığı Türkçe meallerle kendine göre bir Kur’an algısı
oluşturan bu sözde yazarın asılsız, mesnetsiz, çelişkili ve keyfi yazılarını
geri çekmesini, okuyuculardan özür dilemesini ve haddini bilmesini bekliyorum…
CAHİT BEY SEN KURAN OKUMAAYA DEVAM ET ÇÜNKÜ KURAANI
OKUYUP KENDİLERİNE YAŞAM BİÇİMİ OLARAK KABUL EDENLER KURTULMUŞ DİĞERERİ HELK
OLMUŞTUR.
1-Cahit
bey benim Arapça bilmediğimden söz ediyor. Doğru Eğer ben Arapça bilseydim
benim ilgi alanım dağılır kuranda bahsedilen bazı gerçekleri yakalayamazdım.
Arapça bilmek ayrı bir ilim Kuran’ı anlamak ayrı bir ilimdir. Eğer Arapça
bilenler bu kuranı anlamış olsalardı. Araplar ve Arapça bilenler allameyi cihan
olurlardı. Veya Arapça bilen müfessirler kuran anlayışında bu kadar farklılık
oluşturmazlardı.
2-Kuran’ı
doğru olarak anlayabilmek için Şu dört şartın biri birleri ile uyum halinde
olması gerekir.
1-Kuranda
çelişki yoktur. 4/82
2-
evrenin yaratılışında kanunlarında bir çelişki yoktur.67/3,4
3-akıl
ile Allahın göndermiş olduğu dinin verileri ile yaratmış olduğu evrenin
verileri ile çelişki olmadığını akıl çıkarmaktadır
4-eğer
doğru bir din anlayışı ortaya çıkmışsa hayatta yaşamda da bir uyumluluk vrdır.
ŞİMDİ
BU ÖLÇÜLER İÇERİSSİNDE CAHİT BEYİ YAPMIŞ OLDUĞU İFTİRA VE ELEŞTİRİLER SİZCE
DOĞRU MU? BUYURUN İNCELEYİN.
HAZRETİ İSA PEYGAMBER BABASIZ
DEĞİLDİR.
BABASI HAZRETİ ZEKERİYA
PEYGAMBERDİR.
RAHMAN RAHİM OLAN ALLAH’IN
ADIYLA BAŞLIYORUM.
Hz İsa peygamberin
babasız olması ile ilgili Kuran’da hiçbir ayet yoktur. Bu anlayış Hıristiyanlar
tarafından uydurulmuş bir inançtır. Zaten İslam toplumlarındaki Kuran’a
dayanmayan sözlerin büyük bir kısmı ya Yahudilerin uydurduğu ya da
Hıristiyanların uydurduğu hikâyelerdir.
Daha önce de belirttiğimiz gibi bir şeyin doğru olması için şu dört şeyin uyum içinde olması gerekir demiştik. (Kuran, ilim akıl ve pratik hayat)
Şimdi Kuran’da geçen Hz İsa ile ilgili ayetlerden Hz İsa peygamberin babasız mı babalı mı olduğunu, Kuran’da aramaya çalışalım.
3/35- Hani İmran'ın karısı: "Rabbim, karnımda olanı, 'her türlü bağımlılıktan özgürlüğe kavuşturulmuş olarak' Sana adadım, benden kabul et. Şüphesiz işiten bilen Sensin Sen" demişti.
Belki okuyucuların
aklına İsa’nın babasız oluşu ile ilgi ve alakası olmayan bu ayetleri neden
veriyor diye düşünebilirler.
Hayır, öyle düşünmeyin.
Kuran’da geçen hiçbir kelime ve ayet hiçbir kelime ve ayetin yerine
kullanılmamıştır. Aynı zamanda Kuran’da kullanılan hiçbir kelime ve ayet de
birebirlerinden bağımsız değillerdir. Her kelime ve ayetin birebirlerine
yakından ve uzaktan bağımlıdırlar. Tıpkı bir vücutta bulunan organ ve organlar
gibidir.
Bu ayetlerden
başlamamın sebebi Meryem’in ailesi ile de ilgili bilgiler vermektir. Kuran’da
İmran ailesi övülenler arasında yer almaktadır.
33/ 33- Gerçek şu ki, Allah, Adem'i, Nuh'u,
İbrahim ailesini ve İmran ailesini alemler üzerine seçti;
3/36- Fakat onu doğurduğunda -Allah onun ne doğurduğunu daha iyi bilirken- dedi ki: "Rabbim, doğrusu bir kız (çocuğu) doğurdum. Erkek ise, kız gibi değildir. Ona Meryem adını koydum. Ben onu ve soyunu o taşa tutulmuş (kovulmuş) şeytandan Sana sığındırırım."
İmran’ın karısının bu
duası onu hayata bakış açısını göstermektedir. Yani yaratılıştaki Rabbim
Allah’tır sözüne sadakat gösteren erkek adamların içerisinde ismi zikredilmeye
layık birisidir. Burada İmran’ın karısı
“her türlü bağımlılıktan Allah’a adadığı kızın ilerde başına neler
geleceğini bilmezken Allah ondan âlemlere rahmet olacak olan Allah’ın bir
kelimesi ve ruh olduğunu Allah bilmektedir.
Allah bir insanın
gelecekte nasıl bir amel işleyeceğini bilmez diyenlerin kulakları çınlasın.
3/37- Bunun üzerine Rabbi onu güzel bir kabulle kabul etti ve onu güzel bir bitki gibi yetiştirdi. Zekeriya'yı ondan sorumlu kıldı. Zekeriya her ne zaman mihraba girdiyse, yanında bir yiyecek buldu: "Meryem, bu sana nereden geldi?" deyince, "Bu, Allah Katındandır. Şüphesiz Allah, dilediğine hesapsız rızık verendir" dedi.
Önce bu ayette geçen
bazı sözlerin ne demek istediğini anlamaya çalışalım
1- Bunun üzerine Rabbi
onu güzel bir kabulle kabul etti
Bu ayette Allah Hüsnü
tahlil sanatı yapmıştır. Eğer Meryem hakkında İmran’ın karısının yaptığı dua
onun yol çizgisini belirleyecek olsaydı Nuh’un oğlu ve karısı için yaptığı dua
da geçerli olurdu. Burada Meryem yaratılıştaki vermiş olduğu rabbim Allah’tır
sözüne sadakat göstererek ailesinin çizdiği çizgide yürümeyi kendisine görev
bilmiş ve hayata bu pencereden bakarak Allah da onun o yolda yürüyebilecek
donanımını geliştirmiş ve açmıştır.
2- ve onu güzel bir
bitki gibi yetiştirdi.
Allah burada bir
benzetme yaparak Meryem’in hayata bakış ve yetişme şeklinin bir bitkiye
benzeterek anlatmıştır. Bitkiler melektirler. Melekle ilgili bilgiyi burada sen
ol da açıklama.
Kâinatta temel olarak
iki varlık vardır. Melekler- İnsanlar. Birisi emreden varlıklar birisi
emredilen varlıklardır. Burada uzun uzun bunları anlatmayacağım ama sizin
anlayacağınız şekilde kısacık da olsa izah edip geçeceğim.
16/ 49- Göklerde ve yerde olan ne varsa,
canlılar ve melekler Allah'a secde ederler ve onlar büyüklük taslamazlar
Meleklerin temel
özellikleri kendilerine kotlamış olan bilgilerin dışına çıkmazlar. Onlarda akıl
yok irade yok imtihan edilme yoktur. Ama en akıllı insanlar hata yaparlar ama
melekler hata yapmazlar. Eşya yalan söylemez derler ya aynen öyledir.
Bitkiler de meleklerin
sıfatlaşarak isim almasıdır.
Allah Meryem’in
yetişme ve büyütülme şeklini bir meleğe benzeterek anlatmış.
Bazılarının söylediği
gibi bitkiye benzetilmesinin kocasız doğurganlık anlamına değil ahlaki yönden
iblisin tekliflerine karşı kendisini koruma anlamında bitkiye benzetilmiştir
3- Zekeriya'yı ondan
sorumlu kıldı.
Dünya hayatında hiç
bir insan hiçbir insana karşı sorumluluğu yoktur. Sadece evli olan kadın ve
erkek birbirlerine karşı sorumludurlar. Erkek kadının velisi kadın da erkeğin
velisidir. Eğer evliliğin başlamasından itibaren erkek veya kadından birisi
Dünya hayatında Allahın tanımladığı yoldan ayrılmışsa ya onlar ayrılanı aynı
çizgiye tekrar davet edecek eğer gelmezse de evlilik akdi bir süreç içerisinde
bitirilecektir.
Çünkü evlilik devam
ederse, hırsızın yanında duran adam gibi olur. Hırsızlık yapmasa da onun
yanında durması aynı suça ortak olması demektir. Allah genelde erkeği kadına göre farklı
kılmış ve donanım olarak farklı kılınınca da ona bazı fazla sorumluluklar da
yüklemiştir. Bunu Allah söylüyor ben söylemiyorum.
4/ 34- Allah'ın, bazısını bazısına üstün
kılması ve onların kendi mallarından harcaması nedeniyle erkekler, kadınlar
üzerinde 'sorumlu gözeticidir.' Saliha kadınlar, gönülden (Allah’a), itaat
edenler, Allah nasıl koruduysa görünmeyeni koruyanlardır. Nüşuzundan
korktuğunuz kadınlara (önce) öğüt verin, (sonra onları) yataklarda yalnız
bırakın, (bu da yetmezse hafifçe) vurun. Size itaat ederlerse aleyhlerinde bir
yol aramayın. Doğrusu Allah Yücedir, büyüktür.
Allah erkeğe böyle bir yetki vermiş
dileyen kabul etsin dileyen de reddetsin O kendi bilecekleri bir iştir.
“Allah'ın, bazısını bazısına üstün
kılması ve onların kendi mallarından harcaması nedeniyle erkekler, kadınlar
üzerinde 'sorumlu gözeticidir.'”
Sorumlu kılması tefsirlerde anlatıla gibi Meryem’in çocukluk
çağındaki yetimin sorumluluğunu alması değil,Bizzat Zekeriya’nın bir koca
olarak Meryem’i sorumluluğu altına alma anlamında kullanılmıştır.
3/44- Bunlar, gayb
haberlerindendir; bunları sana vahyediyoruz. Onlardan hangisi Meryem'i sorumluluğuna
alacak diye kalemleriyle kur'a atarlarken sen yanlarında değildin;
çekişirlerken de yanlarındadeğildin.
Eğer
Meryem’in yetim olma özelliğinden dolayı sorumluluğu altına almaktan
bahsediyorsanız, ondan önce gelen ayette Meryem’in yetişkin sorumluluk yaşında
bir kadın olduğu anlatılıyor.
3/ 43- "Meryem, Rabbine gönülden
itaatte bulun, secde et ve rüku edenlerle birlikte rüku et."
“Zekeriya'yı ondan
sorumlu kıldı.” İfadesiyle karı koca anlamında olduğu anlaşılıyor.
Bu ayetten anlaşılıyor
ki, Zekeriya Meryem’in kocası ve dolayısı ile İsa’nın da babası olmaktadır.”
4-“ Zekeriya her ne
zaman mihraba girdiyse, yanında bir yiyecek buldu: "Meryem, bu sana
nereden geldi?" deyince, "Bu, Allah Katındandır.
Rızk azık genelde
Kuran’da ahiret âlemi için güzel ameller olarak anlatılmıştır. Karun ben kazandım ben ettim diyor. Ama
Meryem Bana rabbim verdi diyor. İman edenle inkâr edenlerin arasındaki fark
budur.3/38- Orada Zekeriya Rabbine dua etti: "Rabbim, bana Katından
tertemiz bir soy armağan et. Doğrusu Sen, duaları işitensin" dedi.
3/ 38- Orada Zekeriya Rabbine dua etti:
"Rabbim, bana Katından tertemiz bir soy armağan et. Doğrusu Sen, duaları
işitensin" dedi.
Dua; İstek ve arzunun
fiiliyatla bütünleşmesi demektir. Bütün peygamberlerin istekleri kendilerinden
sonra kendi dinlerini teslim edece birini aramalarıdır. Hiçbir peygamber mal
mülk hastası değildir. Olmamıştır da Ve öyle anlaşılıyor ki Zekeriya kavmine
vahyi tebliğ etmekte zorlanmış ve konuşmama orucu adamıştır.
3/39- O mihrapta namaz
kılarken, melekler ona seslendi: "Allah, sana Yahya'yı müjdeler. O,
Allah'tan olan bir kelimeyi (İsa'yı) doğrulayan, efendi, iffetli ve salihlerden
bir peygamberdir."
Yahya Zekeriya
peygamberin başka bir eşinden olan bir çocuktur.
Zekeriya’nın tam
ümidinin kesildiği bir anda, Allah’tan müjde geliyor. Yahya İsa’dan önce olup
İsa geldikten sonra İsa’yı destekleyen ve ona arka çıkan üvey kardeşidir. Şu
ayet sıralamada onu anlatmaktadır.
6/85-
Zekeriya'yı, Yahya'yı,
İsa'yı ve İlyas'ı da (hidayete eriştirdik.) Onların hepsi salihlerdendir.
3/40- Dedi ki: "Rabbim, bana gerçekten ihtiyarlık ulaşmışken ve karım da kısırken nasıl bir oğlum olabilir?" "Böyledir" dedi, "Allah dilediğini yapar."
Kısırlık burada ocuk
doğuramama kısırlığından ziyade, İlahi mesaja duyarlı bir çocuğun olamamasından
Zekeriya şikayet etmektedir. İhtiyarlığın ulaşması senelerce topluma verdiği
tebliğ ve mesajların fayda vermemesi onun ümidinin kesildiğini göstermektedir.
3/41- (Zekeriya) "Rabbim, bana bir alamet (ayet) ver." dedi. "Sana alamet, işaretleşme dışında, insanlarla üç gün konuşmamandır. Rabbini çokça zikret ve akşam sabah O’nu tesbih et." dedi.
Bu ayette,
Zekeriya’nın alamet işaret istemesi sözün bittiği artık belge ve delilin olması
gerektiği bir andan söz edilmektedir. Tıpkı Meryem ve İsa gibidir. Üç gün
konuşma insanlara kendi dinini ispat edecek başka birinin gelmesine kadar
konuşmama orucu ile beklemesi tavsiye edilmektedir.
Dikkat ederseniz bu
sesiz bekleyişin ardından Hemen Zekeriya Meryem ilişkisi gündeme gelmeye başladı.
3/42- Hani melekler: "Meryem, şüphesiz Allah seni seçti, seni arındırdı ve âlemlerin kadınlarına üstün kıldı," demişti.
3/43- "Meryem, Rabbine gönülden itaatte bulun, secde et ve rüku edenlerle birlikte rüku et."
3/44- Bunlar, gayb
haberlerindendir; bunları sana vah yediyoruz. Onlardan hangisi Meryem'i
sorumluluğuna alacak diye kalemleriyle kur'a atarlarken sen yanlarında
değildin; çekişirlerken de yanlarında değildin.
3/45- Hani melekler,
dediler ki: "Meryem, doğrusu Allah Kendinden bir kelimeyi sana
müjdelemektedir. Onun adı Meryem oğlu İsa Mesih'tir. O, dünyada ve ahirette'
seçkin, onurlu, saygındır' ve (Allah'a) yakın kılınanlardandır."
3/47- "Rabbim, bana bir beşer dokunmamışken, nasıl bir çocuğum olabilir?" dedi. (Fakat) Allah neyi dilerse yaratır. Bir işin olmasına karar verirse, yalnızca ona "ol" der, o da hemen oluverir."
3/48- "Ona Kitab’ı, hikmeti, Tevrat’ı ve İncil’i öğretecek."
3/49- İsrailoğulları’na elçi kılacak. (O, İsrailoğulları’na şöyle diyecek:) "Gerçek şu, ben size Rabbinizden bir ayetle geldim. Ben size çamurdan kuş biçiminde bir şey oluşturur, içine üfürürüm, o da hemencecik Allah'ın izniyle kuş oluverir. Ve Allah'ın izniyle doğuştan kör olanı, alaca hastalığına tutulanı iyileştirir ve ölüyü diriltirim. Yediklerinizi ve biriktirdiklerinizi size haber veririm. Şüphesiz, eğer inanmışsanız bunda sizin için kesin bir ayet vardır."
3/50- "Benden önceki Tevrat'ı doğrulamak ve size haram kılınan bazı şeyleri helal kılmak üzere size Rabbinizden bir ayetle geldim. Artık Allah'tan korkup bana itaat edin."
3/51- "Gerçekten Allah, benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir. Öyleyse O'na ibadet edin. Dosdoğru olan yol işte budur."
3/52- Nitekim İsa, onlarda inkarı sezince, dedi ki: "Allah için bana yardım edecekler kimdir?" Havariler: "Allah'ın yardımcıları biziz; biz Allah'a inandık, bizim gerçekten Müslümanlar olduğumuza şahid ol" dediler.
3/53- "Rabbimiz, biz indirdiğine inandık ve elçiye uyduk. Böylece bizi şahidlerle beraber yaz."
3/54- Onlar (inanmayanlar) bir düzen kurdular. Allah da (buna karşılık) bir düzen kurdu. Allah, düzen kurucuların en hayırlısıdır.
3/55- Hani Allah, İsa'ya demişti ki: "Ey İsa, doğrusu senin hayatına Ben son vereceğim, seni Kendime yükselteceğim, seni inkar edenlerden temizleyeceğim ve sana uyanları kıyamete kadar inkara sapanların üstüne geçireceğim. Sonra dönüşünüz yalnızca Banadır, hakkında anlaşmazlığa düştüğünüz şeyde aranızda Ben hükmedeceğim."
3/56- "İnkar edenleri ise, dünyada ve ahirette şiddetli bir azapla azaplandıracağım. Onların hiç yardımcıları yoktur."
3/57- "İman edip salih amellerde bulunanların ecirleri eksiksiz ödenecektir. Allah, zalim olanları sevmez."
3/58- Bunları Biz sana ayetlerden ve hikmetli zikirden (Kur'an'dan) okuyoruz.
3/59- Şüphesiz, Allah Katında İsa'nın durumu, Adem'in durumu gibidir. Onu topraktan yarattı, sonra ona "ol" demesiyle o da hemen oluverdi.
Şimdi Hz İsa ile ilgili geniş açıklama yapan bir surede geçen ayetleri de İncelemeye çalışalım.
MERYEM SURESİ
19/16- Kitap'ta Meryem'i de zikret. Hani o, ailesinden kopup doğu tarafında bir yere çekilmişti.
Bu ayet Meryem’le
kavmi arasında bütün peygamber ve Allah dostlarında olduğu gibi, bir
gerginliğin bir uyuşamazlığın olduğunu anlatmaktadır.
19/17- Sonra onlardan yana (kendini gizleyen) bir perde çekmişti. Böylece ona ruhumuz (Cibril'i) göndermiştik, o da, düzgün bir beşer kılığında görünmüştü.
Bu ayette üç tane
geçen kelimenin ve deyimin ne anlama geldiğinin çözülmesi konunun
anlaşılmasının yapı taşını oluşturacaktır.
1-perde ne demektir?
17/45-
Kur'an okuduğun zaman seninle ahirete inanmayanlar arasında görünmez bir perde kıldık.
2-Ruh kelimesi hangi
anlamda kullanılmıştır?
Kuran’da yirmi iki
ayette ruh kelimesi geçmektedir. Konu içerisinde kullanılan bu ruh kelimesinin
hangi anlamında kullanıldığını yakalamak ve onu oraya yerleştirmek gerekir.
İsterseniz bunlardan
birkaç tanesini sayalım.
Ruh: Allah anlamında
kullanmıştır.
17/85- Sana
ruh'tan sorarlar; de ki: 'Ruh, Rabbimin emrindendir, size
ilimden yalnızca az bir şey verilmiştir.'
Ruh:
Peygamber anlamında kullanılmıştır.
4/171-
Ey Kitap Ehli, dininiz konusunda taşkınlık etmeyin, Allah'a karşı gerçek
olandan başkasını söylemeyin. Meryem oğlu Mesih İsa, ancak Allah'ın elçisi ve
kelimesidir. Onu ('OL' kelimesini) Meryem'e yöneltmiştir ve O'ndan bir ruhtur.
Öyleyse Allah'a ve elçisine inanınız; 'üçtür' demeyiniz. (Bundan) kaçının,
sizin için hayırlıdır. Allah, ancak bir tek ilahtır. O, çocuk sahibi olmaktan
yücedir. Göklerde ve yerde her ne varsa Onundur. Vekil olarak Allah yeter.
Ruh: Kitap anlamında
kullanılmış
42/52-
Böylece sana emrimizden bir ruh vahyettik. Sen, kitap nedir, iman nedir
bilmiyordun. Ancak Biz onu bir nur kıldık; onunla kullarımızdan dilediklerimizi
hidayete erdiririz. Şüphesiz sen, dosdoğru olan bir yola yöneltip-iletiyorsun.
Daha
birçok ruh ile ilgili ayetler var. İnsana üflenene ruh ifadesi kullanmış
Cibril’e ruh ifadesi kullanmış vs.
konu
içerisinde bu kullanılan ruh kelimelerinden hangi anlamda kullanıldığını yakalamak
gerekir.
3-Düzeltilmiş
beşer ne demektir?
Kuran
düzeltilmiş beşer kelimesini sadece ve sadece nebiler için ulanmıştır bir başka
ifadeyle peygamberler için kullaşmıştır. Onun dışındaki insanlar için asla
kullanmamıştır bir ayetle örnek verelim.
22/ 52- Biz senden önce hiçbir Resul ve Nebi
göndermiş olmayalım ki, o bir dilekte bulunduğu zaman, şeytan, onun dilediğine
(bir kuşku veya sapma unsuru) katıp bırakmış olmasın. Ama Allah, şeytanın
katıp-bırakmalarını giderir, sonra Kendi ayetlerini sağlamlaştırıp-pekiştirir.
Allah, gerçekten bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.
Ayeti şimdi açıklamaya
çalışalım Meryem müşrik olan kavminden din ve yaşam biçimi ile ayrıldığında
nebi ve resul olan bir peygamber Meryem’e geldi.
19/18- Demişti ki: "Gerçekten ben, senden Rahman (olan Allah)a sığınırım. Eğer takva sahibiysen (bana yaklaşma)."
Bu ayette Allah
kavminin Meryem hakkında bühtanlar yağdırdığı Meryem’in temiz bir kadın
olduğunu anlatıyor.
Bakınız alttaki ayette
geleneksel toplumun Meryem’e gelenin Cebrail olduğu inancını kuran nasıl
yalanlıyor ona gelen Cebrail değil ona gelen bir beşer olan aynı zamanda vahye
muhatap olan nebi ve resuldür.
19/19- Demişti ki: "Ben, yalnızca Rabbinden (gelen) bir elçiyim; sana tertemiz bir erkek çocuk armağan etmek için (buradayım)."
Bu ayetleri doğru bir
şekilde anlayabilmek için Kuranda altı kalın çizgilerle çizilmesi gereken
ayetlerin mutlaka bilinmesi gerekmektedir.
Rabbinden gelen
elçiler sadece nebiler ve resullerdir. Nebi ve resul olmayan bir kişi Allah
bildirmeden nasıl gelecekte erkek İsa gibi bir peygamberin geleceğini bilip
söyleyebilirler. Bu Allah’ın sadece peygamberlerine has verdiği bir
ayrıcalıktır.
19/20- O: "Benim nasıl bir erkek çocuğum olabilir? Bana hiçbir beşer dokunmamışken ve ben azgın utanmaz (bir kadın) değilken" dedi.
Evet, Allah Meryem’in
arınmışlığını ve temizliğini bir daha vurgulayarak, Daha önce o nebi ve resul
gelmeden hiçbir beşerle bir ilişkisinin olmadığını izah etmektedir.
19/21- "İşte böyle" dedi. "Rabbin, dedi ki: -Bu Benim için kolaydır. Onu insanlara bir ayet ve Bizden bir rahmet kılmak için (bu çocuk olacaktır)." Ve iş de olup bitmişti.
Dikkat ederseniz konu
elçi Allah ve Meryem üçlüsü arasında dönüp dolaşıp seyrediyor. Allah emrediyor
nebi ve Resul olan elçi Meryem’le bir sünnetulllah çerçevesi içerisinde evlenip
Allah’ın nasıl insanları yarattığı şekilde Meryem İsa’ya gebe kalıyor. Olay bu
kadar basit bir şekilde gelişiyor.
19/22- Böylelikle ona gebe kaldı, sonra onunla ıssız bir yere çekildi.
Artık Allah’ın muradı
gerçekleşmiş Zekeriya ile Meryem evlenmiş ve İsa’ya gebe kalmıştır. Dikkat
ederseniz bir daha Zekeriya’dan söz edilmemekte Meryem yine yalnız yine
toplumda uzaklaşmış yine ekonomik ve psikolojik sıkıntı ve zorluklar içerisinde
rabbinin yolunu ödün vermeden sürdürmeye çalışmaktadır.
19/23- Derken doğum sancısı onu bir hurma dalına sürükledi. Dedi ki: "Keşke bundan önce ölseydim de, hafızalardan silinip unutuluverseydim."
Burada bahsedilen
hurma dalı bir hayata tutunmak için nimetler kazanıp yemek, aynı zamanda
gelecekte ümitle beklediği biricik oğlunun toplumun karşısına çıkarak kendisi
haklında söylenenleri aklamak için sabırla beklemektedir.
19/24- Altından (bir
ses) ona seslendi: "Hüzne kapılma, Rabbin senin alt (yan)ında bir ark
kılmıştır."
Ayette hayatta yapa
yalnız karnında çocuk yaşamsal zorluklar bir taraftan bir taraftan halkın ona
yaptığı baskı öyle bir bunalıma sokmuştu ki, tavadan gelen bir ses ona “her
sıkıntının ardında bir rahatlığın olduğunu ima ederek onu rahatlatıyordu.
Üzülme kendine gel, ve
korkma Allah seninle beraberdir hayata bu zorluklara rağmen tutunmaya çalış ve
gayretini göster yaşamaya çalış yardım sana yakın bir zamanda gelecektir.
19/25- Hurma dalını kendine doğru salla, üzerine henüz oluşmuş-taze hurma dökülüversin."
Nimetlerden temiz ve
güzel olanları yiyip içmekle çaba göster.
19/26- Artık, ye, iç, gözün aydın olsun. Eğer herhangi bir beşer görecek olursan, de ki: "Ben Rahman (olan Allah)' a oruç adadım, bugün hiç kimseyle konuşmayacağım."
Artık İsa dünyaya
gelmiş doğumun verdiği bir rahatlık içerisinde o büyüyüp nebi ve resul oluncaya
kadar sessizliğini koru ve ergenlik yaşına geldiğinde ona kitap hikmet verilip
peygamber olduğunda toplumun karşısına bir belge ve ayet olarak çıkarsın.
19/27- Böylece onu taşıyarak kavmine geldi. Dediler ki: "Ey Meryem, sen gerçekten şaşırtıcı bir şey yaptın."
Artık Meryem sadece
kendisinin söz ve yaşamla anlatamadığı dini yanında ona destek olan oğlu ve
aynı zamanda bir peygamberle kavminin karşısına çıkmıştır. Kavmi hala eski
düşünce ve söylemlerinden vazgeçmemiş Meryem’le aynı diyalogu sürdürmek
istemektedirler.
19/28- "Ey Harun'un kız kardeşi, senin baban kötü bir kişi değildi ve annen de azgın, utanmaz (bir kadın) değildi."
Dikkat ederseniz
Meryem ile Harun arasında bin beş yüz yılla yakın bir zaman geçtiği halde “ey
Harun’un kız kardeşi” diye hitabe dilmektedir. Bu da gösteriyor ki kavmi ehli
kitap olan bir toplum olduğu anlaşılıyor. Meryem’in algıladığı din ile
toplumların algıladığı din anlayışı tamamen farlıdır. Bu gün Kurani olmayan din
ile kuranın anlattığı dinin farklılığı gibidir.
Toplum burada
Meryem’in zina yapan fuhuş yapan birisi olduğu anlamında değil Meryem’in din ve
yaşam bakımdan farklı anlayış ve yaşamı toplumu rahatsız etmektedir. Olaya
toplumun baktığı anlayışı yakalayamadığımızdan dolayı İsa’nın zina yoluyla
meydana geldiği veya babasız meydana geldiği anlayışı ortaya çıkmıştır. Bu da
kuran okuma ekzersizliğinin çok zayıf olduğunu göstermektedir.
19/29- Bunun üzerine ona (çocuğa) işaret etti. Dediler ki: "Henüz beşikte olan bir çocukla biz nasıl konuşabiliriz?"
Bu ayette artık İsa
büyümüş, ergenlik yaşına gelmiş kitap ve hikmet verilmiş biri olarak Meryem
oğlu ile toplumun karşısına çıkmıştır. "Henüz beşikte olan bir çocukla biz
nasıl konuşabiliriz?"
İfadesi mecazi anlamda
kullanılan bir ifadedir. Beşikte kelimesi yeni doğmuş kundağa bağlanmış birisi
anlamında değil daha İsa hakkında bilgileri olmayan bir toplumun biz onu değil
seni biliyoruz anlamında söylenmiş bir söz anlamında anlaşılıyor. Nitekim
aşağıdaki ayet onun hangi yaşlarda birisi olduğuna işaret etmektedir.
19/30- (İsa) Dedi ki: "Şüphesiz ben Allah'ın kuluyum. (Allah) Bana kitabı verdi ve beni peygamber kıldı."
Her insana sorumluluğu
akıl baliğ çağına geldiği zaman yüklenmektedir. Âdeme yasaklanan ağaç,
cennetten çıkarılması denemeye tabi tutulması hep ergenlik yaşından sonra
gündeme gelmektedir.
Her insanın akıl baliğ
çağına girmeden sorumluluk yüklenmeyeceğini herkes bildiği halde beşikteki bir
çocuğa kitap ve hikmet verilmesini nasıl açılayabiliyorlar ben şahsen onu
anlamakta güçlük çekiyorum
19/31- "Nerede olursam (olayım,) beni kutlu kıldı ve hayat sürdüğüm müddetçe, bana namazı ve zekatı vasiyet (emr) etti."
Bu ayet de gösteriyor
ki, İsa’nın en az 20- 30 yaşları aralığında bir olgunluğa erişmiş bir kişi
olduğu anlaşılıyor.
19/32- "Anneme itaati de. Ve beni mutsuz bir zorba kılmadı."
Hep bu ifadeler olgun
kişilik Sahibi yolunu Allah’tan yana seçmiş bir insan olduğunu göstermektedir.
19/33- "Selam üzerimedir; doğduğum gün, öleceğim gün ve diri olarak yeniden-kaldırılacağım gün de."
Dedesi Müslüman ebesi
Müslüman babası Müslüman anası Müslüman bir zürriyetten gelme övülmüş anılmış
Allah katında bir makamı bir mevkisi olan bir kişi olduğunu söylüyor ve öyledir
de.
19/34- İşte Meryem oğlu İsa; hakkında kuşkuya düştükleri "Hak Söz".
İşte insanların Meryem
ve isa hakkında İsanın babasız oluşu ile ilgili sözler bunlrdır.
19/35- Allah'ın çocuk edinmesi olacak şey değil. O Yücedir. Bir işin olmasına karar verirse, ancak ona: "Ol" der, o da hemen oluverir.
Allah asla çocuk
edinmemiştir o doğmamış doğurmamıştır ve doğuramamıştır sadece yaratmıştır. İsa
diğer insanlar bir sünnet çerçevesi içerisinde nasıl bir anne bir babadan
meydana gelmişse İsa da bir ana bir babadan meydana gelmiştir.
"Ol" der, o
da hemen oluverir. Bu ifade Allaha göre zaman olayını kaldırarak “ol” kelimesiyle her şey bir diplin
içerisinde bir sünnet çerçevesinde insanların algılayacağı bir zamana dönüşerek
zamana yayılarak oluşmaktadır.
İşte Kuran’da Hz İsa ve Meryem hakkında geçen ayetler bunlardır. Ayetlere dikkat ettiğimiz zaman Hz İsa’nın babasız olduğunu ima eden bir ayet yoktur. İnsanların bugüne kadarki ağızlarına doladıkları “Hz İsa babasızdır” sözü Hıristiyanların uydurdukları bir sözdür. Şimdi Kuran’dan naklettiğimiz bu ayetlerden Hz İsa’nın babasının olmadığı ile ilgili bir anlam var mı? Bunu Kuran’ın kendi bütünlüğünde o konunun ilminde akla ve pratik hayata ters düşmeden güçlü bir mantık ölçüsü içerisinde incelemeye çalışalım.
İnsanların Hz İsa hakkında söylediklerini zan ve tahminle konuştuklarına karşılık Kuran” şüphesiz Allah katında İsa’nın durumu âdemin durumu gibidir. Onu topraktan yarattı sonra ona ol demesiyle o da hemen oluverdi.”
Kuran’ın sanatsal bir
üslupla anlattığı olaylar insanlar tarafından algılanamadığından neticesi
düzgün olmayan bir anlayış ortaya çıkarmaktadır. Temeli düzgün atılmayan bir
bina düzgün yapılamadığı gibi temeli düzgün olmayan bir dinin neticesi de
düzgün olamaz.
Bakınız Kuran Hz İsa’nın yaratılışını âdeme benzetirken âdemin nasıl yaratıldığını izah ediyor.
22/5: Ey insanlar, eğer dirilişten yana bir kuşku içindeyseniz, gerçek şu ki, Biz sizi topraktan yarattık, sonra bir damla sudan, sonra bir alaktan (embriyo), sonra yaratılış biçimi belli belirsiz bir çiğnem et parçasından; size (kudretimizi) açıkça göstermek için. Dilediğimizi, adı konulmuş bir süreye kadar rahimlerde tutuyoruz. Sonra sizi bebek olarak çıkarıyoruz, sonra da erginlik çağına erişmeniz için (sizi büyütüyoruz). Sizden kiminizin hayatına son verilmekte, kiminiz de, bildikten sonra hiçbir şey bilmeme durumuna gelmesi için ömrün en aşağı ucuna (yaşlılığa) geri çevrilmektedir. Yeryüzünü kupkuru ölü gibi görürsün, fakat Biz onun üzerine suyu indirdiğimiz zaman titreşir, kabarır ve her güzel çiftten (ürünler) bitirir.”
23/12 - Andolsun, Biz insanı, süzme bir çamurdan yarattık.
23/13- Sonra onu bir su damlası olarak, savunması sağlam bir karar yerine yerleştirdik.
23/14- Sonra o su damlasını bir alak (embriyo) olarak yarattık; ardından o alak'ı (hücre topluluğu) bir çiğnem et parçası olarak yarattık; daha sonra o çiğnem et parçasını kemik olarak yarattık; böylece kemiklere de et giydirdik; sonra bir başka yaratışla onu inşa ettik. Yaratıcıların en güzeli olan Allah, ne Yücedir.
23/15- Sonra bunun ardından siz gerçekten ölecek olanlarsınız.
İşte Kuran mümin ve haç surelerinde geçen ayetlerde “ol dedi mi oluverdi” ayetini böyle açıklıyor. Yani bir insanın oluşabilmesi için erkek sperminin kadın rahminde yumurtalıkla alaka kurarak orada belirli aşamalardan geçtikten sonra ancak doğuyor ve yeni bir hayatla karşılaşıyor.
Bakınız ayetleri çok iyi tahlil ettiğimiz zaman öyle olduğu anlaşılır.
“ Ona ruhumuzu göndermiştik, O da düzgün bir beşer kılığında görünmüştü.”
Bu ayet orada ruh kelimesinin ne anlama geldiğini anlamakla ancak anlaşılabilir. Dikkat edilirse, Peygamberlerin özelliklerinden biri de yanlışlık yaptıkları zaman vahiyle düzeltilirler. Diğer insanlarda böyle bir haslet yoktur.
Vahyin gözetimine giren her insan, Düzeltilmiş bir beşerdir. Vahyin kontrolüne giren peygamberler de kendi istek ve arzularına göre yaşamaz ve söylemez.
53/3” O hevadan konuşmaz o ( söyledikleri vahyolunmakta olan vahydir.)
Allah’ın kedi ruhundan üflediği ve onu kutsal ruhla desteklediği, bir peygamber Hz. Meryem karşısına dikiliyor. Ve konuşmalar başlıyor.
19/18:” Demişti ki: "Gerçekten ben, senden Rahman (olan Allah)a sığınırım. Eğer takva sahibiysen (bana yaklaşma)."
Genelde müfessirler Hz Meryem’in karşısına gelen kişinin Cebrail olduğunu söylemişlerdir. Bu anlayış hem Hıristiyan âlemini teslis(üç Allah) inancına götürerek bu inanç Hz İsa’nın babası yok anlayışıyla İslam müfessirlerine sıçramıştır.
Hz Meryem’in karşısına gelen Cebrail değil Allah’ın peygamber olarak gönderdiği bir elçidir.
19/19: Demişti ki: "Ben, yalnızca Rabbinden (gelen) bir elçiyim; sana tertemiz bir erkek çocuk armağan etmek için (buradayım)."
Şimdi yine gelen elçinin bir peygamberin bir erkek çocuktan söz ederek müjdelemesi bize birçok şeyleri çağrıştırıyor.
33/23:” Mü'minlerden öyle erkek-adamlar vardır ki- Allah ile yaptıkları ahide sadakat gösterdiler; böylece onlardan kimi adağını gerçekleştirdi, kimi beklemektedir. Onlar hiçbir değiştirme ile (sözlerini) değiştirmediler.
Dikkat edildiği zaman hep ayetler hem birbirleriyle çelişkisiz bir halde dizilmiş hem de birbirleriyle diyalog halindedir. Erkek adamın verdiği söz neymiş Kuran’dan ona bir bakalım.
7/172:” Hani Rabbin, Âdemoğullarının sırtlarından zürriyetlerini
Almış ve onları kendi
nefislerine karşı şahidiler kılmıştı: "Ben sizin Rabbiniz değil
miyim?" (demişti de) Onlar: "Evet (Rabbimiz'sin), şahid olduk"
demişlerdi. (Bu,) Kıyamet günü: "Biz bundan habersizdik" dememeniz
içindir.
İşte Kuran da bahsedilen ve sözünde duran erkek adam ve çocuk budur. Allah’tan başka rab kabul etmeyen, ölümü, dirimi, hayatı Allah’a ait olan adamlardır.
Yine konumuza dönecek
olursak Allah’ın gönderdiği ruh; bir elçi olan peygamberdir. Her peygamber
kendinden öncekileri doğrular ve tasdik eder ve kendinden sonraki gelecek olan
peygamberi müjdeler. İşte elçinin müjdelediği erkek çocuk insanlara bir ayet ve
bir belge olan Hz İsa’dır. Bakınız Hz İsa da gelecek olan bir peygamberi nasıl
müjdelemektedir.
61/6:” Hani Meryem oğlu İsa da: "Ey İsrail oğulları, gerçekten ben, sizin için Allah'tan gönderilmiş bir elçiyim. Benden önceki Tevrat'ı doğrulayıcı ve benden sonra ismi "Ahmed" olan bir elçinin de müjdeleyicisiyim" demişti. Fakat o, onlara apaçık belgelerle gelince: "Bu, açıkça bir büyüdür" dediler.
Demek ki bu gelen elçi Rast gele bir elçi değil Allah’ın bildirmesiyle geleceği bilebilen gayıptan haber verebilen bir elçidir..
Yine elçi ile Hz Meryem arasında konuşma devam ediyor.
19/20”O benim nasıl erkek bir çocuğum olabilir. Bana hiçbir beşer dokunmamışken. Ve ben azgın utanmaz (bir kadın)değilken dedi.”
Kuran burada toplumun Hz Meryem hakkındaki yanlış düşünce ve anlayışından onu temizleyip arındırıyor. Bir de asıl önemli olanı da Hz Meryem’in Topluma karşı yabancılaşması idi.
19/21”İşte böyle dedi Rabbim dedi ki bu benim için kolaydır. Onu insanlara bir ayet ve Bizden bir rahmet kılmak için,(bu Çocuk olacaktır.) ve iş de olup bitmiştir.
Kuran her halde O Elçinin evliliğinden söz ederken, Düğünün nasıl geçtiğini kaç kişi ile düğün yapıldığını, Kimlerin düğüne davet edilip edilmediğini, Yatak odasının kaç katlı olup olmadığını, Anlatacak değildir herhalde.
Bakınız olupbitti Ol Dedi hemen oluverdi ifadesini kullanıyor arkasından,
19/22: Böylelikle ona gebe kaldı, sonra onunla ıssız bir yere çekildi.
Soruyorlar, Allah isterse babasız çocuk meydana getiremez mi?
Elbette Allah
dilediğini dilediği gibi yaratır. Kuran’ın kendi bütünlüğü içerisinde olayları
eşyanın yapısına akıla ve pratik hayatla özdeşleştirdiğimiz zaman Allah’ın
Evrene koyduğu yasayla uyuşmaz çelişki meydana gelir.
Eğer öyle her şeyde bir intizam ve kural olmasaydı kâinat fesada uğrardı. Şimdi Kuran da geçen altı kalın çizgilerle çizilmesi gereken olmazsa olmazları belirleyen bazı ayetleri konu içerisinde nakletmeye çalışalım.
22/47:” Onlar senden, azabın çarçabuk getirilmesini istiyorlar; Allah, vaadine kesin olarak muhalefet etmez. Gerçekten, senin Rabbinin Katında bir gün, sizin saymakta olduklarınızdan bin yıl gibidir.”
Allah evrende bir yasa koymuştur. Bu yasa kesinlikle doğal seyri içerisinde işler durur. Dünya dönmez diyenlere onlar dönmez dese de Galileo’nun dediği gibi döner durur.
30/30: “Öyleyse sen yüzünü Allah'ı birleyen (bir hanif) olarak dine, Allah'ın o fıtratına çevir ki insanları bunun üzerine yaratmıştır. Allah'ın yaratışı için hiçbir değiştirme yoktur. İşte dimdik ayakta duran din (budur). Ancak insanların çoğu bilmezler.”
İşte bu ayet insanlardaki geleneksel bir din anlayışını kökünden söküp atarak Hz İbrahim’in oluşturduğu bir din anlayışına insanları davet ediyor. Israrla devamlı üzerine basa basa vurguladığım din anlayışı Allah’ın yarattığı varlıklarla gönderdiği vahiylerin çatışmadığı bir din anlayışıdır. İşte Allah insanların üreme biçimlerini izah ederken bir erkek ve bir dişiden olduğunu söylüyor. Ve bununla ilgili bir yaratış biçimi koyduğunu vurgularken Hz İsa’nın babasız ve erkeksiz meydana geldiği inancı İbrahim dinini fıtrat dinini kökünden söküp atıyor.
30/43: “Öyleyse sen, Allah'tan (bir takdir olarak) geri çevrilmesi mümkün olmayan gün gelmeden önce, yüzünü dimdik ayakta duran dine çevir. O gün parça parça bölünecekler.”
Deveye demişler ki; boynun neden eğri? o da demiş ki nerem doğru ki demiş. Aynen onun gibi bugünkü toplumun algıladığı yaşadığı din de öyle değil mi? Sadece Hz İsa’nın babasız doğduğu inancı değil, daha sayılamayacak kadar yanlışlıklarla dolu bir din anlayışı ortada dolaşmaktadır. Onları ilerde inşallah zamanı geldikçe izah etmeye çalışacağım.
Peygamberlik dönemi devam ederken toplumların sorunlarını, helallerini ve haramlarını Allah kesin olarak seçtiği elçiler aracılığı ile bildiriyordu. Fakat bunlar peygamberler öldüğü zaman peygamber söyledi denilip de peygamber söylemediği halde toplumlarda yanlış bir din anlayışı oluşturulmuşladır.
Şimdi de Kuran ortada
olduğu halde orijinalliği bozulmamış ve bozulmayacak bir şekilde Allah’ın
korunması altında olduğu halde Kuran da ki söylenenleri değil Kuran’ın dışında
hikâyeler ve yalan hadislerle İslam diye bahsedilen dinin yozlaştığı
görülmüştür.
İşte Tevrat ve
İncil’in bozulduğu gibi Kuransız olan İslam da bozulmuştur.
Kuran bir zikir ehlinden bahsetmektedir. Kuran’ın bahsettiği bu zikir ehli eşyanın esrarını düşünen, çözen ve kendi sahasında uzman olanlardır. Dünyadaki hangi konu ile ilgili bir ilim dalı varsa onların onlarla uğraşanların adı hep zikir ehlidir. Bir doğruya ulaşmak için onların hangisi ile ilgili bir bilgi edinilecekse o konu ile ilgili uzmana sorulduğu zaman doğru bir bilgi alınır. Peygamberler vahyin dışında bilmediği bir konu hakkında bilgi edinecekleri zaman onlarda Allah tarafından zikir ehline yönlendiriliyorlardı.
3/159: “Allah'tan bir rahmet dolayısıyla, onlara yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı yürekli olsaydın onlar çevrenden dağılır giderlerdi. Öyleyse onları bağışla, onlar için bağışlanma dile ve iş konusunda onlarla müşavere et. Eğer azmedersen artık Allah'a tevekkül et. Şüphesiz Allah, tevekkül edenleri sever.”
Düşünüldüğü zaman peygamberler bazılarının söylediği gibi eğer o konularda ihtisas görmemişse bir doktor, bir psikoloji veya bir astronomi uzmanı değildir. O Allah’ın vah yettiği dışında hiçbir şey bilmez.
Bakınız din ve yaşam biçimi otorite haline gelmiş Hz Süleyman peygamber kendine tabi olmuş halkın dışında değişik inanç ve yaşam biçimlerine sahip olan yabancılardan ordu kurarak düşman karşısında güçlü bir hale gelmeyi başarıp zafer kazanmıştır.
27/17: “Süleyman'a
cinlerden, insanlardan ve kuşlardan orduları toplandı ve bunlar bölükler
halinde dağıtıldı.”
Başka ayetlerde de;
Başka ayetlerde de;
34/12: “Süleyman için de, sabah gidişi bir ay, akşam dönüşü bir ay (mesafe) olan rüzgara (boyun eğdirdik); erimiş bakır madenini ona sel gibi akıttık. Onun eli altında Rabbinin izniyle iş gören bir kısım cinler vardı. Onlardan kim Bizim emrimizden çıkıp-sapacak olsa, ona çılgın ateşin azabından taddırırdık.
34/13-Ona dilediği şekilde kaleler, heykeller, havuz büyüklüğünde çanaklar ve yerinden sökülmeyen kazanlar yaparlardı. "Ey Davud ailesi, şükrederek çalışın." Kullarımdan şükredenler azdır.”
Akıllı insan hem kendi aklını kullanan, hem de başkalarının aklından istifade etmeyi bilen insandır. Bir işe kendi gücü yetmediği zaman başkalarını da devreye sokarak o işin üstesinden gelebilir. Bununla ilgili bir kıssa aklıma geldi.
Filozof Beydaba anlatıyor; Toygar kuşu diye bir kuş varmış bu kuş o kadar küçükmüş ki deve kuşu yumurtasının içine filin geçtiği yol üzerine bir yuva yapmış. Hem de yavruları da varmış. Bir gün Toygar kuşu yavrularına yem bulmaya çıktığında filin yolu üzerinde bulunan yuvayı fil çiğnemiş. Toygar kuşu da filin önüne hazır olup, demiş ki “sen benim yuvamı büyük olduğun, kibirlenip büyüklendiğin için mi çiğnedin?”. Filde “evet” diyor. Toygar kuşu da ben senin hesabını görürüm deyip ayrılıyor. Ve saksağan ile karganın yanına varıyor. Başından geçenleri onlara anlatıyor.
Saksağan ve karga
duruma çok üzüldüklerini fakat yapacak bir şeylerinin olmadığını söylüyorlar.
“Kocaman file biz ne yaparız” deyince toygar kuşu diyor ki; “siz beninle gelin
ben ne dersem onu yerine getirin” filin yanına geldiklerinde gözlerini oyun diyor.
Kargayla saksağan filin gözlerini oyuyorlar. Filin gözleri kör olunca bulunduğu
yerden ayrılamıyor. Oradaki otlarla yiyeceklerle yetiniyor.
Fil o kadar susuyor ki
bu sefer su içeceği zaman toygar kuşu bir nehrin kenarına gidiyor, kurbağalara
başından geçenleri anlatıyor. Kurbağalar iyi ama “biz kocaman file ne
yapabiliriz ki” diyorlar. Toygar kuşu diyor ki “filin gözleri görmüyor, filin
çevresinde de büyük bir uçurum var o uçuruma varacaksınız ve ötmeye
başlayacaksınız.
Filde orada su var
sanacak ve uçurumdan aşağıya yuvarlanıp geberecek. Böylece onun şerrinden
kendimizi koruyacağız ve toygar kuşunun dediği gibi yapıyorlar. Fil
kurbağaların öttüğü yerde su var sanıp yürüdüğü zaman, uçurumdan yuvarlanıp
yere yatıyor. Toygar kuşu üzerine çıkıyor “ey fil sen büyüksün gururlusun
öylemi?” diyor. “Allah gururlanıp kibirlenenleri sevmez, bak benim gibi küçücük
Toygar kuşunu büyülttü, yücelti senin gibi gururlanıp kibirlenen fili devirerek
yere yatırdı” diyor.
Gördüğünüz gibi aklı kullanmak ne büyük sanılan şeyleri devirip küçük hale getirebiliyor. Yine tekrar konumuza dönelim.
Şimdi ilme, Kuran’a ve pratik hayata baktığımız zaman Hz İsa’nın babasının mutlaka olduğunu, babasız çocuk olmaz ve ilk yaratılıştan sonra da olmamıştır. Babası da yukarıda anlattığımız gibi Zekeriya peygamberdir.
Kuran’da geçen Hz İsa ve Hz Meryem ile ilgili ayetlerde Hz Meryem’in diyalog kurduğu elçi İslam dünyasının algıladığı gibi bir melek değil insanlarla Allah arasında olan bir elçidir. Yani Hz Meryem’in kocasının bir peygamberdir.
ALİ
RIZA BORAZAN
MERSİN
ANAMUR“Allah gururlanıp kibirlenenleri sevmez, bak benim gibi küçücük
Toygar kuşunu büyülttü, yücelti senin gibi gururlanıp kibirlenen fili devirerek
yere yatırdı” diyor.
Gördüğünüz gibi aklı kullanmak ne büyük sanılan şeyleri devirip küçük hale getirebiliyor. Yine tekrar konumuza dönelim.
Şimdi ilme, Kuran’a ve pratik hayata baktığımız zaman Hz İsa’nın babasının mutlaka olduğunu, babasız çocuk olmaz ve ilk yaratılıştan sonra da olmamıştır. Babası da yukarıda anlattığımız gibi Zekeriya peygamberdir.
Kuran’da geçen Hz İsa ve Hz Meryem ile ilgili ayetlerde Hz Meryem’in diyalog kurduğu elçi İslam dünyasının algıladığı gibi bir melek değil insanlarla Allah arasında olan bir elçidir. Yani Hz Meryem’in kocasının bir peygamberdir.
ALİ
RIZA BORAZAN
MERSİN
ANAMUR
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder