Rahman Rahim Olan Allah’ın
adıyla
17/59- Bizi ayet (mucize)ler
göndermekten, öncekilerin onu yalanlamasından başka bir şey alıkoymadı. Semud'a
dişi deveyi görünür (bir mucize) olarak gönderdik, fakat onlar bununla (onu
boğazlamakla) zulmetmiş oldular. Oysa Biz ayetleri ancak korkutmak için
göndeririz.
Genelde
müfessirler bu ayetten geçmiş peygamberlere mucize verildiğini, son peygambere
ise Allah mucizeyi ahret aleminde ümmetinin şefaati için kullanacağı konusunda
görüşlerini beyan etmişlerdir.
Kuran’da Peygamberlere vahyin dışında mucize
verildiğine dair hiçbir ayet geçmez.Mucizeler Allah’a aittir.
29/50- Dediler ki: "Ona Rabbinden
ayetler (birtakım mucizeler) indirilmeli değil miydi?" De ki: "Ayetler
yalnızca Allah'ın Katındadır. Ben ise, ancak apaçık bir uyarıcıyım."
Konumuz
ile ilgili ayet; mucize kelimesinin ne
anlama geldiğinin açıklanması ile ancak anlaşılabilir. İslam toplumlarında
klasik olarak mucize, Peygamberlerin kendi peygamberliklerini iddia ve ispat
etmek için göstermiş oldukları harikulade şeylerdir diye tarif edilmiştir.
Nebilere
Allah, vahyin dışında İnsanları aciz bırakacak hiçbir mucize vermemiştir.
Hazreti İsa’nın ölüleri diriltmesi,
körleri görür hale getirmesi, çamurdan kuş yapıp ona üfürdüğünde kuş olması, hep mecazi anlamında kullanılan ifadelerdir.
Konumuz
bu olmadığı için, sadece Hazreti İsa’nın ölüleri nasıl dirilttiğini kuran bütünlüğü içerisinde
anlamını vermeye çalışalım. Zaten Kuran’da diğer mucize olarak anlatılan olaylar buna
benzediğinden sanırım meramımızı anlatmaya, yeterli olacaktır.
5/110- Allah şöyle diyecek: "Ey
Meryem oğlu İsa, sana ve annene olan nimetimi hatırla. Ben seni Ruhu'l-Kudüs
ile destekledim, beşikte iken de, yetişkin iken de insanlarla konuşuyordun.
Sana Kitab’ı, hikmeti, Tevrat'ı ve İncil'i öğrettim. İznimle çamurdan kuş
biçiminde (bir şeyi) oluşturuyordun da (yine) iznimle ona üfürdüğünde bir kuş
oluveriyordu. Doğuştan kör olanı, alacalıyı iznimle iyileştiriyordun, (yine)
Benim iznimle ölüleri (hayata) çıkarıyordun. İsrailoğulları’na apaçık
belgelerle geldiğinde onlardan inkara sapanlar, "Şüphesiz bu apaçık bir
sihirdir" demişlerdi (de) İsrailoğulları’nı senden geri
püskürtmüştüm."
ÖLÜ KELİMESİNİN KARŞILIĞI KURANDA NEDİR?
Ölü
Kelimesi, Kuran’da iki Anlamda
kullanılmıştır. Birinci anlamda kullanılan ölü; Hayati fonksiyonlarını yitirmiş
bütün canlılar için kullanılan ölüdür ki, Bu ölümü gerçekleşen insanlar veya
canlılar yemezler içmezler bu sebeple de hayattan bağları kesilmiş olanlardır. Bunlar asla ahret alemi dışında
bir daha dirilmeyecek ve yer yüzüne gelmeyeceklerdir.
21/95- Yıkıma uğrattığımız bir ülkeye
(tekrar dünya hayatı) imkansız (haram)dır; hiç şüphesiz onlar, (dünyaya) bir
daha geri dönmeyecekler.
İkinci
anlamda Kullanılan ölü ise, İnsanlar için kullanıldığında Yaratılış gayesinden uzaklaşarak Vahiyden
nasibini almamış, İlahi mesajlardan
uzaklaşarak dünyevileşen insanlara verilen bir addır. Bunların profilini kuran
şöyle çizmektedir.
2/170- Ne zaman onlara: "Allah'ın indirdiklerine
uyun" denilse, onlar: "Hayır, biz, atalarımızı üzerinde bulduğumuz
şeye (geleneğe) uyarız" derler. (Peki) Ya atalarının aklı bir şeye ermez
ve doğru yolu da bulamamış idiyseler?
2/171- İnkar edenlerin örneği bağırıp çağırmadan başka
bir şey işitmeyip (duyduğu veya bağırdığı şeyin anlamını bilmeyen ve sürekli)
haykıran (bir hayvan)ın örneği gibidir. Onlar, sağırdırlar, dilsizdirler,
kördürler; bundan dolayı akıl erdiremezler.
İnsanlar İlk
yaratılırken, Allah’ı rab kabul edecek donanımda yaratılmışlardır. Yeryüzünde ve
kainatta Allah’ın kendisine muhatap aldığı dünya hayatında tek yetkili ve
sorumlu varlık insandır. Bu sebeple Halifenin bir anlamı da Yaratılmış olan
bütün varlıklardan farklılaşarak Kendisine verilen Akıl ve iradeyle onlara diz çöktüren anlamını da vermektedir.
Söylediklerimizi
Biraz daha açmaya çalışırsak, Allah Yerleri ve gökleri yaratmış, ve hala
yaratmaya devam ediyor. Ama İnsanı Sen
bu yarattıklarımı yönet, onlardan istifade et
ye iç, Ama yeryüzünde azgınlık yapma , ekini ve nesli yok etme.
Adam gibi sana verdiğim bir yaşam sürecinde yaşa. Diyerek kendisi tabiri caizse tiyatrodaki bir senarist gibi konuma gelmiştir. Yani dileyen oyuncularını, bilemedikleri yerlerde kendilerine gönderilen nebi ve resullerle bilgilendirerek düzgün rol oynayabilmelerini sağlayarak gözetlemektedir.
Adam gibi sana verdiğim bir yaşam sürecinde yaşa. Diyerek kendisi tabiri caizse tiyatrodaki bir senarist gibi konuma gelmiştir. Yani dileyen oyuncularını, bilemedikleri yerlerde kendilerine gönderilen nebi ve resullerle bilgilendirerek düzgün rol oynayabilmelerini sağlayarak gözetlemektedir.
yaşamın
anlamı onlarda kaybolmuş anlamında olan ölülerdir. Bu ifade Kuran’da Rabbani yolun dışında olan herkes için
kullanılmıştır. Onların dirilmesi de yaratılışta vermiş olduğu “Rabbim Allah’tır.” Sözüne tekrar
dönmesi anlamındadır. Kuran’dan
bir ayetle örneklendirelim.
2/73- Bunun için de: "Ona (cesede,
kestiğiniz ineğin) bir parçasıyla vurun" demiştik. Böylece, Allah ölüleri
diriltir ve size ayetlerini gösterir; ki akıllanasınız.
Uzun
lafın kısası Hazreti İsa Peygamberin dirilttiği ölü bu anlamdadır. Hazreti İsa
Allah’tan aldığı vahiyleri ruhsuz ölü bedenlere anlattığı zaman diriliyor. ve
vahyin yolunda hayatını devam ettirmeye başlıyor. Yoksa Diriltmek de hem mecazi
hem de gerçek anlamında Allah’a aittir.
İkinci
Olarak mecazi anlamdaki diriltilme Hayvanlar için kullanılan diriltilmedir.
İbrahim peygamberdeki kuşların diriltilmesi Onların eğitilerek verdiğin emirler
karşısında duyarlı hale gelerek sana hizmet ve verdiğin emirlere itaat
etmesidir.
2/260- Hani İbrahim: "Rabbim, bana ölüleri
nasıl dirilttiğini göster" demişti. (Allah ona:) "İnanmıyor
musun?" deyince, "Hayır (inandım), ancak kalbimin tatmin olması
için" dedi. "Öyleyse, dört kuş tut. Onları kendine alıştır, sonra
onları (parçalayıp) her bir parçasını bir dağın üzerine bırak, sonra da onları
çağır. Sana koşarak gelirler. Bil ki, şüphesiz Allah, üstün ve güçlü olandır,
hüküm ve hikmet sahibidir."
Burada Hayvanlardan dört tanesini
kendisine kodlanmış olan bilgiler doğrultusunda eğiterek verdiğin emirlere
itaat edecek şekilde alıştırılıp eğitilmesi anlamındaki diriltmedir ki,
Günümüzde de olduğu gibi, Köpeklere eroin ve esrar buldurulması,
depremlerde ceset ve canlı insan
arattırılması köpeklerin eğitilme sonucunda yapabilecekleri bir iştir.
Burada sadece bir örnek verdik, Dünya üzerinde insanlığın hizmetinde olan bir çok hayvan çeşitleri eğitilerek kendi hizmet alanlarında onlardan müthiş bir şekilde istifade edilmektedir.
İşte Hazreti İbrahim’in şahsında gerektiği zaman hayvanlar kendi yapabilecekleri marifetleri alanında eğitilerek duyarsız halden duyarlı hale gelerek dirilme ifadesi kullanılmıştır.Ayetteki ölü kuşların diriltilmesi bu anlamda kullanılmıştır.
Burada sadece bir örnek verdik, Dünya üzerinde insanlığın hizmetinde olan bir çok hayvan çeşitleri eğitilerek kendi hizmet alanlarında onlardan müthiş bir şekilde istifade edilmektedir.
İşte Hazreti İbrahim’in şahsında gerektiği zaman hayvanlar kendi yapabilecekleri marifetleri alanında eğitilerek duyarsız halden duyarlı hale gelerek dirilme ifadesi kullanılmıştır.Ayetteki ölü kuşların diriltilmesi bu anlamda kullanılmıştır.
DİŞİ DEVENİN MUCİZE OLUŞU NE DEMEKTİR?
Müfessirler
genelde ayette geçen dişi deveyi, Salih peygamberin
dağdan mucize olarak Dişi deve doğurttuğunu Salih peygamberin bir mucize
gösterisi olarak, anlatmaktadırlar. Oysa Kainatta yaratılmış olup da mucize
olmayan hangi bir şey var ki? Dişi deve mucize olmasın? Her şey mucizedir. Bu
ayette geçen devenin de Salih
peygamberin mucize olarak gösterdiği deve değil, Bildiğimiz Allahın Yarattığı,
yükünden sütünden, tüylerinden, etinden istifade edilen bir devedir.
7/73- Semud (toplumuna da) kardeşleri Salih'i (gönderdik.
Salih:) "Ey kavmim, Allah'a kulluk edin, sizin O'ndan başka İlahınız
yoktur. Size Rabbinizden apaçık bir belge (mucize) gelmiştir: Allah'ın bu dişi
devesi size bir belgedir; onu salıverin de Allah'ın arzında otlasın, ona bir
kötülükle dokunmayın, sonra sizi acı bir azap yakalar" dedi.
Her toplumun kendilerine göre farklı
ilahları olduğu gibi, Salih peygamberin kavmi de dişi deveyi ilahlaştırmışlardır.
Yani Devenin asıl görevi sütünden gübresinden etinden tüylerinden istifade
edilmek için yaratılmış olduğu halde, onlar deveyi kendi konumunun dışına
çıkararak tapınılır hale getirmişlerdir.
11/64- "Ey kavmim, size işte bir ayet olarak Allah'ın
devesi; onu serbest bırakın, Allah'ın arzında yesin. Ona kötülük (vermek
niyeti)yle dokunmayın. Yoksa sizi yakın bir azap sarıverir."
Allah yerlerde ve göklerde yaratılmış
olan ne varsa insan oğlu için yaratmıştır.
22/36- İri cüsseli develeri size Allah'ın işaretlerinden
kıldık, sizler için onlarda bir hayır vardır. Öyleyse onlar bir dizi halinde
(veya saf tutmuşcasına ayakta durup) boğazlanırken Allah'ın adını anın; yanları
üzerine yattıkları zaman da onlardan yiyin, kanaatkara ve isteyene yedirin.
İşte böyle, onlara sizin için boyun eğdirdik, umulur ki şükredersiniz.
16/12- Geceyi, gündüzü, güneşi ve ayı sizin emrinize verdi;
yıldızlar da O'nun emriyle emre hazır kılınmıştır. Şüphesiz bunda, aklını
kullanabilen bir topluluk için ayetler vardır.^
Deve insana bu konumuyla, secde
etmektedir. Bir taraftan Allah deveyi insanların istifadesi için yarattığını söylerken, Bir taraftan insanlar onu, kendi yaratılış gayesinden çıkarıp tapınılır hale getirmeleri Kur'an'la çelişmektedir. Kur'an çelişkiler yumağı bir
kitap değildir.
Helak; Yeryüzünde halife olarak yaratılan insanların, Allah'a
ibadet ve kullukla ilgili görevleri
vardır. Denenme kendisine sunulan alternatiflerden doğru olanı kendi özgür iradeleriyle seçip o
yolda yürüyerek maratonu tamamlamasıdır.
Fakat insan bu asıl görevinden uzaklaşarak farklı kulvarlarda zamanını geçirmesi asıl kendisine yüklenen görevleri yerine getirmesinden kaçması Ve geriye dönüşü mümkün olmayan bir konuma girmesi, ve ahret aleminde de kendisine ayrılan payı unutarak cehennemdeki yerini hazırlaması onun veya onların helaki olmaktadır.
Fakat insan bu asıl görevinden uzaklaşarak farklı kulvarlarda zamanını geçirmesi asıl kendisine yüklenen görevleri yerine getirmesinden kaçması Ve geriye dönüşü mümkün olmayan bir konuma girmesi, ve ahret aleminde de kendisine ayrılan payı unutarak cehennemdeki yerini hazırlaması onun veya onların helaki olmaktadır.
İşte Kuran’da Anlatılan Nuh, Lut, ad kavimlerin halakını mecazi bir şekilde
böyle anlatmaktadır. Eğer bu anlamın dışında gerçek anlamında yerle bir
edilmesi olarak anlaşılırsa denenmeni bir anlamı kalmaz kurandaki diğer ayetlerle çelişirdi oysa
kuranda asla çelişki yoktur.
AYETLERİN KORKUTMAK İÇİN GÖNDERİLMESİ:
Dünya hayatı Allah’ın adalet dağıtığı yer değil, Dünya hayatı Allah’ın
halife olarak yarattığı insanlara adaletle davranmaları için sınava tabi
tuttuğu yerdir.
Adalet İlkesi insanın kendisinden zayıf
olan insanlara ve toplumlara Kendi gücünü zulüm ve baskı aracı olarak
kullanmamayı emreder. İşte Kavmin önde gelenlerinin halkı güç ve
kuvvetleriyle kendilerinin hakkı
olmadıkları halde onları köleleştirmeleri ve kendi özgür iradeleriyle yer
yüzünde dolaşmalarını engellemeleri
zalimliktir. ve zulümdür.
Allah Takva sahiplerinin güç ve iktidar
olmasıyla İnsanları köleleştiren, birlik
ve beraberliği bozan ve ekini ve nesli yok etme çabasında olan zalimlerin
elinden onları kurtarmak için güç kullanmayı kendi kullarına emretmektedir.
Ayet Kelimesi
Yeryüzünde Allahın yaratmış olduğu zerreden küreye kadar ne varsa istisnasız
genelleme olarak hepsine verilen bir isimdir. İşte Kuran’da bu ayette geçen “Oysa Biz ayetleri ancak korkutmak için göndeririz.” Ayetler
güç ve kuvvet ayetini temsil etmektedir.
Allah’ın
kendi dinini tamamlaması, Ve insanlardan iman edenlerin elçi ve nebi olarak
gönderilen önderlerini vahyin kontrolünde yaşanan bir hayatın güç ve kuvvet haline gelerek örnek bir yaşamı ortaya koymuşlardır.
2/ 143- Böylece Biz sizi, insanlara şahid (ve
örnek) olmanız için orta bir ümmet kıldık; Peygamber de üzerinizde bir şahid
olsun. Senin üzerinde bulunduğun (yönü, Ka'be'yi) kıble yapmamız, elçiye
uyanları, topukları üzerinde gerisin geri dönenlerden ayırt etmek içindir.
Doğrusu (bu,) Allah'ın hidayete ilettiklerinin dışında kalanlar için büyük (bir
yük)tür. Allah, imanınızı boşa çıkaracak değildir. Şüphesiz, Allah, insanlara
şefkat edendir, esirgeyendir.
Kuran’da ve sosyal hayatta reel olarak
görüldüğü gibi, Güçlü olanların büyük bir kısmı güçsüz olanlar üzerinde kendi
gücünü zulüm ve işkence aracı olarak kullanmaktadırlar. Oysa insanların farklı
yaratılması bazılarının imtiyazlı bazılarının da imtiyazsız olması anlamına gelmez. Zayıf olanların sorumluluğu daha az, güçlü olanların da güçlü oluşundan dolayı daha çok sorumluluk yüklenmiştir. Mesela, hakkı olmadığı halde
zayıf ve güçsüz olanları yerinden yurdundan sürmeleri, kendi dinlerini
kendi özgürlükleri içerisinde yaşamalarına fırsat tanımamaları yaratan Allah tarafından onlar gözetlenmekte
ve ahret hayatında yaptıkları zulüm ve işkencelerden dolayı tek tek hesaba
çekilecek olmaları onlar için dezavantajdır.
49/13- Ey insanlar, gerçekten, Biz sizi bir erkek ve bir
dişiden yarattık ve birbirinizle tanışmanız için sizi halklar ve kabileler
(şeklinde) kıldık. Şüphesiz, Allah Katında sizin en üstün (kerim) olanınız,
(ırk ya da soyca değil) takvaca en ileride olanınızdır. Şüphesiz Allah,
bilendir, haber alandır.
Bu dünya hayatında herkes insan olarak
denenmekte ve yapmış oldukları küçük ve büyük bütün amelleri mercek altına
alınıp, kendisine ahret aleminde
yaptıkları izlettirilerek hak ettikleri yere gideceklerdir. Sakın ola ki
insanlar karanlıkta ve Allah’ın görmediği bir yer olduğunu sanıp orada
kötülükleri planlamasınlar. Allah kalplerden geçenleri ve ertelediklerini bile
bilmektedir.
6/59- Gaybın anahtarları O'nun Katındadır, O'ndan başka hiç
kimse gaybı bilmez. Karada ve denizde olanların tümünü O bilir, O, bilmeksizin
bir yaprak dahi düşmez; yerin karanlıklarındaki bir tane, yaş ve kuru dışta
olmamak üzere hepsi (ve herşey) apaçık bir kitaptadır.
82/1- Gök, çatlayıp-yarıldığı zaman,
82/2- Yıldızlar, dağılıp-yayıldığı zaman,
82/3- Denizler, fışkırtılıp-taşırıldığı zaman,
82/4- Ve kabirlerin içi 'deşilip dışa atıldığı' zaman;
82/5- (Artık her) Nefis önceden takdim ettiklerini ve
ertelediklerini bilip-öğrenmiştir.
82/6- Ey insan, 'üstün kerem sahibi' olan Rabbine karşı seni
aldatıp-yanıltan nedir?
82/7- Ki O, seni yarattı, 'sana bir düzen içinde biçim
verdi' ve seni bir itidal üzere kıldı.
82/8- Dilediği bir surette seni tertib etti.
Sonuç Olarak, İsra elli dokuzuncu ayette
bahsedilen, Geçmiş peygamberlere kendi peygamberliğini iddia ve ispet etmek
için mucize verip son nebi ve resul
olan Muhammed’e verilmedi anlayışı kuranın söylediği bir şey değil, uydurma olan
bir sözdür.
Ayet kelimesi bu ayette hak ve adaletten
sapan, toplum içerisinde
çeteleşerek masum insanları döven öldüren, tecavüz eden , saldırgan
insanların bu tutumlarına son verdirmek ve onları ait olduğu yerde ve
konumda tutmak için güç ve kuvvet gereklidir.
33/60- Andolsun, eğer münafıklar, kalplerinde hastalık
bulunanlar ve şehirde kışkırtıcılık yapan (yalan haber yayan)lar (bu
tutumlarına) bir son vermeyecek olurlarsa, gerçekten seni onlara saldırtırız,
sonra orada seninle pek az (bir süre) komşu kalabilirler.
33/61- Lanete uğratılmışlar olarak; nerede ele geçirilseler
yakalanırlar ve öldürüldükçe (sürekli) öldürülürler.
33/62- (Bu,) Daha önceden gelip-geçenler hakkında
(uygulanan) Allah'ın sünnetidir. Allah'ın sünnetinde kesin olarak bir
değişiklik bulamazsın.
Evet Allah İnsanlara gücü, mustazaf
olanları ezsin , köleleştirsin diye değil, ezilen ve köleleştirilmiş insanları
kalbinde maraz olanların ve münafık insanların elliden kurtararak ait olduğu
yere yerleştirmek için kullanmamızı istemektedir.
Doğrular Allah'a yanlışlar bize aittir.
En doğrusunu Allah bilir.
Ali Rıza Borazan
Mersin-Anamur
3 yorum:
AKIL Gerek klasik Yunan filozofları gerekse Müslüman ve Batılı bilim adamları olsun
http://www.rasidihilafet.org/kitaplar/Tefekkur/02.htm
SÜNNET VAHİY İLİŞKİSİ
http://www.islamdevleti.org/kitaplar/Sunnet_Vahy_iliskisi/index.htm
SÜNNET KURAN GİBİ TEŞRİ BİR KAYNAKTIR.
http://www.islamdevleti.org/kitaplar/Sunnet_Vahy_iliskisi/index.htm
Sünnet Korunmamış ammaa kuran korunmuştur. Elbette peygamberin yaşadığı hayat kuranın ta keendisidir. Ama Nerde O hayaat kim tarafından kaleme alınıp saklanıp korunmuştur?
Yorum Gönder