Merhaba Ali Rıza Bey Kardeşim,
Açıklamalarınız için teşekkür ediyoruz. Bloğunuzdaki yazılarınızı takip edeceğiz İnşallah.
Anlamadığımız konularda bize yardımcı olursanız çok seviniriz. Allah bu emeklerinizden razı olsun.
Hayırla görüşelim İnşallah,
oya
Merhaba,
“Kuran’da mucize yok” fikrini internette ararken, sizin bloğunuza
rastladım. Allah iyi niyetli gayretlerimizde yanlışlarımızı düzeltsin
diye dua etmekten başka çaremiz yok… mucize karşılığı zihnimizdeki mana,
çok şükür sizi tanımladığını gibi, mucizeden sihiri anlamıyoruz şükür…
fakat buradaki sorun başka… Biz, Arapça bilmiyoruz ve bugünün
Arapçasını hatta daha iyisi, Kuran Arapçasını öğrenmemiz ve
orijinalinden ayetleri okumamız şimdilik büyük bir hayal… Evdeki 3-4
çevirinin hemen hepsinde mucize kelimesi geçiyor… Kuran’ın mesajını
anlamak isteyen biri ne yapmalı? Bu arada şunu eklemem gerek, Kuran’ın
İngilizce çevirileri daha da vahim sonuçlar taşıyor. Onda bizim bile
bildiğimiz gibi nadir geçen ruh kavramına, sık sık rastlamak mümkün.
Bu konuda, sizin bakış açınız ile yapılan bir çeviri bize önerebilir
misiniz? Hiç yoksa, karşılaştırmalı okuma; aklımıza ve gönlümüze yatan
manalarla karşılaşma imkanı buluruz.
Hayırlaoya
Oya Kardeşim İlgi ve duyarlılığınıza teşekkür ediyorum. Allah insan
bir şeyi öğrenmek istediği zaman önce yönünü öğrenmek istediği yöne
çevirmesi gerekir. işte O yönde gerekli gayreti gösterdiğiniz zaman
Allah yollarını sana açacaktır.
ve doğru bilgiye ulaşırsınız.
Karşılaştırmalı Meal. 1-Kuran meali.com deyip internete girerseniz
hangi kelimeyi isterseniz onunla ilgili geçen ayetler karşına çıkar. ve
hangi mütercimin tercümesine bakmak istersen onun adını tıklayıp onun
çevirisi karşına çıkar.
2- İnternette yine hasenat diye bir program var. onu da bulursan orada
da karşılaştırmalı değişik mütercimlerin çevirisini bulursunuz.
Asıl Önemli olanı. Mealler genelde. Kurandan bir ayeti ve tercümeyi
yaparken, geleneksel din kültürünün etkisinde kalarak meal yapmışlar.
Orjinal olan çok kelimeleri yansıtmamaktadırlar. böyle affedilmez
hatalar olmuştur.
Mesela rahman/15 hicir /27 ayetlerin tercümesini
yaparken kuran metininin orijinalinde cannı ifadesi geçerken cinni diye
tercüme etmişler bir kaç tanesi cannı diye tercüme etmiş ve onlar
isabet ettirmişler. Ve böylece yanlış bir cin tanımlaması yapılmıştır.
bunu araştırsanız size büyük bir ışık tutacaktır. Benim Wep sayfama
girerseniz kuranianlamametodu.blogspot.com girerseniz istediğiniz
konularda gerekli açıklamayı bulacaksınız.
Mucize Kelimesi Orijinal kuran ayetlerinde geçmez ama Ayet delil burhan
beyyine ifadeleri geçer bu Ayet ve bize çevrilen mucize olanlar Allahın
yarattığı varlıklardır. Peygamberler bir sivrisinek yaratıp işte size
bir ayet diyemezler.
Onlar Allahın yarattıkları arasından insanlara
Allahın varlığını izah için bunları gösterirler. bakın Allah size mucize
ayet olarak gösterdi der. Yoksa peygamberler de onları yaratmış ve
göstermiş olsaydı onlar da ilah olurdu. Peygamberi kutsallaştıran onlara
vahyin gelmesi ve vahiyle konuşmasıdır. Aklendin, düşünün araştırın ve
gerçekleri ve doğruları bulacaksınız. Selamlarımı sunuyorum .
Ve aleyküm selam Ali Rıza kardeş, web sitenizi heyecanla okuyoruz.
Yazdıklarınız, naçizane hissettiklerimizi anlamlı kılıyor. Hanifler
sitesine de üye oldum J elden geldiğince tartışmaları izlemeye
çalışacağım. Sizin cin-melek-insan-iblis gibi kavramlar konusundaki
açıklamalarınız aynı zamanda bir başka bilme biçimini de hatırlatıyor.
İnşallah yanlış anlamadım; fakat her anlama bireysel bir tefekkür
sonucudur; dolayısıyla zaten kimse kimseyi tamı tamına kendisi gibi
anlayamaz. Fakat sizin çok güzel işaret ettiğiniz gibi bir anlama
metodunda düşünceler bir araya gelebilir. Ve günümüzde her şeyden çok
buna ihtiyaç var.
Sizin tariflerinizde örneğin “ruh …. fiillerdir” diyorsunuz. Bu çok
ilginç bir noktaya işaret etmiş oluyor. Zira kavramları statik
nesnelerle değil; eylemle bir hal ile anlatmış oluyorsunuz. Biz bu
anlamda büyük bir dönüşüm yaşadık ve bendenize göre amel kelimesinin
karşılığı da az çok buharlaştı.
Dildeki değişimlerin, düşünme
biçimlerini değiştirmesi sonucu bizler platonist ve kavramların
nesneleştirildiği bir anlama biçimine geçtik ve Kuranı da bu
zihniyet-dil çatısı içinden kavramaya başladık. (Bunu derken biz eskiden
orijinal mesajı çok iyi anlıyorduk demek istemem. Her dönem kendi
anlayışları içinde bir din inşasına tanık olmuş.
Fakat ancak yerleşik
kalıpları tersine çevirenler, insanları silkelemişler ve vahye tekrar
yaklaşmaya davet etmişlerdir.) Mesela ruh, bize üfürülen bir yapı,
görünmeyen bir fenomen, bir nesnedir. Bu tipik Platonist ruh
kavrayışıdır. İdealar aleminden geliyoruz, bildiklerimizi unutuyoruz;
sezgilerimizle yaşayıp tekrar dönüyoruz.
1600’lerden itibaren başlayan
bireyselleşme, şahıs zamirlerini ön plana çıkarmıştır ki bu da
nesneleşmeye hizmet etmiştir. Yine 13. Yy itibarıyla git gide artan
derecelerde Batı dışı, Batılı düşünme biçimini benimsemeye başlamıştır.
Bugün yaygın olarak bir benlik/nefs teknolojisi olarak İslam değil; bir
kimlik olarak İslam ile karşılaşmamızda düşünmek yerine kalıp düşünme
biçimlerine göre hareket ediyor oluşumuzun rolü büyüktür.
Çevirilerdeki sorun ise başlı başına bizi adeta bölmekte etkili
olmaktadır. Üstelik bunlar yaşadığımız dünyanın politik inşası ile
buluşunca durum daha da karıştırmaktadır. Örneğin bir Kuran mütercimi
şunu iddia etmektedir: “Süleyman tapınağını cinler inşa etmiştir.
Masonlar Süleyman tapınağını inşa eden duvar ustalarının soyundan
geldiklerini beyan etmektedirler. O halde masonlar cinlerdendir.” Oysa
ki tarihçiler arasında, Süleyman tapınağını inşa eden ustaların Batı’dan
deniz kavimleri üyelerinde olduğunu ve deniz yoluyla geldikleri güçlü
iddialardan biridir; yani onlar “yabancılardır”.
Tabii Arapça bilen bu
müfessirin iddiaları bununla sınırlı olmayıp; Türklerin özel bir ırk
olduğu yolundaki uydurma hadislere dayanarak yazdıkları daha da
hazindir. Bendeniz zihniyet yapılarındaki farklılık nedeniyle Kurandaki
ırk karşılığı kelimenin bugün bizim kullandığımız ırk ile aynı
olmadığını; hatta belki de böyle bir kelimenin olmadığını düşünüyorum.
Zira ashabiyyet farklıdır ve bugün dünya nüfusunun büyük çoğunluğu,
ashabı ile yaşamamakta; ashabı otantik bir ata haline gelmiş
yurttaşlardır. Şüphesiz yine de ashab ile ilgili ayet ve hadisler bugün
milletimiz adına neyi yapmak ve neyi de yapmamakla yükümlü olduğumuzu
bize anlatıyor.
Yazmaya başlayıp, esas demek istediğim şeylerden ne kadar uzaklaşmışım J
yazdıklarınızda dikkatimi çeken şu oldu: Siz aksiyonla / amelle evrilen
bir varlık anlayışından söz ediyorsunuz. Yani belli yapılardan
/nesneleştirmelerden oluşan parçalanmış bir varlık değil; hareket
halinde, tercihte bulunarak, pratiklerde kendini var eden bir insan.
Ki
peygamber efendimizin (s.a.v.) “şeytanımı Müslüman ettim” sözü (tabii
sahih bir hadis ise geçerli) tam bu noktada çok anlamlı oluyor. Yine
“namazın kazası olmaz; namaz müminin fanusudur” görüşünü kendi dünyama
şöyle çeviriyorum : “Namaz kılmak, gününü ya da anlarını ruh’u misafir
eden bir mümin olarak yaşamak için eylemde bulunmayı seçmektir.
Yaratanla bir muhabbet imkanı, bir söyleşidir o. Anın içinde bizlere
hikmeti ve kısmeti vardır. Kılmadığımız zamanlarda bu neş’eden mahrum
kalmışız. Bunun dönüşü yoktur ve Rabbimizle alacak verecek hesabı yapmak
muhabbetin lezzetine gölge düşürür.” Yine de “kıldığım sünnetleri kaza
kabul et ya Rabbim” diye dua ettiğimi itiraf etmeliyim J onca yılın geri
dönüşü yok, ama Yüce Allah’ın beni namazla nasiplendirmesini dilemekte
sakınca yok diyorum J
Efendim laf bitmez; sizin daha fazla vaktinizi almak da istemem. Bütün açıklamalarınız için Allah razı olsun.
Sağlıcakla kalın,
Hayırla görüşmek üzere
oya
Selamün aleyküm Oya kardeşim. Kuran'ın düzgün anlaşılması için ya
düzgün Arapça bilmen gerekir ya da düzgün Arapça bilenin birisinin
tercümesinden okuman gerekir. Ya da tercümelerden şüpheye düşmüşsen bir
kaç tane mütercimin tercümesinden yararlanma gerekir.
Benim Arapça ilmim yok. bunun sebebi Arapçayı gale alamamamdan kaynaklanmıyor. Kuran'ın
anlaşılmasında yoğunlaşmam zaman bakımından azaldığı için Arapça'ya ayrı zaman ayıramadım zaten insanın ömrü bütün ilimleri öğrenmeye
keşfetmeye yetmez.
Zaten Kuranın anlaşılmasında mütercimler arasında
genel olarak bazı alışıla gelmiş yanlışlıkların dışında farklılıklar
fazla yok. asıl sıkıntı kurandaki anlama metodu, bir başka deyişle
kuranda ki edebi anlatım sanatı kavranmasında ki sıkıntıdır. Acizane ben
işte müfessirler deki bu eksikliği fark ettiğimden dolayı kendimi kuranın
kendi içerisinde kuranı kuranla ilimle akılla ile ve pratik hayatla
ters düşmeden anlamaya çalıştım.
Mütercim Kuran'daki orijinal olan metni
düzgün karşılığını bulacak Türkçede kullanılan bir kelime bulamamışsa
onun olunabilirliğini bozmadan aktarması gerekir. Meal mütercimin bir
kelime veya bir ayeti tercüme ederken ön bilgiler veya geleneksel
anladığı anlayışı da ekleyerek mealine yansıtmışlar.
Bu da Kuran'daki o
konu ile ilgili ayetlerin anlayışını etkilemiş. böylece kuran
anlayışları fesada uğramış hiç biri hiç birinin tesirindeki anlayışla
uyuşmamıştır. Ben bir ayetin kastettiği manayı anlayabilmek için önce
bir kelimenin doğru anlaşılıp anlaşılmadığını incelerim. bir de orijinal olan metin ile tercüme edilişin uyup uymadığına bakarım.
Kuran'da geçen
hiç bir kelime hiç bir kelimenin yerine kullanılmamıştır. Eğer can
kelimesini cin kelimesi olarak tercüme edersen can ve cin ile geçen
kuranda bütün ayetlerin yanlış anlaşılmasına neden olur. zaman olsaydı-da bu konuları size geniş geniş anlatabilseydim. siz benim wep sayfamı
detaylı bir şekilde incelemeye devam ederseniz. zaten bu anlattıklarımı
rahatlıkla kavraya bilirsiniz.
Ben genelde Ali Bulaç kardeşimizin kuran
mealini naklediyorum çünkü o bazı ufak tefek yanlış meallendirse de
kendi yorumunu parantez içerisinde kullanmış bu sepele kuranı anlamak
isteyenlere engel teşkil etmemiş selam ve sevgilerimi sunuyorum.
Ali Rıza Bey, acaba siz yazılarınızda belli bir
mealden yararlanıyor musunuz? Eğer kendi çevirileriniz değil ise sizin
mealiniz hangisi öğrenebilir miyiz?
Saygılarımla,
oya
selam ün aleyküm oya kardeşim beni ne kadar duygulandırdınız. inanın
otuz yıldır bu Kuranı anlamaya ve anlatmaya çalışıyorum sizin kadar
olayları ön yargıdan uzak ve kendisi ile yüzleşerek kendi kimliğinde
oluşan seslerle toplumları ve evreni bir araya getirip bütünsel bir
bakış açısı ile doğruyu kavrayabilen kişilere çok ama çok ender
rastlayabildim.
Bakınız sizin gibi sağlıklı düşünebilen etrafında kaç
kişi bulabilirsiniz? Beyinleri asırlardır kirlenmiş olan toplumlarla
kalpleri marazlı olan makam mevki şan şöhret isteyenler asla bu kuranı
kavrayamazlar. Ve söylediklerini anlamak istemezler.
Allah insanlara akıl
vererek hem sosyal bir toplum içerisinde oluşan çarpık zihniyetleri
kendilerini öz veri ile dinledikleri zaman anlayabilirken aynı zamanda
evrendeki yaratılış biçimindeki uyumlulukları gözetlerken onlar arasında çelişki sizlikleri gördükçe, yerleri ve gökleri yaratan Allah'ı bir kez
daha şükürle tespih ederek onun rabliğini yaratıklardan bazılarına
verenleri üzülerek seyretmekten başka bir şey yapamıyor.
Yaratıcı Yaratılanların hele hele halife sorumlu ve yetkili olan bir
insan tarafından kendi özgür iradesiyle kendisini tanıyıp kulluk
edenlerin kulluğundan hoşnut olur. insanlar da öyledir. peygamberlerin
toplumlarda, o ilahi mesajı gündeme getirdiklerinde kaç kişi ona destek
olmayı göze alabildiler.
Onu destekledikleri zaman büyük bir riski göze
almaları gerekiyordu. peygamberleri destekleyen onun izinden
yürüyenler olduğu zaman peygamberler tarih sahnesinde seslerini duyura bilmişlerdir. peygamberleri yerinden yurdunda eden ve onu öldüren
toplumlar. peygamberlerin getirdiği mutlu hayat projesinden
kendilerini mahrum edenlerdir.
Uzun Lafın kısası sen doğru düşünmenin Allah'ın izni ile temelini
atmışsın. yolun doğru. inşallah sizin gibiler çoğalarak bu topluma cehaletin karanlığından ilahi nurun aydınlığı ile ışık tutanlar
çoğalarak bütün dünya gecenin ardından bir sabaha bürünür umuduyla sevgi
saygı ve hürmetlerimi sunarken Allah'a emanet olun diyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder