RAHMAN RAHİM OLAN ALLAH’IN ADIYLA!
Tin suresi nüzul sırasına göre
yirmi sekiz, Kuran sıralamasına göre de doksan beşinci sure olup, mekkede
indirilmiştir. Sekiz ayetten ibarettir.
95/1- İncire ve zeytine andolsun,
Yine Allah diğer
surelerin başlangıcında olduğu gibi, Bir
meseleyi anlatmak için insanların bildikleri bazı şeylerin isimlerini
zikrederek bilmedikleri şeyleri
anlatmaya başlıyor. Aynı zamanda insanların
o bilinen şeylerdeki bazı bilinmeyen fakat insanlar o konularda o
eşyanın bilgilerine ulaştıkça keşfedebilecekleri önemli şeylere de dikkat
çekerek mesaj vermektedir. Bu ayette incire ve zeytine dikkat çekmekte onlarda
insanlar için ne yaralar olduğunu anımsatmaktadır.
95/2- Sina dağına,
Bu ayette de Sina
dağına dikkatleri toplamaktadır.
23/ 20- Ve (daha çok) Tur-i Sina'da çıkan bir ağaç
(türü de yarattık); o yağlı ve yiyenlere bir katık olarak bitmekte (ürün
vermekte)dir.
95/3- Ve şu emin beldeye (güvenilir şehre).
İnsanlık tarihinin
başlangıcından bu tarafa Allah’ın insanlara rabbani bir yolun yer yer putların işgal edildiği yer yer nebevi yolun
simgesini oluşturan kabenin bulunduğu bir şehre dikkat çekmektedir.
95/4- Doğrusu, Biz insanı en güzel bir biçimde
yarattık.
Bundan önce
bahsedilen üç ayet insan hakkında
detaylı bir bilgi vermek ve insanı
tanıtmak için ön giriş olarak yapılmıştır.İnsan üzerinde araştırma yapanlar yer
yüzünde ve kainatta insan gibi mükemmel bir donanıma sahip hiçbir varlığın
olmadığını rahatlıkla kavrayabilmektedir. İnsan hem aklıyla hem takvasıyla hem
de fıskıyla diğer yaratıklardan ayrılarak farklılaşmaktadır.
Ve insanlardan başka yaratıklarda olmayan bir donanım onda görülmektedir. Bu konum onu yeryüzünde halife yani bütün kainatta yaratılmış olanlara hükmedebilme onları kontrol altına alabilme yeteneğine taşıdığı gibi, aynı zamanda onu Allah’ın emirlerini yeryüzünde insanlara Allah’tan aldıkları emirleri duyurma ve uygulama konusunda Allah adına iş gören bir konuma taşımasından dolayı da bu ismi almaktadır.
Ve insanlardan başka yaratıklarda olmayan bir donanım onda görülmektedir. Bu konum onu yeryüzünde halife yani bütün kainatta yaratılmış olanlara hükmedebilme onları kontrol altına alabilme yeteneğine taşıdığı gibi, aynı zamanda onu Allah’ın emirlerini yeryüzünde insanlara Allah’tan aldıkları emirleri duyurma ve uygulama konusunda Allah adına iş gören bir konuma taşımasından dolayı da bu ismi almaktadır.
Kuran’da Halife
kelimesinin ne anlama geldiği konusunda yukarıda anlatmış olduğumuz ifadelerin karşılığını
ayetlerden örnekler vererek açıklamaya çalışalım.
6/165- O sizi yeryüzünün halifeleri kıldı ve size verdikleriyle
sizi denemek için kiminizi kiminize göre derecelerle yükseltti. Şüphesiz senin
Rabbin, sonuçlandırması pek çabuk olandır ve şüphesiz O, bağışlayandır,
esirgeyendir.
Bu ayette halife kelimesi genel olarak insanı
murat etmektedir. Yani yeryüzünde ve kainatta yaratılmış bütün varlıklara
hükmetmesi onlar üzerinde hakimiyet kurabilecek donanımda yaratılmasıyla bu
unvanı taşımaktadır. Meleklerin ademe
secde etmesi de bu anlamdadır. Yani yeryüzünde ve kainatta ne varsa
insanların dışındaki bütün Varlıklar insanların emirlerine amade olmaları
onlardan dünya hayatında kendi istedikleri istikamette yararlanmalarını
anlatmaktadır.
İkinci anlamı olan
halife; Allah’ın yer yüzünde kendi emriyle dolaşmasını isteyenlere yüklediği isimdir.
38/26- "Ey Davud, gerçek şu ki, Biz seni
yeryüzünde bir halife kıldık. Öyleyse insanlar arasında hak ile hükmet, istek
ve tutkulara (hevaya) uyma; sonra seni Allah'ın yolundan saptırır. Şüphesiz
Allah’ın yolundan sapanlara, hesap gününü unutmalarından dolayı şiddetli bir azap
vardır."
Dünya hayatına
denenmek için gönderilmiş olan insanlar, kendilerine verilmiş bu mükemmel
donanımla diledikleri gibi iki yoldan her hangi birisini seçme özgürlükleri ile, iki yol iki amaçla yürüyebilmeleri için
donatılmışlardır.
Yani Allah insana hem aklını hem takvasını hem de fıskını vermiştir. İşte bu donanımla hem dilerse insan rabbani yolda onun göndermiş olduğu nebilerin getirdikleri vahiylerle doğru bir şekilde yürüyerek ahret hayatında cennetini kazanabilmekte, hem de dilerse fıskın yolunda yürüyerek cehennem ateşini kendilerine hazırlamaktadırlar.
Yani Allah insana hem aklını hem takvasını hem de fıskını vermiştir. İşte bu donanımla hem dilerse insan rabbani yolda onun göndermiş olduğu nebilerin getirdikleri vahiylerle doğru bir şekilde yürüyerek ahret hayatında cennetini kazanabilmekte, hem de dilerse fıskın yolunda yürüyerek cehennem ateşini kendilerine hazırlamaktadırlar.
95/5- Sonra aşağıların aşağısına çevirdik.
Yine insan kendi özgür iradesiyle seçmiş olduğu yolun Allah’ın tanımladığı istikametin dışına taşarak yol seçmesini
nankörlük ve kafirlikle sürdürmeleridir.
İşte bu şekilde yol alanlar gerek iman eden ve Salih amel işleyenler gerekse
insanların dışında yaratılmış olan bütün
varlıklardan aşağıda bir tanımla anılmaktadırlar.
8/55- Allah Katında canlıların en kötüsü, şüphesiz
inkar edenlerdir. Onlar artık inanmazlar.
Allah İnsanların
dışında yaratılmış olan bütün varlıklar kendilerine verilen görevleri yerine
getirirken, maalesef azgınlık baş kaldırma isyan kötülük hep insanlardan (bir
kısmı hariç) gelmektedir.
16/49- Göklerde ve yerde olan ne varsa, canlılar ve
melekler Allah'a secde ederler ve onlar büyüklük taslamazlar.
95/6-Ancak iman edip salih amellerde bulunanlar başka;
onlar için kesintisi olmayan bir ecir vardır.
Kendi özgür
iradeleriyle yol seçme özgürlüğüne sahip insanların, ancak Allah katında kabul
göreceği davranışlarının sonucu mükafata dönüşecek olanlar iman eden ve imanın
gereği olan güzel davranışları yerine getirenler olacaklardır.
Dikkat edilirse
kuran inancını Salih amelle bütünleştirmeyen
vahiylerin gözetiminde yaşamını ilkeleştirmeyen insanların dünya
hayatında yapmış olduğu davranışlar
Allah katında kabul görmeyecektir. İllaki iman ve arkasından imanın
gerektirdiği şeylerle hayatı yaşamaktır.
Tabi ki, bu sarp bir yokuştur. İnanmak Müslüman olmak bir takım sorumlukluları da beraberinde getirmektedir. Bu sorumluluklar gerek tabiat şartlarından gerekse diğer iman etmeyen insanlardan eziyet görmeyi beraberinde sürükleyecektir. İşte sabır ve tahammül ederek bu Rab yolunda dengesini kaybetmeden yürümek zorundadır.
Tabi ki, bu sarp bir yokuştur. İnanmak Müslüman olmak bir takım sorumlukluları da beraberinde getirmektedir. Bu sorumluluklar gerek tabiat şartlarından gerekse diğer iman etmeyen insanlardan eziyet görmeyi beraberinde sürükleyecektir. İşte sabır ve tahammül ederek bu Rab yolunda dengesini kaybetmeden yürümek zorundadır.
2/214-Yoksa sizden önce gelip-geçenlerin hali başınıza
gelmeden cennete gireceğinizi mi sandınız? Onlara öyle bir yoksulluk, öyle
dayanılmaz bir zorluk çattı ve öylesine sarsıldılar ki, sonunda elçi,
beraberindeki mü'minlerle; "Allah'ın yardımı ne zaman?" diyordu.
Dikkat edin. Şüphesiz Allah'ın yardımı pek yakındır.
9/16- Yoksa siz, içinizden cihad edenleri ve Allah'tan
ve Resûlü’nden ve mü'minlerden başka sır-dostu edinmeyenleri Allah 'bilip
(ortaya) çıkarmadan' bırakılıvereceğinizi mi sandınız? Allah yaptıklarınızdan haberdardır.
Dünya hayatı Allah
yolunda gidenler için inkar edenler bir düşmanlık vesilesidir. İman edenler ve
Salih amel işleyenler yeryüzündeki yaşam kuralını kanunu Allah’tan alırlar.
Onlar dünya hayatında başka dinde olanlara dinlerinden dolayı hiçbir zaman
zulüm ve işkence yapmayı kendilerine haram olarak kabul ederler. İnkar edenler
ve müşrikler kendilerini din konusunda yerinden yurdundan sürüp çıkarmadıkça
onlarla güzel geçinmeyi bir ibadet telakki ederler.
60/8- Allah, sizinle din konusunda savaşmayan, sizi
yurtlarınızdan sürüp-çıkarmayanlara iyilik yapmanızdan ve onlara adaletli
davranmanızdan sizi sakındırmaz. Çünkü Allah, adalet yapanları sever.
60/9- Allah, ancak din konusunda sizinle savaşanları,
sizi yurtlarınızdan sürüp-çıkaranları ve sürülüp-çıkarılmanız için arka
çıkanları dost edinmenizden sakındırır. Kim onları dost edinirse, artık onlar
zalimlerin ta kendileridir.
Kuran'ı eleştirenler,inkar eden ve müşriklerin yaptıkları saldırılara karşı vermiş olduğu konuları ne olduğunu
anlamadan eleştirmekle ne kadar haksızlık
ve zulüm yaptıklarının farkında mıdırlar? Kura'nın hiçbir yerinde Müslüman
olanlara, hangi din ve inançlara sahip olurlarsa olsunlar, onlar başkalarının
din ve inançlarından dolayı zulüm ve işkence yapmadıkları sürece, onlara karşı savaş açmayı ve savaşı ilk
başlatan olma emri verilmemiştir.
Ama seni Allah’ın yolundan alıkoymak mallarını mülklerini elinden almak isteyenlere seyirci kalmayı da istememektedir. eğer gücün yetiyorsa mücadele vermeyi İllaki doğru yolda yürümek için sana savaş açanlara karşı savaş yapmayı bir görev olarak vermektedir.
Ama seni Allah’ın yolundan alıkoymak mallarını mülklerini elinden almak isteyenlere seyirci kalmayı da istememektedir. eğer gücün yetiyorsa mücadele vermeyi İllaki doğru yolda yürümek için sana savaş açanlara karşı savaş yapmayı bir görev olarak vermektedir.
5/33- Allah'a ve Resûlü’ne karşı savaş açanların ve
yeryüzünde bozgunculuğa çalışanların cezası, ancak öldürülmeleri, asılmaları ya
da elleriyle ayaklarının çaprazca kesilmesi veya (bulundukları) yerden
sürülmeleridir. Bu, dünyadaki aşağılanmalarıdır, ahirette onlar için büyük bir
azap vardır.
İnkar edenlerin inkarları
kendilerinin olsun onlar Allah'ı hesaba almamakla Allah'ı veli edinmemekte hem dünya hayatında hem de ahret hayatında mutlaka zarara uğrayacaklardır. Ama din konusunda güç ve
iktidar sahibi olduklarında mustazaf olanlara kendi din anlayışlarını onlar
üzerine baskı ve zulüm aracı olarak kullanmaktadırlar. Onlar iktidar sahibi
olduklarında ekini nesli yok etme çabasındadırlar. İnanan ve Salih amel işleyenlerle, inkar edenlerin
dünya hayatındaki fotoğrafını şöyle ortaya koymaktadır.
2/204- İnsanlardan öylesi vardır ki, dünya hayatına
ilişkin sözleri senin hoşuna gider ve kalbindekine rağmen Allah'ı şahid
getirir; oysa o azılı bir düşmandır.
2/205- O, iş başına geçti mi (ya da sırtını çevirip
gitti mi) yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaya, ekini ve nesli helak etmeye çaba
harcar. Allah ise, bozgunculuğu sevmez.
2/206- Ona: "Allah'tan kork" denildiğinde,
büyüklük gururu onu günaha sürükler, kuşatır. Böylesine cehennem yeter; ne kötü
bir yataktır o.
2/207- İnsanlardan öylesi vardır ki, Allah'ın rızasını
ara(yıp kazan)mak amacıyla nefsini satın alır. Allah, kullarına karşı şefkatli
olandır.
Herhalde Allah bu
iki insan tipini aynı değere tabi tutmayacaktır. İnanan ve Salih amel
işleyenlerin karşılığını ödüller vererek
karşılayacaktır.
95/7- Öyleyse bundan sonra, hangi şey sana dini
yalanlatabilir?
Yerlerin ve
göklerin yaratıcısı Allah olduğunu bildikleri halde onlar Allah’ı rab olarak
kabul etmemektedirler.
39/37- Allah, kimi hidayete erdirirse, onun için bir
saptırıcı yoktur. Allah, intikam sahibi, güçlü ve üstün olan değil midir?
39/38- Andolsun, onlara: "Gökleri ve yeri kim
yarattı?" diye soracak olsan, elbette "Allah" diyecekler. De ki:
"Gördünüz mü-haber verin; Allah'tan başka taptıklarınız, eğer Allah bana
bir zarar dileyecek olsa, O'nun zararını kaldırabilirler mi? Ya da bana bir
rahmet vermeyi istese, O'nun rahmetini tutup-önleyebilecekler mi" De ki:
"Allah, bana yeter. Tevekkül edecek olanlar, O'na tevekkül etsinler."
39/39- De ki: "Ey kavmim, üzerinde bulunduğunuz
duruma göre yapın-edin; elbette ben de yapıp-ederim. Artık yakında
öğreneceksiniz."
Allah’ı Kabul etmek onun göndermiş olduğu vahiyleri
kabullenmek ve yaşamakla anlam kazanır.
95/8- Allah hükmedenlerin hakimi değil midir?
Allah kainatın
halkıdır.yediren içiren yaşatan
öldüren,sapmayı ve hidayete gitmeyi yaratan Allahtır. Hüküm ve ferman da
onundur. Onun koyduğu hükmü değiştirerek
başkalarının veya kendi isteklerinin hükmüne boyun eğmek haksızlık ve zulümdür.
Allah Kendisinin
muhatap olduğu ve sorumlu tuttuğu iki
eliyle özenip bezendiği, mükemmel bir insan yaratmıştır.
Bu insan yeryüzünde hem yetkili hem de sorumlu bir varlıktır. Yaptığı her davranışın iyi veya kötü mutlaka karşılığını görecektir. İnsan için iki hayat vardır. Bir dünya hayatı, ikincisi de ahret hayatıdır. Dünya hayatında her akıllı insan ekmiş olduğu ekinin mahsulünü ahret hayatında kaldıracaktır. Bu sebeple Allah dünya hayatında her insana aklını takvasını ve fıskını vererek bir zaman dilimi içerisinde imtihana tabi tutarak kendi özgür iradesiyle baş başa bırakmıştır.
Bu insan yeryüzünde hem yetkili hem de sorumlu bir varlıktır. Yaptığı her davranışın iyi veya kötü mutlaka karşılığını görecektir. İnsan için iki hayat vardır. Bir dünya hayatı, ikincisi de ahret hayatıdır. Dünya hayatında her akıllı insan ekmiş olduğu ekinin mahsulünü ahret hayatında kaldıracaktır. Bu sebeple Allah dünya hayatında her insana aklını takvasını ve fıskını vererek bir zaman dilimi içerisinde imtihana tabi tutarak kendi özgür iradesiyle baş başa bırakmıştır.
İnkar eden ve
zulmedenlere Allah özel bir dünya hayatında müdahale ederek onları
cezalandırmıyor. Kuran’da kavimlerin suç işleyenleri helak ettik ifadeleri
mecazi bir anlatım taşımaktadır. Eğer Allah dünya hayatında suç işleyenleri yok
etseydi, bu kadar zulüm ve işkence eden insanlar nasıl elini kolunu sallayarak
dolaşabilirlerdi?
35/45- Eğer Allah, kazandıkları dolayısıyla insanları
(azap ile) yakalayıverecek olsaydı, (yerin) sırtı üzerinde hiçbir canlıyı
bırakmazdı, ancak onları, adı konulmuş bir süreye kadar ertelemektedir. Sonunda
ecelleri geldiği zaman, artık şüphesiz Allah Kendi kullarını görendir.
Evet Allah din
gününde suç işleyenlerin hesabını soracak ve onları cezalandıracaktır.
Helak:
Nebilerin ve resullerin getirdikleri vahiylerin yolarından saparak,inkar zulüm,
saldırı,işkence, fuhuş gibi suçların, onları kuşatarak doğru yola dönecek
mecalinin kalmaması demektir. Bir başka ifadeyle inkar ve günahı kendisini
kuşatarak geriye dönüşü mümkün olmayan bir çıkmaza girmesidir.
Daha doğrusu Allah
insanlara dünya hayatında yaşayabilecek her türlü sermayeyi vermiş, bazıları bu
sermayeyi kendilerini, doğayı, ve başka insanlara zulüm aracı olarak kullanmış.
bazıları da verilen bu sermayeyi kendilerini başka insanları ve doğayı
arındırma temizleme aracı olarak
kullanmışlardır.
1/ 2,3,4. Hamd, Alemlerin Rabbi, Rahman, Rahim ve Din gününün maliki olan Allah'adır.
İşte hakimlerin
hakimi olan Allah insanların yapıp ettiklerinin karşılığını ahret aleminde
verecektir. Bu Allah’ın kesin bir
vaadidir.Allah asla vaadinden dönmez.
Doğrularım Allah'a yanlışlarım ise bana aittir.
ALİ RIZA BORAZAN
MERSİN ANAMUR
Doğrularım Allah'a yanlışlarım ise bana aittir.
ALİ RIZA BORAZAN
MERSİN ANAMUR
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder