RAHMAN RAHİM OLAN ALLAH’IN ADIYLA!
Buruç
suresi nüzul sırasına göre yirmi yedi, Kuran sıralamasına göre de seksen
beşinci ayet olup mekkede indirilmiştir. Yirmi iki ayetten ibarettir.
85/1- Burçları olan göğe andolsun,
Sure ismini burçlardan almaktadır. Burç kelimesinin ne
anlama geldiğini Kuran içerisinde burç geçen ayetleri bir araya getirerek,
anlaşılır. Bir kelime edebi sanatlarda başka cümleler konular içerisinde geçince o kelimenin ne anlama geldiği anlaşılıyorsa,
Kuran’da da bir kelime kendi sistematiği içerisinde ayetler içerisinde ve konu içerisinde konuşlandığı yere bakarak
anlaşılır.
Kuran’da geçen kelimelerin hem ayet içerisinde hem de konu içerisinde kendisinden önce ve sonra gelen ayetler mutlaka göz önünde bulundurulmalıdır. Burç ve burçlar kelimesini bu şekilde bakarak anlamaya çalışalım.
Kuran’da geçen kelimelerin hem ayet içerisinde hem de konu içerisinde kendisinden önce ve sonra gelen ayetler mutlaka göz önünde bulundurulmalıdır. Burç ve burçlar kelimesini bu şekilde bakarak anlamaya çalışalım.
15/15- Mutlaka: "Gözlerimiz döndürüldü, belki biz
büyülenmiş bir topluluğuz" diyeceklerdir.
15/16- Andolsun, gökte burçlar kıldık ve onu
gözleyenler için süsledik.
15/17- Ve onu her kovulan şeytandan koruduk.
Üç adet ayet
içerisinde Burç kelimesinin geçtiğine
şahit olduk.On altıncı ayette ” gökte
burçlar kıldık ve onu gözleyenler için süsledik.” Takip edenler için süslü
kılınan bir burçlardan bahsedilmektedir. Bir sonra gelen ayette de” Ve onu her kovulan şeytandan koruduk.” İfadesiyle burçların koruma altına alındığı
söylenmektedir.
Ayetler içerisinde anlatılmak istenen Burç kelimesi isteyenlerin dünyada olup bitenleri izlediği zaman hedef belirlenmiş ve bayraklaştırılmış bir yolun simgesini bize işaret etmektedir. Zaten insanlar yaratılırken yerlerin ve göklerin yaratıcısına lisanı haliyle teslim olduğunu itiraf ederek gelmişlerdi. Fakat denenmenin asıl nüvesini oluşturan iblis de vesveseler vererek insanı hedeflediği noktadan uzaklaştırmak istemektedir. Dikkat edilirse Ayet içerisinde burç kelimesi geçtiği zaman inkar edenlerin devamlı muhalefetinden söz edilerek konuya girilmektedir.
Ayetler içerisinde anlatılmak istenen Burç kelimesi isteyenlerin dünyada olup bitenleri izlediği zaman hedef belirlenmiş ve bayraklaştırılmış bir yolun simgesini bize işaret etmektedir. Zaten insanlar yaratılırken yerlerin ve göklerin yaratıcısına lisanı haliyle teslim olduğunu itiraf ederek gelmişlerdi. Fakat denenmenin asıl nüvesini oluşturan iblis de vesveseler vererek insanı hedeflediği noktadan uzaklaştırmak istemektedir. Dikkat edilirse Ayet içerisinde burç kelimesi geçtiği zaman inkar edenlerin devamlı muhalefetinden söz edilerek konuya girilmektedir.
25/60- Onlara: "Rahman (olan Allah)a secde
edin" denildiği zaman, "Rahman da neymiş? Biz senin bize emrettiğine
mi secde edecek mişiz?" derler ve (bu,) onların nefretini arttırır.
25/61- Gökte burçlar kılan, onların içinde bir
aydınlık ve nurlu bir ay vareden (Allah) ne Yücedir.
25/62- O, gece ile gündüzü birbiri ardınca kılandır;
öğüt alıp-düşünmek isteyenler ya da şükretmek isteyenler için.
72/8- "Doğrusu biz göğü yokladık; fakat onu güçlü
koruyucular ve şihablarla kaplı (doldurulmuş) bulduk."
72/9- "Oysa gerçekte biz, dinlemek için onun
oturma yerlerinde otururduk. Ama şimdi kim dinleyecek olsa, (hemen) kendisini
izleyen bir şihab bulur."
72/10- "Doğrusu bilmiyoruz; yeryüzünde olanlara
bir kötülük mü istendi, yoksa Rableri kendileri için (doğruya iletici) bir
hayır mı diledi?"
Burç kelimesi
geçen ayetlerin siyak ve sibaklarına baktığımız zaman,Rab yolunda giden ve
gitmeyenlerin konumundan söz etmektedir.
Öyleyse her iki yolun insanlarının ulaşabilecekleri son noktayı, bir başka
ifadeyle hedefi işaret etmektedir.
Dünya hayatında
iki yol ve bu iki yola gidebilme eğiliminde olan insanların her birinde bu
haslet olduğu gibi, İki yol seçimi de haliyle toplumlar arasında da ortaya
çıkmaktadır. Dünya ahretin kazanma tarlasıdır.
Bu tarlada hem cehenneme gidecek malzemeler var. Hem de cennete gidebilecek malzemeler vardır. Seçim kendisine yetki ve sorumluluk verilmiş insanlara aittir. Dileyen cehennem malzemelerini kullanır. Ve o yönde kendisini donatır. Cehennemi seçer. Dileyen de cennet malzemelerini kullanır, o yönde ilerler güçlenir cenneti seçer. Bu tamamen Akıl ve irade verilmiş imtihan sürecine dahil olmuş kişilere aittir.
Bu anlamda Kişiler davranış ve yaşam biçimlerinin kaderini Allah’ın insanlara sunduğu malzemelerle kendisi seçmektedir. Kişinin kendisi ile ilgili olmayan kaderi de kendi elinde olmayanlarla ilgilidir. Bu ifadeyle kişinin alın yazısı erkek olması kadın olması Türk Kürt V.S.olması olabilir ama, asla bunlar kişilerin doğru ve yanlış yol seçiminde insan üzerinde etken bir sebep değildir.Ve bunlardan dolayı sorumlu da değillerdir.
Bu tarlada hem cehenneme gidecek malzemeler var. Hem de cennete gidebilecek malzemeler vardır. Seçim kendisine yetki ve sorumluluk verilmiş insanlara aittir. Dileyen cehennem malzemelerini kullanır. Ve o yönde kendisini donatır. Cehennemi seçer. Dileyen de cennet malzemelerini kullanır, o yönde ilerler güçlenir cenneti seçer. Bu tamamen Akıl ve irade verilmiş imtihan sürecine dahil olmuş kişilere aittir.
Bu anlamda Kişiler davranış ve yaşam biçimlerinin kaderini Allah’ın insanlara sunduğu malzemelerle kendisi seçmektedir. Kişinin kendisi ile ilgili olmayan kaderi de kendi elinde olmayanlarla ilgilidir. Bu ifadeyle kişinin alın yazısı erkek olması kadın olması Türk Kürt V.S.olması olabilir ama, asla bunlar kişilerin doğru ve yanlış yol seçiminde insan üzerinde etken bir sebep değildir.Ve bunlardan dolayı sorumlu da değillerdir.
Allah Her akıl
sahibi insana Doğru bir yolda yürüyebilmeleri için, her ne şartlarda olursa olsun gerekli
donanımı vermiş olup, üstelik doğru yolu
gösterebilecek insanlar içerisinden elçiler de göndermiştir. İman eden ve Salih
amel işlemek için çaba harcayanlara nebiler ve resuller teklif sunucu
olarak geldiği gibi, inkar edenler ve
batıl yolda yürümek isteyenlere de iblis
ve şeytanları teklif sunucu olarak göndermiştir. İşte iki deniz olarak kuranda
bahsedilen olay budur. Birisi küfür denizi diğeri de hak ve hakikat denizidir.
55/19- Birbirleriyle kavuşmak üzere iki denizi
salıverdi.
55/20- İkisi arasında bir engel (berzah) vardır;
birbirlerinin sınırını geçmezler.
55/21- Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini
yalanlayabilirsiniz?
55/22- İkisinden de inci ve mercan çıkar.
85/2- O vadedilen güne,
Vaat edilen gün ahret alemidir. Nebiler getirdikleri gayıp haberlerinden en önemlisi
ahret alemi ile ilgili gelen bilgilerle
farklılaşmaktadırlar. Eğer yerleri ve gökleri yaratan Allah nebiler aracılığı
ile ahret alemi ile ilgili bilgileri vermemiş olsaydı, insanlar ahret alemini
nerden öğreneceklerdi? Allah görülemiyor.
Ama kainatı incelediğimiz zaman muazzam bir dizayn edilmiş bir sanat karşımıza çıkmaktadır. Herhalde bu kainatta tesadüfen böyle her şey yerli yerine yerleşivermedi. Her icadın bir mucidi olduğu gibi her yaratılmışın da mutlaka bir yaratıcısı olması gerekir. En büyük mucizelerden olan insanın yaratılışı bile incelendiği zaman kan donduracak düzeyde harika bir yaratılış biçimi karşımıza çıkmaktadır.
Nasıl insan bu muazzam bir insan ve muazzam kainatın tesadüfen bu kadar düzenli ve intizamlı bir şekilde yaratılmasını tesadüfen olmuş deyip işin içinden sıyrılabilir? Evet bir otomobil, bir gemi bir uçak vs. tesadüfen önümüze gelip konmuyorsa, onun mutlaka bir ustası bir mühendisi varsa, bu muazzam kainatın da tesadüfen olması mümkün değildir.
Ama kainatı incelediğimiz zaman muazzam bir dizayn edilmiş bir sanat karşımıza çıkmaktadır. Herhalde bu kainatta tesadüfen böyle her şey yerli yerine yerleşivermedi. Her icadın bir mucidi olduğu gibi her yaratılmışın da mutlaka bir yaratıcısı olması gerekir. En büyük mucizelerden olan insanın yaratılışı bile incelendiği zaman kan donduracak düzeyde harika bir yaratılış biçimi karşımıza çıkmaktadır.
Nasıl insan bu muazzam bir insan ve muazzam kainatın tesadüfen bu kadar düzenli ve intizamlı bir şekilde yaratılmasını tesadüfen olmuş deyip işin içinden sıyrılabilir? Evet bir otomobil, bir gemi bir uçak vs. tesadüfen önümüze gelip konmuyorsa, onun mutlaka bir ustası bir mühendisi varsa, bu muazzam kainatın da tesadüfen olması mümkün değildir.
İşte yerleri ve
gökleri bir ölçü ve nizam içerisinde yaratan Allah, nebiler aracılığı ile dünya
yaşamının arkasından yeni bir yaratılışla yaratılarak ahret aleminde
yapılanların hesaba çekileceği günü bize haber vermektedir.
2/4- Ve onlar, sana indirilene, senden önce
indirilenlere iman ederler ve ahirete de kesin bir bilgiyle inanırlar.
Ahret hayatına inanmak, uzman bir doktorun hastasının tedavisi için gerekli ilaçları verip
kullanmadığı zaman başına gelmeden gelecekleri bilip, söylemesi gibidir.
Yerleri ve gökleri
yaratan Allah, ahret yaratmasını da bilir. Ve orada insanların o hayatı
yaşamadan başlarına gelebilecek felaketleri daha gelmeden önce haber vererek
uyarmaktadır.
29/20- De ki: "Yeryüzünde gezip dolaşın da,
böylelikle yaratmaya nasıl başladığına bir bakın, sonra Allah ahiret
yaratmasını (veya son yaratmayı) da inşa edip yaratacaktır. Şüphesiz Allah, her
şeye güç yetirendir.
Evet insanlar yeni
bir yaratılışla ahret hayatında yaratılacak ve dünya hayatlarında ektikleri
mahsulün karşılığını orada göreceklerdir. Kim ne ekmişse onun karşılığı tastamam
eksiltilmeden, zulüm yapılmadan iade edilecektir.
Allah Böyle bir
günün olacağını vaat ediyor. vaadine en çok sadakat gösteren Allahtır.
14/46- Gerçek şu ki, onlar hileli-düzenler kurdular.
Oysa onların düzenleri, dağları yerlerinden oynatacak da olsa, Allah Katında
onlara hazırlanmış düzen (kötü bir karşılık) vardır.
14/47- Allah'ı, sakın elçilerine verdiği sözden dönen
sanma. Gerçekten Allah Azizdir, intikam sahibidir.
14/48- Yerin başka bir yere, göklerin de (başka
göklere) dönüştürüldüğü gün, onlar tek olan, kahhar olan Allah'ın huzuruna
çıka(rıla)caklardır.
Evet inkar edenler
inanmasalar da bu ahret alemi gerçekleşecektir. Zaten kuran bunlara inananlara
iman eden ifadesini kullanmaktadır.
Dünyayı güneş aydınlatıyor. Denemeden sonra her aklı olan insanlar bunları görüp algılandıktan sonra inanır. ama ahret alemi ile ilgili hayat ancak insanlar orada diriltilip dünya da iken peygamberlerin söylemiş olduğu sözler gerçekleştiği zaman testten geçirilmiş olacaktır. İnkar edenler orada bunun gerçek olduğunu göreceklerdir.
Dünyayı güneş aydınlatıyor. Denemeden sonra her aklı olan insanlar bunları görüp algılandıktan sonra inanır. ama ahret alemi ile ilgili hayat ancak insanlar orada diriltilip dünya da iken peygamberlerin söylemiş olduğu sözler gerçekleştiği zaman testten geçirilmiş olacaktır. İnkar edenler orada bunun gerçek olduğunu göreceklerdir.
13/4- Yeryüzünde birbirine yakın komşu kıtalar vardır;
üzüm bağları, ekinler, çatallı ve çatalsız hurmalıklar da vardır ki, bunlar
aynı su ile sulanır; ama ürünlerinde (ki verimde ve lezzette) bazısını bazısına
üstün kılıyoruz. Şüphesiz, bunlarda aklını kullanan bir topluluk için gerçekten
ayetler vardır.
13/5- Eğer şaşıracaksan, asıl şaşkınlık konusu onların
şöyle söylemeleridir: "Biz toprak iken mi, gerçekten biz mi yeniden
yaratılacağız?" İşte onlar Rablerine karşı inkara sapanlar, işte onlar
boyunlarına (ateşten) halkalar geçirilenler ve işte onlar -içinde ebedi
kalacakları- ateşin arkadaşları olanlardır.
13/6- Onlar, iyilikten önce kötülüğü çabuklaştırmak
istiyorlar; oysa onlardan önce nice örnekler gelip-geçmiştir. Ve şüphesiz,
senin Rabbin, zulümlerine karşılık insanlar için bağışlama sahibidir ve
şüphesiz senin Rabbin, cezası çok şiddetli olandır.
13/7- İnkar edenler derler ki: "Ona Rabbinden bir
ayet (mucize) indirilseydi ya." Sen, yalnızca bir uyarıcısın ve her
topluluk için bir hidayet önderisin.
10/15- Onlara ayetlerimiz apaçık belgeler olarak
okunduğunda, Bizimle karşılaşmayı ummayanlar, derler ki: "Bundan başka bir
Kur'an getir veya onu değiştir." De ki: "Benim onu kendi nefsimin bir
öngörmesi olarak değiştirmem benim için olacak şey değildir. Ben, yalnızca bana
vahyolunana uyarım. Eğer Rabbime isyan edersem, gerçekten ben, büyük günün
azabından korkarım."
10/16- De ki: "Eğer Allah dileseydi, onu size
okumazdım ve onu size bildirmezdi. Ben ondan önce sizin içinizde bir ömür
sürdüm. Siz yine de akıl erdirmeyecek misiniz?"
Nebiler sadece
kendilerine vah yedileni okurlar geçerler. İnsanlardan İman ederek onların getirdikleri mesajlarla
hayatlarını sürdürenler ancak kendileri için yararlıdır. İnkar edenler de inkar etmekle ancak kendilerine zarar verirler. Allah inkar
edenlere dünya hayatında özel bir müdahalede bulunmuyor. Onlara dünyadaki
çalışmalarının karşılığını tastamam veriyor. Ve şöyle diyor.
2/126- Hani İbrahim: "Rabbim, bu şehri bir
güvenlik yeri kıl ve halkından Allah'a ve ahiret gününe inananları ürünlerle
rızıklandır" demişti de (Allah: “Sadece inananları değil) inkar edeni de
az bir süre yararlandırır, sonra onu ateşin azabına uğratırım; ne kötü bir
dönüştür o" demişti.
Dünyalık kazanç
inansın inanmasın her ikisine de gösterdiği performans kadar kendilerine
verilmektedir. Allah’ın rahman sıfatı da bu demektir. İnsanlar arasında dünya
hayatında insan ayırımı yapmadan çalıştıklarının karşılığını verecektir.
85/3- Şahid olana (görene) ve şahit olunana
(görülene).
Dünya hayatında yapılan hiç bir suç şahitsiz olmadığı gibi,
yapılan hiçbir iyilik de şahitsiz değildir. En azından iki kişiden üçüncüsü
üçün de dördüncüsü Allahtır. Yerlerin ve göklerin yaratıcısı olan Allah,
insanların ne yaptıklarını ne
yapacaklarını bildiği gibi aynı zamanda
kendi elleri be ayakları yapmış oldukları yanlış davranışlara şahitlik
etmekte ahret aleminde buna da şahitlik edeceklerdir.
24/24- O gün, kendi dilleri, elleri ve ayakları
aleyhlerinde yaptıklarına dair şahitlikte bulunacaklardır.
Bu gün İnsanların
olmadığı bir yere kamera konulduğu zaman
kendisinin yapmış olduğu kötülüklerden kimsenin haberleri olmadığını
sananlar, kamera kayıtları incelenip suçlarını
inkar ettikleri anda kayıtlar onlara belge olarak gösterilince nasıl
yaptıklarını itiraf ediyorlarsa, Ahret aleminde de dünyada yapmış oldukları her
davranışın kameraları çekilmekte ve onlar buna şahitlik edeceklerdir. Cehennemi de böylece kendileri hak ettiklerine
dair şahitlik edeceklerdir.Kamera sistemi
olmasaydı bu konuları izah etmek zorlaşacaktı.
41/20- Sonunda oraya geldikleri zaman, işitme, görme
(duyuları) ve derileri kendi aleyhlerine şahitlik edecektir.
Şahit belge delil
demektir. Bu gerek adalet sahibi insanlardan gerek, meleklerden gerekse de
Allah tarafından yapılanların belgelenmesi demektir. Ahret alemine iman etmeyen
yaptıkları yanlışlık ve kötülüklerinin karışılığını cezasını çekmeyeceklerini
sananlar bunlardan habersizdir. Onların, bunlara karşı gözleri kör kulakları
sağır kalpleri de mühürlenmiş olanlardır. Allah kendi kalplerini kendileri mühürlenenlerin kalplerindeki mührünü kendileri açmadıkça asla çözmeyecektir.
85/4- Kahrolsun Ashab-ı Uhdud
Burada kuran kafir
olanların Müslüman olanlara sadece rabbim Allahtır demelerinden dolayı
yaptıkları bir işkence olayını, anlatmaktadır.
85/5- 'Tutuşturucu-yakıt dolu o ateş,'
85/6- Hani kendileri (ateş hendeğinin) çevresinde
oturmuşlardı.
85/7- Ve mü'minlere yaptıklarını seyrediyorlardı.
85/8- Onlardan,
yalnızca 'üstün ve güçlü olan,' öğülen Allah'a iman ettiklerinden dolayı
intikam alıyorlardı.
Dünya Hayatı bir
denenme ve gözetlenme yeridir. Her zalim
başka mazlum insanlara yapmış olduğu zulüm ve işkencenin kendisine yaptığının
farkında değildir.
Ama Allah’ın insanlara göndermiş olduğu nebi ve resuller, bulunmuş oldukları kavimlere insanlar arasında ayırım yapmadan gelecekte yaptıklarının karşılığını mutlaka ama mutlaka göreceklerine dair bilgiler sunmuş ise de, inkar edenler maalesef bunlara karşı kulaklarını tıkamışlar böyle bir şeyin olacağına inanmamışlardı.
Üstelik iman edip o gelen resulün söylediklerini yapmaya çalışanları da dövmüşler yakmışlar yerlerinden yurtlarından çeşitli bahanelerle sürerek onların mallarına el koymuşlardır. Üstelik sizin Allah'ınız haşa gelsin de sizi bu işkenceden kurtarsın bakalım diye de onlarla alay etmişlerdir.
Ama Allah’ın insanlara göndermiş olduğu nebi ve resuller, bulunmuş oldukları kavimlere insanlar arasında ayırım yapmadan gelecekte yaptıklarının karşılığını mutlaka ama mutlaka göreceklerine dair bilgiler sunmuş ise de, inkar edenler maalesef bunlara karşı kulaklarını tıkamışlar böyle bir şeyin olacağına inanmamışlardı.
Üstelik iman edip o gelen resulün söylediklerini yapmaya çalışanları da dövmüşler yakmışlar yerlerinden yurtlarından çeşitli bahanelerle sürerek onların mallarına el koymuşlardır. Üstelik sizin Allah'ınız haşa gelsin de sizi bu işkenceden kurtarsın bakalım diye de onlarla alay etmişlerdir.
Evet Allah dünya
hayatında zulüm ve işkence yapanların cezasını dünya hayatında değil, ahret
aleminde vereceğine dair ahit vermiştir.
10/19- İnsanlar, tek bir ümmetten başka değildi; sonra
anlaşmazlığa düştüler. Eğer Rabbinden geçmiş (verilmiş) bir söz olmasaydı,
anlaşmazlığa düştükleri şey konusunda mutlaka aralarında hüküm verilmiş olurdu.
Dünya hayatında
inkar edenlerin ve zulmedenlerin mazlum
olanlara yapmış oldukları zulüm ve işkencelerin
cezasını Allah ahret aleminde verecektir. İman edenlerin ve Salih amel
işleyenlerin güzel davranışlara karşılık
onların mükafatlarını ahret alemine sakladığı gibi, inkar edenlerin cezalarını
da ahret alemine saklamaktadır.
Allah’ın dünya hayatında evrenin yasalarına ve dünya hayatında insanlar arasındaki kurallara uymama sonucunda insanların ve yasaların dışında yaptıkları güzel ve kötü davranışların karşılığını görmeyeceklerdir. Şu iki farklı ayet söylediklerimizin ne kadar isabetli olduğunu göstermektedir.
Allah’ın dünya hayatında evrenin yasalarına ve dünya hayatında insanlar arasındaki kurallara uymama sonucunda insanların ve yasaların dışında yaptıkları güzel ve kötü davranışların karşılığını görmeyeceklerdir. Şu iki farklı ayet söylediklerimizin ne kadar isabetli olduğunu göstermektedir.
22/40- Onlar, yalnızca; "Rabbimiz Allah'tır"
demelerinden dolayı, haksız yere yurtlarından sürgün edilip çıkarıldılar. Eğer
Allah'ın, insanların kimini kimiyle defetmesi (yenilgiye uğratması) olmasaydı,
manastırlar, kiliseler, havralar ve içinde Allah'ın isminin çokça anıldığı
mescidler, muhakkak yıkılır giderdi. Allah Kendi (dini)ne yardım edenlere kesin
olarak yardım eder. Şüphesiz Allah, güçlü olandır, Aziz olandır.
35/45- Eğer Allah, kazandıkları dolayısıyla insanları
(azap ile) yakalayıverecek olsaydı, (yerin) sırtı üzerinde hiçbir canlıyı
bırakmazdı, ancak onları, adı konulmuş bir süreye kadar ertelemektedir. Sonunda
ecelleri geldiği zaman, artık şüphesiz Allah Kendi kullarını görendir.
Eğer Allah
zulmedenlerin cezalarını dünyada iken
verecek olsaydı, insanların imtihan edilmelerine lüzum kalmayacaktı. Allah
yolunda yürüyen ben Müslümanım diyenlerin , nebi ve resullerin dünya hayatında
uğramış oldukları zulümleri Allah onlardan gidermeye gücü yeterdi. Dünya hayatı
inanlarla inanmayanların bir yarışma pistidir. Kim gerekli gayreti gösterir ve
işine gereği gibi sarılırsa Allah onu dünya hayatında üstün kılmaktadır.
43/33- Eğer insanlar (Allah'a karşı isyanda birleşip)
tek bir ümmet olacak olmasaydı, Rahman’ı (Allah'ı) inkar edenlerin evlerine
gümüşten tavanlar ve üzerinde çıkıp-yükselecekleri merdivenler yapardık.
43/34- Evlerine kapılar ve üzerinde
yaslanıp-dayanacakları koltuklar,
43/35- Ve (daha nice) çekici-süsler (de verirdik).
Bütün bunlar, yalnızca dünya hayatının metaıdır. Ahiret ise, Rabbinin Katında
muttakiler içindir.
Kafir olanlar sadece
çalıştıklarının karşılığını teknolojik ve ekonomik olarak dünya hayatında
görmektedirler. Evet dünya hayatına bakıldığı zaman onların dünyada daha
müreffeh bir hayat yaşadıkları görülmektedir.
Bu da gösteriyor ki, Gerekli gayreti göstererek çaba gösterenlerin ücretini Allah ister inansın ister inanmasın ayırım yapmadan onlara dünyada vermektedir. Yahudileşen ve cin lenmiş olan insan topluluklarının devamlı dünyayı ta bulaştırmalarından dolayı hiç ölüm gelemeyecekmiş gibi dünya hayatlarını mamur etmeye kendilerini vermişlerdir. Kuran onların konumlarından bahsederken şöyle buyurmaktadır.
Bu da gösteriyor ki, Gerekli gayreti göstererek çaba gösterenlerin ücretini Allah ister inansın ister inanmasın ayırım yapmadan onlara dünyada vermektedir. Yahudileşen ve cin lenmiş olan insan topluluklarının devamlı dünyayı ta bulaştırmalarından dolayı hiç ölüm gelemeyecekmiş gibi dünya hayatlarını mamur etmeye kendilerini vermişlerdir. Kuran onların konumlarından bahsederken şöyle buyurmaktadır.
2/91- Onlara: "Allah'ın indirdiklerine iman
edin" denildiğinde: "Biz, bize indirilene iman ederiz" derler ve
ondan sonra olan (Kur'an)ı inkar ederler. Oysa o (Kur'an), yanlarındakini
(kitabı) doğrulayan bir gerçektir. (Onlara) De ki: "Eğer inanıyor
idiyseniz, daha önce ne diye Allah'ın peygamberlerini öldürüyordunuz?"
2/92- Andolsun, Musa size apaçık belgelerle geldi.
Sonra siz onun arkasından buzağıyı (tanrı) edindiniz. İşte siz (böyle)
zalimlersiniz.
2/93- Hani sizden misak almış ve Tur'u üstünüze
yükseltmiştik (ve): "Size verdiğimize (kitaba) sımsıkı sarılın ve dinleyin"
(demiştik). Demişlerdi ki: "Dinledik ve baş kaldırdık." İnkarları
yüzünden buzağı (tutkusu) kalplerine sindirilmişti. De ki: "İnanıyorsanız,
inancınız size ne kötü şey emrediyor?"
2/94- De ki: "Eğer Allah Katında ahiret yurdu,
başka insanların değil de, yalnızca sizin ise, (ve) doğru sözlüyseniz, öyleyse
hemen ölümü dileyin."
2/95- Oysa onlar, önceden ellerinin takdim
ettiklerinden dolayı onu (ölümü) hiçbir zaman kesin olarak dilemeyeceklerdir.
Allah, zalimleri bilendir.
2/96- Andolsun, onları hayata karşı (diğer) insanlardan
ve şirk koşanlardan (bile) daha ihtiraslı bulursun. (Onlardan) Her biri, bin
yıl yaşatılsın ister; oysa bunca yaşaması onu azaptan kurtarmaz. Allah, onların
yapmakta olduklarını görendir.
Dikkat edilirse Bu ayetler dünyevileşmiş olan Yahudilerin
konumunu bize tasvir etmektedir.
85/9- Ki O (Allah), göklerin ve yerin mülkü O'nundur.
Allah, herşeyin üzerinde şahid olandır.
Allah Her şeyin
sahibidir. İnsanların ne yaptıklarını ve kalplerinden neler geçirdiklerini
bilmekte ve onu kayıt altına almaktadır. Hiç kimse sanmasın ki,yaptıkları
suçlar cezasız kalacak. Hayır onların yapmış oldukları büyük küçük ayırt
edilmeden onların önlerine ahret aleminde bir kitap olarak konulacaktır.
17/13- Biz, her insanın kuşunu (işlediklerini,
yaptıklarını) kendi boynuna doladık, kıyamet gününde onun için açılmış olarak
önüne konacak bir kitap çıkarırız.
17/14- "Kendi kitabını oku; bugün nefsin hesap
sorucu olarak sana yeter."
Allah Hiçbir şeyi
karşılıksız bırakmayacaktır. İman eden ve Salih amel işleyenlerin karşılığını
arttırarak cennetini vereceği gibi , inkar edenlerin de inkar ve zulümlerinin karşılığını misilleme
olarak cehennemle ödettirecektir.
85/10- Gerçek şu ki, mü'min erkeklerle mü'min
kadınlara işkence (fitne) uygulayanlar, sonra tevbe etmeyenler; işte onlar
için, cehennem azabı vardır ve yakıcı azap onlaradır.
TÖVBE;
Ayet içerisinde
geçen ve ayetin anasını oluşturan tövbe kelimesi üzerinde biraz durmak
istiyorum. Tövbe kişilerin cehalet sonucu bilmeden işledikleri suçlardan dolayı
pişman olarak bir daha o yanlışlığı kasıtlı olarak yapmadan dönüş ve değişim
demektir. Yoksa dil ile yapılan yanlışlığı söyleyip tekrar aynı yanlışlıkta
ısrar ederek hayata devam etmek tövbe değildir.
İnsanlar kendilerine ergenlik döneminden bunaklık ve
ölüm dönemine kadar geçen süreç içerisinde sın-anmaktadırlar. Belki denenmenin başlangıcında insanlar Allah
yolunda yürüyerek dosdoğru bir yol tutturarak ölüme kadar bu istikameti
tuttururlar.
Belki de insanlar ölüm anına kadar yanlış yolda giderek gittikleri yolun yanlışlığının farkına vararak iman edebilirler. Ama şu bir gerçek ki ölümün geleceğinin farkına varıp da tövbe etmek Allah katında asla geçerli bir mazeret değildir. Ancak ölüm gelmeden tövbe edip de kalpten yönelenler olmuşsa ve imanını hayra dönüştürecek fırsat da bulamamışsa Allah katında yine tövbesi kabul görecektir.
Belki de insanlar ölüm anına kadar yanlış yolda giderek gittikleri yolun yanlışlığının farkına vararak iman edebilirler. Ama şu bir gerçek ki ölümün geleceğinin farkına varıp da tövbe etmek Allah katında asla geçerli bir mazeret değildir. Ancak ölüm gelmeden tövbe edip de kalpten yönelenler olmuşsa ve imanını hayra dönüştürecek fırsat da bulamamışsa Allah katında yine tövbesi kabul görecektir.
4/17- Allah'ın (kabulünü) üzerine aldığı tevbe, ancak
cehalet nedeniyle kötülük yapanların, sonra hemencecik tevbe edenlerin(kidir).
İşte Allah, böylelerinin tevbelerini kabul eder. Allah, bilendir, hüküm ve
hikmet sahibi olandır.
4/18- Tevbe; ne, kötülükleri yapıp-edip de onlardan
birine ölüm çatınca: "Ben şimdi gerçekten tevbe ettim" diyenler, ne
de kafir olarak ölenler için değil. Böyleleri için acı bir azap hazırlamışızdır.
Görüldüğü
üzere, ölüm anındaki yapılan tövbe asla
Allah katında kabul görmeyecektir. Yani insanlar günahlar içerisinde
yuvarlanarak son anda onların kelimeyi şahadet getirmeleri asla onları
kurtarmadığı gibi, Allah da onların yaptıkları yanlışlardan dolayı onlara
düzelme fırsatı da vermeyecektir. İşte firavun ben de Musa’nın ilahına ölüm
anında iman ettim dedi ama Allah bunu kabul etmedi.
10/90- Biz, İsrailoğulları'nı denizden geçirdik;
Firavun ve askerleri azgınlıkla ve düşmanlıkla peşlerine düştü. Sular onu
boğacak düzeye erişince (Firavun): "İsrailoğulları'nın kendisine inandığı
(İlah'tan) başka İlah olmadığına inandım ve ben de Müslümanlardanım" dedi.
10/91- Şimdi, öyle mi? Oysa sen önceleri isyan
etmiştin ve bozgunculuk çıkaranlardandın.
10/92- Bugün ise, senden sonrakilere bir ayet (tarihi
bir belge, ibret) olman için seni yalnızca bedeninle kurtaracağız (herkese
cesedini göstereceğiz). Gerçekten insanlardan çoğu, Bizim ayetlerimizden
habersizdirler.
Ölüm anında yapılan
tövbe kabul değildir. Zaten günah ve kötülüklerde ısrar edenler kendi sonlarını
kendileri hazırlamaktadırlar. Helak olmanın anlamı da bu olmalıdır.
Helak; İnkar
edenlerin günahlarında ısrar ederek geriye dönüşü olmayan bir yolda yürüyerek
cehennem azabını hak edenler için kuran bu ifadeyi kullanmıştır. Ama Müslüman
olanlar günahta ısrar etmezler. Ve hemen tövbe ederler.
3/135- Ve 'çirkin bir hayasızlık' işledikleri ya da
nefislerine zulmettikleri zaman, Allah'ı hatırlayıp hemen günahlarından dolayı
bağışlanma isteyenlerdir. Allah'tan başka günahları bağışlayan kimdir? Bir de
onlar yaptıkları (kötü şeylerde) bile bile ısrar etmeyenlerdir.
Bir taraftan
Allah’ın insanlara dünya hayatında özel bir müdahalesi yoktur. Bir taraftan da
Allah günahta ısrar etmeyenleri bağışlar diyorsunuz diye bir eleştiri
gelebilir. Evet Allah kimseyi dünya hayatında ne saptırır ne de bağışlar.
Ne de hiç kimseye zulüm yapar. Ancak Allah dünya hayatında insanlara aklını takvasını fıskını vererek, önüne de hem takva yolunda, hem de fısk yolunda yürüyebilecek malzemeleri de vererek insanları özgür iradeleriyle kendilerine ayrılmış bir zaman dilimi içerisinde onları imtihana tutmaktadır.
Ne de hiç kimseye zulüm yapar. Ancak Allah dünya hayatında insanlara aklını takvasını fıskını vererek, önüne de hem takva yolunda, hem de fısk yolunda yürüyebilecek malzemeleri de vererek insanları özgür iradeleriyle kendilerine ayrılmış bir zaman dilimi içerisinde onları imtihana tutmaktadır.
Sapan insanlara
saptıkça, sapma yollarını açtığı gibi hidayete eren insanlara da güzellikleri
yaşadıkça onlara da rabbani yolları açmaktadır. İnsanların kendi istekleri yönünde ya cehenneme ya da cennete
ulaştırmaktadır.Allah elbette insanları
ve kainatı yaratandır. Sapmayı da bağışlamayı da o yaratmıştır. Sapan insanlar
onun sapış yoluna gidebilecek malzemelerle sapmaktadırlar. Nitekim bedir savaşı
sonucunda Müslümanların galibiyetindeki kibir ve gururunu şu ayetle
yenmektedir.
8/17- Onları siz öldürmediniz, ama onları Allah
öldürdü; attığın zaman sen atmadın, ama Allah attı. Mü'minleri Kendinden güzel
bir imtihanla imtihan etmek için (yaptı.) Şüphesiz Allah, işitendir, bilendir.
Allah Kuran’da
böyle bir anlatım sanatı kullanmıştır. Ne zaman Allah Müslüman olanlar ile kafirler çarpışırken Allah eline
silah aldı veya ok aldı da kafirler üzerine attı olarak anlamak doğru değildir.
Bu anlatış tamamen Kuran’ı ifadeyle müteşabih, edebi sanatlara göre de mecazi
bir anlatım şeklidir. Mecazi anlatım az bir söz ile çok şeyler anlatma
sanatıdır. Adamın burnu havada dediğin zaman onunla ilgili bir çok kelimeleri
iki üç kelime ile izah edilmektedir.
85/11- Şüphesiz iman edip salih amellerde bulunanlara
gelince; onlar için altından ırmaklar akan cennetler vardır. İşte büyük
'kurtuluş ve mutluluk' budur.
Kuran’da genelde iman eden kelimesinin arkasından
Salih amel kelimeleri gelmektedir. Çünkü kuru kuruya iman olmaz. Bir kişi neye
inanmışsa o yolda inandığı şeyle ilgili aktivitelerini hayatına koymadıkça bir
anlam taşımaz. Kuran‘da iman eden kelimesi geçtiğinde arkasından gelen Salih
amel bu inancına uygun yaşamı beraberinde getirmelidir. Nitekim ayette şöyle
buyrulmaktadır.
29/2- İnsanlar, (sadece) "İman ettik"
diyerek, sınanmadan bırakılacaklarını mı sandılar?
Allah insanları,
savaşla kadınla kardeşle barışla anayla babayla daha bir çok yöntemlerle
denemekte, gerçekten bulunmuş olduğu her ne şartta olursa olsunlar Allah’ın
emirleri yerine getirilip getirilmediği gözetlenmektedir.
3/13- Karşı karşıya gelen iki toplulukta, sizin için
andolsun bir ayet (ibret) vardır. Bir topluluk, Allah yolunda çarpışıyordu,
diğeri ise kafirdi ki göz görmesiyle karşılarındakini kendilerinin iki katı
görüyorlardı. İşte Allah, dilediğini yardımıyla destekler. Şüphesiz bunda,
basiret sahipleri için gerçekten bir ibret vardır.
3/14- Kadınlara, oğullara, kantar kantar yığılmış
altın ve gümüşe, salma güzel atlara, hayvanlara ve ekinlere duyulan tutkulu
şehvet insanlara 'süslü ve çekici' kılındı. Bunlar, dünya hayatının metaıdır.
Asıl varılacak güzel yer Allah Katında olandır.
3/15- De ki: "Size bundan daha hayırlısını
bildireyim mi? Korkup sakınanlar için Rablerinin Katında, içinde temelli
kalacakları, altından ırmaklar akan cennetler, tertemiz eşler ve Allah'ın
rızası vardır. Allah, kulları hakkıyla görendir."
5/94- Ey iman edenler, Allah görünmezlikte (gaybte)
Kendisi'nden kimin korktuğunu ortaya çıkarmak için ellerinizin ve
mızraklarınızın erişeceği avdan bir şeyle andolsun sizi deneyecektir. Artık kim
bundan sonra haddi aşarsa, onun için acı bir azap vardır.
Evet; İman etmenin
bir bedeli bir denenmesi bir testten geçirilmesi vardır. Dünya hayatında kimin hangi
yolu seçip seçmeyeceği belirlenmeden
insanlar ölmeyeceklerdir. Ölenler mutlaka ahret alemine ya rabbani yolu ya da
gayrı rabbani yolu seçerek intikal ederler. Ya ebedi bir cehennemi hak etmiş
olurlar. ya da ebedi cenneti hak etmiş olarak dünyadan ayrılmışlardır. Bazı tefsirlerde
anlatıldığı gibi, cehennemde yanıp yanıp cennete girme olayı olmayacaktır.
85/12- Doğrusu, Rabbinin 'zorlu yakalayışı'
şiddetlidir.
Zorlu yakalayış
ahret hayatındadır. İnkar edenler, ve zulüm yapanlar, ahret aleminde kendilerine
gelecek bir azaba inanmıyorlardı. Ama inanmadıkları o azap kendilerine
geliverince şok geçirerek şöyle söyleyecekler.
25/25- Göğün bulutlarla parçalanacağı ve meleklerin
bir indirilme ile indirileceği gün;
25/26- İşte o gün, gerçek mülk, Rahman (olan Allah)ındır.
İnkar edenler için oldukça zorlu bir gündür.
25/27- O gün, zulmeden, ellerini (hınçla) ısırarak
(şöyle) der: "Ah keşke, elçiyle birlikte bir yol edinmiş olsaydım,"
25/28- "Vah yazıklar bana, ne olurdu da filanı
dost edinmeseydim."
O pişmanlıkları ne
yazık ki onlara bir yarar sağlamayacaktır. Çünkü dünya hayatında onlara bir
uyarıcı gelmiş ve o büyük gün gelmeden önce onlar uyarılmışlardı. Fakat onlar
böyle bir günün olacağını zannetmiyorlardı. Ama oldu. işte girin cehenneme
denilecek ebedi olarak orada kalacaklardır.
85/13- Çünkü O, ilkin var eden, (sonra dirilterek)
döndürecek olandır.
Nebi zaten haber
getiren demektir. Peygamberlerin en önemli vasıflarından birisi, ahret aleminde
insanlar yeniden diriltilip, hesaba çekileceğinin haberini Allah’tan o bilgiyi alarak ,vermesidir.
85/14- O, çok bağışlayandır, çok sevendir.
Allah bir annenin
çocuğuna olan merhametinden çok
insanlara merhamet edendir. Eğer Allah bağışlanmayı yaratmamış olsaydı,
insanlardan kurtulan olmazdı. İnsanların son nefesine kadar Allah onların
değişmelerini ve doğru bir istikamet tutturmalarını sabır ve tahammülle
beklemektedir.
Allah’tan daha çok merhametli olan kimdir. Bağışlamayı sakın ola ki, ahret aleminde olacak olarak algılanmasın. Bağışlama dünya hayatında yapılan yanlışlıktan dönerek doğru istikamete gelmek demektir. Ahret aleminde kesinlikle söz değişikliğe uğratılmayacaktır.
Allah’tan daha çok merhametli olan kimdir. Bağışlamayı sakın ola ki, ahret aleminde olacak olarak algılanmasın. Bağışlama dünya hayatında yapılan yanlışlıktan dönerek doğru istikamete gelmek demektir. Ahret aleminde kesinlikle söz değişikliğe uğratılmayacaktır.
50/28- (Allah buyurur:) "Benim Huzurumda
çekişip-durmayın. Ben size daha önce 'kesin bir uyarı' göndermiştim."
50/29- "Huzurumda söz değişikliğe uğratılmaz ve
Ben kullara zulmedici değilim."
50/30- O gün cehenneme diyeceğiz: "Doldun
mu?" O da: "Daha fazlası var mı?" diyecek.
Sapma da bağışlama
da hidayete gelme de dünya hayatındadır. Ölümle her şey sona eriyor. Ahret
aleminde insanlar ellerine aldıkları dünyadaki karnelerinde sınıfta kalıp
kalmadığı hangi derecelerle orada sıraya
alındığı kayıtlıdır. Her şey Onunla sonuç bulacak.
85/15- Arşın sahibidir; Mecid (pek Yüce)dir.
Yaratılmış olan
kainatta ne varsa onundur. O yücedir.
Ondan başka hamda layık olan yoktur. O her şeyi kendi tasarrufu altına
almıştır. Yere gireni yerden çıkanı kuru ve yaş hepsini en ince ayrıntılarıyla
bilendir. Hatta insanların kalplerinden yapmak isteyip de yapamadıklarından
bile haberdardır. Ondan da hesaba çekileceklerdir.
2/284- Göklerde ve yerde ne varsa Allah'ındır.
İçinizdekini açığa vursanız da, gizleseniz de, Allah sizi onunla sorguya çeker.
Sonra dilediğini bağışlar, dilediğini azaplandırır. Allah, herşeye güç
yetirendir.
85/16- Her dilediğini yapıp-gerçekleştirendir.
O her şeyi
dilediği gibi yapan ve yaptıklarından dolayı kimseye hesap vermeyendir.
85/17- Orduların haberi sana geldi mi?
Dünya üzerinde mal ve mülk verilmiş sure içerisinde iki kavimden söz etmektedir.
85/18- Firavun ve Semud (ordularının)?
Bunlardan birisi Firavun ve orduları, diğeri ise semud kavmi
ve ordulardır.
85/19- Hayır; inkar edenler, (kesintisiz) bir
yalanlama içindedirler.
Bu iki kavmin bu kıssada örnek olarak verip yaptıkları zulüm ve
işkencelere değinip geçmektedir.
85/20- Allah ise, onları arkalarından
sarıp-kuşatmıştır.
Ama İnsanlar Allah’ın
kendilerine verdiği mal ve mülkü Allah’a şükür vesilesi olmaktan öte, inkar ve
zulüm haline dönüştürmelerini anlatmakta ve yaptıklarının hesabını mutlaka
ödeyeceklerine işaret etmektedir.
85/21- Hayır; o (Kitap), 'şerefli-üstün' olan bir
Kur'an'dır;
Evet O kuran bilenler için dünya hayatında
İnsanlar için bir hayat iksiridir. Hayatı
kullanma kılavuzudur. Meşaledir. Işıktır. Yol göstericidir. Rehberdir.
Onsuz hayat ruhsuz bir beden gibidir.
85/22- Levh-i Mahfuz'dadır.
O hem evrenin
yasalarında hem de Allah katında bilinmekte ve gizlenmektedir. saklanmaktadır.
Allah’ın güçlü askerleriyle muhafaza
altına alınmıştır.
Doğrularım Allah'a Yanlışlarım ise bana aittir.
ALİ RIZA BORAZAN
MERSİN ANAMUR
Doğrularım Allah'a Yanlışlarım ise bana aittir.
ALİ RIZA BORAZAN
MERSİN ANAMUR
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder