RAHMAN
VE RAHİM OLAN ALLAH’IN ADIYLA!
Öncelikle
Kuran’da kullanılan bütün kelimeler farklı anlamda kullanıldığını bilmemiz
gerekir. Kâinatta bulunan hiçbir varlık
hiçbir varlığın aynısı olmadığı gibi, Kuran’da geçen, hiçbir kelime de hiçbir
kelimenin aynısı değildir. Ama şu bir gerçek ki hiçbir varlık hiçbir varlıktan
bağımsız olmadığı gibi hiçbir kelime de hiçbir kelimeden bağımsız değildir.
Belki
renkleri aynı büyüklükleri birbirine yakın olan yüzlerce koyunu dışardan
görenler bu farklılıkları fark edemeyebilir ama uzman bir çoban onların
farklılığını tek tek ortaya koyabilir.
Kuran’da
geçen kelimelerin de farklılığını ancak Kuran hakkında tefekkür edip düşünenler
kelimeler arsındaki benzerlikleri ve farklılıkları ayırt edebilirler. Belki Kuran
hakkında detaylı bir bilgiye sahip olmayanlar Âdem kelimesi ile insan beşer halife
kelimelerini aynı sanabilirler. Oysa her bir kelimenin kendi aralarında birbirlerine
benzese de nüans farklılıklarıyla birebirlerinden ayrılmaktadırlar.
Şimdi
Kuran’da genel bir başlık halinde âdem kelimesi şemsiyesi altında geçen
kelimeleri kurandan ayetlerle ne anlama geldiklerini farklılıklarıyla ortaya
koymaya çalışalım.
HALİFE:
Kuran’da
on bir yerde halife kelimesi geçmektedir. İki farklı anlama gelmektedir.
1-Yaratılmış
olan bütün varlıklara hükmetme yeteneği ile dilediğini dilediği şekilde kendi
verdiği kararla yapabilme anlamındaki anlamıdır. Bu anlamdaki halife insanların
dışındaki insanların emrine amade olan meleklerin âdeme secde etmesi bu
anlamdaki halifedir. Bir ayetle belgelemeye çalışalım.
2/30-
Hani Rabbin meleklere: "Muhakkak Ben, yeryüzünde bir halife var
edeceğim" demişti. Onlar da: "Biz Seni şükrünle yüceltir ve (sürekli)
takdis ederken, orada bozgunculuk çıkaracak ve kanlar akıtacak birini mi var
edeceksin?" dediler. (Allah:) "Şüphesiz sizin bilmediğinizi Ben
bilirim" dedi.
2-insanlar
içerisinde Allah’ın rabliğini kabul eden ve o yolda ölümü dirimi namazı ibadetleri
yerlerin ve göklerin yaratıcısına ait olduğu bilincinde olan peygamber ve
peygamber taraftarlarıdır. Yani her Müslüman Allah’ın dinini insanlara kendi
elinden geldiği kadar uygulama ve uygulatma konusunda yetki ve sorumluluk
sahibi olmasıdır. Bir ayetle belgelemeye çalışalım.
38/26-
"Ey Davud, gerçek şu ki, Biz seni yeryüzünde bir halife kıldık. Öyleyse
insanlar arasında hak ile hükmet, istek ve tutkulara (hevaya) uyma; sonra seni
Allah'ın yolundan saptırır. Şüphesiz Allah’ın yolundan sapanlara, hesap gününü
unutmalarından dolayı şiddetli bir azap vardır."
ÂDEM:
Âdem kelimesi Kuran’da yirmi dokuz yerde zikredilmektedir. Âdem kelimesi, Kuran’da
iki farklı anlamda kullanılmıştır.
1-insanların
genel adı olarak davranış ve yaşam biçimlerinin farklılaşarak genel bir başlık
olarak bütün insan türlerine ait ne varsa hepsini kapsayan bir kelimedir. Bir
kaç tane örnek verelim.
Kadın,
erkek, kâfir Müslüman cin şeytan çocuk beşer, insan, münafık, Yahudi,
Hıristiyan v.s
2/31-
Ve Adem'e isimlerin hepsini öğretti. Sonra onları meleklere yöneltip:
"Eğer doğru sözlüyseniz, bunları Bana isimleriyle haber verin" dedi.
Âdeme
isimlerin öğretilmesi, insanlık tarihinin başlangıcı ile başlayan öğrenme
süreci gerek vahyi bilgilerle gerekse de eşyanın bilgisine ulaşmakla öğrenilen bilgiler
ve teknolojinin gelişmesi ile öğretilen bilgilerdir.
2/ 33-
(Allah:) “Ey Adem, bunları onlara isimleriyle haber ver” dedi. O, bunları
onlara isimleriyle haber verince de dedi ki: “Size demedim mi, göklerin ve
yerin gaybını gerçekten Ben bilirim, gizli tuttuklarınızı ve açığa
vurduklarınızı da Ben bilirim.”
2-
İkinci anlamda kullanılan Âdem ise, âdemler içerisinde vahye muhatap olarak
anılan peygamber anlamındaki âdemdir. Buna bir ayetle örneklendirmeye çalışalım
3/33-
Gerçek şu ki, Allah, Adem'i, Nuh'u, İbrahim ailesini ve İmran ailesini alemler
üzerine seçti;
İNSAN:
Kuran’da iki yüz seksen üç yerde insan kelimesi geçmektedir. İnsan kelimesinin
anlamı hem takva yoluna eğilimli hem de fısk yoluna eğilimli nötr bir
varlıktır.
Bütün
âdemle ilgili ve âdem başlığı altında türeyen isimler insandan Davranış ve
yaşam biçimi ile sıfatlaşarak isim almışlardır.
İnsan;
kendi kararı ile gitmiş olduğu her iki farklı yolda göstermiş olduğu
performansa göre sıfatlaşarak isim almaktadır. Kâfir kelimsi insanın inkârının
sonucunda inkâr eden insan anlamında insanı sıfatlaştırmaktadır. Nasıl kalem
kelimesine kırmızı mavi yeşil kelimeleri yüklediğinde kalemin rengini belirterek
sıfatlaşmasıdır. Kırmızı kalem dendiği zaman kırmızı takısı sıfattır kalemin
rengini temsil etmektedir.
Ağaç
kelimesi bir isimdir. Ama yeşil ağaç dediğimiz zaman yeşil sıfattır ağacın
yeşil olduğunu anlatır.
O
zaman insan kelimesinin önüne gelen bütün takılar insanın sıfatlarıdır. İnsanın
kişiliğini karakterini cinsini rengini dinini belirten sıfatlardır. Münafık
insan, kafir insan erkek insan tabi i insanı simgeleyen sıfatlar da yalnız
olarak kullanıldığı zaman sıfat olduğu halde insana atıf yapılmaktadır. Mesela
zalim. Denildiği zaman zulmeden insanı çağrıştırır münafık dendiği zaman içi
başka dışı başka olan insanı tanımlar.
Şimdi
Kuran’da insanı çağrıştıran bazı sıfatları nakletmeye çalışalım.
Cenin
bebek çocuk kadın erkek mert cesur, peygamber âlim deli budala akıllı kafir
münafık, Yahudi Müslüman Hıristiyan halife beşer, âdem şeytan cin, müşrik ehli kitap,
Türk, İngiliz, Kırgız. Vs.
İşte
Kuran’da kullanılan bir kelimenin ne maksatla hangi anlamda kullanıldığını konu
içerisinde ve Kuran bütünlüğünde arayarak çelişki yaratmadan ait olduğu yere
koymak gerekir. Konumuzun mevzuu olan asıl kelime “Beşer” kelimesidir. Belki bu
kelimenin ne anlama geldiğini izah etmek için diğer kelimelerin de ister
istemez ne anlamlara geldiğini izah etmekle mümkün olacaktır. Şimdi diğer
kelimelerden örnekler vererek beşer kelimesinin geçtiği yerde beşer kelimesine
Kuran’ın yüklemiş olduğu anlamı yakalamaya çalışalım.
Belki
her makalemde Kâinatta yaratılmış olan varlıkları tanımlarken temel olarak iki
kısma ayrıldığını devamlı vurgulamışımdır.”Melekler ve Âdemoğlu şemsiyesi
altında İnsanlar” Kâinatta bu iki varlıktan başka varlık yoktur. Karşımıza
çıkan kelimeler, Ya âdem kelimesinden sıfatlaşmış bir isimdir. Ya da melek
kelimesinden sıfatlaşmış bir isimdir. Eğer biz karşımıza çıkan bir kelimenin
hangi varlıktan türetilmiş bir isim olduğunu anlayamazsak ne Kuran’da geçen
ayetleri, ne Kuran’da geçen konuları, ne de Kuran’da geçen kıssaları doğru
olarak anlamamız mümkün olmaz.
Şimdi
Kuran’da geçen bazı ayetlerden örnekler vererek ayetler içerisinde geçen
kelimelerin ne anlama geldiklerini Kuran’a ters düşmeden anlamaya ve anlatmaya
çalışalım.
51/56-
Ben, cinleri ve insanları yalnızca Bana ibadet etsinler diye yarattım.
51/وَمَا خَلَقْتُ الْجِنَّ وَالْإِنسَ إِلَّا
لِيَعْبُدُونِ
51/56-Ve mâ halaktul cinne vel inse illâ li
ya'budûni.
Vermiş olduğum ayet örneğinde İki farklı
kelimeden söz etmektedir. “Cinler ve insanlar” Sizce bu iki farklı kelime
melekler kategorisinden mi? Yoksa âdem oğlu şemsiyesi altında Âdem
kategorisinden midir?
Şu gerçeği hiçbir zaman
unutmamamız gerekir. Adem şemsiyesi altıda olan varlıklar ergenlik yaşından
bunaklık ve ölüm dönemine kadar, kendilerine emanet yüklenmiş ve bu emanete
sahip çıkıp çıkmayacaklarını denemek için İmtihana tutulmaktadırlar.
33/72- Gerçek şu ki, Biz
emanetleri göklere, yere ve dağlara sunduk da onlar bunu yüklenmekten
kaçındılar ve ondan korkuya kapıldılar; onu insan yüklendi. Çünkü o, çok zalim,
çok cahildir.
Burada kendilerine emanet
yüklenen neden Adem demiyor da insan kelimesi kullanılıyor? Çünkü adem kelimesi
kapsamına deliler çocuklar ve bunaklar da girmektedir de ondan, Bu kelimelerin
hiç birisi insan kelimesine eş değer değildir. İnsan kelimesi Çocukluk çağından
ergenlik çağına geçtiği zaman ona iblis olgusu yüklenmektedir. Eğer iblis
olgusu insanlara yüklenmemiş olsaydı insanlar da diğer melekler kategorisine
girer denemenin imtihanın bir anlamı kalmazdı.
7/19- Ve ey Adem, sen ve
eşin cennete yerleş. İkiniz dilediğiniz yerden yiyin; ama şu ağaca yaklaşmayın.
Yoksa zalimlerden olursunuz.
7/20- Şeytan, kendilerinden ‘örtülüp gizlenen
çirkin yerlerini’ açığa çıkarmak için onlara vesvese verdi ve dedi ki:
“Rabbinizin size bu ağacı yasaklaması, yalnızca, sizin iki melek olmamanız veya
ebedi yaşayanlardan kılınmamanız içindir.”
Âdem ve eşi, ancak erginlik yaşında
kullanılması gereken bir deyimdir. Bu ifade Bütün ergenlik çağına gelmiş olan
bütün erkekler ve kadınlar için de geçerlidir. İşte iblis olgusu o çağda Ademe
yüklenmekte ve adem sıfatlaşarak insan ismini almaktadır.
Hiçbir zaman unutulmaması gerekir ki, Emanet
insana bu çağda yüklenmekte, yasak ağaç bu çağda oluşmakta, adem ve eşi
cennetten bu çağda çıkmakta, helal ve haram kavramları bu çağda gündeme
gelmekte, dolayısı ile iki farklı seçenek ve iki farklı ilham insanlara bu
çağda gelmektedir. Dolayısı ile peygamberlik bu çağdan sonra gelmektedir. Yani
İsa’ya kitap ve hikmet beşikte iken değil bu çağdan sonra verilmektedir.
Ayette geçen İnsanlar ve cinler, Adem
kelimesinden sıfatlaşmış ve o iki kelimenin iki farklı konumunu bize
anlatmaktadır. Adem insan olmadan cin kelimesi sıfatlaştıramaz. Çünkü cin
kelimesi insan kelimesinden sıfatlaşarak türeyen bir kelimedir. İnsan dediğimiz
zaman aklımıza hem takva yoluna eğilimli hem de fısk yoluna eğilimli yol
seçmemiş nötr bir varlık algılamalıyız.
Cin: Yol seçmemiş insanların, yol seçim
tercihini iblisin teklifleri yolunda kullanmayı tercih eden insanların genel
bir adıdır. Neden Allah ben insanları ve kafirleri bana ibadet etsinler diye
yarattım demiyor da, “Ben insanları ve cinleri bana ibadet ve kulluk etsinler
diye yarattım diyor.? Bu sorunun cevabını iyi yakalamak gerekir.
Çünkü cin kelimesi sadece kâfirleri değil,
İblisin soyundan olan bütün sıfatlaşmış olan puta tapıcılardan tutan da ehli
kitap olanları ve müşrik olanların tümünü içerisinde barındırmaktadır. Şimdi bu
açıklamalarımızın ardından Kuran’da geçen cinlerle ilgili ayetlerden örnekler
vermeye çalışalım.
72/1- De ki: “Bana gerçekten şu vahyolundu:
Cinlerden bir grup dinleyip de şöyle demişler: -Doğrusu biz, (büyük) hayranlık
uyandıran bir Kur’an dinledik”
72/2- “O (Kur’an), ‘gerçeğe ve doğruya’
yöneltip-iletiyor. Bu yüzden ona iman ettik. Bundan böyle Rabbimiz’e hiç
kimseyi ortak koşmayacağız.”
72/3- Elbette, Rabbimiz’in şanı Yücedir. O, ne
bir eş edinmiştir, ne de bir çocuk.”
72/4- “Doğrusu şu: Bizim beyinsizlerimiz,
Allah’a karşı ‘bir sürü saçma şeyler’ söylemişler.”
72/5- “Oysa biz, insanların ve cinlerin
Allah’a karşı asla yalan söylemeyeceklerini sanmıştık.”
72/6- “Bir de şu gerçek var: İnsanlardan bazı
adamlar, cinlerden bazı adamlara sığınırlardı. Öyle ki, onların azgınlıklarını
arttırırlardı.
Buraya kadar bahsedilen cinler Ehli kitap olan
cinlerdir. Dikkat ederseniz Allah’a kitaplarına peygamberlerine ahiret günün
iman ettikleri halde Allah’ın nebiler aracılığı ile göndermiş olduğu vahiy
orijinli dinden saparak satarak gizleyerek zan ve tahminle Allahtan olmadığı
halde bu Allah’tandır. Diyen ehli kitap olan cinlerdir. Bakınız kuran bu tip
ehli kitap olanları şöyle tanımlamaktadır.
9/30- Yahudiler: “Üzeyir Allah’ın oğludur”
dediler; Hıristiyanlar da: “Mesih Allah’ın oğludur” dediler. Bu, onların
ağızlarıyla söylemeleridir; onlar, bundan önceki inkar edenlerin sözlerini
taklid ediyorlar. Allah onları kahretsin; nasıl da çevriliyorlar?
9/31- Onlar, Allah’ı bırakıp bilginlerini ve
rahiplerini rablar (ilahlar) edindiler ve Meryem oğlu Mesih’i de. Oysa onlar,
tek olan bir İlah’a ibadet etmekten başka bir şeyle emrolunmadılar. O’ndan
başka İlah yoktur. O, bunların şirk koştukları şeylerden Yücedir.
Gördüğünüz gibi Allah’ın rabliğini bırakarak
Allah’ın dışında olanları rab edinenleri de kuran müşrik olarak tanımlamakta ve
onların yaşadıkları hayatı yaptıkları davranışları kabul görmemekte ve onlardan
razı olmayacağını bildirmektedir.
72/7- “Ve onlar, sizin de sandığınız gibi
Allah’ın hiç kimseyi kesin olarak diriltmeyeceğini sanmışlardı.”
72/8- “Doğrusu biz göğü yokladık; fakat onu
güçlü koruyucular ve şihablarla kaplı (doldurulmuş) bulduk.”
72/9- “Oysa gerçekte biz, dinlemek için onun
oturma yerlerinde otururduk. Ama şimdi kim dinleyecek olsa, (hemen) kendisini
izleyen bir şihab bulur.”
72/10- “Doğrusu bilmiyoruz; yeryüzünde
olanlara bir kötülük mü istendi, yoksa Rableri kendileri için (doğruya iletici)
bir hayır mı diledi?”
72/11- “Gerçek şu ki, bizden salih olanlar
vardır ve bunun dışında (ya da aşağısında) olanlar da. Biz türlü türlü yolların
fırkaları olmuşuz.”
72/12- “Biz şüphesiz, Allah’ı yeryüzünde asla
aciz bırakamıyacağımızı, kaçmak suretiyle de O’nu hiçbir şekilde aciz
bırakamıyacağımızı anladık.”
Yedinci ayetten buraya kadar bahsedilen cinler
de Ahiret hayatını kabul etmeyen cinlerdir. Bir başka ifadeyle puta tapıcı
olanlardır. Bir başka ifadeyle deistler ve ateist olanlardır. Deistler Allah’a
inanırlar fakat Allah’ın gönderdiği kitaplara peygamberlere Cibril ve ahiret
gününe inanmazlar. Ateistler de deistlerden tek farkı onlar Allah’ım varlığını
da kabul etmezler.
72/7- “Ve onlar, sizin de sandığınız gibi
Allah’ın hiç kimseyi kesin olarak diriltmeyeceğini sanmışlardı.”
Bu ifade ikinci gurup cinlerin nasıl bir
konumda olduklarını bize anlatmaktadır. Kuran içerisinde bu tip cinlerle ilgili
birçok ayetler vardır. Öyleyse zari at suresi elli altıncı ayetin ne demek
istediğini yeniden anlamaya çalışalım.
51/56-
Ben, cinleri ve insanları yalnızca Bana ibadet etsinler diye yarattım.
Ben yol seçiminde tercihini puta tapıcılar ve
ehli kitap olan insanlardan yana kullananlarla daha tercihini yapmamış
insanları ibadet etsinler bana kul olsunlar diye yarattım. Olarak anlaşılması gerekirdi.
Yani dünya üzerinde adem zürriyetinde türeme
ne kadar insan çeşidi varsa onların hepsi attığı her adımdan konuştuğu her
sözden yaptığı her işten Allah’a karşı
ibadet ve kullukla sorumludurlar.
MELEKLER; insanların biyolojik yapıları ve
psikolojik yapıları da dahil olmak üzere insanların dışında insanlar için
yaratılmış ve insanların emirlerine amade olarak verilmiş insanların lehinde ve
aleyhinde hizmet sunan bütün varlıkların genel adıdır.
Melekler kendilerine kodlanmış olan bilgilerle
insanlara secdelerini yaparlar ve hizmetlerini sunarlar. Onlarda insanlar gibi
hem takva hem de iblis olgusu yoktur. Akıl ve irade de yoktur. Onlar
kendilerine nasıl bir görev yüklenmişlerse onları yerine getirirler.
2/31- Ve Adem’e isimlerin hepsini öğretti.
Sonra onları meleklere yöneltip: “Eğer doğru sözlüyseniz, bunları Bana
isimleriyle haber verin” dedi.
2/32- Dediler ki: “Sen Yücesin, bize
öğrettiğinden başka bizim hiçbir bilgimiz yok. Gerçekten Sen, herşeyi bilen,
hüküm ve hikmet sahibi olansın.”
İşte adem oğlu ile meleklerin farkını Allah
böyle izah etmektedir. Adem yerlere ve göklere yönelip yerlerde ve göklerde
yaratılanlar arasında çelişkisizliği yakalayabilirken aynı zamanda kendilerine
gönderilmiş olan vahiyler arasında da çelişkisizliği yakalayabilen düşünen
akleden ve tefekkür eden bir varlıktır.
Melekler evrende genellemesi bile
sayılamayacak ilim dallarında insanlara kendilerine kodlanmış olan bilgilerle
insanlara hizmet sunmaktadırlar. Her melek kendilerine kodlanmış olan görevleri
eksiklik yapmadan insanlara hizmet olarak vermektedir. Baz melekler mecazi
anlamda ikişer dörder katlı oldukları zikredilerek farklı işleri yapabilecek
donanımda yaratılışı da dile getirilmektedir.
Mesela, Öküzleri insanlar hem çift sürerek hem
etlerini yiyerek hem yüklerini taşıyarak hem de diledikleri başka konularda
onlardan hizmet almaktadırlar.
Kuran içerisinde yaklaşık olarak doksan üç
ayette melek ismi zikredilmektedir. Yukarıda meleklerle ilgili ayette
meleklerin kendilerine kodlanmış olan bilgiler dışında bilgileri olmadığını ve
kesinlikle kendilerine verilen görevde suiistimal etmediklerini anlatmaktadır.
İşte o tanımı destekleyen bir ayet daha geçmektedir.
16/49- Göklerde
ve yerde olan ne varsa, canlılar ve melekler Allah’a secde ederler ve onlar
büyüklük taslamazlar.
BEŞER KELİİMESİNE KURAN’IN YÜKLEDİĞİ ANLAM
NEDİR?
Beşer kelimesi Kuran içerisinde yaklaşık
olarak otuz altı yerde geçmektedir. Şimdi bunlardan birkaç tane ayet örneği
verdikten sonra Kuran’ın beşer kelimesine yüklemiş olduğu manayı izah etmeye
çalışalım.
21/34- Senden
önce hiçbir beşere ölümsüzlüğü vermedik; şimdi sen ölürsen onlar ölümsüz mü
kalacaklar?
18/110- De ki: “Şüphesiz ben,
ancak sizin benzeriniz olan bir beşerim; yalnızca bana sizin İlahınızın tek bir
İlah olduğu vahyolunuyor. Kim Rabbine kavuşmayı umuyorsa, artık salih bir
amelde bulunsun ve Rabbine ibadette hiç kimseyi ortak tutmasın.”
17/93- “Yahut altından bir
evin olmalı veya gökyüzüne yükselmelisin. Üzerimize bizim okuyabileceğimiz bir
kitap indirinceye kadar senin yükselişine de inanmayız.” De ki: “Rabbimi
yüceltirim; ben, elçi olan bir beşerden başkası mıyım?”
11/ 27- Kavminden, ileri
gelen inkarcılar: “Biz seni yalnızca bizim gibi bir beşerden başkası
görmüyoruz; sana, sığ görüşlü olan en aşağılıklarımızdan başkasının uyduğunu
görmüyoruz ve sizin bize bir üstünlüğünüzü de görmüyoruz. Aksine, biz sizi
yalancılar sanıyoruz” dedi.
12/ 31- (Kadın) Onların düzenlerini
işitince, onlara (bir davetçi) yolladı, oturup dayanacakları yerler hazırladı
ve her birinin eline (önlerindeki meyveleri soymaları için) bıçak verdi.
(Yusuf’a da:) “Çık, onlara (görün)” dedi. Böylece onlar onu (olağanüstü
güzellikte) görünce (insanüstü bir varlıkmış gibi gözlerinde) büyüttüler,
(şaşkınlıklarından) ellerini kestiler ve: “Allah’ı tenzih ederiz; bu bir beşer
değildir. Bu, ancak üstün bir melektir” dediler.
Beşer kelimesi ile ilgili
Kuran’dan birkaç ayet aktardırk. Şimdi bu kelimenin tarifini geçen ayetlerden
yorumlamaya çalışalım.
Beşer: Gerek takva yolunda
gerekse iblis yolunda inanmış ve adımını atmış insanların o yolda sıfatlaşmış
ismidir. Bu isim hangi yolda inanç ve yaşam tarzını hayatı ile bütünleştirdiği
ancak konu içerisinde anlaşılabilir.
Bazıları beşer kelimesi ile
insan kelimesinin aynısı olduğunu zannetmektedirler. Hiçbir kelime hiç ir
kelimenin aynısı değildir. Tabiri yerinde ise beşer insanın çocuğudur. Yani
beşer insan kelimesinden türeyen bir kelimedir. Nasıl adem kelimesi insan
kelimesi aynı değilse İnsan ademden türeme bir sıfattır.
Eğer karımıza karşımıza çıkan
br kelimede akıl ve irade kokuyorsa, veya yaptığı davranışlar ona bir
sorumluluk yüklüyorsa o kelime mutlaka ama mutlaka âdem zürriyetindendir. Eğer
bir kelimede akıl ve irade kokmuyorsa veya o yaptıklarından dolayı imtihana
çekilmiyor ve ceza ve mükâfat görmeyecekse o mutlaka ama mutlaka
meleklerdendir.
Yeryüzünde ve kainatta
kendilerine emanet yüklenen tek varlık insanlardır. İnsanlar sıfatlarını seçmiş
olduğu inanç ve yaşam biçimlerine göre alırlar ve isimleşirler. Mesela, Kafir
dediğimiz zaman bu kelimenin melekten türemediğini herkes bilir. Bu kelime
Allah’ın insana yüklediği emaneti ihlal eden gerçekleri saklayan inkar eden
insanlara verilen bir sıfattır. Doğru olanı, kafir insandır.
Müslüman kelimesi yaratılışta
verdiği söze sadakat gösteren kendisine yüklenen emanetin bilincini
sorumluluğunu taşıyan ve kendisini yaratan Allah’a teslim olan bir insandır.
Hiçbir Müslüman olana kafir ve hiçbir kafir olana Müslüman denemez. Ama kafir
ve Müslüman olanlara beşer denebilir. Çünkü insanın beşer sıfat almış bir
ismidir. Beşer kelimesinin Müslüman mı? Kafir anlamında mı kullanıldığı ancak
ayetlerden ve konu içerisinde o kelimeye yüklenen anlamdan anlayabiliriz.
Beşer kelimesi iki farklı
anlamda kullanılmıştır. Birincisi yolunu rabbani yolda tercih edip İnanlara
verilen sıfat, ikincisi de yolunu veya tercihini gayrı rabbani yolda seçenlere
yüklenen sıfat olmak üzere! Şimdi bunlardan her iki yolu tercih edenlere ayetlerden
örnek vererek söylediklerimizi belgelemeye çalışalım.
1-Seçimini rabbani yönde kullananlara
kullanılan beşer.
17/93- “Yahut altından bir
evin olmalı veya gökyüzüne yükselmelisin. Üzerimize bizim okuyabileceğimiz bir
kitap indirinceye kadar senin yükselişine de inanmayız.” De ki: “Rabbimi
yüceltirim; ben, elçi olan bir beşerden başkası mıyım?”
2-Yol seçimini gayrı rabbani
yolda kullananlara kullanılan beşer.
23/24- Bunun üzerine,
kavminden inkara sapmış önde gelenler dediler ki: “Bu, sizin benzeriniz olan
bir beşerden başkası değildir. Size karşı üstünlük elde etmek istiyor. Eğer
Allah (öne sürdüklerini) dilemiş olsaydı, muhakkak melekler indirirdi. Hem biz
geçmiş atalarımızdan da bunu işitmiş değiliz.”
3-Yol seçimini her iki yolda
olanları ayırt etmeden kullanılan beşer kelimesi.
21/34- Senden önce hiçbir
beşere ölümsüzlüğü vermedik; şimdi sen ölürsen onlar ölümsüz mü kalacaklar?
Sonuç olarak, Kuranda geçen
her kelimenin ne anlamda kullanıldığını anlayabilmek için o kelimenin
kullanıldığı ayet, konu ve kuran bütünlüğündeki ait olduğu yeri keşfederek
Kuranının o kelimeye orada yüklediği anlamı yakalamak gerekir. Eğer O kelimenin
anlamını doğru olarak anlayabilirsen hem kurana hem sünnetulllaha hem de akla
ters düşmez.
Doğrularım Allah’a
yanlışlarım ise bana aittir.
ALİ RIZA BORAZAN
MERSİN - ANAMUR.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder