RAHMAN VE RAHİM OLAN ALLAH’IN
ADIYLA!
Kuran’da kullanılan,
hiçbir kelime hiçbir kelimenin yerine kullanılmamıştır. Her kelime kuran
içerisinde farklı bir yer işkâl etmiştir. Dünya üzerinde yedi milyar insan
varsa yedi milyar insanın parmak uçları hiç biri hiç birine benzemez. Bir Ağaç
üzerinde milyonlarca yaprak olsa da bunların hiç biri diğer yaprakla aynı
değildir. Allah Böyle Muazzam bir kâinat yaratmış ve aynı zamanda muazzam bir
kitap göndermiştir.
İşte Kuran’daki bir ayetin ve bir konun düzgün anlaşılabilmesi için o ayet ve konuda geçen kelimelerin önce ne anlama geldiği kuran içerisinde aranarak ne anlama geldiği tespit edilmesi gerekmektedir. Bir de Kuran dışından Kuran’da geçen bir kelime hakkında yapılan tanımlar, Kuran’da geçen kelimenin, tam anlamını veremediğinden Kuran’da geçen diğer kelimelerin tanımlarıyla çatışmakta böylece, ayetlerin ve konuların yanlış anlaşılmasına neden olmaktadır. Şimdi Kuran’da geçen konumuzun ana başlığını oluşturan ruh ve can kelimelerini ayrı ayrı Kuran’da arayarak düzgün tespit edersek bu kelimeler geçen ayet ve konuların doğru anlaşılmasına katkıda bulunacağını ümit ediyorum.
RUH*******************************************************************
Kuran’da yirmi iki
yerde ruh ile ilgili ayet geçmektedir. Ruh kelimesi Kuran’da geçtiği yerde ne
anlamda kullanıldığı anlaşılır. Şimdi kuran’dan ruh ile ilgili geçen bazı
ayetlerden örnekler vererek kullanıldığı yerde ne anlama geldiğini anlamaya
çalışalım.
42/52- Böylece sana
emrimizden bir ruh vahyettik. Sen, kitap nedir, iman nedir bilmiyordun. Ancak
Biz onu bir nur kıldık; onunla kullarımızdan dilediklerimizi hidayete
erdiririz. Şüphesiz sen, dosdoğru olan bir yola yöneltip-iletiyorsun.
Bu Hitap, son peygamber Muhammed peygamber için kullanılmıştır.
“Böylece sana emrimizden bir ruh vah yettik”
Vah yedilen ruh, peygambere, vah yedilen vahiy için kullanılmış. Bir başka
deyişle gönderilen Kuran’dır.
4/ 171- Ey Kitap Ehli, dininiz konusunda taşkınlık etmeyin, Allah'a karşı gerçek olandan başkasını söylemeyin. Meryem oğlu Mesih İsa, ancak Allah'ın elçisi ve kelimesidir. Onu (�L�kelimesini) Meryem'e yöneltmiştir ve O'ndan bir ruhtur. Öyleyse Allah'a ve elçisine inanınız; "üçtür" demeyiniz. (Bundan) kaçının, sizin için hayırlıdır. Allah, ancak bir tek İlah'tır. O, çocuk sahibi olmaktan Yücedir. Göklerde ve yerde her ne varsa o’nundur. Vekil olarak Allah yeter.
Şimdi bu ayette Geçen ruh ile ilgili cümleyi alalım.” . Onu (Ol kelimesini) Meryem'e yöneltmiştir ve O'ndan bir ruhtur. Burada ruh kelimesi Hazreti İsa peygamber için kullanılmıştır. O insanlara konuştuğu ve anlattıkları vahiydir. Bu sebeple Allahın bir kelimesini oluşturmaktadır.
15/29- "Ona bir biçim verdiğimde ve ona Ruhumdan üfürdüğümde hemen ona secde ederek (yere) kapanın.
Burada Kullanılan ruh; ona Ruhumdan üfürdüğümde hemen ona secde ederek (yere) kapanın.
Burada insan olmanın özelliklerini ortaya çıkaran bir ruh oluyor. Bir başka deyişle Allah’ın kendi ruhundan üflediği, ruh insanda kullanılıyor. Bu insana üflenen ruh ile peygamberlere gelen ruhtan farklıdır. İnsanlarda bu ruh hem rahim sıfatı ile hem da cebbar sıfatı ile insan hayat buluyor. Bir başka deyişle insan her iki yöne de gidebilme özelliği ile her iki yönde de hayat bulabiliyor.
16/ 2- Kullarından dilediklerine, melekleri emrinden olan ruh ile indirir: Benden başka İlah yoktur, şu halde Benden korkup-sakının, diye uyarın."
Bu Ayette de Allah’ın kendi emrinden olan ruhu kullarından dilediklerine “Benden başka İlah yoktur,” Burada dilediklerine derken yol seçme özgürlüğü olan insanlara vahyin yolunu tercih edenler, feraset penceresini açanlar anlamında kullanılmıştır. Yoksa Allah kimseye zulmetmez. İnsan fıtratından gelen o rabbim sensin sözü ile kucaklaşan bir anlayışı yaşamına götüren anlamında olan ruhtur.
17/ 85- Sana ruhtan sorarlar; de ki: "Ruh, Rabbimin emrindendir, size ilimden yalnızca az bir şey verilmiştir."
Burada Tanımlanan ruh, diğer kuran’da tanımladıklarının dışında olan bir ruhtur ki, “Ruh, Rabbimin emrindendir.” Allah hakkında olan bilgidir. Bunu başka ayetlerle açıklamamız gerekiyor.
91/1- Güneş'e ve onun parıltısına andolsun,
2- Onu izlediği zaman Ay'a,
3- Onu (Güneş) parıldattığı zaman gündüze,
4- Onu sarıp-örttüğü zaman geceye,
5- Göğe ve onu bina edene,
6- Yere ve onu yayıp döşeyene,
7- Nefse ve ona 'bir düzen içinde biçim verene',
8- Sonra ona fücurunu (sınır tanımaz günah ve kötülüğünü) ve ondan sakınmayı ilham edene (andolsun).
9- Onu arındırıp-temizleyen gerçekten felah bulmuştur.
10- Ve onu (isyanla, günahla, bozulmalarla) örtüp-saran da elbette yıkıma uğra,
Kâinatı yaratıp arşa istiva eden ve kâinatta olup biten her şey onun kontrolü altında olan ruhtur. Diğerlerine akseden ruh hep bu ruhun tezahürü ile olmaktadır.
19/ 7- Sonra onlardan yana (kendini gizleyen) bir perde çekmişti. Böylece ona ruhumuz (Cibril'i) göndermiştik, o da, düzgün bir beşer kılığında görünmüştü.
Düzgün bir beşer kılığında görülen elçi olan bir beşer ” Böylece ona ruhumuz göndermiştik, o da, düzgün bir beşer kılığında görünmüştü. Bu da diğer ayetlerin açıklamasına ihtiyacı vardır.
Düzgün beşer olanlar hep Kuran’da peygamberler
için kullanılmıştır.
18/110- De ki: "Şüphesiz ben, ancak sizin benzeriniz olan bir beşerim; yalnızca bana sizin İlahınızın tek bir İlah olduğu vahyolunuyor. Kim Rabbine kavuşmayı umuyorsa, artık salih bir amelde bulunsun ve Rabbine ibadette hiç kimseyi ortak tutmasın."
Düzeltilmiş olan beşerler peygamberlerdir. Her peygamber kendilerinden önceki gelen peygamberleri doğrular ve tasdik ederler. Kendilerinden sonra gelecek olan peygamberleri de müjdelerler. Bu Bile Kuran’ın bir insan uydurması olamadığına yeter ve artar bile.
21/ 91- Irzını koruyan (Meryem); Biz ona Kendi ruhumuzdan üfledik, onu ve çocuğunu insanlığa bir ayet kıldık. Buradaki ruh nahl suresi ikinci ayetteki anlatılan anlamında olan bir ruhtur.
32/ 9- Sonra onu 'düzeltip bir biçime soktu' ve ona Ruhundan üfledi. Sizin için de kulak, gözler ve gönüller var etti. Ne az şükrediyorsunuz?
Yine insana üfürülen ruhun insan üzerinde ne gibi bir etki gösterdiğini anlatan bir ruhtur. “Sizin için de kulak, gözler ve gönüller var etti. Ne az şükrediyorsunuz?”
38/ 72- "Onu bir biçime sokup, ona Ruhumdan üflediğim zaman siz onun için hemen secdeye kapanın."
Burada secde edecek konuma gelen bir halife anlamında bir insandan söz ediliyor.
40/ 15- Dereceleri yükselten Arş'ın sahibi (Allah), 'toplanma ve buluşma' günü ile uyarıp-korkutmak için, Kendi emrinden olan ruhu kullarından dilediğine indirir.
58/ 22- Allah'a ve ahiret gününe iman eden hiçbir kavim (topluluk) bulamazsın ki, Allah'a ve elçisine başkaldıran kimselerle bir sevgi (ve dostluk) bağı kurmuş olsunlar; bunlar, ister babaları, ister çocukları, ister kardeşleri, isterse kendi aşiretleri (soyları) olsun. Onlar, öyle kimselerdir ki, (Allah) kalplerine imanı yazmış ve onları Kendinden bir ruh ile desteklemiştir. Onları, altlarından ırmaklar akan cennetlere sokacaktır; orda süresiz olarak kalacaklardır. Allah, onlardan razı olmuş, onlar da O'ndan razı olmuşlardır. İşte onlar, Allah'ın fırkasıdır. Dikkat edin; şüphesiz Allah'ın fırkası olanlar, felah (umutlarını gerçekleştirip kurtuluş) bulanların ta kendileridir.
Burada tanımlanan ve kendinden bir ruh ile desteklenen kuranda örneği verilen muhacirler ve ensardan söz etmektedir. Bu tip müslümanlar bir birlerine kenetlenmiş o Allahın tanımladığı bir topluluığu oluşturmuşlardır Allah bunlardan razı olmuştur.
66/ 12- İmran'ın kızı Meryem'i de. Ki o kendi ırzını korumuştu. Böylece Biz ona ruhumuzdan üfledik. O da Rabbinin kelimelerini ve kitaplarını tasdik etti. O, (Rabbine) gönülden bağlı olanlardandı.
70/ 4- Melekler ve Ruh (Cebrail), ona, süresi elli bin yıl olan bir günde çıkabilmektedir.
78/ 38- Ruh ve meleklerin saflar halinde duracakları gün; Rahman'ın kendilerine izin verdikleri dışında olanlar konuşmazlar. (Konuşacak olan da,) Doğruyu söyleyecektir.
97/ 4- Melekler ve ruh, onda Rablerinin izniyle her bir iş için inerler.
Kuran’da tanımlanan Ruhu Bu ayetleri anladıktan sonra şöyle izah edebiliriz.
RUH: Allah’ın Kendisine ait sıfatların kâinata yansıması ve onlarda tecelli etmesidir. Ve böylece gönderilen ruh ile onların hayat bulmalarıdır.
O zaman Kuran’da Allah’ın ruhundan üfleyip de şekillenen varlıkları tanımlamaya çalışalım.
1- Allah peygamberlere gönderdiği vahiylere ruh demiş. Ve bu vahiylerle cehaletten kurtularak, vahye tabi olanların aydınlanması anlamında olan ruhtur.
2- Peygamberlerde olan ruh Bulunmuş olduğu kendi toplumlarında gönderilen vahiylerle bütünleşip toplumda örnek bir yaşam sergilemesi nedeni ile ruh anlamında kullanılmıştır.
3- Ruh İnsanda şekillenmiş insana hayat vermiş ruh olmuş.
4- Ruh Hazreti Meryem’de onu toplumla arasını ayırarak, Allah’ın vahiylerine gebe bir peygamber oluşmasına neden olmuş.
5- Ruh Evrene yansımış Evrende muazzam bir düzen intizam sağlamıştır.,
KUTSAL RUH (Ruhul-kudüs)
2/ 87- Andolsun, Biz Musa'ya kitabı verdik ve ardından peş peşe elçiler gönderdik. Meryem oğlu İsa'ya da apaçık belgeler verdik ve onu Ruhu'l-Kudüs'le teyid ettik. Demek, size ne zaman bir elçi nefsinizin hoşlanmayacağı bir şeyle gelse, büyüklük taslayarak bir kısmınız onu yalanlayacak, bir kısmınız da onu öldürecek misiniz?
2/ 253- İşte bu elçiler; bir kısmını bir kısmına üstün kıldık. Onlardan, Allah'ın kendileriyle konuştuğu ve derecelerle yükselttiği vardır. Meryem oğlu İsa'ya apaçık belgeler verdik ve O�u Ruhu'l-Kudüs'le destekledik. Şayet Allah dileseydi, kendilerine apaçık belgeler geldikten sonra, onların peşinden gelen (ümmet)ler, birbirlerini öldürmezdi. Ancak ihtilafa düştüler; onlardan kimi inandı, kimi inkar etti. Allah dileseydi birbirlerini öldürmezlerdi. Ama Allah dilediğini yapandır.
16/ 102- De ki: "İman edenleri sağlamlaştırmak, Müslümanlara bir müjde ve hidayet olmak üzere, onu (Kur'an'ı) hak olarak Rabbinden Ruhu'l-Kudüs indirmiştir."
5/ 110- Allah şöyle diyecek: "Ey Meryem oğlu İsa, sana ve annene olan nimetimi hatırla. Ben seni Ruhu'l-Kudüs ile destekledim, beşikte iken de, yetişkin iken de insanlarla konuşuyordun. Sana Kitab�, hikmeti, Tevrat'ı ve İncil'i öğrettim. İznimle çamurdan kuş biçiminde (bir şeyi) oluşturuyordun da (yine) iznimle ona üfürdüğünde bir kuş oluveriyordu. Doğuştan kör olanı, alacalıyı iznimle iyileştiriyordun, (yine) Benim iznimle ölüleri (hayata) çıkarıyordun. İsrailoğulları�a apaçık belgelerle geldiğinde onlardan inkara sapanlar, "Şüphesiz bu apaçık bir sihirdir" demişlerdi (de) İsrailoğulları�ı senden geri püskürtmüştüm."
26/ 193- Onu Ruhu'l-emin indirdi.
Ruh: Allah’a has bir olgunun yaratıklara üflemesi veya vermesi ile onlardaki hayat biçimlerinde fiilen görülen emarelerdir.
Ruhu-l-Kudüs: Gönderilen peygamberler için kullanılmıştır. Peygamberler vahiylerin güdümünde Allah’ın Gösterdiği yolda yürüyen yanıldığı zaman düzeltilen, insanlarla kendisi arasında insanlara örnek bir modeldir.
CAN
Kuran’da geçen can kelimesi, Ruh kelimesinden nüans farkı ile ayrılmaktadır. Can ile Ruhu biri birinden ayıran temel özellik, Can her canlının dünya yaşamında ayakta kalmasının temel şartıdır. Ruh ise; canlıları kendi görevleri içerisinde görevlerine uygun bir hayat sergilemesidir.
Bir İnsan peygamber bir insan da peygamber değildir. Peygamberi peygamber yapan ondaki sadece canlılık olan olgu değil, onun tolumla olan iletişimin Allahın tanımladığı şekilde şekillenmesidir. Ama diğer insanlarda bu böyle değildir. Onlar takva yolunda gidebildikleri gibi fısk ve fücur yolunda da gidebilmektedirler. Onların düzelticisi kuran veya toplumlar peygamberlerdir.
2/ 2- Dediler ki: "Sen Yücesin, bize öğrettiğinden başka bizim hiçbir bilgimiz yok. Gerçekten Sen, her şeyi bilen, hüküm ve hikmet sahibi olansın."
2/ 155- Andolsun, Biz sizi biraz korku, açlık ve bir parça mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmekle imtihan edeceğiz. Sabır gösterenleri müjdele!
2/ 164- Şüphesiz, göklerin ve yerin yaratılmasında, gece ile gündüzün art arda gelişinde, insanlara yararlı şeyler ile denizde yüzen gemilerde, Allah'ın yağdırdığı ve kendisiyle yeryüzünü ölümünden sonra dirilttiği suda, her canlıyı orada üretip-yaymasında, rüzgârları estirmesinde, gökle yer arasında boyun eğdirilmiş bulutları evirip çevirmesinde düşünen bir topluluk için gerçekten ayetler vardır.
3/ 54- Sonra kederin ardından üzerinize bir güvenlik (duygusu) indirdi, bir uyuklama ki, içinizden bir grubu sarıveriyordu. Bir grup da, canları derdine düşmüştü; Allah'a karşı haksız yere cahiliye zannıyla zanlara kapılarak: "Bu işten bize ne var ki?" diyorlardı. De ki: "Şüphesiz işin tümü Allah'ındır." Onlar, sana açıklamadıkları şeyi içlerinde gizli tutuyorlar, "Bu işten bize bir şey olsaydı, biz burada öldürülmezdik" diyorlar. De ki: "Evlerinizde olsaydınız da üzerlerine öldürülmesi yazılmış olanlar, yine devrilecekleri yerlere gidecekti. (Bunu) Allah, sinelerinizdekini denemek ve kalplerinizde olanı arındırmak için (yaptı). Allah, sinelerin özünde saklı duranı bilendir.
3/ 186- Andolsun, mallarınızla ve canlarınızla imtihan edileceksiniz ve sizden önce kendilerine kitap verilenlerden ve şirk koşmakta olanlardan elbette çok eziyet verici (sözler) işiteceksiniz. Eğer sabreder ve sakınırsanız (bu) emirlere olan azimdendir.
42/ 29- Göklerin ve yerin yaratılması ile onlarda her canlıdan türetip-yayması O'nun ayetlerindendir. Ve O, dileyeceği zaman onların hepsini toplamaya güç yetirendir.
4/ 95- Müminlerden, özür olmaksızın oturanlar ile, Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad edenler eşit değildir. Allah, mallarıyla ve canlarıyla cihad edenleri oturanlara göre derece olarak üstün kılmıştır. Tümüne güzelliği (cenneti) va'detmiştir; ancak Allah, cihad edenleri oturanlara göre büyük bir ecirle üstün kılmıştır.
5/ 45- Biz onda, onların üzerine yazdık: Cana can, göze göz, buruna burun, kulağa kulak, dişe diş ve (bütün) yaralara (karşılık da) kısas vardır. Ama kim bunu sadaka olarak bağışlarsa o kendisi için bir kefarettir. Kim Allah'ın indirdiğiyle hükmetmezse, işte onlar, zalim olanlardır.
6/ 38- Yeryüzünde hiçbir canlı ve iki kanadıyla uçan hiçbir kuş yoktur ki, sizin gibi ümmetler olmasın. Biz kitapta hiçbir şeyi noksan bırakmadık, sonra onlar Rablerine toplanacaklardır.
6/ 93- Allah'a karşı yalan uydurup iftira düzenden veya kendisine hiçbir şey vahyolunmamışken �ana da vahy geldi" diyen ve "Allah'ın indirdiğinin bir benzerini de ben indireceğim" diyenden daha zalim kimdir? Sen bu zalimleri, ölümün 'şiddetli sarsıntıları' sırasında meleklerin ellerini uzatarak onlara: "Canlarınızı (bu kıskıvrak yakalanıştan) çıkarın, bugün Allah'a karşı haksız olanı söylediğiniz ve O'nun ayetlerinden büyüklenerek (yüz çevirmeniz) dolayısıyla alçaltıcı bir azapla karşılık göreceksiniz" (dediklerinde) bir görsen.
9/ 55- Şu halde onların malları ve çocukları seni imrendirmesin; Allah bunlarla ancak onları dünya hayatında azaplandırmak ve canlarının inkar içindeyken zorlukla çıkmasını ister.
15/ 27- Ve Cann'ı da daha önce 'nüfuz eden kavurucu' ateşten yaratmıştık.
55/15- Cann'ı da 'yalın-dumansız bir ateşten' yarattı.
Can, Ruh, Kutsal Ruh, Kelimelerini, Aktardığımız Ayetler ışığında tanımlayacak olursak,
CAN: Allahın Evrende yarattıkları, evrenin yasalarında olan kanunlarla bütünleşen, doğar, büyür ve ölür, yasalarıyla örtüşen varlıklarda onların bir süreç içerisinde eceline kadar diri tutan enerji olan ve dumansız ateşten yaratılan bir varlıktır.
RUH-ÜL KUDÜS: İnsanlar içerisinde Kendisini nefsin azgın tutkularından arındırtarak Allaha ulaşmak için çaba sarf edenlerin Allah’tan peygamberler için vahiyle diğer insanlardan peygamberlere tabi olanları, doğru bir yolda yürümelerinin Allah tarafından desteklenmesi ve onaylanmasıdır.
RUH: Her canlıda veya cansız varlıklarda, Allahın kendi özelliklerinden Yaratıklar üzerinde yansımasının bir tezahürüdür. İnsan olanlarda verilen tezahürü Onların kendi özgür iradeleriyle gittikleri veya gitmek istedikleri yönde yollarının açılmasıdır.
Peygamberlerde, Olan ruh Peygamberlerin Allahın istediği şekilde yaşamasının tecellisidir.
Selamün
aleykum Ali Rıza hocam. Ruh ve can'la ilgili makaleyi gönderdiğin için Allah
razı olsun teşekkür ettim. Kuran bakış açısıyla ruh ve can'ın ne olduğunu
kavrayabildim yardımınızla. Fakat kafama takılan bir şey var. Bizim özümüz olan
yani düşünen gören hesap yapan üzülen sevinen, beden öldüğünde, can çıktığında
yaşamaya devam edecek olan, hesap günü hesaba çekilecek olan ne? Yani ben
neyim?
Makalenizden anladığım kadarıyla ruh değilim: ruh Allah katından bedenime ve evrene verilmiş olan bilgi vahiy. Can da değilim o da bedenin yaşamsal faaliyetler göstermesi büyüyüp beslenmesi ölene kadar bedenin hayat almasını sağlayan insan ve hayvanları kapsayan bir enerji. Beden desek beden bizim özümüz hiç olamaz bir et parçası ve can çıkınca hiçbir vasfı kalmıyor. Bizim aslımız ne beden ne ruh ne de can. E o zaman biz hangisiyiz ölümle ölmeyecek olan düşünen beyni vücudu yöneten gülen ağlayan nedir? Bu konuda fikirlerinizi merak ediyorum.
Geçenlerde kuantum fiziği konusunda bir belgesel izlemiştim ve alan wolf( en ünlü kuantum profesörüdür dr kuantum lakaplı) şunu demişti: İnsan beynini didik didik ettik her noktasını inceledik ama o beynin hiçbir yerinde düşünen gören hisseden bir şey bulamadık ve anladık ki aslında görende duyanda hisseden de düşünen de ve hatta beyni yönetende bir gözlemci varlık yani biz yani özümüz var. Ve bu gözlemci varlık bedenin ölümüyle birlikte hayatına devam edecek türden bir varlık demişti. İşte Ali Rıza hocam benim sorumda bu gözlemciye yani bedeni yöneten gerçek bize dinde verilen ad nedir dinde nasıl bir konum vardır? Ben işin içinden çıkamadım.
MAKALEMDE
CAN RUH VE RUHUL KUDÜS KAVRAMLARININ NE ANLAMA GELDİĞİ KONUSU KAVRANA BİLİRSE
HAYATA VE KURANIN KELİMELERE YÜKLEDİĞİ Anlam çözülecektir kanaatindeyim.
Ahmet
kardeşim şu soruyu soruyor. Aslında sormak isteyip de soramayan veya sorması
hakkında gerekli donanıma sahip olmayan kişilerin de tercümanı olmaktadır.
“Bizim
özümüz olan yani düşünen gören hesap yapan üzülen sevinen, beden öldüğünde, can
çıktığında yaşamaya devam edecek olan, hesap günü hesaba çekilecek olan ne?
Yani ben neyim?”
Bize
gayp olan bizim bilmekte güçlük çektiğimiz veya o konuda gerekli düşünme
kabiliyetimiz olmayan konularda mutlaka bir zikir ehline danışmamız gerekiyor.
Zikir;
Bilgidir. Zikir ehli ise bilgiyi bilen ve bilgiye ulaşan demektir. En Büyük
zikir ehli yerleri ve gökleri yaratan Allah’tır. Çünkü Bizi de evreni de
programlayan kalplerden geçenleri bile bilen odur. İşte İnanmayanlar ne
derlerse desinler. Kuran, zikir, Allah’ın Peygamberler aracılığı ile gönderdiği
yaşam projesinin adıdır. Doğru
okunduğunda ve doğru anlaşıldığında Bilginin anahtarıdır. Kuran İki Bilgiyi
bize gayp haberi olarak vermektedir. Birinci bilgi İnsanların ilk
yaratılışındaki bilgi, İkinci bilgi ise insanların ahret hayatı ile ilgili
yeniden yaratılış la ilgili bilgidir.
Şu
An Allah; Yaşadığımız hayatla ilgili bilgilerden şifrelerle bilgiler sunarak
bizim hayatta nasıl bir yol tutturacağımızı anlatmaktadır. Aynen trafik
işaretlerinin yönlendirdiği gibi, Yolda düzgün yürüyebilmek için yol kenarlarına
bariyerler koyarak tehlikeli yerlerde işaretler koyarak, bir arabanın öndeki
arabayı geçip geçmeyeceğini bildiren yol çizgisi koyarak hedefe ulaşmak için
yolu kaybetmeden bize bir takım işaretler vermektedir.
Şimdi
Kurandan bu konularla ilgili bilgiler toplamaya çalışalım. Belki Bu konuyla
ilgili somut bilgilere ulaşmak için uzun bir anlatım olacak ama bu anlatımlar
olmasa da bu günkü insanlığın konuya yabancı olması nedeniyle bilmediği bazı
bilgi ve kavramların bilinmesi gerekmektedir.
56/57- Sizleri Biz yarattık, yine de tasdik
etmeyecek misiniz?
56/58- Şimdi (rahimlere) dökmekte olduğunuz
meniyi gördünüz mü?
56/59- Onu sizler mi yaratıyorsunuz, yoksa
Yaratıcı Biz miyiz?
56/60- Sizin aranızda ölümü takdir eden Biziz
ve Bizim önümüze geçilmiş değildir;
56/61- (Yerinize) Benzerlerinizi
getirip-değiştirme ve sizi şimdi bilemeyeceğiniz bir şekilde-inşa etme
konusunda.
56/62- Andolsun, ilk inşa (yaratma)yı
bildiniz; ama öğüt alıp-düşünmeniz gerekmez mi?
Ayetler insanları yaratılış konusunda
düşünmeye davet ediyor. İnsanların peygamberlerden olağan üstü acizliğe düşüren
haller beklerken malesef kendi yaratılışları konusundaki mucizevî yaratılışın
farkında değildirler. Bir damla
meninin kadın rahminde şekillenen bir süreç içerisinde gelişerek bir düşünen
hayatta tek başına yetki ve sorumluluk sahibi kendi kararlarını kedisi
verebilen verdiği kararların sonucunu müspet veya menfi de olsa kendisi
katlanabilen bir insan olmaktadır.
Hem o meninin yaratılışı hem de o meni ile ana
rahminde şekillenme olayını Allahtan başka kim gerçekleştirebilir ki? Kuran Bu
açıklamalardan sonra Ahret âlemindeki bir yaratılıştan söz etmektedir. Ölen bir
kişinin ne olacağı konusunda insanlık tarihinin başlangıcından bu tarafa bir
taraftan ahret âleminde yeniden dirilişin olduğuna inanan insanlar olduğu gibi
inanmayan insanlar da olmaktadır.
İnsanların görmediği tahlil edemediği
bilemediği konularda sekülerist deist ve ateist düşünceler sadece akılı rehber
edindiklerinden dolayı bu olayı kavrayabilmeleri elbette mümkün olmaz. Ahret
âlemi konusunda kuran insanların ilk yaratılışı konusunda bilgiler vererek bunu
ilk insanların başlangıcından en son insanlara kadar, bir damla meni ile ana rahminde oluşan
insanı görüp durmaktadırlar.
Yerlerin ve göklerin yaratıcısı olan Allah
insanları düşünmeye ve aklını kullanmaya davet ederek yaratılış konusundaki
inceliklere dikkat çekerek yeni bir yaratılışın oluşu ve olacağı konusunda
olgunlaştırarak bilgi vermektedir.
56/61- (Yerinize) Benzerlerinizi
getirip-değiştirme ve sizi şimdi bilemeyeceğiniz bir şekilde-inşa etme
konusunda.
İnsanların yaratılış biçimini her insanın
anlayabileceği bir şekilde var oluş içerisinde geçen süreci anlatırken bunu
yapabilen ilahi bir gücün olduğunu anlatırken bu insanların öldükten sonra
tekrar yeniden bir yaratılışla insanların benzerini bir araya getirebileceğine
de gücü yetebileceğini ifade ediyor. Düşünen bir insan için bu söylenenler
gayet mantıklı bir söylem değil mi?
Bir mucit herhangi bir konuda bir şey icat
ettiği zaman onu ikinci bir sefer aynısını yapması daha kolay ise insanları ilk
olarak yaratan Allah ikinci bir sefer yaratmada hâşâ teşbih yerinde ise sıkıntı
çekmez herhalde.
Kuran
İnsanların daha yaratılmadan önce Uzun bir süreç geçtiğinden söz eder.
76/
1- Gerçek şu ki, insanın üzerinden, daha kendisi anılmaya değer bir şey
değilken, uzun zamanlardan (dehr) bir süre (hin) gelip-geçti.
İnsan
inceleyen, soran sorgulayan
araştıran bilgi sahibi olanlar için, Kâinatta yaratılmış olan diğer varlıklara
karşı mükemmel bir farklılığın olduğu bir gerçektir. Onun adı yeryüzünde Allah adına iş
gören anlamında halifedir. Allah kâinattaki bütün varlıkları ona secde
ettirerek, onun emrine vererek dünya hayatında denemektedir.
İnsanoğlu
yaratılmadan önce insanların dışında yaratılmış olan bütün varlıklar
yaratılarak insanların dünya hayatında yaşamasına zemin hazırlanmıştır.
Yaratılan her bir varlık; ilahi bir gücün tasarımı ile her örnekten bir
örnekten verilerek hiç bir eksik bırakılmadan insanın emrine amade kılınmıştır.
İnsanın dışındaki bütün varlıklara Kuran genellenme olarak melek tabirini
kullanmıştır.
2/30-
Hani Rabbin meleklere: "Muhakkak Ben, yeryüzünde bir halife var
edeceğim" demişti. Onlar da: "Biz Seni şükrünle yüceltir ve (sürekli)
takdis ederken, orada bozgunculuk çıkaracak ve kanlar akıtacak birini mi var
edeceksin?" dediler. (Allah:) "Şüphesiz sizin bilmediğinizi Ben
bilirim" dedi.
Burada
Var olan varlıkların tanımını iki ana çatı altında toplamaktadır. Birisi halife olan insan, diğeri ise halife olan insan emrine amade kılınan meleklerdir.
“Onlar
da: "Biz Seni şükrünle yüceltir ve (sürekli) takdis ederken,” bu tam bir
teslimiyeti ifade ederken başka bir ayetle tanımını daha da
belirginleştirmektedir.
2/ 32- Dediler ki: "Sen Yücesin,
bize öğrettiğinden başka bizim hiçbir bilgimiz
Yok.
Gerçekten Sen, her şeyi bilen, hüküm ve hikmet sahibi olansın."
Meleklerde
Akıl ve irade yoktur. Programlanmış bir bilgi ile hem insan yöneldiği zaman
insanın emrine amade (âdeme) secde eden, Hem de insana secde et dediğinde
insana secde etmesiyle Allah’a secde eden bir varlıktır. O zaman konunun daha
iyi anlaşılması açısından melekler ile ilgili birkaç somut örnekler verelim.
Bu
tanıma göre Ağaç bir melektir desek, olmaz mı? Bitkilerden hangi bir varlığı
incelesen hepsinde Harika yüklü bir bilgi donanımı var.Botanik ilminin ortaya
koyduğu verileri incelediğimiz zaman, Akıllı olan insanların toplanıp da
yapamayacağı muazzam bir programla işlevini yapmaktadırlar. Bitkilere Akıllı
desen herkes güler. Ama akıllı olan insanların yapamayacağı işleri kusur
etmeden nasıl yapıyorlar?
Hayvanlar
âleminden Herhangi birini incelediğimiz zaman onlar da akıllı olmadıkları halde
insanın tüylerini ürperten mucizeler gerçekleştirdiği görülmektedir O konunun
uzmanlarına sorun bunları nasıl yapabiliyorlar? Ve insanlar arıları eğitip
kendilerine şifa iksiri bal yapıyorlar.
Allah
gözükmüyor. Somut hali yok, dağlara bitkilere, hayvanlara ve insanlara vahiy
bilgiler gelmektedir. Bu bilgiler nasıl? Nerden geliyor?
İnsan kendisini düşündüğü zaman basit bir damla sudan meydana gelmesi ve o bir damla suyun içerisinde varlıklara hükmedebilecek kadar donanıma sahip olması herhalde tesadüf deyip geçiştirilecek bir anlayışla izah edilemez. Bakınız kuran insan hakkında neler söylüyor?
İnsan kendisini düşündüğü zaman basit bir damla sudan meydana gelmesi ve o bir damla suyun içerisinde varlıklara hükmedebilecek kadar donanıma sahip olması herhalde tesadüf deyip geçiştirilecek bir anlayışla izah edilemez. Bakınız kuran insan hakkında neler söylüyor?
38/75-
(Allah) Dedi ki: "Ey İblis, iki elimle yarattığıma seni secde etmekten
alıkoyan neydi? Büyüklendin mi, yoksa yüksekte olanlardan mı oldun?"
Yeryüzünde
Allah adına iş gören her türlü manevra kabiliyetine sahip düşünen Akleden soran
sorgulayan kâinatta yaratılmış olan bütün varlıklarla diyalog kurarak onlardan
istifade etmesini bilen, okuyan yazan çizen resmeden gülen ağlayan üzülen
sevinen şükreden nankör olan ölen öldüren veren vereni engelleyen savaşan
barışan oturup kalkan bir varlıktır. Bu insan nasıl bir varlıktır ki bu kadar
değişik boyutlarda manevra yapma kabiliyeti sergileyebiliyor?
İnsan:
Akıl, takva, fıskfücurla diğer varlıklardan ayrılarak hem kötülüğe hem de
iyiliğe meyilli bir donanıma sahip nötr bir varlıktır.
İnsanların
dışında yaratılmış olan bütün varlıklarda bu haslet yoktur. Bu yaratılış biçimi
insan olanlara avantaj sağladığı gibi dezavantaj da sağlamaktadır. Yerleri ve
gökleri yaratan ve insanı iki eliyle özenip bezenerek yaratan ve ona değer
veren ve verdiği değerin karşılığında ona bir sorumluluk yükleyen Allah Şu
ayetle Görev ve sorumluluğunun fotoğrafını çizmektedir.
51/56-
Ben, cinleri ve insanları yalnızca Bana ibadet etsinler diye yarattım.
Bizi
yaratan, bize kulaklar gözler veren, hisseden kalp, düşünen beyin veren, ve
bizi dünya hayatında denemeye tabi tutan ve sadece ve sadece Onun buyruğu
altında hayatımızı planlamayı isteyen bir rabbin kullarıyız. İşte Bu verilen
nimetler karşısında Allah bize bir sorumluluk yükleyerek Bizi imtihan
etmektedir.
10/
3- Şüphesiz sizin Rabbiniz, altı günde gökleri ve yeri yaratan, sonra arşa
istiva eden, işleri evirip-çeviren Allah'tır. Onun izni olmadıktan sonra, hiç
kimse şefaatçi olamaz. İşte Rabbiniz olan Allah budur, öyleyse O'na kulluk
edin. Yine de öğüt alıp düşünmeyecek misiniz?
Sadece
İnsana özgü bir tanımla insanlarla diğer varlıklar arasındaki farkı ayırt
ederek insanı halife makamına yükselterek, yeryüzünde yetkili ve sorumlu bir
varlık kılmaktadır. İnsanlar dışında yaratılan varlıklar için de melek tanımını
kullanmıştır. Allahın onlara verdikleri bilgi kotlaması ile onlar kendi görev
alanlarında yaşamlarını çerçeveleyerek, insana secde etme anlamında insanların
yönelmeleriyle onlar kendilerinde olan bilgileri cömertçe sunmaktadırlar.
Her
bir varlık için verilen bir kotlama bilgilerle kendilerine verilmiş olan
görevde kusur işlemeden isyan etmeden itaatkâr bir varlık olarak karşımıza
çıkmaktadır. İnsanlarla diğer varlıkların görev ve sorumluluk farklılığını
kuran şu ayetle belirginleştirmektedir.
33/
72- Gerçek şu ki, Biz emanetleri göklere, yere ve dağlara sunduk da onlar bunu
yüklenmekten kaçındılar ve ondan korkuya kapıldılar; onu insan yüklendi. Çünkü
o, çok zalim, çok cahildir.
Kuran
Bir emanetten söz ediyor. Nedir o emanet? Evrene Halife olarak gönderilen
insanı diğer varlıklardan onu üstün kılan ve
dünya hayatında aklın takvanın ve
fıs kın verilişiyle seçenekler içerisinde kendi kararını kendisine vererek,
İbadet ve kulluk bilinci içinde yaratıldığı halde, Doğayı katletmemeleri yeryüzünde adaletli
davranmalarını haksızlık yapmamalarını ekini
ve nesli yok ederek yeryüzünde bozgunculuk çıkarmamalarını insanlardan istediği
halde, insanlar bu emanete sahip çıkmaya maharetli olduğu halde emanete hıyanet etmişlerdir.
4/119
4/119
İnsanların
dışında olan bütün varlıklar kendilerine verilmiş bilgi çerçevesi içerisinde
Sadece ve sadece Kendi görevleri içerisinde hem insana hem de Allah'a secde
etmektedirler. Fakat İnsan halife anlamında her bilgi verilmiş küfran ve
şükranlık onun kendi özgür iradesi alanı içerisindedir.
76/
3- Biz ona yolu gösterdik; (artık o,) ya şükredici olur ya da nankör.
Dünya
hayatında insanlar sövse de dövse de birisine iyilik veya kötülük yapsa da
Allah onlara dünya hayatında insanların müdahalesi hariç özel bir müdahalede
bulunmuyor. 22/40 İşte Halife anlamının bir anlamı da budur. Denemeye tabi
tutulan yaptığı her davranış konusunda sorumlu olan ve fotoğraflanan adım adım
insanın hiç bir yaptığı Allah'a gizli kalmayan meleklerin kotlanmış bilgileriyle
gözlem altındadırlar.
İnsan;
Dünya hayatında bir işi düzgün yapmadığı zaman ondan verim alamıyorsa, insanlara zulüm ve haksızlık yaptığı
zaman onların haksızlığını diğer insanlar gideriyor veya müdahale yapıyorlarsa
veya dünya hayatında bağımlılık yapan her şeyin insanların yapmasıyla başlarına
felaketler zarar görme oluyorsa İnsan bir halifedir.
Allah
dünya hayatında insan gidişatına bütün donanımımı vererek müdahalede
bulunmuyor. Suç işleyenlerin cezasını ahret âlemine erteliyor. 35/45 İnsan her
türlü ahlaki bozuklukları yaptığı halde başına özel bir felaket gelmiyor. Ne
kadar insan güzelliklerde bulunsa peygamberler de dâhil ona ödül verilmiyor.
Ödül vermeyi insanlara Allah diğer insanların duyarlı olanlarına bırakıyor.
22/
40- Onlar, yalnızca; "Rabbimiz Allah'tır" demelerinden dolayı, haksız
yere yurtlarından sürgün edilip çıkarıldılar. Eğer Allah'ın, insanların kimini
kimiyle defetmesi (yenilgiye uğratması) olmasaydı, manastırlar, kiliseler,
havralar ve içinde Allah'ın isminin çokça anıldığı mescidler, muhakkak yıkılır
giderdi. Allah Kendi (dini)ne yardım edenlere kesin olarak yardım eder.
Şüphesiz Allah, güçlü olandır, Aziz olandır
Allah
suç işleyen ve verilen Görev dışında hayat sürenlerin asıl cezasını Dünyada
değil ahret âleminde verecektir.
1/
3- Din gününün malikidir.
Allah
insanların dünya hayatında diğer insanlara karşı kurdukları tuzakları görmekte
ve bilmektedir. Hatta kalplerden geçen niyetleri de bilmektedir.
2/284-
Göklerde ve yerde ne varsa Allah'ındır. İçinizdekini açığa vursanız da,
gizleseniz de, Allah sizi onunla sorguya çeker. Sonra dilediğini bağışlar,
dilediğini azaplandırır. Allah, her şeye güç yetirendir.
Kuranın
bu konular ile verdiği bilgilerden sonra şimdi Ahmet kardeşimin sorduğu soruyu
tekrar ederek yeniden düşünmeye çalışalım.
Selamun
aleykum ali rıza hocam. Ruh ve can'la ilgili makaleyi gönderdiğin için Allah
razı olsun teşekkür ettim. Kuran bakış açısıyla ruh ve can'ın ne olduğunu
kavrayabildim yardımınızla. Fakat kafama takılan bişey var. Bizim özümüz olan
yani düşünen gören hesap yapan üzülen sevinen, beden öldüğünde, can çıktığında
yaşamaya devam edecek olan, hesap günü hesaba çekilecek olan ne? yani ben
neyim?
İNSANI İNSAN YAPAN FARKLILIKLAR
Önce
İnsanın yapısını ele alarak sorulan sorunun cevabını vermeye çalışalım.
İnsanı
diğer varlıklardan farklı kılan üç haslet.
A)-NEFİS
İBLİS FISKFÜCUR
B)-TAKVA
C)-AKIL
NEFİS
İBLİS FISKFÜCUR: İnsanı Meleklerden ayıran özelliklerin en önemli maddesini
teşkil eden ve insana kötülüğü teklif sunandır.
2/34- Ve meleklere: "Adem’e secde
edin" dedik. İblis hariç (hepsi) secde ettiler. O ise, diretti ve
kibirlendi, (böylece) kafirlerden oldu.
2/35- Ve dedik ki: "Ey Adem, sen ve eşin
cennette yerleş. İkiniz de ondan, neresinden dilerseniz, bol bol yiyin; ama şu
ağaca yaklaşmayın, yoksa zalimlerden olursunuz."
İblis Melekler taifesinden olup fakat
meleklerden secde etme konumundan ayrılarak insana Allaha karşı kulluk
görevinden uzaklaştırmak için insanlara kötülüğü teklif sunma görevinde olan
bir melektir. İnsandaki Kuranın tanımladığı bir adı nefis bir adı fıskfücur bir
adı iblis olan bu olguyu bir de akılı çıkarıp kaldırırsak İnsan diğer
varlıklardan bir farkı kalmaz.
İnsanların asıl denenmesine vesile olan ama
insanın bu tekliflerini kabul etmeme ve etme konusundaki seçeneğinin kendisine
verilmesi onu imtihan alanına sokmaktadır. İnsanın dışında evrende hiçbir
varlıkta böyle bir olgu yoktur.
7/ 19- Ve ey Âdem, sen ve eşin cennete yerleş.
İkiniz dilediğiniz yerden yiyin; ama şu ağaca yaklaşmayın. Yoksa zalimlerden
olursunuz.
7/20- Şeytan, kendilerinden 'örtülüp gizlenen
çirkin yerlerini' açığa çıkarmak için onlara vesvese verdi ve dedi ki:
"Rabbinizin size bu ağacı yasaklaması, yalnızca, sizin iki melek olmamanız
veya ebedi yaşayanlardan kılınmamanız içindir."
Kuranda geçen kelimeler kuranın kastettiği bir
şekilde anlaşıldığı zaman konular ve ayetler anlaşılmaya başlıyor.
Klasik olarak tefsirlerde anlatılan iblis ve
şeytan tanımları genelde mitolojilerde anlatılan ve ehli kitap toplumlarının
algıladığı ve anlattıklarının bir devamıdır.
Bütün insanların hilkatinde var olan olguyu
Âdem ve eşi kavramıyla tipleyerek Kuran bize anlatmaktadır. İnsanlardaki nefsin
insana kötülük vermeyi fısıldaması ve Allahın insanlara yüklediği sorumluluğu
unutturarak koyduğu ilkeler olarak belirginleştirdiği helal ve yasak olanların
bayraklaştığı anlamı şu ifade ile özetlemektedir.”
7/ 19- Ve ey Âdem, sen ve eşin cennete yerleş.
İkiniz dilediğiniz yerden yiyin; ama şu ağaca yaklaşmayın. Yoksa zalimlerden
olursunuz.
Allah evrende Hem insanların yiyerek ve
yaşayarak temiz olanları ve helal olanları yaratmış hem de pis ve murdar
olanları da yaratmıştır. Ama insanlara haram olanlar zarar temiz olanları da
faydalı ve helal olarak bildirmiştir. İşte Allahın âdeme yasak ağaçtan
bahsederek kısacık bir tanımla bütün insanlara zarar olan şeylerin yasaklandığı
şeylerdir. Yoksa buğday ağacı
elma ağacı değildir.
7/20- Şeytan, kendilerinden 'örtülüp gizlenen
çirkin yerlerini' açığa çıkarmak için onlara vesvese verdi ve dedi ki:
"Rabbinizin size bu ağacı yasaklaması, yalnızca, sizin iki melek olmamanız
veya ebedi yaşayanlardan kılınmamanız içindir."
Kuran intak sanatı ile varlıkları konuşturarak
bize bilgiler vermektedir. Yasaklanan ağaç haramlar ilkesidir. Haramlar çekici
ve süslü kılınmıştır. Bu sebeple haram olan bir şeye insan iblisin şeytanın
vesvesesiyle o haram olanlara karşı iştahı kabartılmaktadır. Eğer İnsanda bu
yasaklara karşı eğilimi olmamış olsaydı, Verilen göreve secde eden melekler
gibi olurlardı. İşte insanları meleklerden ayıran olgu budur.” sizin iki melek
olmamanız veya ebedi yaşayanlardan kılınmamanız içindir."
3/14- Kadınlara, oğullara, kantar kantar
yığılmış altın ve gümüşe, salma güzel atlara, hayvanlara ve ekinlere duyulan
tutkulu şehvet insanlara 'süslü ve çekici' kılındı. Bunlar, dünya hayatının
metadır. Asıl varılacak güzel yer Allah Katında olandır.
İnsanların iki seçenekten biri olan kadınlara
altına mala makama rahatlığa düşkünlükleri ayette özetlenerek Her şeyin Allah'ın
koyduğu kurallar içerisinde İnsanın yaşaması önerilmektedir.
İnsanın ebedi yaşamasını engelleyen cennetten
çıkarılmasının asıl nüvesini oluşturan dağların kabullenmediği emaneti üzerine
alan ve böylece zalimleşen zalimleşmesi iblisin güdümüne girmesi nedeniyle hem
dünya hayatında hem de ahi ret hayatında başına birçok belaları getiren
kaynaktır. Sivrisineğin üretildiği bataklıktır.
İşte Nefis İblis fısk olgusu İnsanda varsa ki
vardır. İblisin insan üzerinde kendi vesvese doğrultusunda insanın eylemleri
görülecektir. Bir testide dışarı ne sızarsa testinin içerisinde o var olgusu
bizde oluşuyorsa. İnsanın özünde var olanlar insanın dış hayatını
şekillendirirler. Ruh kavramını
irdelerken Allah'ın insanı yaratıp ona ruhundan üflediğinde o insanda hem
zulmeden öldüren vuran kıran dünyayı bozan bir konum ortaya çıkabildiği gibi,
hem de insanı dünyayı mamur hale sokan insanlara yardım eden zulme karşı canı
malı pahasına da olsa mücadele veren bir insan konumuna da sokabilmektedir.
9/111- Hiç şüphesiz Allah, mü'minlerden
-karşılığında onlara mutlaka cenneti vermek üzere- canlarını ve mallarını satın
almıştır. Onlar Allah yolunda savaşırlar, öldürürler ve öldürülürler; (bu,)
Tevrat'ta, İncil'de ve Kur'an'da O'nun üzerine gerçek olan bir vaaddir.
Allah'tan daha çok ahdine vefa gösterecek olan kimdir? Şu halde yaptığınız bu
alış-verişten dolayı sevinip-müjdeleşiniz. İşte 'büyük kurtuluş ve mutluluk'
budur.
15/26- Andolsun, insanı kuru bir çamurdan,
şekillenmiş bir balçıktan yarattık.
15/27- Ve Cann'ı da daha önce 'nüfuz eden
kavurucu' ateşten yaratmıştık.
15/28- Hani Rabbin meleklere demişti:
"Ben, kuru bir çamurdan, şekillenmiş bir balçıktan bir beşer
yaratacağım."
15/29- "Ona bir biçim verdiğimde ve ona
Ruhum'dan üfürdüğümde hemen ona secde ederek (yere) kapanın."
İnsanın yaratılışı hakkında Kuran bilgi
verirken şekillenmiş Bir cansız “ceset,” Onu Ayakta tutan diri tutan canlı
tutan “can” bir de üflenen“Ruh” ile insanda kimlik yönünde şekillenen bir insan
portresi karşımıza çıkmaktadır. İnsana üflenen ruh insanı şeytan konumunda da
şekillendirebilmekte insanı peygamber konumunda da şekillendirebilmektedir.
İşte insanın ana parçalarının bir tanesini
oluşturan iblis, nefis fıskfücur olgusu insanın denenmesinin ana malzemesini
oluşturmaktadır. Hiç içki kumar fuhuş olmayan bir toplumda doğan bir çocuğun o
toplum içerisinde olmayan içkiyi içmesi olmayan kumarı ve diğer pislikleri
yapması düşünülemez herhalde.
Ortada kötü olanlar da var iyi olanlar da
vardır. İnsanda kötüyü seçme
manevrası da var iyiyi seçme manevrası da vardır. ama insanın ana malzemesi
İyilik takva Muhkem olanlardır. İblisin insanı fücura götürme şansı takvaya
karşı daha zayıftır. Asıl insan Allah’ı rab olarak kabul etmek için yaratıldığı
halde Allah'ın rabliğin iğini insandan alma çabasında olduğu için iblis insanda
yabancı bir konumdadır. Bu sebeple iblis cinlerdendi ifadesi kullanmaktadır.
18/50- Hani meleklere: "Âdem’e secde
edin" demiştik; İblis'in dışında (diğerleri) secde etmişlerdi. O
cinlerdendi, böylelikle Rabbinin emrinden dışarı çıkmıştı. Bu durumda Beni
bırakıp onu ve onun soyunu veliler mi edineceksiniz? Oysa onlar sizin
düşmanlarınızdır. (Bu,) Zalimler için ne kadar kötü bir (tercih) değiştirmedir.
Olay insanın diğer parçaları gün yüzüne
çıktıkça daha iyi kavranacağı kanaatindeyim.
TAKVA: İnsanın her yaptığı yanlış davranışında
uyaran bir sesin adıdır.
İşte deist realist sekülerist materyalist
toplumların ana malzemeleri budur. İnsan yaratılış olarak neyin kötü neyin iyi
olduğunu bilir. İşte evrensel olan da budur.
Bir kişinin başkalarının malını çalmanın kötü
olduğunu, Kendisi ile toplumun koyduğu değer yargıların dışında gizlice
kendisine ait olmayan kadınların ve erkelerin ilişki kurmalarının yanlış
olduğunu, her insan bilir. Ama Bunların kaçırdıkları bir nokta var. Genelleme
olarak bilinen bazı şeylerin ayrıntılara girildikçe sadece aklın yol
göstericiliği altında yürümek isteyenler çıkmazların içerisinde
boğulmaktadırlar.
Evrende Bulunan Her bir varlık gizemler içerisinde
yüzmektedirler. Onun iç yünü o konuda uzmanlaşanlar kendi dalları ile ilgili
konularda verilerini sunarlar. Uzmanlık alanı içerisine girmeyen konularda
bilgi sahibi değillerdir.
Tıp ilminde İnsan incelenirken Ana dal olarak
bile Bilebildiğim kadarı ile Birçok Bölümlere ayrılmaktadır. Kalp ve damar,
Kulak burun boğaz, Göz, beyin, Psikolog,
pisikiyatrist, Vs. Ama Her dal Bir insanı incelemek için vardır.
İnsanda meydana gelen bir rahatsızlık başlı
başına bağımsız değildir. Her bir insan organı mutlaka diğer organlarla
bağlantısı vardır. İnsan bütün olarak incelendiği zaman insandaki bir hastalık
teşhis edilip karara varılabiliyorsa insandaki ana parçalar (Nefis iblis, Takva
Akıl) da bir bütün olarak incelenip birbirlerine negatif ve pozitif etki etmesi
incelenmesi gerekir.
Her insan gerek kendi içerisindeki gerekse
Kendisi dışından gerek evrenden gerekse diğer insanlardan gelen uyarıcılarla
uyarılmakta olduklarının bilincindedirler. Ama bazıları uyarılanlara karşı
duyarsız kayıtsız kalmakta bazıları da bu uyarılara karşı duyarlılığını
göstererek kendisine çeki düzen vermektedirler.
Yapılan bir yanlışın uyarıcılar tarafından
uyarıldığı halde uyarılara dikkate almayan insanlar mutlaka bedelini dünyada da
ahrette de ödemektedirler. Kırmızı ışıkta geçme uyarısına kulak asmayanların
başlarına gelen felaketler gibidir.
İnsan Hem kendisi içerisinde Başlı başına bir
iktidar olduğu gibi hem de sosyal bir toplum olarak sosyolojinin ilgi alanını
oluşturmaktadır. Bir taraftan insanın fiziki yapısıyla ilgilenen tıp kendi
içerisinde bir bütünlük oluşturup insanda ki fiziki bozulmanın sebeplerini
diğer bölümlerin uzmanlarının bir araya gelerek istişare ettiklerinde
sorunların atından kalkarak problemleri çözmektedirler.
Bir taraftan da Fiziki rahatsızlığın dışında
davranışlarında meydana gelen rahatsızlıkların sebeplerini inceleyen bir de
psikoloji uzmanlık alanı vardır. Tıp psikoloji nasıl bir insandaki hem fiziki
hem de ruhi bozuklukların nedenlerini Sebenlerini inceleme ve tahlil ederek el
birliği içerisinde gün yüzüne çıkarıp insanı rahatlatmaktadırlar. Bunlar da
yetmedi Bir de sosyoloji bilimi ortaya çıkmaktadır. Sosyoloji de toplum
davranış biçimlerini inceler.
Tıp, pisikoloji ve sosyoloji hepsi insanla
ilgili bilimlerin adıdır. İnsanlardaki bir fiziki rahatsızlık nasıl insandaki
bütün organlardan bağımsız düşünülemiyorsa, insandaki bir psikolojik
rahatsızlık da insandan bağımsız değildir. İnsanın bir tanesinin yanlış
davranışları diğer insanlardan da bağımsız olamaz işte İnsan sorunlarıyla
uğraşan bu ilimler Bir bütün olarak ele alınmalıdır.
AKIL: Nefis ve takvadan Hangisi insanı
kuşatarak insan üzerinde kişilik ve kimliğini oluşturduğunda insanın manevra
yönü ne tarafa çevrilmişse gittiği yolda hizmet eden emrine amade olan bir
melektir.
Akıl Kullanıldığı zaman bir anlam kazanır Akıl
kullanılmazsa Haymvanlardan hiçbir farkı kalmaz. İşte Allah böylece insanla
hayvan arasını ayırırken aklını kullanmayan insanları hayvanlara benzeterek
aklın insan üzerindeki etkisini anlatmaktadır.
25/43- Kendi istek ve tutkularını (hevasını)
ilah edineni gördün mü? Şimdi ona karşı sen mi vekil olacaksın?
25/44- Yoksa sen, onların çoğunu (söz) işitir
ya da aklını kullanır mı sayıyorsun? Onlar, ancak hayvanlar gibidirler; hayır,
onlar yol bakımından daha şaşkın (ve aşağı) dırlar.
Bu güne kadar insanlarla hayvanları
birbirinden ayıran temel özelliğin sadece akıl olduğu biliniyordu. Evet, akıl
insanları hayvanlardan ayıran temel özellik olmakla birlikte insanın asıl
nüvesini oluşturan takva ve fıskın insanın oluşumunda diğer varlıklardan ayıran
insanını insan yapan olgu unutulmaktadır.
İnsan: Her iki yöne eğilimli olan nötr bir
varlıktır. İnsandan peygamber olabildiği gibi insandan şeytan cin de
olabilmektedir. İşte İnsanın asıl yaratılış gayesini keşfederek yaratılırken
vermiş olduğu sözün üzerinde insana Hizmet ettiği zaman insan aklını
kullanmaktadır. Muttaki İfadesi aklını takvanın hizmetinde kullanması demektir.
2/2- Bu, kendisinde şüphe olmayan, muttakiler
için yol gösterici olan bir Kitap'tır.
İnsanın ilk yaratılışı meleklerle aynı konumdadır.
Onlar saf masum bir halde fıtratlarında kotlanmış bilgilerle yerlerin ve
göklerin Allah’ı tespih ettiği gibi onlarda Allah’ı rab olarak onu tespih
etmektedirler.
7/172- Hani Rabbin, Âdemoğullarının
sırtlarından zürriyetlerini almış ve onları kendi nefislerine karşı şahidler
kılmıştı: "Ben sizin Rabbiniz değil miyim?" (demişti de) Onlar:
"Evet (Rabbimiz'sin), şahid olduk" demişlerdi. (Bu,) Kıyamet günü:
"Biz bundan habersizdik" dememeniz içindir.
İşte Burada İnsanın yaratılırken insanın
halini lisanı haliyle kuran tanımlarken akıl baliğ çağına erdikten sonra
yaptığı her doğru ve yanlış davranışın hem ilkelerini bulacak maharette hem de
yaptığı davranışlar karşısında yapılan her yanlış davranışta uyarılmaktadırlar.
Her insan eğer takva yolunda yürümek isterse Ona rabbinin emrinden olan bilgi
ile bir ses onu uyarır.
16/2- Kullarından dilediklerine, melekleri
emrinden olan ruh ile indirir: Benden başka İlah yoktur, şu halde Benden
korkup-sakının, diye uyarın."
Allah'tan başka ilah olmadığını Ancak o yaratılırken
yaratılış biçiminin ana malzemesini oluşturan fıtratın sesine kulak veren
insanlar ilahi mesajı anlamak ondaki derin kavrayışı anlamak için
yürüdüklerinde Allah onlara yol göstermektedir
39/23- Allah, müteşabih (benzeşmeli), ikişerli
bir Kitap olarak sözün en güzelini indirdi. Rablerine karşı içleri
titreyerek-korkanların Ondan derileri ürperir. Sonra onların derileri ve
kalpleri Allah'ın zikrine (karşı) yumuşar-yatışır. İşte bu, Allah'ın yol
göstermesidir, onunla dilediğini hidayete erdirir. Allah, kimi saptırırsa,
artık onun için de bir yol gösterici yoktur.
İşte aklını kullanan ve kendisini iblisten
şeytandan diğer insanlardan gelen yanlış teklifleri reddederek çekici olan
fakat insanı mucura kaptıran bütün davranışlardan kendisini arındırarak yol
alanlar ancak arınmış olan insanlardır. Arınmış olan insanlar dik duruşunu
kendisine ister insanlardan isterse cinlerden gelen bozacak tekliflere karşı
asla eğilmeyen yaratılıştaki verdiği o rabbim Allah’tır sözleşmesini bozmayan
insanlar ancak kurtulmuş insanlardır.
33/23- Mü'minlerden öyle erkek-adamlar vardır
ki- Allah ile yaptıkları ahide sadakat gösterdiler; böylece onlardan kimi
adağını gerçekleştirdi, kimi beklemektedir. Onlar hiçbir değiştirme ile
(sözlerini) değiştirmediler.
İşte Allah'ın övdüğü Allah'ın hoşnut olduğu
insanlar bunlardır dünya hayatı bir denenmedir. O insanlar bu sadakati
gösterdiklerinde asla ateşin içerisine atsalar da firavun gibi zalimler onları
zindanlarda çürütseler de ashabı kefh gibi mağaralarda o zalimlerden kaçarak
her türlü rabbim Allah’tır uğruna dik duruşların sağlama uğruna o kadar
işkencelere katlanmaları onları asla pişman etmeyecektir. Yusuf’un atıldığı
zindan onlara aydınlık İbrahim’in atıldığı ateş ona serinlik firavunun astığı
müminler onlara Allaha kavuşmaktan başka bir ödül olmayacaktır.
İnsanın genel olarak küçücük de olsa tahlilini
yapmaya çalıştık. insan demek ki sadece saçlarıyla sakallarıyla cinsiyetleriyle
elleriyle kollarıyla vücut organlarının yüzeysel görünüşü ile sınırlı değil,
insan incelendiği zaman halife unvanı ile kâinatın yoğunlaştırılmış bir
halidir.
Bu sebeple Kâinatta yaratılmış olan bütün
özellikleri içerisinde barındıran fizikse ruhsal görsel düşünsel bilİmsel bütün
olguları içerisinde barındıran Allah'ın iki eliyle özenip bezenerek yarattığı en
mükemmel bir varlıktır.
38/75- (Allah) Dedi ki: "Ey İblis, iki
elimle yarattığıma seni secde etmekten alıkoyan neydi? Büyüklendin mi, yoksa
yüksekte olanlardan mı oldun?"
Bu sebeple insan en güzel biçimde yaratılmış
bir varlıktır.
95/4- Doğrusu, Biz insanı en güzel bir biçimde
yarattık.
Bu Kadar açıklamalardan sonra gelelim Ahmet
kardeşimin sorduğu sorunun cevabına.
“Fakat
kafama takılan bir şey var. Bizim özümüz olan yani düşünen gören hesap yapan
üzülen sevinen, beden öldüğünde, can çıktığında yaşamaya devam edecek olan,
hesap günü hesaba çekilecek olan ne? Yani ben neyim?”
İnsan
özelliklerinden süzülüp gelen insanda var olan olguların küpün dışına
yansımasıdır. Onu: üzülen sevinen döven öldüren öldürülen şeytanlaşan
peygamberleşen içki içen kıyam eden okuyan düşünen aklını kullanan kullanmayan
savaşan barışan rabbani olan şeytani olan inceleyen araştıran soran sorgulayan
düşündüklerini icraata geçiren icraata geçirmeyen işiten gören hisseden
hissetmeyen Konuma taşımaktadır.
Bu
olaylar dünya hayatında Halife olan insanların denenmesi içindi. İnsan başıboş
ortada dilediğini yapma hakkı yoktur. O bulunmuş olduğu konumda kendisi üzerine
yüklenen yükü emaneti bir hayat boyunca yapmak ve o yaratılışında verdiği
rabbim Allah’tır sözünü ölünceye kadar taşımak ile görevli ve yükümlüdür.
67/
2- O, amel (davranış ve eylem) bakımından hanginizin daha iyi (ve güzel)
olacağını denemek için ölümü ve hayatı yarattı. O, üstün ve güçlü olandır, çok
bağışlayandır.
Dünya hayatında Adem’de, yasak ağaç cennet,
Yahudilerde cuma ertesi yasağı, Lut
Kavminde “işte kızlarım” diye
tanımladığı, Salih kavminde deve kesme ile özetlediği Talu tun ordusunun bir
ırmakla denenmesinden söz etmesi olayları hep kuranda toplumlarda yanlışa ve
doğruya gidişin malzemelerini oluşturan şeydir. Balıklardüşünmeyen varlık
olduğu halde Yahudi olanların ibadet yapma yasağına uyup uymaması mecazi olarak
anlatılarak ibadet yasağına uymadıkları zaman balıkların gelmemesi balığın
nimet olarak kullanmasıdır.
Her Toplum yaşamış oldukları hayatta günün
şartlarına göre denenmekte imtihan edilmektedirler. İşte olayın temelini özünü
oluşturan Allahın peygamberler aracılığı ile gönderilmiş vahiy orijinli
dinlerde anlatılan sınırlanan helal ve haram iyi ve kötü kuralarını öğrenerek
hayatlarını ona göre düzenleyenler kurtulmuştur. düzenlemeyenler de helak
olmuşturlar.
İşte insanın ana parçalarını oluşturan can
ruh, beden iblis takva akıl ve fiziki malzemeleriyle beraber insanın kendi
içerisinde kendisinde var olanlarla oturup istişare ederek almış olduğu
kararlar onun dünya hayatında yerini konumunu belirlemektedir.
91/7- Nefse ve ona 'bir düzen içinde biçim
verene',
91/8- Sonra ona fücurunu (sınır tanımaz günah
ve kötülüğünü) ve ondan sakınmayı ilham edene (andolsun).
91/9- Onu arındırıp-temizleyen gerçekten felah
bulmuştur.
91/10- Ve onu (isyanla, günahla, bozulmalarla)
örtüp-saran da elbette yıkıma uğramıştır.
Ahret âleminde insanlar dünya hayatında
kendisine verilen malzemelerle yol alanlar ahret âleminde yeni bir yaratılışla
benzerler olarak kazandıkları yapıp ettikleri tastamam karşılarına meleklerin
şahitliğinde tekrar dirilerek orada aldıkları biletler doğrultusunda
hedeflerine şaşırmadan yerleştirileceklerdir.
Kişi Ya muttakidir ya da şeytanidir Kişi ya
doğru yoldadır ya da yanlış yoldadır kişi ya cehennemliktir ya da cennetliktir.
Bir vücutta iki kalp iki düşünce olmadığı gibi dünyada da insanlar aynı anda
İki yolda olamazlar.
Bedenle ruh bir araya geldiğinde insanlar
günah ve sevap işlerler bedenle ruh bir araya geldiğinde azap ve mükâfat
görecekler. Kabir azabı diye bir olay olamaz bedenden ruh ve can gidince ne
beden ne de ruh bir anlam taşımaz her ikisi yakıtla araba gibidir enerjisi
olamayan bir araba atıl halde olduğu gibi enerjisi olmayan insan da atıldır.
Yine Ahmet kardeşin söylediği!
“Makalenizden
anladığım kadarıyla ruh değilim: ruh Allah katından bedenime ve evrene verilmiş
olan bilgi vahiy. Can da değilim o da bedenin yaşamsal faaliyetler göstermesi
büyüyüp beslenmesi ölene kadar bedenin hayat almasını sağlayan insan ve
hayvanları kapsayan bir enerji. Beden desek beden bizim özümüz hiç olamaz bir
et parçası ve can çıkınca hiçbir vasfı kalmıyor. Bizim aslımız ne beden ne ruh
ne de can. E o zaman biz hangisiyiz ölümle ölmeyecek olan düşünen beyni vücudu
yöneten gülen ağlayan nedir? Bu konuda fikirlerinizi merak ediyorum.
İnsan bunların hepsinin bütünüdür. İnsanın
özelliklerinden fışkıran ve sadece bir tanesi onu tanımlayamayan hepsinin ortak
olarak birleşip tanımlandığı bir varlıktır.
Helva yağ şeker undan yapılan bir mamuldür. O
un desen değildir. Yağ desen o da değildir. şeker desen o da değildir. Ama
helva üçünün birleşerek ortaya un şeker yağ maddelerinin bir yorumudur.
Arabalar uçaklar bilgisayarlar üretilen bütün
varlıklar dağların yorumu ise insanda sevinen üzülen küfre giden acı çeken de
Allahın evrenden oluşan bir yorumudur.
Doğrularım Allah'a yanlışlarım ise bana aittir.
ALİ RIZA BORAZAN
MERSİN ANAMUR
Doğrularım Allah'a yanlışlarım ise bana aittir.
ALİ RIZA BORAZAN
MERSİN ANAMUR
Kuranianlamametodu.blogspot.com
alirizaborazan@hotmail.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder