RAHMAN VE RAHİM OLAN ALLAH'IN ADIYLA!
59/16- Şeytanın durumu gibi; çünkü insana "İnkâr et" dedi, inkâr edince de: "Gerçek şu ki, ben senden uzağım. Doğrusu ben, âlemlerin Rabbi olan Allah'tan korkarım" dedi.
Önce Şeytan hakkında biraz bilgi vererek konuya girelim. İnsanların büyük bir kısmının anladıkları ve anlattıkları doğru değildir. Nasıl ki her tohum kendisine özgü toprakla hem dem olarak bir ağaç bir bir çiçek bir bitki oluyorsa, Şeytanın tohumu iblis tarlası ise, şeytan ve Müslümanın tarlası da insandır. İnsan diye bir varlık olmamış olsaydı, ne iblis ne de şeytan ne de Müslüman diye bir kavramdan söz edilebilirdi.
O zaman iblis ve şeytan kavramı insan kavramıyla beraber ortaya çıkmıştır. Öyleyse biz şeytanı küllüklerde, bula şıklıklarda, ıssız yerlerde değil biz iblisi ve şeytanı insanda arayacağız. O zaman insan kavramı gündeme geldiği zaman iblis şeytan kelimelerini de beraberinde sürüklemektedir. İblis insana çapak attığı boy atıp güçlendiği zaman büyüye büyüye, şeytan olmaktadır.
Şeytan; İblisin insana inkârı başkaldırmayı zulmü haram yiyiciliğin, Allah'ın dinini, satıp gizlemeyi, fuhşu yanlışlığı teklif sunduğu zaman bu tekliflerin insanlarda ilkelleşerek bir ideoloji haline geldiğinde, bu ideolojinin adı şeytan olduğu gibi, bunu kendisinde ilk eleştiren insan da şeytan diye tanımlanmaktadır.
Kuran'da insanın topraktan yaratıldığını, İblisin de ateşten yaratıldığını söyler ama Fakat şeytanın ateşten yaratıldığına dair hiçbir ayet yoktur.
7/11- Andolsun, Biz sizi yarattık, sonra size suret (biçim-şekil) verdik, sonra meleklere: "Âdem’e secde edin" dedik. Onlar da İblis'in dışında secde ettiler; o, secde edenlerden olmadı.
7/12- (Allah) Dedi: "Sana emrettiğimde, seni secde etmekten alıkoyan neydi?" (İblis) Dedi ki: " Ben ondan hayırlıyım; beni ateşten yarattın, onu ise çamurdan yarattın."
“" Ben ondan hayırlıyım; beni ateşten yarattın, onu ise çamurdan yarattın."
Burada İnsanlarda bulunan bazı davranış ve hasletlerin iblisin insana ektiği tohumların meyvesi görülmektedir. Eğer iblisin meyveleri insanı kuşatmış kendi çemberi içerisinde insan davranışlarını düzenliyorsa artık insan o iblisin ilkelerini kendisine ilke edinmesiyle şeytanın konumuna girmiş, ve geri dönüşü mümkün olmayan bir hastalığın pençesine yakalanmış demektir.
O zaman bizim görmediğimizi sandığımız şeytan ya kendimiz ya da insanlar içerisinde bizi kandıran bize adam öldürt türen hırsızlık yapmaya teşvik eden kumar oynattıran Fuhuşu yaygınlaştıran biz ve bizim gibi insanlardır.
İblisin kendi tohumunu atarak ağaç haline gelebilecek tarla insan olduğu gibi tamamen bunun zıddı olan insanda bir de anti iblis vardır. Onun adı da Kuran'da takva diye geçmektedir. Yani nasıl insanda Kuran'ın koruyucu melekler diye bahsettiği Fakat tıp literatüründe bunun adı dışarıdan gelen mikroplara karşı Allah insanda anti mikroplar yerleştirmiştir.
Dışarıdan gelen mikroplara karşı insanlar bunlarla korunuyor. İblis mikrobuna karşı da Allah insana takva anti mikrobunu yerleştirmiştir. İnsanda koruyucu melekler zayıfladığı zaman dışarıdan öldürücü melekler hazır halde bekleyerek insana saldırmaktadır. İşte İnsanda meydana gelen ağrılar ateş basmalar içeride bir savaşın olduğunun habercisidir.
Şimdi insanı insan yapan materyalist olanların gözden kaçırdığı elle tutulmayan gözle görülmeyen iki varlık insan hayatını biri birine zıt iki yola sevk etmektedir. İblis- takva Bunlar insanda artı ve eksi gibi birbirlerine zıt iki kutuplardır. İnsanı bu bilgilerle tanımlamaya çalışalım.
İnsan: İnsan iki birbirine zıt kutupları kendisinde barındıran Hangi kutupla yüklenirse o yönde eyleme dönüşen nötr bir varlıktır. Yani peygamberler de dâhil her insanda iblis ve takva insanlara kendi tohumlarını attıkları zaman insanda iki farklı yaşam biçimi ortaya çıkmaktadır. İblisin attığı tohumdan şeytan kâfir kumarbaz ayyaş sarhoş şeytan zalim inkârcı münafık kâfir ağaçları ve buna bağlı olarak meyveleri oluşmaktadır. Takva tohumundan da Muttaki nebiler resuller adalet sahibi insanlar Müslümanlar müminler evliyalar ortaya çıkmaktadır.
Takva yolunu seçen insanlar, yerleri ve gökleri yaratan Allah'ın kendi içlerinden seçtiği nebi ve resullerle hayatlarını anlamlaştırırlar. Her çağda Allah nebi ve resulleri peş peşe dizerek kabul eden insanlara yol göstermiştir.
2/2- Bu, kendisinde şüphe olmayan, muttakiler için yol gösterici olan bir Kitap'tır.
Her insan kendi içerisinde takvadan gelen sesle fısktan gelen seslerle hesaplaşarak her iki yönden gelen teklifleri değerlendirip tartıp ölçerek bir karara varmaktadır. İnsanın vermiş olduğu karara kişiliğe kimliğe kendi istemedikçe bütün dünyadaki insanlar toplansalar bir araya gelseler etki edemezler. Ya insan Muttaki yol göstericisi vahiydir. Ya da insan gayri Muttaki. Yol göstericisi şeytandır.
Muttaki olanlar Allah'ı Rab ilah olarak kabul ederler. Onların yaşamları rabbin terbiyesi altında şekillenir. Ve tek bir ümmet tek bir şeriat içerisindedirler. Ama gayrı rabbani yolda olanların yol göstericileri de şeytan ve dostlarıdır. Onların yolları da yüzlerce binlerce şeraitlere ayrılmaktadır.
Şeytan Her insanın hayatında ister komutan ister asker ister patron ister işçi ister kadın ister erkek ne olursan olsunlar pusuya yatmış bir Yılan akrep gibi beklemektedir. Ne zaman insanın zayıf hırçın sinirli halini bulduklarında yapa bileceklerini insana yaptırırlar.
4/119- Onları -ne olursa olsun- şaşırtıp-saptıracağım, en olmadık kuruntulara düşüreceğim ve onlara kesin olarak davarların kulaklarını kesmelerini emredeceğim ve Allah'ın yarattıklarını değiştirmelerini emredeceğim." Kim Allah'ı bırakıp da şeytanı dost (veli) edinirse, kuşkusuz o, apaçık bir hüsrana uğramıştır.
Şeytanın görevi budur. Allah bu düşünce ve davranışlardan insanları men etmektedir. Allah'ın huzurundan kovulan Ve Muttaki olanlara düşman olan bu düşünce ve davranışlardır. Allah insanlara güzel ve temiz şeyleri yapmalarını emrederken şeytan da insanlara pis ve murdar olan şeylerden yemelerini ve yapmalarını emreder. Şeytanın misyonunu üslenen insanlar da cinlerden şeytan olanlardır.
O zaman şeytanı müşahhaslaştırırsak Allah'ın emirlerine isyan eden başkaldıran haramda inkârda günah işlemekte ısrar eden ve günah işlemeyi ilke haline getiren, bütün insanlar birer şeytan olmaktadır. Kuran şeytan özeliğini taşıyan şeytanın rolünü oynayan insanları bakınız nasıl tanımlamaktadır.
2/14- İman edenlerle karşılaştıkları zaman: "İman ettik" derler. Şeytanlarıyla baş başa kaldıklarında ise, derler ki: Şüphesiz, sizinle beraberiz. Biz (onlarla) yalnızca alay ediyoruz."
Kuran'da iman etmediği halde Müslüman olanların nimetlerinden dünyalık istifade etmek için iman etmediği halde iman ettim diyen münafıkların portresini çizmektedir. Şeytanlarıyla baş başa kal-ananlardan kasıt inkarlarını açıkça ortaya koyan müşrikler ve kafirlerdir.
Eğer dünya üzerinde Zulüm işkence açlık çekenler, hırsızlık, gasp intihar saldırı öldürme varsa bunlar şeytanın amellerinden olanlardır. Bunlar eğer yanlışa giden yolda ısrar ederek yanlışları yaparak azgınlıkları artıyorsa artık onlar insan vücudunu saran bir kanser, ayaktan başlayan kangren gibi eğer buna dur diyecek yanlışlıkları kesecek bir antibiyotik yoksa o ağır ağır bütün vücudu kuşatarak öldürmektedir.
59/15- Kendilerinden önce yakın geçmişte olanların durumu gibi; onlar, yaptıklarının sonucunu tatmışlardır. Onlara acı bir azap vardır.
59/16- Şeytanın durumu gibi; çünkü insana "İnkâr et" dedi, inkâr edince de: "Gerçek şu ki, ben senden uzağım. Doğrusu ben, âlemlerin Rabbi olan Allah'tan korkarım" dedi.
Dünya üzerinde hayatını rabbin terbiyesi altında düzenlemeyen süper güçler, Hepsi şeytanın birer rolünü üstlenmektedirler. Şeytanın peşine takılmış insanlar, şeytanın birer askerleridir. Onları yeri geldikçe kendi misyonlarını gerçekleştirmek için yer yer kurban etmekten çekinmezler. Halkı bölmek onları birbirlerine düşürmek için kendi yandaşlarından birisini öldürüp, bu suçu başka karşı guruba atarak onlar arasındaki birliği tevhidi zedelemeye ortalığı karıştırarak bulanık ortamdan istifade etmeye çalışırlar.”kurt bulanık havayı sever” atasözü bunun en güzel örneğidir.
Amerika orta doğuda herkesin şahit olduğu gibi bir takım oyunlar oynamaktadır. Hiçbir zaman Allah'ın rabliği altında toplanmayan insanlar ister fert olarak isterse de toplum olarak iş başına geçtikleri zaman asla adaletle hükmedemezler. Ekini ve nesli yok etmek için önce halkı fırkalara meşreplere mezheplere bölerek birbirlerine düşman ederler. ve ondan sonra gelirler orayı işgal ederler. Bu insanlık tarihinin başlangıcından bu tarafa zulmeden kavimlerin sürüp gelen sünnetlerindendir.
Şeytan insanları vahyin orijinal çizgisinden saptırarak bir takım bahanelerle kendisini haklı çıkarmak için inananları oyuna getirerek bölmesi herkes din adına Allah adına Allah'tan olmayan davranışları kendilerine Allah'tanmış gibi süsleyerek, gibi birbirlerine düşman etmektedir. Allah Kuran'da ne ehlisünnet mezhebine tabi olun ne de Şia mezhebine tabi olun diye bir emir vermemiştir. Şeytan Şia olanları ehlisünnet mezhebinde olanlara, ehlisünnet mezhebinde olanlar da Şia mezhebinde olanlara karşı kışkırtarak savaş açmıştır.
Yakın tarihimizde Bunun en güzel örneğini Şia mezhebine tabi olan İran ile ehlisünnet mezhebi ağırlıklı olan ırak'ı Amerika şeytanı körükleyerek gerekirse her ikisine de lojistik destek sağlayarak birbirleriyle uzun yıllar savaştırmış onları güç ve kuvvetten düşürmüştür.
Arkasından Saddam'ı uzun yıllar kullandıktan sonra da nükleer silah bulundurdu diye idam ederek ırak topraklarını işgal ettiler. Sonra da direnişçi halka yaptıkları insan kanını donduracak şekilde yaptıkları vahşet görüntüleriyle tarihe zulüm sahnelerini anlatan kayıt beyinlerden çıkmayan kötü bir anı olarak yankılanacaktır.
İŞTE OKUYUN VE SEYREDİN ŞEYTANLARIN YAPTIKLARINI
2/204- İnsanlardan öylesi vardır ki, dünya hayatına ilişkin sözleri senin hoşuna gider ve kalbindekine rağmen Allah'ı şahid getirir; oysa o azılı bir düşmandır.
2/205- O, iş başına geçti mi (ya da sırtını çevirip gitti mi) yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaya, ekini ve nesli helak etmeye çaba harcar. Allah ise, bozgunculuğu sevmez.
2/206- Ona: "Allah'tan kork" denildiğinde, büyüklük gururu onu günaha sürükler, kuşatır. Böylesine cehennem yeter; ne kötü bir yataktır o.
ALINTI
Irak Dünya Mahkemesi (wti)
İnsanlık yok edildi
13 TEMMUZ 2005
Mahkemede tanıklık yapan Avukat Amal Sawadi, Irak'taki vahşeti anlatırken, "Çok kötü kokulu çuvalları Iraklı mahpusların başına geçirerek bir hayvan taşıma aracına koyup üst üste insanları yığarak götürüyorlar. Tabii Amerikalı işgalciler evlere girdiğinde değerli ziynet eşyasını, tapu gibi resmi belgeleri, araba ruhsatını, paraları çalıyorlar.
Kadın mahpusları arzu ettikleri yerlere götürüyorlar" ifadelerini kullandı. Irak Dünya Mahkemesi'nin 25 Haziran günkü oturumunda söz alan Iraklı Avukat Amal Sawadi'nin söyledikleri Irak'ta yaşanan baskının ve işkencenin sınır tanımadığını gösteriyordu. 3 yıla yakın bir zamandır Iraklı masum insanları yıldırmaya ve sindirmeye çalışan ABD ve işbirlikçileri, mahkemede tanıklıkların yaptığı konuşmaların her kelimesinde mahkum ediliyor ve lanetleniyordu.
Irak'ı hapishane yapmak istiyorlar
Iraklı tutuklu ve savaş esirlerinin hakları için mücadele eden Avukat Amal Sawadi, "Tutuklamalar, gözaltılar ve hapishane koşulları" hakkında korkunç bilgiler verdi. Mahkeme heyetine ve izleyicilere, "Gerçek problemlerle sizin huzurunuzda bulunuyorum" diyen Sawadi, "Belki vicdanları ölmemiş insanlar kafamdaki onlarca soruya cevap verebilir" dedikten sonra sorularını sıraladı ve yaşadıklarını anlattı.
İşte ABD demokrasisi
Iraklıların gözaltına alınma ve hapse atılma süreci hakkında bilgi veren Amal Sawadi şunları anlattı: "Gayri hukuki ve gayri kanuni bir takım işlemler sonucunda hapse atılıyor Iraklılar. Sindirme politikası tutuklama sürecinden başlıyor. Önce bir helikopter evin üzerinde uçuyor, silahla donatılmış askerlerle dolu birkaç zırhlı geliyor.
Gecenin bir yarısında, herkesin uykuda olduğu sırada ansızın eve giriyorlar. Haliyle makul bir şekilde girilmiyor eve. Birtakım patlatıcılarla dış kapıyı, iç kapıyı yıkarak giriyorlar. Askerler içeri girip herkese silahlarını doğrultuyor. Erkeklerin ellerini bağlayıp kadın ve çocukları bir tarafa erkekleri başka tarafa koyuyor ve kadınları erkeklerinin gözü önünde aramaya başlıyorlar. Kadınların elbisesini giymesine bile izin vermiyorlar, bu onların demokrasileri tabii..."
Amerikalı askerlerin bu baskınlar sonucunda bazen ailenin tamamı, bazen sadece erkekleri tutukladığını anlatan Sawadi, Irak'taki hapishanelerle ilgili araştırma yaptığı sırada öğrendiklerini ise şöyle ifade etti: "Evin içindeki her şeyi kırıyorlar, ateş ederek, patlatıcıyla, göz yaşartıcı bombayla... Çok kötü kokulu çuvalları Iraklı mahpusların başına geçirerek bir hayvan taşıma aracına koyup üst üste insanları yığarak götürüyorlar.
Tabii Amerikalı işgalciler evlere girdiğinde değerli ziynet eşyasını, tapu gibi resmi belgeleri, araba ruhsatını, paraları çalıyorlar. Kadın mahpusları arzu ettikleri yerlere götürüyorlar. Sonra soruşturma faslı başlıyor. Neyi sorguluyorlar, neyle itham ediyorlar? Bunları sorduğumuzda, ellerindeki maddi delilleri, avukatı var mı, savunabiliyor mu diye sorduğumuzda maalesef elimiz boş dönüyoruz. Tutuklu için hukuki bir belge düzenleniyor mu? Maalesef böyle bir şey yok."
Din adamlarına sapkın tacizler
Irak'ta kadınların tecavüze uğradığını fakat bunların dünya kamuoyuna duyurulmadığını söyleyen Sawadi, Amerikalılar'ın işkence konusunda uzmanlaşarak çalıştığını belirterek din adamlarının da özellikle çok kötü muamelelere maruz kaldığını söyledi: "Çok önemli bir sorun yaşanıyor bugün Irak'ta. Din adamlarımız işgalcilere karşı durduğu için tutuklanıyor.
Amerikalı askerlerin, bir cami imamını alıp ilk yaptıkları şey sarığını yere atmak, sakalından tutup itip kakmak, yerlerde sürüklemek. Irak toplumunu psikolojik olarak çökertmek istiyorlar. Irak'ı büyük bir hapishane olarak düşünüyorlar. Birtakım cinsel sapıklıkları din adamlarına uygulamaya çalışıyor, üzerine işemeye kalkışıyor, çırılçıplak soyuyorlar. Irak toplumunun saygı duyduğu bir makamı bu şekilde aşağılıyorlar."
Amerikalı askerlerin, bir cami imamını alıp ilk yaptıkları şey sarığını yere atmak, sakalından tutup itip kakmak, yerlerde sürüklemek. Irak toplumunu psikolojik olarak çökertmek istiyorlar. Irak'ı büyük bir hapishane olarak düşünüyorlar. Birtakım cinsel sapıklıkları din adamlarına uygulamaya çalışıyor, üzerine işemeye kalkışıyor, çırılçıplak soyuyorlar. Irak toplumunun saygı duyduğu bir makamı bu şekilde aşağılıyorlar."
"BM, işbirlikçi ve boyun eğen oldu"
BM'yi Irak Dünya Mahkemesi'nde değerlendiren BM eski Genel Sekreter Yardımcısı Halliday: Irak Dünya Mahkemesi'nin ikinci gününde jüri karşısına çıkan tanıklardan biri de Birleşmiş Milletler eski Genel Sekreter Yardımcısı Denis Halliday'di. Halliday Birleşmiş Milletlerin Irak savaşı ve işgali sırasındaki tavrı üzerine tanıklık yaptı.
Halliday Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararlarına değinerek başladığı konuşmasında "1945'ten beri manipüle edilen güvenlik konseyinin güçlülerin çıkarları doğrultusunda hareket etmeye başladı" dedi.
Birleşmiş Milletler'in Irak'ı başarısızlığa uğratmak için Amerikan güdümlü yapılandırıldığını söyleyen Halliday "BM korkunç sonuçlara neden olan silahların yerleştirilmesine, uçuşa yasaklı bölgelerde yapılan yasadışı bombalamalara ses çıkartmadı, kendi şartlarını ihlal etti, insan hakları bildirgesinin maddelerini ihlal etti, çocukları koruyamadı" diye konuştu.
Birleşmiş Milletler'in Irak'ı başarısızlığa uğratmak için Amerikan güdümlü yapılandırıldığını söyleyen Halliday "BM korkunç sonuçlara neden olan silahların yerleştirilmesine, uçuşa yasaklı bölgelerde yapılan yasadışı bombalamalara ses çıkartmadı, kendi şartlarını ihlal etti, insan hakları bildirgesinin maddelerini ihlal etti, çocukları koruyamadı" diye konuştu.
Irak işgaliyle birlikte kandırılmaya niyetli olan herkesin nasıl kolayca kandırılabildiğinin görüldüğünü söyleyen Halliday " Tüm dünya ümitsizce kitle imha silahları saçmalığına inanmaya çalıştı. Blair 45 dakika içinde Irak'ın Londra'ya korkunç bir saldırı yapabileceğini söyledi, insanlar da inandı. BM Irak'ın egemenliğini Amerika ve Britanya askeri müdahalesinden koruma çabasına girmedi" dedi.
Irak istilasının BM şartının 42. maddesindeki yetki olmaksızın başlamasının uluslararası hukukun ihlali anlamına geldiğine değinen Halliday "Suçlamalar Bush ve Blair'e yöneltilmelidir. Bush ve Blair fiziksel ve zihinsel devlet terörizmini kullanmakla suçlanmalıdır" diye konuştu.
BM'nin devlet terörizmini tanıma konusunda hala ürkek davrandığını belirten Halliday "BM işbirlikçi ve boyun eğen oldu, Irak halkını korumak için hiçbir şey yapmadı, trajik bir biçimde bütün yaşananları sessizce izledi, genel sekreter de kendini tamamen bu işin dışında tuttu" dedi.
BM'nin devlet terörizmini tanıma konusunda hala ürkek davrandığını belirten Halliday "BM işbirlikçi ve boyun eğen oldu, Irak halkını korumak için hiçbir şey yapmadı, trajik bir biçimde bütün yaşananları sessizce izledi, genel sekreter de kendini tamamen bu işin dışında tuttu" dedi.
"Amerikan ordusu ilaç yerine bomba atıyor"
Irak Dünya Mahkemesinin ikinci günü "Irak'ın istilası ve işgali" başlıklı oturum .... Amerikalı bağımsız gazeteci Dahr Jamail ikinci günün ilk tanığı olarak Irak deneyimini aktardı. Anaakım medyanın haber yapma tarzından memnun olmadığı için Irak işgali başladıktan sonra ülkeye giden Jamail işgal sırasında yaşanan hak ihlallerini kayda düşmeye başlamıştı.
İnternetten yayınladığı haberlerle Irak işgalinin gerçek yüzünü aktarmaya yardımcı olan Jamail tanıklığında Iraklılarla yaptığı görüşmelerden notlar aktardı. "2004 yılında uzun süre tutuklu kalan bir devlet memuru ile görüştüm.
İnternetten yayınladığı haberlerle Irak işgalinin gerçek yüzünü aktarmaya yardımcı olan Jamail tanıklığında Iraklılarla yaptığı görüşmelerden notlar aktardı. "2004 yılında uzun süre tutuklu kalan bir devlet memuru ile görüştüm.
Ali Abbas Bağdatlıydı. İşgalin başlamasından itibaren o kadar çok komşusu ve arkadaşı tutuklanmış ki, arkadaşlarının akibetini sormak için üç kez Amerikan üssüne gitmiş. Dördüncü gidişinde Amerikalılar onu da tutuklamışlar.
Abbas üç ay boyunca Ebu Garib'te tutulmuş. Abbas Ebu Garib'te çıplak mahkumların üstüste konulduğunu, cinsel organına elektrik verildiğini, aç, susuz, uykusuz bırakıldıklarını, ellerinden tavana bağlanarak uzun zaman öylece bırakıldıklarını, kutsal kitaba saygısızlık yapıldığını anlattı. Kadın bir asker amaçlarını Abbas'a 'Bizim derdimiz sizi cehenneme göndermek' diye açıklamış."
Abbas üç ay boyunca Ebu Garib'te tutulmuş. Abbas Ebu Garib'te çıplak mahkumların üstüste konulduğunu, cinsel organına elektrik verildiğini, aç, susuz, uykusuz bırakıldıklarını, ellerinden tavana bağlanarak uzun zaman öylece bırakıldıklarını, kutsal kitaba saygısızlık yapıldığını anlattı. Kadın bir asker amaçlarını Abbas'a 'Bizim derdimiz sizi cehenneme göndermek' diye açıklamış."
Sağlık hizmetlerindeki gerilemenin ve içme suyunun sağlıksızlığının ülkede salgın hastalıkların da başlamasına neden olduğuna dikkat çeken Jamail "Amerikan askerleri Irak'a sadece bomba gönderiyorlar, ne ilaç var ne de başka bir şey. Iraklı doktorlar kaçırılıyor, gözaltına alınıyor, sağlık hizmetleri genç ve malzemesiz doktorlara kalıyor" diyerek Irak'taki durumun ciddiyetini aktardı.
Irak'ta işgal sonrası tıbbi malzemelerde de ciddi sorunlarla karşılaşıldığına değinen Jamail "hastanelerde başa çıkılamayacak kadar çok hasta var, cerrahi müdahale yapılamıyor, zira malzemeler eksik, elektrik ve su kesintileri sürekli hale geliyor. Durum şu anda savaş öncesi ambargo döneminden de daha kötü. Varolan malzemelerin dağıtım kontrolü Amerikalı askerlerin elinde" diye konuştu.
Irak'ta işgal sonrası tıbbi malzemelerde de ciddi sorunlarla karşılaşıldığına değinen Jamail "hastanelerde başa çıkılamayacak kadar çok hasta var, cerrahi müdahale yapılamıyor, zira malzemeler eksik, elektrik ve su kesintileri sürekli hale geliyor. Durum şu anda savaş öncesi ambargo döneminden de daha kötü. Varolan malzemelerin dağıtım kontrolü Amerikalı askerlerin elinde" diye konuştu.
Irak'taki savaşta kural yok
Mahkemeye tanık olarak katılan ABD Hava kuvvetlerinde asker olan ve Irak'ta yaptıklarından utandığı için askerlikten ayrılan Tim Goodrich ise öncelikle ABD'deki yoksul ve işsiz gençlerin orduya alındığını belirtti. Goodrich, Irak'taki tanıklıklarını şöyle anlattı: "Pek çok insan orduya katılmayı yurttaşlık bilincinin bir parçası sanır. Ordu eğitimi insanların moralini bozmaya ve sadece ordu kurallarına itaat eden insanlar olarak hayatlarını sürdürmelerine çalışır.
İnsan vücutlarını gösteren hedefleri vurmanız istenir, böylece gerçek hayatta daha kolay vurursunuz. Hiçbir zaman barıştan bahsedilmez, çünkü o zaman hazırlıksız hissederiz. En önemli görev öldürmektir." Irak'ın bombalanmasının 19 Mart 2003'ten çok önce başladığını bildiren Goodrich, "Ben tanığıyım, çünkü Suudi Arabistan'da görevliydim.
"İtalyan bir gazeteci bunu iletmeye çalıştı ama bu haber hiçbir şekilde yerine ulaşmadı. Çok yanlış istihbaratlar yapıldı ve bu yüzden masum insanlar tutuklandı." dedikten sonra şu bilgileri verdi: "Ben görev yaptığım süre boyunca duyduğum 'Bütün Ortadoğu'yu bombalamamız lazım' cümlesi için her seferinde bir dolar alsaydım bugün zengin olurdum."
İnsan vücutlarını gösteren hedefleri vurmanız istenir, böylece gerçek hayatta daha kolay vurursunuz. Hiçbir zaman barıştan bahsedilmez, çünkü o zaman hazırlıksız hissederiz. En önemli görev öldürmektir." Irak'ın bombalanmasının 19 Mart 2003'ten çok önce başladığını bildiren Goodrich, "Ben tanığıyım, çünkü Suudi Arabistan'da görevliydim.
"İtalyan bir gazeteci bunu iletmeye çalıştı ama bu haber hiçbir şekilde yerine ulaşmadı. Çok yanlış istihbaratlar yapıldı ve bu yüzden masum insanlar tutuklandı." dedikten sonra şu bilgileri verdi: "Ben görev yaptığım süre boyunca duyduğum 'Bütün Ortadoğu'yu bombalamamız lazım' cümlesi için her seferinde bir dolar alsaydım bugün zengin olurdum."
İşkenceyi örtbas ettiriyorlar
Konuşmasında, yaşadıklarından örnekler sıralayan Tim Goodrich'in verdiği örneklerden bazıları şöyle: "Bir olay yaşandı ve bunun sonucunda dört tutuklu öldürüldü. Bunun fotoğrafı çekildi. Amerikan askeri ölü Iraklı'nın kafasına ateş ediyordu fotoğrafta.
Bu bir kez yaşanmadı, Amerikan askerlerinin birçoğu yaptı bunu. Çünkü askerler ailelerinden uzakta kalmaya alışkın değiller. Sonunda umutsuzluklarının acısını Iraklılar'dan çıkarmaya çalışıyorlar. Bu süreçte verilen antidepresanlar da bu ruh halini değiştirmeye yaramıyor. Askerler, en kötü muamelelere maruz bıraktıkları tutuklulara 'Soran olursa siz sadece kamyondan düştünüz' diye tembih ediyor.
****************************************************
Bu bir kez yaşanmadı, Amerikan askerlerinin birçoğu yaptı bunu. Çünkü askerler ailelerinden uzakta kalmaya alışkın değiller. Sonunda umutsuzluklarının acısını Iraklılar'dan çıkarmaya çalışıyorlar. Bu süreçte verilen antidepresanlar da bu ruh halini değiştirmeye yaramıyor. Askerler, en kötü muamelelere maruz bıraktıkları tutuklulara 'Soran olursa siz sadece kamyondan düştünüz' diye tembih ediyor.
****************************************************
Dünya’yı İşte bu insanlar yönetiyor. Demokrasi adına Irak’a gelerek Saddam’ın zulmünden mazlum halkı kurtarmaya böyle geliniyorsa, bunun adı da demokrasi ise Demokrasi demek ki şeytan’ın oyunundan başka bir şey değilmiş. Biz Saddam’ı koruyup onun yaptıklarını hoş görmüyoruz. Ama bu Amerika ve yandaşlarının yaptıkları, ve Onların dinleri yaşam biçimleri insanlara karşı davranış kuralları bu ise Lanet olsun onlara, onların dinlerine de diyerek, hiç mi hiç hoş görmüyoruz.
İşte Kuran bize şeytan ve dostlarını anlatırken Allah bunların bir Sünnetullah olarak yaptıklarını biliyor ve bizi sürekli elçileri aracılığı ile uyarıyordu.
59/16- Şeytanın durumu gibi; çünkü insana "İnkar et" dedi, inkar edince de: "Gerçek şu ki, ben senden uzağım. Doğrusu ben, alemlerin Rabbi olan Allah'tan korkarım" dedi.
İşte Kendisini Saddam gibi Müslüman olduğunu sanarak uzun yıllar şeytanın hizmetinde çalıştığını bilmeden çalışan fakat herhangi bir bahaneyle yandaşını öldürmekte zerre kadar kalbinde rahatsızlık duymayan şeytanların dostları olmayın. Ölecekseniz edeplice şeytana dayanmadan ölün. şeytan insana asla hayırlı ip takmaz onun attığı iple kuyuya inilmez. İşte ladini de Amerika Rusya’ya karşı kullandı destekledi daha sonra da tuttu kesti. Öldürdü. Bunlardan ders alın ey İslam ülkelerinin liderleri. Bunlar yarın sizin başınıza da gelecek bunlar Allah'ın bir sünnetidir. Bakınız Allah Kuran'da Yahudi ve Hristiyanlar için ne söylemektedir.
2/120- Sen onların dinlerine uymadıkça, Yahudi ve Hıristiyanlar senden kesinlikle hoşnut olacak değillerdir. De ki: "Şüphesiz doğru yol, Allah'ın (gösterdiği) yoludur." Eğer sana gelen bunca ilimden sonra onların heva (arzu ve tutku)larına uyacak olursan, senin için Allah'tan ne bir dost vardır, ne de bir yardımcı.
Kuran bize firavundan nemruttan, Ebu cehillerden Ebu leheplerden örnekler verirken boşuna örnek vermiyor. İşte bunlar şeytanın rolünü yeryüzünde oynamışlardır. Bu tip insan şeytanlarından kaçınmak onların tuzaklarına yakalanmayın diye bunları Kuran bize anlatmaktadır. Firavunlar bitmedi. Onlar rollerini her çağda devam ettirmektedirler. Ailenizde çevrenizde ülkenizde bu tipler şeytan insanlar diğer saf ve mazlum olan insanları, kendi emellerine alet etmek için fırsat kollamaktadırlar.
Musa ve diğer resuller Gibi kellesini koltuğuna alarak, iki elini taşın altına önce kendisi koyan, yaratılışta rabbine verdiği sözün arkasında duran durmaya devam eden erkek adamlar çıkmadıkça bu şeytanlar mazlumun üzerinde zulmünü yağdırmaya yeryüzünde ekini ve nesli yok etmeye devam edecektir.
İslam ülkelerinde kendisini Müslüman olduğunu iddia ettiği halde öyle ya da böyle cehaletinden dolayı Allah adına yaptığı halde Allah'ın emrine aykırı olan bir takım yanlış anlamalardan dolayı yanlış davranışlar sergileyerek bir takım masum insanların öldürülmesine sebep olmuşlardır.
Bu davranışı kuran da onaylamaz. Onlara terörist damgasını vururken sen orta doğuda bulunan ülkelerden ırakta, Suriye’de Mısır’da, Tunus’ta, Libya’da oynadığın şeytani oyunlarınla milyonlarca çocukların kadınların masum insanların ölmesini neden terörizmim olarak ön plana çıkarmıyorsun? Onlar teröristse siz de onların yüz katı bin katı Kadar n az teröristsiniz. Arkasından bir de adaletten insan haklarından söz ediyorsunuz.
Bu davranışı kuran da onaylamaz. Onlara terörist damgasını vururken sen orta doğuda bulunan ülkelerden ırakta, Suriye’de Mısır’da, Tunus’ta, Libya’da oynadığın şeytani oyunlarınla milyonlarca çocukların kadınların masum insanların ölmesini neden terörizmim olarak ön plana çıkarmıyorsun? Onlar teröristse siz de onların yüz katı bin katı Kadar n az teröristsiniz. Arkasından bir de adaletten insan haklarından söz ediyorsunuz.
Bilin ki Rab yolunda olanlar, hiç kimseye dinlerinden dolayı savaş açmaz. ve açmamıştır da. İslam insanları Müslüman etmeye değil, insanları esenlik içerisinde olmaya davet eder. Ve güven içerisinde insanları kendi din ve yaşam biçimlerini yaşamalarına zemin hazırlar. Başka dinde olanları başka dinlerde olanların zulmüne mani olmayı kendisine ilke edinir. Yoksa diğer dinlerde olanlara karşı onları Müslüman etmek için değildir.
60/8- Allah, sizinle din konusunda savaşmayan, sizi yurtlarınızdan sürüp-çıkarmayanlara iyilik yapmanızdan ve onlara adaletli davranmanızdan sizi sakındırmaz. Çünkü Allah, adalet yapanları sever.
Herkesin dini kendisinin olsun. Çünkü Allah her insana doğruyla yanlışı hak ile batılı iyi ile kötüyü biri birinden ayıracak hem kendi içlerinde feraset vermiş hem de kendi katından vah yederek insanlara kitaplar ve resuller göndermiştir.
2/168- Ey insanlar, yeryüzünde olan şeyleri helal ve temiz olarak yiyin ve şeytanın adımlarını izlemeyin. Gerçekte o, sizin için apaçık bir düşmandır.
İşte Şeytanın adımlar âdeme yasaklanan ağaç tiplemesiyle anlatılan insanın yapmaması yememesi gereken bütün şeylerin adıdır. Şeytanın adımlarını izleyenler Rahmanın adımlarını Terk edenlerdir.Allah İçkiyi kumarı yasaklar, ama şeytan içki ve kumarla insanlara düşmanlık yapar.
5/90- Ey iman edenler, içki, kumar, dikili taşlar ve fal okları ancak şeytanın işlerinden olan pisliklerdir. Öyleyse bun(lar)dan kaçının; umulur ki kurtuluşa erersiniz.
5/91- Gerçekten şeytan, içki ve kumarla aranıza düşmanlık ve kin düşürmek, sizi, Allah'ı anmaktan ve namazdan alıkoymak ister. Artık vazgeçtiniz değil mi?
Allah Faizi yasaklar. Şeytan ise faizle insanları yoldan çıkarır.
2/275- Faiz (riba) yiyenler, ancak şeytan çarpmış olanın kalkışı gibi, çarpılmış olmaktan başka (bir tarzda) kalkmazlar. Bu, onların: "Alım-satım da ancak faiz gibidir" demelerinden dolayıdır. Oysa Allah, alış-verişi helal, faizi haram kılmıştır. Kime Rabbinden bir öğüt gelir de (faize) bir son verirse, artık geçmişi kendisine, işi de Allah'a aittir. Kim (faize) geri dönerse, artık onlar ateşin halkıdır, orada sürekli kalacaklardır.
2/276- Allah, faizi yok eder de, sadakaları artırır. Allah, günahkâr kâfirlerin hiçbirini sevmez.
Şeytan kavramı ile ilgili makalemi fazla uzatmamak için burada iki ayetle sonuç bölümünü açıklamak istiyorum. Genelde okuma hevesi az olanlar olayın derinliğine inmeyi pek istemiyorlar. Bu sebeple meallerimin uzunluğunu bahane ederek okumak istemediklerini söylüyorlar. Daha çok yazılacak şeyler var da onları da başka başka makalelerde gündeme yeri ve zamanı geldikçe Allah ömür verirse işlemeye çalışırız inşallah.
14/21- Onların tümü-toplanıp (kıyamette) Allah'ın huzuruna çıktılar da zayıflar (müstaz'aflar) büyüklük taslayanlara (müstekbirlere) dedi ki: "Şüphesiz, biz size tabi idik; şimdi siz, bizden Allah'ın azabından herhangi bir şeyi önleyebiliyor musunuz?" Dediler ki: "Eğer Allah bize doğru yolu gösterseydi biz de sizlere doğru yolu gösterirdik. Şimdi yakınsak da, sabretsek de fark etmez, bizim için kaçacak bir yer yoktur."
14/22- İş hükme bağlanıp-bitince, şeytan der ki: "Doğrusu, Allah, size gerçek olan vadi vahdetti, ben de size vaadde bulundum, fakat size yalan söyledim. Benim size karşı zorlayıcı bir gücüm yoktu, yalnızca sizi çağırdım, siz de bana icabet ettiniz. Öyleyse beni kınamayın, siz kendinizi kınayın. Ben sizi kurtaracak değilim, siz de beni kurtaracak değilsiniz. Doğrusu daha önce beni ortak koşmanızı da tanımamıştım. Gerçek şu ki, zalimlere acı bir azap vardır."
Evet, Allah insanlara eşit uzaklıktadır. Allah insana aklını takvasını ve fıskını verir önüne de doğru yola ve yanlış yola gidecek malzemeleri de verir. İnsanları dünya hayatında belirlenmiş bir zaman dilimi içerisinde imtihana tabi tutar. Dünya üzerinde ne peygamberlerin ne de şeytanların insanın doğru ve yanlış yola gitmelerinde zorlayıcı bir güçleri yoktur.
Bir insan kendisi istemedikçe bütün dünyadaki insanlar onu yanlış yola götürmek isteseler yanlış yola götüremezler. Yine insan kendisi istemedikçe bütün dünyadaki insanlar toplansalar, onu doğru yola götürmek istese de onu doğru yola götüremezler. İnsan kendi başına kendi kararlarını kendisi verecek kadar donanıma sahiptir. ve gittiği iki yoldan hangisini seçerse, günahına sevabına kendisi sahip olacaktır.
O zaman yol ikidir birisi rabbin yoludur. Birisi de şeytanın yoludur. Bunlar vücutta bulunan mikroplar gibidir. Birisi anti mikrop diğeri mikrop birisi vücuda zarar veren meleklerdir diğeri ise vücutta koruyucu melekler gibidir. Rahmanın yolunda yürüyenler için hem dünyada mutluluk hem de ahirette mutluluk vardır. Şeytanın yolunda gidenler için hem dünyada mutsuzluk vardır hem de ahirette mutsuzluk vardır.
Şeytan Kötü Yolları temsil eden ideolojiler olduğu gibi bu ideolojiyi temsil eden insanlar da şeytan ismiyle anılmaktadır. Allah insanlara düşman değildir Allah insanların kötü davranışlarına düşmandır. Kötü davranışlar da şeytanın ortaya koyduklarıdır. Şeytanın ortaya koyduklarını ancak şeytan insanlar ve şeytanın yoluna karşı meyilli olanlar takip ederler.
Sonuç Olarak diyebiliriz ki! İblis de şeytan da insanın ürettiği, insanın öz yapısında var olan olguların bir davranış bozukluğu olarak karşımıza çıkan kavramlardır. Veya bu kavramları ilke haline getiren insanlardır. Yoksa insanların dışında ne bir iblis ne de bir şeytan vardır.
Doğrularım Allah'a yanlışlarım ise bana aittir.
ALİ RIZA BORAZAN
MERSİN ANMAUR
Doğrularım Allah'a yanlışlarım ise bana aittir.
ALİ RIZA BORAZAN
MERSİN ANMAUR
Kuranianlamametodu.blogspot.com
alirizaborazan@hotmail.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder