4 Şubat 2011 Cuma

KURAN'DA GEÇEN MUHKEM VE MÜTEŞABİH AYET NE DEMEKTİR?



RAHMAN VE RAHİM OLAN ALLAH'IN ADIYLA!


Kuran'da geçen bir kelimenin ne anlama geldiğini ansiklopedilerde sözlüklerde değil, Kuran'da o kelimenin geçtiği diğer ayet ve konularda aranmalıdır. Eğer o kelimenin kastettiği mana doğru anlaşılmışsa hem Kuran'da geçen ayetlerle çelişkiye düşmez hem de evrendeki yasalara ters düşmez.

Kuran'da geçen muhkem ve müteşabih kelimelerin ne anlama geldiği konusuna geçmeden önce Kuran'da söylenen her kelimenin kainatta Mutlaka karşılığının olması bilinmesi gerekmektedir. Kuran'da geçen bütün kelimeler çift kullanıldığı gibi evrende de yaratılmış olan her bir varlığın çift anlamı vardır.

51/49- Ve Biz, herşeyi iki çift yarattık. Umulur ki, öğüt alıp-düşünürsünüz.

42/11- O, göklerin ve yerin Yaratıcısı'dır. Size kendi nefislerinizden eşler, davarlardan da çiftler var etti. Sizleri bu tarzda türetip-yayıyor. O'nun benzeri gibi olan hiçbir şey yoktur. O, işitendir, görendir.

Kuran'da ve kainatta hangi kelimeyi ve hangi maddeyi incelersek inceleyelim mutlaka temel olarak çift anlamı ve çift yaratıldığının bilinmesi gerekir. Kuran'da geçen bir kelimenin elbette kökü çapağı vardır. ama onun gelişinin Kuran'da anlamlanması konulduğu yere göre değişmektedir. Her canlı varlık sudan yaratılmıştır. Ama her can veya her su vardığı yerde kainatta genellemesi bile sayılamayan canlı varlıklar içerisinde anlam kazanıyor.

21/30- O inkar edenler görmüyorlar mı ki, (başlangıçta) göklerle yer, birbiriyle bitişik iken, Biz onları ayırdık ve her canlı şeyi sudan yarattık. Yine de onlar inanmayacaklar mı?

Dikkat edilirse su kelimesi can kelimesi ait olduğu varlıklarda onu anlamlaştırıyor. İnsanlar da sudan yaratılmış ama, insan günah işleyen aynı zamanda tövbe eden gülen ağlayan attığı her adımdan yaptığı her davranıştan hesaba çekilecek olan bir varlık görünümü karşımıza çıkarmaktadır.

Aynı su ağaçlarda hayvanlarda binlerce çeşitlerin ayakta tutulmasını sağladığı gibi onlara yüklenmiş görev alanı içerisinde seyirlerini sürdürmektedirler.

O zaman Kuran'da kullanılan bir kelimenin sadece bir ayet içerisinde geçişine değil orada kastettiği bir mananın çıkması mümkün gözükmemektedir. Mutlaka kuran içierininde bir anlamı bulduğumuz zaman evrende anlamlaşmasını da bularak testten geçirmemiz gerekmektedir. O zaman konumuzun ana başlığında bahsedilen muhkem ve müteşabihin evrendeki yansımasını anlamadıkça Kuran'daki anlamı yakalamamız  mümkün, olmaz.

Verdiğimiz ayet örneklerinde de belirttiğimiz gibi Yaratılmış olan her şeyin çift yaratıldığını söylerken bu çift yaratılış kuranda kelime ve ayetlerle anlamlaştığı gibi evren de de çift yaratıldığı da mutlaka anlaşılması gerekmektedir.

Çift yaratılışa genelleme olarak başlıklar halinde anlamaya çalışacak olursak kainatta temel olarak iki varlık yaratılmıştır.

2/30- Hani Rabbin meleklere: "Muhakkak Ben, yeryüzünde bir halife var edeceğim" demişti. Onlar da: "Biz Seni şükrünle yüceltir ve (sürekli) takdis ederken, orada bozgunculuk çıkaracak ve kanlar akıtacak birini mi var edeceksin?" dediler. (Allah:) "Şüphesiz sizin bilmediğinizi Ben bilirim" dedi.

Ayette geçen melek ve halife kelimeleri eğer kuranda ayette anlamlaştığı gibi anlayamazsak Kuran'da diğer ayetlerde geçen halife ve melek kelimelerinin Kuran'da ne anlama geldiği anlaşılamaz yanlış anlamlandırılan her kelime ayetleri doğru anlamada fesat karıştırdığı muhakkaktır. Allah kainatta her şeyi bir düzen ve intizam halinde yaratmıştır. Yanlış anlaşılan bir kelime hemen düzenli bir sistemin işleyişine gölge düşürmektedir.

Ayette geçen halife ve melek kelimelerinin tabiri caizse üst kimlik olarak ismini koyarsak melek özelliğini taşıyan tarifine uygun anlaşılan her kelime melekler kategorisinde değerini bulur. Halife üst kimliği altında isim alan her varlığında halife kategorisinde değerlendirilmesi gerekir. O zaman kainatta yaratılmış olan Bütün varlıkların ya melekler kategorisinde ya da halife olan insanlar kategorisinde sınıflamak gerekir.

MELEKLER VE HALİFE OLAN İNSANLAR!

Meleklerin ve halife olan insanların tanımını yapabilmek için kuranın melek hakkında geçen her kelimenin halife insan kimliği altında geçen kelimelerden farklı anlam yüklendiğinin muhakkak bilinmesi gerekir. Eğer meleğe yüklenen anlamı, insana yüklenen anlam gibi kavrarsak bu kavram kargaşalığına neden olmaktadır.

MELEK VE İNSANLARIN TANIMININ BİRİ BİRİNDEN FARKLILAŞMASI!

2/31- Ve Adem'e isimlerin hepsini öğretti. Sonra onları meleklere yöneltip: "Eğer doğru sözlüyseniz, bunları Bana isimleriyle haber verin" dedi.
2/32- Dediler ki: "Sen Yücesin, bize öğrettiğinden başka bizim hiçbir bilgimiz yok. Gerçekten Sen, her şeyi bilen, hüküm ve hikmet sahibi olansın."

Kuranda geçen adem , halife , insan , adam, kadın, erkek,vs. gibi kelimelerinin asla teşbihlerin dışında melek kavramlarının yerine kullanmadığını görmekteyiz. O zaman Ademin yaratılışı ile meleklerin yaratılışı biri birinden tamamen farklı kılındığı bir gerçektir. Adem için kullanılan,” Ve Adem'e isimlerin hepsini öğretti. Sonra onları meleklere yöneltip:”

” Eğer doğru sözlüyseniz, bunları Bana isimleriyle haber verin" dedi.

Melekleri de lisanı haliyle konuşturarak şöyle dediler.” Dediler ki: "Sen Yücesin, bize öğrettiğinden başka bizim hiçbir bilgimiz yok.

Ademin insanın tanımını yaparken isimlerin hepsinin öğretilmiş olması meleklerinde verilen bilgilerin dışında hiçbir bilgilerinin olmamasını söylemekle konumlarının yaratılışlarının tamamen biri birlerinden farklılaştığını görmekteyiz. Kuranda kullanılan kelimeler Allah melek ve adem insan üçgeninden oluşan kelimelerle kuran ağacı oluşmaktadır. Yani hangi kelimeye bakarsan bak mutlaka bu üç kelime ile bağlantısının olduğu görülmektedir.

Öyleyse Bir yaratıcı var o da Allahtır. Yaratıcı kainatta kendi bilgilerini ve eylemlerini oluşturabilecek yeryüzünde ve kainatta kendi kendisine yetkili ve sorumlu olan ahiret hayatında bu sorumluluğunun hesabını tek tek Allah'a verecek olması anlamında halife kelimesi kullanmıştır halife bu anlamda yeryüzünde ve kainatta Allah'ın vekil kıldığı mükemmel bir varlıktır.

İkinci bir varlık ise Kainatta yaratılmış olan insanların fiziki ve mana yapıları da dahil olmak üzere insanların emrine amade olarak verilmiş kodlanmış bilgi alanlarının dışına çıkmadan Allah'ın onlardaki tecellisi sıfatı anlamındaki meleklerdir.

Yaratılmış olan varlıklara baktığımız zaman ya halife olan insan katogorisindedir ya da melek kategorisindedir. Meleklerin insanlara hizmetlerini sunarken hem iyi insanlara hizmet eden melekler olduğu gibi, hem de kötü insanlara hizmet eden meleklere ayrılması hasebiyle çift anlam taşıdıklarını göstermektedir. 

Aynı zamanda insanlara baktığımız zaman hem insanlardan iki yöne eğilimli yaratılması nedeniyle takva yolunda giderek iyi insanlar olduğu gibi fısk yolunda gidebilme eğiliminde olması nedeniyle de kötü insanlar ortaya çıkmaktadırlar.

Melekler Hem halife olan insanlara secde etmeleriyle Allah'ın kodlamış olduğu her bir meleğin kendi görev alanında insanlara insanlar yöneldikleri zaman görevlerini yerine getirmekle secde ediyorlar. Melekler aynı zamanda Allah'a itaat etmekle Allah'a olan secdelerini de yapmaktadırlar.

16/ 49- Göklerde ve yerde olan ne varsa, canlılar ve melekler Allah'a secde ederler ve onlar büyüklük taslamazlar.

Konu varlıkları inceledikçe detaylarına girdikçe derinleşmekte ve uzamaktadır.

O zaman insanlar dünya hayatında Allah'a ibadet ve kulluk için yaratıldığı halde insanların meleklerden bazı farklı özellikler taşıması nedeniyle manevra kabiliyetlerin meleklere göre daha maharetli olduğu gözlenmektedir. 

Bu farklı yaratılış onları iki eğilimli yöne gidebilme olgusunu ortaya çıkarmaktadır. Ve bu sebeple özgür bir halde hem kendi yolunu yöntemini seçebilecek özgürlüğe sahip hem de onun yaptığı davranışlarının sorumluluğu ve bilinci ile diğer varlıklardan ayırıp onları denemeye tabi tutmaktadır.

Meleklerde ise bu seçenek yoktur. Onlar insanı öldürmekle görevli olanlar da insanları öldürürken onlar çekimser kalmadıkları gibi, insanları ölümden kurtarırken de görevlerini hakkıyla yerine getirirler. Kuran meleklerle insanların yaratılış farklılığını bariz bir şekilde şöyle açıklamaktadır.

33/ 72- Gerçek şu ki, Biz emanetleri göklere, yere ve dağlara sunduk da onlar bunu yüklenmekten kaçındılar ve ondan korkuya kapıldılar; onu insan yüklendi. Çünkü o, çok zalim, çok cahildir.

Tanımladığımız melek kavramını koyduğumuz zaman ayetin anlatmak istediği ile ne kadar örtüştüğünü görmektesiniz. Yani insanların dışında yaratılmış olan bütün varlıklar sorumluluk anlamında kullanılan emanet meleklere yüklenmemiş onlar verilen görev alanı dışına çıkmamışlardır. 

Yaratılışta rabbim Allahtır diyen Allah ile sözleşmelerini bozarak burada zalim ve cahil kelimesini sözleşmelerini bozanlar için kullandığı aşikardır. Çünkü diğer ayetlerde akitlerini yerine getiren mümin kadın ve mimin erkek ayırmadan adamlar ifadesiyle onları onu re etmektedir.

33/ 23- Mü'minlerden öyle erkek-adamlar vardır ki- Allah ile yaptıkları ahide sadakat gösterdiler; böylece onlardan kimi adağını gerçekleştirdi, kimi beklemektedir. Onlar hiçbir değiştirme ile (sözlerini) değiştirmediler.

Verdiğimiz ön bilgilerden sonra şimdi asıl bizim konumuzun başlığını teşkil eden muhkem ve müteşabih kelimelerini Kuran’ın kendi içerisinde konulduğu yeri tespit ederek anlamaya çalışalım.

MUHKEM VE MÜTEŞABİH!

3/ 7- Sana Kitabı indiren O'dur. Ondan, Kitabın anası (temeli) olan bir kısım ayetler muhkem'dir; diğerleri ise müteşabihtir. Kalplerinde bir kayma olanlar, fitne çıkarmak ve olmadık yorumlarını yapmak için ondan müteşabih olanına uyarlar. Oysa onun tevilini Allah'tan başkası bilmez. İlimde derinleşenler ise: "Biz ona inandık, tümü Rabbimiz'in Katındandır" derler. Temiz akıl sahiplerinden başkası öğüt alıp-düşünmez.

Yukarıda açıklamaya çalıştığımız Allah'ın her şeyi çift yaratması kelimelerinden mutlaka çiftlerin birbirlerine zıtlıklarıyla yaratıldığını anlamak gerekir . Nasıl insan içerisinde erkek varsa onun karşılığını kadın veya dişi ile anlamlandırmamız gerektiğinin bilinmesi gerekir. İnsanın bir Muttaki yönü varsa bir de fısk fücur yönü de bulunmaktadır.

Kuran içerisinde kullanılan muhkem ve müteşabih olan sözcüğünün de birbirine zıt iki anlam taşıdığının bilinmesi ve bulunması gerekmektedir.

Ayet içerisine baktığımız zaman, şu kelimelerin, Kuran'ın bütünlüğü içerisinde konulduğu anlamların yakalanması gerekir.
Kitap,indirme, ana,ayet, muhkem, müteşabih,kalp, kayma, fitne, yorum, tevil,ilim, Allah, ilimde derinleşenler,inanmak,temiz akıl sahipleri, öğüt ve düşünme. Kelimelerinin hepsinin Kuran içerisinde nasıl bir anlam kazandığını bulmak ve bilmek gerekir.

Bu sayılan her kelimenin bir başlık altında irdelenerek sunulması gerekmektedir. Ama şunun iyi bilinmesi gerekir. Kainatta yaratılmış olan hiçbir varlık hiçbir varlığın tıpatıp aynısı değildir. İlimde derinleşenler zikir ehli olanlar bunları çok iyi anlayabilmektedirler. 

Bir ağacın üzerinde milyonlarca yaprak olsa bile hiçbir yaprağın hiçbir yaprakla aynı olmadığı gözlenmektedir. Aynen Kuran'da da hiçbir kelime hiçbir kelimenin aynısı değildir. Kainatta her yaratılmış, olan her  varlık kendine özgü anlam ve görevle kainattaki yerini aldığı gibi Kuran'da kullanılan her kelime bir görev için Kuran'da yerini almıştır.

Kuran'da kullanılan kelime ve ayetler içerisinden bir birleriyle benzeşen ayetler olduğu gibi kainatta yaratılan varlıklar içerisinde de benzeşenler de bulunmaktadır. Şimdi Kuran muhkem ve müteşabih olan kelimeleri konu ve ayetler içerisinde kullandığı ayetleri bularak ne anlama geldiğini yakalamaya çalışalım.

39/23- Allah, müteşabih (benzeşmeli), ikişerli bir Kitap olarak sözün en güzelini indirdi. Rablerine karşı içleri titreyerek-korkanların Ondan derileri ürperir. Sonra onların derileri ve kalpleri Allah'ın zikrine (karşı) yumuşar-yatışır. İşte bu, Allah'ın yol göstermesidir, onunla dilediğini hidayete erdirir. Allah, kimi saptırırsa, artık onun için de bir yol gösterici yoktur.

Kuran'da müteşabih kelimesinin kullanıldığı iki ayet geçmektedir.3/7.ci ayette” Kalplerinde bir kayma olanlar, fitne çıkarmak ve olmadık yorumlarını yapmak için ondan müteşabih olanına uyarlar.”Demek ki muhkem den müteşabih olanı ayıran özelliklerden birisi kalplerinde maraz olanların gezebileceği yanlışlıkları yapabileceği bir ortam olmaktadır.

Ayet kelimesi kuranda geçen her kelime ve surelerin meydana gelişinde ayrı ayrı cümleler halinde olanlar bir ayet olduğu gibi sureler de ayet hükmünde yer almaktadır. Kuran'da ayet kelimesinin yüklendiği manaya bakacak olursak.

Ayet: Allah'ın yaratmış olduğu kainatta ve göndermiş olduğu Kuran'da geçen zerreden küreye kadar ne varsa hepsinin adı ayet olarak geçmektedir. İnsan bir ayet olduğu gibi bitkiler hayvanlar ve dağlar madenler de birer ayettir. Savaş ayet, barış ayet, dövüş kavga oturma kalkma mikroplar aklına ne gelirse hem kitaptan olanlar hem de evrende yaratılmış olan her bir varlık başlı başına bir ayet bizim dilimizde mucize olarak geçmektedir.

Bu sebeple Kuran bir ayetten söz ettiği zaman Bütün dünyadaki insanların birleşerek bir araya gelseler yapamayacakları aciz bırakan yaratılmış olan varlıklardan söz etmektedir. Onun için Kuran'da hem bir konuda hem de ayet içerisinde kullanılış şartlarından ancak ayet kelimesinin geçtiği yerde ne anlamda kullandığı anlaşılabilir.

Müteşabih kelimesi bir ayette yerini, insanların kalplerinin bozuk olanlarının kendilerine delil sunacakları ayet olmayı ifade ederken 39/23 te.” Allah, müteşabih (benzeşmeli), ikişerli bir Kitap olarak sözün en güzelini indirdi.”

Bu ikişerli kitap bütün kainatta var olan varlıklarda olduğu gibi insanda da bulunmaktadır. Bu kitap insanda yerini alırken iki yöne gidebilmenin yollarını açan hem takvayı hem de fısk fücuru anlatmaktadır.

91/ 7- Nefse ve ona 'bir düzen içinde biçim verene',

91/8- Sonra ona fücurunu (sınır tanımaz günah ve kötülüğünü) ve ondan sakınmayı ilham edene (andolsun).

91/9- Onu arındırıp-temizleyen gerçekten felah bulmuştur.

91/10- Ve onu (isyanla, günahla, bozulmalarla) örtüp-saran da elbette yıkıma uğramıştır.

İnsana hem yanlış yola gidebilecek eğilimi verilmesi, hem de takva yolunda gidebilecek eğilimi verilmesi insanın o konudaki vermiş olduğu kararla istediği yönde gidebilecek malzemeleri de tanımlamaktadır. Yani bir insan kötülük yapmak isterse de o insana yollar açık iyilik yapmak isterse de o konuda yollar açıktır .isteyen istediği yolda yürüyebilecek malzemeler önünde beklemektedir.

76/ 2- Şüphesiz Biz insanı, karmaşık olan bir damla sudan yarattık. Onu deniyoruz. Bundan dolayı onu işiten ve gören yaptık.

76/3- Biz ona yolu gösterdik; (artık o,) ya şükredici olur ya da nankör.

İnsan : her iki yönde yürüyebilme manevra kabiliyeti ile, isteklerini düşüncelerini projesini hayata geçirmeden önceki hali, nötr halidir. İşte ne zaman insan istedikleri yönde karar verip o konuda istediklerini eyleme dönüştürürse o zaman sıfatlar takınarak isimlendirilmektedir. Aynı insandan firavun gibi zalim ezen zulmeden insanların malını mülkünü elinden alan, insanları köleleştiren, ve hayatını bununla kurgulayan insanlar olduğu gibi aynı zamanda bunun tamamen zıddı olan peygamberler ve Allah dostları olabilmektedir.

Yani bir insan aynı zamanda firavun olduğu gibi aynı zamanda bir Musa da olabilmektedir.” Rablerine karşı içleri titreyerek-korkanların Ondan derileri ürperir. Sonra onların derileri ve kalpleri Allah'ın zikrine (karşı) yumuşar-yatışır. İşte bu, Allah'ın yol göstermesidir.

Bir taraftan kalbi marazlı olanların Allah'ın arzında kendilerini haklı gerekçe gösterecek malzemelerin arkasına sığınarak yanlışları yapabildikleri gibi bir taraftan da şeffaf olan ayan beyan bir yanlış yaptığı zaman hemen orada sırtaran ayetler de bulunmaktadır. Bir sütün içerisine siyah renkte bir sinek düşse hemen orada sırtarıp. ben buradayım der ama siyah bir pekmezin içerisine bir sinek düşse o incelenip tahlil edilmeden o sineğin bulunması zor olur.

İşte kalplerinde maraz olanların hayatlarını incelediğimiz zaman hep yapmış oldukları yanlışlıkları gizleyerek insanlara sanki doğruyu söylüyorlarmış gibi bir havaya bürünürler. Reel hayattan bir örnek verecek olursak firavun halkını Musa peygamberin getirdiği dine karşı haklılığını halka anlatırken sizin dininizi elinizden alacak diye onlara telkinde bulunuyor.

40/ 26- Firavun dedi ki: "Bırakın beni, Musa'yı öldüreyim de o (gitsin) Rabbine yalvarıp-yakarsın. Çünkü ben, sizin dininizi değiştirmesinden ya da yeryüzünde fesat çıkarmasından korkuyorum."

Biz Biliyoruz ki Rabbani yolda olanlar yeryüzünde bozgunculuk çıkarmazlar ama kafir olanlar yeryüzünde iktidar sahibi olurlarsa ekini ve nesli yok ederler davarların kulaklarını keserler onlara sorsan biz düzelticileriz derler.

2/ 204- İnsanlardan öylesi vardır ki, dünya hayatına ilişkin sözleri senin hoşuna gider ve kalbindekine rağmen Allah'ı şahid getirir; oysa o azılı bir düşmandır.

2/205- O, iş başına geçti mi (ya da sırtını çevirip gitti mi) yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaya, ekini ve nesli helak etmeye çaba harcar. Allah ise, bozgunculuğu sevmez.

2/ 11- Kendilerine: "Yeryüzünde fesat çıkarmayın" denildiğinde: "Biz sadece ıslah edicileriz" derler.

2/12- Bilin ki; gerçekten, asıl fesatçılar bunlardır, ama şuurunda değildirler.

2/13- Ve (yine) kendilerine: "İnsanların iman ettiği gibi siz de iman edin" denildiğinde: "Düşük akıllıların iman ettiği gibi mi iman edelim?" derler. Bilin ki, gerçekten asıl düşük-akıllılar kendileridir; ama bilmezler.

Vermiş olduğumuz ayetler örnekliğinde görüldüğü gibi ellerinde belge olmadan yeryüzünde yürüyenler hep yanlış yollarda gittikleri halde kendilerinin dosdoğru yolda olduklarını iddia etmektedirler. Şu gün hem kitap ehlinden olanlara hem de puta tapıcılardan olanların hangisine sorsan bizim yolumuz dosdoğru demektedirler. İşte karmaşık olan bu bilgiler içerisinden insan kendisini arındırıp müteşabih olan ayetleri tek tek çözdükten sonra onlarda anlatılmak istenen doğruyu yakalayabilmektedir.

43/ 36- Kim Rahman (olan Allah)ın zikrini görmezlikten gelirse, Biz bir şeytana onun 'üzerini kabukla bağlattırırız'; artık bu, onun bir yakın dostudur.

43/37- Gerçekten bunlar (bu şeytanlar), onları yoldan alıkoyarlar; onlar ise, kendilerinin gerçekten hidayette olduklarını sanırlar.

MUHKEM NE DEMEKTİR?

11/ 1- Elif, Lam, Ra. (Bu,) Ayetleri muhkem kılınmış, sonra hüküm ve hikmet sahibi ve herşeyden haberdar olan (Allah) tarafından birer birer (bölüm bölüm) açıklanmış bir Kitap'tır (ki:)
Kuran hem apaçık ayetlerle kendi içerisindeki ayetlerle kendisini açıkladığı gibi, hem de evrendeki bilinen açık olan varlıklarla diğer anlaşılması zor olan inceleme ve tahlil yapıldıktan sonra anlaşılabilen ayetler vardır. 

Güneş doğduğu zaman ortalığın aydınlanması güneş battığı zaman ortalığın kararması konusunda akıllı olanlar hiçbir zaman muhalefet etmezler. Ama ışığın mahiyeti hakkında bilgi istendiği zaman o konu ilim hikmet gerektirir. Yani bugün dünya insanları eğitimde bilinenlerden bilinmeyenlere doğru yol alarak karmaşık olanları çözümleyerek bilgiye ulaşırlar. 

Evrende yaratılmış olan bilgileri insanların anlayacağı şekilde çözerek icat edenlerin adına ve Kuran'daki bilinmesi zor olan karmaşık olan bir ayetin insanların anlayacağı şekilde yorumlayanlara kuran zikir ehli ifadesi kullanmaktadır.

47/ 20- İman edenler, derler ki: "(Savaş izni için) Bir sûre indirilmeli değil miydi?" Fakat, içinde savaş (kıtal) zikri geçen muhkem bir sure indirildiği zaman, kalplerinde hastalık olanların, üzerine ölüm baygınlığı çökmüş olanların bakışı gibi sana baktıklarını gördün. Oysa onlara evla (olan):

Savaşın kapalı anlaşılması zor olduğunu kim söyleyebilir?İman etmek ve dünya hayatında yaşamını Allah adına düzenlemek teslim olanların yapabileceği bir iştir. Ölüm insanların en korktuğu şeydir ama ölümü öldürenler ancak allahın rabliğini kabul edenlerdir. Nitekim Yahudilerin kendilerinin cennetlik olduğunu söylemelerine karşı kuran şöyle bir ifade kullanmaktadır.

2/ 94- De ki: "Eğer Allah Katında ahiret yurdu, başka insanların değil de, yalnızca sizin ise, (ve) doğru sözlüyseniz, öyleyse hemen ölümü dileyin."

2/95- Oysa onlar, önceden ellerinin takdim ettiklerinden dolayı onu (ölümü) hiçbir zaman kesin olarak dilemeyeceklerdir. Allah, zalimleri bilendir.

İman etmenin denenmesi kişilerin Allah adına yapılması gereken bir davranışı gerektiği zaman ölmeyi gerektiği zaman savaşmayı gerektiği zaman malını mülkünü gözünü kırpmadan vermeyi isteyecek kadar insanın cömertleşme si gerekmektedir. İman bir söylem imanın gereği gibi yaşamak da eylemdir. Eylem olmadan Allah katında ne söylemin söylem olmadan yaptığı eylemin kimin adına yaptığını söylenmeden eyleminde bir anlamı yoktur.

29/ 2- İnsanlar, (sadece) "İman ettik" diyerek, sınanmadan bırakılacaklarını mı sandılar?

2/ 214-Yoksa sizden önce gelip-geçenlerin hali başınıza gelmeden cennete gireceğinizi mi sandınız? Onlara öyle bir yoksulluk, öyle dayanılmaz bir zorluk çattı ve öylesine sarsıldılar ki, sonunda elçi, beraberindeki mü'minlerle; "Allah'ın yardımı ne zaman?" diyordu. Dikkat edin. Şüphesiz Allah'ın yardımı pek yakındır.

Ayette Geçen muhkem kelimesi şeffaflığı anlatmaktadır. Herkesin kendi başına bir yapması zorunlu bir davranış geldiği zaman onu bilir ve dünyalık başına gelecek olan belalardan korkar. Sana saldıranlara karşı Allah sana savaşma emri vermişse seni ondan alıkoyan şey senin orada açık olan şeye yamukluk göstererek yapmak istemedir. 

Ve yapmadığının sebebini ben yapmıyorum diyerek bahanelerle onu kamufle etmek istemektedir.

Kuran'da geçen denenme ile ilgili bir pasajı okuduğumuz zaman iman ettik diyenlerin samimi olup olmadığı denenmektedir. Bir başka deyişle kalplerinden geçenlerle söylemlerinin nasıl tezat teşkil ettiğinin en güzel örneğini vermektedir.

9/ 41- Hafif ve ağır savaşa kuşanıp çıkın ve Allah yolunda mallarınızla ve canlarınızla cihad edin. Eğer bilirseniz, bu sizin için daha hayırlıdır.

9/42- Eğer yakın bir yarar ve orta bir sefer olsaydı, onlar mutlaka seni izlerlerdi. Ama zorluk onlara uzak geldi. "Eğer güç yetirseydik muhakkak seninle birlikte (savaşa) çıkardık." diye sana Allah adına yemin edecekler. Kendi nefislerini helaka sürüklüyorlar. Allah onların gerçekten yalan söylediklerini biliyor.

9/43- Allah seni affetsin; doğru söyleyenler sana açıkça belli oluncaya ve yalancıları da öğreninceye kadar niye onlara izin verdin?

9/44- Allah'a ve ahiret gününe iman edenler, mallarıyla ve canlarıyla cihad etmekten (kaçınmak için) senden izin istemezler. Allah takva sahiplerini bilendir.

Kuran'ın muhkem ve müteşabih olan ayetler konusunda anlamlandırdığı ayetleri naklederek hem kuran bütünlüğünde, hem de o kelimelerin evrende yansımasını anlatmaya çalıştık. O zaman muhkem bizim edebi dilimizde kullanılan mecaz ve gerçek anlamında kullanılan gibi anlamak doğru olur kanaatindeyim.

Müteşabih benzeri olan gizli karanlık arkasına saklanabileceklerin saklanmasına imkan tanıyan ve iki anlama da gelebildiği halde kendi yanlışlığını kamufle etmek için ona sığınılan ayetler denmektedir. İşte müteşabih ayete sığınıp sığınmadığını karanlık emellerinin ne olduğunu insanlar bilemeyebilir. Ama onların foyası yaşadığı hayatın başka bir bölümünde mutlaka çıkacaktır. Bunu da zikir ehli olanlar hemen bir kaç saat onunla konuştukları zaman onların yanlışlığını bilirler.

2/ 284- Göklerde ve yerde ne varsa Allah'ındır. İçinizdekini açığa vursanız da, gizleseniz de, Allah sizi onunla sorguya çeker. Sonra dilediğini bağışlar, dilediğini azaplandırır. Allah, her şeye güç yetirendir.

Muhkem ise açık olan gizlenecek saklanacak bir yeri olmayan demektir. Şeffaf olan her şeyin açıkta olanı demektir. Bütün insanların genelinde bilinebilecek ayetler demektir.

Doğrularım Allah'a Yanlışlarım ise bana aittir.

ALİ RIZA BORAZAN
MERSİN ANAMUR

http//kuranianlamametodu.blogspot.com
alirizaborazanhotmail.com

Hiç yorum yok: