RAHMAN VE RAHİM OLAN ALLAH’IN
ADIYLA!
Kuran’da
kıssalar içerisinde yanılış anlaşılan konulardan birisi de yunus peygamber
hakkında söylenenlerdir. Kuran’ın ne söylemek istediği ancak kendi sistematiği
içerisinde anlaşılabilir. Onun için Kuran’ın ne söylemesinden çok Kuran’ın ne
söylemek istediğinin anlaşılması gerekiyor.
Yunus
peygamberle ilgili Kuran’daki ayetleri bir arada düşünüp ve kuran bütünlüğü
evren yasaları ile akıl süzgecinden geçirip tartmadıkça Yunus kıssası hakkında
bildiklerimiz doğru olmaz. Evet, anlatılan mitolojik hikâyelerde Kuran’dan da
alıntılar yaparak Samiri’nin yaptığı gibi meşru olmayan şeyler meşru
gösterilmeye çalışılmıştır. Fakat asıl gösterilmesi gereken hedef çarpıtılarak
Kuran’daki ayetler masallarda menkıbelerde sadece insanları yanlışa götürmek
için malzeme olarak kullanılmıştır.
Şimdi
Kuran’da geçen yunus peygamber ile bilgileri derleyerek ( kuran, akıl, ilim ve pratik hayat) ayetlerin içerisinde geçen yunus
hakkında ne denmek istendiğini yakalamaya çalışalım.
68/48-
Şimdi sen, Rabbinin hükmüne sabret ve balık sahibi (Yunus) gibi olma; hani o,
içi kahır dolu olarak (Rabbine) çağrıda bulunmuştu.
Ayette
geçen çağrı (dua) kelimesinin ne anlama geldiğini detaylı bir biçimde
açıklayacak değiliz. Ama çağrının bir dua olduğu ve bu duanın da kişinin
isteğinin yönünde çerçevelenerek fiili hayatta karşılık bulmasının adı olduğunu
söylemekle yetineceğiz.
Buradaki
Yunus hakkında söylenen hayra alamet olarak söylenen bir söz değildir. Yunus
hayatta gezinirken hayata bakış penceresinin doğru olmadığı, Allah tarafından
övülmeyen yerilen bir davranış olduğu bellidir.
37/139-
Şüphesiz Yunus da gönderilmiş (elçi)lerdendi.
37/140-
Hani o, dolu bir gemiye kaçmıştı.
37/141-
Böylece kuraya katılmıştı da, kaybedenlerden olmuştu.
37/142-
Derken onu balık yutmuştu, oysa o kınanmıştı.
37/143-
Eğer (Allah’ı çokça) tespih edenlerden olmasaydı,
37/144-
Onun karnında (insanların) dirilip-kaldırılacakları güne kadar kalakalmıştı.
37/145-
Sonunda o hasta bir durumdayken çıplak bir yere (sahile) attık.
37/146-
Ve üzerine, sık-geniş yaprakla (kabağa benzer) türden bir ağaç bitirdik.
37/147-
Onu yüz bin veya (sayısı) daha da artan (bir topluluk)a (peygamber olarak)
gönderdik.
37/148-
Sonunda ona iman ettiler, Biz de onları bir süreye kadar yararlandırdık.
Yunus
peygamber hakkında o kadar söylenmiş olan söz mesaj nasihat varken toplumların
beyinlerinde yankılanan Yunus, balık tarafından yutulup mucize olarak ölmeden
balık tarafından dışarı atılmasıdır.
37/142-
Derken onu balık yutmuştu, oysa o kınanmıştı.
Yunus’u
yutan balık ne? Neden yunus balık tarafında yutulup sonra balık onu kusup
dışarı atıyor? Neden yunus kınanıyor? Yunus hakkında Kuran’ın söyledikleri
insanlara ne gibi mesajlar veriyor? Bunlar düşünülmemiş sadece yunusun balık
tarafından yutulup dışarı mucize olarak atılması menkıbelerde anlatılıp durulmuştur.
YUNUS GİBİ OLMA
Ne vardı
yunus’ta? O da bir peygamber değimliydi? Bizlere Kuran’da peygamberler arasında
ayırım yapmayın diyordu. Rabbimiz burada ne anlatmak istiyordu? Yunus gibi olma
sözünü kalbin derinliklerine işleyip orada derin bir iz bırakarak bir daha
silinmemecesine o sözü vurguluyordu?
Evet,
yunus peygamber olmadan ve iman etmeden önce isyan etmiş Allaha başkaldırmış
kelimeyi konulduğu yerden kaldırmıştı. Böylece hem kendi nefsine hem de
insanlara kötü bir örnek davranış
sergilemişti. Bu durumda da Allah’ın dünya hayatına kendisinin ibadet ve kulluk
için gönderildiğini unutmuş böylece zulmedenlerden olmuştu.
Aslında
Yunus gibi olma sözü asırlardır bir ezberi bozuyordu. Peygamberler önceden
Allah tarafından seçilir anlayışını silkeleyerek rafa kaldırıyordu. Eğer Peygamberler
önceden kendi iradelerinin dışında peygamber olarak seçilmiş olsaydı. Bütün
insanlar Allah katında yaratılırken rol farkı dışında eşit yaratılma ilkesini
ters yüz ederdi. Allah insanlara eşit mesafededir. Yol çerçeve olarak çizilmiş
insanların imtihana tabi tutulanlara deneme süresi içerisinde eşit şartlara
endekslenerek yarışmaktadırlar.
Bir
başka deyişle icadı icat eden mucit Allah’ın ona verdiği aklı kullanarak Allah’ın
verdiği nimetler içerisinde kafa yormasıyla Allah onun icadını
gerçekleştiriyor. Allah ona o mucitliği verdi de diğerlerine kapadı mı? Elbette
kişilerin kabiliyet yönleri farklı olabilir. Ama birine fizik ilmi kabiliyeti
verdiyse diğerine matematikte veya kimyada veya tıp ilminde kabiliyet
vermiştir. Ama mutlaka vermiştir.
İşte
Aklını kullanmayanlar verilen bu nimetlere karşı nam kör oluyorlar. Bu sebeple
yunus da dünya hayatında diğer insanlar gibi Allah’a ibadet ve kulluk yapmak
için yaratıldığı halde. Maalesef bu çizginin dışına çıkarak yaratılışta verdiği
rabbim Allah’tır sözleşmesini bozarak Allah’tan gelen şu ayetin muhatabı olmuştu.
37/141-
Böylece kuraya katılmıştı da, kaybedenlerden olmuştu.
Bu
hitap; Yunus’un şahsında yerleri ve gökleri yaratan Allah’ın verdiği nimetler
karşısında şımararak nefsini malını mülkünü, makamını, ilahlaştırarak Allah’ın
insanlara yüklediği emanete sahip çıkmayan bütün insanlara bir mesaj
vermektedir.
33/72- Gerçek şu ki, Biz
emanetleri göklere, yere ve dağlara sunduk da onlar bunu yüklenmekten
kaçındılar ve ondan korkuya kapıldılar; onu insan yüklendi. Çünkü o, çok zalim,
çok cahildir.
Ayette geçen insanların yüklendiği emanet
insanların dünya hayatında denendiğini başıboş dolaşmak için gelmediğini kırmızı
ışığı ihlal edenin cezalanacağını doğru yolda gidenlerin ise
mükâfatlandırılacağına işaret etmektedir. Arkasından gelen ayet bu emanetin
tanımını yapmaktadır.
33/73- Şundan ki: Allah, münafık erkekleri ve münafık
kadınları, müşrik erkekleri ve müşrik kadınları azaplandıracak, mümin
erkeklerin ve mümin kadınların tövbesini kabul edecektir. Allah çok
bağışlayandır, çok esirgeyendir.
İşte Kuran’daki kelimeler Kuran’ın tanımladığı gibi
anlaşılmazsa ayette geçen kast edilen mana da yakalanamaz.
Bu emaneti, neden melekler kabullenmekten kaçınmış da
insanlar kabullenmiş? İnsanlar yaratılırken Allah insanlara böyle bir seçenek
koyup insanlara sordu mu? Melekler kabullenmeyip insanlar kabulleniyor? Kuran’ın
anlatım sanatlarının başında edebiyatta kullanılan intak sanatı gibi sanatsal
bir üslupla lisanı haliyle anlatmaktadır. Bu ayette geçen iki muhatap vardır.
Birisi melekler. Diğeri insanlar meleklerde akıl irade yok onlar kendilerine
verilen görev çerçevesinde ne emir verilmişse ancak onu yerine getirirler.
Onlarda takva ve bunun zıttı olan nefis yok. Bu sebeple
herhangi bir şey hakkında seçme hakları da yoktur.
2/31- Ve Âdem’e isimlerin hepsini öğretti. Sonra onları
meleklere yöneltip: "Eğer doğru sözlüyseniz, bunları Bana isimleriyle
haber verin" dedi.
2/32-
Dediler ki: "Sen Yücesin, bize öğrettiğinden başka bizim hiçbir bilgimiz
yok. Gerçekten Sen, her şeyi bilen, hüküm ve hikmet sahibi olansın."
Bir
konuyu anlatırken o konunun düzgün anlaşılması için içerisinde geçen kelimeleri
Kuran’dan anlatmak zorunda kalıyorum. Konumuz melek ve insan değilken yunusun
yaptığı bir yanlışın asıl nedenini sorgulayarak neticeye ulaşmaya çalışıyorum. Ne
olur okumaktan sıkılmayın bu bilgiler olmasa konu anlaşılmaz.
O
zaman melekle insan arasında yaratılış bakımından büyük farklılıklar vardır.
Birisi verilen emre itiraz etmeden kendisine verilmiş kotlanmış bilgiler
çerçevesinde seçenek seçmeden yerine getiriyor. Bunun adı melektir. Diğeri ise
önünde iki yol iki amaç konmuş bunlardan seçme hakkı kendisine verilmiş, Bunun
adı da insandır. Bu bakımdan insan emanet yüklenmiş. Yani attığı her adımın
yaptığı her davranışın hesabını verecektir.
Yunus
Kuraya katılıp da kaybettiği şey işte bu iki seçenekten Allah’ın peygamberler
aracılığı ile sınırlarını çizdiği kendisine vahiylerle çizilen yolda yürümesi
emredildiği halde bu çizginin dışına çıkmasını kuran böyle edebi bir üslupla
anlatıyor.
37/140-
Hani o, dolu bir gemiye kaçmıştı.
37/141-
Böylece kuraya katılmıştı da, kaybedenlerden olmuştu.
37/142-
Derken onu balık yutmuştu, oysa o kınanmıştı.
İşte
yunusun Kaçtığı dolu gemi dünya hayatında Allah’ın insanları yola gitmede kendi
özgür iradesiyle önündeki iki seçenekten batıl yolu seçmesiydi. Allah İnsanlara
aklını dünya hayatını vermiş doğru yola ve yanlış yola gidecek eğilimi de
vererek üstelik her iki yöne gidecek malzemeleri de vererek onları hangi yola
giderse yollarını açarak kolaylaştırmıştır.
37/142-
Derken onu balık yutmuştu, oysa o kınanmıştı.
Dünya
nimetleri içerisinde Yunus Allah’ın tarif ettiği yolu kaybetmişti. O kendisine
verilmiş olan ilahi mesajı unutmuş nefsinin esaretinde yola koyulmuştu. Eğer
yunus kendi gidişatını değiştirmeyip böyle devam etmiş olsaydı, o şeytanın
adımını izleyerek asıl Allahın tarif ettiği yola gelemeyecek böylece küfrün
içerisinde debelenip duracak böylece hem dünya hayatında hem de ahiret
hayatında helak olup gidecekti. Ama yunus kendi gidişatını değiştirdi. İman
etti ve kendisini yaratan rabbine teslim oldu. Böylece hem kendisi kurtuldu.
Hem de, yol gösterici olarak halkının karşısına çıkarak yüz binlerin
kurtuluşuna vesile oldu.
21/87-
Balık sahibi (Yunus'u da); hani o, kızmış vaziyette gitmişti ki; bundan dolayı
kendisini sıkıntıya düşürmeyeceğimizi sanmıştı. (Balığın karnındaki)
Karanlıklar içinde: "Senden başka İlah yoktur, Sen Yücesin, gerçekten ben
zulmedenlerden oldum" diye çağrıda bulunmuştu.
Kişinin
duası istediği yönde kendisini kanal ize etmesidir. Yunus dünya hayatındaki
yapmış oldukları davranışların yanlış olduğunun farkına vararak eksenini
değiştirmiş, bu yeni İslam kimliği dünya hayatında ona yeni bir makam ve mevki
kazandırmıştı. Bu makam Allah’ın övdüğü bir makamdı. O da artık övülen
peygamberler arasına ismini yazdırmıştı.
6/85- Zekeriya'yı, Yahya'yı, İsa'yı ve İlyas'ı da (hidayete
eriştirdik.) Onların hepsi Salihlerdendir.
6/86-
İsmail'i, Elyasa'yı, Yunus'u ve Lut'u da (hidayete eriştirdik). Onların hepsini
âlemlere üstün kıldık.
6/87-
Babalarından, soylarından ve kardeşlerinden, kimini (bunlara kattık); onları da
seçtik ve dosdoğru yola yöneltip-ilettik.
BALIĞIN KARNINDA YUNUS ÖLMEDEN NASIL YAŞADI?
Kuran’daki
kıssaları anlamada en çok çekilen sıkıntı müteşabih ayetlerin anlatım
esprisinin kavranamamasından kaynaklanıyor. Kuran’da geçen balık kelimesi tatlı
sularda insanların beyaz et ihtiyacını karşılayan balıklar olduğu gibi bir de
mecazi anlamda nimet azık rızk anlamında da kullanılmıştır. Eğer balık
kelimesinin kullanıldığı yerde hangi anlamda kullanıldığı anlaşılamazsa
kastedilen mana çarpık bir boyuta ulaşır. “Adamın burnu havada “ sözcüğü eğer
mecazi anlamda değil de gerçek anlamda anlaşılmış olsaydı. Ne olurdu? onu siz
düşünün.
İşte
yunus balığın karnında ise, ve bu gerçek anlamında kullanılmışsa, bu ifade
Allah’ın koyduğu yasaları delerek Allahın kendi koyduğu sünnetine muhalefet olarak
karşımıza çıkardı. Allah hem evreni yaratmış. Evren içerisinde binlerce
milyonlarca yaratılan varlıkların manevra kabiliyetlerini kendi içlerinde ve
evrenin diğer varlıklar içerisinde birbirlerine tezat teşkil etmeden
dolaşmaların sağlayacak bir düzen kurmuştur.
67/3- O, biri diğeriyle 'tam bir uyum� (mutabakat) içinde yedi gök
yaratmış olandır. Rahman (olan Allah)ın yaratmasında hiçbir 'çelişki ve
uygunsuzluk� (tefavüt) göremezsin. İşte gözü(nü) çevirip-gezdir; herhangi bir
çatlaklık (bozukluk ve çarpıklık) görüyor musun?
67/4-
Sonra gözünü iki kere daha çevirip-gezdir; o göz (uyumsuzluk bulmaktan) umudunu
kesmiş bir halde bitkin olarak sana dönecektir.
Gerçekten
Yunus; balığın yutup da karnında mı kaldı? Kaldıysa bu ne kadar bir süre olurdu? Tıp ilmi buna nasıl bir cevap verir?
bu sorgulanması gerekir.
BİLGİ
FORMUNDAN BİR ALINTI
Bir insanın nefesini tutma süresi en çok suya dalmada söz konusu olur. İnsanlar binlerce yıl denizin
İnsanlar, dalgıç elbiseleri ile dalmaya 1800′lü yılların başlarında başladılar ama bu sefer de bir hortuma bağımlıydılar. Su altında tüplerle özgür ve yatay yüzebilmek 1940′lardan sonra mümkün olmuştur. Gözünü hep havaya dikmiş olan insan, uçmaya başladıktan neredeyse yarım asır sonra deniz altında tüple serbestçe yüzmeye ve bunun sonucu olarak deniz altını keşfetmeye başlamıştır.
Gerçi günümüzde tüpsüz serbest dalışta yarışmacılar 5 dakikayı aşıp, 100 metreden fazla derine inebiliyorlar ama çok özel bir teknik uygulamayı gerektiren bu süreler ve derinlikler, normal insanın nefes alma kapasitesinin arttırıldığı anlamına gelmez.
Nefes alıp verme ölüm anına kadar süren bir yaşam süresidir. Solunum durması ölüm belirtisi olarak kabul edilir. Oysa vücut oksijen almadan da bir iki dakika yaşayabilir. Bu nedenle suda boğulanlara ya da soluk borusu tıkandığı için solunumu duranlara uygulanacak yapay solunum, ölmek üzere olan kişinin yaşamını kurtarabilir.
Soluk verildiğinde ciğerlerdeki havanın tümünün boşaldığı sanılır ama ciğerlerde epey bir miktar hava kalır. İnsan kendini ne kadar zorlarsa zorlasın, her bir ciğerinde kalan havayı l ,5 litrenin altına düşüremez. İnsanlar akciğerlerini tam kapasite ile çalıştırmazlar. Her nefes alış verişte ciğerlerindeki havanın altıda birini kullanırlar dolayısıyla rezerv bir solunum güçlen vardır.
Sağlıklı, genç bir insan nefesini yaklaşık 3 dakika tutabilir. Eğitimle bu süre çok az daha uzatılabilir ama bu süreden sonra insanda şuur kaybı başlar. İşte bu sırada vücudun koruma mekanizması devreye girer ve uzun süre soluksuz kalmasına izin vermez. İnsan kendini zorlayarak morarıncaya kadar nefesini tutsa bile boğulmaz, yalnızca bayılır ve hemen o anda solunum yeniden başlar.
İnsan vücudu fazla miktarda oksijen depolayamaz. İnsanda oksijen yetersizliğini ikaz edecek sensörler de yoktur. Dağcılığa yeni başlayanlar yükseldikçe oksijenin azaldığını fenalaşmaya başlayınca anlarlar. Vücut alyuvar sayısını arttırarak yükseklerdeki oksijen azlığına alışmayı sağlar. İnsanı nefes almaya zorlayan vücuttaki oksijenin azalması değil kandaki karbondioksit oranının artmasıdır. Bu oranın artmasıyla beyindeki nefes alma mekanizması tetiklenir ve insan daha sık nefes almaya başlar.
Suya dalmadan önce derin derin nefes alanlar oksijen depoladıklarını sanırlar ama aslında vücutlarındaki karbondioksit seviyesini düşürürler. Bu sayede nefeslerini 30 saniye daha fazla tutabilirler.
FORM.BBS.TR. SİTESİNDEN BİR ALINTI
Modern Çağın Yunus Peygamberi Gerçekten Yaşadı Mı?
Bir balığın karnında 40 gün kalıp daha sonra yeniden yeryüzüne dönen Hz. Yunus Peygamberin öyküsünü bilmeyeniniz yoktur. Bu inanılmaz dini anlatının bir benzerinin 19ncu yüzyılda gerçekleştiği birçok kitapta anlatılmaktadır. Pekiyi modern çağlarda geçtiği iddia edilen bu öykü ne kadar gerçek ve güvenilirdir?
ALINTI
James Bartley, Balina Karnında
Bu öykü hala inananlar ile
inanmayanlar arasında tartışılmaktadır. 1891 Şubatında İngiltere’nin Liverpool
limanından yola çıkan bir balina gemisi olan “Star of the East-Doğu Yılıdız”
Güney Atlantikin Falkland Adaları açıklarında ava başlamıştır. Bir balina
gördüler ve iki bot onu öldürmek için gönderildi. Birinci bot başarılı bir
şekilde balinayı zıpkınladı. Fakat balina yüzerek uzaklaştı. Botu beş mil kadar
beraberinde çekti. Daha sonra balina suya daldı ve tekrar deniz üzerine ancak
botun bulunduğu yerden çıktı. Bottakiler kendilerini denize attılar. Sonunda
zıpkıncılar balinayı gemiye çekebildiler. Fakat balina tarafından sürüklenen
birinci bot alabora olmuş ve ters dönen teknedeki tüm gemiciler denize
düşmüşlerdi. İki gemici dışında diğerleri kurtarılabildi. İki gemici denizde
kaybolmuşlardı.
Bir kaç saat sonra balina güverteye alındı ve denizciler onu parçalamaya başladılar. Balinayı güvertede yükseterek mideye kadar yüzmüş oldukları bir sırada midede bir şeylerin kımırdadığını gördüler. Derhal mideyi yardılar ve kaybolan gemicilerden 35 yaşındaki James Bartley’i bilincsiz fakat nefes alırken mideden çıkardılar. İki hafta kendine gelemeyen gemici sonunda iyileşti. Üçüncü haftada yeniden işine geri döndü.
İngiltere’ye dönen Bartley Londra Hastanesine yatırıldı. Balinanın mide asidi sebebiyle derisi beyazlamş ve parşomen kağıdı gibi dökülmekteydi. Üzerinde saç ve kıl kalmamıştı. Sağlığına kavuşmasına rağmen eski görüntüsüne dönemeyecekti.
Yukarıda anlattığımız öykü Tevratta geçen Yunus Peygamberin balina karnında üç gün üç gece (bazı kaynaklara göre 7 gün 7 gece, bazılarına göre 40 gün 40 gece) kalması öyküsünü anımsattığı için kendisine Modern Yunus adı verilecek ve bir çok gizem araştırmacısının kitabında 1800lü yıllarda çok bilinen bu öykü yer alacaktır.
ALINTI
Balığın Karnındaki Hz. Yunus
Pensilvanya’da bulunan Messiah College öğretim üyelerinden Prof. Edward Davis yıllar sonra bu olayın gerçekliğini yeniden araştırmaya başlayacaktır. Öyküde adı geçen “Star of the East” adlı geminin aslında bir balina gemisi değil bir kargo gemisi olduğunu kayıtlardan çıkaracaktır. Kaptanın karısı böyle bir olayın olduğunu inkar edecektir. Geminin kayıtlı olduğu Llyod Firmasının gemiciler ve sözleşmeler listesinde Modern Yunus, James Bertley’in adı hiç geçmemektedir. Ayrıca bir balinanın midesinde insanın yaşayabileceği kadar hava bulunmamaktadır, balinanın boğazı insanın geçemeyeceği kadar dardır ve pratik olarak bu mideden kesilerek bir insanın çıkarılma imkanı da yoktur. Prof. Davis sonuçlarını internetten tüm düyaya açıklayacaktır
KURAN'IN SÖYLEDİKLERİYLE İLİM ASLA ÇATIŞMAZ!
Kıssa’da
geçen balık ne anlama geliyor? balık kelimesi ile ilgili geçen ayetleri bir
araya getirerek düşünmeye çalışalım.
7/
163- Bir de onlara deniz kıyısındaki şehri(n uğradığı sonucu) sor. Hani onlar
cumartesi (yasağını çiğneyerek) haddi aşmışlardı. 'Cumartesi günü iş yapma
yasağına uyduklarında', balıkları onlara açıktan akın akın geliyor, 'cumartesi
günü iş yapma yasağına uymadıklarında' ise, gelmiyorlardı. İşte Biz, fıska
sapmaları dolayısıyla onları böyle imtihan ediyorduk.
18/61-
Böylece ikisi, iki (deniz)in birleştiği yere ulaşınca balıklarını
unutuverdiler; (balık) denizde bir akıntıya doğru (veya bir menfez bulup) kendi
yolunu tuttu.
18/
63- (Genç-yardımcısı) Dedi ki: "Gördün mü, kayaya sığındığımızda, ben balığı
unuttum. Onu hatırlamamı şeytandan başkası bana unutturmadı; o da şaşılacak
tarzda denizde kendi yolunu tuttu."
21/
87- Balık sahibi (Yunus'u da); hani o, kızmış vaziyette gitmişti ki; bundan
dolayı kendisini sıkıntıya düşürmeyeceğimizi sanmıştı. (Balığın karnındaki)
Karanlıklar içinde: "Senden başka İlah yoktur, Sen Yücesin, gerçekten ben
zulmedenlerden oldum" diye çağrıda bulunmuştu.
37/ 141- Böylece kuraya katılmıştı da,
kaybedenlerden olmuştu.
37/142-
Derken onu balık yutmuştu, oysa o kınanmıştı.
68/
48- Şimdi sen, Rabbinin hükmüne sabret ve balık sahibi (Yunus) gibi olma; hani
o, içi kahır dolu olarak (Rabbine) çağrıda bulunmuştu.
Balık
kelimesi ile ilgili geçen ayetlere baktığımız zaman, balığın dünyadaki verilmiş
olan nimetler olduğu nimetler içerisindeki şımarıklıkla insanlar yaratılış
gayesinin dışına çıkarak helak olmalarıdır. Para insanlara mutluluk getirmiyor.
Şans oyunlarından haram yollarla elde edilen milyarları alanları incelediğiniz
zaman hangisini mutlu etmiş? hangisi önceki halinden daha iyi olmuş bir
bakınız.
Tarih
boyunca peygamberlere karşı çıkan dünyalık saltanatlarının sallanmasından
korkanlar hep halkın önde gelen müstekbirleridir. Bunlar şımarmış insanlardır.
Bunların o halleri zaten oturdukları koltukların şatafatından
kaynaklanmaktadır.
17/
16- Biz, bir ülkeyi helak etmek istediğimiz zaman, onun 'varlık ve güç sahibi
önde gelenlerine' emrederiz, böylelikle onlar onda bozgunculuk çıkarırlar.
Artık onun üzerine söz hak olur da, onu kökünden darmadağın ederiz.
Onların
helak olmalarını Allah emretmiyor. Onlar helakinin kuyusunu kendileri
hazırlıyorlar.
Kuran’da
yunus ile ilgili ayetleri aktarmaya çalıştık. Olayla
ilgili düşündüğümüz zaman Kuran yunus’un iki halinden bahsetmektedir. Birisi
cehalet dönemi, bu Kuran’da yerilen kınanan dönemdir. Diğeri ise vahyin
aydınlığına kavuşarak cehaletten kurtulup Allah’ın yaşadığı hayatı övdüğü peygamberlik
dönemdir.
Kuran,
Bütün peygamberlerin şahsında, isimleri zikredilmemiş olalar da dâhil olmak
üzere, gelen vahiylerin özetini yaparak, cehalet karanlığı
içerisinden kurtulmanın reçetesini karşımıza çıkmaktadır.
Muhammet
peygamber, yunusun peygamberin yaşadığı hayat hakkında gerçek bir bilgiyi
nereden bilsin? Kuran geçmiş kavimlerin ve peygamberlerin başına gelen olayları
anlatarak hem vahyin muhatabına hem de ona iman edenler için mesaj vermektedir.
68/
48- Şimdi sen, Rabbinin hükmüne sabret ve balık sahibi (Yunus) gibi olma; hani
o, içi kahır dolu olarak (Rabbine) çağrıda bulunmuştu.
Bilindiği
gibi hayat inişli çıkışlı bir yoldur. Yer yer kıtlık yokluk açlıkla insanlar
karşılaştığı gibi, yer yer de insanlar bollukla güllük gülistanlık bir hayatla
da karşılaşabilmektedirler. Sabır tavsiyesi iman ettiği halde başına bir takım
belalar gelen hayatın zorlukları ile karşılaşmaları onları yıpratmaması gerektiğini
Hele hele inanancı uğruna yerinden yurdundan sürgün edilerek küfür içinde
yaşayan toplumların yaptığı zulümler karşısında onlara boyun eğmeden orta yolda
buluşmadan doğru yoldan sapmadan başına gelenlere sabretmesi tavsiye
edilmektedir.
Yunus
ile ilgili ayetlere baktığımız zaman Kısacık olarak Muhammet peygambere ders
vermek amacıyla hayata bakışın ve hayatta nasıl bir yöntem uygulaması
gerektiğinin profilini çizmektedir.
Yunus
da gönderilmiş bir peygamber olduğunu, ancak peygamber olmadan bir takım
cehalette bulunarak, Dünya
Hayatını bir gemiye, nimetleri de bir balığa benzeterek, insanlar içerisinde
nimetlerin verdiği sarhoşlukla o kendisine gösterilen vahiy orijinli yoldan
saparak doğru yolda yürümenin mutluluğunu yakalayamamıştı. Ne zaman ki
kendisini ve gittiği yolu sorguladı ve Allah’ın tanımladığı vahiy çizgisine
geldi Allah kendi nimetlerini ona ilim ve hikmet vererek onu bir peygamber
kıldı. Bunu kuran şöyle anlatıyor.
37/145-
Sonunda o hasta bir durumdayken çıplak bir yere (sahile) attık.
37/146-
Ve üzerine, sık-geniş yaprakla (kabağa benzer) türden bir ağaç bitirdik.
37/147-
Onu yüz bin veya (sayısı) daha da artan (bir topluluk)a (peygamber olarak)
gönderdik.
Allah’ı
tespih etmek eline dizilmiş tespih tanelerini saymak değil Allahın gönderdiği
vahiylerle, Allahın yarattığı kâinat arasındaki mutabakatı yakalayarak hem
gönderilen vahiylerdeki çelişkisizliği hem de evrendeki çelişkisizliği
yakalayarak düzgün bir yol tutturmasıdır. Bu sebeple Allah her peygambere ilim
ve hikmet vererek onları desteklemiştir.
Allah
yunus gibi olma ifadesiyle Yunusun düştüğü yanlışlıklara sen de düşme ifadesini
kullanırken bir taraftan da o kavmiyle beraber bu yanlışlıktan dönerek Allahın
övgüsüne mazhar olmalarıdır.
98-
Ama (azap geldiği sırada) iman edip imanı kendisine yarar sağlamış -Yunus
kavminin dışında- bir ülke olsaydı ya! Onlar iman ettikleri zaman dünya
hayatında onlardan aşağılatıcı azabı kaldırdık ve onları belli bir zamana kadar
yararlandırdık.
İman
Etmek Allahın gönderdiği dinin İnsanlara Allahın vermiş olduğu akıl ile test
edip doğruluğuna kabullenmedir. Allahın yarattığı evrende başına felaketler
gelmeden yürüyebilmek için evrenin yasalarına uymak gerekiyor. Bilindiği gibi
evrende yürürken insanların yapması gereken ve yapmaması gereken bir takım
davranışlar vardır. Bunu bir başka ifadeyle anlatacak olursak haramlar ve
helaller vardır. Âdemde bu yasak ağaç, Yahudilerde cumartesi yasağı, Salih
peygamberde dişi deve gibi tanımlanmıştır.
Her
şeyin bir kullanma Kılavuzu vardır. Bu kullanma kılavuzuna uymadığın zaman başına
bir takım belalar gelmesi kaçınılmazdır. Trafikte kırmızı ışık kuralını ihlal
ettiğin gibi veya yemek pişirirken pişme sınırının aşıldığında yanması gibi
yakıt deposuna koyulan yakıtın bittiği zaman arabanın çalışmaması gibi aklına
daha hangi işi yaparsan yap o kuralları bilip hayata geçirmediğin sürece dünya
hayatında başına bir takım azaplar gelecektir.
İşte
yunus ve yunus kavmi kendilerine dünya hayatında Allahın gönderdiği dünyayı
kullanma Kılavuzunu bulup kendilerine bunu rehber olarak kabullenmeselerdi
Kılavuza uymamanın bedellerini ödeyerek azap içerisinde olacaklardı.
“
Onlar iman ettikleri zaman dünya hayatında onlardan aşağılatıcı azabı kaldırdık
ve onları belli bir zamana kadar yararlandırdık.”
Hep
yazdığım makalelerde konunun uzunluğundan şikâyet ediyorlar. Yine aynı şikâyete
maruz kalmamak için kıssadan alınması gereken hisseyi özetlemeye çalışayım.
Sonuç
Olarak, Yunus peygamber hakkında İslam toplumların beyinlerinde kalın bir iz
bırakan balığın yunusu yutarak, süresi belli olmayan bir zaman dilimi
içerisinde balığın karnında kalmıştır. Allah’ı tespih edişiyle balığın onu
sahile kusması inancı artık değişmesi gerekir. İlim akıl Kuran’a ve pratik
hayata göre bu olay Kuran’da mecazi anlatım sanatıyla anlatılmış bir olaydır.
Yoksa gerçek anlamında olmuş olsaydı yukarıdaki anlatılan ilmi verilerle uyum
sağlamazdı. Balık dünyanın çekici süsleri gemi de dünya hayatıdır. Dolu gemi de
yanlış yolda giden çoğunluğun oluşturduğu insan topluluklarıdır. Kuranda geçen
Yunus ile ilgili kıssayı bir de bu açıdan düşünerek Kuran’ı okumanızı tavsiye ederim.
ALİ
RIZA BORAZAN
MERSİN-ANAMUR
Kuranianlamametodu.blogspot.com
alirizaborazan@hotmail.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder