17 Ağustos 2016 Çarşamba

ORUÇ HAKKINDA YENİ BİR AKIMIN SÖYLEDİKLERİ VE ÇARPITMALARI;



Bilindiği üzere oruç kelimesi Farsça’dan dilimize geçmiş bir kelimedir. Dilimize oruç diye çevrilen bu kelimenin Arapça aslı “savm-siyam’dır”dır. Biz bu makalede savm kelimesini kullanmayı tercih ediyoruz. Kur’an’da yer alan savm konusunu iki başlık altında ele alacağız. 1.Şehri Ramazan/Başlangıç Dolunayı 2.Savm’ın/Orucun Niteliği.
1.ŞEHRİ RAMAZAN / BAŞLANGIÇ DOLUNAYI
Bu yazıda inceleyeceğimiz konu savm’ın vakti ve süresidir. Bu konuda öncelikle Bakara 185’i mercek altına alacağız:
Ramazân ayı ki, Kur’ân, bir kılavuz olarak ve furkândan, yol göstermeden açık açık açıklamalar olarak kendisinde indirilmiştir. Bu nedenle sizden her kim bu aya şâhit olursa hemen onda savm etsin/oruç tutsun. Kim de hasta veya yolculukta ise diğer günlerden sayısıncadır. Allah, size kolaylık diler, size zorluk dilemez. Bu kolaylık, Allah'ın koruması altına girmeniz ve sayıyı tamamlamanız, size yol gösterdiğinden dolayı Allah'ı büyüklemeniz ve Allah’ın verdiği nimetlerin karşılığını ödeyesiniz diyedir.(Bakara, 185)
Bakara 185’teki “Ramazan ayı” tabiri nedeniyle savm, bugün Hicri takvimde yer alan Ramazan ayında 30 gün süre ile icra edilmektedir.
“Ramazan ayı” olarak yapılan çevrinin orijinal hali “Şehri Ramazan”dır. Öncelikle “Şehr” kelimesini ele alalım:
Şüphesiz Allah katında; gökleri ve yeri yarattığı günkü Allah'ın yazısında, şehran/ayların sayısı on ikidir. Bunlardan dördü haramlardır. İşte bu koruyan dindir... (Tevbe, 36)
Bu ayetteki “şehran/ayların sayısı on ikidir” ifadesi takvimlerdeki 12 aya bölünmüş 30 günlük zaman dilimlerini değil, bir senede ortaya çıkan 12 dolunayı işaret etmektedir. Hicri takvim peygamberin ölümünden çok sonra Ebu Bekir ve Ömer zamanlarında oluşturulmuştur. Oysa ki yukarıdaki ayet, “göklerin ve yerin yaratıldığı gün”den bu yana şehran/ayların sayısı on ikidir, diyor.
Elmalılı Hamdi Yazır tefsirinde de “Şehr” kelimesi için şöhret kökündenmastar olup bir şeyi açığa çıkarmak manasındadır denilerek gökte görünen aya şehr dendiği belirtilir. Nitekim, birçoğu dilimize de geçmiş olan ve şöhretli, göze çarpan anlamlarını taşıyan kelimeler şöyledir:
meŞHuR: göze çarpan 
teŞHiR: göz önüne sermek
ŞeHiRat: şişman kadın
eŞHarat: gebe kadın
eŞHaR: göz alıcı çiçekler
Gökteki ayın Kur’an’daki adı kamer’dir. Şehr, kamer’in  şöhretli halidir, yani dolunay halidir. “Şehr” kelimesi Kur’an’da 11 ayette kullanılmıştır. Kullanıldığı tüm yerlerde takvim ayına değil, ayın dolunay haline işaret etmektedir.
Şimdi de “Ramazan” sözcüğüne bakalım:
Ramazan sözcüğünün kökü, [r-m-z’dir].
[ramaz] ve [ramza], şiddetli sıcaktır. Ramaz, “güneşin sıcaklığının şiddetinden taşların sıcaklaması” demektir.
Bu açıklamalardan sonra “Şehru Ramazan”ın şiddetli sıcakların olduğu zamandaki şöhretli dolunay olduğu anlaşılmaktadır. O halde yapmamız gereken senenin en şiddetli sıcaklarının olduğu zamanki Dolunayı bulmak olacak. Senenin en sıcak zamanı Haziran Temmuz aylarıdır ve 21 Haziran yaz dönencesinden sonra ilk 0-30 gün içerisinde görülen Dolunay, Şehru Ramazan’dır. Şehru Ramazan “Başlangıç Dolunayı” demektir. (Bu hususta “Sebe 12 ve Büyük Çeviri Hatası” makalesi okunabilir.)
22 Haziran 2005’te çekilen bu fotoğrafata o yıla ait “Başlangıç Dolunayı” görülüyor.
http://www.kurandini.net/images/22haziran2005dolunay1.jpg

Kur’an’ın bütünü incelendiğinde Kur’an ayetlerinin insanın, dünyanın ve evrenin dinamiklerine göre yazıldığı görülecektir. Kur’an, ismini insanların taktığı (hem de yıllarca sonra taktığı) bir ayın ismini zikrederek savm edilmesini istemez. Ocak ayında savm edin ya da Kasım ayında savm edin gibi bir ifadeyi Kur’an kullanmaz. Eğer bir zaman verecekse bunu değişmez dinamiklere güneşin ya da ayın durumlarına göre yapar.
Buraya kadar yazdıklarımız ile savm’ın Hicri takvimdeki Ramazan ayında değil, 21 Haziran yaz dönencesinden sonra görülen ilk Dolunay'da/Başlangıç Dolunayı’nda tutulması gerektiğini belirttik.
Peki savm kaç gün süreyle icra edilmelidir?
Kur’an’da yer alan “Şehri Ramazan” tabiri, Hicri takvimdeki Ramazan ayı olunca ve bu ay da 30 gün çekince haliyle savm’da 30 gün süreyle icra edilir olmuştur. Oysa ki Bakara 183 ve 184 ayetlerine göre savm sayılı günlerdedir.
Ey iman sahipleri! Oruç sizden öncekiler üzerine yazıldığı gibi sizin üzerinize de yazılmıştır. Bu sayede korunmanız umulmaktadır. Sayılı günlerdir... (Bakara, 183-184)
O halde “Sayılı günler/Eyyamen madudat” ifadesi kaç gün demektir?
Ve Allah'ı sayılı günlerde anın. Artık kim iki gün içinde acele ederse ona günâh yoktur… (Bakara, 203)
(Savm’ın amacının Allah’ı anmak/Zikrullah olduğu ileride açıklanacaktır) Ayet dikkatli okunursa şu görülecektir: 2 gün savm etmek acele etmek ise sayılı günler 3 gündür. Bunun daha açık şekilde ifadesi Bakara 196’dadır:
…Bunu bulamayan oruç tutsun: Bu, üç günü hacda, yedi günü döndüğünüzde, tam on gündür…
Bakara 196, hacc ve umre yapmak isteyip de herhangi bir sebeple engellenen kimselerin ne yapacaklarını anlatmaktadır. Engellenme hali bitip de kişi güvenliğe kavuştuğunda hediye verecektir. Verecek hediye bulamazsa, o taktirde 10 gün savm edecektir. Bunun üç günü hacc’dadır. Burada belirtilen üç gün “sayılı günler”in açık ifadesidir. Ve Bakara 203’teki “kim iki gün içinde acele ederse” ifadesini tamamlamaktadır.
Tüm bunlardan çıkardığımız sonuç şudur ki: Savm, yaz dönümü olan 21 Haziran’dan sonraki ilk ŞEHR’DEN/DOLUNAYDAN itibaren 3 süreyle yerine getirilmelidir.
2.SAVM’IN – ORUCUN NİTELİĞİ
Bakara 183 ve 184 bizden öncekilerin savm’ını anlatmaktır. Bakara 185 ve 187 ise bizim savm’ımızı anlatmaktadır. Savm’ın niteliğini “Savm Emri”, “Bakara 187” ve “Savm’ın Amacı” başlıklarında ele alacağız.
A.Savm Emri:
Ramazân ayı ki, Kur’ân, bir kılavuz olarak ve furkândan, yol göstermeden açık açık açıklamalar olarak kendisinde indirilmiştir. Bu nedenle sizden her kim bu aya şâhit olursa hemen onda savm etsin/oruç tutsun... (Bakara, 185)
Elmalılı Hamdi Yazır tefsirinde savm şöyle tarif edilmiştir:
"sıyâm, savm", sözlükte nefsi meylettiği şeylerden, isterse bir söz olsun alıkoymak yani kendini tutmaktır.
Bakara 185’te savm’a ilişkin bir çok unsur vardır. Ancak emir bir tanedir ve çok açıktır: “Savm edin/kendinizi tutun”. Bu emrin ne şekilde yerine getirileceği insanın özgür iradesine bırakılmıştır. İşte savm, arzu ve isteklerimiz konusunda kendimizi tutmak, bu yönde irade göstermektir. Hem yememek hem içmemek suretiyle savm edilebileceği gibi sadece yememek ya da sadece içmemek suretiyle de savm edilebilir. Sigara içmemek, kumar oynamamak, alkol kullanmamak, dedikodu yapmamak ve bunlar gibi daha yüzlerce konuda savm edilebilir. Bünyeleri, duyguları, düşünceleri, arzuları, hayatı algılamaları, psikolojileri farklı milyonlarca insan için geçerli bir tek savm şekli yoktur.
Ancak bugüne kadar savm önce oruç ismiyle hayatımıza girmiş daha sonra da yememek içmemek ve cinsel ilişkide bulunmamak olarak algılanmıştır.
Ragıp El İsfahani’nin Müfredat’ta savm için yaptığı tarif hayatımıza yerleşmiştir. Ragıp El İsfahani Müfredat’ta savm’ı “yemeyi, içmeyi, konuşmayı ve cinsel ilişkiyi bırakmak” olarak tarif etmiş ve bu tarif de kabul görmüştür. İsfahani’nin tanımını yaptığı, Kur’an’da yer alan savm çeşitlerinin bir toplamıdır. Bunlar da savm’dır ama savm’lar bunlarla sınırlı değildir.
Yiyip içerek de savm edilebileceği Meryem Suresi’nden açıkça anlaşılmaktadır:
Sonra ona aşağısından/aşağısındaki kişiseslendi: "Sakın üzülme, Rabbin alt tarafında bir su arkı akıttı. Hurma dalını kendine doğru silkele, üzerine olgunlaşmış taze hurmalar düşsün. Sonra ye, iç, gözün aydın olsun. Sonra eğer beşerden birini görürsen, ‘Ben Rahmân'a bir savm adadım, onun için bugün hiçbir kimseyle konuşmayacağım' de." (Meryem, 24-26)
Kadınların konuşmayı erkeklerden çok sevdikleri ve daha çok konuştukları bilimsel bir gerçektir. Burada da Meryem, İsa’nın doğumuyla ilgili konuşma dürtüsüne savm ederek engel olmaktadır. İsfahani’nin tanımına göre Meryem’in savm’ı 4’te 1 savm olmaktadır. Tanımda yer alan 4 unsurdan sadece konuşma hususunda savm edilmiştir. Ancak ayet Meryem için “savm etti” demektedir. Eğer ki savm, yemeyi içmeyi tamamen kesmektir denirse o taktirde Meryem’in savm’ı açıklanamaz olur ve Kur’an’a çelişki atfedilmiş olur. Kur’an’da çelişki yoktur.
Ayrıca Bakara 185’te “Allah size kolaylık diler zorluk dilemez” denerek, bizden evvelkilerin savm’ından (Bakara 183’te anlatılandan) daha kolay bir uygulamaya gidileceği belirtmiştir. Bir sonraki cümledede “Bu kolaylık,  …sayıyı tamamlamanız… içindir” denerek artık herkesin sayıyı tamamlayabileceği bir savm uygulamasına geçileceğinin haberi verilmiştir.
B.Bakara 187:
Oruç tutma gecesinde kadınlarınıza refes [çirkin söz, cinsel ilişki], size helâl kılındı. Onlar, sizin için bir giysidir siz de onlar için bir giysisiniz. Allah, sizin kendinize hâinlik ettiğinizi bildi de tevbenizi kabul etti ve sizi bağışladı. Artık onlara [kadınlarınıza] yaklaşın ve Allah'ın sizler için yazdığı şeylerden arayın. Ve fecrden beyaz iplik siyah iplikten sizin için açığa çıkıncaya kadar yiyin, için. Ve geceye kadar orucu tamamlayın. Ve siz mescidlerde âkif [programlı ibâdet hâlinde] iken onlara yaklaşmayın. Bunlar, Allah'ın sınırlarıdır, Artık onlara [Allah'ın sınırlarına] yaklaşmayın. Allah, takvâlı olsunlar diye âyetlerini insanlara işte böyle açıkça ortaya koyar. (Bakara, 187)
Bakara 185’teki emir açıktır: “Savm edin/kendinizi tutun”. Bu emrin ne şekilde yerine getirileceği insanın özgür iradesine bırakılmıştır. Ayetlerden anlaşıldığına göre, Bakara 185 indiğinde Muhammed toplumu sabahtan akşama kadar yememek içmemek ve savm süresince cinsel ilişkiye girmemek yönünde savm kararı almıştır. Ancak eşleri ile birlikte olmamak yönündeki savm’larını yerine getirememişlerdir. Bunun üzerine Bakara 187. Ayeti inerek geceleri eşleri ile birlikte olmayı helalleştirmiştir/serbestleştirmiştir.
Şimdi Bakara 187’deki “Bunlar, Allah'ın sınırlarıdır, Artık onlara [Allah'ın sınırlarına] yaklaşmayın” cümlesi ile Bakara 187. Ayetini tahlil edelim:
Muhammed toplumu savm süresince eşleriyle cinsel ilişkiye girmeme konusunda savm kararı almış ancak bu konuda kendilerini tutamamışlardır. Bu suretle Bakara 185’teki kendini tutma emrini ihlal etmişlerdir. Kendilerini tutamayacakları konuda savm kararı almakla aşırıya kaçmışlardır. Ayetler sadece uygulanmamak suretiyle değil, uygularken aşırıya gitmek suretiyle de ihlal edilebilir. Bu ihlalden sonra da tevbe etmişlerdir. Bu tevbe üzerine: “Allah, sizin kendinize hâinlik ettiğinizi bildi de tevbenizi kabul etti ve sizi bağışladı” denerek tevbeler kabul edilmiştir. Bakara 187 ayeti bu ihlal ve tevbeler üzerine inmiştir. İnmesiyle birlikte:
1.Geceleri cinsel ilişkiyi helalleştirmiş/serbestleştirmiş ve bu yolla insanların kendilerine yaptıkları zulme son vermiştir. Ancak bu helalleştirme diğer yönüyle bir haramlaştırmayı/yasaklamayı beraberinde getirmiştir. Buna göre gündüzleri cinsel ilişki yasaktır. Bu birinci sınırdır.
2.Muhammed toplumu gündüzleri yememe ve içmeme yönündeki savmlarını yerine getirdiğinden burada bir onama vardır. O sebeple yemek ve içmek konusunda bir haramlaştırma/yasaklama yoktur. Yani Bakara 185’te belirtildiği gibi insanlar hangi konuda savm edeceklerine özgür iradeleriyle karar verecektir. Muhammed toplumu gündüzleri yememe içmeme yerine başka türlü bir savma gitmiş ve onu da uygulamış olsaydı yine onanacaktı. Çünkü emir kendini tutmaktır. Kendini tutmanın hangi konuda olacağını kişiler kendileri belirleyecektir.
3.Geceleri cinsel ilişkinin helalleştirilmesine karşılık dengeyi sağlamak için itikafta iken cinsel ilişki yasağı gelmiştir. Bu da ikinci sınırdır.
Bakara 187’de “yemeyin, içmeyin” diye bir emir yoktur. Sadece Muhammed toplumunun kendisine uygun bulduğu sabahtan akşama kadar yememe içmeme kararının onayı vardır. Bu anlamda o gün yaşayanların kendileri için belirledikleri sabahtan akşama kadar yememe içmeme şeklindeki savm’ını kurallaştırmak uygun değildir. Belli bir süreyle de olsa Allah hiç kimseye yemeyi içmeyi yasaklamış değildir. Sadece Kendisinin anılmasının yolunun insanın kendisini tutmasından geçtiğini belirterek hangi konuda kişinin kendisini tutacağını kişinin özgür iradesine bırakmıştır. Bakara 187 ayetinde, savm halinde iken gündüzleri cinsel ilişkiye girmemek ve itikaftayken cinsel ilişkiye girmemek dışında bir sınır, bir yasak yoktur.
Mekke ve Medine tarlanın, bağın, bahçenin ve suyun olmadığı bir çöl arazisidir. Bu sebeple o günkü Arap toplumu açlığa ve susuzluğa çocuktan beri talimli ve dayanıklıdır. Bu coğrafyada büyüyen insanlar için sabahtan akşama kadar yememek ve içmemek belki de birçok gün yaptıkları bir şeydir ve onlar için kolaydır. Buna karşılık o günkü toplum bir çoğumuz için daha kolay görünen cinsel ilişkiye girmemek yönündeki savm’ı gerçekleştirememiştir. O halde bugün için şunu söyleyebiliriz: Yaşadığı coğrafya, yetişme şartları, duygu, düşünce, zaaf, arzu ve istekleri farklı olan her kişi, kendi sınırlarını bilerek aşırıya kaçmadan ve kendine zulmetmeden kendine uygun savm şeklini belirlemelidir.
Bu anlamda Bakara 187 tek başına değerlendirilemez. Önce Bakara 185’teki savm emrinin niteliği belirlenmeli daha sonra Bakara 187 bu ayete göre değerlendirilmelidir. Savm emri Bakara 187’de değil, Bakara 185’tedir.
C.SAVM’IN AMACI:
Ramazân ayı ki, Kur’ân, bir kılavuz olarak ve furkândan, yol göstermeden açık açık açıklamalar olarak kendisinde indirilmiştir. Bu nedenle sizden her kim bu aya şâhit olursa hemen onda savm etsin/oruç tutsun... (Bakara, 185)
Yukarıda altı çizili bölüm bize savm’ın sebebini açıklamaktadır. Biz savmı, Şehri Ramazan’da/Başlangıç Dolunay’ında Kur’an’ın indirilmesi nedeniyle yerine getiriyoruz. Şimdi birinci ve ikinci cümleleri düz bir cümle haline getirelim:
Şehri Ramazan ki/Başlangıç Dolunay'ı ki, Kur’ân, bir kılavuz olarak ve furkândan, yol göstermeden açık açık açıklamalar olarak kendisinde indirildiği için sizden her kim bu aya şâhit olursa hemen onda savm etsin.
Kısaca, Kur’an Başlangıç Dolunay’ında indirildiği için savm edin, deniyor.
Kur’an kendi başına inmedi. Kur’an’ı indiren Allah. O halde, Allah Kur’an’ı indirdiği için savm edeceğiz.
O halde savm ederek, Kur’an’ı bir kılavuz olarak ve furkândan, yol göstermeden açık açık açıklamalar olarak indirdiğinden dolayı Allah’ı anıyoruz/Zikrullah.
Savm ile kendini tutma eylemi, Allah’ı anmak içindir.
Şerhi Ramazan’da/Başlangıç Dolunay’ında sadece savm edilmeyecek aynı zamanda Kur’an çalışılacaktır. Bunu da gerek Bakara 185 gerekse Bakara 187’den anlayabiliriz:
Şehri Ramazan ki/Başlangıç Dolunay'ı ki, Kur’ân, bir kılavuz olarak ve furkândan, yol göstermeden açık açık açıklamalar olarak kendisinde indirilmiştir. Bu nedenle sizden her kim bu aya şâhit olursa hemen onda savm etsin… (Bakara, 185)
Şehri Ramazan’da/Başlangıç Dolunay’ında Kur’an indirilmiştir. Kur’an baştan sona bilgi dolu bir kitaptır. O halde Allah’ı anmak için Kur’an da çalışılacaktır. Kur’an’ın indirilmesi sebebiyle savm yapılan bir dönemde Kur’an çalışmamak olmaz.
…Kim de hasta veya yolculukta ise diğer günlerden sayısıncadır. Allah, size kolaylık diler, size zorluk dilemez. Bu kolaylık, takvaya ulaştırması (Allah'ın koruması altına girmeniz) ve sayıyı tamamlamanız, size yol gösterdiğinden dolayı Allah'ı büyüklemeniz ve Allah’ın verdiği nimetlerin karşılığını ödeyesiniz diyedir.(Bakara, 185)
Aç kalmak, susuz kalmak, cinsel ilişkiye girmemek tek başlarına insanı takvaya ulaştırmaz. İnsanın takvaya ulaşması ham düşünce arzu ve isteklerini terk edip aklını işletmesi ile mümkündür. Savm (arzu ve istekler konusunda kendini tutmak) + ham düşüncelerden kurtulmak için Kur’an çalışmak insanı takvaya ulaştırır.
…Ve siz mescidlerde âkif [programlı ibâdet hâlinde] iken onlara yaklaşmayın. Bunlar, Allah'ın sınırlarıdır, Artık onlara [Allah'ın sınırlarına] yaklaşmayın. Allah, takvâlı olsunlar diye âyetlerini insanlara işte böyle açıkça ortaya koyar. (Bakara, 187)
Bu ayet de savm’da Kur’an çalışılacağını çok net göstermektedir. İsteyen herkes savm edecek Kur’an çalışacaktır. Ancak ayetten de anlaşılacağı üzere bir kısım insan savm zamanı mescidlerde programlı Kur’an çalışmaları yapacaktır.
Savm ile Allah, kullarına Kendisi’nin nasıl anılması gerektiğinin yolunu göstermektedir. Buna göre, kişi kendi belirlediği bir konuda kendini tutarak ve Kur’an çalışarak Allah’ı anacaktır.
2016 yılında savm/oruç günleri 20-21-22 Temmuz'dur.
NOT: Bakara 185 Kur’an Başlangıç Dolunay’ında indirildi der. Başlangıç Dolunay'ı aynı zamanda Kadir Gecesi’dir (Kadir Suresi).
“Savm” kelimesi sadece Meryem Suresi’nde Meryem’in kendini tutmasında kullanılır. Kur’an’da bunun dışında kalan ve oruç diye çevrilen kelime “siyam”dır. Her ikisi de kendini tutmaktır ancak “Savm” kişinin herhangi bir zaman herhangi sebeple kendini tutmasıdır (adak). “Siyam” ise Allah’ın Kur’an’da insanlar üzerine yazdığı kendini tutmaktır. “Savm” ismi ünlendiği için biz bu makalede “Savm” kelimesini kullandık.
SAVM ORUÇ
BU MAKALEDE ORUÇL İLGİLİ KUR’ANA UYMAYAN YERLERİ ANLATACAĞIM İNŞ.
Ey iman edenler, sizden öncekilere yazıldığı gibi, oruç, size de yazıldı (farz kılındı). Umulur ki sakınırsınız.
(Oruç) Sayılı günlerdir. Artık sizden kim hasta ya da yolculukta olursa tutamadığı günler sayısınca başka günlerde (tutsun). Zor dayanabilenlerin üzerinde bir yoksulu doyuracak kadar fidye (vardır). Kim gönülden bir hayır yaparsa bu da kendisi için hayırlıdır. Oruç tutmanız, -eğer bilirsenizsizin için daha hayırlıdır.
Oruç gecesinde kadınlarınıza yaklaşmak size helal kılındı. Onlar, sizin örtüleriniz, siz de onlara örtüsünüz. Allah, gerçekten sizin, nefislerinize ihanet ettiğinizi (güvenmediğinizi) bildi, tevbenizi kabul etti ve sizi bağışladı. Artık onlara yaklaşın ve Allah'ın sizin için yazdıklarını dileyin. Fecir vakti, sizce beyaz iplik siyah iplikten ayırd edilinceye kadar yiyin, için, sonra geceye kadar orucu tamamlayın. Mescidlerde itikafta olduğunuz zamanlarda onlara (kadınlarınıza) yaklaşmayın. Bunlar, Allah'ın sınırlarıdır, (sakın) onlara yanaşmayın. İşte Allah, insanlara ayetlerini böylece açıklar; umulur ki sakınırlar.
Haccı ve umreyi Allah için tamamlayın. Eğer (düşman, hastalık ve buna benzer nedenlerle) kuşatılırsanız, artık size kolay gelen kurban(ı gönderin). Kurban yerine varıncaya kadar başlarınızı traş etmeyin. Kim sizden hasta ise veya başından şikayeti varsa, onun ya oruç ya sadaka veya kurban olarak fidye (vermesi gerekir). Güvenliğe kavuşursanız, hacca kadar umre ile yararlanmak isteyene, kolayına gelen bir kurban(ı kesmek gerekir). Bulamayana da, hacc'da üç gün, döndüğünüzde yedi (gün) olmak üzere, bunlar, tamı tamına on (gün) oruç vardır. Bu, ailesi Mescid-i Haram'da olmayanlar içindir. Allah'tan korkun ve bilin ki Allah, muhakkak cezası pek çetin olandır.
Bir mü'mine, -hata sonucu olması dışındabir başka mü'mini öldürmesi yakışmaz. Kim bir mü'mini 'hata sonucu' öldürürse, mü'min bir köleyi özgürlüğüne kavuşturması ve ailesine teslim edilecek bir diyeti vermesi gerekir. Onların (bunu) sadaka olarak bağışlamaları başka. Eğer o, mü'min olduğu halde size düşman olan bir topluluktan ise, bu durumda mü'min bir köleyi özgürlüğe kavuşturması gerekir. Şayet kendileriyle aranızda andlaşma olan bir topluluktan ise, bu durumda ailesine bir diyet ödemek ve bir mü'min köleyi özgürlüğe kavuşturmak gerekir. (Diyet ve köle özgürlüğü için gereken imkanı) Bulamayan ise, kesintisiz olarak iki ay oruç tutmalıdır. Bu, Allah'tan bir tevbedir. Allah bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.
Allah sizi, yeminlerinizdeki 'rastgele söylemelerinizden, boş sözlerden' dolayı sorumlu tutmaz, ancak yeminlerinizle bağladığınız sözlerden dolayı sizi sorumlu tutar. Onun (yeminin) keffareti, ailenizdekilere yedirdiklerinizin ortalamasından on yoksulu doyurmak ya da onları giydirmek veya bir köleyi özgürlüğüne kavuşturmaktır. (Bunlara imkan) Bulamayan (için) üç gün oruç (vardır.) Bu, yemin ettiğinizde (bozduğunuz) yeminlerinizin keffaretidir. Yeminlerinizi koruyunuz. Allah, size ayetlerini böyle açıklar, umulur ki şükredersiniz.
Ey iman edenler, siz ihramlıyken avı öldürmeyin. Sizden kim onu kasıtlı olarak (taammüden) öldürürse, cezası, hayvandan öldürdüğünün bir benzeridir. Buna da, Kabe'ye ulaşmış bir kurbanlık olarak içinizden adalet sahibi iki kişi hükmedecektir. Veya yoksulları doyurmak veya onun dengi oruç tutmak olan bir keffaret vardır. Böylelikle işlediğinin vebalini tadmış olsun. Allah geçmişte olanı bağışladı. Ama kim tekrarlarsa, Allah ondan öc alacaktır. Allah üstün ve güçlü olandır, öc sahibidir.
Artık, ye, iç ; gözün aydın olsun. Eğer herhangi bir beşer görecek olursan, de ki: 'Ben Rahman (olan Allah) a oruç adadım, bugün hiç kimseyle konuşmayacağım.'
Şüphesiz, müslüman erkekler ve müslüman kadınlar, mü'min erkekler ve mü'min kadınlar, gönülden (Allah'a) itaat eden erkekler ve gönülden (Allah'a) itaat eden kadınlar, sadık olan erkekler ve sadık olan kadınlar, sabreden erkekler ve sabreden kadınlar, saygıyla (Allah'tan) korkan erkekler ve saygıyla (Allah'tan) korkan kadınlar, sadaka veren erkekler ve sadaka veren kadınlar, oruç tutan erkekler ve oruç tutan kadınlar, ırzlarını koruyan erkekler ve (ırzlarını) koruyan kadınlar, Allah'ı çokça zikreden erkekler ve (Allah'ı çokça) zikreden kadınlar; (işte) bunlar için Allah bir bağışlanma ve büyük bir ecir hazırlamıştır.
Mücâdele / 4 
    
(Medenî 105)
Ancak buna (imkan) bulamayanlar (için de) birbirleriyle temas etmeden önce, kesintisiz iki ayoruç (yüklenmiştir); buna güç yetiremeyenler altmış yoksulu doyursun. Bu (kolaylık), Allah'a ve O'nun Resûlü'ne iman etmeniz dolayısıyladır. Bunlar, Allah'ın sınırlarıdır. Kafirler içinse acı bir azab vardır.
Tahrîm / 5 
    
(Medenî 107)
Belki onun Rabbi, -eğer sizi boşayacak olursaona yerinize sizlerden daha hayırlı müslüman, mü'min, gönülden itaat eden, tevbe eden, ibadet eden, oruç tutan dul ve bakire eşler' verir.
ORUCUN ON GÜN OLDUĞUNU İDDİA EDENLERİN DAYANDIKLARI AYET!!!!!



RAHMAN VE RAHİM OLAN ALLAH’IN ADIYLA

2/196- Haccı ve umreyi Allah için tamamlayın. Eğer (düşman, hastalık ve buna benzer nedenlerle) kuşatılırsanız, artık size kolay gelen kurban(ı gönderin). Kurban yerine varıncaya kadar başlarınızı traş etmeyin. Kim sizden hasta ise veya başından şikayeti varsa, onun ya oruç ya sadaka veya kurban olarak fidye (vermesi gerekir). Güvenliğe kavuşursanız, hacca kadar umre ile yararlanmak isteyene, kolayına gelen bir kurban(ı kesmek gerekir). Bulamayana da, haccda üç gün, döndüğünüzde yedi (gün) olmak üzere, bunlar, tamı tamına on (gün) oruç vardır. Bu, ailesi Mescid-i Haram’da olmayanlar içindir. Allah’tan korkun ve bilin ki Allah, muhakkak cezası pek çetin olandır.

Kuran’da geçen bir ayetin ne demek istediğini doğru olarak anlayabilmek için, o ayetin kendisinden önce ve kendisinden sonra gelen ayetleri de beraber düşünmek gerekir. Eğer ayetin konu içerisindeki yeri ve konumu tespit edilemezse ayete başka anlamlar yüklenerek farklı anlamlara saptırılabilir. Şimdi ayet nasıl bir konu içerisinde zikredilmektedir onu, tespit etmeye çalışalım.

2/190- Sizinle savaşanlara karşı Allah yolunda savaşın, (ancak) aşırı gitmeyin. Elbette Allah aşırı gidenleri sevmez.
2/191- Onları, bulduğunuz yerde öldürün ve sizi çıkardıkları yerden siz de onları çıkarın. Fitne, öldürmekten beterdir. Onlar, size karşı savaşıncaya kadar siz, Mescid-i Haram yanında onlarla savaşmayın. Sizinle savaşırlarsa siz de onlarla savaşın. Kafirlerin cezası işte böyledir.
2/192- Onlar, (savaşa) son verirlerse (siz de son verin); şüphesiz Allah, bağışlayandır esirgeyendir.
2/193- (Yeryüzünde) Fitne kalmayıncaya kadar onlarla savaşın. Eğer vazgeçerlerse, artık zulüm yapanlardan başkasına karşı düşmanlık yoktur.
2/194- Haram ay, haram aya karşılıktır; hürmetler (de) karşılıklıdır. Öyleyse kim size saldırırsa, onun saldırdığı gibi siz de ona saldırın. Allah’tan korkup-sakının ve bilin ki Allah, muhakkak ki korkup-sakınanlarla beraberdir.
2/195- Allah yolunda infak edin ve kendinizi kendi ellerinizle tehlikeye atmayın. İyilik edin. Şüphesiz Allah, iyilik edenleri sever.
Konu inkâr edenlerin Müslüman olanlara saldırma ve savaş söz konusu olduğunda Kâbe’ye umre ve haç etmenin güvenlik açısından tehlike arz ettiği durumdan bahsedilmektedir. Kuran dikkat ederseniz Müslüman olanlar için yapılması gereken ibadetlerin zorunlu şartlar altında bazı engeller çıkması sonucunda Müslüman olanların durumlarına göre bazı fidye vermeleri sonucunda af kapsamına girdiğini anlatarak inanlar üzerindeki ağır yükü hafifletmektedir. Şimdi Sayılı günlerdeki orucun on gün olarak anlayanların yanıldıkları konu ile ilgili ayeti kuran bütünlüğü içerisinde geçen ayetlerle Bağlantı kurarak ne Kadar bir yanlışa düştüklerini izah etmeye çalışacağım.
2/183- Ey iman edenler, sizden öncekilere yazıldığı gibi, oruç, size de yazıldı (farz kılındı). Umulur ki sakınırsınız.
2/184- (Oruç) Sayılı günlerdir. Artık sizden kim hasta ya da yolculukta olursa tutamadığı günler sayısınca başka günlerde (tutsun). Zor dayanabilenlerin üzerinde bir yoksulu doyuracak kadar fidye (vardır). Kim gönülden bir hayır yaparsa bu da kendisi için hayırlıdır. Oruç tutmanız, -eğer bilirseniz- sizin için daha hayırlıdır.
Oruç her Müslüman’ım diyenlerin sağlık durumu yerinde ve oruç tutmaya mazeret teşkil etmeyenlerin her ramazan ayında bir ay oruç tutmakla yükümlüdürler. Eğer ayette de belirtildiği gibi geçici mazeret teşkil edenler, hasta ya da yolculukta olalar için müsait bir zamanda tutamadıkları günler sayısı kadar, kaza ederek tutmaları gerekir. Eğer sağlık durumları düzelmeyecek kadar müzminleşmişse bir başka ifadeyle oruç tutmada zorlanacaklarsa bu durumda tutamadığı orucun fidyesini verecek güçte ise fidyesini vermesi gerekir. Orucun nasıl tutulacağını Kuran şöyle tarif eder.
2/187- Oruç gecesinde kadınlarınıza yaklaşmak size helal kılındı. Onlar, sizin örtüleriniz, siz de onlara örtüsünüz. Allah, gerçekten sizin, nefislerinize ihanet etmekte olduğunuzu bildi, tevbenizi kabul etti ve sizi bağışladı. Artık onlara yaklaşın ve Allah’ın sizin için yazdıklarını dileyin. Fecir vakti, sizce beyaz iplik siyah iplikten ayırt edilinceye kadar yiyin, için, sonra geceye kadar orucu tamamlayın. Mescidlerde itikafta olduğunuz zamanlarda onlara (kadınlarınıza) yaklaşmayın. Bunlar, Allah’ın sınırlarıdır, (sakın) onlara yanaşmayın. İşte Allah, insanlara ayetlerini böylece açıklar; umulur ki sakınırlar.
Oruç Kuran’da tarif edildiği gibi, seher vaktinden geceye kadar yemeden içmeden ve cinsellikten uzaklaşarak ramazan ayı boyunca sürekli tekrarlanarak bu ibadeti yerine getirmek için, engeli olamayan her Müslüman için yapılması farz olan bir ibadet şeklidir. Ancak Yapılan bazı yanlış davranışların sonucunda veya verilmesi gereken fidye bedelini ödeyemeyenlere kolaylık olması için kefaret olarak oruç tutma alternatifi kullanılmaktadır.
Kazara adam öldürenlere ve ziharda bulunanlara yaptıkları yanlış davranış olarak, fidye veremeyenlere iki ay oruç  kefareti vardır.
4/92- Bir mü’mine, -hata sonucu olması dışında- bir başka mü’mini öldürmesi yakışmaz. Kim bir mü’mini ‘hata sonucu’ öldürürse, mü’min bir köleyi özgürlüğüne kavuşturması ve ailesine teslim edilecek bir diyeti vermesi gerekir. Onların (bunu) sadaka olarak bağışlamaları başka. Eğer o, mü’min olduğu halde size düşman olan bir topluluktan ise, bu durumda mü’min bir köleyi özgürlüğe kavuşturması gerekir. Şayet kendileriyle aranızda andlaşma olan bir topluluktan ise, bu durumda ailesine bir diyet ödemek ve bir mü’min köleyi özgürlüğe kavuşturmak gerekir. (Diyet ve köle özgürlüğü için gereken imkanı) Bulamayan ise, kesintisiz olarak iki ay oruç tutmalıdır. Bu, Allah’tan bir tevbedir. Allah bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.
58/3- Kadınlarına “zıhar”da bulunanlar, sonra söylediklerinden geri dönenlerin, birbirleriyle temas etmeden önce bir köleyi özgürlüğüne kavuşturmaları gerekir. İşte size bununla öğüt verilmektedir. Allah, yaptıklarınızı haber alandır.
58/4- Ancak buna (imkan) bulamayanlar (için de) birbirleriyle temas etmeden önce, kesintisiz iki ay oruç (yüklenmiştir); buna güç yetiremeyenler altmış yoksulu doyursun. Bu (kolaylık), Allah’a ve O’nun Resûlü’ne iman etmeniz dolayısıyladır. Bunlar, Allah’ın sınırlarıdır. Kafirler içinse acı bir azap vardır.
Bu ayetler ışığı altında bizim asıl konumuzu ilgilendiren “on gün” orucu ne içinmiş onu tahlil etmeye çalışalım.
2/196- Haccı ve umreyi Allah için tamamlayın. Eğer (düşman, hastalık ve buna benzer nedenlerle) kuşatılırsanız, artık size kolay gelen kurban(ı gönderin). Kurban yerine varıncaya kadar başlarınızı traş etmeyin. Kim sizden hasta ise veya başından şikayeti varsa, onun ya oruç ya sadaka veya kurban olarak fidye (vermesi gerekir). Güvenliğe kavuşursanız, hacca kadar umre ile yararlanmak isteyene, kolayına gelen bir kurban(ı kesmek gerekir). Bulamayana da, haccda üç gün, döndüğünüzde yedi (gün) olmak üzere, bunlar, tamı tamına on (gün) oruç vardır. Bu, ailesi Mescid-i Haram’da olmayanlar içindir. Allah’tan korkun ve bilin ki Allah, muhakkak cezası pek çetin olandır.

1- Haccı ve umreyi Allah için tamamlayın.
Önce Hac kelimesinin ne anlama geldiğini anlamaya çalışalım. Hac için Kuran’da yaklaşık olarak onun üzerinde ayet vardır. Kuran bu konuda şöyle der.
3/ 97- Orada apaçık ayetler (ve) İbrahim’in makamı vardır. Kim oraya girerse o güvenliktedir. Ona bir yol bulup güç yetirenlerin Ev’i haccetmesi Allah’ın insanlar üzerindeki hakkıdır. Kim de inkar ederse, şüphesiz, Allah alemlere karşı muhtaç olmayandır.
Hacca gitmek turistik bir seyahat etmek değildir. Hac etmek demek Bütün insanlara önder olan bir peygamberin yaşam biçimini hayat tarzını öğrenerek Dünya hayatında iman eden bir Müslüman’ın nasıl bir yol yöntem takip edeceğinin ilkelerini öğrenerek Allah’a nasıl, teslim olunacağının mesajını vermektedir.
2/ 125- Hani Evi (Ka’be’yi) insanlar için bir toplanma ve güvenlik yeri kılmıştık. “İbrahim’in makamını namaz yeri edinin”, İbrahim ve İsmail’e de, “Evimi, tavaf edenler, itikafa çekilenler ve rüku ve secde edenler için temizleyin” diye ahid verdik.
Erkek olsun kadın olsun her Müslüman için olmazsa olmazlardan olan yol Allah’ın Hazreti İbrahim’in şahsında, yeşerip şekillenmiş bir yaşam biçimini insanlara örnek olarak Allah bize göstermiştir.
Babası anası ve kavminin hepsi genelde müşrik olan bir toplum içerisinden Allah’ın kendi fıtratına yerleştirmiş olduğu takva sesini ön plana çıkartarak Yerlerin ve göklerin yaratıcısı Olan Allah’a teslim olmayı başarmış ve Allah da onu dünya hayatında peygamber olmayı nasip etmiştir.
2/ 150- Her nereden çıkarsan, yüzünü Mescid-i Haram yönüne çevir. (Siz de) Her nerede olursanız yüzünüzü onun yönüne çevirin. Öyle ki, onlardan zulmedenlerin dışında insanların, size karşı bir delilleri olmasın. Onlardan korkmayın, Benden korkun, üzerinizdeki nimetimi tamamlayayım. Umulur ki hidayete erersiniz.
İşte Allah, her türlü İnanç ve yaşam biçimi farklılığı içerisinde olursanız olun yönünüzü İbrahim’in iman emiş ve yaşamış olduğu dine çevirin. Sizin için kurtuluş yolu budur. Anlamı ifade edilmektedir.
Yani her Müslüman’ım diyenler, malını yakınlarını hatta ve hatta canını riske atarak öyle bir yaşam şekline kendisini kavuşturması gerekir.
9/ 111- Hiç şüphesiz Allah, mü’minlerden -karşılığında onlara mutlaka cenneti vermek üzere- canlarını ve mallarını satın almıştır. Onlar Allah yolunda savaşırlar, öldürürler ve öldürülürler; (bu,) Tevrat’ta, İncil’de ve Kur’an’da O’nun üzerine gerçek olan bir vaaddir. Allah’tan daha çok ahdine vefa gösterecek olan kimdir? Şu halde yaptığınız bu alış-verişten dolayı sevinip-müjdeleşiniz. İşte ‘büyük kurtuluş ve mutluluk’ budur.
Demek ki Hac Allah’ın insanları dünya hayatından ahiret hayatındaki ebedi mutluluğa giden yolun şifresi, cevheri, hazinesi orada saklı olan bir makam imiş. Her Müslüman’ım diyenler oraya gidebilecek ortamı imkânı ve sağlık durumu yerinde ise mutlaka ama mutlaka gidecektir ve gitmesi gerekir.
2- Eğer (düşman, hastalık ve buna benzer nedenlerle) kuşatılırsanız, artık size kolay gelen kurban(ı gönderin
Şimdi, Hacca, bir başka ifadeyle Kâbe’ye gidilmesi mümkün olamayan durumları Kuran ayrı ayrı anlatarak bilgi verilmekte ve yapılması gereken çözüm yollarını sunmaktadır.
3- Kim sizden hasta ise veya başından şikayeti varsa, onun ya oruç ya sadaka veya kurban olarak fidye (vermesi gerekir).
Burada ifade edilen “başından şikâyet” hac veya umreye engel olan herhangi bir şey varsa yapılması gereken kuralları Allah sıralamaktadır. Bunlar, ya oruç tutmak, ya sadaka vermek, ya da kurban kesmektir.
4-Güvenliğe kavuşursanız, hacca kadar umre ile yararlanmak isteyene, kolayına gelen bir kurban(ı kesmek gerekir).
Hac etmenin en önemli şartlarından birisi güvenliktir. Bakınız Allah burada bile insan canına ne kadar önem ve kıymet verdiği anlaşılmaktadır. Eğer sağlık durumunuz yerinde ise hac eteye gidebilecek mali imkanınız da varsa bir kurban kesmeyi Allah emretmektedir. O da kolayınıza geleni derken de sizi ekonomik yönden sarsmayacak bir kurbandır.
5- Bulamayana da, haccda üç gün, döndüğünüzde yedi (gün) olmak üzere, bunlar, tamı tamına on (gün) oruç vardır.
Kurban kesme imkânı olmayanlar için, diyet bedeli olarak hacda üç gün, kendi memleketlerine yani ikamet yerlerine döndüklerinde ise yedi gün daha ekleyerek toplam on gün oruç tutmaları gerekmektedir.
6- Bu, ailesi Mescid-i Haram’da olmayanlar içindir. Allah’tan korkun ve bilin ki Allah, muhakkak cezası pek çetin olandır.
Mescidi haramda olanlara, yani ikamet yeri Kâbe ve çevresinde bulunanlara kurban kesme imkanı olmayanlara oruç tutma gibi yükümlülükleri olmadığını söylemektedir.
Kuran’da bir ay oruç yoktur. On gün oruç vardır diyerek geleneksel din anlayışına karşı çıkmak adına ayetleri çarpıtarak her ramazan ayında bir ramazan boyunca oruç tutmalarının yanlış olduğunu söylemek büyük bir yanlışlıktır. Bahsettikleri on gün oruç hacda kurban kesme imkânı olmayan ve aynı zamanda ikamet yeri Kâbe ve çevresi dışında uzak yerlerden gelenler için emredilen bir oruçtur. Şimdi Kuranda geçen bazı insanların yapamadıkları bir suça karşılık oruç tutulması gerektiği ile ilgili ayetlerden örnekler vererek bunları açık ve net olarak ispat etmeye çalışalım.
Kuran içerisinde on bir ayette oruç kelimesi geçmektedir. Bunlardan bazı ayetlerde orucun ne için tutulması gerektiğini bizlere açık ve net bir şekilde açıkladığını görmekteyiz.
YEMİN BOZMA ORUCU;
5/89- Allah sizi, yeminlerinizdeki ‘rastgele söylemelerinizden, boş sözlerden’ dolayı sorumlu tutmaz, ancak yeminlerinizle bağladığınız sözlerden dolayı sizi sorumlu tutar. Onun (yeminin) kefareti, ailenizdekilere yedirdiklerinizin ortalamasından on yoksulu doyurmak ya da onları giydirmek veya bir köleyi özgürlüğüne kavuşturmaktır. (Bunlara imkan) Bulamayan (için) üç gün oruç (vardır.) Bu, yemin ettiğinizde (bozduğunuz) yeminlerinizin kefaretidir. Yeminlerinizi koruyunuz. Allah, size ayetlerini böyle açıklar, umulur ki şükredersiniz.
Aslında buradaki yemin başka yeminleri de içerisine alsa da Nikâh sözleşmesini bozma anlamındaki yapılan yemindir. Konumuz yemin bahsi ile ilgili bilgi vermek olmadığı için detaylara girip sizi yormak istemiyorum. Diyelim ki bir kişi bir talak veya üç talak sen benden boşsun dediği zaman evlilik akdinin sona ermiş olmadığını talak bahsinde bunların gerçekleşmesi için periyodik olarak bir süreç geçmesi gerektiğini izah etmeye çalışmıştık.
Elbette yapılan her yanlış davranışın bir bedeli bir sorumluluğu olduğu gibi, konuşulan ve söylenen her yanlış sözün de bir sorumluluğu bir bedeli olması gerekir. Yemin edip de ettiği yemininde duramayıp dönenler şu cezalarla karşılaşmaktadırlar. 1-Ailesinin yediği veya giydiği şeylerin değerinde on yoksulu giydirmesi veya doyurması. 2-Bir köleyi özgürlüğüne kavuşturması. 3- Eğer on yoksulu doyuracak, on yoksulu giydirecek kadar mali gücü yerinde değilse bir köleyi azat etmesi gerektiğini Allah emretmektedir. Eğer bunlara da gücü yetmiyorsa üç gün oruç tutması gerektiği emri verilmektedir. Bu tabi ki Müslüman’ım diyenler içindir.
Şimdi ayette yemin edip yerine getiremediği zaman üç gün oruç tutma kefaretini, tutarda Müslüman olanlara Allah üç gün oruç emretti deseniz tutarlı bir anlayış olabilir mi?
ZİHAR ORUCU;
58/3- Kadınlarına “zıhar”da bulunanlar, sonra söylediklerinden geri dönenlerin, birbirleriyle temas etmeden önce bir köleyi özgürlüğüne kavuşturmaları gerekir. İşte size bununla öğüt verilmektedir. Allah, yaptıklarınızı haber alandır.
58/4- Ancak buna (imkan) bulamayanlar (için de) birbirleriyle temas etmeden önce, kesintisiz iki ay oruç (yüklenmiştir); buna güç yetiremeyenler altmış yoksulu doyursun. Bu (kolaylık), Allah’a ve O’nun Resûlü’ne iman etmeniz dolayısıyladır. Bunlar, Allah’ın sınırlarıdır. Kafirler içinse acı bir azap vardır.
Zihar, Nikâhlı olan karısına sen annem gibisin diyerek cinsel ilişki durumunu tamamen kapatmasıdır. İşte erkekle karısının tekrar cinsel ilişki kurabilmeleri için bunu söyleyen erkeğin cinsel temas kurmadan önce iki ay kesintisiz olarak oruç tutması ile kefaretinin çözüleceğini kuran bize bilgi vermektedir. 
Zihar ile ilgili oruç cezasını tutar da Allah Müslüman olanlara iki ay oruç tutmayı emretti desek olur mu? Elbette bu da olmaz. Çünkü bu ziharda bulunanların kefaret orucudur.
KONUŞMAMA ORUCU;
19/26- Artık, ye, iç, gözün aydın olsun. Eğer herhangi bir beşer görecek olursan, de ki: “Ben Rahman (olan Allah)’ a oruç adadım, bugün hiç kimseyle konuşmayacağım.”
3/41- (Zekeriya) “Rabbim, bana bir alamet (ayet) ver.” dedi. “Sana alamet, işaretleşme dışında, insanlarla üç gün konuşmamandır. Rabbini çokça zikret ve akşam sabah O’nu tespih et.” dedi.
Konuşmama orucunun yemeyle içmeyle alakası olmayan sadece insanlara vahiy anlatım veya tebliğ sürecinin fayda vermemesi ve beklemeye bırakıldığı bir dönemdir. Artık söz söylemenin bittiği artık belgenin ispatın gerekliliği zorunlu olan bir konuşmamadır. Konu içerisinde peş peşe gelen ayetlerde Meryem’in konuşmama orucu sonucunda İsa peygamber Zekeriya peygamberin konuşmama orucunda Yahya peygamberle bir ayet olarak toplumun karşısına çıkmaktadır.
3/38- Orada Zekeriya Rabbine dua etti: “Rabbim, bana Katından tertemiz bir soy armağan et. Doğrusu Sen, duaları işitensin” dedi.
3/39- O mihrapta namaz kılarken, melekler ona seslendi: “Allah, sana Yahya’yı müjdeler. O, Allah’tan olan bir kelimeyi (İsa’yı) doğrulayan, efendi, iffetli ve salihlerden bir peygamberdir.”
3/40- Dedi ki: “Rabbim, bana gerçekten ihtiyarlık ulaşmışken ve karım da kısırken nasıl bir oğlum olabilir?” “Böyledir” dedi, “Allah dilediğini yapar.”
Bu ayette Zekeriya peygamberin ihtiyarlığa ulaşması ve karısının kısır oluşunu Kuran mecazi bir anlatımla anlatmıştır. Allah’ın sünnetinde kadınlarda doğurganlık yaşının sona ermesinden sonra çocuk olması anlamında değil, Kısırlığın Kendisinden sonra gelecek olan kavme kendi dinini miras bırakacak birisinin olamaması endişesidir.
Zekeriya peygamberin bu yakarışı ve duası benim anlayabildiğim kadarı ile Yahya Zekeriya’nın başka bir kadından, İsa da Meryem’den olan iki babaları bir anaları ayrı iki üvey kardeştirler. Kör, Allah’tan bir köz istemiş Alah da ona iki göz vermiş “ derler ya aynen onun gibi Zekeriya Allah’tan kendi din anlayışını bırakacak bir erkek çocuk istemiş Allah da Zekeriya’ya iki tane birbirlerini destekleyen iki oğul peygamber vermiştir.
19/27- Böylece onu taşıyarak kavmine geldi. Dediler ki: “Ey Meryem, sen gerçekten şaşırtıcı bir şey yaptın.”
19/28- “Ey Harun’un kız kardeşi, senin baban kötü bir kişi değildi ve annen de azgın, utanmaz (bir kadın) değildi.”
19/29- Bunun üzerine ona (çocuğa) işaret etti. Dediler ki: “Henüz beşikte olan bir çocukla biz nasıl konuşabiliriz?”
19/30- (İsa) Dedi ki: “Şüphesiz ben Allah’ın kuluyum. (Allah) Bana kitabı verdi ve beni peygamber kıldı.”
19/31- “Nerede olursam (olayım,) beni kutlu kıldı ve hayat sürdüğüm müddetçe, bana namazı ve zekatı vasiyet (emr) etti.”
19/32- “Anneme itati de. Ve beni mutsuz bir zorba kılmadı.”
Meryem, Kuran’da iki övülmüş olan kadınlardan birisidir. Kuran İmran ailesini ve Meryem ile ilgili kıssada Meryem’i övgü dolu sözlerle anlatır. İsa Zekeriya peygamberin Kuran bütünlüğü içerisinde inceleme ve tahlil yaptığımızda oğlu olduğu anlaşılmaktadır. Bu konularla ilgili bir ok makaleler yazdım. Dileyenler O makalelerimi bularak okuyup bilgi sahibi olabilirler. Ayetlerde Yahya Zekeriya peygamberin oğlu olduğu açık ve net olarak belirtildiği halde İsa’nın babası olduğu açıklanmaz. Bunun sebebi Meryem İsa’ya Zekeriya’dan hamile iken Büyük ihtimal İsa doğmadan önce Zekeriya’nın, öldüğü anlaşılmaktadır.  Bu da İsa’nın babasından bahsedilmemesi İsanın babasız olduğu kanısı oluşturmuştur.
Oysa Kuran’da daha birçok peygamberlerin babasında bahsedilmediği gibi hem anasından hem de babasından bahsedilmeyen peygamberler de vardır.
Sonuç olarak, on gün oruç Müslüman olanların hac ibadetini yapmadan umreye giden bir Müslüman’ın “Güvenliğe kavuşursanız, hacca kadar umre ile yararlanmak isteyene, kolayına gelen bir kurban(ı kesmek gerekir). Bulamayana da, haccda üç gün, döndüğünüzde yedi (gün) olmak üzere, bunlar, tamı tamına on (gün) oruç vardır. Bu, ailesi Mescid-i Haram’da olmayanlar içindir. Allah’tan korkun ve bilin ki Allah, muhakkak cezası pek çetin olandır.

Kolayına gelen bir kurbanı bulamayanların mescidi haram dışında olanlara hacda üç gün kendi memleketlerine varınca da yedi gün daha oruç tutarak tamı tamına on güne tamamlamaları istenmektedir. Olay bundan ibarettir. Bazı Kuran okuyucu kardeşlerimin Oruç yoktur. konuşmama orucu vardır diyerek Müslüman olanların kendilerine has olan oruç ibadetini çarpıtarak inananları yanlış yönlendirmelerine şahsen üzülüyorum. Onlara da sesleniyorum ve avazımın çıktığı kadar bağırarak sesimi duyurmak istiyorum, Oruç her Ramazan ayı geldiğinde sağlık koşulları ve durumları müsait olanlar için bir ay oruç vardır. Kim orucu Allah için tutarsa kendisi için yararlıdır.  Çünkü bütün ibadetler insanların dünya hayatında eğitilmesi hantallıktan kurtulmaları içindir. Kim ibadetleri yerine getirirse kendi yararınadır kim getirmezse de kendi zararınadır. Senin benim yapmış olduğumuz ibadetlerin Allah’a hiç bir yararı yoktur.
Doğrularım Allah’a yanlışlarım ise bana aittir.