RAHMAN VE RAHİM OLAN ALLAH'IN ADIYLA
72/8-
“Doğrusu biz göğü yokladık; fakat onu güçlü koruyucular ve şihablarla kaplı
(doldurulmuş) bulduk.”
72/9-
“Oysa gerçekte biz, dinlemek için onun oturma yerlerinde otururduk. Ama şimdi
kim dinleyecek olsa, (hemen) kendisini izleyen bir şihab bulur.”
Bu
ifadeler Müslüman olan cinlerin Müslüman olmadan önce yapmış oldukları sahtekârlıklarını
itiraf ettiklerinin bir belgesidir.
Kur’an
şöyle der:
4/ 82- Onlar hala Kur’an’ı iyice düşünmüyorlar mı? Eğer
o, Allah’tan başkasının Katından olsaydı, kuşkusuz içinde birçok aykırılıklar
(çelişkiler, ihtilaflar) bulacaklardı.
67/ 3- O, biri diğeriyle ‘tam bir uyum’
(mutabakat) içinde yedi gök yaratmış olandır. Rahman (olan Allah)ın
yaratmasında hiçbir ‘çelişki ve uygunsuzluk’ (tefavüt) göremezsin. İşte
gözü(nü) çevirip-gezdir; herhangi bir çatlaklık (bozukluk ve çarpıklık) görüyor
musun?
67/4-
Sonra gözünü iki kere daha çevirip-gezdir; o göz (uyumsuzluk bulmaktan) umudunu
kesmiş bir halde bitkin olarak sana dönecektir.
Müslüman
olmayan cinler, bir başka ifadeyle, ehli kitap ve puta tapıcı cinler Müslüman
olmadan önce insanların nasıl aldattıklarını, nasıl kandırdıklarını
anlatmaktadır. Ama onlar Kur’an’ı dinleyip Kur’an hakkında detaylı bir bilgiye
sahip olunca, artık fıtratını dinleyen cinler ne Kur’an’da bir çelişki ne de
evrende bir çelişki göremediklerini itiraf etmektedirler.
Dünya
üzerinde hangi insana sorsan kendi yolunun dosdoğru olduğunu söyler. Oysa
binlerce yoldan sadece bir tanesi doğrudur. Aklını kullanan ve doğru bir yol
tutturmak isteyenlere Kur’an mükemmel bir rehberlik yapmaktadır. Kim nerede bir
yanlışlık yaparsa Kur’an onun yanlış olduğunu, mutlaka başka bir ayetle
belgelemektedir.
67/ 5- Andolsun, Biz en yakın olan göğü (dünya göğünü)
kandillerle süsleyip-donattık ve bunları, şeytanlar için taşlama-birimleri
(rücum) kıldık. Onlar için çılgınca yanan ateşin azabını hazırladık.
Ateistin bir tanesi dedi ki, Kur’an’da hangi yola gitsen o
yol için doğruluğunu belgeleyen bir ayet bulursun dedi. Evet, Aslında bir tek
doğru yol vardır. Kur’an hakkında detaylı bir bilgiye ulaşamayanlar ve kalplerinde
maraz olanlar için doğru söyledi. Ama Kur’an’ı doğru anlamak için çaba ve
gayret gösterenler için bu anlayış yanlıştır.
11/ 1- Elif, Lam, Ra. (Bu,) Ayetleri muhkem kılınmış, sonra
hüküm ve hikmet sahibi ve her şeyden haberdar olan (Allah) tarafından birer
birer (bölüm bölüm) açıklanmış bir Kitap’tır (ki:)
7/ 7- Sana Kitab’ı indiren O’dur. Ondan, Kitab’ın anası
(temeli) olan bir kısım ayetler muhkem’dir; diğerleri ise müteşabihtir.
Kalplerinde bir kayma olanlar, fitne çıkarmak ve olmadık yorumlarını yapmak
için ondan müteşabih olanına uyarlar. Oysa onun tevilini Allah’tan başkası
bilmez. İlimde derinleşenler ise: “Biz ona inandık, tümü Rabbimiz’in
Katındandır” derler. Temiz akıl sahiplerinden başkası öğüt alıp-düşünmez.
Vermiş olduğum ayetlerden anlaşıldığı gibi, Allah’ın
gönderdiği şu Kur’an’da çelişki yok. Allah’ın yarattığı yeryüzünde ve kâinatta
çelişki yok. Eğer din anlayışında ve söylemlerde Kur’an’a ve evren yasalarına
ters bir söylem ve yaşam olursa o yanlıştır demektir. Bir ayet örneği daha
verelim.
30/ 30- Öyleyse sen yüzünü Allah’ı birleyen (bir hanif)
olarak dine, Allah’ın o fıtratına çevir; ki insanları bunun üzerine yaratmıştır.
Allah’ın yaratışı için hiçbir değiştirme yoktur. İşte dimdik ayakta duran din
(budur). Ancak insanların çoğu bilmezler.
İşte Müslüman olan ehli kitap ve puta tapıcı (cinler)
insanlar Kur’an’ı okuyup anlamışlar ki Kur’an’daki ve evrendeki mükemmel bir
dini ve yaratılışı görebilmişler. Ve Allah bu ayetin arkasından şöyle
demektedir.
30/ 31- ‘Gönülden katıksız bağlılar’ olarak,
O’na yönelin ve O’ndan korkup-sakının, dosdoğru namazı kılın ve müşriklerden
olmayın.
30/32-
(O müşrikler ki,) Kendi dinlerini fırkalara ayırmış ve kendileri de parça parça
olmuşlardır ki her grup kendi elindekiyle övünüp sevinç duymaktadır.
Bir
insan ya Müslüman’dır ya da Müslüman değildir. Müslüman olanların dünya
hayatında söylemlerinin ve eylemlerini vahiyler belirler. Eğer bir insan söylediklerini
ve yaptıklarının bir kısmını vahiyden bir kısmını başka ideolojilerden alıyorsa
Kur’an buna müşrik tabirini kullanıyor.
Kur’an
müteşabih olan ayetlerin ne anlatmak istediğini ancak ihlâslı samimi aklını
kullanan ve o konuda uzmanlaşanlar anlar buyurmaktadır. Müteşabih ayetler hem
evrende var, hem de Kur’an’da vardır. Müteşabih olan ayetler kendi anlamları
dışında farklı anlamlara geldikleri için, kalplerinde maraz olanlar o ayetleri
kendilerine kalkan olarak kullanmaktadırlar.
Müteşabih
olan Kur’an’da geçen bir ayetten örnek verelim.
2/ 245- Allah’a karşılığını çok artırma ile kat kat
artıracağı güzel bir borcu verecek olan kimdir? Allah, daraltır ve genişletir
ve siz O’na döndürüleceksiniz.
Kalplerinde maraz olan puta tapıcı ateistler şöyle yorumlamaktadırlar.
“Kullarından borç isteyen bir tanrı” Oysa ayette kastedilen Kulların kullardan
ihtiyaç sahibi olanlara Allah’ın kendi verdiği nimetlerden aktarmasını
istemektedir. Bu Anlatım Kur’an’ın konuşma dili ve sanatıdır. Yerleri ve
gökleri yaratan Allah’ın Kullardan hiç birisine ihtiyacı olmadığı gibi, hiç
kimseye de muhtaç değildir. Bu ayetti Allah şu ayetlerle açıklamaktadır.
2/ 2- Bu, kendisinde şüphe olmayan,
muttakiler için yol gösterici olan bir Kitap’tır.
2/3-
Onlar, gaybe inanırlar, namazı dosdoğru kılarlar ve kendilerine rızık olarak
verdiklerimizden infak ederler.
2/4- Ve
onlar, sana indirilene, senden önce indirilenlere iman ederler ve ahirete de
kesin bir bilgiyle inanırlar.
2/5-
İşte bunlar, Rablerinden olan bir hidayet üzeredirler ve kurtuluşa erenler
bunlardır.
Müteşabih
olan ayetlerden bir de yaşamdan, hayattan evrenden örnek verelim. Diyet yapan
birisine, diyetisyen, sabah öğle akşam yemeklerinde her öğünde beş yüz kalori
almak koşulu ile diyet önerir. Eğer sabah öğününde, beş yüz kalorilik alacağını
iptal etse, bu adam günlük almış olduğu kalorinin beş yüz kalorisini iptal
ettiği halde normalde daha çok kilo kaybetmesi gerekir. Ama kilo almaya
başlıyor. Bunun böyle olacağını o konuda uzmanlaşan diyetisyenler bilir. Ama o
konuda uzmanlaşmamış insanların büyük bir çoğunluğuna sorsan kilo almaz verir
diye söylerler.
Bunun
sebebi Vücut almış olduğu kalorinin bir öğününü iptal etmekle kendisini
garantiye almak için stoklamaya gitmektedir. Allah öyle mükemmel bir din
göndermiş öyle mükemmel bir kâinat yaratmış ki ancak bunu akıl sahipleri anlar
ve kabul ederler.
Konumuzla
ilgili ayetleri tekrar aktararak, sonucu özetlemeye çalışalım.
72/8-
“Doğrusu biz göğü yokladık; fakat onu güçlü koruyucular ve şihablarla kaplı
(doldurulmuş) bulduk.”
72/9-
“Oysa gerçekte biz, dinlemek için onun oturma yerlerinde otururduk. Ama şimdi
kim dinleyecek olsa, (hemen) kendisini izleyen bir şihab bulur.”
Müslüman
olan cinler Müslüman olmadan önceki konumunu anlatmaktadır. Kur’an gelmezden
önce biz insanları aldatabilmek için, şeyhlerimizin efendilerimizin söylemiş
oldukları şeyler yanlış olsa bile bahaneler uydurarak onun doğru olduğunu
anlatırdık. Ama şimdi kim yanlış söylerse o söylemiş olduğu yanlışın yanlış
olduğunu belgeleyen bir ayet bir delil bir belge karşımıza çıkmaktadır.
Kur’an
cinleri iki kategoride değerlendirmektedir.
Birincisi
kitap ehli olan cinler, bir başka ifadeyle insanlar, Onların profilini Kur’an
şöyle anlatır.
72/2-
“O (Kur’an), ‘gerçeğe ve doğruya’ yöneltip-iletiyor. Bu yüzden ona iman ettik.
Bundan böyle Rabbimiz’e hiç kimseyi ortak koşmayacağız.”
72/3-
Elbette, Rabbimiz’in şanı Yücedir. O, ne bir eş edinmiştir, ne de bir çocuk.”
72/4-
“Doğrusu şu: Bizim beyinsizlerimiz, Allah’a karşı ‘bir sürü saçma şeyler’
söylemişler.”
72/5-
“Oysa biz, insanların ve cinlerin Allah’a karşı asla yalan söylemeyeceklerini
sanmıştık.”
72/6-
“Bir de şu gerçek var: İnsanlardan bazı adamlar, cinlerden bazı adamlara
sığınırlardı. Öyle ki, onların azgınlıklarını arttırırlardı.”
Bu tip
cinleri günümüze uyarlayacak olursak, vahyin orijinalinden sapmış Allah’a
ahiret hayatına peygamberliğe Cibril’e inandığını iddia ettiği halde,
şeyhlerine efendilerine liderlerine aklını kiraya vererek teslim olanların
konumunu anlatmaktadır. İşte Bunlar
Kur’an’dan önceki hallerini şöyle özetlemektedirler. “Doğrusu şu: Bizim
beyinsizlerimiz, Allah’a karşı ‘bir sürü saçma şeyler’ söylemişler.”
İkinci
tip cinleri güncelleyecek olursak, Kur’an’ın ifadesiyle bunlar Puta tapıcı
olarak tanımlanır. Bu günkü karşılığı deistler ve ateistlerdir. Bazıları
Allah’ı kabul etmezler. Ve dolayısı ile peygamberliği Cibril’i öldükten sonra
dirilmeyi ve Allah’tan gelen kitaplara iman etmezler. Kur’an Onları şöyle
eleştirir.
28/28- Nasıl oluyor da Allah’ı inkâr ediyorsunuz? Oysa
ölü iken sizi O diriltti; sonra sizi yine öldürecek, yine diriltecektir ve
sonra O’na döndürüleceksiniz.
Bunların günümüzde karşılığı ateistlerdir. İkinci olarak Kur’an’da
bahsedilen puta tapıcı olanlar da deistlerdir. Bunların ateistlerden farkı
sadece yerleri ve gökleri yaratan bir Allah’ın olduğunu kabul etmeleridir.
Aynen bunlar da Dünya yaşamının kurallarını biz koyarız Allah bize dünyada
yaşamamız için peygamber göndermez kitap göndermez ölüp de dirilme diye bir
olay yoktur anlayışındadırlar.
Kur’an Bunları da şöyle eleştirir.
39/38- Andolsun, onlara: “Gökleri ve yeri kim yarattı?” diye
soracak olsan, elbette “Allah” diyecekler. De ki: “Gördünüz mü-haber verin;
Allah’tan başka taptıklarınız, eğer Allah bana bir zarar dileyecek olsa, O’nun
zararını kaldırabilirler mi? Ya da bana bir rahmet vermeyi istese, O’nun
rahmetini tutup-önleyebilecekler mi” De ki: “Allah, bana yeter. Tevekkül edecek
olanlar, O’na tevekkül etsinler.”
43787- Andolsun, onlara: “Kendilerini kim yarattı?” diye
soracak olsan, elbette: “Allah” diyecekler. Öyleyse nasıl olur da
çevriliyorlar?
Görüldüğü gibi deist olanlar da Allah’ın varlığını kabul
ettikleri halde Allah’ın gönderdiği vahyi bilgileri kabul etmemektedirler.
İnsanları Allah’a iman ettirmek için çaba harcayıp da emekleri boşa gitmiş
olanların kulakları çınlasın. Önemli olan Allah’ın varlığını kabul etmek değil,
önemli olan Allah’ın rabliğini kabul etmektir. Allah’ın rabliğini kabullenmek
de onun gönderdiği peygamberleri kitapları ahiret hayatını kabul ederek vahyin
kontrolünde dünya yaşamını düzenlemektir.
Ateist ve deist olanların birleştikleri ortak özellik şudur.
23/37- “O (bütün gerçek), yalnızca bizim (yaşamakta olduğumuz
bu) dünya hayatımızdan ibarettir; ölürüz ve yaşarız, biz diriltilecekler
değiliz.”
17/98- Bu, şüphesiz, onların ayetlerimizi inkar etmelerine
ve: “Biz kemikler haline geldikten, toprak olup ufalandıktan sonra mı,
gerçekten biz mi yeni bir yaratılışla diriltileceğiz?” demelerine karşılık
cezalarıdır.
Kur’an’ın bahsettiği cinler demek ki beş duyularla algılanamayan
dumansız ateşten yaratılan görülmeyen varlıklar değil, her gün karşı karşıya geldiğiniz
bazıları ahiret hayatında efendimiz bize şefaat edecek diyen ehli kitap cinler,
bazıları da Allah yok, ahiret hayatı yok deyip insanları kandıran puta tapıcı, ateist
ve deist olanlardır.
Doğrularım Allah’ındır çünkü eksiksiz ve yanılgısız bir tek odur.
Yanlışlarım ise bana aittir.
ALİ RIZA BORAZAN
MERSİN ANAMUR
10/3/2016